Ardıç Ağacının Altında - Selçuk Altun Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ardıç Ağacının Altında kimin eseri? Ardıç Ağacının Altında kitabının yazarı kimdir? Ardıç Ağacının Altında konusu ve anafikri nedir? Ardıç Ağacının Altında kitabı ne anlatıyor? Ardıç Ağacının Altında PDF indirme linki var mı? Ardıç Ağacının Altında kitabının yazarı Selçuk Altun kimdir? İşte Ardıç Ağacının Altında kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Selçuk Altun

Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786052952344

Sayfa Sayısı: 276

Ardıç Ağacının Altında Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Varsıl bir hayat sürdüren, orta yaşlarında, kadın delisi Erkan bir kaza haberiyle sarsılır. Aynı araç içinde ölen karısı ve en yakın arkadaşının haberidir gelen. Tanıştıkları günden beri geçinemeyen bu iki kişinin hayatı nasıl olur da aynı arabanın içinde son bulur?

Bu sorunun ardındaki sırlar Erkan’ı giderek koyu bir bunalıma iter ve Karadeniz’in bir kasabasındaki, dedesinden miras kalan fındık ağacı bahçesine kapanmasına neden olur. Bahçenin en kadim varlığı bir ardıç ağacıdır. Erkan günlerce ona içini döker.

Okur, ardıç ağacının gövdesine yaslanarak, Erkan’ın birbirinden farklı karakterlerle örülü gizemli geçmişini dinlerken, o çarpıcı gerçeğe yaklaşmaktadır: Hayat romanlardan daha tuhaftır...

Ardıç Ağacının Altında Alıntıları - Sözleri

  • Herkesin gittiği yerlerden uzak dururum. Ben bir Karadeniz çocuğuyum, dedem sıcak denizleri büyük bir banyo küvetine benzetirdi.
  • Babamın başka bir kıstası vardı, koca Atatürk 57'sinde vefat etmişti, ondan uzun yaşamak milli saygısızlıktı.
  • Heyhat, Don Quijote'yi okuyup vazgeçti, "Dünyanın en iyi romanı beş yüzyıl önce yazılmış, ben kalemi elime almaya bile utanırım" demişti.
  • Heyhat, Don Quijote'yi okuyup vazgeçti, "Dünyanın en iyi romanı beş yüzyıl önce yazılmış, ben kalemi elime almaya bile utanırım" demişti.
  • İnsan yaşadığı yere benzermiş.
  • Hocalar burada san asgari bilgiyi verir, gerisi sana kalmıştır; alacağın seçmeli dersler, gözlemlerin ve okuyacağın kitaplarla sen, senin en değerli hocan olacaksın.
  • Ölüm, sefalet ve belirsizliğe çözüm bulamayan insan oğlu, mutluluğu uğruna onları düşünmemeyi yeğler.
  • Cennete giderim ama cehennemi de götürürüm
  • Fındık Tirebolu ya neyse tütün Samsun'a oydu. Kolej'in bulunduğu İstiklal Caddesi'nde tütün tüccarlarının konakları albeni yarışındaydı. Benim gözdem, yüksek duvarından saatli kulesinin ucu görünen binaydı, yedi yıl boyunca cümle kapısının açıldığını görmemiştim. O mimari anıtlar, Şehir Kulübü dışında, teker teker yıkılıp, yerlerini ucube apartmanlara bıraktılar.
  • Kasaba töresidir. Üç mevsim, pazar sabahları pide yenirdi. Evde hazırlanan özel pide malzemesi bir tepsiye konur ve evin pide sorumlusuna teslim edilirdi. O, mahallesindeki fırına gidip gururla sıraya girerdi. Pide beklenirken önce semt, sonra Tirebolu dedikoduları yapılırdı. Pidesi hazırlanan sevinmemiş gibi hareket eder, tepsisini kaptığı gibi evine koştururdu. Sıradakilerin, başkasının pidesi çıkarken neredeyse ağzının suyu akar ve bu saklanamazdı. Bir sonbahar pazar sabahı, ninem beni çağırıp pide tepsisini verince heyecanlanmış, büyüdüğümü hissetmiştim.
  • Tirebolu, omurgası yemyeşil tepelerde konuşlanmış sessiz bir sahil kasabasıydı. Pastel renkli Rum evleri, Karadeniz'e egemenmiş gibi kasılan kalesi ve labirent gibi kıvrılan yollarıyla bir masal kent kadar güzeldi.
  • Herkesin gittiği yerlerden uzak dururum. Ben bir Karadeniz çocuğuyum, dedem sıcak denizleri büyük bir banyo küvetine benzetirdi.

