Ankara, Mon Amour! - Şükran Yiğit Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ankara, Mon Amour! kimin eseri? Ankara, Mon Amour! kitabının yazarı kimdir? Ankara, Mon Amour! konusu ve anafikri nedir? Ankara, Mon Amour! kitabı ne anlatıyor? Ankara, Mon Amour! PDF indirme linki var mı? Ankara, Mon Amour! kitabının yazarı Şükran Yiğit kimdir? İşte Ankara, Mon Amour! kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Şükran Yiğit

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789750501159

Sayfa Sayısı: 167

Ankara, Mon Amour! Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ankara, Mon Amour! üst üste asılınca ertesi gün daha iyi ısıtan paltoların cepli basma elbiselerin dualarla ekilen simit ağaçlarının üç tam bir paso'nun troleybüs hızında giden bir hayatın Zümrüt Pastanesi'nin ve Alemdar Sineması'nın sabahtan öğlene bir yağmurla değişiveren dünyaların ikindi sessizliklerinin "bir hatırası olmanın" "bir çay koyalımın" mavi ODTÜ otobüslerinin ciddiyetle Grundrisse okumaların Nisan Tezleri'nde aranan şiirin yirmi yaşında olmanın tiril tiril yeşil elbiseler giyen bir hayalin kaplumbağa soyunun en zor geçen o ilk altı ayın elinden kavuşanların sevinci, ayrılanların hüznü alınan Ankara Garı'nın yani çocukluğun arkadaşlığın aşkın öyküsü...

Bize vaat edilenler de bunlar değil miydi zaten?

Ankara, Mon Amour! Alıntıları - Sözleri

  • “Giden bir sevgilinin ne yaşadığını ne de öldüğünü düşünmeli geride kalan, ihtimaller aşkı öldürür, gittiğini bilmek yeter.”
  • Giden bir sevgilinin ne yaşadığını ne de öldüğünü düşünmeli geride kalan, ihtimaller aşkı öldürür, gittiğini bilmek yeter.
  • Ne olurdu sanki o gün sana başka bir şiir okusaydım. Mesela deseydim ki: “Yokluğun her dakika ölüm demek gitme kal, Hasretim daha yüz yıl dinmeyecek gitme kal” O zaman belki de hiç gitmez miydin?
  • Düşününce beklentileri ortaya çıkar insanın, beklentilerden de hayal kırıklıkları.
  • Bazen hayatı, yaşadıklarımızı sadece eski bir şarkıyı özler gibi özlesek ve çok sevdiğimiz bir plak gibi tozunu alıp pikaba yerleştirsek.”
  • "... düşününce beklentileri ortaya çıkar insanın, beklentilerden de hayal kırıklıkları."
  • Savaş bir kâbus, aşk ise hayattır.
  • Mevsimler,beklenen aylar,düşen cemreler yerlerini soğuklara,sıcaklara ve en kötüsü de toprak kokusu olmayan bir yağmura bırakmıştı..
  • En uzak zaman dilimi yarındı, en güzel şeyler 5 dakika sonra olacaklardı, öğleden sonra belki beklenebilir bir şeydi, akşama doğru ise hala belirsizliğini koruyordu.
  • İnsan nasıl bazı kitapları çok severek okusa da, bir süre sonra neler olduğunu unutur ve o kitaptan sadece bir duygu kalırsa geriye, o gpnden de bana sadece bir duygu kaldı. O güne ait, bir daha hiç yaşanması mümkün olmayan, ama hafif bir meltemle gelen ve nereden geldiği belli olmayan bir yasemin kokusu gibi.
  • düşününce beklentileri ortaya çıkar insanın, beklentilerden de hayal kırıklıkları.
  • "hiçbir şey olmamış gibi" yaşamaya başladıysam bu çocuk kalbimin çelimsizliğinden değil, küçücük aklımın çaresizliğindendi.
  • Şimdi ise söz bu sırrın yerini almıştı.Bazı şeylerin adı konmasa daha mı iyi olurdu ? Karşılıklı bir aşkın, aşkların ilk kez dile getirildiği anın hemen arkasından gelen o boşluk duygusu sarmıştı içimi. Büyü bozulmuştu. Yorgundum.
  • Hayatım sanki "iki film birden" gibi. Biri bitiyor, "on dakika ara" yazıyor ve hemen ikincisi başlıyor.
  • Sokağın sessizliğini dinleyip, Ankara asfaltına vuran öğlen güneşini seyrediyor, ikimiz de bu sıcağı, bu sessizliği bölen bir şeyler olsun diye bekliyorduk.

