Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin - Ahmet Erhan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin kimin eseri? Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin kitabının yazarı kimdir? Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin konusu ve anafikri nedir? Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin kitabı ne anlatıyor? Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin PDF indirme linki var mı? Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin kitabının yazarı Ahmet Erhan kimdir? İşte Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ahmet Erhan
Yayın Evi: Bilgi Yayınevi
İSBN: 9789754943419
Sayfa Sayısı: 88
Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
..."Ahmet Erhan, abartmasız üretken ve verimli bir ozan. 1981-92 yılları arasında sekiz kitabı yayımlanmış. Üstelik ilk kitabı 'Alacakaranlıktaki Ülke'den son kitabına kadar şiirini geliştirebilmiş ender ozanlardan biri. Öyle sanıyorum ki, bu dönemin ozanları arasında, tartışmasız genel kabul görebilecek en önemli ve en çok kendisi olabilen ozanı Ahmet Erhan'dır."
- Kemal Gündüzalp-
(Arka Kapak)
Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin Alıntıları - Sözleri
- Yüreğimde hiç bir şey yapamamanın boşluğu ve çok şey yapmanın yorgunluğu var.
- Gel ey Yalnızlığım benim! Açıp da solmayan gülüm! Doldurdum bir vazoyu seninle Suyunu yeniledim, Kokunu öptüm...
- Acı, bir ırmak gibi Doluyor yüreğime.. Bardaktan boşanırcasına ağlamak istiyorum. Beni artık ne çiçekler, Ne de çocuklar kurtarır.
- Akdeniz susuyor. Susuyor turuncu, Susuyor yeşil. Bir yaşam ki nasıl Ancak kendiyle tanımlanır, Bir insan ki nerede, Artık herşeye razıdır. Orada dursun dünya!
- acımı anlamıyor musun yüzümden?
- 1 Acı, bir ırmak gibi Doluyor yüreğime Bardaktan boşanırcasına ağlamak istiyorum Beni artık ne çiçekler Ne çocuklar kurtarır Ne de o her gün Yinelenen doğum. Fırtına ektim Rüzgar biçtim şu dünyada. Acı, tepeden tırnağa acı çekiyorum Ey, yüreğimde hep ölüme doğan İsa! Haydi, yeniden çarmıha geril Bu son ölümün olsun Ve bir daha doğma! 2 Öldürmeyeceğim kendimi Ama, keşke öldürseydi diyeceksin bana. Öldürmeyeceğim kendimi Ama, bir ağıt yakmak Gelecek içinden; Aklımı yakıyorum çünkü ben Yaşanmış, yaşanacak bütün günlerimi. İntihar diye bir şey Yok bu dünyada Ölümle biten bir intihar yok Asıl intihar Gün gün yaşamakta Öldürmeyeceğim kendimi Ama; keşke öldürseydi Diyeceksin bana. 3 Yüreğime bir tanım Bulabilmek için Yollara vurdum kendimi, Dillere düştüm. Ben hangi yalnızlığın tarihi, Hangi umudun Tarih öncesiyim? Birbaşıma kalakalmışım uzak, Uzak ufukların sonsuzluğunda Kollarım ardına kadar Dünyaya açık. Ama yaşamımda ne bir esinti Ne de bir Yangın var artık. 4 Ey taşlar! Ey, Karşımda susan dünya! Ey, bütün ölümlerime Gebe kalan deniz! Yağmurun bile İzi kalır toprakta. Havada çiçeğin kokusu Yel vurdukça tüter. Değil mi ki Ufuk çizgilerinin bile Bir sınırı var Değil mi ki Artık ne topraklar, ne sular Beni sarmalayacak. Gitsem, kendime Gideceğim bundan böyle; Kalsam, bir uçurum Kendi derinliğiyle dolacak. Yaşamı da, ölümü de Tutmayacak yüzüm benim Yüzüm benim, yüzüm benim Dalacak bir yol gibi Kendi çizgilerine - Kim bilir nereye? 5 Bütün kapıların Dışına kovuldum. Taşlandım kahve masalarında. Şimdi ben, ıslak bir toprağın Tüten buğusuyum; Kendine bakan bir aynayım Ben bu dünyada. Bütün kapıların Dışına kovuldum. Yüreğim, kurtarılmış bir Bölgedir şimdi. Yaşamak eğer Gerçekten bir savaşsa, Kalkana ve mızrağa Çevirdim de dilimi Omuzlarımdaki Apoletlerden oldum. 