Baba - Yılmaz Güney Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Baba kimin eseri? Baba kitabının yazarı kimdir? Baba konusu ve anafikri nedir? Baba kitabı ne anlatıyor? Baba PDF indirme linki var mı? Baba kitabının yazarı Yılmaz Güney kimdir? İşte Baba kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Yılmaz Güney

Yayın Evi: Güney Yayınları

İSBN:

Sayfa Sayısı: 138

Baba Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yılmaz Güney'in "Baba" filmi 1971 yılının karanlık günlerinde gerçekleşti. Baba, Türk sineması için olduğu kadar Güney'in filmografisinde de önemli yer tutan bir filmdir. Bir yıl kadar seyirci karşısında yer alan bu filmin Adana 4. Altın Koza Film Festivali'nde karşılaştığı çirkin baskılar, yalnız Baba filmine değil, Türkiye'nin kültür yaşamına ve Yılmaz Güney'in kişiliğine yönelmiş saldırı niteliği taşıyordu.

Detayların bu kitabın 3. Bölümünde bulacağınız "Baba Olayı" ülkemiz kültür tarihine bir utanç belgesi olarak geçecektir.

(Kitap'tan sf.5)

Baba Alıntıları - Sözleri

  • Haberi var mı patronların? Bir masada yüz binleri kumara yatıranların? Hiçbir emek karşılığı olmayan sömürü bedellerini bir gece sarışın, bir gece esmer, bir gece bilmem hangi renk kadınlarla harcayanların.
  • . . .Bir ülkeye dikta rejimini baskı yapanlar değil,baskıya boyun eğenler getirir. . .
  • "Bir ülkeye dikta rejimini baskı yapanlar değil,baskıya boyun eğenler getirir." Bülent ECEVİT
  • Bütün bir ömür böyle geçti. Hep kapanan umut kapılarının ardında bir başka kapıyı bekleyerek...Bir kapıyı kapatan Allah,belki başka bir kapıyı açar. Ama şimdiye kadar görülmedi,yoksulun kapısını açtığı. Belki de vakti yok Yüce Tanrı'nın yoksulların umut kapılarıyla uğraşmaya.
  • "Haberi var mı bu eski şehrin? Asfaltların, gecekonduların, apartmanların, pavyonların, meyhane ve şeyhanelerin... Cemal'in Almanya'ya gidemediğinden... Bir pavyonda patronun oğlu Koray, bilmem hangi dalavereden, adam öldürüyor. İki ayrı yapının insanları, birisi daha o akşam rastladığı pavyon karısına caka satmak için, adam öldürüyor. Diğeri, yani büyük çoğunluğun içinde yaşayanlardan biri, dişleri eksik diye, umudunu ve geleceğini kaybediyor "
  • "İnsan bazen hemcinslerinin adına utanıyor. Üstelik aklıma - nereden nereye - İzmir'in işgalinde, Yunan askerlerinin süngüleriyle delik deşik edilen şehit asker doktor, yanılmıyorsam, Yarbay Şükrü Bey geldi. Bilirsiniz 'ziyo Venizelos' demediği için öldürülmüştü. " Emil Galip Sandalcı/2 Ekim 1972
  • "Diktayı, baskı yapanlar değil, baskıya boyun eğenler getirir" Bülent Ecevit
  • Bir ülkeye dikta rejimini baskı yapanlar değil,baskıya boyun eğenler getirir.
  • "Üzülme" diyor, "Her şeyde bir hayır vardır." Çok duydu Cemal,her şeyde bir hayır olduğunu şimdiye kadar.Bütün bir ömür böyle geçti.Hep kapanan umut kapılarının ardında bir başka kapıyı bekleyerek... Bir kapıyı kapatan Allah,belki başka bir kapıyı açar.Ama şimdiye kadar görülmedi,yoksulun kapısını açtığı.Belki de vakti yok Yüce Tanrı'nın yoksulların umut kapılarıyla uğraşmaya.
  • Bütün bir ömür böyle geçti. Hep kapanan umut kapılarının adından bir başka kapı bekleyerek... Bir kapıyı kapatan Allah öbür kapıyı açar. Ama şimdiye kadar görülmedi, yoksulun kapısını açtığı. Belki de vakti yok yüce Tanrı'nın yoksulların umut kapılarıyla uğraşmaya.
  • "Bir ülkeye dikta rejimini, baskı yapanlar değil, baskıya boyun eğenler getirir."
  • Haberi var mı patronların? Bir masada yüz binleri kumara yatıranların? Hiçbir emek karşılığı olmayan sömürü bedellerini bir gece sarışın, bir gece esmer, bir gece bilmem hangi renkteki kadınlarla harcayanların...
  • ‘Belki de vakti yok Yüce Tanrı’nın yoksulların umut kapılarıyla uğraşmaya.’
  • ‘Zaten en büyük özelliği yoksulun, her an değişen kadere uyum göstermek, belki de boyun eğmek denilebilir buna.’

