Akşam Yıldızı - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Akşam Yıldızı kimin eseri? Akşam Yıldızı kitabının yazarı kimdir? Akşam Yıldızı konusu ve anafikri nedir? Akşam Yıldızı kitabı ne anlatıyor? Akşam Yıldızı kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Akşam Yıldızı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: İskender Pala

Yayın Evi: Kapı Yayınları

İSBN: 9786057838407

Sayfa Sayısı: 252

Akşam Yıldızı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Sana Kervankıran derler

Bana dertli Kerem derler

Yare ikrar veren derler

Niye doğdun sarı yıldız, mavi yıldız

Evler yıkan, beller büken

Kanım döken, Kervankıran”

Dün ve bugün…

İyi ve kötü…

Aşk ve inanç…

Akşam Yıldızı, okurlarını bugünden alıp asırlar öncesinin

Göbeklitepe’sine götürüyor. İyi ile kötünün mücadelesinde

bir aşk yolculuğu bu… Sevginin inanca, inancın tutkuya, tutkunun hayata adım adım karıştığı noktadan

Göbeklitepe hakkında bilinen her şeye

yeni bir bakış, bir ters yüz ediş…

On iki bin yıl önce yaşayan kadim insandan günümüzün modern insanına evrilen anlam arayışı…

Duymak istediğimiz belki de ilk insanın var oluş hikâyesi…

İskender Pala’nın yetkin kalemi ve ustaca kurguya dönüşen hayal gücü, Göbeklitepe üzerine herkesi yeniden düşündürecek;

Akşam Yıldızı kendi gerçekliği ile ezber bozacak.

Akşam Yıldızı Alıntıları - Sözleri

  • “2019, UNESCO tarafından ‘Göbeklitepe Yılı’ ilan edilmişti. Göbeklitepe’deki taşlar, ölenlerle yaşayanlar arasında birer göbekbağı gibi, iki dünyayı bu göbekbağıyla birleştirip bağlarlar. Göbeklitepe ölümleri hayata gönderen bir geçit, doğarken kesilen göbekbağının yeniden bağlanması gibi...”
  • “Bizim oralarda, Kuzguncuk Obasında, bir erkekle bir kadın Akşam Yıldızına aynı anda bakıyorlarsa, ikisinin arasında bir söz verilmiş olur; birinin diğerini hiç bırakmayacağına dair bir söz...”
  • İdris Peygamber, Kitab-ı Mukaddes kaynaklarında İbranice asıllı ‘Hanok’ (Enoch) adıyla anılır. ‘İdris’ kelimesi, ‘ders anlatan, öğreten’ anlamındadır. Yıldızbilim, hesap, tıp, bitkilerin sırları, yazı, dikiş, terazi kullanmak gibi meslek ve sanatları İdris insanlığa öğretmiştir. Çok sayıda talebesi olan İdris (a.s.) yeryüzünde ilk defa demiri keşfedip, ondan aletler yapmıştır, ziraati geliştirmiş, deri ve kumaşlardan elbise dikilmesini öğretmiştir. İslam kaynaklarına göre İdris Peygambere ilahi bilgiler olarak 30 sahife indirilmiştir. Antik Yunan filozoflar ona ‘Hermesü’l-Hakim’ demişlerdir. İdris 243 yıl boyunca durmadan öğretir. Dünya huzur, bilgi ve barışla dolar. Oğlu Matuşelah, onun oğlu Yerah, onun oğlu da Nuh Peygamberdir. Hz İdris’in yaşadığı dönem günümüzden 12.000 yıl önceydi. Göbeklitepe’de avcılıktan tarım toplumuna geçiş süreciyle örtüşür...
  • “Bir yıldız parladığı için suçlanabilir mi hiç? Hele de göğümüzün ilk doğan, son kaybolan süsüyse.. Güneş gitmiş, ay ve yıldızlar henüz gelmemiş ve o bize bakıyorsa. Ona işte bu yüzden ‘Akşam Yıldızı’ demişler...”
  • Unutma , sen bütün karanlıklarımın ışığı, ilerleyeceğim dolunayımsın !
  • "İnsanlardan korkuyu kaldırmadan ve sahte haberciyi susturmadan hakikat ikame olunamazdı."
  • "Neyi anlatacaktı? Beklediğinin niçin gelemediğini mi?"
  • Herkes kendi karekterinin mimarıdır.
  • "Herkes kendi karakterinin mimarıdır."
  • Çiftçiler tabiattaki vahşi buğdayı ehlileştirmişlerdi ama buğdayın da onları vahşileştirme ihtimali uzak değildi.
  • "Sesini ovalar dinlesin, tepeler dinlesin, yer dinlesin, gök dinlesin istiyordu."
  • "Peki ama hakikati kime soracak, kimden öğrenecekti?"
  • "Ya hayal ise! Peki ya hayal değil ise!"
  • Dünyanın kirlendiği için yıkanmaya değil, kirletenlerin kendilerini yıkamaya ihtiyaçları var.
  • İnsan , hoşuna giden bir şeyi doğru olmasa da doğru sanırdı.

