Aşk ve İrade - Rollo May Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Aşk ve İrade kimin eseri? Aşk ve İrade kitabının yazarı kimdir? Aşk ve İrade konusu ve anafikri nedir? Aşk ve İrade kitabı ne anlatıyor? Aşk ve İrade PDF indirme linki var mı? Aşk ve İrade kitabının yazarı Rollo May kimdir? İşte Aşk ve İrade kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Rollo May

Çevirmen: Yudit Namer

Tasarımcı: Ebru Demetgül

Yayın Evi: Okuyan Us Yayın

İSBN: 9789756287989

Sayfa Sayısı: 440

Aşk ve İrade Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Dünyaca ünlü psikanalist Rollo May bu kitabında, kayıtsızlığın hakim olduğu şizoid dünyamızda, içi boşaltıp anlamsızlaştırılan bu iki kavramı; aşk ve iradenin gerçek anlamlarını, kaynaklarını ve birbiriyle ilişkisini ortaya koyuyor.

“Günümüzde aşk ve iradeye dair en çarpıcı nokta, geçmişte yaşamın çıkmazlarına bir çözüm olarak görülmelerine karşın, bu kavramların şimdi bizzat sorun haline gelmiş olmalarıdır. Geçmişte kendimizi yönlendirdiğimiz eski mitler ve simgeler yok artık; kaygı kol gezmekte ve biz, birbirimize sıkıca sarılıp, hissettiklerimizin aşk olduğuna kendimizi ikna etmeye çalışıyoruz. İrademizi kullanmıyoruz çünkü bir şeyi veya kişiyi seçersek diğerini kaybedeceğimizden korkuyoruz ve kendimizi şansımızı deneyemeyecek kadar güvensiz hissediyoruz. Birey içe dönmeye zorlanmaktadır; kimlik sorununun yeni bir biçimine saplanıp kalmıştır: Kim-olduğumu-bilsem-bile-bir-önemim-yok.”

(Kitaptan)

“Bilgece, zengin, zeki ve vazgeçilmez. ” –The New York Times

“Dr. May hepimizin hayatını değiştirebilecek bir yoğunluk ve zeka sunuyor. Aşk ve İrade insani mirasımızı ve potansiyelimizi inceleme, onları bağrına basma cesaretine sahip olanların inceleyeceği ve bağırlarına basacağı bir kitap.” –The San Francisco Examiner

“Nefis ve kusursuz bir üslupta yazılmış bu kitap, anlamlı ve yüreklendirici bir içgörüyle dolu mükemmel bir modern hayat ve aşk incelemsi.” –Sun Times (Chicago)

Aşk ve İrade Alıntıları - Sözleri

  • Birey ne yaptığının farkına vardığında devreye giren maksat yönü, onu gelecekteki yeni ve farklı olasılıklara açar, kişisel sorumluluk ve özgürlük öğeleriyle tanıştırır.
  • Victoria dönemi insanı, sekse karışmadan aşkı elde etmeyi aradı; modern insan ise aşka karışmadan seksi elde etmeyi arıyor.
  • Nefret, aşkın zıttı değildir; kayıtsızlık, aşkın zıttıdır.
  • Sisifos miti, insanın kaderini düşünebilecek en katı biçimde sunar ama Camus, o kaderde bile bunun bilinçliliğini kabul etme cesaretindeki insanın erosunu uyandıran, sevilecek bir şey bulur.
  • Ölüm daha güzel koksun diye tabutun üstüne çiçekler atıyoruz.
  • İnsanın hep dışarıdakini, yabancıyı, ondan farklı olanı kötü, kendiniyse meleklerin taraftarı olarak tanımlamak gibi bir eğilimi olmuştur.
  • "Nefret aşkın zıttı değildir, kayıtsızlık aşkın zıttıdır."
  • Eros tutkuyu yitirdi ve yavanlaştı; çocuklaştı, sıradanlaştı.
  • . Depresyon bir gelecek inşa edememektir. ...
  • Ruhuma dedim ki sakin ol. Umutsuz bekle, düşünmeden bekle çünkü daha düşünmek için hazır değilsin.
  • Tümüyle sevmek her şeyin yok olması tehdidini de beraberinde getirir.
  • Aslında insanların sorunlarının inatçı, dik kafalı ve belalı olduklarını görürüz ama değişebildiklerini de görürüz. Bu nedenle onları değiştirenlerin ne olduğunu aramalıyız.
  • Ne yaparım şimdi ben? Ne yaparım ben? Öyleyse hemen fırlayıp sürterim sokaklarda. Saç baş darmadağın. Peki ne yaparız yarın? Ve her günü Tanrı'nın?
  • Hiç ölmeyeceğimizi bilsek tutkuyla sevebi­lir miydik, esriklik mümkün olur muydu merak ediyorum.
  • Ama yine de bilmeliyim. Bilmek tehlikelidir. Ama bilmemek daha tehlikeli..

