Atatürk Ne İdi? - Falih Rıfkı Atay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Atatürk Ne İdi? kimin eseri? Atatürk Ne İdi? kitabının yazarı kimdir? Atatürk Ne İdi? konusu ve anafikri nedir? Atatürk Ne İdi? kitabı ne anlatıyor? Atatürk Ne İdi? PDF indirme linki var mı? Atatürk Ne İdi? kitabının yazarı Falih Rıfkı Atay kimdir? İşte Atatürk Ne İdi? kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Falih Rıfkı Atay

Yayın Evi: Pozitif Yayınları

İSBN: 9789756461938

Sayfa Sayısı: 174

Atatürk Ne İdi? Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kurduğu Cumhuriyet ile adını tarihin şanlı sayfalarına yazdıran, Türk'ün ne olduğunu dünyaya gösteren olağanüstü şartlarda ortaya çıkmış sıra dışı bir liderdi Atatürk. O, işgal edilmemiş yeri, zaptedilmemiş toprağı kalmayan bir milletin küllerinden doğmasına önderlik etti.

Büyük başarılara imza atmış Atatürk hakkında birçok kitap ve makale yazıldı. Atatürk hakkında her şey etraflıca tartışıldı, hâlâ tartışılıyor. Bu yazılanların birçoğu ancak Atatürk öldükten sonra yazıldığı için, Falih Rıfkı gibi onu tanıyanların ilk elden verdiği bilginin kıymet-i harbiyesi daha önemlidir.

Atatürk Ne İdi? Alıntıları - Sözleri

  • Bilmeyenin elinde oy pusulası yalnız faydasız değil, tehlikelidir de!
  • Demek bir kuşak bir toplumu kökten değiştirmeye yeter.
  • Atatürk'ün değiştirdiği bu idi: Bizi toplum içinde toplum olmaktan kurtarmak!
  • Sağ sol korkusu içinde devrimci Mustafa Kemal'in elindeki malzemenin, maddi manevi imkanların yüz misli ile onun yaptıklarını bile koruyamıyoruz. O bir kurtarıcı idi. Bizler koruyucu bile olamadık.
  • Bir Anayasa yapmışlardı, bizim Anayasa gibi! Anayasa prensipleri ilerici, medeniyetçi ve sosyal adaletçi idi, bizim Anayasa gibi. Şeriatçılığa karşı idi, bizimki gibi! Ama partileri yöneten aydın takımı namuslu ve karakterli idi. Anayasa perinsiplerine inanmışlar ve onlar üstünde birleşmişlerdi. Hiç bir taviz vermelerine ihtimal yoktu. Oy için orman değil, bir fidan dalı feda edilmez.
  • Biz yalnız kendimize hak veren, başımıza gelenlerden bizden olmayanları sorumlu tutan pek tuhaf bir milliyetçilik "peyda ettik." Bu milliyetçiliğin mayası "gâvur düşmanlığı" dır. Ehl-i kitaba "kâfir" denmeyeceğini bile düşünmeden bütün batıya ve içeride dinimizden hattâ Müslüman olup da mezhebimizden olmayanlara "gâvur" damgasını vurur, ne çektikse onlar yüzünden çektiğimizi sanırız.
  • Şimdi şu tezatlara bakınız: Cumhuriyet rejiminin bir okulunda öğretildiğine göre resim haram. Güzel Sanatlar Akademisinde ise hem resim hem heykel dersi var. Cami vaazına göre bir erkek dört kadınla evlenebilir. Cumhuriyet kanunlarına göre bir erkek bir kadından fazla alamaz. Vaazcıya göre bir Müslüman erkek bir hıristiyan kadını dinine çevirdikten sonra alabilir. Medeni Kanuna göre bir Müslüman kadın bir Hıristiyanla evlenebilir. Hocaya göre kadın çarşaf giymeli ve topuğuna kadar örtünmelidir. Cumhuriyet mahkemelerinde ise kadın yargıç hüküm verir ve kadın avukat suçluyu savunur. Hocaya göre içki içen cehenneme gider. Bizzat Cumhuriyet devleti kendi fabrikasında rakı ve şarap yapıp satar. Hiç birinin Tanrı birliği, onun Peygamberi Muhammed olduğu ile, namazla, oruçla yani Müslümanı Müslüman eden şeylerle ilgisi yok.
  • Bir topluma danışılma hakkı tanınmadan onu eğitmek gerektir. Oy kulübelerinden önce okullar kurulmalıdır. Bilmeyenin elinde oy pusulası yalnız faydasız değil, tehlikelidir de!
  • "Beşeriyetin hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir uzvu addetmek icabeder. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün aza müteessir olur."
  • Sağ sol korkusu içinde devrimci Mustafa Kemal'in elindeki malzemenin, maddi manevi imkânların yüz misli ile O'nun yaptıklarını bile koruyamıyoruz. O bir kurtarıcı idi. Bizler koruyucu bile olamadık.
  • "Bir adam ki, memleketin ve milletin saadetini düşünür, o adamın kıymeti büyüktür. Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi ancak şahsiyeti ile kaim gören adamlar, milletlerinin saadetine hizmet etmiş sayılmaz. Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkanlarına nail ederler. Kendi gidince terakki ve hareket durur zannetmek bir gaflettir."
  • Geri ve gerici, bir ülkede düzeni yıkmak isteyenlerin kolayca sömürdüğü en verimli kaynaktır.
  • -Bir millet bütün vasıtalarından mahrum edilse dahi kendini kurtaracak vasıtaları yaratabileceğini Atatürk öğretmiştir.
  • - Şunu itiraf etmeliyiz, demişti, eğer hiç birimiz olmasaydık, Atatürk yapılanı gene yapardı, ama o olmasaydı hiç birimiz yapamazdık."
  • Atatürk'ün yolu insanı yalnız maddece değil, kafaca vicdanca kurtarmaktı.

