Ak Deve - Elçin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ak Deve kimin eseri? Ak Deve kitabının yazarı kimdir? Ak Deve konusu ve anafikri nedir? Ak Deve kitabı ne anlatıyor? Ak Deve PDF indirme linki var mı? Ak Deve kitabının yazarı Elçin kimdir? İşte Ak Deve kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Elçin

Orijinal Adı: Ağ Dəvə

Yayın Evi: Ötüken Neşriyat

İSBN: 9789754372977

Sayfa Sayısı: 288

Ak Deve Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Geçip gidiyor bu ömrümüz kâr mıdır, zarar mıdır? Mazi, hâl, istikbali kim biliyor, âşikâr mıdır? Takıdık bir çarkın kollarına dönüp duruyoruz. Zaman denen değirmenin öğütmediği var mıdır?

(Tanıtım Bülteninden)

Ak Deve Alıntıları - Sözleri

  • "Öyle şairler oldu ki bir mısra dahi yazmadı."
  • "Toprak diyor ki siz ikiniz de yalan söylüyorsunuz" dedi. " Toprak diyor ki ben onların hiçbirinin değilim. Toprak diyor ki onlar benimdir ! Biri şimdi koynuma geldi, öbürü de vakti gelince benim olacak! "
  • Eski bir filozof dünyanın en anlamlı ve gamlı sözlerinden birini söylemiş: Her şey geçip gider...
  • "Her adamın arada bir gökyüzüyle baş başa kalması gerek ,göğe bakması gerek...İşte şu yıldızlara bakmalı, şu aya bakmalı... O zaman kendinin ne kadar küçük olduğunu anlar, O zaman başkalarının da ne kadar küçük olduğunu bilir..."
  • Kabir taşları üstünde hiçbir vakit manasız söz olmuyor, en sıradan bir söz, en ilkel bir düşünce bile kabir taşları üzerinde bir anlam kazanıyor, dünyanın en tesirli sözü ve fikri oluyor. Çünkü mezarlıklar dünyanın en anlamlı yerleridir.
  • Bir gün, bu hisler, bu duygular böyle geri dönecek diye azap çektiğimi, bu yüzden mi şimdiye kadar yazdıklarımın bana manasız göründüğünü anlayacak mıyım? Bilmiyorum…
  • Bakınca hatırlama, hatırlayınca bak!
  • Bütün dünya bir sirktir! Nereye giderseniz gidin, yine bir gösterinin içinde olacaksınız!

Ak Deve İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ak Deve: Savaşın insan psikolojisinde bıraktığı travmalar...Yarım kalan hayatlar...Bir çocuğun,Ali Ekber'in yüreğinden dökülen sımsıcak insanlar....Elçin'in güçlü karaterlerinde ustaca yarattığı psikolojik derinlik ,ruhunuza ve belleğinize kazınıyor.Elçin okumaya devam... (zeynep avşar)

Kitabın insanda yaratdığı hisslər bu ardıcıllıqla baş verir: oxunur, düşüncədə təhlil olunur, ordakı hadisələrlə yaşanılır.Və ən nəhayət ya unudulur, ya da səndə yaratdığı duyğu elə ilk sevgi kimi əbədi həkk olunur qəlbimizə. Bu əsərin də yaratdığı hiss o qədər xoş oldu ki... Hadisələr II Dünya müharibəsi illərində Azərbaycan məhəllələrinin birində baş verir.Balaca Ələkbərin qəbirstanlıqda gördüyü tanış simalar onu keçmiş xatirələrə aparır. Və oxucu da onunla birlikdə müharibə-insan fəlsəfəsinin, yaxud elə milli bəlamızın müxtəlif şəkildə təzahürünə rast gəlir.Bu yolçuluqda sevgi də var, şairləri satan " vətənpərvər"lərdə.Ölüm də var,müharibə də.Birlik də var, parçalanma da. İnsan müharibədən kənarda mövcud deyil! Müharibə bir məhəlləni geniş anlamda xalqı ruhən də öldürmüşdür. Əsərdəki obrazların özünəməxsus cəhətləri, hansı ki müsbəti və mənfisi ilə təqdim olunması təqdirə layiqdir.Yoxsa tam mənfi yaxud tam müsbət obrazların yaradılması nəyə gərək?! Axı realda belə deyildir. Mənfi obraz olaraq verilən surətin sözləri isə məni hələ də düşündürür: İbadullanın sarı pişiklə danışığını yada salır. «İbadulla ağlaya-ağlaya dеyirdi: -Niyə dünyada adamlar adam оlur? Niyə pişiklər adam оlmadı?..» Bu bilirsiz nədir? Komediya?! YOX!!! Bu əsl faciədir.Yalnız pişikdən sevgi görən insanın və Onu dünyada tək sevən pişiyin yanında ağlayan adamın faciəsi...Bu faciənin müəllifi isə yenə də bizik. Əslində hər şeyin səbəbi var, bunu bütün yazıçılar bağırır ya da bir sətirdə gizlədir. Müharibənin də, qəddar dediyimiz insanın da belə olmaq səbəbi var.Bunu görün deyir. Mənəvi cəhətdən gözəlləşin deyir, Ədəbiyyat! (Kərimli)

Romandaki Zaman ve Mekân Unsurları Bakımından Bir İnceleme: Zaman: Yazar, aktüel zaman ve geçmiş zaman olmak üzere iki temel zaman dilimi kullanır. Bu iki zaman dilimi arasında geniş bir mesafe vardır. İki zaman dilimi de birbirinden kopuktur. Hikâyelerin anlatıldığı zaman ile hikâyelerin yaşandığı zaman arasında kırk yıl vardır: "Onları kırk yıl sonra ilk defa görüyordum ama altısını da tek tek tanıdım. Saçları ağarmış ve dökülmüş, yüzleri kırış kırış olmuş bu yaşlı adamlar 'onlar'dı. Cafer, Adil, Abdülali, Koca, Cebrail ve Ağarahim idi." Yazar, romanda kesin tarihlere yer verir. 1935 yılından bahseder. 1935 yılı yazarın doğum yılıdır. Yine 1941 yılından bahseder. Bu yıl, savaşın en hararetli dönemidir. Yazar 1944 yılına da romanında yer verir: "Bir defasında, 1944 yılının sıcak ve kurak güz günlerinden biriydi. Hanım teyze her zamanki gibi dik adımlarıyla sokağımızdan geçiyordu..." Romanın baş kısmı aktüel zaman ile başlar fakat yazar, sonraki bölümlerde sürekli olarak çocukluk anılarını anlatır. Bu açıdan romanda "geriye dönüş tekniği" kullandığı görülür. Aynı zamanda geçmiş zaman hikâyelerinin içerisinde de geriye dönüş tekniği mevcuttur: "Bir defasında babam avludaki çardağın altına oturup çay içerken tekrar tekrar uzaklara baktı, bir müddet hiç konuşmadı, sonra bana dedi k: 'Bir vakit gelecek, göreceksin ki ihtiyarlamışsın... Yılların nasıl geçtiğini hiç anlamayacaksın...' O zaman babamın söylediği bu sözler bana çok uzak ve dumanlı bir gelecekten haber veriyordu..." Yazar; romanda yer alan karakterleri anlatırken de geriye dönüş tekniğini kullanır, onların geçmişine değinir: "Anam, şimdi Şevket'in yaşadığı o iki odalı evde önceleri ziftçi Mirzagil'in yaşadığını, sonra ziftçi Mirzagil'in Merdekan köyüne göçtüğünü, bu evi de falan paraya Şevket'e sattıklarını anlatıyordu..." Yazar, çocukluk anılarının hâricinde iki yılını da özetler. Bu iki yıl, romanda yer alan aktüel zamanını belirtir: "İki yıldan fazla zamandır ben mezarlıktan eve dönerken..." Yazar, kitabın başlarında kendi kabrine yaptığı ziyaretlerden de bahseder, bu da iki yıldır süren bir ziyarettir. "Ben iki yıldan fazla zamandır haftada veya iki haftada bir defa mezarlığın bu patika yolundan kendi kabrime gidiyordum." Yine, ilk kısımda mezarlıkta geçirdiği zamanın Eylül ayı olduğunu şu sözlerle belirtir: "Ben bu kapalı ve çilentili Eylül günü onları görür görmez tanıdım." Özetle, romanın temel zamanını şimdiki zaman ve geçmiş zaman olmak üzere iki ana zaman oluşturur. Yazar; çoğunlukla geriye dönerek çocukluk anılarını, savaş zamanını öyküler. Roman temelde, yazarın geçmişiyle yaşadığı anın arasında gidip gelmesi üzerine kuruludur. Mekân: Bakü'de bir mahallede geçer. Yazar, romanda Ali Ekber'in çocukken yaşadığı mahalleye geniş yer verir. Öykünün büyük bir kısmını bu mahallede meydana gelen olaylar oluşturur çünkü yazar için mahalle büyük bir ailedir. Mahalle toplumu ölçekler. Elçin; bu toplumu, bu aileyi anlatma çabasındadır. Küçük Ali Ekber'in çocukluğunu geçtiği mahalle, romandaki karakterler tarafından da oldukça sevilir ve onlar için değerlidir. Fakat daha sonra savaşın getirdiği yıkımla, mahallede yavaş yavaş karanlık atmosfer baş gösterir. Yazar, önceleri mutlu olan bu mahalleyi ve bu mahallenin savaştan sonraki kopuşunu anlatır. Ali Ekber için hayatının en güzel günlerini geçirdiği mahalle artık dağılmıştır ve bu yıkım Ali Ekber'e acı verir. Küçük Ali Ekber'in yaşadığı ev, Hanım teyzenin evi, Suna'nın evi, Muhtar'ın evi, Aliabbas-kişi'nin oğlunun evde Kuran sakladığı gerekçesiyle babasını ihbar ettiği ve bu ihbar sonrasında polisler tarafından basılan evi, Ali Ekber'in küçük bir anı sonrası bir daha gitmemeye karar verdiği hamam, Ali Ekber'in Koca ile gittiği sirk, Ziba teyzenin Amerika'daki oğlunun geldiği evi (vb.) de romanda yerini alan diğer mekânlardır. Romanda yerini alan bir diğer mekân ise, mezarlıktır. Bu mezarlık aktüel zamanın geçtiği mekândır ve romanın giriş kısmında yer alır. Burada Ali Ekber'in kabrini ziyarete geldiği eski mahalleden birkaç kişiyi gördüğü anlatılır: "Kocamış Cafer, kocamış Adil, kocamış Abdülali, kocamış Koca, Cebrail ve Ağarahim tam bir sessizlik içinde o kara mermer kabir taşının tam karşısında durmuşlardı." Yazar, romanın giriş kısmında mezarlığa yer vermiştir çünkü onun için mezarlıklar önemli yerlerdir. Bu sebeple mezarlığın önemli çağrışımları da romanda yerini alır ve kahraman ölümü anlamlandırmaya çalışır. Yine romanda yerini alan ve aktüel zamanın geçtiği bir diğer mekân ise Ali Ekber'in yazılarını kaleme aldığı odasıdır: "Gecenin sessizliği içinde yazı masamın üstündeki müsveddelere, yazıları yarım kalmış sayfalara baktım..." Roman, aktüel zamanda ve mezarlıkta başlar; yine aktüel zamanda ve Ali Ekber'in yazılarını kaleme aldığı odasında son bulur. Fakat dış mekân olarak mahalle, bu mezarlığa göre romanda daha geniş yer alır. Romanda iç mekânlar, mahalleden daha az yer tutar. Örneğin; küçük Ali Ekber'in evi ile büyük Ali Ekber'in odası, romanda aynı oranda yer almaz. Yazar, çoğunlukla çocuk Ali Ekber'in anılarının geçtiği mekânlara değinir. (Sena)

Ak Deve PDF indirme linki var mı?

Elçin - Ak Deve kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ak Deve PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Elçin Kimdir?

Hikâye ve roman yazarı, devlet adamı. 13 Mayıs 1943, Bakü / Azerbaycan doğumlu. Tam adı Elçin İlyasoğlu Efendiyev. Eserlerinde kısaca Elçin adını kullandı. Babası İlyas Efendiyev de (1914 - 3 Ekim 1996) Azerbaycan’ın ünlü yazarlarındandı. Elçin, ortaöğrenimini Bakü’de yaptıktan sonra Azerbaycan Devlet Üniversitesinin Dil ve Edebiyat Fakültesinde öğrenim gördü. Bilim kurulunun kararıyla Azerbaycan İlimler Akademisi Nizami Dil ve Edebiyat Enstitüsüne asistan olarak kabul edildi. 1968’de Sovyet Yazarlar Birliğine üye olan yazar, Azerbaycan Yazıcılar İttifakının yönetim kurulu sekreterliğinde, Edebiyat ve İncesanat (güzel sanatlar) gazetesinin redaksiyon heyetinde görev aldı. Ülke dışındaki Azerbaycanlılarla kültürel ilişkileri yürüten Vatan Cemiyetinin başkanı oldu. 1993’ten itibaren Azerbaycan hükümetinde Başbakan Yardımcılığı görevini yürüttü.

İlk hikâyesi 1959’da yayımlandı. 1970’te “Azerbaycan Bedii Nesri Edebî Tenkitte” adlı tez çalışmasıyla Òloloji (dil ve edebiyat) doktoru oldu. Aynı zamanda Bakü Devlet Üniversitesinde edebiyat nazariyeleri profesörü olarak dersler veren Elçin’in hikâye ve romanları Rusça Almanca, İngilizce, Fransızca, Macarca, Arapça, İspanyolca, Farsça ve Türkiye Türkçesinde olmak üzere dünyanın belli başlı dillerinde yayımlandı. Kendisi de diğer dillerden çeşitli eserleri anadiline çevirdi. Farklı üslubu ve gerçeküstücü unsurlara yer vermesiyle tanınmış olup birçok ödül kazanmıştır. Azerbaycan hikâye ve romancılığı hakkındaki tenkit yazısı Drujba Narodov (halkların dostluğu) dergisince 1973 yılının “En güzel makalesi” seçildi. Hikâyeleri 1982’de Sovyet Yazarlar Birliği ve Nedelya haftalık dergisinin, 1983’te Literaturnaya Gazeta’nın ve 1977 ile 1984’te Smena dergisinin ödüllerine layık görüldü. Şuşa Dağlarını Duman Bürüdü (1994), Ölüm Hükmü (1996), Mahmut ile Meryem ve Ak Deve adlı eserleri Ötüken Yayınları arasında Türkiye’de basıldı. Tiren, Picasso, La Tour (1968) isimli ilginç hikâyesi Türk Edebiyatı dergisinde yayımlandı (Haziran 1991, sayı: 212). Elçin, günümüz Azerbaycan edebiyatının önde gelen isimlerinden olup, hikâye, eleştiri, senaryo, tiyatro yazarı olarak büyük ün kazanmıştır. 2003 yılında Fatih Üniversitesi tarafından kendisine Onur Ödülü verildi.

Elçin Kitapları - Eserleri

  • Ak Deve
  • Mahmud ile Meryem
  • Ölüm Hükmü
  • Şuşa Dağlarını Duman Bürüdü
  • Kafa
  • Edebi Düşünceler
  • Gümüş Beyazı Karavan
  • Sarı Gelin
  • Gölge
  • Baladadaşın İlk Məhəbbəti
  • Cengiz Han’ın Taşları
  • Kitabi Dədə Qorqud Aliliyi
  • Kırk Ambar

Elçin Alıntıları - Sözleri

  • Bir gün, bu hisler, bu duygular böyle geri dönecek diye azap çektiğimi, bu yüzden mi şimdiye kadar yazdıklarımın bana manasız göründüğünü anlayacak mıyım? Bilmiyorum… (Ak Deve)
  • Tolstoy qələminin mənim üçün qəribə bir xüsusiyyəti var: onun qəhrəmanları mənim təsəvvürümdə Tolstoy qələminin onlara verdiyi ömür tarixinin çərçivəsindən heç cürə kənara çıxa bilmir. Yəni mən, misal üçün, Annanı heç cürə 60 yaşında təsəvvür edə bilmirəm.... Anna intihar etmədi, yaşadı və gəlib 60 yaşına çatdı - bu 60 yaşlı Annanı mən qətiyyən "görə" bilmirəm. Yaxud Vronskini 70 yaşında təsəvvür etmək mənim üçün qəti surətdə mümkün deyil. Mən Levini 70 yaşında "görürəm", amma Vronskini yox. Mən, hətta Karenin kimi bir tipin gəncliyini təsəvvür edə bilirəm, amma Vronskinin qocalığını yox. (Edebi Düşünceler)
  • "Öyle şairler oldu ki bir mısra dahi yazmadı." (Ak Deve)
  • Adamlar tamam yad və mənasız idi.. (Mahmud ile Meryem)
  • "Yaşamaq gözəl idi.Adamlar niyə bunu başa düşmürdü?" (Mahmud ile Meryem)
  • Belki bunlar bizim anlayışımızda olan şeyler ve belki bizim anlayışımız dışında başka anlayışlar da vardır? (Cengiz Han’ın Taşları)
  • Quranın "Nisa surəsi"ndə deyilirdi:" Yaxşı əmələ yardım göstərən şəxsə ondan( o işin savabından) bir hissə, pis əmələ yardım göstərənə isə ondan ( o işin günahından) bir pay veriləcəkdir. Əlbəttə, Allah hər şeyə qadirdir!" Bir halda ki, belədir, bir halda ki, belə bir qadirlik var, bəs nə üçün O kiminsə pis əmələ yardım göstərməyinə və ümumiyyətlə, pis əməlin mövcudluğuna imkan verir? Yalnız ona görə ki, Qiyamət günündə həmin günahların əvəzi veriləcək, günah işlədən insanlar cəzalanacaq? (Ölüm Hükmü)
  • ... Oku!.. Okumaktan çıkar ne çıkarsa!.. (Ölüm Hükmü)
  • -Millət oyanacaq...O zaman yalnız millətini sevən insanlar yaşayacaq... o gün gələcək ustad, gələcək...Mütləq gələcək...-və bu sözləri deyə-deyə gənc nasir Səlim Bədbin kövrəldi( millətdən söhbət düşəndə həmişə beləcə kövrəlirdi).-Yazıq millət...bədbəxt millət... (Ölüm Hükmü)
  • Bazen bize öyle geliyor ki, günlerimiz haddinden fazla alelade, sıradan geçiyor, günlerimiz birbirinin aynısıdır. (Şuşa Dağlarını Duman Bürüdü)
  • Lenin, “Eğitim, eğitim, yine de eğitim!” demişti gerçi, ama “Nasıl bir eğitim?” konusu bugün cahil ellerde şekilleniyordu... (Ölüm Hükmü)
  • Eski bir filozof dünyanın en anlamlı ve gamlı sözlerinden birini söylemiş: Her şey geçip gider... (Ak Deve)
  • ... her sabah gözlerini müthiş bir korku içinde, ürkütücü bir tedirginlik içinde açıyordu. (Cengiz Han’ın Taşları)
  • Güneş bundan milyon yıl evvel de şüphesiz ki böyle çıkmıştı. Güneş bundan milyon yıl sonra da böyle çıkacaktı. (Şuşa Dağlarını Duman Bürüdü)
  • -İndiyənə qədər sənin oxuduğun ən kədərli hekayə? -Kafkanın " Çevrilmə" si (Edebi Düşünceler)
  • Ama o bir günlük ömür kelebeğe yetiyor.. (Sarı Gelin)
  • "Əzizimin cəfası" romanını tapa bilməmişdi. Əlbəttə,belə bir adda roman yox idi, amma Murad İldırımlı Bakıda keçirdiyi dörd illik tələbəlik dövründə başa düşmüşdü ki, Azərbaycanda və ümumiyyətlə, bütün Sovet İttifaqında hünər orasındadır ki, olmayan romanı oxuyasan! "Əzizimin cəfası" romanı yox idi, amma sən o olmayan, o yazılmamış romanı oxumağı bacarmalı idin və tələbə Murad İldırımlı buna qəti əmin olmuşdu ki, bu gün insanlar elə bir dövrdə və elə bir ölkədə yaşayırlar ki, o yazılmamış romanı oxuya bilməsən sənin işlərin heç vaxt düz getməyəcək... (Ölüm Hükmü)
  • ' Hayatım acıyor ' (Kafa)
  • Bakınca hatırlama, hatırlayınca bak! (Ak Deve)
  • Bir vaxtlar ərəblər dünyanın sahibi idi, sonra Osmanlılar, indi isə dünya avropanındır... (Kafa)