Aşk ve İrade İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Rollo May okuduğuma bir kez daha pişman olmamanın mutluluğunu yaşıyorum. Kitaptan beklentim çok yüksekti ve beklentimi karşıladığını her sayfayı okurken deneyimledim. Öncelikle kitap Viktorya döneminden, püritenlikten, daimonlardan, erostan, aşk, irade ve arzudan bahsediyor. Ve her birinin detaylı açıklamasını ele alıyor. Viktorya dönemindeki anlayışın seks olmadan aşkı aradığını günümüzde ise aşkın sekse bağlı bir olgu olduğu dönemi değişimine doğru ilerlediğini açıklıyor. Sistemin ve teknolojik imkanların aşkı, seksi mekanikleşen ve insanların hızla tükendiği bir döngünün içine ittiğini açıklamış. Günümüz iliskilerini biraz gözlemleyecek olursak; aşk olgusunun sosyal medya ve çabucak gelişen imkanlar dahilinde zamanında ve sindirerek yaşanmadığını yine aynı şekilde seksin belirlenmiş bir görev veya anlık haz gibi algılandığını hatta kişilerarası sohbette güç göstergesi olarak konuşulduğunu çok çabuk fark edebiliriz. Almak ve vermek arasındaki karşılıklı iliskiyi hiçe sayarak sadece vermek ve iktidari bunun üzerinden bir zemine oturtmak EGO’nun kaçınılmaz tatminine yol açtığını söylememe gerek yok diye düşünüyorum. Aşk ve seks gibi kavramların kısırlaştığı ve biricik duygular olmasına rağmen her bireyde bir öncekinin benzeşmesini artık normalleştiren bir hayata adapte olduk. Bunun normalizasyonunu; ergenlerin seksi ebeveynlerini cezalandırma yolunda birincil amaç olarak görmeleriyle ve daha sonra uyuşturucu ile birleştirmeleri somut bir örnektir. Kitle iletişim araçlarının seksi bir iktidar ve güç olarak yansıtması ve buna dayalı reklamlarla algımızda yanılsamaya sebep olmaları kaçınılmazdır. Örnek verelim dergilerdeki muhteşem vücutlar, kusursuz erkekler ve kadınlar. Hepsini karşılaştırdığımız zaman yüzlerindeki donuk ifadenin aynı olduğunu ve hepsinin aynı prototipte olduğunu fark edebiliriz. Seksin ve aşkın hazır paket gibi sunulması, erkeğin seksi gerçekten arınmış ve saf tutkuyla değil kendini ve erkekliğini kanıtlamak için eyleme dökmesi içi dolu duyguların boşaltılmasına ve anlamsızlaşıyor olmasına neden olabilir. Yapılması gereken şey burada sosyal düzenin duygulanımı elden alan ve teknolojiyi yerine koyan yavan ve anlamsız varoluşa insanları davet eden çağrısına karşı koyabilmektir. Eros, seks değil tam olarak şefkatin kaynağıdır. Sokrates sevgi nedir? diye sorduğunda hocası Diotima’dan alıntı yaparak cevap verir. Sevgi, “ne ölümlü ne ölümsüzdür ikisinin ortasındadır” der. Eros, herşeyi ve herkesi bir araya getiren bir güç her şeyi biçimlendiren bir güç anlamındadır aslında. Eros halindeki aşkın; üretici bir güç olduğunu bu gücün sonsuzluk ve ölümsüzlük olduğunu ifade etmiştir. Eros’un kişinin hem içinde hem dışında olan esas yaratıcı kuvvet olduğunu ve herşeyin insanın kendini neye adadığına bağlı olduğunu dile getirmiştir. Eros kavramı psikolojiye genel giriş dizininde yer almış bunun sebebi Freud’un herşeyi libidoya indirgemek için kahramanca savaşmasında yatıyor. Daha sonraları Freud eros kavramını libidonun karşıt yönü gibi görür. Rollo; Aşk içinde kişinin aşık olduğunda kendi varlığını kaybetme tehlikesi, yeni bir deneyimin yol açtığı sersemlikten ve şoktan kaynaklandığı tanımlamasını yapmıştır. Dünyanın birden bire genişlediğini, bizi daha önce hayal bile edemediğimiz diyarlarla karşılaştırdığını ifade ediyor. Tüm yaşamın amacı ölümdür. Sevgi daha büyük bir savunmasızlık deneyimidir ve insana ölümlülüğü hatırlatır. Daimon-Eros ise; belli bir Tanrı’dan ayrı olarak insanüstü tanrısal etkinlikleri olan kavranılmaz güce verilen isim. Yaratıcı ve yıkıcı olabilir. Daimon varoluşsal gerçekliği anlatır ve varlıktaki kendini onaylama, kanıtlama ve sürdürme dürtüsüdür. Varlık zemininden yükselen bir olgudur. Freud, Erosu ölüm iç güdüsünün karşısında duran ve yaşam için savaşan güç olarak tanımlar. Rollo, amaçlılığın bilincin temelini oluşturduğunu ve arzu-irade sorunu için anahtar niteliğinde olduğunu ifade eder. Amaçlılığın kavramsallaştırarak bilmenin temeli olduğuna vurgu yapar. Her anlamın içinde bir kararlılık yattığını bizim insan olarak bir şeyi amaçladığımız gerçeğini ve anlam amaçlı değilse anlamsız olduğunu bir şeyi istemeden onu bilemeyeceğimizi, bilemediğimiz bir istemenin içeriğinin asla olmadığını söylemiş. Kendi anlamını yaratmakla uğraşmayan bir insanın gerçekliği bilmesi olası değildir. İrade ise, hastanın giderilmesi gereken arzularla mücadelesini içerir aslında bunun git gide büyüyen duygusal boşluğa sebep olduğunu belirtir. Arzulara ket vurmak; hayal gücünün ve düşünsel deneyimin yoksullaşmasına neden olur. Viktorya döneminin insan deneyimini ucuzlaştırdığını ifade etmiş çünkü iradenin insanın efendisi olduğu bir dönem olduğunu söylemiştir. Rollo, arkadaşlık ve aşkın kendimizinkini teslim etmeden ötekinin anlam matriksine katılmamızı gerektirdiğini bilincin bu şekilde netleşip, büyüyüp, anlamlılaştığına değinmiştir. Diğer bir bölümde ise tutkulu aşkın trajik olasılıklara her an açık olduğunu ve Eros’un zekanın tüm kurallarını alt ettiğini söyler ve bunu desteklemek içinde eski bir binayı yeni bir renge boyamanın kendimizi kandırmakla eş değer olduğunu ve temelin yıkılmış olduğunu buna çareler aramak yerine yeni bir binaya ihtiyacımız olduğunu söyler. İnsan gelişiminin hiçbir zaman tek boyutlu olmadığını ifade eder. İradenin arzunun çiçek açmış hali olduğuna ve olgunlaşmış hali olduğuna yer vermiş ve aldırışın kök hali demiştir. Zaten günümüz en popüler psikolojik rahatsızlığı olumsuzculuk ve kayıtsızlıktır panzehiri aldırış etmektir. Yaşama ben değil biz olarak başlarız. Bu kadın ve erkeğin birleşimi ile dünyaya attığımız adımın kanıtlayıcısıdır. Biz olma durumundan ben olma durumuna geçmeden kimlik oluşumu olmaz ve birey kendini gerçekleştiremez. Bedende ilk olan “biz” olsa bile bilinçte ilk olan “ben”dir. Yaşamın değerinin itmekle ya da çekmekle değil sadece birlikte olmakla ortaya çıkacağının farkında olmayan bağımsız insanlarız. Yaşamın değeri bütünleşmede ve birlikteliktedir. Sınırlı olmak iyidir tam tatmin insanın ölümü demektir. Kitabın bir noktasında en etkilendiğim satır şu oldu: “İnsan sevgisi, sevdiklerinin cesetlerine sarılan Atinalıları göz önüne getirince daha değerlidir.” İçinden çok önemli bilgileri ve deneyimleri alıp kendimle özdeşleştirdiğim bir kitap oldu. (Achille)

