Anlam'ın Tarihi - Dücane Cündioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Anlam'ın Tarihi kimin eseri? Anlam'ın Tarihi kitabının yazarı kimdir? Anlam'ın Tarihi konusu ve anafikri nedir? Anlam'ın Tarihi kitabı ne anlatıyor? Anlam'ın Tarihi PDF indirme linki var mı? Anlam'ın Tarihi kitabının yazarı Dücane Cündioğlu kimdir? İşte Anlam'ın Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Dücane Cündioğlu
Yayın Evi: Kapı Yayınları
İSBN: 9789757969273
Sayfa Sayısı: 224
Anlam'ın Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Söz olmasaydı, anlam da olmazdı, çünkü anlam da tıpkı eylem gibi Söz'le kaimdir. Söz'ün anlamı, eylem'in anlamını belirler ve eylem, anlamını Söz'de bulur. Anlamın Tarihine sonuç yazılmaması, bu Tarih'e bir nokta koyulamaması, işte bu yüzden.
Anlam'ın Tarihi Alıntıları - Sözleri
- Genel hatlarıyla tasvir etmeye çalıştığımız bu süreç içerisinde ortaya çıkan yüzü aşkın Kur'an çevirisi, bilhassa XX. yüzyıl boyunca, müslüman halkın, Kur'an'la temasını sağlayabildiği, Kur'an'ı kendisinden hareketle anlamaya çalıştığı en belirleyici zemin olmuş ve böylelikle anlam’ın tarihinde "Kur'an'ın modern muhatabları" zuhur edivermişti. Binaenaleyh Kur'an’ı çeviri düzeyinde anlamaya çalışan bu muhatab kitlesinin kendisine mahsus özellikleri dikkate alınmadan ve bu muhatab kitlesinin Kur'an'ı anlamak için yöneldikleri Kur'an çevirilerinin zaafları açıklığa kavuşturulmadan, mücerred bir biçimde Kur'an'ı anlamaktan söz etmenin ve/veya Kur'an'ın herkes tarafından ve her zaman anlaşılabileceği iddialarını gereksiz yere tekrarlamanın bir kıymeti olmayacaktır. Bu tutumun efkâr-ı umumiyeyi önemseyen, halka hitab eden, halkı merkeze alan demokratik toplumlarda câzip, câzip olduğu kadar da rahatlatıcı görüntüsü kimseyi boş yere aldatmamalı, 'halkı avutmak' adına ucuz bir popülist söylemin peşinden gitmek kolaycılığına kaçılmamalıdır.
- Dildeki değişim, fikirlerdeki değişimin aynasıdır.
- Çünkü kimsenin, ama hiçkimsenin, müslümanlara ''Geçmişini bilmeyen nesillerin, kendilerine sağlıklı bir gelecek kurabilecekleri'' yalanını söylemeye hakki yoktur!
- Kur'an, içerdiği mesaj ve hükümler itibariyle tüm insanlık ve tüm zamanlar için rahmettir, şifadır, yol göstericidir.
- Heidegger “Was ist Metaphysik” (metafizik nedir?) adlı eserinin girişinde, Descartes’in “Bütün felsefe, kökleri metafizik, gövdesi fizik, bu gövdeden çıkan dalları da öbür bilimlerin hepsi olan bir ağaç gibidir” şeklindeki benzetmesini zikreder. Bu benzetmeye bağlı kalarak soruyoruz: Felsefe ağacının kökleri hangi topraktadır? Bu kökler ve onların sayesinde de ağaç, kendilerini besleyen özsuyu ve gücü hangi temelden alırlar? Hangi unsur ağacın taşıyıcı ve besleyici köklerini, temelde ve toprakta gizlenerek saçak saçak örer? (Heidegger-1991:7) Bu felsefe ağacı nerede durmaktadır? Heidegger bu suali sorduktan sonra, cevabını da kendisi vermeye çalışacaktır. Bu ağacın tutunduğu toprak varlıktır, felsefe ağacının kökleri olan metafizik, varlık denen zemine oturur. Varlıkta kök salar. Bu cevap karşısında insan aklına “Peki varlık nedir?” “Bu varlık nerede durur?” “Varlık anlamını nasıl kazanır?” gibi sualler gelmektedir.
