Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? - Philip K. Dick Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? kimin eseri? Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? kitabının yazarı kimdir? Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? konusu ve anafikri nedir? Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? kitabı ne anlatıyor? Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? PDF indirme linki var mı? Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? kitabının yazarı Philip K. Dick kimdir? İşte Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Philip K. Dick

Çevirmen: Mehmet Ada Öztekin

Orijinal Adı: Do Androids Dream of Electric Sheep?

Yayın Evi: Altıkırkbeş Yayınları

İSBN: 9786055150679

Sayfa Sayısı: 290

Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Android'ler Elektrikli Koyun Düşler mi?, ilk kez 1968 senesinde yayınlanan Philip K. Dick tarafından yazılan bilim kurgu romanıdır. Hikaye örgüsü, bir android avcısı Rick Deckard'ın, ikinci bir avcı John İsidore isyancı androidlerin peşinden gitmesi anlatılır. Roman insanlık felsefesini inceler. 1982 yılında Hampton Fancher ve David Peoples'ın kitaptan uyarladıkları senaryo Ridley Scott tarafından Harrison Ford'un başrolde olduğu Bıçak Sırtı adlı filme çekildi. Kitabın devam romanlarının başlığı da Blade Runner olarak kondu.

Kitap 1968 yılında Nebula Ödülleri'nde adaylık elde etti. 1998 yılında ise Locus Poll Ödülleri'nde 1990 yılından önce yayımlanmış en iyi bilim kurgu kitabı seçildi.

(Tanıtım Bülteninden)

Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? Alıntıları - Sözleri

  • Nasıl böyle durmadan konuşabiliyorlardı?
  • Ölüm kesin ama yaşam belirsiz
  • Bazen yanlış bir şey yapmak doğrusunu yapmaktan daha doğru.
  • yaşlı adam devam etti. "nereye gidersen git, yanlış yapmaya devam edeceksin. yaşamın temel şartı bu. kendi kimliğini çiğnemek zorunda kalmak; zamanı geldiğinde yaşayan her canlı bunu yapmak zorunda. bu en büyük gölgedir. yaradılışın bozguna uğratılmasıdır. bu evrendeki tüm canlı yaşamın kanını emen lanettir."
  • "Sen öldürmeyi seviyorsun. İhtiyacın olan tek şey bir bahane. Eğer bahanen olsaydı beni de öldürürdün."
  • "Nereye gidersen git, yanlış yapman gerekecek. Bu hayatın temel şartı, kendi kimliğine aykırı davranmak zorunda kalmak. Bir noktada, her canlının bunu yapması gerekiyor."
  • Hiç arkadaşın yok. Seni bu sabah gördüğümden çok daha kötüsün.
  • Belki de ne kadar çirkinleşirse çirkinleşsin Dünya yine de insana aşina gelen sıkıca sarılınabilecek bir yerdi.
  • Bugün benim programımda altı saat boyunca kendi kendimi suçlayacağım depresyona girmek görünüyor
  • Bugün hiç kimse savaşın neden patlak verdiğini, eğer biri kazanmışsa kimin kazandığını hatırlamıyordu. Gezegen yüzeyinin çoğunu kirleten toz hiçbir ülkede üretilmemiş, kimse, hatta düşmanlar bile bunu planlamamışlardı.
  • Keşke bana yaptığını ben de sana yapabilseydim.
  • Sonunu görmek mümkün değildi. Çok uzaktı. Ama sonunda ulaşacaktı.
  • Tepkisizlik eskiden akıl hastalığının belirtisi olarak tanımlanıyordu.
  • "Güneşi kapatan gri radyoaktif parçacıklarla dolu sabah havası etrafına üşüşerek burnuna hücum etti; gayrı ihtiyari ölümün pis kokusunu içine çekti."

Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bilimkurgu kitap kulübümüzün Kasım kitaplarından ilkini okudum bitti. PKD'den okuduğum ikinci kitaptı Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi ve bende farklı izlenimler bıraktı. Önce kısaca konudan bahsedeceğim ve yine fikirlerime yer vereceğim ardından. 1992 yılında geçen distopik bir evren kurguluyor PKD. Son Dünya Savaşı'nın etkileri azalmaya başlamış ama genetik özellikler ile zihni bozan radyoaktif tozun etkisi hâlâ devam etmektedir. Dünya'da yaşayanlar bir sınıf düzeni oluşturmuş ve 3 gruba ayrılmıştır. Normaller, özeller, androidler. İnsanların çoğu, tozdan etkilenip "özel" olmamak için Mars'a göçmüş ve hayvanların çoğunun da nesli tükenmiştir. Özeller, tozdan en çok etkilenenler olmuş ve vücutlarında, derilerinin renginde, zihinsel yetilerinde kayıplar olmuştur. Öyle ki; onlara uygulanan zekâ testini geçemiyor ayrıca Mars'a girmelerine izin verilmiyordur. Çünkü "gerçek insanlar" ile Mars'da oluşturulan yeni düzende gen havuzunu bozmalarına izin yoktur özellerin. Dünyada kalıp ayak işlerini yaparak yaşamaya çalışırlar. Toplumdan dışlanan insanlardır onlar. İşte böyle bir düzende kahramanımız Rick Deckard çıkar karşımıza. Rick, bir normaldir. Mars'a göç edebilecekken işi nedeniyle Dünya'da kalmak zorundadır. Çünkü o bir ödül avcısı ve görevi ise süresi dolmuş androidleri emekliye ayırmaktır. Rick'in en çok istediği şey "gerçek" bir hayvan sahibi olmaktır. Ama bunun için Mars'dan kaçmış sekiz androidi emekliye ayırıp ödül parasını kazanması gerekmektedir. Çünkü gerçek bir hayvana sahip olmak ayrıcalıktır ve ayrıcalık da pahalıdır. Rick'in görevlerinden biri, android ile insanı ayıran Voight Kampff Testi uygulamaktır. Bir dizi soru sorarak empati ölçümü yapıyor ve buna göre karşısındakinin insan mı android mi olduğuna karar veriyordur O! Peki ya androidsen? Daha da önemlisi ya bir insansan ve androidi emekliye ayıracak yani öldüreceksen? Ve o çok güvendiğin empati yeteneğin olmayacak yerde devreye girerse? Rick de bu durum ile yüzleşmek zorunda kalacak ve hem insanlığını hem de varoluşunu sorgulayacaktır. Konuyu ele aldıysak şimdi de kitapla fikirlerimi kıyaslayarak ele almak istiyorum. Gerçek bir hayvan beslemek ile başlayalım. Soru 1: İnsanlar, hâlâ insanmış gibi hissetmek için mi hayvan besler? Soru 2: Hayvan beslemek, insanlar arasındaki empati yeteneğinin bir sonucu mu yoksa içinde bulundukları durum nedeniyle hayvanların nesli tükendiği için onlara sahip olmak statü göstergesi mi? Empati ile devam edelim. Bir android ile insanı ayıran en önemli özellik, insandaki empati yeteneği. Yazar buralara çok iyi değinmiş. Ve öyle yerlerde küçük detaylar eklemiş ki bu empati yeteneğinin biz insanlar için aslında sözde kaldığını da anlatmış. İnsandan insana değişen, farklılaşan ve şekillenen empati olmaz demek yerine örneklerle diyaloglarla yansıtmış bunu okuyucuya. "Androide" gösterilen muamele ne ise bir "özele" gösterilen muamele de o bu evrende. Özellerin de bir insan olduğunu düşünürsek, empati bunun neresinde? Yani; Hümanizm koca bir yalan. Dolayısıyla insan koca bir yalan! Bu evrende bahsedilmesi gereken diğer bir unsur ise din. Mercerizm adlı bir din ve bu dine inanan hâttâ tapan insanlar var. Dini bir insan için ruhsal ihtiyaç olarak gösteren bir din müridi de burada tabi. Mercer, bu sahte dinin peygamberi! Ama dinin de kısır kaldığı bir nokta var. Androidler bu dinin "birleşme" denen durumunu anlayamıyor. Yani bu sahteliklere kanmıyor onlar. İronik! Teknolijinin gelişimi insanın laneti olabilir mi sorusu da sayfalar boyu okurun peşini bırakmayan düşünceler arasında. Gelişen teknoloji sayesinde üretilen androidlerin (Nexus 6 gibi) yetenekleri ve insansılıkları o kadar iyidir ki gerçek ile ayırt edilmemektedir. Bu denli iyi üretimin ürünü olan androidler nedeni ile insanın kendi varlığını sorgulaması da olasıdır. Bir noktada yapay ile gerçek arasındaki farkı anlamaya çalışmak böyle bir dünyada mümkün müdür? Kitabı yaklaşık iki günde, severek okudum ben. Ancak yazarın tarzından mıdır bilinmez, diyalogların gereğinden fazla uzadığı yerler farkettim. Olmasaydı da olurdu, hâttâ akışı bozmuş dediğim bazı kısımlar oldu benim. Tabi ki yazarı yeni yeni tanıyor olmam da cabası. Bu durumu göz önüne almazsak, okuduğum farklı kitaplardan biriydi. Bana; insanlığı, duyguları, varoluşu, dini, evrimi ve geleceği sorgulattı. 1968'de yayımlanmış bir kitap gibi değil de sanki gelecekten haber vermiş gibiydi okuduğum her şey. Yazarla tanışma kitabım olan Yüksek Şato'daki Adam gibi yine memnun bir şekilde kapattım kitabı. Yeni PKD'ler beni bekler. Tavsiyedir... (fazi)