Atatürk Ne İdi? İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Mustafa Kemal Atatürk: Eserin ilk 35-40 sayfasından sonra Mustafa Kemal Atatürk hakkında pek bir bilgi verilmiyor. Belki de yaptıkları ile diğer milletlerin yaptıklarını karşılaştırmak amacıyla Rusya-İsrail ülkeler hakkında bilgiler ve Osmanlı çöküş nedenleri sıralanıyor. Ayrıca bir ara Bülent Ecevit-CHP sorunu olduğu anladığım bir takım olaylara cevap niteliğinde yazıda var. Aslında okumazsanız pek bir kaybetmeyeceğiniz bir eser. Ama 35-40 sayfasında da bilmediğim bilgileri içeriyor. Özellikle 30 yıllarda gazeteciye verdiği demeçte ilerleyen zamanlarda Avrupa’da nelerin olabileceğini ve aslında gerçek düşmanın kimin olduğunu nokta atışı bir şekilde belirtiyor. Zaten o zaman ki Atatürkçülük veya Kemalizm (şu anda sadece Kemalizm) felsefesini, yani tam bağımsızlık, çağdaşlık, asla bir an bile durmadan daima ileriye dönük bir yaşam biçimi, devletin laik bir yapıda olması ilkesi, vicdan özgürlüğü, müsbet ilimlere dayanan bir eğitim, vicdan ve kafa hürriyeti içerisinde yaşayan bir halkın olması gerektiğini eserin hemen hemen her yerinde görebilirsiniz. Sonuçta Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet ve devrimleri ile birlikte, memleketi ve milleti gerilikten kurtarmış, yeni bir devlet ve toplum yapmaktan O’nu alıkoyan tüm engelleri kaldırıp, bütün imkanlar elinde varken tahta geçip saltanat sürmek istememiş, idealleri uğruna şanını, şerefini, hayatını da feda etmeyi milleti için göze almıştır. Ruhu şad olsun. (Cenk Çakır)

1923'ten 1938'e kadar Atatürk'ün yanında olan Falih Rıfkı'nın kaleminden Atatürk.Mutlaka okunması gereken bir eser. (Burak CAN)

Kitabın adı "Atatürk Ne İdi?", kitabın içeriğinde Atatürk yok. Falih Rıfkı'nın okuduğum 4. eseriydi. En kötüsü, en gereksizi, en alakasızı buydu. Hayal kırıklığına uğradım. Tavsiye etmiyorum. Amacınız Atatürk'ü Falih Rıfkı'dan öğrenmek ise yazarın Çankaya kitabını okuyabilirsiniz. Çankaya'sı çok güzel, müthiş bir eser. (Okan Yılmaz)

Atatürk Ne İdi? PDF indirme linki var mı?

Falih Rıfkı Atay - Atatürk Ne İdi? kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Atatürk Ne İdi? PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Falih Rıfkı Atay Kimdir?

