Ama Hangi Osmanlı? - Ekrem Buğra Ekinci Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ama Hangi Osmanlı? kimin eseri? Ama Hangi Osmanlı? kitabının yazarı kimdir? Ama Hangi Osmanlı? konusu ve anafikri nedir? Ama Hangi Osmanlı? kitabı ne anlatıyor? Ama Hangi Osmanlı? PDF indirme linki var mı? Ama Hangi Osmanlı? kitabının yazarı Ekrem Buğra Ekinci kimdir? İşte Ama Hangi Osmanlı? kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ekrem Buğra Ekinci

Yayın Evi: Timaş Yayınları

İSBN: 6050808261

Sayfa Sayısı: 272

Ama Hangi Osmanlı? Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Dünyayı hâkimiyeti altına alan güçlü bir imparatorluk olarak da anlatıldı, iktidar hırsının yuvası olarak da… Padişahların gücüne ve gaza inancına methiyeler dizilirken, diğer taraftan da taht kavgalarının ve kardeş katlinin zalimliği dilden dile dolaştı. At üstünde seferden sefere geçen bir zaferler tarihi de resmedildi, harem ve saraydan dışarı çıkılmayan bir imparatorluk hayatı da… Kanunlarıyla dünyaya örnek olduğu yazılırken, kanunsuzlukları da gerileyişine sebep olarak gösterildi. Medrese ve vakıflarıyla köklü bir imparatorluk olduğu da anlatıldı, hâkim güçlerin arasında kapana kısıldığı da…

Peki ama Osmanlı bu anlatılanlardan hangisiydi?

Tarih sahnesinden elini eteğini çoktan çekmiş bir imparatorluk olmasına rağmen hâlâ pek çok araştırmaya, tartışmaya, polemiğe, dizilere, kitaplara taşınan Osmanlılar kimdi? Osmanlı ne kadar doğru anlatıldı? Kanunları, haremi, kardeş katli meselesi ve dahası…

Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci’nin kaleminden Osmanlı dünyası, padişahları, kültür hayatı ve bir imparatorluğun insana bakışı… Ama Hangi Osmanlı’da Osmanlı’ya dair gündemde ve akıllarda kalan pek çok sorunun, tartışmanın cevabını bulacaksınız…

“PEKİ SİZ OSMANLI’YI NASIL BİLİRSİNİZ?”