6 Her denizin bir kıyısı, Her insanın Bir boyutu varmış. Ölüm araya girmeye görsün Bütün hücrelerini Bir kapıya döndürüp beklesen de Açan olmazmış. Gel ey Yalnızlığım benim! Açıp da solmayan gülüm! Doldurdum bir vazoyu seninle Suyunu yeniledim, Kokunu öptüm. 7 Beynimle yüreğimin Arasında ırmaklar akar Her sabah Boğulurcasına uyanmam bundandır. Azraili yoldaş bilip, Yeniden doğanım ben. Her susayışım çöl, Her boğuntum Çağlayanlar boyuncadır. Çırpınsam da çıkamam Kendi eksenimden. 8 Çiçeksiz bir dal gibiyim Susuz ırmak yatağı... Varlığım soyutlandı Bütün anlamlarından. Gün gelir çekip giderim Avuçlarıma alıp da aklımı Çığlık çığlığa Bu sokaklardan. 9 Yüreğimi dünyaya karşı Bir kalkan bilirken Son burcu da çökertildi İçimde bir kalenin. Aklımın ovalarını yeniden Ölçüp biçmem gerekiyor şimdi Kimsesiz ve dingin. Bu sorular tufanında Tutunacak dalım değil, Bir tek yaprağım bile kalmadı sanki. Ne bir kıpırtı var havada Ne de sularda Yeniden doğuşların cenini. 10 Dünya kendine döner Ben kendime dönerim. Aklın dizginlerini çözdüm, Yüreğin köprülerini attım Savaşlara girdim Yenik, umarsız Bana bir yara kaldı Bir de yaşama isteği Belli belirsiz. 11 Bir şiire başlamadan önce Nokta koymayı öğrendim; Yeni başlanmış bir şeyi Yitirilmiş görmeyi Tufanlar da istemiyorum artık Bir dünya kuruyorum kendime Devinimsiz, duruk. Aklımı da kovuyorum cennetlerimden Yüreğimi de şimdi. Gün ışığıdır beni kör eden Yağmurlardır yaralayan Ve eve döner gibi yapıp, Kendime döndüğüm her akşam Anladım, yüreğimde doldurulmamış Uçurumlar olduğunu Karşılıksız sorular göveriyordu. Aklımın geniş ovalarında. İşte bir zamanlar Denize kavuşan ırmak Şimdi gerisin geri dönüyor Kaynağına 12 Yalazlanıyor deniz Önce usul usul Sonra gürül gürül.. Uçurumlar açılıyor derin. Dağlar yükseliyor yüce. Oturmuşum bir kayanın üstüne Akdeniz'e bakıyorum Kendime bakar gibi Mavi bir aynadaki gençliğime.. Ne söyledim, ne yazdımsa bu dünyada Ne yitirdim, ne buldumsa Bir derin iç çekişin Bağrında eridi. Bütün nesneler tek bir ses olarak Bağırıyor bana: - Bitti artık, Artık her şey bitti! 13 Ardımda kalan Bütün köprüleri bir bir yaktım Geri dönemem artık Namludan çıktı kurşun. Ne çok yürüdüm şu dünyada Ne kadar az yol aldım Acının alfabesindeyim daha. Geri dönemem artık Bir çizgi gibi uzar giderim Anlamsız, kimsesiz Ve soluk. 14 Acımı Anlamıyor musun yüzümden? Yüreğimi yansıtan Bir aynaya döndü. Aklımdan Azat oldu da dillim Yaşamın arkasından konuşarak Özgürlüğünü kanıtlıyor şimdi. Acımı Anlamıyor musun yüzümden? Bir kez olsun duy beni Sözcükler Araya girmeden! 15 Bir gün gelir de Ölüme yenilirsem eğer - Yenileceğim demiyorum Yenilirsem eğer - Deyin ki, erlerindendi Eşit olmayan bir savaşın Kılıcı sözcüklerdi, Kalkanı sevgiler... 16 Dağlar sesimi tutar Dağıtıp, parçalar ovalar Acılar niye benim Üstüme kanat gerer Ne dünya kadar yaşım Ne göklerden akranım var Urganlar da kendini boğar Göreceksiniz bir gün Bütün uçurumları böler Köprüleri sevginin. 17 Kendi rengini yadsıyan Bir bayrak gibi Dürüp,katlıyorum yüreğimi. Ne kaldı konuşacak, Ne vardı ki? Yücelerde seyrettim Uzun bir zaman; Gönderlere çekildim Ve anladım ki, Doruktur asıl uçurum Odur insanı boğan. 18 Ben mi yanıldım, Yoksa dünya mı bilmem? Bir yerlerde tökezledim Ama düştüm diyemem. Yağmur boğulmaktan söz eder şimdi bana Güneş çekip gitmekten. Beni kurtarmak için Pamuk iplikleri uzanır Uçurumlarıma... Sevgili dünya, Ne petekle balım kaldı, Ne derilecek çiçeğim Salıver artık beni Kopar dizginlerimden! 