Falih Rıfkı Atay (1894, İstanbul - 20 Mart 1971, İstanbul), Türk gazeteci, yazar, milletvekili.

Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerindendi. İzmir'in kurtuluşundan sonra Mustafa Kemal ile tanışıp dostluğunu kazanan Falih Rıfkı, özellikle Atatürk'ü yakından tanıtan anılarıyla ünlendi. 1923-1950 yılları arasında milletvekili olarak siyasette yer aldı. Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'e yakınlığı nedeniyle çok önemli olaylara tanıklık etmiş ve kişisel tarihi cumhuriyet tarihi ile özdeşleşmiştir.

Sakarya ili Kaynarca ilçesi Büyükkaynarca köyünden İstanbul'a yerleşmiş bir ailenin çocuğu olan Falih Rıfkı Atay 1894 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Hoca Hilmi Efendi, annesi Huriye Cemil Hanım idi.

Ortaokulu Mekteb-i Tahsil Mektebi'nde lise öğrenimini Mercan İdadisi'nde tamamladı. İdadide edebiyat öğretmeni olan Celal Sahir Bey (Erozan) ile kendisinden bir ileri sınıfta okuyan Orhan Seyfi (Orhon), edebiyat zevkinin gelişmesine yardımcı oldu. II. Meşrutiyet'in ilanı edildiği 1908 yılında girdiği Darülfünun Edebiyat Fakültesi'ni 1912'de bitirdi.

1911'de ilk yazıları, Servet-i Fünun dergisinin genç yazarlara ayrılan ek sayfalarında yayımlandı. Tecelli (1911) dergisi ile Süleyman Bahri'nin yönettiği Kadın (1912) dergisinde Cenap Şahabettin ile Ahmet Haşim'in eserlerini hatırlatan şiirleri çıktı. 1912'den itibaren Tanin gazetesinde düz yazılar yayımladı.

1913'te memuriyet hayatına başlayan Falih Rıfkı, Sadaret ve Dahiliye Nazırlığı kalemlerinde çalıştı. Dahiliye Vekili Talat Paşa ile birlikte resmi görevle Bükreş'e gittiğinde Tanin Gazetesi'ne röportajlar gönderdi. Bu dönemdeki yazıları, Türkçülük ve Türkçecilik akımlarının etkisini taşıyordu.

I. Dünya Savaşı'nda yedek subay olarak Suriye'ye gitti ve Cemal Paşa'nın özel katipliğini yaptı. Suriye ve Filistin'deki savaş anılarını Ateş ve Güneş (1918) kitabında topladı. Cemal Paşa'nın Bahriye Nazırı olması üzerine Kalemi Mahsusa müdür yardımcılığına getirildi (1917).

1918'de Ali Naci (Karacan), Necmettin Sadık (Sadak) ve Kazım Şinasi (Dersan) ile birlikte Akşam Gazetesi'ni kurdu. Gazetede, Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen yazılar yazdı. Damat Ferit Paşa hükümetinin vatanseverleri yargılamak üzere kurduğu, halk arasında "Kürt Nemrut Mustafa Divanı" diye anılan mahkemede Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen yazıları nedeniyle idamı istenerek yargılandı. İkinci İnönü Muharebesi'nin kazanılması üzerine Divan-ı Harp tutumunu değiştirince idamdan kurtuldu. 10 Eylül 1922'de Anadolu'ya geçti.

Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen yazılarını Tanin ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde sürdürdü. Savaşın ardından Tetkik-i Mezalim Heyeti'nde görevlendirilen Falih Rıfkı, Halide Edip, Yakup Kadri, Mehmet Asım ile birlikte Yunan ordusunun yakıp yıktığı yerleri saptamak üzere tüm Batı Anadolu'yu dolaştı.

1923'ten TBMM'ye girdi ve aralıksız 27 yıl milletvekilliği yaptı. 1923-1927 arasında Bolu , 1927-1950 arasında Ankara milletvekili olarak mecliste yer aldı. Bir yandan da çeşitli tarihlerde Hakimiyet-i Milliye, Ulus, Milliyet gazetelerinde başyazarlık yaptı. Köşe yazılarında Atatürk devrimlerini ve batılılaşmayı savundu. Yeni Türk Alfabesinin hazırlanması ve uygulanması sırasında Dil Encümeninde görev aldı. Ulus gazetesinin başyazarlığını yaptığı dönemde Ankara şehir planı jürisinde üyelik ve İmar Komisyonunda başkanlık yaptı. Bu dönemde 1937 yılındaki Trakya Manevraları'na katılmıştır.