Ama Hangi Osmanlı? Alıntıları - Sözleri

  • Memleketi tutmak için ordu lazımdır. Asker beslemek içinde mala ihtiyaç vardır. Mal elde etmek için halkın zengin olması gerekir. Halkın zengin olması içinde doğru kanunlar lâzımdır. Biri ihmal edilirse dördü de kalır. Dördü ihmal edilirse devlet çözülmeye yüz tutar..
  • Ordusuz devlet olmaz.Hazinesiz ordu olmaz. Tebasız hazine olmaz. Adaletsiz teba olmaz.
  • Biz safımızı sürelim yarının sahibi var. Sultan II. Selim
  • Israil 'de Mecelle 1984' te kaldırıldı. (Türkiye'de 1926) Ancak İsrail kanunlarında Mecelle'nin tesirleri fazladır. İsrail aynî haklar kanununun pek çok hükümleri de Mecelle'den alınmıştır.
  • Budin’i Almanlara karşı müdafaa ederken şehit düşen son Osmanlı valisi Abdurrahman Abdi Paşa’nın kabrini Macarlar yaptırmıştır;başına da Türkçe bir kitabe koyarak ‘’Kahraman düşmandı,rahat uyusun’’ yazmışlar.
  • ‘’Arap Dünyası’nda bilhassa iki Osmanlı Padişahının müthiş itibarı vardır.Birisi İstanbul’u fethederek Hazret-i Peygamber’in müjdesine kavuşmuş olan Fatih Sultan Mehmed;İkincisi de Filistin’i ne pahasına olursa olsun Siyonistlere teslim etmeye Sultan Abdülhamid.Bilen bilir,Ortadoğu’da Filistin meselesi daime aktüeldir.Cuma hutbelerinde Filistin anılmadığı,dolayısıyla Sultan Hamid’den minnetle bahsedilmediği gün neredeyse yok gibidir.’’
  • Macaristan Cumhurbaşkanı, ‘’Türkler tarafından 150 yıl boyunca idare edilmemizi şans olarak tanımlıyorum.Başkası olsaydı,dilimizi ve dinimizi değiştirmemizi isteyeceklerdi.Biz de asimile olacaktık.’’
  • Yeni kurulmaya çalışılan Osmanlı ordusunu Avrupa usullerine göre yetiştirmek üzere Fransız subaylar getirtildi. Hatta o zamanlar sıradan bir topçu subayı olan Napoléon, bu askeri müşavirler arasında yer almak için başvurmuş, ancak son anda kralcı isyanını bastırmak üzere geri kalmıştır.
  • Osmanlı Ordusu,Avrupalı askerî otoritelerin ‘’Altı ayda geçilemez! ‘’ dediği Termofil Geçidini 24 saatte geçti.Antikçağ’da koskoca İran ordusunu 300 Ispartalı bu geçitte durdurmuştu.
  • ...Seneler evvel Türkiye’de bir Cumhurreisi Seçimi arefesinde,Sudan müftüsü iyi birinin seçilmesi için dua ettiğini söyledi.Bir ahbabım ‘’Sudan nere,Türkiye nere!’’ gibisinden hayret izhar edince müftü, ‘’Niçin şaşırıyorsunuz?ÜMİD TÜRKİYEDE’DİR.(El-Emel fi Türkiye)’’ demişti.Arapların neredeyse tamamı,İslam dünyasındaki ezilmiş,sinmiş halin,Türkiye sayesinde yok olacağını.tabiri caizse yiğidin düştüğü yerden kalkacağına inanmaktadır.
  • Devlet, sünneti ihya eden bir güçtür. Sünnet, esası padişah olan bir siyasettir. Padişah, askerin yardım ettiği bir çobandır. Asker, malı koruyan yardımcılardır. Mal, halkın topladığı bir rızıktır. Halk, adaletle itaat eden kullardır. Adalet dünyaya barış getiren bir dosttur. Dünya, korkuluğu devlet olan bir bostandır.
  • Çelebi Sultan Mehmed’in vaktiyle valilik yaptığı Amasya ile Merzifon’un gençleri müsabaka yapardı. Merzifon’un lahanası Amasya’nın bamyası meşhur olduğu için iki takıma bunlar sembol olmuştur. Lahanacılar yeşil, bamyacılar mavi esvap giyerdi.

Ama Hangi Osmanlı? İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Baklava tadında: Evet bu eser bana bir baklava tadında geldi baklava gibi yapımı meşakatli, zor ama bir o kadar güzel ve tatlı tadında. Osmanlı ile ilgili önemli konuları fetihlerin nedenleri, Adalet ve kanunları, Eğitim sistemi, ekonomi, kardeş katli gibi bir çok konuyu "hukukunda" önemini arz ederek anlatması; yükseliş, zirve ve çöküş devirlerinin sebeplerini sade, içten ve anlaşılabilir kaleme almasını çok beğendim. Yazarımız Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci'nin bir Hukukçu gözüyle ışık tuttuğunu söylebilirim. ilk defa bir kitabını okuduğum yazarımızın bektentilerimi karşılaması ve bazı konularda şaşırtması ayrıca memnum etti. Osmanlı tarihini merak edenlere farklı pencerelerden de bakmak isteyenlere özellikle tavsiye edeceğim bir kitaptır (yusuf1453)

Ama Hangi Osmanlı? PDF indirme linki var mı?

Ekrem Buğra Ekinci - Ama Hangi Osmanlı? kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ama Hangi Osmanlı? PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ekrem Buğra Ekinci Kimdir?

1966 yılında Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini bu şehirde tamamladı. Ekrem Buğra Ekinci, 1987’de Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Avukatlık stajı yaptı.Ankara’da başladığı kariyerini İstanbul’da sürdürdü. Doktorasını İstanbul Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Hukuk Tarihi doktoru oldu. Ürdün Üniversitesi’nde bir yıl araştırmalarda bulundu. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde profesördür. Hukuk Tarihi dersleri vermektedir. Arapça ve İngilizce bilir.Osmanlı Mahkemeleri, Osmanlı Hukuku, İslâm Hukuku, İslâm Hukuku Tarihi, Hukukun Serüveni başta olmak üzere çok sayıda ilmî kitap ve makalesi neşredilmiştir.Yıllardır radyo ve televizyonlarda popüler tarih ve kültür tarihi üzerine programlar yapıyor. Gazete ve dergilerde de bu mevzularda yazıları yayınlanmaktadır.