- Taberi, mezkur ayeti okuduğunda ifadeden yanlış mânâ çıkaran kimseler arasında Hz. Ömer'i de zikretmektedir. Fakat bu sefer onu uyaran kişi, Hz. Peygamber değil, Ubey b. Kâ'b'dır. Nitekim Hz. Ömer ayeti okuyunca endişeye kapılıp Ubey b. Kâ'b'a bu endişesini izhar eder. Ubey'in cevabı ise şöyle olur: "Ey müminlerin emiri! Durum senin anladığın gibi değil. Burada kastedilen kimseler, imanlarına şirk karıştırmayanlardır. Allah Teâlâ ‘şirk muhakkak ki büyük bir zulümdür' diye buyurmuştur” der. Bu hâdise, kendisine emîr'ul-müminîn diye hitab edildiğine göre, Hz. Ömer'in hilafeti döneminde cereyan etmiş olmalıdır. Üstelik, Ubey b. Kâ'b'ın ayetin anlamını açıklarken Hz. Peygamber'e atıf yapmaması càlib-i dikkattir. Kezâ İbn Abbas'tan gelen rivayetlere göre --ki kendisi mezkur muhaverenin râvilerindendir- o da ayette geçen zulüm kelimesini, Ubey b. Kâ'b gibi şirk olarak açıklamış, ayrıca Peygamber efendimize atıf yapmak ihtiyacı hissetmemiştir. (taberi, 1984: v/257)
- Anlamadığımız, anlam veremediğimiz için değil, anladığımız, anlayabildiğimiz için bu çabalarımızdan vazgeçmeyiz. Çünkü bizi "orada" bekleyen eylem değil, o eylemi anlamlı kılan irade'dir. Öyle ya, İrade olmasaydı, Söz de olmazdı!
Anlam'ın Tarihi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
️ "Kur'an'ı anlama sorununu" anlayan özneler açısından ele almayı ve bu sualin cevaplarını 'anlamın tarihi' içerisinde aradığını ifade eden yazar "Kur-an'ın Açık ve anlaşılır bir metin" önermesine, 'ne zaman ve kimler için' sualini yöneltip açıklamaya çalışmıştır. Kur'an'ın anlaşılabilir olması için hangi durum ve şartların gerekli olduğu, Kur'an'ın nasıl anlaşılabileceği, Kur'an'ı anlama çabalarının tarihi süreçleri alıntılar yapılarak anlatılmıştır. Kur'an'ı ana dile çevirme çabalarının gerçek gayesinin hiçbir zaman dini anlamak olmadığı tarihi örneklerle açıklanmıştır. Türk Kuran'ı, Türkçe ibadet etmek gibi ifadeler sanki dinin bu şekilde daha iyi yaşanabileceği iddia edilerek yıllardır bazı kesimler tarafından dile getirilmiştir. Ancak görülen açıktır ki ne toplumda dini hassasiyetler artmıştır ne de Kur-an daha iyi anlaşılıp yaşanmaya başlanmıştır. Yazar bu kitapta Kur-an'ı anlamanın yolunun çeviri olmadığını anlaşılır şekilde dile getirmiştir. (Burcu Ökmen)
Sözlü kültürden yazılı kültüre geçişi, Kur’an’ın muhataplarının nesiller değiştikçe ve sayıları, milletleri, dilleri çoğaldıkça anlama yolunda nasıl metodlara başvurduklarını kapsamlı bir şekilde sunan güzel bir çalışma. Ben okumaktan çok keyif aldım, tekrar dönüp not alarak okuyacağım kitaplar arasına girdi. Cemil Meriç’in çok sevdiğim “Bütün kitaplar tek bir kitabı daha iyi anlamak için okunur.” cümlesini bana tekrar kanıtlar nitelikte bir kitap. İlgilisine tavsiyedir. (Şule Yıldız)