Aşk üzerine yazılan kitaplarının temeli roman olmadığında o kitap ilgimi çekiyor. Aşk artık duygusal değil bilimsel bir konu. Hoş, gerçek bir aşk kalmadı. En sevdiğim, her şeyim dediğiniz insanlar bile ‘aşk’ adı altında anlamsız ‘taktikler’ üzerine ilerliyor ve bunu doğru buluyor. Sevgiden bir şey görmeyince, geç gördüğünüz olayları dile getirince de suçlu oluyorsunuz. Bunun adı aşk mı gerçekten de? Saçma. Rollo May bu durumun içine bayağı değiniyor aslında. Aşk’a, İrade’ye yönelik araştırmaları ve bu konunun temeline inmeleri çok güzel. 3 bölüme ayırırsak Aşk ve İrade ilk iki bölümü oluştururken, son bölümde bu ikisini tartışıyor yazar. Güzel bir eser çıkarmış ortaya da haliyle. Çok güzel bir soru var aslında temelde. Kitabın da tanıtımında kendine yer ediniyor. Aşk’ı neden kaybettik ve neden bulamıyoruz. İki çeşit insan var. Biri aşkı kaybetmekten yakınır ve onun gerçek olduğunu defalarca hissetmesine rağmen (aynı kişide) bir karşılık alamamasından, sürekli incinmesinden, kendi görmezden geldiği kocaman şeyler varken ufacık şeylerin problem edilmesinden ve istenmemesinden yakınır. Neden bulamıyoruz diyenler ise ikiye ayrılır. Biri aşkından kör olmuş ve gerçekten kendini seveni göremeyen ve değmeyecek insanlar için duygularını feda edenler iken; diğeri ise çok fazla sevilen ama hayalindeki kişi ile karşısındaki kişinin arasında beklentisi ve gururu yüzünden çizgiler çeken ve bu çizgileri ‘beyaz atlı prens’ veyahut ‘İngiltere Kraliçesi’ gelmeden kimseye aştırmayan ve aşkı bulamıyorum diye yalan yere konuşan, vicdanını çoktan öldürmüş, ot gibi yaşayan ve zaman geçtikçe yaptıklarına itten pişman olan grubu oluşturuyor. Kitap güzel bir ilerleme yapmış. Çoğu şey aklıma yatıyor. Her şeyi de olduğu gibi kabullenecek değiliz be ya. Hepimize iyi okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)

