Ağrı'nın Derinliği - Ece Temelkuran Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ağrı'nın Derinliği kimin eseri? Ağrı'nın Derinliği kitabının yazarı kimdir? Ağrı'nın Derinliği konusu ve anafikri nedir? Ağrı'nın Derinliği kitabı ne anlatıyor? Ağrı'nın Derinliği kitabının yazarı Ece Temelkuran kimdir? İşte Ağrı'nın Derinliği kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ece Temelkuran

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750733192

Sayfa Sayısı: 352

Ağrı'nın Derinliği Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ülkesiz insanlar, ülkesizliklerinin içlerinde yarattığı boşluğa hep bir tutku mu yerleştirmek zorundalar?Hepimiz bir yere mi ait olmak zorundayız? Bir tutkuya?

Ülkesizliğin ülkesinin sınırları hep niye gerçek bir ülkeden daha büyüktür? Ülkesizlerin ülkesi niye hep en güzelidir?

...

Hiç görmedikleri bir ülkeden nasıl ağlayarak söz edebilirler?

‘Ağrı’nın Derinliği, Ece Temelkuran’ın, Türk ve Ermeni toplumlarının içine işlemiş ağrılı geçmişlerine yaklaşma çabası. Birbirimizin ağrısını dindirebileceğimiz bir dostluğu kurma umudu... Buranın en yüksek dağının; oranın geçmişindeki en derin izlerini anılar, konuşmalar, yüzleşmeler ve ziyaretlerle anlama ve anlatma isteği...

Edebiyatçı kimliğiyle gazeteciliği iç içe geçmiş olan Ece Temelkuran’ın bu iki disiplin arasında geçişlerle kurduğu ve Hrant Dink “yaz” dediğinde yazacağını aklına bile getirmezken daha sonra ona adadığı ‘Ağrı’nın Derinliği, başkasının tarihine bakmanın kendi tarihini yeniden kurmak için de ne kadar gerekli olduğunu anlatıyor.

Ağrı'nın Derinliği Alıntıları - Sözleri

  • Ülkem... Ne çok kalp gömülü dibinde.
  • Çok ucuza gidiyor özürler bu yüzyılda.
  • Çünkü en yakınımızdakileri uzaklara itmek üzerinedir yan yana yaşama geleneğimiz.
  • Ait olmak bu kadar derin bir ihtiyaç demek ki, dedim o günlerde kendime. Öldürseler bile seni, geri o eve dönmek istiyorsun. Neresi olursa olsun ev, yansa kül olsa da, bir evin olsun istiyorsun. Hrant haklıydı. Ev seni bıraksa bile sen evi bırakamıyorsun. Dönüp dönüp yine kalbini, o kalbi kül edecek Anadolu'ya vermek istiyorsun. Kederli bir mecburiyet bu. Ülkeni seviyorsun. 1000Kitap Ağrı’nın Derinliği, Ece Temelkuran
  • Kalabalıklaşınca insan akli ve vicdanı niye yerini öfkenin kulak delici kalpsiz sesine bırakıyor?
  • Peki insan acısını nerede biriktirir?
  • Kalabalıklaşınca insan akli ve vicdanı niye yerini öfkenin kulak delici kalpsiz sesine bırakıyor? Ağrı'nın Derinliği, Ece Temelkuran
  • Anadolu'nun çocukları erken büyür. Açlıktan belki, belki Ortadoğu'nun kaderi bu; hepsinin yüzü küçük kadınlara, adamlara benzer. Bildikleri çok acı bir şey olduğunu söyler yüzleri, erkenden kadın ve adamdır hepsi. Bu yok-çocukluk ölümden daha beter gelir bana. Ağrı'nın Derinliği, Ece Temelkuran
  • Bütün çocuklara nereye, hangi acıya ait olduklarına dair bir hikâye öğretilir.
  • Acıyla yatıp kalkılmaz her gün
  • Ölülerin üzeri başka ölülerle örtülmüyor. Birinin ölümü diğerinin ölümünü temizlemiyor tarihten. Hayaletler hepimizin üzerinde geziyor. 1000Kitap Ağrı’nın Derinliği, Ece Temelkuran
  • Hatırlamak, bütün olan bitenleri geri çağırmak degildir. Hatırlamak geçmişi yeniden düzenlemektir.
  • Türklerden acılarının tanınmasını, tarihin kabul edilmesini beklemeyen bir tek Ermeni bulamazsınız. Dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız bunu. Ermenistan'da da. Ama Türkiye bu ihtiyacımızı 'milliyetçilik' olarak göstermeye çalışıyor, toprak istediğimizi, bu yüzden soykırım konusunda sert politikalar güttüğümüzü düşünüyor. Bunlara inanıyorsunuz, çünkü başka bir şey duyma şansınız yok." Siyaset Ağrı’nın Derinliği, Ece Temelkuran
  • Ölülerin üzeri başka ölülerle örtülmüyor. Birinin ölümü diğerinin ölümünü temizlemiyor tarihten. Hayaletler hepimizin üzerinde geziyor.
  • Anadolu'nun çocukları erken büyür. Açlıktan belki, belki Ortadoğu'nun kaderi bu; hepsinin yüzü küçük kadınlara, adamlara benzer. Bildikleri çok acı bir şey olduğunu söyler yüzleri, erkenden kadın ve adamdır hepsi. Bu yok-çocukluk ölümden daha beter gelir bana.

