Az Şekerli - Sait Faik Abasıyanık Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Az Şekerli kimin eseri? Az Şekerli kitabının yazarı kimdir? Az Şekerli konusu ve anafikri nedir? Az Şekerli kitabı ne anlatıyor? Az Şekerli kitabının yazarı Sait Faik Abasıyanık kimdir? İşte Az Şekerli kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Sait Faik Abasıyanık
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786052950074
Sayfa Sayısı: 101
Az Şekerli Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Az Şekerli
“Yerimden kalktım. Aynaya doğru ilerledim. İki hanımın sessizce beni dikizlemelerine aldırış etmeden baktım. Perişan bir haldeydim. Yüzüm sapsarıydı. Gözlerim kıpkırmızı. Kenarlarından fırlayan saçlarımı toplamak için şapkamı çıkarınca şöyle parmaklarımla bir tarasam elimde kalacaklarını sandım. Şapkamı giyip kenarlardan fırlayan saçları içeriye tıktım. Dışarı çıktım. Vapur Kadıköy’den kalkmış geliyordu. Haydarpaşa İstasyonu’na baktım. Kocaman kapılarından ötede kırmızı yeşil fenerli, demiryollu, trenli, yolculu, meraklı, düşünceli, perişan, yerini bulmaya çalışan bir âlem vardı. Her gün yüzlerce tren binlerce hikâye getiriyor, binlerce hikâye alıp gidiyordu.” “Hikâye Peşinde” adlı öyküden.
İçindekiler
Son Hikâyeleri
Az Şekerli
Battaniye
G…
Hikâye Peşinde
Kalinikhta
Eski Hikâyelerinden
Bir Başka İstanbul
Bardaklar
Bekleyen Adamın Üç Hali
Müthiş Bir Tren
Bir Aşk Hikâyesi
Gümüş Saat
İlk Okuyucu Mektubu
Kıraathaneler
Şöhrete Dair
Âşiyan Müzesi
Genç Edebiyatçılar
Anlamak / Behçet Necatigil
Az Şekerli Alıntıları - Sözleri
- Kaç saat var ölüme? Bir sene mi? İki sene mi? Yoksam daha mı az? Beklenir...
- Gelmeyeceğini çok iyi biliyorum. Onu beklemek , bilhassa güzel…
- "..Bütün tesellim saatimdi. Bu, babamdan kalma gümüş saatti. (...) Zorları neydi? Bilmem. Herhalde onlarla hiç konuşmadığım için. Benim onların konuşmasına ihtiyacım yoktu ki. Saatim benimle konuşurdu. Ben saatimle konuşurdum. Birbirimizi seviyorduk. Başka bir üçüncü arkadaşa ihtiyacımız yoktu. (...) Şimdi sen de benim saatim gibi bir şeydin. "İnsanın insandan bir saati olması da güzel bir şey," diye düşünmüştüm. "
- "..Keder ve sevinç; ah kelimeler! Ne müthiş şeysiniz, ne müthiş! Şu anda her kelimenin manasının o basit gerisinde neler saklı olduğunu anlıyorum. İnsanoğluna her kelime nelere mâl olmamış.. Şimdi anlıyorum."
- Gelmeyeceğini çok iyi biliyorum. Onu beklemek, bilhassa güzel...
- "Ne ayıp şey, ne kötü başlık, ne çirkin bir hikâye ismi! Ben de öyle düşünüyorum. Hadi bırakalım bir tarafa dünya halini, şu pahalılık içinde sevişmek?.. Hadi sevişmeyi de bırakalım bir yana, onu da şu aç insanlar içinde var sanalım. Ama neden konu diye seçelim. Ne ayıp şey! Ayıp olduğunu biliyorum. Dindar birisi, "Günah bu zamanda!" bile der. Hem ayıp, hem günah doğrusu! Doğrusu bu, doğrusu bu ama, elimde değilse ondan söz açmamak... Bir başkasıyla hem yalnızlığımı, hem ekmeğimi bölüşmeyi canım çekiyorsa... Yine hakkım yok, yine ayıp!.. Allah belamı versin aşka dair bir hikaye yazarsam. Hikayemin başına "Bir kravat hikayesi" de diyebilirdim. Aşk nedir, diye düşünüyorum. Galiba Stendhal, "insanların en mühim, en büyük icadı," diyor. Zaman zaman herkes bir şeye benzetmiş. Üstüne ciltlerle kitap yazılmış. Halledilmiş bir mesele değil. Var mı yok mu, o da meçhul."
- "..Içimizde şüphe olmasa, kelimelerin yarısını sözlüklerden çıkarmak lazım gelir."
- Canımsın diyorum, kime?
- Dünyada her şeyle alay edilir , şaka yapılır ama şiirle asla !
- Benim de meziyetlerim varmış, kendimden bir başkasını sevebilirmişim... Ben hiç korkak değilmişim...