Baba İncelemesi - Şahsi Yorumlar

28 Eylül 1972 Perşembe, Adana 4. Altın Koza Film Festivali’nde ‘Baba’ filmine en iyi film ödülünü ve hem senaristi hem de başrol oyuncusu olan Yılmaz Güney’e de en iyi erkek oyuncu ödülünü layık gören jüri, sadece bir gün sonra, karşılaştığı baskılar sonucu ‘ideolojik amaçlar güttüğü’ gerekçesiyle birinciliği ‘Karadoğan’ filmine, en iyi erkek oyuncu ödülünü ise Cüneyt Arkın’a layık görmüş fakat Cüneyt Arkın ödülü reddetmiş! . Okuduğum ikinci Yılmaz Güney kitabı, birçok kişinin izlediği ama benim izlemediğim ‘Baba’ filminin senaryosu. Tabii ki başlangıçta bahsettiğim olaylar ve sonuçları da kaleme alınmış. Meyve veren ağacın her dönemde taşlandığını biliyoruz hepimiz ama filmle ilgili olaylar 70li yılların başında geçtiğine göre o dönemde sanata daha büyük önem verildiğini bu kadar iyi bilmiyordum. Rahmetli Bülent Ecevit öyle güzel demiş ki bu durumla alakalı; ‘Dikta rejimini baskı yapanlar değil, baskıya boyun eğenler getirir.’ . Konusunu belki birçok kimse biliyordur ama kısaca, zengin bir beyin hizmetine bakan aile. Yoksul evin babası da herkes gibi Almanya’ya gidip çocuklarının istediklerini alabilmek, ailesine rahatça bakabilmek istiyor ama işler planladığı gibi gitmiyor tabii. Hikaye olarak çok kısa, duygu olarak çok yoğun, çok kıymetli bir eser. ‘Çocuklarıma, onlara bakacaksınız değil mi?’ diye soran babanın çaresizliği içimi ezdi, ezdi! . İyi ki okudum, iyi ki! Oturup saatlerce anlatmak istiyorum okuduğumu. Umarım merak eden herkes bu ‘Değerli’ eseri (kitap ya da film) sever. Bence Yılmaz Güney iyi ki var olmuş. (Emine Kaplan Özcan)

Spoiler içerir ! Filmin senaryosu Bekir Yıldız'ın 'Sahipsizler' kitabında bulunan Üç Yoldaş adlı öyküden esinlenilerek yazılmış. Üç Yoldaşdan ilki olan Feyzullah'ın - senaryoda Cemal - Alamanya serüveni Baba'nın ilk bölümünde karşımıza çıkmakta. Dişleri eksik olduğundan Almanya'ya gitme hayallari suya düşen Cemal; çocukları, eşi ve yaşlı annesi için işlemediği bir suçu üstlenir. Bir mandolin, bir bisiklet, bir konuşan bebek, çanta ve yiyecek ve belkide biraz para uğruna tam 24 yıl cezaevinde kalan Cemal yıllar sonra her şeyin tepetaklak olduğunu fark ederek intikam peşine düşer. Adana 4. Altın Koza Film Festivali'nde, senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı Baba filmiyle Altın Koza'yı Yılmaz Güney kazandı. Ayrıca bu filmle 'En İyi Erkek Oyuncu' seçilmiştir. Jüri Başkanı Şevket Rado ve üyelerden Kadri Kayabal, Orhan Özkırım ve Muzaffer Tema 'Baba' filminin ideolojik amaçlar güttüğünü ileri sürerek birinciliği Cüneyt Arkın'ın oynadığı 'Karadoğan' filmine vermişlerdir. Cüneyt Arkın ise ödülün Yılmaz Güney'in hakkı olduğunu söyleyerek reddetmiştir. Yılmaz Güney 21.05.1974'teki konuşmasında "Ödülün geri alınması o günün şartları içinde en doğru hareketti, başka türlü yapmalarına da olanak yoktu, gayet doğal karşılıyorum. Ben de Şevket Rado'nun yerinde olsam aynı şeyi yapar, Yılmaz Güney'e ödül vermezdim. Birtakım, o günün şartları içerisinde bile mücadele veren, doğruyu, değerliyi bulmaya çalışan arkadaşlar vardı. Baba'ya ödül verdiler. O günün şartları içerisinde Baba'ya ödül verilmesi değil, ondan ödülün alınması doğaldır." demiştir. Son olarak filmi izlemek isteyenler için : https://youtu.be/7A1yWAJn-eU (Mahsun A.)