Ağrı'nın Derinliği İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ece Temelkuran , Venezuela izlenimlerini kitaplastirdigi Biz Burada Devrim yapıyoruz sinyorita kitabından sonra, bu kez Türk-ermeni ilişkilerini konu edinen Ağrı'nın Derinliği kitabında sözkonusu ilişkilere farklı bir boyuttan bakıyor. Diğer kitap gibi bu kitap da sarsıcı gerçekleri okurla başarıyla bulusturmus. Türk ve Ermeni kimlikleri. Aynı coğrafyada yüzyıllar boyunca birarada yaşayan iki kimlik. Birarada huzur içinde yaşadılar mı bilmiyoruz, içlerindeki gerçek duygular nelerdi bilmiyoruz, Ermeniler imp. içinde güçsüz oldukları için mi hiç ses çıkarmadı, çıkaramadı bilmiyoruz,ama bildiğimiz bir şey var ki, imparatorluğun zayıfladığı yıllarda bu beraberliği bozmak isteyen birileri vardi. Ve gizli gizli değil, açık açık bu yarayı kasimakta tereddüt etmediler. Galiba beraberligin bozulmasının top noktası 1914 1. Dünya savaşı. Savaşla birlikte ilişkiler gerilmeye başladı. Bu gerilim özellikle İngilizlerin, Ruslarin ve Fransızların işine geldi. Çünkü onlara Anadolu'da bir devlet kurmanın sözünü vermişlerdi. Bu süreç ilk planda Türk köylerinin yagmalanmasi, Türklerin katledilmesi ve cephe gerisinden Türk ordusuna zarar verme suretiyle başladı. Sonraki süreç Osmanlı hükümeti ittihad Terakki'nin almış olduğu tehcir kararı. Haliyle Ermeni çetelerinin yapmış olduğu kiyimlar, bu hamleyi yapmak zorunda bıraktı hükümete. İşte ilişkilerin yay gibi gerilmesine neden olan hamle de bu oldu. O günden bu güne ili halk arasındaki ilişkiler bir türlü normalleşmedi. Ağrının Derinliği , bu ilişkilerin Ermeni halkı tarafından nasıl göründüğünü anlamak için Ermenistan, Fransa, ABD'de bulunan sıradan vatandaş, diaspora ve buradan göçmüş ailelerin çocukları ile birebir görüşerek izlenimlerini kitaplaştırmis. Yüz yıl önce tehcir kanunu ile Anadolu'dan göçmek zorunda kalan Osmanlı vatandaşı Ermenilerin yakınları, bugün Türkiye ile ilgili neler düşünüyorlar, talepleri neler, gibi sorulara yanıt aramış. Aslında Ermeni halkının düşünceleri tek bir konuda birlesmiyor. İçlerinde şahin kanadı sayılabilecek, ki bunlar diasporası temsil ediyor, çok sert görüşlere sahip olanları da var, daha ılıman kesim de mevcut. Konuya ser bakanlar 1915 yılında yapılanın bir "soykırım" olduğunu, toprak ve para tazminatı verilmesine kadar işi götürüyorlar. Ilıman kesim ise "soykırım" konusunda yine hassas, fakat öncelik olarak kabul edilip özür dilenmesinin bile yeterli olacağını söylüyorlar. Fakat birçoğu korkunç Türk kalıbını kurmakta zorlanıyorlar. İki taraf arasında çok zalimce hesaplasmalar olduğunu biliyoruz. Yakın zamandaki asala terörüne, 6-7 Eylül olayları ile cevap verilmiş adeta. Ancak maalesef hiçbir şey tek taraflı değil. Aklı selim Ermeniler bunun farkında. Kendi yaptıkları kiyimlari, felaketleri kabul edebilen bir kesim de yok değil. Buraya kadar olan kesim çoğunlukla Fransa ve ABD'de yaşayan Ermenilerin görüşleri. Ermenistan özelinde durum daha farklı. Açıkçası bu sorun onların ilk gundemleri değil. Halk çok yoksul ve uğraştıkları ana gündem hayatta kalabilmek. Bir parantez de Ararat için açmak lazım. Nerede yaşarsa yaşasın hemen tüm Ermeniler Ararat konusunda çok hassaslar. Adeta simgeleri. Ağrı dağının onlar için büyük bir manevi değeri var. Resimleri,ofislerini,evlerini süslüyor. En çok hasret duyduklari somut nesne diyebilirim. Kitabın özel bir paragrafı da Hrant Dink için ayrılmış. Barışsever, Türk Ermeni ilişkilerini yukarı taşımak için müthiş çaba gösteren bir aydın olan Dink, maalesef asik olduğu bu topraklarda öldürüldü. Ondan hafızalarda geriye kalan delik ayakkabıli fotoğrafi oldu. Onun nasıl bir kişi olduğu,neler üzerinde kafa yordugu birçokları tarafından ölümünden sonra anlaşıldı. Eşinin deyimiyle öbür barış güverciniydi , yasatmadilar. (Barış)

