Ankara - Falih Rıfkı Atay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ankara kimin eseri? Ankara kitabının yazarı kimdir? Ankara konusu ve anafikri nedir? Ankara kitabı ne anlatıyor? Ankara PDF indirme linki var mı? Ankara kitabının yazarı Falih Rıfkı Atay kimdir? İşte Ankara kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Falih Rıfkı Atay

Yayın Evi: Pozitif Yayıncılık

İSBN: 9786054726974

Sayfa Sayısı: 208

Ankara Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

‘‘Ankara’ya yıllardır gitmemiştim. Elimizde doğup büyüdüğü için bu sefer alıcı gözü ile bir dolaşayım dedim.

Düşünüyorum da bir zamanlar demiryolu köprüsünden Çankaya’ya kadar bir tek çatı, geceleri bir tek ışık yoktu. Atlı arabamız yabani bağ kütüklerini çiğneyerek köşke giderdik.

Ama şimdilerde bu yolun üstündeki yürür merdivenli mağazayı gezerken, ülkeyi ilk kurduğumuz yıllarda bütün çarşıda birbirine eş iki fincan bulamadığımız günler geliyor aklıma. Tren İstanbul’dan yirmi dört saatte geldiği için balık yüzü göremediğimiz yıllar…

Biz gençliğimize güvenerek yataksız vagonlarda, tahtakurularına katlanarak, öğle yemeğini Polatlı’da akşam yemeğini Eskişehir’de yiyerek, İstanbul’a gidip denize, adeta medeniyete kavuşurduk. Atatürk tek başına Çankaya’yı beklerdi’’

(Tanıtım Bülteninden)

Ankara Alıntıları - Sözleri

  • Napolyon’dan askerlerin, idarecilerin, politikacıların öğrenecekleri çok şey var. Vatandaşlar da bir tek şey öğrenmelidirler: Vatanı asla bir tek adama bırakmamak!
  • Erkek ne ise kadın odur. Erkekte ırz, namus, ahlak ne ise kadında ırz, namus, ahlak odur. Bu fikir toplumun içine sininceye kadar o toplum medeniler arasına katılamaz.
  • "Ülkemizde bellibaşlı iki akım var : Solculuk, sağcılık! İkisi de birer fikir akımı olabilir. Fakat düşünen kafalar için. Bizde sağcılık da solculuk da ya okuma yazma bilmeyen, veya şöyle böyle bilen büyük yığını avlamak için politikacılar tarafından sokak demagojisine boğulmuştur. Sol yığını yağmaya, talana, işgale kışkırtır. Buna sosyalizm denmez : Sosyalizm uyanık, şuurlu toplumlarda yürür. İsveç, halkına sosyalizmi sindirmek için kırlarda bile üniversite eğitim ocakları açmıştır.Batı sosyalizmi varlıkta eşitlik kurmak içindir. Doğuda ise yoksullukta eşitlik kurmak, konakları, arabaları, yatları baştaki güdücü azınlığin tekeline bırakmak demektir."
  • Ortaçağ Japonyası kapılarını bir kaç Amerikan gemisinin baskısı ile yabancılara açmıştı. ( 1867). Japonya müsbet ilimler eğitimi ile, eğitimde tam bir lâyisizm uygulamakla, musikiye kadar bütün kültür ve iş kollarında batı yolunu tutmakla işe koyuldu. Batıya karşı koymanın tam batılı olmaya bağlı olduğu fikrine bağlandılar. Bundan otuz sekiz yıl sonra kendi tersanelerinde yaptığı gemiler, kendi fabrikalarında yaptığı silahlar, kendi okullarında yetiştirdiği subaylarla Rus devini yere serdi ( 1905 ).
  • "Amerikan kapitalizmi ile komünistlik denen devletleştirmeci sosyalistlik arasında bütün batının bir tatlı rüyası var : İsveç sosyalizmi! Fransız Cumhurbaşkanına toplum ideali ne olduğunu sormuşlar : " Biraz daha güneşli İsveç!" demiş. Nasıl olmuş da elli yıl önce yoksulluk çeken bu kumral insanlar çalışanları için Avrupa'nın en yüksek ücretini sağlayabilmişler, en iyi sosyal güvenliğini , meskenlerini , okullarını, en kudretli hava savaş kuvvetlerinden birini elde etmişler ? "
  • "İngiltere'de sosyalist hükümet kumarhanelere izin verdiği vakit İçişleri Bakanı : " Hem oyunları kontrol ve vergi altına alacağız. Hem de polisin ahlâkını kurtaracağız, demişti."
  • "Rusya tek biçim kalıptan dökülme kafalar ülkesidir."
  • "Bir defa da rahmetli Adnan Menderes bizlerden bir kaç gazeteciyi Divan Otelinde içkili yemeğe dâvet etmişti. Nadir Nadi'yi bulamamışlar. Dâvet bu yüzden geri kaldı. Ertesi günkü gazetelerde ne görsem beğenirsiniz : Adnan Menderes Eyüp'te iftara gitmiş. Allahı mı , halkı mı aldatıyorsunuz ? "
  • "Geçenlerde iş arayan bir adama rastladık. Bir karısını üç çocuğu ile köye yollamış. İkinci karısı üç çocukla yanında imiş. Bir gecekondu yapmaya çalışıyormuş. Gelin de bu vatandaşa sosyal adalet tedbiri bulunuz. Çok evlenme çok çocuk toplumun başlıca derdi. Medeni Kanun gereğince yasak. Altı çocuklu iki kadınlı bir "yoksul" Müslümanlar dışında eşine raslanmayan bir acaiplik! "
  • "Metin Toker , Cezayir, Mısır ve Irak ülkelerini dolaştıktan sonra Türkiye kapısından içeri girdiği vakit nefesini güç tutup : - Sen nur ol Atatürk, diye bağırır."
  • "Bir zamanlar Atatürk bir vasiyetinde "partim" sözünü kullandığı vakit : - Efendim, neden Halk Partisi demiyorsunuz da "partim" diyorsunuz? Diye soranlara : - Halk Partisi'nin sonuna kadar benim partim olarak kalacağını nereden bileyim ? cevabını vermişti. Geleceği görmek diye buna derler. "
  • "Atatürk'e sormuştum : - Ne diye İstanbul veya İzmir dururken Kastamonu ili gibi bir yeri seçtiniz ? Şu cevabı vermişti : - Çocuğum , beni İzmir tanır. Başımdaki şapkayı görür. Halbuki gittiğim yerlerde beni ilk defa göreceklerdi. Nasılsam öyle kabul edeceklerdir."
  • "A.P 'ye sağ, CHP'ye sol "musallat" olmuş. Solculuk devletlestirmeci sosyalistliğe götürür : Bir belâ ! Sağ, Osmanlı ortaçağına götürür : İkinci belâ! Türkler için belâsız yaşamak imkanı olmayacak mı ? Sağ nedir ? Bir kesme sakallar, dipten kafa tıraşı süprüntüsü ! Sol nedir? Batı dünyasının ölüme mahkûm ettiği demir perde gerici cehennemi ! "
  • İdealsiz bir millet cansız düşer. Geriye doğru ideal de olmaz.
  • Atatürk’ün ölümünden beri gittikçe küçülüyoruz.