Androidler Elektirkli Koyun Düşler mi?: Androidler Elektirkli Koyun Düşler mi?    Fevkalade bir kitap. Peki neden? İsminin orjinalliğine kapılıp okuduğum ve severek özellikle de #bilimkurgu tiryakilerine önerebileceğim bir kitap. Şimdi burada hikayeyi anlatıp işin büyüsünü bozmak istemiyorum ama bir iki şey söylemeden de olmaz.    Kitap topluma mükemmel bir gönderme niteliğinde. Çok uzak olmayan bir gelecekte radyoaktif tozlara mahkum olmuş, kolonileşmiş bir dünyada insanların işini kolaylaştırılması amacı ile yapılan robotların zamanla insandan ayırt edilemeyecek kadar gelişmesi ve bu gelişmişliğin getirdiği bazı sorunlar üzerinden hikayemiz başlıyor. Bu robotlar o kadar gelişmiş ki insandan ayırt edilebilmesi için bazı metotlar icad ediliyor. Tabi insana benzerlik olur da zıvanadan çıkmamak mümkün mü? Bu zıvanadan çıkan robotlarında avlanması için de ödül avcımız  Rick Deckard başlıca karakterimiz oluyor.    Kitabı okumak istiyen ama tereddütleri olan arkadaşlara tavsiyem bence hiç düşünmeyin, iyi fikirler farklı düşünceler farklı bakış açıları kazanmanıza olanak sağlayacak bu kitabı kaçırmayın. (Kadir DAĞBAŞI)

Pkd’nin okuduğum ikinci kitabı var daha şimdiden yazara hayranlık beslemeye başladım. Kitap o kadar sürükleyici ki okumadığım zamanlarda bile kitabın gidişatını düşünür olmuştum, robotlar insanlar empati duygusu ve tanrı inancının çok güzel işlendiği bir kitap. (Şafak Baş)

Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? PDF indirme linki var mı?

Philip K. Dick - Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Philip K. Dick Kimdir?

Bazı kitaplarını Richard Phillips ya da Jack Dowland mahlaslarıyla yazmıştır. Hayranları tarafından kısaca PKD olarak adlandırılır.

Hayatının büyük bölümünü Kaliforniya'da geçirdi. Bir plakçı dükkânı işletmesi ve radyoda klasik müzik programları yapması dışında, başlıca uğraşı yazarlık oldu. Kırka yakın bilim-kurgu romanı dışında ana akım romanları da yazdı, ancak pek başarılı olamadı. Ölümünden sonra beş cilt halinde toplanan yüz civarında öyküsü vardır.

Ölümünden önce fazla tanınmayan bir yazar olan Dick'in roman ve kısa hikâyelerini bir kısmı ölümünden sonra senaryolaştırılıp film olarak büyük beğeni kazanmıştır. Bunların arasında en ünlüleri, yönetmen Ridley Scott tarafından "Blade Runner" adıyla 1982 yılında çekilen "Do Androids Dream of Electric Sheep?" (kitap olarak Türkiye'de basımı: 1996, Bıçak Sırtı, Kavram Yayınları; 2006, Android'ler Elektrikli Koyun Düşler mi?, Altıkırkbeş Yayın) ve 1965 yılında yazdığı "We Can Remember It For You Wholesale" öyküsünden yola çıkılarak yönetmen Paul Verhoeven tarafından çekilen1990 yapımı "Total Recall" filmleridir. Her iki film yapılmış en iyi bilim-kurgu filmleri arasında yer almaktadır. PKD'nin 1956 yılında yazdığı "The Minority Report" adlı öyküsü yönetmen Steven Spielberg tarafından 2002'de filme alınmıştır.