19 Gün akşama kavuşur Dünyadan el ayak çekilir Bütün görüntülerimi yitiririm birden. Aynalara baka baka Unuturum yüzümü Her şiirde biraz daha Koparım sözcüklerden Gün akşama kavuşur Kapılar sürgülenir Evler mezar taşıdır artık Sokaklar teneşir… Ey yankısız ses Ey devinimsiz tufan! Ölüm nedir? 20 Uzun dinginliklerden Sonra gelen fırtına Taş taş üstünde koymamaya yeminli Dönüp dolaşıp geldiğim Bu kör noktada Kırılıyor gülüşüm Bir bardak gibi. Ölüm kapıyı çalınca Söylenmedik bir sözüm kalmayacak Ve bu dünyada Tepeden tırnağa yürek olmasını bilenler Hep selden kaçarken Tufana kapılacak Batacak sulara yüzüm Batacak sulara yüzün Ağır bir taş gibi Gömülüp susacak 21 Yağmurun ardından Kar geliyor; Onun ardından sel. Bir şeyleri tamamlamadan Ölmek bana Zor geliyor. Bu şiir nerede biter Gece güne ulanırken? Çiçek tohum olur döner Su denize kavuşurken? Yaşamın sonunda mı, Başında mıyım bilmem? Beni kim düşünür bu irinler dünyasında? Herkes kendi yüreğini deşip, Derin kuyular açarken Sinmek, saklanmak için Karanlıklarına. Gülün ardından Diken geliyor; Sütün ardından irin. Bir şeyleri bitirmeden Ölmek bana zor geliyor. 22 Sonun sonsuzluğundayım Ufkun çok ötesinde Geçip giderim dünyanızdan Bir yıldız gibi akarım Yanarım kendimce. Ok çıkınca yaydan Artık beni aramayın Ne mezar taşı dikin Ne diriltin söylevlerle. Ok çıkınca yaydan Saplanacak bir yerler Bulurum elbet Gücümün yettiğince... 23 Bir kalenin Ele geçirilmeyen Son burcuyum ben; Yeryüzünden silinmiş ırkların Tek temsilcisi.. Ne söyledimse yele söyledim, Sanki ne yazdımsa buza Taşlandım adımbaşı Taşlandıkça konuştum. Ben acının dallarıysam Yeryüzüydü gövdesi Ben bir ırmaksam Yaşam denizdi.. Bekleyen görecek Yanan sular, Boğulan topraklar bana tanık. Ben susarsam Taşlar konuşacak artık. 24 Yağmurlar yağacak uzun Yağmurlar ince Dünya, bir alıcı kuş gibi Üstüme çökünce Ne bir sözcük kalacak, Ne de bir çığlık... Yine de gülsün isterim Şu pencerelerde Sokağı seyreden çocuk; Gülsün artık! 25 Umut, o arslanın Ağzında değil. Midesindeyken şimdi Gülümseyerek seyrediyorum Tarihin sofralarında Onu çiğneyenleri. Varın taşlayın beni Yaralarım övüncümdür Bu dünyadan olduğuma Yaşadığıma dair Umutsuzluğun umudundayım Karanlığın ışığında Öyle derin, öyle yoğun Uçurumların doruğundayım Varsın bir yanıt Bulmasın sorularım Yalnızca soru sormaya Bile razıyım.. 26 Kişisel alacakaranlığın Cephelerindeyim Yaralarım bedenimi yırtarcasına fırlıyor Geride kalan Yalnızca kan ve irin 27 Sabaha yakın görülen düşlerde Bilinci körelten Bir karabasan yoğunluğu, Biraz da acı vardır. Güneşin altında kararan şeyden Korkun, derim ben Kül altında yanan kordan... Ve ışık, uzun bir karanlığın Ardından gelirse eğer Asıl anlamını bulur. 28 Güneşin öte yüzünü gördüm O sonsuz karanlığı. Doğadaki her şeyin İkinci adı yalnızlıktı. Ölümdü, suskunluktu. Bir çiçek ki taşırmış içinde Hep solgunluğu, Suyun akışında bir Boğulma korkusu varmış Yanan topraktan Yükselen buğu Güneşin öte yüzünü gördüm Ki; orada her şey Önce kendini yadsıyordu. 29 Belki kendini boğan Biri değilim Yağmur, ne biliyorsun? Belki bir beklediğim var yaşamdan. Bir bardak mıyım sanki Kendiyle dolup taşan? Belki bir sıcaklık Kaldı bir yerlerimde Güneş, ne biliyorsun? Belki gecelerimizden sızan bir ışık... Bir kum saati miyim? Boşalıp kaldım mı artık? Belki açacak Bir şeylerim vardır Çiçek, ne biliyorsun? Belki konuşacak birkaç söz kalmıştır Bir gün karşıma çıkacak olanla Geçmişe, geleceğe dair... 30 Akdeniz susuyor. Susuyor turuncu. Susuyor yeşil. Bir yaşam ki nasıl Ancak kendiyle tanımlanır; Bir insan ki nerede Artık herşeye razıdır Orada durdun dünya! Ölü deniz, Güneşli, puslu deniz Sularını rahim, taşlarını cenin Kıldığın çağlardan kalmış Bir gülümsemeydim bir zamanlar Belli belirsiz.. Cebimde kelebek ölüleri, Ağzımda tütün kokusu Turuncu sokaklardan denize uçan Soluk bir gölgeydim Dalgın ve kimsesiz.. Köşkerin kızının Memelerine dolan iyot kokusunda, Gülüşünde bir işçinin Bir payım vardı Hiç kuşkusuz.. Akdeniz susuyor. Yaralı bir balık gibi; Çağın zıpkınlarıyla delik deşik. Akdeniz susuyor. Suları kirli şimdi, Mavisi soluk. 