Ekrem Buğra Ekinci Kitapları - Eserleri

  • Ahmet Cevdet Paşa ve Mecelle
  • Ama Hangi Osmanlı?
  • Osmanlı'nın Çöküşü
  • Osmanlı'ya Kalan Miras
  • Sürgündeki Hanedan
  • Sultan Abdülhamid'in Son Zevcesi
  • İslam Hukukunda Değişmenin Sınırı
  • Osmanlı Hukuku
  • Ebedî Seâdet Yolunda Bir Ömür Hüseyn Hilmi Işık
  • İslam Hukuku
  • Hayatı ve Hatıralarıyla Seyyid Abdülhakim Arvasi
  • İslam Hukuku Tarihi
  • İslam Hukuku Ve Önceki Şeriatler
  • Hukukun Serüveni
  • Asya'dan Avrupa'ya Türkler
  • İstanbul’a Osmanlı Mührü
  • Osmanlı Mahkemeleri
  • Ahmet Cevdet Paşa ve Mecelleden Düsturlar
  • Dini Lügat

Ekrem Buğra Ekinci Alıntıları - Sözleri

  • Kur'an-ı kerimde, Hazret-i Hızır'ın, ileride anne ve babasını ifsâd edeceği için bir çocuğu öldürdüğü anlatılır (Kehf: 74, 80-81). Yine Kur'an, ı kerimde, fitnenin ölümden daha şiddetli olduğu meâlinde iki âyet bulunmakdır.(1) Hoca Sadeddin Efendi (1599) gibi şeyhülislâmlık yapmış bir hukukçu ve tarihçi; ayrıca Bosnevi Hüseyn Efendi (1644) gibi bir tarihçi, şehzâde idamlarının bu âyetlere istinad ettiğini açıkça bildirmişlerdir? (2) Kemalpaşazâde (1534, gibi müftiyyü's-sekaleyn diye tanınan, kazaskerlik ve şeyhülislâmlık gibi ilmiye sınıfının en üst makamlarına çıkmış büyük bir hukukçu ve tarihçi âlim, bu şehzâde idamlarını, siyasi bakımdan doğru olduğu kadar, hukuken de meşru bulmaktadır.(3) Tarih-i Saf müellifi kazasker Bostanzâde Yahya Efendi (1639) de Sultan III. Mehmed'in kardeşlerini nizâm-ı âlem için öldürmesini hukukçu bir âlim sıfatıyla tasvib eder.(4) Osmanlı hukukçu ve tarihçisi Nişancızâde Mehmed Efendi (1622), Şehzâde Yakub'un, saltanat vârisleri, halk için zararlı şeyler yapabilir gerekçesiyle idam edildiğini söyler(5) Hoca Sadeddin Efendi ve tarihçi vezir Karamani Mehmed Paşa (1481), kardeş katlinin şer'i hukuktaki umumi zararın giderilmesi için, hususi zararı tercih olunacağı prensibine dayandığını bildirir.(6) KAYNAKÇA: (1)“El-fitnetü eşeddü mine”l-katl” ve “El-fitnetü ekberü mine'l-katl” (Bekara süresi 191 ve 217. âyetler). Yuhanna İncili'nde de, “Kavmin uğruna bir adamın ölmesi hayırlıdır” diye geçer (XVIII/14). (2)Hoca Sadeddin Efendi: Tâcü”t-Tevârih, İst. 1279, 1/124. (3)Ahmed İbn Kemâl: Tevârih-i Âl-i Osman, Ank. 1957, VI1/9. (4)Bostanzâde Yahya Efendi: Târih-i Sâf, İst. 1287, 1/86. (5)Nişancızâde, 11/321. (6)Tâcü't-tevârih, I/272; Karamani Mehmed Paşa: Osmanlı Sultanları Tarihi, İst. 1949 Bu prensipler, asırlar sonra hazırlanan Osmanlı medeni kanunu Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye'nin Kavâid-i Külliyye başlığı altındaki ilk yüz maddesi arasında yer alır (m. 26-30), (Osmanlı Hukuku)
  • -Nevruz'un temeli İran mitolojisine dayanıyor ama yine de 5000 yıllık değildir. -Nevruz'da ateş üstünden atlama, tam bir Zerdüşt merasimidir. -İran şiileştikten sonra, Nevruz'a İslâmi bir kisve giydirilmiş; Hazret-i Ali'nin doğduğu gün kabul edilmistir. (Asya'dan Avrupa'ya Türkler)
