Amok - Usta İşi - Stefan Zweig Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Amok - Usta İşi kimin eseri? Amok - Usta İşi kitabının yazarı kimdir? Amok - Usta İşi konusu ve anafikri nedir? Amok - Usta İşi kitabı ne anlatıyor? Amok - Usta İşi kitabının yazarı Stefan Zweig kimdir? İşte Amok - Usta İşi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Stefan Zweig
Çevirmen: Tahsin Yücel
Yayın Evi: Yordam Kitap
İSBN: 9786055541842
Sayfa Sayısı: 158
Amok - Usta İşi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kendi halinde yaşayan bir köy doktorunun hayatı, yüzünü tülle gizleyen esrarengiz bir kadının yasadışı kürtaj için kapısını çalmasıyla çığırından çıkar. Kadın evine girdikten bir saat sonra, doktor geçmişini bir kenara fırlatarak boşluğa atılmış; sonunda her şeyini yitireceği o çılgın koşuya başlamıştır, tıpkı bir amok gibi...
Amok, Malezya yerlilerinde görülen bir delilik hali... Buna yakalananlar, ileriye atılır ve nereye gittiğini bilmeden durmadan koşar, önüne çıkanı öldürür. Geldiğini görenler, tehlikeyi çevreye duyurmaya çalışarak bağırırlar: ‘Amok! Amok!’ Herkes kaçar.. Ama bir amok’un delice koşusu sonsuza dek, cezasız süremez.
Yordam Kitap, Avrupa’nın 20. yüzyılda yetiştirdiği en büyük yazarlardan Stefan Zweig’ın en önemli yapıtlarından oluşan seçkiyi okurlarına kıvançla sunuyor. Behçet Necatigil, Tahsin Yücel, Salâh Birsel, Hamdi Varoğlu, Ali Avni Öneş, Deniz Banoğlu gibi usta edebiyatçı çevirmenlerimizin yarattığı dil lezzetiyle...
Amok - Usta İşi Alıntıları - Sözleri
- Yardım istemeyen bir insana yardım etmek kadar güç bir şey olmadığını herkes bilir.
- Adaletin kaypaklığını ve bizim dünyamız gibi karışık bir dünyada bir hakkı yerine getirmek istemenin kendini beğenmişlikten başka bir şey olmadığını iyi bilirim
- Yalnız yoksullar, en büyük sevinçleri para harcamadan alınan bir haz olan insanlar böylesine içten bir memnunluk duyabilir!..
- Ben bir suçlu, bir tutuklu görmüştüm yalnızca, bir hırsız değil! Çünkü bir hırsız tam hırsızlık yaptığı anda, bir şey çalarken hırsızdır, iki ay sonra yargıcın önünde suçlarını anlatırken hırsız sayılmaz artık!
- Benimle konuşmanızı rica ediyorum, susmak beni öldürüyor çünkü...
- Güven samimilik ister, sınırsız bir samimilik.
- Belki... En akla gelmez umutlar, varsayımlar içinde yitip gidiyordum.
- Bereket versin, bilgece bir içgüdü en akla yakın şeyi yapmaya zorladı beni, yani hiçbir şey yapmamaya...
- Bir kitap açacak olsam, gevezelik hastalığına tutulmuş büyük kalabalığın devingen gölgeleri altında satırlar kayboluyordu.
- Bu yüz korkunç harap olmuş gibi geldi bana, hüzünlüydü..
- Benim insanlara yaklaşmama engel olan kişisel nedenler var.
- Başkalarına benzemeyen, tuhaf insanlar korkunç bir öğrenme tutkusu uyandırır içimde.
- Her şeyi içinde saklamak öyle acı ki, boğar adamı..
- Benimle konuşmanızı rica ediyorum, susmak beni öldürüyor çünkü..
- "Ah, kitaplar, kitaplar! Hepsini okumak isterdim."