İzmir'in kurtuluşundan sonra tanıştığı Mustafa Kemal'in dostluğunu kazandı ve bu döneme an ilişkin anılarını Atatürk'ün Bana Anlattıkları (1955), Çankaya (1961) ve Atatürk Ne İdi? (1968) adlı kitaplarda topladı. Atatürk'ün çok yakınında bulunması ve önemli olaylara tanıklık etmesi yapıtlarına ayrı bir önem kazandırdı.

Demokrat Parti'nin 1950'de iktidara geçmesinden sonra Dünya gazetesini kurarak (1952) muhalefete geçti; yeni iktidara karşı Atatürk devrimlerini savundu. Ölünceye dek bu gazetenin başyazarlığını sürdürdü. 20 Mart 1971'de kalp krizi sonucu İstanbul'da hayatını yitirdi. Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

Falih Rıfkı Atay, gezi yazılarını ve anılarını topladığı kitaplarıyla Cumhuriyet döneminde bu türlerin ilk özgün örneklerini verdi. Zeytindağı (anı-1932, 1964), Faşist Roma, Kemalist Tiran, Kaybolmuş Makedonya (gezi-1930) ve Pazar Konuşmaları (fıkra-1966) başlıca yapıtlarıdır.

Atay, sağlam, çekici anlatımı ve duru Türkçesiyle basının en usta kalemlerinden biriydi. Türkçeyi süssüz, sanatsız ama etkin kullanmayı amaçladı. Siyasi konuları işleyen fıkra ve başyazılarıyla tanınan Atay gezi, anı, makale ve sohbet türlerinde birçok kitap yayımlamıştı; Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerindendi.

Eserleri

ANI : Ateş ve Güneş (Suriye ve Filistin savaş anılan, 1918),

-Zeytindağı (1932),

-Atatürk'ün Bana Anlattıkları (1955),

-Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri (1955),

-Çankaya (1961),

-Batış Yılları (1963),

-Atatürk'ün Hatıraları (1914-1919)

-Atatürk Ne İdi? (1968)

Gezi : Faşist Roma, Kemalist Tiran,

-Kaybolmuş Makedonya (1930),

-Deniz Aşırı (1931),

-Yeni Rusya (1931),

-Moskova-Roma (1932),

-Bizim Akdeniz (1934),

-Taymis Kıyılan (1934),

-Tuna Kıyıları (1938),

-Hind (1944),

-Yolcu Defteri , (1946),

-Gezerek Gördüklerim (1970).

Fıkra: Eski Saat (1933),

-Niçin Kurtulmamak (1953),

-Çile (1955),

-İnanç (1965),

-Kurtuluş (1966),

-Pazar Konuşmaları (1966)

İnceleme:

-Başveren İnkılapçı (Ali Suavi Üzerine, 1954),

-Atatürkçülük Nedir (1966),

-Londra Konferansı Mektupları (1933),

-Türk Kanadı (1941),

-Kanat Vuruşu (1945)

Monografi: Babamız Atatürk (çocuklar için, 1955)

Falih Rıfkı Atay Kitapları - Eserleri

  • Zeytindağı
  • Çankaya
  • Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin
  • Babanız Atatürk
  • Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri
  • Ateş ve Güneş
  • Batış Yılları
  • Atatürkçülük Nedir?
  • Kurtuluş
  • Atatürk Ne İdi?
  • Atatürk'ün Hatıraları (1914 - 1919)
  • Baş Veren İnkılapçı
  • Ankara
  • Tuna Kıyıları
  • Ateş ve Güneş - Zeytindağı
  • Gezerek Gördüklerim
  • Bayrak
  • İnanç
  • Londra Konferansı Mektupları
  • Roman
  • Pazar Konuşmaları
  • Tarihe Düşülen Yazılar
  • Babanız Atatürk- Bayrak - Atatürkçülük Nedir - Atatürk Ne İdi
  • Eski Saat
  • Taymis Kıyıları
  • Faşist Roma Kemalist Tiran Ve Kaybolmuş Makidonya
  • Çile
  • Türk Kanadı
  • Niçin Kurtulmamak?
  • Bizim Akdeniz