31 Beni doğuracak rahim, Beni sallayacak beşik yok! Dünyaya düştü yolum Bir görümlük Konuk geldim. Tek bir soru sordum Bin yanıt aldım; Ama hiçbirine bende yanıt yok! Uçurumlara itildim, Doruklara çekildim. Çaprazlama çiçekler astım da göğsüme Şaire çıktı adım Dinsiz bir peygamberim şimdi Ateş olsam bir kendimi yakarım. Kendi karanlığından korkan Bir geceyim ben, Kendi sınırlarına düşman Bir ülke; Kuşatılmış, yorgun... Ey dünyalıklar, ey tarihçiler! Oysa hepsi topu topu iki kelime: Yaşadım ve öldüm 32 Bu şiir burda biter Yaşam benimle bitmiyor Umutsuz değil, umarsızım şu anda Ne çiçeklerde payım var, Ne şu suskun taşlarda.. Acıdan kurtulmaya yeltendiğim zamanlar Acı olduğumu anladım Dünya bunu bilmiyor Ben insanlığın cocukluğuyum Ve yaşlılığıyım sırasında Bu şiir burada biter Hiçbir dayanak bulmadan Doğanın avuntusu nedir Gece günle tanımlanırken Işığın kaynağında hep Bir karanlığın donduğu Bilmem nasıl kanıtlanır Yıllar yılı sorulara yaslanıp Yaşarken ölüme doğdum ben Hiç kimseyi öldüremem Kendimi bile artık
- Belki açacak Bir şeylerim vardır Çiçek, ne biliyorsun? Belki konuşacak birkaç söz kalmıştır Bir gün karşıma çıkacak olanla Geçmişe, geleceğe dair ...
- Artık her şey açıklandı. Çözüldü bütün denklemler. Aya gidildi. Organizmanın sırlarına erildi. Bütün hastalıkların çaresi bulundu, ama sonsuz bir hastalık oldu yaşam. Sekiz saatlik işgünü, televizyon. Günaşırı sevişmek, yatağında buzdan bir çölle tekniğine uygun... Keşke gözleri olsaydın ölümün.
- Bütün ufuk çizgilerinin ardından bakıyorum dünyaya. Ama sınırsızlığın bile bir sınırı var, bu aldanışlar sağnağında. Ölümle dirimin arasında uzanan o daracık patikada günlerce, günlerce bir şeylerin olmasını bekledim. Suyun tersine akmasını, yolunu şaşırmasını güneşin, dağların uçurumların doldurmasını.. Oysa dünya yeni bir tufana eremeyecek kadar çığırından çıkarılmış o duruk maviliğinde. Bütün nesneler kendileriyle barışmış. Ey tanımsız öfke! Ey uluyan, durmaksızın uluyan acı! Ey durukluğun kölesi, devinimlerin padişahı! Taş kalmasın taş üstünde. Damla itsin damlayı; kin biriksin. Var mı ki, bu dünyada kendine yansıyacak bir su? Yok mu ki, kendine dolanacak ağu? Varsa da, yoksa da ben giderim şarkılarımla kırık dökük. Kendimle uzlaştığım an, öldürürüm kendimi. Dünyanız kalır size, allı güllü dünyanız. Çığlık çığlığa giderim. Ama bir başıma, ama yankısız..
- Kumlar deviniyor ayağımın altında. Kıyı boyunca titriyor dalgalar.. Niye konuşmuyorsun benimle? Niye bu suskunluk? Şu ağacın dallarını ayırsak, ardında ürpererek göğü tütsüleyen sabah yıldızını göreceksin. Varsın yine güneşle gelsin mutluluk, güneşin simgeleriyle. Doğaya olan inancımı hiç yitirmedim ki ben. Varsın yine sabah anlatsın umudu - şimdi gerçekten sabah. Birazdan göğün nasıl bu kadar mavi olabildiğine şaşacaksın. Yaprakların üstündeki çiyler, gözyaşlarıdır gecenin.. Seni çağıran bütün imgelerimi yitirdim. Adını bile unuttum, yalnızca yüzün aklımda. Konuş benimle. Yaşam burgaçlanmadan ayağımın altında. Kumlar çekip almadan beni yüreğine.