Sevdiğim ve takip ettiğim yazarlardan olan; Ece Temelkuran yine akıcı bir dille bu kitabında da anlatmak istediklerini kalemiyle ifade etmiş.Gazeteci yönünü ortaya koyduğu bir kitap olmuş. Türk ve Ermeni ilişkilerini ele almış. Radikal bir savunucu olmayıp uzlaşmacı ve birleştirici mesajlar vermiş. Avukatlık yapmak yerine bir psikolog hassasiyetinde dinlemeyi ve anlamayı seçmiş. Önemli olan; neyi nasıl daha iyi duruma getirebiliriz ve güzelleştirebiliriz bunu amaç edinmiş. Durum böyle olunca akıcı ve güzel mesajların yer aldığı bir kitap ortaya çıkmış. Yazar mı , konu mu, mesajlar mı dikkatinizi çeker bilmem ama ben yazarı dikkate alıyorum gerisi geliyor zaten. (FDC)

Ağrı'nın Derinliği: Yeryüzünde ki her anlaşmazlık kendi endüstrisini yaratır. Diyalog adlı fazlaca kutsanmış yöntem ise, çoğu kez bir yan endüstriye dönüşür. Okuyun okutturun. kitap/agrinin-derinligi--118315 yazar/ece-temelkuran (Dogan Adsaz)

Kitabın Yazarı Ece Temelkuran Kimdir?

1991 yılında Bornova Anadolu Lisesi'ni, 1995 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1993 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde gazeteciliğe başladı. İlk yazıları Patika dergisi'nde yayınlandı.

Kadın hareketi, siyasi tutuklu ve hükümlüler, Güneydoğu sorunu üzerine çalıştı, röportajlar yaptı. Almanya'da kadın hareketi üzerine bir araştırma yaptı. Ardından avukatlık ruhsatnamesini aldı ancak bu mesleği henüz icra etmedi. Yurtiçinde ve dışında çeşitli dergilerde yazılar yazdı, CNN Türk'te muhabirlik yaptı. Dünya Sosyal Forum sürecini izlemek için 2003'te Brezilya'ya, 2004'te Hindistan'a gitti. Venezüella'daki sosyalist devrimini ve Arjantin'de ekonomik krizden sonra oluşan halk hareketini inceledi. Bu harekete ilişkin yazıları "Buenos Aires'te Son Tango" adı altında yazı dizisi olarak Milliyet'te yayınlandı. Milliyet gazetesinde "Kıyıdan" adlı köşesinde yazdı. Habertürk Gazetesi'nde 8 Şubat 2010 gününden itibaren yazmaya başlayan Temelkuran'ın yazı günleri Pazartesi, Çarşamba ve Cumartesi oldu. Ancak 4 Ocak 2012 tarihinde Temelkuran'ın işine son verildi.