Falih Rıfkı Atay Alıntıları - Sözleri

  • Demek bir kuşak bir toplumu kökten değiştirmeye yeter. (Atatürk Ne İdi?)
  • Ne güzel ölüm saati idi. Acaba bu mukaddes gafleti bir daha tadabilecek miyim? (Gezerek Gördüklerim)
  • Bir topluma danışılma hakkı tanımadan onu eğitmek gerekir. Oy kulübelerinden önce okullar kurulmalıdır. Bilmeyenin elinde oy pusulası yalnız faydasız değil, tehlikelidir de! (Atatürkçülük Nedir?)
  • Her millet, eğer bir refah hissesi istiyorsa, bunu ancak kendi fedakarlığı, kendi alın teri, kendi aklı ve ilmi ile elde edebilir. (Londra Konferansı Mektupları)
  • Evet, on dokuzuncu yüzyıl başından beri bir türlü Batılaşamıyoruz ama Doğulaşma fırsatı bulduk mu, yatağını bulmuş su gibi, sevinçten köpüre köpüre akıyoruz. (İnanç)
  • "Metin Toker , Cezayir, Mısır ve Irak ülkelerini dolaştıktan sonra Türkiye kapısından içeri girdiği vakit nefesini güç tutup : - Sen nur ol Atatürk, diye bağırır." (Ankara)
  • "Ben ordunun kayıtsız şartsız, bütün esrarı ile Alman askeri heyetine teslim edilmesinden çok teessür duymuştum. Daha karar verilmezden önce bu vakayı tesadüf eseri öğrendiğim vakit, sesimin erişebileceği makamlara kadar itirazlarda bulunmayı vazife saymıştım. İtirazlarıma hiç kimse cevap vermedi, cevap vermeye lüzum dahi görmedi." (Atatürk'ün Hatıraları (1914 - 1919))
  • Çocukken gazetelerde kırk yaşlarında bir adamın ölüm haberini okurken rahatlık duyardım. Yılların gelecekleri insana ne kadar uzak, geçmişleri ne kadar yakın gelir. (Gezerek Gördüklerim)
  • "Ne mutlu Türk'üm diyene!" (Babanız Atatürk)
  • "Güzel bir hayat; zamanı düşündürmeyen, ondan ne bıktıran, ne de onu aratan yaşama sanatıdır." (Pazar Konuşmaları)
  • Tahmin edersiniz ki fikir hazırlıkları, seferberlikte as­ker toplamak için davul zurna ile temin edile­mez. Fikir hazırlıklarında tevazuyla çalışmak, kendini silmek, karşısındakine samimi bir kanaat ilham etmek lazımdır. (Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin)
  • “Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı'nın, vicdanımızı ve kafamızı Doğu'nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz.” (Çankaya)
  • Yeni zamanın adamı, biten bir alemi tamire değil, başlayan bir alemi inşaya uğraşan inkılapçıya denir. (Londra Konferansı Mektupları)
  • Kendini zayıf ve aciz gören insanlar nispeten kuvvetli, azimli insanlardan merhamet dilendikleri zaman kendilerine acındıracaklarına kani olmak için bilmem ne histe ne karakterde olmalıdır. (Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin)
  • Öyle bir nehr-i muazzam gibi cûş etmişsin Fakat eyvah çorak yerde akıp gitmişsin! (Atatürkçülük Nedir?)
  • "Hepsi inkılap uğrunda ölmekten söz ederken Mustafa Kemal: -Mesele ölmekte değil,ölmeden idealimizi gerçekleştirmektedir,diyordu." (Çankaya)
  • Yaşarken, yenilmeyen Atatürk'ün, öldükten sonra yenileceğini zannedenlere şaşıyorum. (Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri)
  • "Mesele sık sık imkânsızlık hali bağlayan güçlüklerde değil, karar vermekte ve iradeyi kaybetmemekte idi." (Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri)
  • Ve nihayet şeref, zillet, kusur veya isabetleri ile mazi ölmüştür. Biz istikbalden mesulüz: Bugünün adamlarına yalnız onun zaruretlerini münakaşa etmek, Balkan hürriyetlerini elbirliği ile müdafaa imkanları aramak vazifesi düşüyor. (Tuna Kıyıları)
  • Ne çare ki vatanın kaderi vatanseverlerin değil, kendilerinden başkasını sevmeyen politikacıların elinde! (İnanç)