Yılmaz Güney’in öne çıkan filmlerinden birisi olan Baba filminin öyküsü ve senaryosu. Yılmaz Güney Baba filminin senaryosunu Bekir Yıldız’ın “Üç Yoldaş” öyküsünden esinlenerek yazmış, bu nedenle kitapta Bekir Yıldız’ın Üç Yoldaş öyküsüne de yer verilmiş. 4 Altın Koza Film Festivalinde Baba filmi en iyi film, Yılmaz Güney ise en iyi erkek oyuncu seçilmiş ancak birkaç gün sonra siyasi baskılarla dönemin Adana Belediye başkanının gözetiminde jürinin yeniden toplanılması sağlanmış ve ödül Yılmaz Güney’den alınarak Cüneyt Arkın’a verilmiş. Cüneyt Arkın ise o ödülü almayı reddetmiş ve yıllar sonra NTV’de Simge Fıstıkoğlu’na yaptığı açıklamada "O ödül Yılmaz’ın hakkıydı, Ödül onun hakkıyken benim almam yakışık almazdı” demişti. Yılmaz Güney ve Yılmaz Güney sineması sevenlerine, hayranlarına kitabı öneririm. (Alper Kanık)

Baba PDF indirme linki var mı?

Yılmaz Güney - Baba kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Baba PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yılmaz Güney Kimdir?

Babası Siverekli Zaza, annesi ise Vartolu bir Kürt olan Yılmaz Güney, özellikle Çirkin Kral dönemi sonrasında çektiği ve önemli bir sinemacı olarak kabul edilmesini sağlayan Cannes ödüllü Yol, Sürü, Umutsuzlar gibi filmleriyle tanınır.

Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Kendi ifadesine göre Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir. 1937 yılında, köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası Siverek Desman Köyü'nden olup Annesi Muş'un Varto ilçesindendir. Kendisi Adana'da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur. Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Üniversite okumak üzere İstanbul'a gitti ve Atıf Yılmaz ile tanıştı. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazıyordu. Daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başladı.

Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı "Bu Vatanın Çocukları" ve "Alageyik" isimli filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. "Karacaoğlan'ın Karasevdası"nda da yönetmen yardımcılığı yapar. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm olur.

İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir "Anadolu çocuğunun" otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli filmi Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı "Hudutların Kanunu"dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı bu dönemde artık oturtmuştur.

Yılmaz Güney, 1971 yılında Efraim Elrom'un öldürülmesinden sorumlu olan başta Mahir Çayan olmak üzere diğer Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi üyelerini sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Yılmaz Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır.

1974'te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Yılmaz Güney aynı yıl "Arkadaş" filmini çekti. Yine aynı yıl "Endişe" adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti. Yılmaz Güney'in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmıştır. Hapse girmeden önce çekmiş olduğu "Şeytanın Oğlu" filminde: bir günlük bayram izininde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini anlatmıştır. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etmiştir. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa'ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir.

Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde senaryolarını yazdığı ve Zeki Ökten tarafından çekilen "Sürü" ile yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından çekilen "Yol" filmleri büyük ses getirdi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı. Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali'nde ödül aldı. Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa'da "Duvar" filmini çekti. Güney'in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı "Duvar" onun son filmi olmuştur.

Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te yaşamını yitirdi ve Paris'te toprağa verildi.

Yılmaz Güney Kitapları - Eserleri

  • Boynu Bükük Öldüler
  • Salpa
  • Sanık
  • Hücrem
  • Arkadaş
  • Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz
  • Ölüm Beni Çağırıyor
  • Selimiye Mektupları
  • Gençlik Öyküleri
  • Umut
  • Yol
  • Sürü
  • Oğluma Hikayeler
  • Ağıt
  • Acı
  • Baba
  • Zavallılar
  • Umutsuzlar
  • Hudutların Kanunu
  • Bir Gün Mutlaka
  • Seyyit Han
  • Aç Kurtlar
  • Endişe
  • İnsan, Militan ve Sanatçı Yılmaz Güney
  • Siyasal Yazılar
  • Duvar
  • Yunan Bıçağı
  • Sonsuz Bekleyiş
  • Selimiye Üçlüsü