Ankara İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yazarın daha önce ÇANKAYA eserini okumuştum ve yine aynı hevesle bu kitabı da elime aldım. Sonra baktım ki 1960-70 arası gazetesinde yazdığı yazılar,biraz hayal kırıklığı yaşadım peşin peşin... Fakat iki şey vardı ilgimi çeken 1) 50 yılda bu ülkede hiç bir şey değişmemiş 2) Falih Rıfkı Atay ileri görüşlü, evrensel bir yazar Sonra dedim ki kendi kendime; Mustafa Kemal Atatürk bu adamı boşuna mı yanında gezdirdi yıllarca? Ecevit, İnönü, Erbakan, İmam Hatip ve cehalet başta olmak üzere, Kemalizm i sekteye uğratan her şeye savaş açmış, cesaretle. İşte size bir örnek; " A.P. ye sağ, CHP ye sol musallat olmuş. Solculuk devletleştirmeci sosyalistliğe götürür: bir bela! Sağ, Osmanlı orta çağına götürür: ikinci bela! Türkler için belasız yaşama imkanı olmayacak mı? Sağ nedir? Bir kesme sakallar, dipten kafa tıraşı süprüntüsü! Sol nedir? Batı dünyasının ölüme mahkum ettiği demir perde gerici cehennemi! (Emre Uçan)

Atatürk'ün uğraşıp çabalayıp meydana getirdiği geleceğin gençliğine emanet ettiği güzelim vatanı öldükten sonra resmen pay edilmiş. Her gelen onun eserlerinden bir parça çalıp götürmüş daha toprağı kurumadan başlamışlar yaptığı yenilikleri Yok etmeye. Sürekli dini siyasete alet etmişler hâlâda ediyorlar. Rahmetli boşuna uğraşmış hiçbir dediği yerine getirilmemiş ve de gitgide kötüye götürmüşler bu günlere gelmişiz Allah sonumuzu hayır getire pek umudum da yok ama hadi hayırlısı... (SIDIKA TOPAL)

Ankara PDF indirme linki var mı?