- Seni çağıran bütün imgelerimi yitirdim.
- Karanlıkta yazıyorum Bu yitik şiirleri Nasılsa okunmayacak
- Kardeşler, size yine şiirler getirdim Unuttuğumuz kimi duygulara ilişkin Kırık dökük bir takım anımsamalar... Hiç değilse şunu düşünün, Nasıl geldi bu adam, bugünlere kadar?
- "Nasıl da yorgunum. Yaşamı hep dev aynalarından izlediğimi gittikçe daha iyi anlıyorum. Yitirdim bütün avuntularımı. Keşke bir taş kadar suskun olabilseydim, tohumlarını dökmüş bir çiçek kadar dingin."
Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kısa olduğu halde sanırım en uzun zamanı vererek okuduğum şiir kitabı oldu. Ağır ağır, her bir mısrasını sindirerek, yüreğimden süzerek, hücrelerime işleyerek okudum. Yordu beni yazar/Ahmet-erhan . Duygularımın fay hatlarını sarsıntıya uğrattı. 9.8 büyüklüğünde depremler yaşattı. Tükendim, yok oldum ama yeniden büyüyüp yeşerdim sayfalarında onunla beraber. Yüreğine kelepçe takılmış Ahmet'in ruhu vardı sanki yanımda. Kitap sayfalarından çıkıp gelmişti. Acıların girdabında kayboldukça yeniden kurtulan ve her yıkıldığında kalemine tutunup, kaleminden güç alarak ayağa kalkmayı bilendi o. Hiç kullanılmamış sıfatlar yakıştırmak istediğim kişi oldu. Onunla bütünleştim. Acı çektim, ezildim, feryat ettim. Yaşamı avuçlarımın içinde sımsıkı tutarak ölümün kıyılarında soluksuz kalırcasına koştum onunla beraber. Başını iki elinin arasına koymuş öyle düşünceli öyle çaresiz oturuyordu yanı başımda. Ölüm onu işgal etmişti ama yaşamı bağrına basmayı bilmişti sanki. Neden diyordu hep neden. Sorularına ve yaşadıklarına bir neden bulamıyordum. İnsan acıyı ve ölümü pek sevmezdi ama o seviyordu. Bitik ama yine de hep gururluydu. Örselenmiş acıları vardı. İste o öyle bir adamdı. Ne dünya onun varlığını kaldırabiliyordu ne de o dünyanın. Kaçışları kendinden bile saklanış sayılmıyordu artık. Bu adam hüzün kokuyordu buram buram. Çaresizlik kanına işlemişti. Yurdu gibi yaralıydı ve kan sızıyordu düşüncelerinden. Bir şeyleri değiştirebilmeyi amaçlıyordu. Bu kez şiirlerinde ölmek, bitmek, yok olmak istiyorken bile aynı zamanda hep isyan edercesine yine yeniden doğmak istiyordu. Her doğuşunda geceyi yırtarcasına çığlık çığlığa bağırıyordu. Sen sus şiirin konuşsun dedim ona. Kendi sustu ve şiiri konuşmaya başladı. Şiirleriyle benimle konuşuyordu adeta. Her hissettiğini kelimelerle ilmek ilmek örüyordu mısralarında. Bir tabloya resmedilmiş gibiydi her bir şiir. Saatlerce seyretmeye doyulmuyordu. İnsanın içine işliyordu yazdıkları. Kibele'nin son oğluydu o. Bütün ölecek çocukların yerine ölüp tekrar tekrar doğuyordu dünyaya. Her doğuşunda yeni şiirler getirip bırakıyordu avuçlarıma. Her şiirinde hüzünle bakıyordu sanki kalbi acıyan adam. Umutsuzdu ama kendine yeni umutlar aramaktan vazgeçmiyordu. Sana dair yazacaklarım bitmez ama başka kitaplara saklamak istiyorum. Bu okuduğum beşinci kitabın ve daha çok kitabın var okuyacağım. Kitabı dört başlık halinde özetlersem eğer; Birinci bölüm: "Sonun Sonsuzluğu" Çok çok çok güzel güzel güzel güzel uzun bir şiirden oluşuyor. Nasıl anlatacağımı bilemedim. İkinci bölüm: "Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin" yani nasıl anlatsam, ne söylesem gerçekten bütün harfler, kelimeler anlamsız kalır yanlarında. Kitabın en beğendiğim yeriydi. Her şiiri (yazı-şiir) tekrar tekrar okuduğum, alıntılarını paylaştığım yetmeyip defterime yazdığım sayfalar. Üçüncü bölüm: "Kybele'nin Son Oğlu" kitapların yakıldığı günlerden gelen, bir yasaklama bir karşılaşan, sözcüklerine kilit vurulmaya çalışıldığı için şair olmaya sözüm var yenilmeyeceğim diyerek başkaldıran bir adamın duygu boşalmalarıydı. Ve kitabın bitişini gösteren beni üzen son bölüm: "Milattan Sonra" MCMLXXX ve Eylüldür şiiri ile ne olduğunu tahmin edebilirsiniz. O kadar yavaş okuduğum halde yine bittin yine üzdün. Şimdilik elveda sevgili yazar/Ahmet-erhan "Hep var olan yitikliğim benim". (DUA)