- "..O zaman anladım ki hayallerimizin İstanbul'u hakikisinden daha çok güzeldir. Acaba öyle mi? Kötü bir Galata Köprüsü, çirkin bir Beyazıt Kulesi, bir yüce Süleymaniye kubbesi, bir kocaman ve munis ejderha Ayasofya yanında, birinin üstünde, diğerinin tepesinde, diğer ikisinin duvarları dibinde daha mı mesuduz?Acaba asıl İstanbul; özlenen, daha bir saat ötelerden bile özlenen, hayallerimizin, rüyalarımızın ve hatıralarımızın İstanbul'u mudur?"
- Ömrü seyahate , aşkı bir durağa , sevgiliyi yolcuya benzetmek de ne oluyor ?
- Bir insan niçin aranır, bir insan niçin aranır? Bir insan ötekini neden arar?
- "..Cevap vermeyince düşünceler birbirini kovalıyordu. "Bir insan niçin aranır?" diye düşündüm. Bir insan niçin aranır? Bir insan ötekini neden arar? Bir okulda öğretmen olsam, bu konuyu verirdim öğrencilere. Öylesine sebepler bulunur ki. Kendiminkine en uygununu buldum. Buldum ama, üzerinde durmadım."
- Şiir, insan meselesinin fonksiyonu olan insan hayalinin, dünya çerçevesindeki tahakkuku!
Az Şekerli İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Az Şekerli: İlk defa Sait Faik Abasıyanık'in öykülerini okuyorum. Bu kadar geç kaldığım için hayiflandım... Bu kitapta eski ve son öyküleri olmak üzere toplam 17 öyküsü bulunuyor. Yazar öykülerini günlük hayattan alıyor ve onu öyle güzel işliyor ki hayran kalmamak elde değil. Gözlemlediği her şeyin, her anın öyküsünü çıkarabilen bir yazar... Öyküleri çok beğendim, tavsiye ederim... (Okuyan Fatma)
Kitap Sait Faik'in son hikayeleri ve Eski hikayeleri olmak üzere ikiye ayrılıyor. Kitabın sonunda ise Behçet Necatigil'in yazdığı Anlamak adlı şiiri bulunuyor. Son hikayeleri 5 hikayeden, eski hikayeleri bölümü ise 12 hikayeden oluşuyor. Benim en çok sevdiğim hikayeler Hikaye Peşinde ve Bir Başka İstanbul oldu. Her hikayede Sait Faik'in kaleminden çıkan karakterler ile farklı farklı hikayelere ve ortamlara tanık oluyoruz. Kahvehaneden tutun da tren istasyonu ve iskeleye kadar o zamanlara adeta yolculuk yapıyoruz. Kitabı okurken en çok da ada ve denizi hissettim. Hikayelerin ortak yanı da Sait Faik'in çevresinden gözlemleyerek yazdığı karakterler barındırmasıdır. Kitap oldukça sürükleyiciydi. Keyif alarak okuduğum bir eser oldu. Okurken Sait Faik Abasıyanık müzesini de ziyaret etme fırsatım olduğu için kitap daha da anlamlandı. Çünkü Sait Faik'in yazdıklarını anlamak için biraz da onu tanımak gerektiğini düşünüyorum. Öykü Okumayı sevenlere kesinlikle tavsiyemdir. Hepinize kitap dolu günler dilerim. (Tuğçe Nur)
Kitabın Yazarı Sait Faik Abasıyanık Kimdir?
Sait Faik Abasıyanık ya da Sait Faik (18 Kasım, 22 Kasım ya da 23 Kasım 1906 -11 Mayıs 1954), Türk öykü, roman ve şiir yazarıdır. Türk hikâyeciliğinin önde gelen yazarlarından sayılan Abasıyanık, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türk edebiyatında bir dönüm noktası sayılır. Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik, getirdiği yeniliklerle "kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilir.
Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi, hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlatmıştır. Bunu yaparken diğer çoğu Cumhuriyet sonrası sanatçısı gibi Batı'daki gelişmelere bağlı kalmamış, hiçbir edebî anlayışın etkisinde hareket etmemiş ve belli bir tarzın takipçisi olmamıştır. Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarına yönelen yazar, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya çalışır. Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlatır. İnsanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok "insanı ele alan sanatçılar" sınıfında yer alır.
1930'larda başladığı yazı hayatı boyunca "sorumlu avare", "gözlemci balıkçı", "çakırkeyf sirozlu", "küfürbaz şair", "müflis tacir", "züğürt yazar", "hamdolsun diyemeyen rantiye", "anadan doğma çevreci" gibi sıfatlarla anılan Abasıyanık'ın tüm yazdıkları bir şair duyarlılığı içermektedir. Hikâye, roman, şiir yazan, çeviriler ve röportajlar yapan sanatçı bütün bu türleri kendine özgü tarzı ile kaynaştırmıştır. Yazarın, anlık heyecanlarını yansıtan izlenimci ve fovist ressamların üslubunu anımsatan bir tarzı olduğu söylenmiştir. Kendi özgün dilini oluştururken André Gide, Comte de Lautréamont, Jean Genet gibi isimlerden etkilenen Abasıyanık, kendisinden sonra gelen Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Demir Özlü gibi pek çok yazara da öncülük etmiştir. Ölümünün ardından Burgaz Adası'ndaki evi müzeye dönüştürülen yazar adına her sene öykü ödülü de verilmektedir.