Amok - Usta İşi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Sefil bir adamla karşılaşan karakterin, karşılaştığı adamın kimliğini çözmeye çalışması, onu daha çok bir sivil polis veya dedektife benzetmesi. Yazar öyle bir dedektif analizi yapıyor ki adamın polis ya da dedektif olduğuna inanıyorsunuz. Ardından bu adamın bir yankesici olabileceğini detaylı bir betimlemeyle anlatıyor ve yankesicilik mesleğinin bir sanat olduğunu her kişinin bu sanatı icra edemeyeceğini söylüyor. Yankesici ile o kadar empati kuruyor ve o kadar içselleştiriyor ki kendisini onun suç ortağı olarak görmeye başlıyor. Bir merakla başlayan her şey bakalım nasıl sonuçlanacaktı... (Samed Zengin)
Stefan Zweig başka bir kitabını ararken karşıma çıktığından dolayı okudum. AMOK YA DA MALEZYA DELİSİ "yıllardan 1922, aylardan Marttı. Napoli limanında büyük bir transatlantik boşaltılırken ilginç bir kaza oldu. gazeteler bu kaza hakkında birçok bilgiler verdiler ama, baştan başa hayallerle süslediler bu bilgileri.." fakat gerçekler sadece bir kaza mıydı? 70-80 sayfalık bir yapıt çok sıkıcı değil ama çok etkileyici de diyemem. Zweig in başka bir kitabında görüşmek üzere.. (Çiçek eren)
Bu adam gerçekten öykü konusunda çok başarılı dedirtiyor bana her okumamdan sonra. Su gibi aktı zaman okurken; tıpkı hikayeler gibi. Hikayelerinin kurgusu, gerçek olabilirliği, farklılığı, özgünlüğü, düşündürücülüğü resmen hayran bıraktı beni. Amok; Malezya delisi… Çok güzel, tam yerinde bir benzetme. Ya Usta İşi’ndeki tasvirler… Sarı paltolu adam yanı başımdaymış da onu izliyordum sanki. Ya Görmeyen Koleksiyoncunun sahip olduğu basma resimlere dokunurken aldığı yaşam hazzı, mutluluk, paha biçilmez an… Sanki ben dokunuyordum, öylesine hissettim içimde… Uzun zamandır okuduğum en sürükleyici, en muazzam kitapsın, harikasın. (Büşra Özbek)
Kitabın Yazarı Stefan Zweig Kimdir?
Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca öğrendi. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi gördü. İlk şiirlerini lisedeyken, Hugo von Hofmannsthal'ın ve Rainer Maria Rilke'nin eserlerinin etkisiyle yazdı. 1901'den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerini Almanca'ya çevirdi. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'ı gezdi, bunu, 1911'deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'yu kapsayan Amerika yolculuğu izledi. 1914 yılında Belçika'ya Émile Verhaeren'in yanına gitti.
I. Dünya Savaşı'nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana'da savaş karargâhında "Savaş Arşivi"nde memur olarak çalıştı. Savaştan sonra Avusturya'ya dönerek Salzburg'a yerleşti. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlendi. Stefan Zweig Salzburg'da yaklaşık 20 yıl yaşadı. Kapuzinerberg'in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar, Zweig'ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı, Friderike ile evli olduğu yıllarda satın aldı. Salzburg'da geçirdiği yıllar Zweig'ı edebiyatta doruğa tırmandırdı, en güzel eserlerini, kente ve Salzach’a yukardan bakan iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazdı. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurdu, onları sık sık Salzburg'da konuk etti. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hofmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig'in konuğu oldu. Salzburg'da geçen yıllarında Zweig, Avrupa'nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yaptı. 1927'de Almanya'nın Münih şehrinde "Duygu Karmaşası", "Yıldızın Parladığı Anlar" ve "Tarihsel Baş Minyatür" adlı kitapları yayımlandı, yine 1927'nin 20 Şubat tarihinde "Rilke'ye Veda" başlıklı konuşmasını yaptı. 1928'de Leo Tolstoy'un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları'na katılmak üzere, Sovyetler Birliği'ne gitti. 1933'de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig'ın eserleri de yer alıyordu. 1934'te Gestapo'nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve İngiltere'ye, Londra'ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissedemedi ve taşındı.