  • ...Seneler evvel Türkiye’de bir Cumhurreisi Seçimi arefesinde,Sudan müftüsü iyi birinin seçilmesi için dua ettiğini söyledi.Bir ahbabım ‘’Sudan nere,Türkiye nere!’’ gibisinden hayret izhar edince müftü, ‘’Niçin şaşırıyorsunuz?ÜMİD TÜRKİYEDE’DİR.(El-Emel fi Türkiye)’’ demişti.Arapların neredeyse tamamı,İslam dünyasındaki ezilmiş,sinmiş halin,Türkiye sayesinde yok olacağını.tabiri caizse yiğidin düştüğü yerden kalkacağına inanmaktadır. (Ama Hangi Osmanlı?)
  • Ruslar, Şam'daki elçileri vasıtasıyla, Şehzâde Abdülkerim Efendi'ye müracaat ederek, Şarkî Türkistan ve Moğolistan'da kurulacak bir devletin hükümdarlığını teklif ettiler. Bu arada Japonya'da aynı mealde haberler yayılmaya başladı. Bunun üzerine şehzâde 1932'de Hindistan'a gitti. Haydarâbâd Nizâmı'nın davetlisi olarak gittiği Hindistan'da, halife sıfatıyla Uygur Türklerinin başına geçirilmesi için faaliyetlere girişti ve bu mevzuda Japonlarla temasa geçti. Telaşlanan İngilizler, memleketi terk etmesini temin ettiler... ... Hem halifeliği ihyâ etmek hem de Tokyo'ya bağlı bir devlet kurmaya teşebbüs ettiler. Şehzâde 21 Mayıs 1933'te Bombay ve Singapur üzerinden Tokyo'ya geldi... Amerika, Japonya'nın güçlenmesini istemediği için el altından Çin'i destekliyordu. Rusya'da Japonya ile savaşmaktan çekiniyor; Şehzâde Türkistan İmparatoru olursa, nüfuzunun kendi işgali altındaki Türkistan ülkelerine de sirayet edeceğinden korkuyordu. Öte yandan Türkiye, şehzâdenin Tokyo seyahatini Ankara'daki Japon sefareti nezdinde protesto etti... "Şüpheli Türk" ün hareketlerini casusları vasıtasıyla takip eden Ankara, Şehzâde burada muvaffak olursa, emrindeki kuvvetlerle Türkiye'ye saldıracağından korkmaktaydı. Ankara ve Moskova'nın faaliyetleri üzerine projeden soğuyan Japon devlet ricâlinden beklediği alakayı göremeyince, Şehzâde 1934'te Şarkî Türkistan'a gelerek yerli halkı teşkilatlandırmaya girişti. Ancak kendi imkanlarıyla kurduğu derme çatma birlikler Çinliler karşısında yenilince canını zor kurtararak siyasî mülteci sıfatıyla Şanghay'dan bir gemiye binerek Kaliforniya'ya buradan da... (Sürgündeki Hanedan)
  • Sultan Aziz, 1867 yılında bozulan Osmanlı imajını düzeltmek için Avrupa'ya bir seyahat yaptı. Yanında iki yeğeni Şehzade Murad ve Abdülhamid Efendi'yi götürdü. Aynı zamanda veliaht olan Murad Efendi yakışıklı, nazik, kültürlü bir genç idi. Avrupa saraylarında çok popüler olup sempati kazandı. İngiltere prensesi ile evlendirilmesi bile konuşuldu. Ama Sultan Aziz kabul etmedi. (Osmanlı'nın Çöküşü)