Ahmet Erhan'ın 1992 yılında yayınlanan şiir kitabı, tanıtımında şu bilgilere yer veriliyor: Ahmet Erhan'ın 12 Eylül'ün karanlık günlerinde yazdığı bu kitap, bir anlamda umut-umutsuzluk, yaşam-ölüm arasında gidip gelirken, ozanın kendi kuşağının her şeye karşın başkaldıran ahlakının da bir savunusuna dönüşüyor. ateşi çalmayı deneyenler için, ahmet erhan'da daha sonraki yıllarda somutlaşacak olan kimi izleklerin kaynağına inmekte önemli ipuçları veren bir kitap (red john)
Tepeden tırnağa acı çekiyorum diye başlıyor kitabına acının has oğlu Ahmet Erhan. Ne yıkık dökük bir kimlik Ahmet Erhan parçaları dağılmış dört bir yana toplamak zor iş arkadaş toplayıp bir araya getirmek zor iş Ahmet Erhan'ı. Öldürmeyeceğim kendimi diyor şair ama keşke öldürseydi bana diyeceksiniz diye de söylemeden edemiyor. Ahmet Erhan'ın kendini öldürmeme nedametini içimizde duyacak mışız gibi. Asıl intihar diyor gün gün yaşamakta. Yani şair yaşadığı her lahzayı intihar belliyor. Peki söyler misiniz bir nasıl yaşayabilir böyle. Bu korku bu endişe insanı nasıl hala ayakta tutabilir. Ahmet Erhan her ne yaşam üzerine böyle diyorsa da yaşama inat mücadeleyş hiç bırakmamış hep sabır göstermiş. Babasını ve annesini kaybetmesinden sonra bile hala yaşamı tercih etmesi bunu kanıtlar nitelikte. Yine en kadim ve iyi dostu yalnızlık onun. Bir şiirinde "gel ey yalnızlığım benim". Yalnızlığı sahiplenişi onu refiki bilmesi de ızdırap insanına yakışan cinsten. Acısı yüzünden okunan koca adam. Her defasında acısını bir çocuk gibi vaveyla eden ihtiyar şair. "Acımı anlamıyor musunuz yüzümden?" diyor. Evet onu acısı arşı aladan bile görülebilir. İkinci bölüm kitabın adı. Burda şair düzyazı şiir tekniğine başvurmuş. Uzun uzun cümleler ile acısını ve kederini yazmış. (Serhat)
Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin PDF indirme linki var mı?
Ahmet Erhan - Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ahmet Erhan Kimdir?
8 Şubat 1958'de Ankara'da dünyaya geldi. Mersin'li bir ailenin, dört kızın ardından doğan beşinci çocuğudur. Babanın işleri nedeniyle Ankara'dan göç edilmiş ve bunun üzerine çocukluğuyla ilkgençliği Mersin ve Adana'da geçmiştir. Babasının emekliye ayrılmasıyla yeniden Ankara'ya dönerler.
Çeşitli nedenlerle kısa bir süre ara verdiği lise öğrenimini Akşam Lisesi'nde tamamladı. Ardından Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Ankara'nın özel öğretim kurumlarında Türkçe-Edebiyat öğretmenliği yaptı.
Hayatının büyük bir bölümünü Ankara'da geçiren şair, 'Ankara-İstanbul Karatreni' kitabında anlaşılabilen nedenlerle, 2001 yılında İstanbul'a yerleşti.
Adana Demirspor Genç Takımı'nda futbol oynadı. O yıllarda geçirdiği ağır sakatlık döneminde şiir yazmaya başladı. 1976'da Militan dergisinde topluca yayınlanan şiirleriyle dikkat çekti. 1980 öncesi ve sonrasında ülke gençliğinin yaşadığı dramı, içerden bir ses olarak, o dönemlerde oldukça yaygın olan slogancılığa kaçmadan, kendine özgü diliyle yazması şiirini özel kıldı. Lirizm zenginlikleri ve ironiyle harmanladığı 'şimdiki zamanın duygu resmi' olarak tarif edebileceğimiz söyleyişini, neredeyse otuz yıldır sürdürüyor.
Ahmet Erhan pek çok çevrede hala ilk kitaplarıyla hatırlanmasına ve bilinmesine rağmen, şiir serüvenini yaşanan zamanla atbaşı götürmekte ve çok genç yaştaki okuyucuları tarafından da ilgiyle takip edilmekte.