Dick'in yazdığı bilim-kurgu romanlarını türünün diğer örneklerinden ayıran en önemli özellik, gelecekte gerçekten olması muhtemel olaylarla birlikte toplumsal değişimleri genellikle "çalışan sınıf" çerçevesinde ele almasıdır. Dick toplumsal konuların yanı sıra siyasi ve metafizik konuları da ele almış, romanlarında tekelci şirketler ve otoriter hükümetler bolca yer bulmuştur. Özellikle erken dönem romanları, "gerçeklik" kavramının sorgulanması üzerine kuruludur.

Önemli yapıtları

Önemli romanları arasında: Martian Time-Slip (1964, Mars'ta Zaman Kayması), The Penultimate Truth (1964, Sondan Bir Önceki Hakikat), The Three Stigmata of Palmer Eldritch (1965, Palmer Eldritch'in Üç Bilmecesi) ve Ubik (1969) sayılabilir. The Man in the High Castle (1963, Hugo Ödülü sahibi) (Yüksek Şatodaki Adam) romanı birçok eleştirmen tarafından Dick'in başyapıtı olarak gösterilmiştir.

Dick, adı geçen romanlarıyla Amerikan Ulusal Kütüphanesi'nde yer almaya hak kazanan ilk ve tek bilim kurgu yazarı olmuştur

Philip K. Dick Kitapları - Eserleri

  • Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?
  • Yüksek Şatodaki Adam
  • Şizofreni ve Değişimler Kitabı
  • Ubik
  • Gökteki Göz
  • Vulcan'ın Çekici
  • Çığrından Çıkmış Zaman
  • Alfa Ayının Kabileleri
  • Toplu Öyküler - 1. Cilt
  • Elektrikli Düşler
  • Karanlığı Taramak
  • Albemuth Özgür Radyosu
  • Mars'ta Zaman Kayması
  • Kozmik Kuklalar
  • Galaktik Çömlek Tamircisi
  • Android ve İnsan
  • Uzay Piyangosu
  • Sondan Bir Önceki Gerçek
  • "Aksın Gözyaşlarım" Dedi Polis
  • Yaratılan Dünya
  • Ölüm Labirenti
  • Sizi İnşa Edebiliriz
  • Kader Ajanları
  • Simulakra
  • Uzaydaki Çatlak
  • Gelecek Seneyi Bekle
  • Titanlı Oyuncular
  • Bir Palavracının İtirafları
  • Dr. Gelecek
  • Timothy Archer
  • Palmer Eldrictch'in 3 Stigmatası
  • Dr. Kan Bedeli
  • Kozmoloji ve Kozmogoni
  • Valis
  • Yetenekliler Dünyası
  • Uzayda Suikast Uzay serisi 1
  • Tefsir
  • Alay Eden Adam
  • Sokaktan Gelen Sesler
  • Hesaplaşma
  • Azınlık Raporu
  • Suikastçı
  • Mary ve Koca Dünya
  • Kutsal İstila
  • Adjustment Team
  • Öteki Tutkular
  • I Hope I Shall Arrive Soon
  • Do Androids Dream of Electric Sheep ?
  • Bir Bilimkurgu Yazarının Kısa ve Mutlu Yaşamı
  • Ubik
  • Second Variety
  • Beyond Lies The Wub