Ardıç Ağacının Altında İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Sanat ve tarih bilgileri vermek için araya roman sıkıştırılmış sanki Ama sevdim kitabı.Güzel ve sürükleyiciydi,verdiği bilgiler ilgi çekiciydi..... Hayat biriktirdiklerimizden ibaretse, koleksiyonumdaki son eksik parçayı da tamamlamıştım diyor yazar romanını bitirirken. Aynı araç içerisinde ölen karısı ve en yakın arkadaşının haberiyle başlayan roman inanılmaz bir kurgu ile devam ediyor. Yalın ve akıcı dil ile sayfalar arasında kayboluyorsunuz. Tam durup dinlenebiliriz diye düşünürken sizi tekrardan alıp göklere çıkaran bir kitap. Ya biz az önce neredeydik de şimdi nereye geldik diye düşünürken bir önceki sayfayı bir daha okutuyor. (Selcan demircan)

Altun’un en iyisi diyebilir miyim? Belki... Ama ilk kez bir iyilik ve değişim hikayesi anlattığı açık. Tüm zaaflarıyla, kusurlarıyla ve faziletleriyle Erkan Sipahi karşınızda. Erkan Sipahi ve iyi bir insan olmaya çalışması da diyebilir miyiz sonlara doğru? Belki. Filmi çekilse Haluk Bilginer mi oynardı? Muhtemelen. (Yusuf Atay)

Bir Estetin romanı?: Şu sıralar elime akıcı bir roman geçse de, bitmesin diye yavaş yavaş okuyayım, derken okunacak kitaplar rafında uzun süredir duran bu roman elime geçti. Roman üç bölümden oluşuyor diyebiliriz. Erkan'ın öyküsü, oğlu Taner'in ve diğer yakınlarının bakışıyla Erkan, üçüncü bölüm ise Erkan'ın hesaplaşması ve ülkeye verdiği zararı, vicdan azabını yatıştırmak için ödediği onarım bağışlarının öyküsü. Özellikle romanın ilk yarısı, Erkan'ın ilk çocukluk ve yetişkinlik yılları, işadamı oluşu akıcı, hoş, zengin anekdotlar, özellikle çevresindeki insanların öyküleri ile kitabın belkemiği! Bu dul ve güzel bazen de zengin kadın avcısının hiç bir kadın tavlama macerasını okumasak da, roman boyunca durmadan çapkınlıklarına dem vuruluyor! Romanın dramatik kurgusu eşinin ve en yakın arkadaşının bir otomobil kazasında ölmesi! Ve böylece Erkan' ın değişim bunalımı. Romanın ikinci bölümünde oğlunun gözünde Erkan'ı tanıyoruz! Burada roman hız kaybediyor! Aslında bu bölümde romanın soruları da çözülüyor! Son bölüm ne yazık ki arabesk bir bağış dağıtma ve böylece kendini onarma çabası! Romanın bu bölümü Türkiye'de dizi bile olur! Neyse yine de okurken hoşça vakit geçirdim. Romanda sorulan bir başka soru ise, "Erkan bir Estet mi?". Bence birinci bölümde estet olma çabasıyla estet olmaya yaklaşıyor. (İşin yoksa yazarın esteti tanımladığı yeri bul ve alıntıla... Bulunca yazarım). ikinci bölümde kötü bir baba ama iyi bir işadamı olduğunu görüyoruz! Son bölümde ise estet ne gezer olsa olsa parababasıdır. Bir süre sonra birinci bölümü yeniden okumak isterim.... (İsmail ünsal)

Ardıç Ağacının Altında PDF indirme linki var mı?

Selçuk Altun - Ardıç Ağacının Altında kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ardıç Ağacının Altında PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Selçuk Altun Kimdir?

1973 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletmecilik Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde 1974 yılında master'ını tamamladı. Özel sektörde, genellikle finans kesiminde yöneticilik yaptı. Dergi ve gazetelerde, kitap ve kitabevleri üzerine kılavuz denemeler kaleme aldı, derleme ve seçkilerde çevirmenlik yaptı. İlk üç romanı Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir (Şubat 2001, YKY), Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca (Eylül 2002, YKY) ve Ku(r)şun Lezzeti (Eylül 2003, Sel) ilgiyle karşılandı.

