Anamın Kitabı - Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Anamın Kitabı kimin eseri? Anamın Kitabı kitabının yazarı kimdir? Anamın Kitabı konusu ve anafikri nedir? Anamın Kitabı kitabı ne anlatıyor? Anamın Kitabı kitabının yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu kimdir? İşte Anamın Kitabı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yayın Evi: İletişim Yayınları
İSBN: 9754703515
Sayfa Sayısı: 154
Anamın Kitabı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yakup Kadri bu kitabıyla, insanların şimdiye kadar besledikleri bir zannı, çocukluğun en mutlu bir çağ olduğu zannını kökünden sarsmak istediğini söylemiş. Önsözünde, insan, şuurunun altına kadar inmeyince kendi kendini nasıl tanıyabilir? Bizim köklerimiz orada değil midir? diye sorduğu kitabında belki romanların bütün anahtarlarını vermiş olacağını ileri sürüyor.
Anamın Kitabı Alıntıları - Sözleri
- "Biz ızdırap çekmeğe de o yaşta başlıyoruz. Çoğumuzun kalbindeki bereler o çağla açılmış yaraların izidir. Bu bakımdan denilebilir ki, insanın alınyazısı çocukluğunda yazılmıştır ve hangi yaşa girerse girsin, şuurunun altında daima çocuk kalışının sebebi bundadır."
- "–Bu civarda her kim ki başı sıkışır, ona danışmaya gelir." "– Çocuklar da gelir mi baba?"
- "Gözüm yılıp korktuğumdan mı? Zannetmiyorum. Ben yalnız uslu ve çekingen değil aynı zamanda son derece utangaçtım da."
- Her şeyden evvel kendi kendini tanı!
- Sanıyordum ki, onun eli yarama dokunur dokunmaz bütün sızılarım birden diniverecek ve ben eskisi gibi zıplayıp koşmaya başlayacaktım.
- İnsanın alınyazısı çocukluğundan yazılmıştır ve hangi yaşa girerse girsin, şuurunun altında daima çocuk kalışının sebebi bundandır.
- Sanıyordum ki onun eli yarama dokunur dokunmaz bütün sızılarım birden diniverecek.
- İkinci Abdulhamit'in Manisa'ya sürdüğü bir vezir, Rüştü Paşa, her Nevruz günü, Mesir şenlikleri olurken: "Neyleyim seyr-i Mesiri dil esir-i gam iken" dermiş. Bu hüzünlü mısra, Manisa halkı içinde yalnız babamın kalbinde yer etmişti. O da aynı gün hep bunu tekrar eder dururdu. Lakin, kendine göre bir sürgün hayatı geçiren annem de dahil olmak üzere büyüklü küçüklü bütün Manisalıların ve bütün Aydın vilayeti halkının bu en neşeli, en cümbüşlü bayramıydı.
- O,zaten,yaşarken unutulmuş değil miydi?
- Öyle ki gerçek hayatın kıyıları artık bana görünmez olmuştur. Görünse bile başımı çevirip bakmıyordum.
- Bir bakımdan denilebilir ki, insanın alınyazısı çocukluğunda yazılmıştır ve hangi yaşa girerse girsin, şuurunun altında daima çocuk kalışının sebebi bundandır.
- Sebebini pek iyi bilmeyerek döktüğümüz bu sessiz gözyaşları,sanıyorum ki, hasret gibi,gurbet gibi ,kimsesizlik ve çaresizlik gibi birtakım acı duyguların zehriyle doluydu.."