Sait Faik Abasıyanık Kitapları - Eserleri
- Mahalle Kahvesi
- Semaver
- Şahmerdan
- Havuz Başı
- Lüzumsuz Adam
- Seçme Hikayeler
- Havada Bulut
- Sarnıç
- Kayıp Aranıyor
- Alemdağ'da Var Bir Yılan
- Son Kuşlar
- Büyüyen Eller
- Hikâyecinin Kaderi
- Mahkeme Kapısı
- Karganı Bağışla
- Şimdi Sevişme Vakti
- Kumpanya
- Sevgiliye Mektup
- Medarı Maişet Motoru
- Bir Sonbahar Akşamı
- Semaver Sarnıç
- Yaşamak Hırsı
- Balıkçının Ölümü / Yaşasın Edebiyat
- İstanbul Öyküleri Antolojisi
- Tüneldeki Çocuk
- Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler
- Havuz Başı - Son Kuşlar
- Alemdağda Var Bir Yılan / Az Şekerli
- Az Şekerli
- Açık Hava Oteli
- Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası
- Tüneldeki Çocuk - Mahkeme Kapısı
- Müthiş Bir Tren
- Mahalle Kahvesi - Havada Bulut
- Kumpanya - Kayıp Aranıyor
- Bütün Eserleri
- Toplu Öyküler 1
- Öyle Bir Hikâye
- Stelyanos Hrisopulos Gemisi
Sait Faik Abasıyanık Alıntıları - Sözleri
- Gelmeyeceğini çok iyi biliyorum. Onu beklemek , bilhassa güzel… (Az Şekerli)
- “Kafa dediğin eskir, ihtiyarlar, ölür bile insan ölmeden, dedi. Sonra kalbini gösterdi: — Eskimeyen, eksilmeyen şey buradadır.” Alıntı: Sait Faik Abasıyanık. “Alemdağ'da Var Bir Yılan”. Apple Books. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
- Dünyada her şeyle alay edilir , şaka yapılır ama şiirle asla ! (Az Şekerli)
- Sevgilim sen, sen de mi şu havayı kokluyorsun? (Mahalle Kahvesi - Havada Bulut)
- Gülmek, dünyanın en güzel şeyidir. (Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası)
- Zaten dünya kan ağlıyor, birde biz ağlatmayalım. (Kumpanya)
- Atatürk'ü Niçin Severiz? Atatürk'ü, 'niçin severiz' diye düşünmeden sevmeliyiz... (Açık Hava Oteli)
- Ben bir acayip oldum. Gözüm kimseyi görmüyor, kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum... (Lüzumsuz Adam)
- O sevilmek için yaratılmışların en mükemmeliydi. (Kumpanya)
- Yalnızlık dünyayı doldurmuş.Sevmek,bir insanı sevmekle başlar her şey.Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
- Keyfim kaçmış, üzgün, ağlamaklı gibiydim. Canım bir taraftan acı bir türkü söylemek çekiyordu. (Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler)
- ' Mühim ' diyoruz ama, bu kendi kendimize verdiğimiz bir peşin hükümden başka bir şey değildir. (Medarı Maişet Motoru)
- "Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum." Cennetlerin olduğu yere doğru." (Bütün Eserleri)
- "Uzun bir yoldan sonra denizi görmek gibisin..." (Bir Sonbahar Akşamı)
- "İnsanın içinden bir başka insanın kalkıp yürüdüğü görülür." (Mahalle Kahvesi)
- Aklıma sanki bir yerde bir şey unutmuşum, birisine bir söz vermişim, hani bir ismi unuturuz da ararız bulmadan rahat edemeyiz. Öyle bir hal oldum. Evet bu unutulmuş bir isim değildi, ama bunun ne olduğu hakkında da kafamda hiçbir fikir yoktu. (Müthiş Bir Tren)
- Anası: -Ali be, günah be yavrum, dedi. Günah yavrucuğum, yapma! Ali: -Allah affeder ana, dedi. Sonra saf, masum sordu: -Allah hiç gülmez mi? (Öyle Bir Hikâye)
- Kimse kimsenin aslını, kafatası içinin meselesini anlamak için uğraşmıyordu. (Kayıp Aranıyor)
- - Nasıl bir dünya arzuluyorsunuz? - Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya... İnsanlarının hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya... Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya... Kafanın, kolun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği bir dünya... İçinde iyi şeyler söylemeye, doğru şeyler söylemeye salahiyetle kıvranan bir adamın, korkmadan ve yanlış tefsir edilmeden bu bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya... (Havada Bulut)
- Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. (Kayıp Aranıyor)