Selçuk Altun Kitapları - Eserleri

  • Ayrılık Çeşmesi Sokağı
  • Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir
  • Buraları Rüzgar Buraları Yağmur
  • Bizans Sultanı
  • Ardıç Ağacının Altında
  • Annemin Öğretmediği Şarkılar
  • Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca
  • Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme
  • Kurşun Lezzeti
  • Senelerce Senelerce Evveldi
  • Kitap İçin
  • Kitap İçin 3
  • Kitap İçin 2
  • Kitap İçin 4
  • The Sultan of Byzantium

Selçuk Altun Alıntıları - Sözleri

  • Kitapçılığın güzel bir yanı da emekliliği yoktur. Doksan yaşında da o işi yaparsın ve kimse seni yaşlı bulmaz. (Ayrılık Çeşmesi Sokağı)
  • Hüzünbaz gözlerindeki buğu perdesini benden iyi kim deşifre edebilirdi ki? Orada derin yalnızlığın soylu gelgitleri saklıydı. (Annemin Öğretmediği Şarkılar)
  • "Romanın finali pek önemli değildir. Çoğunlukla roman ve filmlerin (özellikle polisiyeler) sonu anımsanmaz. Romanın çözüm ve sonuç ko­nuşmaları en ilgisiz ve hayal kırıklığı yaratan kısımlarıdır ... Birkaç saat veya günlüğüne okuduğumuz roman veya izlediğimiz filmin en kalıcı yanları atmosfer, üslup, yol, yolculuk ve içine girdiğimiz dünyanın ken­disidir ... " (Kitap İçin 2)
  • “ Otuz yerine altmışımda emekli olmuşçasına emekli yorgunum. Adresi gizli bir kuytuda sivil yaşama geçerken yaralarımı sarmaya çalışacağım. “ (Senelerce Senelerce Evveldi)
  • Başkaları gitmiş olur gidince Bir sen yakınsın uzakta kalınca Oktay Rıfat (Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca)
  • Aşağıdaki sözcükler sözlüğümüzde yok, benliğimizde var: - Hipomonsteresquipedalofobi: Uzun sözcükler korkusu. - Grafofobi: Yazıya bakma korkusu. - Sofofobi: Öğrenme korkusu. - Verbofobi: Sözcük korkusu. (Kitap İçin)
  • Amasyalı Strabo’ya (MÖ Birinci Yüzyıl) göre ilk nitelikli kişisel kütüphane Aristo’ya (M.Ö. Dördüncü Yüzyıl) aitti. 445,270 satırdan mürekkep 400 kitabı vardı; onları akademisyen öğrencilerine bıraktı. (Kitap İçin 3)
  • Cennete giderim ama cehennemi de götürürüm (Ardıç Ağacının Altında)
  • “Geceleri bazen bir ışık yakıyorsam görmemek içindir.” (Ayrılık Çeşmesi Sokağı)
  • Gerçek hayatınız belki de asla yaşamadığınızdır. (Buraları Rüzgar Buraları Yağmur)
  • Başınıza ne geldiyse kitap okumamaktan, yeterince kitap okumamaktan ve “yanlış” kitaplar okumaktan geldiğini düşünürüm. (Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca)
  • “ Birbirimize tek soru sormamanın güzelliği.” (Senelerce Senelerce Evveldi)
  • Gün saymak yerine yoğun iş temposunun stresinden arınmak için sürekli edebiyat, müzik ve güzel sanatlara sığındım. (Kurşun Lezzeti)
  • “Atatürk’ün sence yaptığı en önemli yanlış neydi?” sorusuyla beni şaşırtmıştı. “Erken ölmek?” (Bizans Sultanı)
  • Yalnızlığımı ikna edip; onu kitaplar, güzel sanatlar ve sevgilimle paylaşmayı denemenin ikinci sınıf bir mutluluk formülü olduğu tedirginliğiyle boğuşmaya başlamıştım. (Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca)
  • Dilimizde yaşayan sözcük sayısı 65.000 civarında olup Anadolu ağızları da katıldığında 100.000 sözcüğe ulaşıyor. Buna karşılık bir Türkçe ortaöğretim kitabında kullanılan ortalama sözcük sayısı 7.000 iken bu sayı Suudi Arabistanda 14.000, İtalya’da 32.000, Japonca’da 44.000 ve maalesef ABD’de 71.000 miş. (Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca)
  • Kuş Uçsa Gölge Kalır (Gülten Akın - YKY), Çalıntı Kitap Deposu (Doğan Hızlan, Kırmızı), Davetsiz İzleyici (Mehmet Ergüven, Agora Kitaphgı“), Ömür Diyorlar Buna (Ayfer Tunç, Can), Toplu Oyunlar 1 (Zeynep Kaçar, Mitos / Boyut), Plevne'de Bir Avustralyalı (Charles S. Ryan, İş Kültür)... (Kitap İçin 2)
  • “Ah bu ayrılık; tırnağın arasına saplı kıymık…” (Kurşun Lezzeti)
  • Bir ney taksimiyle irkildiğimde, beş yaşındaydım. Halama dönüp, "Bu konuşan Allah Baba değil mi?" demişim. (Senelerce Senelerce Evveldi)
  • Dilimin sınırları dünyamın da sınırlarıdır (Annemin Öğretmediği Şarkılar)