Her yıl Dünya Sosyal Forumu'nu yerinde izlemeye devam ediyor.

Ece Temelkuran, Aslı Erdoğan, Ümit Kıvanç, Bejan Matur, Beliz Güçbilmez, Murat Uyurkulak ve Şamil Yılmaz ile birlikte Son Bir Kez oyununun yedi yazarından biridir.

17 Ekim 2010 tarihinden itibaren Habertürk TV kanalında her pazar yayınlanmaya başlanan "Kıyıdan" adlı bir programı hazırlayıp sundu.

Girişimci ve yazar Metin Solmaz ile 1996 yılında evlenip 1998 yılında boşanmıştır. Bir suikaste kurban giden Uğur Mumcu ile CHP İzmir Milletvekili, TBMM Başkan Yardımcısı Güldal Mumcuçiftinin oğlu Özgür Mumcu ile 2007 yılında evlenip 2009 yılında boşanmıştır. (Özgür Mumcu, Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk doktorası yapmış ve şu anda Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesinde asistanlık yapmaktadır.) Ece Temelkuran, film yönetmeni İnan Temelkuran'ın ablasıdır.

Ece Temelkuran Kitapları - Eserleri

  • Kayda Geçsin
  • Muz Sesleri
  • Ağrı'nın Derinliği
  • Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita
  • Düğümlere Üfleyen Kadınlar
  • Bütün Kadınların Kafası Karışıktır

  • İç Kitabı
  • Kıyı Kitabı
  • İkinci Yarısı
  • İçeriden - Kıyıdan Konuşmalar
  • Dışarıdan - Kıyıdan Konuşmalar
  • Devir
  • Ne Anlatayım Ben Sana!

  • Oğlum Kızım Devletim
  • Kahramanlar Kitabı
  • İyilik Güzellik
  • Olmayan Kuşlar Ansiklopedisi
  • The Insane And The Melancholy
  • How to Lose a Country : The 7 Steps from Democracy to Dictatorship
  • Bu da Geçer

  • Hepberaber Kalpsiz Bir Dünyaya İnat

Ece Temelkuran Alıntıları - Sözleri

  • Her kuş her insana bir parça uçmak hediye eder çünkü. (Olmayan Kuşlar Ansiklopedisi)
  • Türklerden acılarının tanınmasını, tarihin kabul edilmesini beklemeyen bir tek Ermeni bulamazsınız. Dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız bunu. Ermenistan'da da. Ama Türkiye bu ihtiyacımızı 'milliyetçilik' olarak göstermeye çalışıyor, toprak istediğimizi, bu yüzden soykırım konusunda sert politikalar güttüğümüzü düşünüyor. Bunlara inanıyorsunuz, çünkü başka bir şey duyma şansınız yok." Siyaset Ağrı’nın Derinliği, Ece Temelkuran (Ağrı'nın Derinliği)
  • "Direniyor olmak, bunca acıya karşın ayakta duruyor olmak, onlara bile şaşırtıcı geliyordu. " (Oğlum Kızım Devletim)
  • "Biz namuslu yaşadık Tilda. İyi insanlar olduk." Bu, en uzun cümlesidir Türkçe'nin. Yaşar Kemal'in ölen eşi Tilda'nın mezarı başında söylediği. En uzun romandan daha uzun, en ağırından daha taş. (Dışarıdan - Kıyıdan Konuşmalar)
  • Ağırlık yapmayan her şey hafif değildir aslında. (Kıyı Kitabı)
  • Bizim işçi kesimi gibi. Toplu sözleşme yapılıncaya kadar Kızılay Meydan'ında devrimcidir, hıyarla domatesi alıp piknik yapar gibi eylem yapar. Toplu sözleşme yapıldıktan sonra Kızılay'da bir tek işçi göremezsin. (Ne Anlatayım Ben Sana!)