  • Osmanlı hukuku, daha önce de belirtildiği üzere Roma hukuku, Anglo-Sakson hukuku gibi müstakil bir hukuk sistemi olmayıp, esas itibariyle İslâm hukukuna dayanır. Dolayısıyla şer'i hukukun hükümleri, Osmanlı hukukunun da esas prensiplerini teşkil eder. Osmanlı hukukunun karakteristiğini teşkil eden bir de örfi hukuk vardır ki, şer'i hukukun boşluk bıraktığı sahalarda bu hukuka aykırı olmamak kaydıyla hükümdar tarafından kanunnâmelerle meydana getirilen hukuktur. Osmanlıların, fethettikleri ülkelerde câri bulunan bazı kanun ve örfleri aynen kabul ve tatbik etmesi de örfi hukukun bir başka boyutunu ifade eder. (Osmanlı Hukuku)
  • Osmanlı Ordusu,Avrupalı askerî otoritelerin ‘’Altı ayda geçilemez! ‘’ dediği Termofil Geçidini 24 saatte geçti.Antikçağ’da koskoca İran ordusunu 300 Ispartalı bu geçitte durdurmuştu. (Ama Hangi Osmanlı?)
  • Enderün mektebinde disiplin çok sıkı idi. Üç-dört aceminin bir lalası olurdu. Lala, aceminin bilmediği şeyi öğretir ve acemide gördüğü kusuru ikaz ederdi. Mektep disiplinini, haremdeki dârüssaade ağasına (kızlarağasına) paralel olarak, akağalar da denilen beyaz hadımağaları temin ederdi. Sayıları kırkı bulan akağaların başına kapıağası denirdi ki sarayın idare âmiri idi. Enderün mektebinde tahsil müddeti takriben 14 sene idi. Talebe, güneş doğmadan evvel kalkar; enderün hamamında yıkanır; sabah namazını ağalar mescidinde padişahla beraber kıldıktan sonra kahvaltı edip derse başlardı. Bu derslerin hocaları saray mensuplarından olduğu gibi, dışarıdan da meşhur âlimler hoca olarak getirtilirdi. Bidâyette Kur'an-ı kerim, kıraat, tecvid, ilmihâl dersi verilirdi. Sonra tefsir, hadis, kelâm, fıkıh, şiir ve inşâ, musıki, hey'et (astronomi), hendese (geometri), coğrafya, tarih, mantık, belâgat (edebi sanatlar) ve hikmet (felsefe) okutulurdu. Öğleden sonra, yüksek zâbitler tarafından spor ve tâlim dersleri verilirdi. Talebe, gerektiğinde uhdelerine tevdi olunmuş saray vazifelerini yerine getirirdi. Bundan sonra serbest saatler vardı. Enderünda, spor müsâbakaları yapılırdı. Ağalar arasında bir hobisi olmayan, bir sanat ile uğraşmayan vok gibiydi. (Osmanlı Hukuku)
  • Mustafa Kemal Paşa, 1918'de Suriye Cephesinin çökmesi üzerine orduyu bırakıp İstanbul'a geldiğinde Divan-ı Harb'e çıkarılarak kurşuna dizilecekken, bunu Harbiye Nâzırı Fevzi Paşa engellemiş; Mustafa Kemal'in Enver Paşa aleyhtarlığını bilen Sultan Vahîdeddin de kendisine arka çıkmıştır. (Osmanlı'nın Çöküşü)
  • Şehzâde Harun Efendi'nin “Sürgündeki Hânedan” Kitabına Takriz-i Âlileri Uzun yıllardır tanıdığım ve yazılarını takip ettiğim kıymetli kardeşim Ekrem Buğra Ekinci'nin Sürgündeki Hânedan isimli kitabın okudum. Kütüphanemde itinâ ile saklayacağım. Ekrem Bey, ailemizi yakından tanır ve sever. Ben de bildiklerimi ve duyduklarımı kendisine nakletmişimdir. Sürgün ve sonrasında yaşadıklarımızı dile getiren bu çalışmasından ötürü kendisini tebrik ediyorum. İnşallah yazdıkları insanların tıkalı kulaklarını açar. Kendisine ve ailesine duacıyım. Muvaffakiyetlerinin devamını dilerim. Cenab-ı Allah, yâr ve yardımcısı olsun. Harun Abdülkerim Osmanoğlu İstanbul, 2015 (Sürgündeki Hanedan)