Tahlilleri çok yerinde ,kavramları alt başlıklarıyla birlikte ele alışı onu yoğurması harikulade. Finalde ona katılmamak elde değil lakin bahsettiği seviye ve o seviyeyi yakalamış insanlar üst seviye karakterler. Bir kere daireden çıkmış birinin çıktığı daireye dönmesi zaten mümkün değil bilmek tehlikelidir,bilmemek daha tehlikelidir sloganıyla kişi devinimine devam eder. Sonunda ulaştığı yol alice harikalar diyarı olmasa da yol ona aittir. Bu yolun yolcuları azınlıkta olsa niteliksel olarak sayılardan bağımsız ve umut vericidir. Bu bağlamda arayışta olan insanların,zihinlerindeki sis bulutunu dağıtma namına etkili bir eser. (Hakan Dr)

Aşk ve İrade PDF indirme linki var mı?

Rollo May - Aşk ve İrade kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Aşk ve İrade PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Rollo May Kimdir?

Rollo May (21 Nisan 1909 - 22 Ekim 1994), ABD'li varoluşçu psikolog. Varoluşçu felsefenin yanı sıra humanist psikolojinin de önemli isimlerinden biri olarak bilinir. Türkçe'ye Kendini Arayan İnsan ve Yaratma Cesareti isimli kitapları çevrilmiştir. Rollo May, teolog Paul Tillich'in yakın arkadaşlarındandır. Yaratma Cesareti (The Courage to Create) ismini Paul Tillich'in Varolma Cesareti (The Courage to Be) isimli eserine referansla koymuştur.