Kİtabın ilk bölümünde, Kur'an'ın ilk muhataplarının herhangi bir açıklamaya ihtiyaç duymadan lafzını anladığını -hali hazırda kendi dilleri ile nazil olmasından dolayı- anlamını ise yaşayarak tatbik ettikleri üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde Kur'an'ın dolaylı muhataplar için öncelikle dil problemlerinin oluştuğu (Arap olmayanların müslüman olması) dil problemi tam anlamıyla çözülse dahi kelimelerin anlamlarının zaman içinde değişmesi gerçeği üzerinden hareketle, o dönemin 'anlam'ını yakalayabilmek için tefsir faaliyetlerine geçildiği belirtilmektedir. Son bölümde ise kitabın modern muhatapları olarak çok daha farklı problemlere sahip olduğumuzdan bahisle, özellikle Avrupa'da İncil'in ulus dillerine çevrilmesi ile başlayan sonrasında Protestanlık' ın ortaya çıkması gibi olayların Osmanlı'nın son zamanları ile beraber Türkiye'ye de yansımaları olduğu belirtilmektedir. Bu bağlamda Türkçe Kur'an mealleri dönemine geçildiği ve çok fahiş hatalar ile başlayan bu maksatlı yolculuğun din dışı amaçlarının varlığından söz edilmektedir. Son olarak Kur'an'ın Türkçe meallerinin tabi ki olması gerektiği fakat sadece herhangi bir meal ile de Kur'an'ın anlamının kavranamayacağı savunulmaktadır. Samimi olarak Kur'an'ı anlama isteğinde olan kişilerin, bu 'anlama' çabasını üst seviyelere çıkarmanın yollarını araması gerektiği ve bu çabadan hiçbir zaman vazgeçilmemesi temennisi ile kitap sonlanmaktadır. (Yertn)
Anlam'ın Tarihi PDF indirme linki var mı?
Dücane Cündioğlu - Anlam'ın Tarihi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Anlam'ın Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Dücane Cündioğlu Kimdir?
1962 yılında İstanbul Üsküdar'da doğdu. 2 Nisan 1980 tarihinde başladığı yazı hayatına çeşitli dergi ve gazetelerde makaleler yazarak devam etti. 1981 yılında Kur’an ilimlerini temel uğraş alanı olarak seçti. Yorumbilim'in (İlm-i Tefsir) yanı sıra uzun yıllar Tarih, Dilbilim (İlm-i Belâğat), Düşüncebilim (İlm-i Mantık) ve Felsefe dersleri verdi. Şubat 1998’ten 2011'e kadar Yeni Şafak gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 5 Şubat 2011 tarihinde 'Son Günah' adlı son yazısı ile gazetedeki yazılarına son verdi. 1993 yılında Elmalılı Hamdi Yazır’ın 'Hak Dini Kur’an Dili: Kur’ân ve Meâlini' hazırlayıp notlandırdı.
Dücane Cündioğlu Kitapları - Eserleri
- Hz. İnsan
- Göz İzi
- Ölümün Dört Rengi
- Cenab-ı Aşk
- Motto
- Düşünce Düşlenir
- Daire'ye Dair
- Hakikat ve Hurafe
- Kur'an'ı Anlama'nın Anlamı
- Sanat ve Felsefe
- Sinema ve Felsefe
- Mimarlık ve Felsefe
- Akif'e Dair
- Söz'ün Özü
- Keşf-i Kadim
- Anlamın Buharlaşması Ve Kur'an
- Felsefenin Türkçesi
- Anlam'ın Tarihi
- Kur'an Çevirilerinin Dünyası
- Bir Mabed Bekçisi
- Arasokakların Tarihi
- Philo Sophia Loren
- Bir Mabed Savaşçısı
- Başörtü Risalesi
- Bir Kur'an Şairi
- Bir Mabed İşçisi
- Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Din ve Siyaset
- Türkçe Kur'an ve Cumhuriyet İdeolojisi
- Mehmet Akif'in Kur'an Tercümeleri
- Kur'an ve Dil'e Dair
- Bir Siyasi Proje Olarak Türkçe İbadet
- Tarih ve Siyaset'e Dair
- Bir Mabed İşçisi
- Bir Mabed Bekçisi
- Bir Mabed Savaşçısı
Dücane Cündioğlu Alıntıları - Sözleri
- Ne var ki bu genç adam yalnızlık duygusundan hiç sıyrılamayacak, kendisini hep ayrı, aykırı hissedecek(…) (Bir Mabed Bekçisi)
- -Nurullah Ataç’a ithafen- “Nesir yok artık. Beyaz sayfaları kirleten kelime leşleri. Mabedin enkazı üzerinde hora tepen binlerce deli ve başlarında başsız bir heyulâ: Ataç” (Bir Mabed Bekçisi)