Philip K. Dick Alıntıları - Sözleri

  • Diğerlerini terk etmesinin gerekçesini ölçüp biçti. Hepsinden önemlisi de Mali’yi terk etmesinin. Sevdiği kadını. Çömlek berbattı. (Galaktik Çömlek Tamircisi)
  • Bazı olaylar bildiriliyordu. 2203 yılının Mayıs ayı başlarında, haber makineleri İsveç üzerinde beyaz kargaların uçtuğu olayını heyecanla yayınlıyordu. (Uzayda Suikast Uzay serisi 1)
  • Eskiden hastalar kalıplaşmış iki sınıfa ayrılırdı: toplumda iş göremeyecek, arabasını yıkayıp cilalayamayacak, elektrik faturalarını ödeyemeyecek ve bir martini içtikten sonra güzel bir sohbeti sürdüremeyecek kadar hasta yani deli oldukları için hastanede tutulması zorunlu olanlar... ve herkesin ayakkabılarının bağını çözmek, evlerinin ya da iş yerlerinin önünden üçtekerli bisikletle geçen çocukları saymak zorunluluğu hissetmek gibi basit “isterik” şikayetler ya da “gerçeklik durumu” ile uyumlu olarak anksiyete haline indirgenen “nevrotik” rahatsızlıklar, özellikle de insansız bir uzay aracının Pazar sabahı tam da söz konusu rahatsız kişi mangalında kızarttığı hamburger köfteleriyle uğraşırken Atlantik okyanusu yerine bahçenin tam ortasına düşeceğine dair ruhsal açıdan sağlıksız, mantıksız korkular yüzünden psikiyatrik yardıma başvuracak kadar akıllı olanları kapsayan nevrotikler. (Şizofreni ve Değişimler Kitabı)
  • Libera me, Domine! (Ubik)
  • Sinir buhranı yaşayan insanlar çoğunlukla bu yaşadıklarını açıklamak amacıyla bir yığın araştırma yaparlar. Tabii bu araştırmalar bir yere varmaz. (Valis)
  • Olan şey her ne olursa olsun, ölçüsüz bir kötülükten ibaret. Madem öyle, mücadele etmek niye? Seçmek niye? Tüm alternatifler aynıysa… (Yüksek Şatodaki Adam)
  • İnsan zihni olağandışı inatçıydı ve çok yavaş değişiyordu. (Uzaydaki Çatlak)
  • Sabit fikirleri sorun değil çözüm olduğu için onu düşünerek defetmek mümkün değildi, sonunda başlı başına daha büyük bir sorun halini alsa da. (Timothy Archer)
  • Ruh hastalarıyla uğraşırsan sen de onlardan biri olur, ruh hastası olur çıkarsın. (Simulakra)
  • Savaş olmadan eğitim ya da zekâya sahip olmayan işe yaramaz, yetersiz insan kitlesi kontrolsüzce yayılıp büyür. Savaş onların sayısını azaltmaya yarıyordu. (Toplu Öyküler - 1. Cilt)
  • Tanrım, bir kitap okudular diye durmadan konuşuyorlar. (Yüksek Şatodaki Adam)
  • "Bizi huzursuz ve tatminsiz yapan vahşi bir içgüdü değil. Size ne olduğunu söyleyeyim; bizi böyle yapan insanoğlunun en yüce amacı. Büyüme ve ilerleme ihtiyacı... yeni şeyler bulma... yayılma. Yayılma, başka deneyimlere, başka yerlere ulaşma ihtiyacı. Anlama ve sürekli değişeceği biçimde yaşama ihtiyacı. Rutini ve tekrarı bir kenara itmek, anlamsız tekdüzelikten kendini kurtarmak ve ileriye atılmak. Sürekli hareket halinde olma ihtiyacı..." (Uzay Piyangosu)
  • Jones boğuk bir sesle, “Benim için,” dedi, “bu an geçmişin ta kendisi. Şimdi, burada, bu binada, üçünüzle oturuyorum, oysa bu benim için bir sene önce olup bitti. Benim durumum geleceği görmekten ziyade bir ayağımın geçmişte sıkışıp kalmasına daha çok benziyor. Ayağımı çekip kurtaramıyorum. Rötarlı yaşıyorum; sonsuza kadar hayatımın bir senesini tekrar tekrar yaşayacağım.” Omuz silkti. “Tekrar ve tekrar. Yaptığım, söylediğim, duyduğum, tecrübe ettiğim her şeyi ikinci bir kez yaşamak zorundayım.” Sesini yükseltmişti; sesi tiz, acı dolu ve umutsuzdu. “Aynı hayatı iki kez yaşıyorum.” Cussick yavaşça, “Bir başka deyişle,” dedi, “senin için gelecek değişmez. Geleceği bilmen onu değiştirmemi mümkün kılmıyor.” Jones buz gibi bir kahkaha attı. “Değiştirmek mi? Gelecek tamamen sabit. Bu duvardan daha sabit, daha kalıcı.” Elini öfkeyle arkasındaki