May, Ohio eyaletindeki Ada'da 1909 yılında doğmuştur. Ebeveynlerinin boşanmasından ve ablasının şizofreni hastası olduğunun anlaşılması gibi olaylar, zor bir çocukluk dönemi geçirmesine neden olmuştur. Klinik psikoloji alanında doktora Columbia Üniversitesi'ndeki Öğretmenlik Yüksekokulu'ndan 1949 yılında almıştır. May aynı zamanda San Francisco'daki Saybrook Lisansüstü Eğitim ve Araştırma Merkezi'nin kurucularından ve öğretim üyelerinden birisidir.

1994'ün ekimindeki ölümünden önceki son yıllarını San Francisco Körfez Bölgesi'ndeki Tiburon'da geçirmiştir.

Rollo May, Amerikan hümanizminden etkilenmiştir ve varoluşçu psikolojiyi başta Freud'unki olmak üzere diğer felsefi yaklaşımlarla birleştirerek yeni bir yaklaşım yakalamaya çalışmıştır.

Aynı zamanda Rollo May, Otto Rank'i varoluşçu psikoterapinin en önemli öncülerinden biri olarak görmüştür. Ölümünden kısa bir süre önce May, Rank'in derslerinin Robert Kramer tarafından derlendiği bir esere yazdığı önsözde, "Otto Rank'i, uzun bir süredir Freud'dan etkilenen büyük ama keşfedilmemiş bir dahi olarak görüyorum." demiştir.

May kişilik gelişiminde bazı "aşamalar" tespit etmiştir:

Masumluk - yeni doğanın ego ve öz bilinçlilik öncesi içinde bulunduğu aşamadır. Masumluk aşamasındaki biri yalnızca yapması gerekeni yapar. Buna karşın, gereksinimlerini karşılayacak seviyeye kadar etkin olan bir iradeye de sahiptir.

İsyankarlık - isyankar insan özgürlüğünü istemektedir; ancak özgürlükle birlikte gelecek olan sorumluluğa ilişkin yeterli bir kavrayış geliştirememiştir.

Karar verme - birey bu aşamada yaşamının, ailesinden daha bağımsız duruma gelmek ve "sıradan aşama"ya geçmek gereksinimini duyduğu bir geçiş aşamasındadır. Bu aşamada birey yaşamında ne istediğine karar vermeli ve isyankarlık çağında duyduğu isyan gereksinimini karşılamalıdır.

Sıradanlık - olağan yetişkin egosunun sorumluluk anlayışını geliştirdiği - yine de sorumluluğu fazla "ağır" bulduğu - ve bu yüzden de uyum sağlamakta ve geleneksel değerlerde bir güvenlik duygusunu aradığı aşamadır.

Yaratıcılık - bireyleşmiş yetişkinlik, varoluş aşaması; kendini gerçekleştirmenin ve basit egosantrikliğin ötesine geçilen aşama.

Yine de, bunlar alışageldiğimiz anlamıyla "aşama"lar değildir. Bir çocuk kimi zamanlar masumluğun, sıradanlığın ve yaratıcılığın niteliklerini taşıyabileceği gibi bir yetişkin de isyankarlık durumunda olabilir. Aşamaların yaşlarla ilişkilendirilmesindeki tek etken önemliliktir. İsyankarlık iki yaşındaki bir çocuk veya bir ergen için diğer yaşlardan daha fazla önem taşımaktadır.

Rollo May Kitapları - Eserleri

  • Kendini Arayan İnsan
  • Yaratma Cesareti
  • Varoluşun Keşfi
  • Aşk ve İrade
  • Özgürlük ve Kader
  • Güç Ve Masumiyet
  • Kafese Konan Adam
  • Psikoterapist ve Mitlere Yolculuk
  • Kaygının Anlamı