- Bil ki Kur’an, Arap Dili ve Arap Dili’nin üslub ve belâğatıyla nazil olmuştur. O nazil olduğunda Arapların hepsi Kur’an’ı anlıyorlardı ve onun bütün ayrı ayrı kelime ve terkiblerindeki mânâları biliyorlardı. Kur’an, tevhid’i ve dinî vecibeleri hâdiselere uygun olarak beyan etmek maksadıyla cümle cümle, ayet ayet inzâl ediliyordu...(İbn Haldun, 438) (Kur'an'ı Anlama'nın Anlamı)
- Eller karıncalanmış. Karıncalar kanlanmış. Kabalar kalabalıklaşmış. Kalabalıklar kabalaşmış... (Hakikat ve Hurafe)
- Rüzgarda unutulmuş bir mum gibi hisseder hep kendisini; fânussuz, yani kimsesiz, yani çaresiz… (Bir Mabed Bekçisi)
- "İmam-ı Azam hazretleri ,"Kur'an'ı doğru okuyamayanlar için Kur'an'ın tercümesiyle namaz câiz olur " demiştir." (Türkçe Kur'an ve Cumhuriyet İdeolojisi)
- Modernleşme/Dünyevileşme projesinin dindarlık anlayışı, Maûn Sûresi'nde kendisine veyl olunan o gafletin ve riyakârlığın eşlik ettiği öte dünyada hesaba çekilme bilincinden yoksun, gösteriş meraklısı ortakkoşucuların dindarlık anlayışının aynısıdır. (Philo Sophia Loren)
- Dindar bilinç düşünmeyi bilmez, gücünün de zaaflarının da kökeni budur: düşünmemek, sadece inanmak. (Söz'ün Özü)
- Ülkemizde ne yazık ki fikirlere değil, sloganlara rağbet etmek daha revaçta. Slogan atmak daha cazip, daha kârlı, daha masrafsız bir yol; üstelik etkileyici de. Düşünen değil, etkilenen insanlar... Tartışan değil, saldıran hasımlar... Öğretmeye veya öğrenmeye talip olmak yerine aldâtmaya veya aldatılmaya müheyya aydınlar... (Keşf-i Kadim)
- Sizin anlayacağınız, aşılacak çok tepe var ve fakat henüz talib yok! (Kur'an Çevirilerinin Dünyası)
- ' daha insancıl, daha adil bir düzen istedim. Direndim, insanları daha mutlu görebilmek için. Yaşam da bu değil mi zaten ? Ben de yaşadım insan gibi. ' (Arasokakların Tarihi)
- Sanatın en başından itibaren yasayla, düzenle, genel ahlakla, hatta toplumla başının belada olmasının en temel nedeni bu serazadlığı değilse nedir? (Sanat ve Felsefe)
- Kimse sana sende olmayanı veremez; bu nedenle sen sende olanı bulmalı, bulman gerekeni sen kendinde aramalısın. (Cenab-ı Aşk)
- Yarım kalmışlık yaşamın özüdür, telafi edilemez. İtiraf etmek çok zor ama ne yazık ki böyle: tüm varlığımızla yinelenemez ve yenilenemez bir çevrimin içindeyiz. (Ölümün Dört Rengi)
- Hakikatte ise sevgi elbette yaşamın özüdür... (Sinema ve Felsefe)
- “Sanat halk içindir” tekerlemesi, “köylü efendimizdir” gibi bir klişe. Puşkin “mabedimden çekil” diyor sürüye; “sen tekmeden ve küfürden anlarsın.” | CM ~ Fildişi Kule’den (Bir Mabed Bekçisi)
- Şiirin arkasında kalmak başka, şiirin arkasına saklanmak daha başka. (Akif'e Dair)
- ... "kimi gülistan da gonca gül olur" imiş; kimi gonca güle har [diken] olur gider" imiş... (Daire'ye Dair)
- Yoksula, yetime, esire seve seve yedirirler; "Size sadece Allah rızası için yediriyoruz, sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür beklemiyoruz. Çünkü biz, o suratsız kara günde Rabbimizin azabından korkarız" derler (İnsan: 8- 1 0) (Söz'ün Özü)
- İnsan insanı insanda tanır. (Hz. İnsan)