Cahit Külebi, 1982 tarihli bir söyleşisinde kendisi için 'şaşırtıcı bir olgu' tabirini kullanmıştı. Ahmet Erhan, şiirleriyle hala kendisini izleyenleri şaşırtmaya devam ediyor.
ESERLERİ
Alacakaranlıktaki Ülke. İlk basımı Mart 1981'de Yeni Türkü Şiir Yayınları, İlk Eserler Dizisi'nden çıkan bu kitap, şair henüz 23 yaşındayken 1981 Behçet Necatigil Ödülü'ne değer bulunmuştur. Kitabın ikinci basımı bir yıl sonra şairin yeni kitaplarıyla birlikte Lir Yayınları'ndan çıkar. Kitabın tekrar basımları sonraki yıllarda da farklı yayınevlerinden devam etmiş ve etmektedir.
Yaşamın Ufuk Çizgisi, Nisan 1982, Lir Yayınları, Türk Yazarları Dizisi.
Akdeniz Lirikleri, Nisan 1982, Lir Yayınları, Türk Yazarları Dizisi.
Kuş Kanadı Kalem Olsa, 1984, Can Yayınları. Bu kitapta daha önce yayınlanan 'Alacakaranlıktaki Ülke', 'Yaşamın Ufuk Çizgisi', 'Akdeniz Lirikleri'nin yanı sıra, sonraki yıllarda Bilgi Yayınevi'nden ayrı kitaplar halinde çıkacak olan 'Sevda Şiirleri', ' Zeytin Ağacı', 'Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin' toplamları yer almaktadır.
Ölüm Nedeni Bilinmiyor, 1988, Can Yayınları.
Deniz Unutma Adını, Ocak 1992, Bilgi Yayınevi. 1992 Yunus Nadi Şiir Ödülü'ne değer bulunmuştur.
Öteki Şiirler 1976 - 1991, Ekim 1993, Bilgi Yayınevi.
Çağdaş Yenilgiler Ansiklopedisi, Ekim 1997, Bilgi Yayınevi. 1998 Cemal Süreya Şiir Ödülü'ne değer bulunmuştur.
Köpek Yılları, Temmuz 1998, Bilgi Yayınevi. Yayınlanmış tek öykü kitabıdır.
Resimli 'Ahmetler' Tarihi, Şubat 2001, Bilgi Yayınevi. Şairin daha önce hiçbir dergide yayınlamadığı 'Türkiye Ayağa Kalk' adlı şiir toplamı da bu kitapla ilk kez okuyucuya sunulur.
Ankara-İstanbul Karatreni, Ağustos 2001, Everest Yayınları. Şairin çeşitli dergilerde yer alan denemelerini, Ankara-İstanbul Karatrenine binip İstanbul'a göç ettiği Nisan 2001'i takip eden Ağustos'ta yayınlaması oldukça önemlidir. Şehrine vedası olarak adlandırabileceğimiz 'Daüssıla' şiiri de bunun önemini çizmek istercesine kitapta yer almaktadır.
Bugün De Ölmedim Anne, Toplu Şiirler 1, Eylül 2001, Everest Yayınları. Toplu Şiirlerinin bu ilk cildinde 'Alacakaranlıktaki Ülke', 'Yaşamın Ufuk Çizgisi', 'Akdeniz Lirikleri' toplamları yeniden okuyucuyla buluşmuş olup, Toplu Şiirler 2. ve 3. ciltlerinin yayınlanmaları beklenmektedir.
Ne Balık Ne De Kuş, Mayıs 2002, Everest Yayınları.
Kaybolmuş Bir Köpek İlanı, Ekim 2003, Everest Yayınları. Şair bu kitabıyla 2004 yılında ikinci kez Yunus Nadi Şiir Ödülü'ne değer bulundu.
Şehirde Bir Yılkı Atı, Ekim 2005, Everest Yayınları.
2006 yılı TTB Behçet Aysan Şiir Ödülü bu kitapla Ahmet Erhan'a verildi
Buz Üstünde Yürür Gibi, Seçme Şiirler, Haziran 2006, Everest Yayınları.
Sahibinden Satılık, Nisan 2008, Everest Yayınları
Ayrıca 'Kara Köpekli Adam' (roman) ve 'Anne Bu Şiiri Senin İçin Yazdım' (şiir) adlarıyla Bilgi Yayınevi tarafından basılan ve ne yazık ki tükendiğinden şu anda satışta bulunmayan çocuk kitapları bulunmaktadır.
Şair yukarda sözü edilen kitaplarına verilen ödüller dışında yaşamı ve tüm eserleriyle 1999 yılında Halil Kocagöz ve 2005 yılında Dionysos Şiir Ödüllerine değer bulunmuştur.