Rollo May Alıntıları - Sözleri

  • "Bilinçaltı bir seviyede (rüyalarda ve dil sürçmelerinde ortaya çıkacağı üzere) söylenenin doğru olmadığını bilse de bunu bildiğini bilmeye cesaret edemez." (Kaygının Anlamı)
  • İlginç olan şudur ki, her iki seçenek de -"salt özgür" ve "salt kaderci" - aynı ölçüde tanrıyı oynamaya işaret eder, çünkü kibirli bir tavırla şu ikilemin varlığını reddediyoruz: insan olarak büyük potansiyelimiz ve kaderimiz. (Kafese Konan Adam)
  • Ne Kierkegaard ne de Nietzsche bir akım başlatmakta ya da yeni bir sistem kurmakla ilgili en ufak bir niyet taşımıyorlardı; bu düşünce onlara hakaret olurdu. Her ikisinin de savunduğu şey Nietzsche’nin sözleriye şudur: “Benim peşimden değil, kendi peşinden git!” (Varoluşun Keşfi)
  • "Bugünün değişen dünyasında sıradan stres ve gerilimler öyle bir hal almıştır ki, kaygı ile yüzleşme ve bunu bir şekilde çözme ihtayacını duymayan kişi sayısı yok denecek kadar azdır." (Kaygının Anlamı)
  • Nefret, aşkın zıttı değildir; kayıtsızlık, aşkın zıttıdır. (Aşk ve İrade)
  • Analizdeki kritik nokta, serbest çağrışımlarından birinde "Tanrı için şeytan bir isyankardı" ifadesiyle birlikte geldi. Keyif içinde şu ifadeleri tekrarladı: "Kurtarıcı şeytan! İsyankar şeytan!" (...) Şeytanın Lucifer biçiminde cennetten kovulduğunun ve varlığını isyan ettiği şeye borçlu olduğunun altını çizdi. (Psikoterapist ve Mitlere Yolculuk)
  • "Hâlâ "zihin sağlığı demek, kaygı olmaksızın yaşamak demek" şeklindeki mantık dışı bir ifadeye inancımızı sürdürüyoruz." (Kaygının Anlamı)
  • Yaratıcı süreç, biçim için duyulan bu tutkunun dışavurumudur. Parçalanmaya karşı bir mücadeledir yaratıcı süreç: Uyum ve bütünleşmeyi doğuracak olan yeni varlık türlerinin varoluşa getirilmesi mücadelesi. (Yaratma Cesareti)
  • Varolma cesaretiniz yoksa, kendi varlığınızı yitirirsiniz. (Varoluşun Keşfi)
  • Özgürlük daima "mümkün "olan"la ilgilidir, bu da Özgürlüğe esnekliğini, çekiciliğini ve tehlikelerini verir. (Özgürlük ve Kader)
  • "İnsanları güçsüzleştirdikçe şiddet duygularını kontrol etmekten çok arttırırız. Toplumdaki şiddet olayları büyük ölçüde özsaygılarını oluşturmaya, kendilerinin ne kadar önemli olduğunu göstermeye çalışanlar tarafından yapılır." (Güç Ve Masumiyet)
  • “Bir olasılığı gerçekleştirmenin söz konusu olduğu her an kaygı vardır..” (Kaygının Anlamı)
  • "Ve Yaşam'ın ta kendisi bana bu sırrı söyledi. 'Bak' dedi Yaşam, 'Ben kendimi daima aşmakla yükümlüyüm.’’ (Varoluşun Keşfi)
  • Hayatında yer alan sayısız belirleyici kuvvetin bilincine vardıkça, daha da özgürleşir. (Kafese Konan Adam)
  • "...verdiği cevapların sorulan sorularla bir ilişkisi yoktu. Bu durum aşırı ve kalıcı şekilde olursa şizofreninin bir türüdür. Fakat günümüzde buna politika denir. " (Güç Ve Masumiyet)
  • "Ebedi anksiyete özgür insanın kaderidir." (Özgürlük ve Kader)
  • Neşe, kazanılan güç hissinin semptomundan başka bir şey değildir. (Varoluşun Keşfi)
  • Yalnızlık bir bağlamda dürüstlüktür. Dürüstlükle kendimizi genel kitleden ayırır, konformizmden kurtulursunuz. Dürüst olmak, kendinizi bireyleştirmek bakımından yalnız olmaktır, kendiniz ve yalnız kendiniz olmak için o âna sarılırsınız. Kendi olmakta başlangıçta bir yalnızlık vardır; kendi öz merkezi olmaktan söz ediyoruz. (Özgürlük ve Kader)
  • "Note the startling regularity through history with which society martyrs the rebel in one generation and worships him in the next. Socrates, Jesus, William Blake, Buddha, Krishna — the list is as endless as it is rich." (Güç Ve Masumiyet)
  • Gabriel Marcel, modern insanın en tipik özelliğinin, ontoloji duygusunu bastırmak, kendi varoluşunun farkındalığından kaçmak olduğunu söyler. (Kafese Konan Adam)