Yılmaz Güney Alıntıları - Sözleri

  • Hayat denilen kavgaya girdik. Çelik adimlarla yürüyoruz.! (Bir Gün Mutlaka)
  • Sevgili... Sen de o mahzun yüzünle aklımın mühürüsün... (Selimiye Mektupları)
  • 03-09.12.1973 günlü ve 1169 sayılı L'Express'te "Umut" başlığı altında G.J. imzasıyla yayınlanan yazıda şöyle deniliyor: Sinemalarımızda bir Türk filminin oynaması, hemen dikkatimizi çekecek kadar ender rastlanan bir olaydır. Hele yapımcısı, ülkesinde 20 aydır, cezaevlerinde çürüyen bir tutukluysa. Ya UMUT? İyi bir ad. L'Express (Umut)
  • İnsanları düşünmeye iten, doğasal ve toplumsal ihtiyaçlardır. İnsanlar canları istedikleri için şöyle ya da böyle düşünemezler. Onları, birbirlerinden farklı düşünmeye iten maddi zorunluluklar vardır. Bu nedenler, insan iradesinden bağımsız, varolan nesnel ko­şulların ürünüdürler. Bu koşullardan kaynaklanan zorunluluklar da düşünmenin, düşüncenin, tutum ve davranışlarımızın maddi teme­lidir. (Siyasal Yazılar)
  • Kendimize soralım: Biz kimiz, neyiz, sınıflar arası mücadelede siyasal, ideolojik, kültürel anlamda neyi, hangi değerleri temsil ediyoruz? (Siyasal Yazılar)
  • Biz önceden küçük şeylerle mutlu olan insanlardık. Sonra aklımıza sevda diye bir şey soktular, toparlanamadık... (Sonsuz Bekleyiş)
  • "Sermayenin, gelişen, egemenliğe oynayan en gerici kesimin bugünkü gücü, gelişen halk hareketleri karşısında, uzun vadeli hesaplar yaparak çıkarlarını korumaya yetmiyor, kısa vadede büyük kârlar peşinde koşmak zorundadır o. Bu yüzden kitle hareketleri, grevler, boykotlar, işgaller, halkın uyanışı işine gelmeyecektir. Çünkü kitle hareketleri, artan işsizlik, hayat pahalılığı, kaçınılmaz olarak kapitalist sömürü ile uzlaşamaz sınıf ve tabakaları, devrimin gerekliliğine inandıracaktır. Peki ne yapacaktır sermaye? Baskıya ve zulme başvuracaktır. Kendine en uygun siyasi sisteme başvuracaktır. Bunun adı faşizmdir. "Kahrolsun faşizm!" (Sanık)
  • "Yağmur altında bilmediğim sokaklarda, bir ıslıkla delicesine dolaşmak yahut şapkasını rüzgara kaptırmış bir adamın haline gülmek ihtiyacına duyduğum şu anda, sıcak salebimi yudumluyorum." (Gençlik Öyküleri)
  • Sen dik dur..! Biz unutursak da, Sosyalistler unutmaz seni... (Hücrem)
  • Bazen sevinivermek için öylesine küçük şeyler yetiyor ki insana. Belki sevinmeyi özlemiş olmamızdandır bu. (Selimiye Mektupları)
  • Yazgıdan başkası olmaz oğul. Yüreğine taş basacaksın çaresiz. (Seyyit Han)
  • Emperyalizmin, çeşitli eğilimlere sahip, ulus­lararası tekelci burjuvazinin farklı mihraklarına bağlı işbirlikçi yerli tekellerin, toprak kapitalist­lerinin, toprak ağalarının, bankacıların, aracıla­rın, büyük tefecilerin - bezirgânların, hacıların, hocaların, şıhların ve her türlü soyguncu serma­yenin ve gericiliğin yoğun sömürüsü ve bas­kısı altında ezilen, yoksul, geri bir ülkenin dev­rim acemisi çocuklarıyız (Selimiye Üçlüsü)
  • Kimin saflarında olacağız? Bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük isteyen; insanın insana kulluğuna son verilmesini isteyen halkların devrimci saflarında mı, yoksa bağımsızlığa ve demokrasiye karşı çıkan, sömürüyü bir tasma gibi halkların boğazına geçirip onları köleleştiren ve düzeni korumak için her türlü baskı ve zülmü "meşru" gören halk düşmanı saflarda mı? (Siyasal Yazılar)
  • Çocukları çok seviyorum, ama onları bu dünyaya getirip acı çektirme hakkına sahip değiliz. Biz insanlar hayvanlardan beteriz. Kendi zevkimiz için onlara acı çektirmeye hakkımız yok. (Arkadaş)
  • Canım, Sevdiğim, Yüreğim Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin... Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan... Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır... Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. ataç ikon (Sonsuz Bekleyiş)
  • Karanlığa saplanmış tüm düşüncelerimi aydınlatacak bir ışığa ihtiyaçım vardı... (Gençlik Öyküleri)
  • ...grev yapsak düzelir mi? (Bir Gün Mutlaka)
  • Kimsesizin ardından gidenide olmazmış (Boynu Bükük Öldüler)
  • "Kavgayı göze almadan barış da olmaz." (Oğluma Hikayeler)
  • Onu ilk gördüğü günü hatırlıyordu. Onunla geçen sıcak ve unutul­maz günleri, ürpertiler duyarak... Birbirinden kopuk anılar, düşünüldükçe daha canlılık ka­zanıyor, birbirini tamamlayan yeni anıları doğuruyordu. (Umutsuzlar)