Ahmet Erhan Kitapları - Eserleri
- Ankara - İstanbul Kara Treni
- Deniz, Unutma Adını!
- Ne Balık Ne de Kuş
- Resimli 'Ahmetler' Tarihi
- Köpek Yılları
- Ölüm Nedeni: Bilinmiyor
- Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin
- Öteki Şiirler
- Yaşamın Ufuk Çizgisi
- Alacakaranlıktaki Ülke
- Çağdaş Yenilgiler Ansiklopedisi
- Sahibinden Satılık
- Bugün de Ölmedim Anne
- Buz Üstünde Yürür Gibi
- Sevda Şiirleri - Zeytin Ağacı
- Kaybolmuş Bir Köpek İlanı
- Burada Gömülüdür 1. Cilt
- Burada Gömülüdür 2. Cilt
- Şehirde Bir Yılkı Atı
- Kuş Kanadı Kalem Olsa
- Akdeniz Lirikleri
Ahmet Erhan Alıntıları - Sözleri
- Gökyüzü maviliğinden soyunuyor Akşamdandır diyorlar, dünya hâlâ dönüyorsa Öyle dalgın, umarsız… Sorsam neyi, bağırsam kime, beni kim anlar? (Sahibinden Satılık)
- Ölüme mi yenildim, yoksa hayata mı? (Burada Gömülüdür 2. Cilt)
- Ne yerdedir, ne göktedir o - değil mi Abidin? Mutluluğun resmini yaptın mı bilmem, Ama ben onun şiirini yazmak isterim.. (Yaşamın Ufuk Çizgisi)
- Bağırıyor, içimde bir kuş, durmadan bağırıyor: Şair, bir taşı oyup da içine girmenin zamanı geçti! (Bugün de Ölmedim Anne)
- Ben bir ipekböcegi değilim, Ama kozam şiirlerim benim.. (Yaşamın Ufuk Çizgisi)
- sen yollara yürürsen, çiçekler de yürür şaşarım gülüşünün ardından güneş doğmazsa bir çocuk, kapıları kırıp kırlara koşmazsa o ufuk çizgisinin düşüncesiyle özgür bedeni ışık olup da yüzüme akan düş eğninde samanyolu, ülker, çobanyıldızı o uzak kıyıların, mersinlerin kızı deyin ki, şairin yüreğinde açan bir gülmüş… (Buz Üstünde Yürür Gibi)
- Soruyor yedi yaşında bir çocuk: —Niye bu silah sesleri, niye bu ölümler baba? (Bugün de Ölmedim Anne)
- hiç kendine çarptığın oldu mu, birdenbire bir köşebaşında... (Şehirde Bir Yılkı Atı)
- Hiç değilse sığınacak bir deliliğim var.. (Kaybolmuş Bir Köpek İlanı)
- Rüzgara karşı kalem oynatır hayatım Damla damla büyür beyninde bir gül Bir şiirdir ve hiç de kötü değildir Dizeleri birbirine iteleyerek geçer Sararmış bir devrimci fotoğrafıdır hayatım (Deniz, Unutma Adını!)
- Bütün ışıklarım sen korkmayasın diye açık (Öteki Şiirler)
- Bir ırmak donmak istiyordu kanımda, Sanki bir nar dağılmak... (Bugün de Ölmedim Anne)
- "Artık ne yapabilirim söyleyin bana, ölümün bir izdüşümü olmuşken yüreğim?" (Yaşamın Ufuk Çizgisi)
- Ve bir televizyon tavana yakın; yalancı ışıklı geveze. Akşam olunca ona bakarlar sırtlarını dönüp de o güzelim denize.. (Yaşamın Ufuk Çizgisi)
- Her şeyin göreceli olduğu bir dünyada iş mi bu şimdi Değişimlerin bir türlü dönüşüme varamadığı yerlerde Aklımı teğelliyor bir çocuk durup dururken Gibi çılgınlığa, gibi serseriliğe, gibi ölüme. (Ölüm Nedeni: Bilinmiyor)
- "Bir gün anlarsın beni neden suskunum Dünya içimde konuşurken böyle." (Sevda Şiirleri - Zeytin Ağacı)
- Ölümseyerek bakıyor dünya, biz gülümseyelim (Ne Balık Ne de Kuş)
- Göçebe yürek Bağdaş kur Otur artık... (Resimli 'Ahmetler' Tarihi)
- Kapalıydı kapılar, perdeler örtük Silah sesleri uzakta boğuk boğuk Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük Bugün de ölmedim anne … (Bugün de Ölmedim Anne)
- Bakarsın bir daha yazmam, tek sözcük bile Artık bütün kağıtlar dolu, kalemler boştur, Yıkılır yüreğimden beynime kurduğum köprüler de Bir kapı usulca örtülür, bir adam unutulur.. (Yaşamın Ufuk Çizgisi)