Ankara, Mon Amour! İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ankara, Mon Amour!: Yıl 1969, şehir Ankara... İki küçük kız çocuğunun; Suna ve Emel'in, henüz doğan çiçeği burnunda arkadaşlığı ile başlıyor hikâyemiz... Şükran Yiğit yine dönemin aile, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerini, siyasî olaylarını kusursuz şekilde aktarmış okuyucuya. Derken bir anda, bir yasak aşkın gölgesi düşüveriyor üzerimize, sonra ayrılıklar, dağılan ve parçalanan hayatlarla birlikte sürükleniyoruz akıntıya kapılıp... Ve zaman geçiyor, acımasız zaman bizi bir anda 80'lere, sonrasında da 2000'lere getiriyor, sonra da ardına bile bakmadan çekip gidiyor... Biz kalıyoruz ama, biz dinliyoruz yola beraber devam ettiğimiz karakterlerimizin ağzından olanı, biteni... Onların yalnızlıklarını, tükenmişliklerini, çaresizliklerini, kendileriyle olan iç savaşlarını ve de hesaplaşmalarını... Kalbimi ağrıtan, Ankara'nın tanıdık, bildik sokaklarını soluduğum, oradan Paris'in uzaksı atmosferine uyandığım, müthiş bir hikaye okudum. Sözün özü; önce Burası Radyo Şarampol, sonra da Ankara, Mon Amour ile, hep yazsın, hep okuyalım dediğim yazarlar arasına hoş geldiniz sevgili Şükran Yiğit. Ve sevgili arkadaşlarım, söylememe gerek var mı bilmiyorum ama, bu kitabı mutlaka okuyun. (Esra Gönüllü)

Ankara’ya zaafım var. Ne orada büyüdüm ne annem babam Ankaralı ne de üniversite anılarımda Ankara soğuğu var. Birkaç kez turist olarak gitmenin ötesinde gerçek hiçbir anımın bulunmadığı bu şehirle bağım tam olarak nedir bilmiyorum. Bildiğim şey, ara ara canımın Ankara romantizmi çektiğidir. Eğer sizin Ankara ile ayakları yere basan bir bağınız varsa, bu kitap sizi atmosferik olarak daha da sıkı sarmalayacaktır. *** Atmosferi güzel, havası soğuk, soğuğu kuru dedik. 1969’da başlayan hikaye, kurgunun ilerleyişiyle bir miktar yılı geride bırakıyor. Yani kurgu beni zamandan da yakalıyor, 60’ların sonu, 70’lerin başını ne çok sevdiğimi bilirmiş gibi zaman yolculuğunda nokta atışı bir varış noktası tespit ediyor. *** Hem mekânın hem zamanın heyecanlandırdığı kurgudan beklentim çok yükseldiğinden, iş tehlikeli olmaya başlıyor. Aslında kurgunun kendisi de ümit vaat edici: bölümlerin uzunluğu dengeli olmasa da hikâye üç farklı bölümde, üç farklı karakterin ağzından anlatılıyor. Yaşananları farklı karakterlerin gözünden görüp, başka başka izlenimler olarak dinlemeyi de ne çok severim. *** Üstelik edebiyat da var kitapta. Farklı ülke edebiyatlarının farklı mevsimlere yakıştığına ilişkin pasajı çok seviyorum misal. Bir de bir yerde ana karakterlerden biri diğerine, “Bu kış o Rus romanlarını okuruz” diyor. Benim kış geceleri için planlarım da aşağı yukarı benzer olduğundan kendimi aralarında, üçüncü bir arkadaş gibi hissediyorum. *** Peki ne olmadı? Belli ki bir şeyler olmadı çünkü. Tam işaret edemiyorum. Ama Körburun’a yönelik hissettiğim şeylere benzer hislerle ayrıldım bu kitaptan. Belki de Türkiye’nin 20. Yüzyıl siyasi hareketleri etrafında oluşturulan kurgulara dair beklentim çok yüksek. Belki belirli dönemlere ve belirli tip olaylara ilişkin kafamda verili bir bağlam var, bu bağlama oturtamadığımda yazar tarafından ikna edilememiş gibi hissediyorum. Halbuki başlarda çok mutluyduk, habire serbest çağrışım ile düşünen küçük hasta kız çocuğuyla çok iyi anlaşıyorduk. Yani başka bir deyişle, başta yazarın evrenine ikna olmuşken, kitap ilerledikçe kendimi o evrenin dışında ve artık inanmaz halde buldum. *** Bunun yanında, çok kolay okunan, kısacık, Türkiyeli bir hikâye anlatan ve aslında belki de benim dışımda herkesin sevdiği bir kitap. Ben de sevdim, ama sadece bir parça. *** Sevgiler efendim! (Burcu Booker)

Şükran Yiğit'ten okuduğum ikinci roman: Ankara, Mon Amour! Kitapta birden çok anlatıcı var: Suna ( Çocuk anlatıcımız, ağırlıklı o anlatıyor yaşananları. ) , Emel ( Yıllar geçiyor ve anlatıcı koltuğunu o devralıyor. ) , Ömer ( Suna'nın dayısı. ) ve bir yerde de Madam Litvak anlatıyor kendi hikayesini. Roman Mayıs 1969'da başlıyor, bu bölümü Suna'dan okuyoruz. Temmuz 1980'den itibaren Emel anlatmaya başlıyor ve 1980'deki "darbe"ye tanıklık ediyoruz. "Darbe"nin savurduğu hayatları "Burası Radyo Şarampol" romanında da görüyoruz. İki romanda ortak bir başka nokta: İki roman da anlatıcımızın çocukluk çağında yaşadıklarını yani geçmiş günlerini anlatmalarıyla başlıyor. Olaylar akıcı şekilde ilerliyor ve merak duygusu zirveyi görüyor, ikinci yarılarda birçok kişinin hayat hikayesini öğrenirken bu hız biraz düşse de her iki romanın da okunabilirliği fazla etkilenmiyor bundan. Severek okudum. Özellikle bu romanı. Okumanızı öneririm. İyi okumalar dilerim. (Faruk Oruç)

Ankara, Mon Amour! PDF indirme linki var mı?

Şükran Yiğit - Ankara, Mon Amour! kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ankara, Mon Amour! PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Şükran Yiğit Kimdir?

1961’de İstanbul’da doğdu. Ankara’da büyüdü. ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu ve halen Frankfurt’ta yaşıyor. Romanları Ankara Mon Amour 2003, Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları 2004, Çatıkatı Aşıkları 2008 yılında İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Bu romanları yazmasının nedeni "yazı yazmanın" kendisine olan takıntısı değil, anlatmak istediği öyküler olduğunu sanmasıdır.

"Frankfurt’a gelene kadar hayatımda iki önemli şehir vardı. İstanbul ve Ankara. İstanbul sokakların, Ankara evlerin şehriydi. İstanbul güzelliğin ve ihtişamın Ankara ise sadeliğin, mütevaziliğin şehriydi. İstanbul nereden geldiği belirsiz, aniden bastıran bir melankolinin, Ankara ise huzurun şehriydi. İstanbul’da hayat sokaklarda insanın karşısına çıkar, insanın başına gelir, Ankara’da ise hayat evden içeri kabul edilirdi. İstanbul’da ay Boğaz’ın üzerinde beklenen bir şenlikti, Ankara’da ise evinin penceresinden aniden görünüverirdi. İstanbul Led Zeppelin ise Ankara Jethro Tull’dı. İstanbul Polanski ise Ankara Godard’dı. İstanbul aşkın, Ankara arkadaşlığın şehriydi ve Frankfurt Westbahnof’taki o otelin balkonunda şehrin tüm hücrelerine kadar işlemiş yoğun sessizliği dinlerken, buraya gelmeden önce son yıllarımı geçirdiğim İstanbul’u değil, çocukluğumu geçirdiğim Ankara’yı düşünüyordum."

- Şükran Yiğit, Wittgenstein'ın Yalnızlığı'ndan -

Şükran Yiğit Kitapları - Eserleri

  • Ankara, Mon Amour!
  • Burası Radyo Şarampol
  • Çatıkatı Aşıkları
  • Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları

Şükran Yiğit Alıntıları - Sözleri

  • Hiçbirimiz aydınlık bir yılın eşiğinde olduğumuza inandıramıyorduk kendimizi. (Burası Radyo Şarampol)
  • "hiçbir şey olmamış gibi" yaşamaya başladıysam bu çocuk kalbimin çelimsizliğinden değil, küçücük aklımın çaresizliğindendi. (Ankara, Mon Amour!)
  • İnsan ancak bir insanı hem anlayıp hem anlamadığında, onunla hiç tanımadığı bir dünyaya girdiğini hissettiğinde aşık oluyor galiba. (Burası Radyo Şarampol)
  • İnsan nasıl bazı kitapları çok severek okusa da, bir süre sonra neler olduğunu unutur ve o kitaptan sadece bir duygu kalırsa geriye, o gpnden de bana sadece bir duygu kaldı. O güne ait, bir daha hiç yaşanması mümkün olmayan, ama hafif bir meltemle gelen ve nereden geldiği belli olmayan bir yasemin kokusu gibi. (Ankara, Mon Amour!)
  • Hangi diyarlardan geldin sen Benek Gözlerin sanki tatlı bir çörek Gel hadi gidelim, Sarı Kasap'a Sensiz şu Kaş bir cehennem bana (Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları)
  • O kadar önemsizdi ki Pamuk o araba için, bir hayat değil de sadece hesapsız tökezleniveren bir şeydi işte. (Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları)
  • Öyle durgun, sıcak saatler vardır ya, Hani kararmış tahtalar, nikel, bakır Işır karanlık odalarda, kanarya susar, kedi uyur, yazdır OKTAY RIFAT (Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları)
  • Hayat sözcüklerin hep bir adım önünde. (Çatıkatı Aşıkları)
  • Düşününce beklentileri ortaya çıkar insanın, beklentilerden de hayal kırıklıkları. (Ankara, Mon Amour!)
  • Bazı gerçekler ne kadar gerçek olurlarsa olsunlar nüfuz edemiyorlardı hayata. (Burası Radyo Şarampol)
  • Kafamın içi pazar yeri gibiydi. (Burası Radyo Şarampol)
  • Affetmek özgürleşmek demek. Affedince geçmişin ayağına dolanmıyor. (Burası Radyo Şarampol)
  • Şimdi ise söz bu sırrın yerini almıştı.Bazı şeylerin adı konmasa daha mı iyi olurdu ? Karşılıklı bir aşkın, aşkların ilk kez dile getirildiği anın hemen arkasından gelen o boşluk duygusu sarmıştı içimi. Büyü bozulmuştu. Yorgundum. (Ankara, Mon Amour!)
  • Giden bir sevgilinin ne yaşadığını ne de öldüğünü düşünmeli geride kalan, ihtimaller aşkı öldürür, gittiğini bilmek yeter. (Ankara, Mon Amour!)
  • Benim başıma gelen Dursun'un da başına geldi. Göz göre göre erkek ismi koydular kız kediye. Önemli olan cinsiyeti değil de, ev de 'durmasıymış' Dursun'un. (Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları)
  • En uzak zaman dilimi yarındı, en güzel şeyler 5 dakika sonra olacaklardı, öğleden sonra belki beklenebilir bir şeydi, akşama doğru ise hala belirsizliğini koruyordu. (Ankara, Mon Amour!)
  • Denizde, kuşlarda, zeytin ağaçlarında Dolaşsa da gözlerim Sonunda hep sana dönerler Benim beyaz krizantemim” (Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları)
  • Dünyada bir yavru kedinin bakışları kadar güzel ve saf hiçbir şey olamaz. (Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları)
  • Dünya da bir yavru kedinin bakışları kadar güzel ve saf hiçbir şey olamaz. (Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları)
  • Her hikaye yolunu bilirdi. (Çatıkatı Aşıkları)