duvara vurdu. “Sizce bu yetenek beni özgür mü kılıyor? Hadi, kandırmayın kendinizi... Gelecek hakkında ne kadar az şey bilirseniz, kendinizi o kadar iyi hissedersiniz. Güzel bir yanılsama içinde yaşıyorsunuz; özgür bir iradeniz var sanıyorsunuz.” “Ama bu senin için geçerli değil.” Jones acıyla “Hayır,” dedi. “Bir sene önce yorgun argın attığım adımları yeniden atıyorum. Bir tanesini bile değiştiremiyorum. Bu konuşmayı ezbere biliyorum. İçine tek bir yeni kelime dahi ekleyemeyeceğim gibi, mevcut tek bir kelimeyi de atamam.” (Yaratılan Dünya)
  • Ruh insan için neyse, makine için de insan odur: Fonksiyonel hiyerarşi açısından bu bir ek boyuttur. İçimizden biri Tanrı gibi davrandığında (pelerinini bir yabancıya verdiğinde) makine de insan gibi davranır yani programlanmış döngüsünü bir karara bağlı olarak ertelemek için duraklar. (Android ve İnsan)
  • Geçmiş görünmeyendir, dibe batırılandır, hala oradadır, bir sonrakinin üzerinde izini bırakmak için her an yüzeye çıkabilme kapasitesine sahiptir maalesef- ve sıradan bir deneyimin aksine- gözden kaybolmuştur. (Ubik)
  • Sana, ödeyemeyeceğin kadar pahalıya mal olacağım. (Alfa Ayının Kabileleri)
  • Belmont Bevatronu’nun proton ışın saptırıcısı 1959 yılı Ekim ayının ikinci günü öğleden sonra saat dörtte yaratıcılarına ihanet etti. Bunu izleyen olaylar göz açıp kapayıncaya dek olup bitti. Artık yeterince saptırılmayan –ve dolayısıyla denetim dışı kalan– altı milyon volt gücündeki ışın demeti salonun tavanına doğru yükselirken, halka biçimindeki dev mıknatısa tepeden bakan bir gözlem platformunu da kül ediverdi. O sırada taraçada sekiz kişi bulunmaktaydı: bir grup meraklı gezgin ve mihmandarları. Taraça ayaklarının altından yitince bu sekiz kişi Bevatron salonunun zeminine düştü ve manyetik alan boşaltılıp katı radyasyon kısmen nötralize edilinceye dek şoka girmiş durumda ve yaralı, öylece yattılar. Sekiz kişiden dördünün hastaneye kaldırılması gerekti. Yanıkları daha hafif olan iki kişi süresiz gözleme alındı. Kalan iki kişi ise muayene ve ilk tedavileri yapıldıktan sonra salıverildi. Olay San Fransisco ve Oakland’daki yerel gazetelerde yer aldı. Kurbanların avukatları dava açma hazırlıklarına girişti. Bevatron’la ilgisi bulunan kimi görevliler Wilcox-Jones Saptırıcısı ve girişken yaratıcıları ile birlikte ıskartaya alındı. Bir grup işçi fiziksel hasarı onarmaya başladı. Olay topu topu birkaç saniye sürmüştü. Hatalı sapma saat 4.00’te başlamış ve olağanüstü yüklü proton ışın demeti mıknatısın yuvarlak iç salonundan yayılırken sekiz kişi saat 4.02’de altmış ayak yükseklikten içine düşmüştü, ilk düşerek zemine çarpan, mihmandarlık yapan genç bir zenciydi. Son düşen ise yakınlardaki güdümlü füze fabrikasından gelen genç bir teknisyen olmuştu. Genç teknisyen platforma giderlerken arkadaşlarından ayrılmış, hole geri dönmüş ve sigara için ceplerini karıştırmaya başlamıştı. Eğer eşini yakalayabilmek için ileri atılmış olmasaydı belki de diğerleriyle birlikte aşağı sürüklenmeyecekti. Beyninde kalan açık seçik son anısı da bu olmuştu: Sigaralarının elinden düşüşü ve Marsha’nın çırpınarak kayıp giden ceket yenini yakalayabilmek için boşa atılışı… (Gökteki Göz)
  • “Fakat bir kimseye müjde veren haber diğer bir kimsenin kaderi oluyordu... (Uzayda Suikast Uzay serisi 1)
  • .... ve can sıkıntısı kötüdür, çünkü tam olarak gayret sarf etmiyorsun demektir; tembellik ediyorsun... (Dr. Kan Bedeli)
  • Güdünün kendisi en büyük ahlak sorunudur, eyleme geçirilmiş günah sadece şeytansı arzuların açığa çıkmış halidir. Doğru ve yanlış, bir adamın yaptıklarıyla değil hissettikleriyle bağlantılıdır. (Gökteki Göz)