  • Aradığınız huzuru hiçbir yerde bulamazsınız. Huzur, adı var, kendi yok bir zümrüdü anka kuşudur. (Ebedî Seâdet Yolunda Bir Ömür Hüseyn Hilmi Işık)
  • Aslen Anadolulu olup, ömrünü Mısır'da tamamlayan, son devir Osmanlı ulemâ­sından ders vekili Zâhidü'i-Kevserî, Din ve Fıkh başlıklı makâlesinde, "zamanın ve mekânın değişmesi ile hükümlerin değişmesi, hükmün değişik hallere göre tafsîlidir. Yoksa, zamanın değişme si ile mutlak mânâda hükümlerin değişeceğini düşünmek, ilahî nizamı, insan mahsulü kanunlar seviyesine indirir" diyor. (İslam Hukukunda Değişmenin Sınırı)
  • İtiraz söz zülfünün tarağıdır. (Ahmet Cevdet Paşa ve Mecelle)
  • Zamanın fesadı sebebiyledir ki, dördüncü asırdan itibaren, ehliyeti olmayan kötü niyetli şahıslar ortaya çıkıp kendilerini müctehid olarak lanse eder ve şer'î olmayan bir takım mesnedsiz fetvalarla müslümanlar iğfal edilebilir korkusuyla, ictihad ehliyetini hâiz olan kimseler mutlak müctehidiik iddiasında bulunmamış; İslâm hukukçuları da yeni bir mezhebin tesisi için yeni bir ictihad usulünün konulmasına karşı çıkmışlardır. Böylece sonu gelmeyecek ve lüzumsuz münâkaşalann meydana çıkması­nı istememişlerdir. Bu neticeye varırken de İslâm hukukunun sedd-i zerâyi' prensibine istinad etmişlerdir. Bu sebeple artık bü­tün meselelerin o zamana kadar tedvin edilmi bulunan dört mezhebin ictihadlarına inhisar ettirilmesi hususunda zımnî icma' doğmuştu. (İslam Hukukunda Değişmenin Sınırı)
  • Meclis kapatıldı. Gazetelere sansür kondu. Memleket adeta bir Alman müstemlekesi haline geldi. Avrupa'dan gelen vagonların üstüne tebeşirle "Enverland" yazılıyordu. Kıtlık baş gösterdi. Halk süpürge tohumundan ekmek yerken, İttihatçılar ve sempatizanları vagon ticareti ve karaborsacılık sayesinde zengin oldu. Herkesin bulamadığı bulgura 'Enver Paşa pirinci' denildi. Bulgur karaborsasıyla zengin olan birinin köşküne halk 'Bulgur Palas' adını taktı. Başta İttihatçıların yanındaki Tevfik Fikret bile "Yiyin efendiler yiyin!" diye başlayan şiiriyle bunlardan yüz çevirdi. Halk, istibdat olarak gördüğü eski devri arar oldu. (Osmanlı'nın Çöküşü)
  • Elektrik cereyanı öldürür, hava cereyanı süründürür. (Ebedî Seâdet Yolunda Bir Ömür Hüseyn Hilmi Işık)
  • Memleketi tutmak için ordu lazımdır. Asker beslemek içinde mala ihtiyaç vardır. Mal elde etmek için halkın zengin olması gerekir. Halkın zengin olması içinde doğru kanunlar lâzımdır. Biri ihmal edilirse dördü de kalır. Dördü ihmal edilirse devlet çözülmeye yüz tutar.. (Ama Hangi Osmanlı?)
  • Türklerin bilinen 3000 yıllık tarihlerinde istiklâllerini kaybettikleri bir devreye hemen hemen rastlanmaz. Dünyada daima bir veya birkaç Türk devleti bulunmuştur. (Asya'dan Avrupa'ya Türkler)
  • Mâ lâ yüdrek küllühü, lâ yütrek küllüh. (Bir şeyin hepsi ele geçmezse, tamamı da terkedilmez) (Ebedî Seâdet Yolunda Bir Ömür Hüseyn Hilmi Işık)
  • Biz safımızı sürelim yarının sahibi var. Sultan II. Selim (Ama Hangi Osmanlı?)