- Ben Ramazan yalnız yarı bir tatil ayı olduğu için değil, ben Ramazan'ı yalnız buram buram simit ve pide kokan akşamları için değil; ben Ramazan'ı yalnız iftar sofraları, sahur hoşafları, davulu, topu, Karagöz oyunları ve sabaha kadar ışıl ışıl ışıldayan minareleri için değil, bana, büyükler arasına karışmak fırsatını veren vaızları ve teravi namazları için de severdim
- Ben Ramazan’ı yalnız yarı bir tatil ayı olduğu için değil, ben Ramazan’ı yalnız buram buram simit ve pide kokan akşamları için değil; ben Ramazan’ı yalnız iftar sofraları, sahur, hoşafları, davulu, topu, Karagöz oyunları ve sabaha kadar ışıl ışıl ışıldayan minareleri için değil, bana büyükler arasına karışmak fırsatını veren vaazları ve teravih namazları içinde severim. Bunu haketmek gayretiyle çok defa büyüklerle oruç tuttuğum, bazen de birtakım şer-i hilelere başvurup oruçlu göründüğüm olurdu. Sahur yemeklerini hiç sektirmezdim… Sabahın epeyce ileri bir saatinde uyandığım vakit evi tam bir sessizlik için de bulurdum. Zira, kız kardeşimle benden başka bütün ev halkı yataklarına sabah namazından sonra girmiştir. Annemden aşçıya, hizmetçiye kadar herkes uyuyordur. Benim için Ramazan günlerinin yalnız bu vakti tatsızdır.
Anamın Kitabı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Anamın Kitabında Mısır ve Manisa'dan geçen çocukluk anılarını anlatıyor. Ailesi, akrabaları ve çevresi ile ilşkilerini anlatıyor. Babası ile bağlarının zayıf olduğunu ve annesine olan bağlılığına vurgu vapmış. Yaklaşık 10 yaşına kadar olan dönemde çevresini nasıl algıladığını anlatıyor. Kitap beni sarmadı ama Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun çocukluğunu merak edenler okuyabilir. (Mehmet DOĞAN)
Yakup Kadri'yi çoğumuz 'Yaban' romanıyla biliriz. Doğruları yazmış olsa da orada köylüyü hakir görür ve bu da hepimiz için can sıkıcıdır. Anamın kitabı isimli çocukluk anılarını okuyunca, bunun nedeni daha iyi anlaşılır. Yakup Kadri ve ailesi Mısır'da oldukça zengin bir sınıfa mensupken, Manisa'da çok daha sıradan bir yaşam sürmeye başlarlar. Yaşı çok küçük olmasına rağmen bu durumdan rahatsızlık duyar ve içinde bulunduğu koşulları pek beğenmez. Hatta zengin aileden biriyse de aslen Manisalı babasının yöresel konuşmalarını, tavırlarını da pek beğenmez. Üst tabakadan olmanın özelliklerini taşıyan ince düşünceli, zarif bir kadın olan annesi İkbal hanıma daha yakın hisseder kendisini. 'Anamın Kitabı' ismini seçmişse de babasını daha çok anlatır anılarında. Farklı sınıftan birinin, Anadolu'ya dair görüşlerini okumak son derece değerliydi. Fakir Baykurt gibi halkın içinde doğup yaşayan yani içerden biri olarak değil, dışarıdan bakan biri olarak yazmış Yakup Kadri. Küçük yaşlarda sınıfından kopup halkın içine dahil olması, birbirinden ayrı iki yaşamla ilgili düşüncelerindeki netliği sekteye uğratmamış. (Fatoş Yücel Güçlü)
Yakup Kadri, çocukluğunda çok etkilendiği ve unutamadığı anılarını anlatmış. İnsanın kaderinin çocukluğunda oluştuğunu söyleyen yazar, çocuklukta yaşadıklarımızın tüm hayatımızı etkilediğine inanıyor. Bu kitabı da çocukluğuna dönmek için yazmış. Dili oldukça akıcı ve samimi. Özellikle babasının yaptığı hataları ünlü yazarın ağzından duymak, belki de çocukluğunun en büyük acısını okurun gözleri önüne sermesi, büyük cesaret. Annesi ise onun hayatında, karakterini şekillendiren insan ve en değer verdiği kişi. Kitabın adı da buradan geliyor sanırım. Çok hassas ve utangaç bir kişiliğe sahip yazarın hayatındaki kırılma noktalarını okumak, insana kendini değerli hissettiriyor. Ünlü yazarın bizleri hayatına ortak etmesi, okuru onurlandıran bir deneyim. Bu kitapta, çok ünlü bir yazarın hayatının akla hayale gelmeyecek ilginçliklerden değil, herkesin başına gelebilecek olaylardan oluştuğu gerçeğini görmenin okurda bıraktığı duyguyu ise herkesin kendisinin deneyimlemesi doğru olur. (denizmeltemi)
Anamın Kitabı PDF indirme linki var mı?
Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Anamın Kitabı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Anamın Kitabı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kimdir?
27 Mart 1889´da Kahire´de doğdu. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa´da başladı. 1903´te İzmir İdadisi´ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır´a döndü, öğrenimini İskenderiye´deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908´de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi´ni bitirmedi. 1909´da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. 1916´da tedavi olmak için gittiği İsviçre´de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı´nı destekledi. 1921´de Ankara´ya çağrıldı ve bazı görevler verildi.
1923´te Mardin, 1931´de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. Kadro Dergisi 1932´de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934´te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra 1935´te Prag, 1939´da La Haye, 1942´de Bern, 1949´da Tahran ve 1951´de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960´tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. 13 Aralık 1974´te Ankara´da öldü.
Yazı Hayatı: Karaosmanoğlu yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler´in `sanat şahsî ve muhteremdir` görüşünü paylaştığı ve `sanat için sanat` yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında eserlerinde belli tarihi dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet´in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet´in ilk on yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920´lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955´ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır.Romanları arasında en ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban´dır. Nur Baba Nur Baba, Karaosmanoğlu´nun ilk romanıdır. 1922´de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır. Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu´nun Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca´daki bir Bektaşi tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba´yı Euripides´in Bakkhalar´ından esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır.
Roman, öykü ve makaleleri ile Türk toplumunun Tanzimattan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatmış bir yazardır. Asıl ününü romanları ile sağlayan yazarın en ünlü romanları Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. Edebiyat yaşamının başında Fecr-i Ati edebiyat topluluğunun kurucu üyeleri arasında yer almış; daha sonra bireyci düşüncelerden uzaklaşarak toplumculuğu kabul etmiş bir yazar olarak değerlendirilir. Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında etkin bir siyasal yaşam sürmüştür. Milli Mücadeleden itibaren Atatürkün yakın arkadaşları arasında yer almış; TBMM II., IV., XII. dönemlerde milletvekilliği yapmıştır. Kadro Dergisi'nin kurucularındandır. Dergi, devrin yöneticileri ile fikir ayrılığına düşüp Kemalizmi değiştirmekle suçlanarak kapanmasından sonra diplomat olarak yurtdışında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Anadolu Ajansı'nın kurucularındandır, ömrünün son yıllarında ajansın yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitapları - Eserleri
- Yaban
- Kiralık Konak
- Sodom ve Gomore
- Ankara
- Atatürk
- Hep O Şarkı
- Nur Baba
- Vatan Yolunda
- Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları
- Hüküm Gecesi
- Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
- Politikada 45 Yıl
- Panorama
- Milli Savaş Hikayeleri
- Tiyatro Eserleri
- Bir Serencam
- Ahmet Haşim
- Bir Sürgün
- Zoraki Diplomat
- Anamın Kitabı
- Hikâyeler
- Erenlerin Bağından
- İzmir'den Bursa'ya
- Alp Dağları'ndan ve Miss Chalfrin’in Albümünden
- Atatürkçülük Nedir
- Pasifik Seçme Öyküler Dizisi 4
- Okun Ucundan
- On Dördünde Bir Adam
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Alıntıları - Sözleri
- "...sevmek, daima sevmek!" diyordu."Sonuna kadar, her şeye rağmen, ezalar, cezalar, hummalar ve gözyaşları içinde ve hastalıklar ve ölümler önünde daima sevmek." (Kiralık Konak)
- Onun için insanlığın yegâne şiarı (işareti) yüksek bir edebî zevk sahibi olmaktı. (Ahmet Haşim)
- "Dakikalar birer altın külçesidir; ey fani! Her külçenin altınını sızdırmadan bırakma!" (Okun Ucundan)
- Bu kitabın neşrinden maksat, ne aleyhimizdekileri lehimize çevirmeye çalışmak, ne milletin kalbindeki gayz ve kini yeniden tutuşturmaktır; herkesten ziyade kendimizin habersiz olduğumuz Türk mazlumluğunun derecesi hakkında bizzat kendimizi aydınlatabilmektir. (İzmir'den Bursa'ya)
- Bütün hayatınız ne kadar değersiz, ne kadar yapma hummalar içinde yıpranıp gidiyor... (Bir Sürgün)
- Çünkü inanmak insanlar için ezeli bir ihtiyaçtır. (Bir Sürgün)
- Ben, ne zamanın insanıyım? (Hep O Şarkı)
- Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. (Yaban)
- İşsiz ve yalnız saatleri o kadar çoktur ki bu küçük ayna için onun yegâne ve daimî bir meşgalesidir, diyebiliriz. (Hikâyeler)
- kırılıp dökülen benim gönlüm (Hep O Şarkı)
- Ağa Han’ın en büyük ve hatta başlıca gelir kaynağı gerilik ve cehalettir. Asya milletleri ve bunun en karanlık bir cüz’ü olan İsmaililer, Kemalist Türkiyesi’nin yaymaya çalıştığı aydınlıkla bir kere uyanıp gözlerini açtılar mı ve yılda bir kerre yarı Tanrı olarak tanıdıkları Ağa Han’ın ağır cüssesini çeken kantar ortadan kalktı mı, vay bizim milletler arası milyonerin haline!.. Artık ne birini bırakıp öbürünü aldığı genç matmazellerin boyunlarına sıra sıra inci gerdanlık takabilir, ne Cannes’teki, Nice’deki konaklarda yan gelip oturabilir. Geçmiş ola artık bu villaların, bu şatoların, bu konakların kapısında bekleyen “Rolls Roys”lara da. İşte, Ağa Han, Tahran’ın Pakistan Büyükelçisi Raca Gazanfer Han’la beraber Türkiye’de irticaı böyle bir akıbeti önlemek için istiyordu. Zira, hissediyor ve biliyordu ki, Kemalist inkılâpçılığı maddi ve manevi sömürgeciliğin sonu demektir. (Zoraki Diplomat)
- "Saatler, dakikalar bir türlü geçmesini bilmiyordu." (Panorama)
- Ona göre, sevgi öncesizdi, sevgi sonrasızdı (Ankara)
- Batan bir gemide bile,herkes kumanda mevkiini ele geçirmek istiyor. (Atatürk)
- “ Sevmek daima sevmek! Karşımızdakinden hiçbir şey beklemeksizin, daima kendimizden vermek, esef etmemek, pişman olmamak, sevmek, daima sevmek ! “ (Nur Baba)
- “Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle konuşmak… Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat, onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebilirim?” (Yaban)
- Gel, demek isterdim ona ; gel sevgilim , daha yakına . Kaç zamandır hasretinle yanıp tutuşmaktayım. (Hep O Şarkı)
- Her şey unutulup geçer diyenlere inanmayınız: Bizim şimdiki ruhumuz dünkü hâdisatın muhassalasıdır. (Bir Serencam)
- "İnsan, evet, insan;" diyordu, "ona ne oldu? Onu ne yaptılar? (Panorama)
- "Sevmeden sevilmek kadar büyük bir ruh işkencesi yoktur." (Hüküm Gecesi)