Falih Rıfkı Atay - Ankara kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ankara PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Falih Rıfkı Atay Kimdir?

Falih Rıfkı Atay (1894, İstanbul - 20 Mart 1971, İstanbul), Türk gazeteci, yazar, milletvekili.

Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerindendi. İzmir'in kurtuluşundan sonra Mustafa Kemal ile tanışıp dostluğunu kazanan Falih Rıfkı, özellikle Atatürk'ü yakından tanıtan anılarıyla ünlendi. 1923-1950 yılları arasında milletvekili olarak siyasette yer aldı. Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'e yakınlığı nedeniyle çok önemli olaylara tanıklık etmiş ve kişisel tarihi cumhuriyet tarihi ile özdeşleşmiştir.

Sakarya ili Kaynarca ilçesi Büyükkaynarca köyünden İstanbul'a yerleşmiş bir ailenin çocuğu olan Falih Rıfkı Atay 1894 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Hoca Hilmi Efendi, annesi Huriye Cemil Hanım idi.

Ortaokulu Mekteb-i Tahsil Mektebi'nde lise öğrenimini Mercan İdadisi'nde tamamladı. İdadide edebiyat öğretmeni olan Celal Sahir Bey (Erozan) ile kendisinden bir ileri sınıfta okuyan Orhan Seyfi (Orhon), edebiyat zevkinin gelişmesine yardımcı oldu. II. Meşrutiyet'in ilanı edildiği 1908 yılında girdiği Darülfünun Edebiyat Fakültesi'ni 1912'de bitirdi.

1911'de ilk yazıları, Servet-i Fünun dergisinin genç yazarlara ayrılan ek sayfalarında yayımlandı. Tecelli (1911) dergisi ile Süleyman Bahri'nin yönettiği Kadın (1912) dergisinde Cenap Şahabettin ile Ahmet Haşim'in eserlerini hatırlatan şiirleri çıktı. 1912'den itibaren Tanin gazetesinde düz yazılar yayımladı.

1913'te memuriyet hayatına başlayan Falih Rıfkı, Sadaret ve Dahiliye Nazırlığı kalemlerinde çalıştı. Dahiliye Vekili Talat Paşa ile birlikte resmi görevle Bükreş'e gittiğinde Tanin Gazetesi'ne röportajlar gönderdi. Bu dönemdeki yazıları, Türkçülük ve Türkçecilik akımlarının etkisini taşıyordu.

I. Dünya Savaşı'nda yedek subay olarak Suriye'ye gitti ve Cemal Paşa'nın özel katipliğini yaptı. Suriye ve Filistin'deki savaş anılarını Ateş ve Güneş (1918) kitabında topladı. Cemal Paşa'nın Bahriye Nazırı olması üzerine Kalemi Mahsusa müdür yardımcılığına getirildi (1917).

1918'de Ali Naci (Karacan), Necmettin Sadık (Sadak) ve Kazım Şinasi (Dersan) ile birlikte Akşam Gazetesi'ni kurdu. Gazetede, Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen yazılar yazdı. Damat Ferit Paşa hükümetinin vatanseverleri yargılamak üzere kurduğu, halk arasında "Kürt Nemrut Mustafa Divanı" diye anılan mahkemede Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen yazıları nedeniyle idamı istenerek yargılandı. İkinci İnönü Muharebesi'nin kazanılması üzerine Divan-ı Harp tutumunu değiştirince idamdan kurtuldu. 10 Eylül 1922'de Anadolu'ya geçti.

Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen yazılarını Tanin ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde sürdürdü. Savaşın ardından Tetkik-i Mezalim Heyeti'nde görevlendirilen Falih Rıfkı, Halide Edip, Yakup Kadri, Mehmet Asım ile birlikte Yunan ordusunun yakıp yıktığı yerleri saptamak üzere tüm Batı Anadolu'yu dolaştı.