Zweig, 1937'de ilk karısı Frederike'den ayrıldı ve bir yıl sonra Portekiz'e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich'ına katılmıştı ve Zweig da İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etti. 1939'da "Kalbin Sabırsızlığı" adlı romanı yayımlandı ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlendi. 1940'ta İngiliz tabiiyetine girdi, II. Dünya Savaşı sırasında New York'a, Arjantin'e, Paraguay'a ve Brezilya'ya gitti. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşmeye karar verdi. Orada ünlü "Bir Satranç Öyküsü"nü kaleme aldı. Stefan Zweig, 1941'de Montaigne üzerine çalışmaya başladı ve "Dünün Dünyası - Avrupa Anıları" adlı otobiyografisini kaleme aldı. "Dünün Dünyası" kitabı, 1900’lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.
Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu.
Üretken bir yazar olan Zweig, birçok konuda denemeler yaptı. Lirik şiirler yazdı, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denedi, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koydu. Freud ve psikolojiye olan ilgisi onu bu alana yöneltti. Biyografi alanındaki çalışmaları, dönemin birçok ünlü kişisinin hayatlarını gözler önüne serdi. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bu biyografilerden birkaçıdır.
Stefan Zweig Kitapları - Eserleri
- Satranç
- Amok Koşucusu
- İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
- Sabırsız Yürek
- Dünün Dünyası
- Değişim Rüzgarı
- Geleceğe Güven
- Yolculuklar
- Unutulmuş Düşler
- Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Balzac
- Montaigne
- Clarissa
- Macellan
- Rotterdamlı Erasmus
- Amerigo
- Günlükler
- Joseph Fouche
- Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
- Kendileriyle Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche
- Marie Antoinette
- Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
- Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
- Ay Işığı Sokağı
- Avrupa'nın Vicdanı
- Amok - Usta İşi
- Ruh Yoluyla Tedavi
- Korku
- Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy
- Yarının Tarihi
- Yakıcı Sır
- Mektuplaşmalar
- Sahaf Mendel - Bir Kadının Yirmi Dört Saati
- Olağanüstü Bir Gece
- Gömülü Şamdan
- Dostlarla Mektuplaşmalar
- Freud - Cinselliğin Yeryüzü
- Mürebbiye
- Mary Stuart
- Korku Ruhu Kemirir
- Buluşmalar
- Karmaşık Duygular
- Alacakaranlıkta Bir Öykü
- Kurşun Mühürlü Tren
- Mecburiyet
- Bir Çöküşün Öyküsü
- Seçilmiş Öyküler
- Hikayeler
- Geçmişe Yolculuk
- Freud - Mutluluğun Mimarı
- Kuş Kapanı ve Dönüşüm
- Kaçak ve Sahaf Mendel
- Dadı ve Leporella
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Geç Ödenen Bedel
- Sanatta Yaratıcılığın Sırrı
- Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri
- Rilke'ye Veda
- Görünmez Koleksiyon - Unutulmuş Düşler - Karda
- Cenevre Gölü'ndeki Olay
- Kadın ve Manzara
- Nietzsche
- Kızıl
- O muydu?
- Bir Kalbin Çöküşü
- Bizans'ın Fethi
- Gölge Kadınlar
- Zalimce Bir Oyun
- Dürüst Aptal Efsanesi Verlaine
- Satranç
- Lyon'da Düğün
- Satranç Ustası - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor
- Stefan Zweig'ın Mektupları
- Erika Ewald'ın Aşkı
- Efsaneler
- Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi
- Toplu Öyküler 1
- Toplu Öyküler 3
- Toplu Öyküler 2
- Unutulmaz Bir İnsan
- İki Yalnız
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2
- Ormanın Üzerindeki Yıldız
- Leporella
- Aylak
- Emile Verhaeren
- Hayatın Mucizeleri
- Brezilya
- Kitapçı Mendel
- Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler
- Stefan Zweig Kutulu Set
- Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
- Leman Gölü Kıyısındaki Olay
- Benimle Dostluk Zordur
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Seçme Eserler
- Hikayeler 2
- Bir Hayat
- Öz Nəğməsini Oxuyanlar
- Novellalar
- Seçilmiş Əsərləri
- Tolstoy - Û ronahî di tarîye de dibirike
- Oradan Uzakta
- Twenty-Four Hours in the Life of a Woman and The Royal Game
- Wondrak. Der Zwang. Zwei Erzählungen gegen den Krieg
- Stefan Zweig Seti
Stefan Zweig Alıntıları - Sözleri
- Verdiği kararın uygulanmasını engelleyecek her şeyi önlemek istiyordu... (Stefan Zweig - Seçme Eserleri)
- Ancak herkes de bilir ki, yardım çağrısında bulunmayan bir insana yardım etmekten daha zor bir şey yoktur, çünkü yardım dilenmiyorsa mutlaka son bir şey daha vardır: Israr edip incitmememiz gereken gururudur bu. (Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma)
- Karakteri gereği kendini hiçbir şeyden yoksun bırakmaz, insan arasına karışmaktan hoşlanan biri olarak her yerde aranırdı. Arkadaşları, onun yalnızlığa hiç alışık olmadığını bilirdi. (Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2)
- Sana yardım edemem Boris. İnsanlar artık birbirine yardım etmiyor. (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Unutuldu ve öyle de kaldı. (O muydu?)
- Doğanın cömert davranarak engin topraklar, sonsuz zenginlikler bahşettiği, güzellikle ve akla hayale gelebilecek her türlü potansiyel güçle kutsanmış bu ülkenin kuruluşundan beri görevi hep aynıdır: Kalabalık bölgelerden aldığı insanlara geniş topraklarında kök saldırmak, eskiyle yeniyi birleştirerek yeni bir medeniyet kurmak. (Brezilya)
- Ancak gerçeklik tüm düşlerden daha güçlü ve daha sağlamdır. (Aylak)
- "...bu adam konuşmak istiyordu, konuşmalıydı. Ve biliyordum ki ona ancak sessiz kalarak yardım edebilirdim." (Toplu Öyküler 3)
- ... eski acısını iki kat daha fazla duyuyordu. (Hayatın Mucizeleri)
- "...darbeyi yiyen ancak bilir onun ne olduğunu, darbeyi vuran değil ve acı çekmeyi sadece acı çekenler bilir." (Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri)
- Ruhlarının kapısını kapattıkları için kimse onlara ulaşamıyordu ve bu belki de yıllarca sürecekti. Herkesle savaş halindeydiler. Bir günde, kısacık bir günde büyümüşlerdi! (Dadı ve Leporella)
- Buralardan çekip gittiğimizde tozun üzerindeki ayak izlerimizi bir rüzgar süpürüp götürecekse yaşamanın ne anlamı var ki? (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Yoksun kalınan şey öylesine kaybedilmiştir ki, artık sadece bir ağrı gibi hissedilir ve acı verir. (Alacakaranlıkta Bir Öykü)
- Bir Rus için tek bir şey vardır: ya hep, ya hiç! Rus insanı varoluşun o kozmik gücünü hissetmek ister. (Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi)
- "İyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ.." . (Satranç)
- Ne de olsa, güzellik kadınlardan kaçıp gittiğinde ondan boşalan yere bilgelik yerleşirmiş. (Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler)
- Derimin altında akışını hissettiğim kan gibi bu karanlık yaşamın etrafımı yavaş yavaş kapladığını hissediyordum. Sanki hiçbir şey bana göre değildi, ama hepsi benim içindi. (Zalimce Bir Oyun)
- Sevgili bay Zweig, Okumam için ödünç vermis olduğunuz kitaplari geri yollamadigim icin affiniza rica ediyorum... R.M. Rilke (Dostlarla Mektuplaşmalar)
- Yalnız yaşayan biri yalnızca kendine ders verebilir. (Efsaneler)
- İki hafta boyunca kitap okumak , yürüyüşe çıkmak , hayal kurmak , rahatsız edilmeden uzun uzun okumak , iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak , bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum ... (O muydu?)