  • Dünya artık ne yapacağını bilmeyen bir dükkân ve üzerinde "Patron çıldırdı!" yazıyor. (Hepberaber Kalpsiz Bir Dünyaya İnat)
  • "Kayda geçsin" çünkü; bu zamanlar o zamanlar. (Kayda Geçsin)
  • Biz ölünce, siz susuyorsunuz ya, biz ondan ölüyoruz işte, ölünce biz, karşısında durup susacağınız kimse olmayacak... (Bütün Kadınların Kafası Karışıktır)
  • "Hep bir kuş ölümüyle biter Kalp ve kanat eksiltmelerinin sonu.." (Kıyı Kitabı)
  • Hicret, yalnız evdeki zalimden kaçmak için değil, ruhumuzun derinliklerine ulaşmak için de yapılır. (Kayda Geçsin)
  • Kendi dinamiğini taşa çarpa çarpa çoğaltan, ezene karşı bir feryat bu! (Ne Anlatayım Ben Sana!)
  • Seslerimizden daha yüksek yaptılar sarayların duvarlarını (Bu da Geçer)

  • Bu ülkenin derhal ve hızla sevilmeye ihtiyacı var. Bu halkın derhal ve hızla kendi kendini sevmesi, kendini bilmesi gerekir. Çünkü bu ülke, evde bulgur kaynatırken dolar kuru kovalayan adamlardan, televizyonda yaratılan mafya tiplerine benzemeye çalışan genç çocuklardan, işyerlerinde, koydukları seccadelerle vicdanlı olduğunu gösterip kurnaz tüccarlık yapan "Müslüman işadamlarından", ülkesini sevdiğini söyleyip genç çocukların üzerine çullanan milliyetçilerden, kadınlarını çok sevdiğini söyleyip öldüren adamlardan ibaret değildir. Bütün bu boz bulanık kalabalık içinde bir şeyin uykuya yatmış olması, uyandırılmayı bekliyor olması gerekir. (Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita)
  • "...Biz, dünyanın geri kalanı gibi insanları masumlar ve suçlular diye ikiye ayırmıyoruz. Washington'dan, IMF'den söz ediyorsunuz... Bizim bunlara öfkelenmeye vaktimiz yok. Biz burada devrim yapıyoruz Sinyorita!" (Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita)
  • Benim ülkemde de camilerin minareleriyle devletin diktiği seküler anıtların boylarının birbirini geçmemesine azami özen gösterilir. Hatta bu yüzden İstanbul'da sırf yüzlerce yıllık camilerin minarelerini gölgeleyebilsin hırsıyla görülmemiş çirkininde Atatürk anıtları inşa edildi son yıllarda. (Muz Sesleri)
  • Aşağılananların failini kurtarıcısı olarak selamladığı bir dünya. (How to Lose a Country : The 7 Steps from Democracy to Dictatorship)
  • İnsan ancak sevilince öğreniyor kendini sevmeyi. (Düğümlere Üfleyen Kadınlar)
  • İnsanın da eşyanın da huylusu güzel. :) (İyilik Güzellik)
  • "İnsan nasıl sevmeli ülkesini? Düğünlerde sıkılan kurşunlarla çocuklar öldüğünde mesela... Bir grup insan toplanıp üç-beş genci düşüncelerini açıkladıkları için linç etmeye kalktığında... Gecekondu yıkımlarında yoksul bir adam, çocuğunu pencereden tek kolundan sarkıttığında... Yalınayak gezen çocukları hastayken, kapıcı gidip kendine son model bir cep telefonu aldığında... Kızlarını sokağa çıktığı için kafasına kurşun sıkarak öldüren babalar, erkek kardeşler, taşra şehirlerinin hemen dışındaki otellerde başkalarının kızlarıyla para verip seviştiğinde... Bir öğretmen öğrencisini döverek öldürdüğünde... Bilmedikleri bir dilde ezberledikleri dualarla adamlar, yaktıklarında çocukları... Askerler, cezaevlerinde açlık grevi yapan kendi yaşlarındaki gençleri yakmaya,yıkmaya gönderildiklerinde ve yanık kızlar kameralara bağırdığında, ertesi gün kimsenin sesi çıkmadığında... Kadınlar sokaklarda sezonu açılmış av hayvanları gibi ürkek yürüdüklerinde,tecavüze uğradıklarında,katlediklerinde..." (Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita)