Ayine - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ayine kimin eseri? Ayine kitabının yazarı kimdir? Ayine konusu ve anafikri nedir? Ayine kitabı ne anlatıyor? Ayine kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Ayine kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: İskender Pala
Tasarımcı: Utku Lomlu
Yayın Evi: Kapı Yayınları
İSBN: 9789758950126
Sayfa Sayısı: 151
Ayine Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Türk klâsik edebiyatının en yaygın nazım şekli olmak bakımından her divanda yıgm yığın örneği bulunur gazellerin. Bir medeniyet birikiminin estetik boyutta kaynakları arasında sayılmak, işte o kesretin sonucudur. Beyitlerin asırlar boyunca birer sarraf titizliğiyle işlenmiş dizeleri, aslında bizim klâsik edebiyat maceramızın paradigmasını da yansıtır biraz. Ve Osmanlı gazelinin tarihi, biraz da Türk'ün tarihidir; orada Göktürklerden, Uygurlardan, Selçuklulardan süzülerek genlerimizde taşıdığımız bir kültür birikimi okunur çoğu kez.Elinizdeki kitapçıkta değişik şairlere ait on beş gazel ile iki berceste, yine o şairlerin zamanlarına ait araştırmalarla şerh edilmeye çalışılmıştır. Biz, anladığımızı yazdık ve elden geldiğince objektif kalmaya çalıştık. Okuyucu, belki de bizim hissettiklerimizi duyacak, bizim görmediklerimizi seyredecek o dizelerde. Öyle de olmalıdır, diyoruz biz. Çünkü şiir hakikatte bilgi edinmek yahut anlamak için değil, hissetmek içindir. Ezcümle, bu sayfanın devamında size kadim zaman ustalarının çağlarına has duyuş, düşünüş ve ifade edişlerini anlatabilmeyi istedik "ve gazel yeniden" dedik.
Ayine Alıntıları - Sözleri
- Aşkın yolu bir özgelikten, ayrıcalıktan ve dolayısıyla gizlilikten geçer.
- Eski aşıkların sevgililerine nezaketin son perdesinde "sana ey canımın canı efendim kırıldım küstüm incindim gücendim" diye sitem etmeleri ile şimdilerin adına aşk evliliği denilip de bir yıl sonra küfürler, kavgalar sille tokat trajedilerle sona eren birlikteliklerini aynı aşkın görüntüleri kabul etmek çok zordur.
- Kahvelerim pişti gel Cezvelerim taştı gel İyi günüm dostları Kötü günüm geçti gel Muallim Naci
- Nuşedip aşkın hun ile ciğer dolsun Afüşte gönül dert ile beter olsun
- “Edebiyattır şiir ama önce edeptir.”
- Halk sıkıntı içindedir; fakat bunlar yardımına koşmasını bilmezler. Kanunlar kötüdür; fakat bunlar onları düzeltmekten acizdirler.
- A efendi! Sonunda nefesin tutuldu ve kabre de girdin. Evvelce "Bu aleme sığmam!" diye böbürlenerek geziyordun.
- Geçdi Galib dede candan ya Hu!"
Ayine İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ayine - İskender PALA: Öncelikle günaydın değerli okurlar, Bilmem okudunuz mu, İskender Pala'nın "İki Dirhem Bir Çekirdek" diye bir eseri var. O eserinde kullandığımız deyimlerin nereden geldiğini paylaşıyor. Bu eseri okurken fazlasıyla aklıma geldi o eseri de. Ayine, "ayna" anlamına gelen bir eser. Hacimsiz eserinde zengin bir anlatım kullanmış yazar. Bir deyimin nereden geldiği, kültürümüzde yer alan bazı kavramların geçirdiği evreler, kıssalar anlatılmış eserde. "Bilmem sizin de dikkatinizi çekmiş midir; eskiden 'kahvehane' adı verilen yerlerde kahve içilir ve kitap okunur, ekseriya sohbet ile vakit geçirilirmiş. Belki bu yüzden olsa gerek, yakın geçmişte kahvehane adı yerine "kıraathane ( okumaevi, okuma salonu)" tabelaları görülmeye başlamıştı. Tezat şurada ki eskiden kahvehanelerde kahve içilip kitap okunurdu; şimdi kıraathanelerde bira içilip kumar oynanıyor." Eminim duymuşsunuzdur bunu. Ne kadar acı değil mi? Bu yaşıma kadar gittiğim birkaç kahvehane dışında kitap görmedim mesela. Kitap kafeleri ayrı tutuyorum. Yazar eserinde diğer şairlerin dizelerinden ve anonim dizilerden fazlasıyla yararlanmış. "Kahvelerim pişti gel Cezvelerim taştı gel İyi günüm dostları Kötü günüm geçti gel" Anlatımı yazarın diğer dizelerine göre biraz dağınık bulsam da zengin tarihi, edebi ve kültürel içeriği bakımından okumaya değer olduğunu düşünüyorum. (Mikail Balcı)
Ayine ( Ayna): Bu yıl okuma tarzımı daha da çeşitlendirmeye karar verip hiç okumadığım yazarlardan eserler seçiyorum :) İskender Pala da onlardan biriydi. Eser biraz parça parça gibi geldi bir bütünlük yoktu , ancak değindiği konular atasözlerinin tarihceleri falan çok güzeldi. Çok bilgilendirici hoş bir üslupla anlatılmıştı. Kahve ile ilgili hikayeler , geçmiş zaman asklari , ünlü alimler , ünlü divancılar herşeyden biraz bulmak mümkün bu kitapta. Beni geçmişe götürdü :) bence okunabilir bir eserdi. gonderi/150844083 gonderi/150843201 (Tuğçe)
Buram buram edebiyat, buram buram kültür kokuyor. Birçok önerinin ve kültür zenginliğinin olduğu harika kitap. İskender Pala ve yine harika bir eser. (Kübra)
Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?
İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.
1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.
1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.
1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.
1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.
1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.
1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.
1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.
1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.
İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.
Ödülleri :
1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)
2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,
2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,
2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü
2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,
Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü
İskender Pala Kitapları - Eserleri
- Şah ve Sultan
- Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
- Od
- Kitab-ı Aşk
- Aşkname
- Aşina Güzeller
- Ah Mine'l-Aşk
- ... Ve Gazel Yeniden
- Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
- Atasözleri
- Ayine
- Katre-i Matem
- Boğaziçi'ndeki Mücevher
- Divan Edebiyatı
- Divane Güzeller
- Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
- Düşte Kalan
- Efsane Güzeller
- Gözgü
- Gül Şiirleri
- Güldeste
- İki Darbe Arasında
- Hayriyye
- İki Dirhem Bir Çekirdek
- Kadılar Kitabı
- Kahve Molası
- Kırk Ambar
- Kırk Güzeller Çeşmesi
- Kırkıncı Kapı
- Kudemanın Kırk Atlısı
- Leyla ile Mecnun
- Mir'at
- Muhteşem Şair Muhibbi
- Müstesna Güzeller
- Perişan Gazeller
- Perî-şan Güzeller
- Su Kasidesi
- Şair Fatih: Avni
- Şairlerin Dilinden
- Şiirler Şairler Meclisler
- Şir-i Kadim
- Tavan Arası
- Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
- Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
- Aşka Dair
- Mevlana
- Efsane
- Hoş Sadâ
- Kırklar Meclisi
- Lale Devri
- Mihmandar
- İstanbulcunun Sandığı
- Bülbülün Kırk Şarkısı
- Şahane Gazeller 1
- Üstatlar konuşuyor
- Fetih ve Fatih
- Nurundandır Bütün Nurlar
- Mesela
- İstanbul Bir Rüya
- Karun ve Anarşist
- Şahane Gazeller 2
- Şahane Gazeller 3
- Uzmanlar Konuşuyor
- Barbarossa
- Tarihimiz Konuşuyor
- Türk Dili ve Kompozisyon
- Yunus Emre
- Şahane Gazeller 1- Fuzuli
- Nabi
- Naili
- Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
- Necati
- Nedim
- Nef'i
- Şeyh Galip
- Aşkî
- Baki
- Fatih Sultan Mehmet
- Fatih'in Şiirleri
- Abum Rabum
- İtiraf
- Kalp
- Akşam Yıldızı
- Şiirin Sultanları
- Ortaöğretim için Divan Şiiri
- Ahmed Paşa
- Jennifer’ın Düğünü
- Darbe: Kan ve Sultan
- Aşk Bir Zamanlar
- Neyzen Tevfik
- Vali Hanım
- Süleyman
- Leyla ile Mecnun
- Nizamülmülk
- Kılıçarslan
- Kervan
- Düşte Kalan
- Güldeste
- Mevlanâ Celaleddin
- Ah Mine'l Aşk
- A-71
- Şehir ve Kültür İstanbul
İskender Pala Alıntıları - Sözleri
- Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
- "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
- Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
- İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
- Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
- Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)
- Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
- Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
- Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
- 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
- Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
- Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
- Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)
- Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
- Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
- Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
- Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
- Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
- gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
- Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)