Akşam Yıldızı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir Göbeklitepe Romanı...: Akşam Yıldızı; başka bir deyişle ‘Zühre, Mavi Yıldız, Venüs’.. Hikaye bizi tam 12.000 yıl öncesine götürüyor. Kitapta birçok ilkin nasıl gerçekleşmiş olabileceğine dair teoriler anlatılıyor: ilk tuzun nasıl keşfedildiği, ilk yalanın söylendiği, ilk savaşın başlatıldığı, ilk buğdayın bulunduğu, insanın iyiyle kötünün mücadelesi, çoklu tanrılardan tek tanrıya geçişi, ilk ibadetlerin nasıl yapıldığını, ilk köpeğin evcilleşmesi, satrancın ilk hali, aşkın ve hakikatın keşfedildiği o yıllara yolculuk yapıyoruz.. Ulu kayının gölgesinde yaşayan ulu ruha inanan ufak bir kabileyle başlıyor hikaye. O kabilede kaşları, kirpikleri, saçları olmayan bir bebek doğuyor. Lanetli olup kabilenin sonunu getireceğine inanılan nitekim de öyle oluyor. O felaketten kurtulan 4 kişi oluyor sadece: Sarıca, Çira, bebeği Parmak ve Köpekleri Tırnak. Birbirlerine söz vermiş ama sonrasında kaybetmiş 2 insanın yıllar sonra Göbeklitepe’de nasıl birleştiğine, aşkı Akşam Yıldızı’nda aramalarına tanık oluyorsunuz.. Ve Göbeklitepe; hayat ile ölüm arasında bir geçit, bir tür göbek bağı. İlk insanın tapınağı, atalarımızın parmak izi. 12000 Yıl önce o zamanki insanların hem bilgi hem de kullandıkları aletler bakımından nasıl inşa edildiği hala çözülemeyen Göbeklitepe’nin oluşumunun hikayesini de anlatıyor kitap. İdris Peygamber’den Hz Nuh’a ve Göbeklitepe ile bağlantı kurarak anlatan, okurken öğreten sürükleyici bir kitap buldum. İlgi alanınıza giriyorsa okumanızı tavsiye ederim. Göbeklitepe muazzam bir geçmişe hizmet etmiş, okurken keyif aldığım bu yeri görmekte nasip olur umarım... (Funda Usta)

Akşam Yıldızı: Okurken kendimi zamanın çok ötesinde hissettim. Göbeklitepe’ye farklı bir pencereden bakış olarak düşünebilirsiniz. Sevginin inanca, inancın tutkuya, tutkunun hayata adım adım karıştığı noktadan Göbeklitepe hakkında bilinen her şeye yeni bir bakış, bir ters yüz ediş… (Rabia Altuntaş)

12. Bin yıl önceki insanların hakikati ve var oluş sebeplerini arayan göbeklitepenin geçmişini ütopik bir şekilde anlatan yazarın kendi anlatımıyla göbeklitepe. Herşeylerini tüm kavimlerini bir felakette kaybetmiş ve sadece bir küçük çocuk ve çocuğun annesi çira ile beraberinde kurtulan sarıcayla yapılan yolculukta çira ve çocuğu başka kavimler tarafından esir alınan Çirayı ve hakikati arayış içinde fırata kadar gelmesi ve hakikatı har-an da buluyor. Nereden geldiğine kime inanacağına hakikatın ne olduğunu ararken bilge bir kişilikten hakikatı Rabbi öğreniyor ve göbeklitepeye gönderiliyor. Göbeklitepe de Bilgi bir kişi olarak Çira’yı buluyor ama oğlunun zalim, yalancı düzenbaz ve kendini Rabb’tan emir aldığını söyleyerek kavimlere türlü açlıklarla ve barbarca düşüncelerle kendine köle ediyor. Çira’yla oğlu Parmak arasında kalan asırı adalet için çıraya savaş açıp kazanıyor ve adaleti sağlıyor. Tüm dünyaya ilk defa savaşı öğretiyor. (Sait)

Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?

İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.

1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.

1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.

1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.

1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.

1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.

1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.

1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.

1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.

İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.

Ödülleri :

1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)

2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,

2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,

2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü

2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,

Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü

İskender Pala Kitapları - Eserleri

  • Şah ve Sultan
  • Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
  • Od
  • Kitab-ı Aşk
  • Aşkname
  • Aşina Güzeller

  • Ah Mine'l-Aşk
  • ... Ve Gazel Yeniden
  • Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
  • Atasözleri
  • Ayine
  • Katre-i Matem
  • Boğaziçi'ndeki Mücevher

  • Divan Edebiyatı
  • Divane Güzeller
  • Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
  • Düşte Kalan
  • Efsane Güzeller
  • Gözgü
  • Gül Şiirleri

  • Güldeste
  • İki Darbe Arasında
  • Hayriyye
  • İki Dirhem Bir Çekirdek
  • Kadılar Kitabı
  • Kahve Molası
  • Kırk Ambar

  • Kırk Güzeller Çeşmesi
  • Kırkıncı Kapı
  • Kudemanın Kırk Atlısı
  • Leyla ile Mecnun
  • Mir'at
  • Muhteşem Şair Muhibbi
  • Müstesna Güzeller

  • Perişan Gazeller
  • Perî-şan Güzeller
  • Su Kasidesi
  • Şair Fatih: Avni
  • Şairlerin Dilinden
  • Şiirler Şairler Meclisler
  • Şir-i Kadim

  • Tavan Arası
  • Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
  • Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
  • Aşka Dair
  • Mevlana
  • Efsane
  • Hoş Sadâ

  • Kırklar Meclisi
  • Lale Devri
  • Mihmandar
  • İstanbulcunun Sandığı
  • Bülbülün Kırk Şarkısı
  • Şahane Gazeller 1
  • Üstatlar konuşuyor

  • Fetih ve Fatih
  • Nurundandır Bütün Nurlar
  • Mesela
  • İstanbul Bir Rüya
  • Karun ve Anarşist
  • Şahane Gazeller 2
  • Şahane Gazeller 3

  • Uzmanlar Konuşuyor
  • Barbarossa
  • Tarihimiz Konuşuyor
  • Türk Dili ve Kompozisyon
  • Yunus Emre
  • Şahane Gazeller 1- Fuzuli 
  • Nabi

  • Naili
  • Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
  • Necati
  • Nedim
  • Nef'i
  • Şeyh Galip
  • Aşkî

  • Baki
  • Fatih Sultan Mehmet
  • Fatih'in Şiirleri
  • Abum Rabum
  • İtiraf
  • Kalp
  • Akşam Yıldızı

  • Şiirin Sultanları
  • Ortaöğretim için Divan Şiiri
  • Ahmed Paşa
  • Jennifer’ın Düğünü
  • Darbe: Kan ve Sultan
  • Aşk Bir Zamanlar
  • Neyzen Tevfik

  • Vali Hanım
  • Süleyman
  • Leyla ile Mecnun
  • Nizamülmülk
  • Kılıçarslan
  • Kervan
  • Düşte Kalan

  • Güldeste
  • Mevlanâ Celaleddin
  • Ah Mine'l Aşk
  • A-71
  • Şehir ve Kültür İstanbul

İskender Pala Alıntıları - Sözleri

  • Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
  • "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
  • Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
  • İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
  • Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
  • Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)

  • Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
  • Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
  • Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
  • 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
  • Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
  • Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
  • Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)

  • Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
  • Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
  • Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
  • Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
  • Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
  • gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
  • Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)