1923'ten TBMM'ye girdi ve aralıksız 27 yıl milletvekilliği yaptı. 1923-1927 arasında Bolu , 1927-1950 arasında Ankara milletvekili olarak mecliste yer aldı. Bir yandan da çeşitli tarihlerde Hakimiyet-i Milliye, Ulus, Milliyet gazetelerinde başyazarlık yaptı. Köşe yazılarında Atatürk devrimlerini ve batılılaşmayı savundu. Yeni Türk Alfabesinin hazırlanması ve uygulanması sırasında Dil Encümeninde görev aldı. Ulus gazetesinin başyazarlığını yaptığı dönemde Ankara şehir planı jürisinde üyelik ve İmar Komisyonunda başkanlık yaptı. Bu dönemde 1937 yılındaki Trakya Manevraları'na katılmıştır.

İzmir'in kurtuluşundan sonra tanıştığı Mustafa Kemal'in dostluğunu kazandı ve bu döneme an ilişkin anılarını Atatürk'ün Bana Anlattıkları (1955), Çankaya (1961) ve Atatürk Ne İdi? (1968) adlı kitaplarda topladı. Atatürk'ün çok yakınında bulunması ve önemli olaylara tanıklık etmesi yapıtlarına ayrı bir önem kazandırdı.

Demokrat Parti'nin 1950'de iktidara geçmesinden sonra Dünya gazetesini kurarak (1952) muhalefete geçti; yeni iktidara karşı Atatürk devrimlerini savundu. Ölünceye dek bu gazetenin başyazarlığını sürdürdü. 20 Mart 1971'de kalp krizi sonucu İstanbul'da hayatını yitirdi. Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

Falih Rıfkı Atay, gezi yazılarını ve anılarını topladığı kitaplarıyla Cumhuriyet döneminde bu türlerin ilk özgün örneklerini verdi. Zeytindağı (anı-1932, 1964), Faşist Roma, Kemalist Tiran, Kaybolmuş Makedonya (gezi-1930) ve Pazar Konuşmaları (fıkra-1966) başlıca yapıtlarıdır.

Atay, sağlam, çekici anlatımı ve duru Türkçesiyle basının en usta kalemlerinden biriydi. Türkçeyi süssüz, sanatsız ama etkin kullanmayı amaçladı. Siyasi konuları işleyen fıkra ve başyazılarıyla tanınan Atay gezi, anı, makale ve sohbet türlerinde birçok kitap yayımlamıştı; Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerindendi.

Eserleri

ANI : Ateş ve Güneş (Suriye ve Filistin savaş anılan, 1918),

-Zeytindağı (1932),

-Atatürk'ün Bana Anlattıkları (1955),

-Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri (1955),

-Çankaya (1961),

-Batış Yılları (1963),

-Atatürk'ün Hatıraları (1914-1919)

-Atatürk Ne İdi? (1968)

Gezi : Faşist Roma, Kemalist Tiran,

-Kaybolmuş Makedonya (1930),

-Deniz Aşırı (1931),

-Yeni Rusya (1931),

-Moskova-Roma (1932),

-Bizim Akdeniz (1934),

-Taymis Kıyılan (1934),

-Tuna Kıyıları (1938),

-Hind (1944),

-Yolcu Defteri , (1946),

-Gezerek Gördüklerim (1970).

Fıkra: Eski Saat (1933),

-Niçin Kurtulmamak (1953),

-Çile (1955),

-İnanç (1965),

-Kurtuluş (1966),

-Pazar Konuşmaları (1966)

İnceleme:

-Başveren İnkılapçı (Ali Suavi Üzerine, 1954),

-Atatürkçülük Nedir (1966),

-Londra Konferansı Mektupları (1933),

-Türk Kanadı (1941),

-Kanat Vuruşu (1945)

Monografi: Babamız Atatürk (çocuklar için, 1955)

Falih Rıfkı Atay Kitapları - Eserleri

  • Zeytindağı
  • Çankaya
  • Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin
  • Babanız Atatürk
  • Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri
  • Ateş ve Güneş
  • Batış Yılları
  • Atatürkçülük Nedir?
  • Kurtuluş
  • Atatürk Ne İdi?
  • Atatürk'ün Hatıraları (1914 - 1919)
  • Baş Veren İnkılapçı
  • Ankara
  • Tuna Kıyıları
  • Ateş ve Güneş - Zeytindağı
  • Gezerek Gördüklerim
  • Bayrak
  • İnanç
  • Londra Konferansı Mektupları
  • Roman
  • Pazar Konuşmaları
  • Tarihe Düşülen Yazılar
  • Babanız Atatürk- Bayrak - Atatürkçülük Nedir - Atatürk Ne İdi
  • Eski Saat
  • Taymis Kıyıları
  • Faşist Roma Kemalist Tiran Ve Kaybolmuş Makidonya
  • Çile
  • Türk Kanadı
  • Niçin Kurtulmamak?
  • Bizim Akdeniz

Falih Rıfkı Atay Alıntıları - Sözleri

  • Demek bir kuşak bir toplumu kökten değiştirmeye yeter. (Atatürk Ne İdi?)
  • Ne güzel ölüm saati idi. Acaba bu mukaddes gafleti bir daha tadabilecek miyim? (Gezerek Gördüklerim)
  • Bir topluma danışılma hakkı tanımadan onu eğitmek gerekir. Oy kulübelerinden önce okullar kurulmalıdır. Bilmeyenin elinde oy pusulası yalnız faydasız değil, tehlikelidir de! (Atatürkçülük Nedir?)
  • Her millet, eğer bir refah hissesi istiyorsa, bunu ancak kendi fedakarlığı, kendi alın teri, kendi aklı ve ilmi ile elde edebilir. (Londra Konferansı Mektupları)
  • Evet, on dokuzuncu yüzyıl başından beri bir türlü Batılaşamıyoruz ama Doğulaşma fırsatı bulduk mu, yatağını bulmuş su gibi, sevinçten köpüre köpüre akıyoruz. (İnanç)
  • "Metin Toker , Cezayir, Mısır ve Irak ülkelerini dolaştıktan sonra Türkiye kapısından içeri girdiği vakit nefesini güç tutup : - Sen nur ol Atatürk, diye bağırır." (Ankara)
  • "Ben ordunun kayıtsız şartsız, bütün esrarı ile Alman askeri heyetine teslim edilmesinden çok teessür duymuştum. Daha karar verilmezden önce bu vakayı tesadüf eseri öğrendiğim vakit, sesimin erişebileceği makamlara kadar itirazlarda bulunmayı vazife saymıştım. İtirazlarıma hiç kimse cevap vermedi, cevap vermeye lüzum dahi görmedi." (Atatürk'ün Hatıraları (1914 - 1919))
  • Çocukken gazetelerde kırk yaşlarında bir adamın ölüm haberini okurken rahatlık duyardım. Yılların gelecekleri insana ne kadar uzak, geçmişleri ne kadar yakın gelir. (Gezerek Gördüklerim)
  • "Ne mutlu Türk'üm diyene!" (Babanız Atatürk)
  • "Güzel bir hayat; zamanı düşündürmeyen, ondan ne bıktıran, ne de onu aratan yaşama sanatıdır." (Pazar Konuşmaları)
  • Tahmin edersiniz ki fikir hazırlıkları, seferberlikte as­ker toplamak için davul zurna ile temin edile­mez. Fikir hazırlıklarında tevazuyla çalışmak, kendini silmek, karşısındakine samimi bir kanaat ilham etmek lazımdır. (Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin)
  • “Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı'nın, vicdanımızı ve kafamızı Doğu'nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz.” (Çankaya)
  • Yeni zamanın adamı, biten bir alemi tamire değil, başlayan bir alemi inşaya uğraşan inkılapçıya denir. (Londra Konferansı Mektupları)
  • Kendini zayıf ve aciz gören insanlar nispeten kuvvetli, azimli insanlardan merhamet dilendikleri zaman kendilerine acındıracaklarına kani olmak için bilmem ne histe ne karakterde olmalıdır. (Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin)
  • Öyle bir nehr-i muazzam gibi cûş etmişsin Fakat eyvah çorak yerde akıp gitmişsin! (Atatürkçülük Nedir?)
  • "Hepsi inkılap uğrunda ölmekten söz ederken Mustafa Kemal: -Mesele ölmekte değil,ölmeden idealimizi gerçekleştirmektedir,diyordu." (Çankaya)
  • Yaşarken, yenilmeyen Atatürk'ün, öldükten sonra yenileceğini zannedenlere şaşıyorum. (Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri)
  • "Mesele sık sık imkânsızlık hali bağlayan güçlüklerde değil, karar vermekte ve iradeyi kaybetmemekte idi." (Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri)
  • Ve nihayet şeref, zillet, kusur veya isabetleri ile mazi ölmüştür. Biz istikbalden mesulüz: Bugünün adamlarına yalnız onun zaruretlerini münakaşa etmek, Balkan hürriyetlerini elbirliği ile müdafaa imkanları aramak vazifesi düşüyor. (Tuna Kıyıları)
  • Ne çare ki vatanın kaderi vatanseverlerin değil, kendilerinden başkasını sevmeyen politikacıların elinde! (İnanç)