Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları - M. Ertuğrul Düzdağ Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları kimin eseri? Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları kitabının yazarı kimdir? Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları konusu ve anafikri nedir? Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları kitabı ne anlatıyor? Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları PDF indirme linki var mı? Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları kitabının yazarı M. Ertuğrul Düzdağ kimdir? İşte Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: M. Ertuğrul Düzdağ

Yayın Evi: Kapı Yayınları

İSBN: 9786055257149

Sayfa Sayısı: 474

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Kendi halinde, deniz ticareti ile meşgul bir gencin, imanı, aklı, yüreği ve bileği ile dünyanın gelmiş geçmiş en büyük deniz savaşçısı ve kaptan-ı derya oluşunun, kendi ağzından yazılmış heyecanlı destanı...

O genç, Hızır Reis'tir ve bu büyük adam Barbaros Hayreddin Paşadır.

Barbaros Hayreddin Paşa, korkusuz bir kahraman, tedbirli ve akıllı bir kumandan, dirayetli bir devlet adamı, alçak gönüllü bir insan, yiğit ve aziz bir müslümandır.

Böyle olduğu içindir ki, o bizden ve bizim içimizden biridir. Bizim öz büyüğümüz ve gerçek bir kahramanımızdır. Bu kitap, bizzat Barbaros Hayreddin Paşa tarafından söylenerek, yanındaki kahramanlardan Seyyid Murâdî Reise yazdırılmış bulunan ve "Gazavât-ı Hayreddin Paşa" adıyla meşhur olan eserden istifade edilerek kaleme alınmıştır."

M. Ertuğrul Düzdağ

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları Alıntıları - Sözleri

  • “ Olacak olsa gerek çar ü naçar, Gerek kalbin gen tut, gerek dar. “
  • Kaçanı çok koğucu olma, ihtimal ki zarar edersin.
  • "Sürahi kırılırsa kadeh ortada kalmaz; ey saki, baş gitse ayak payidar olmaz."
  • Geceyi üçe ayırmıştım. Birinci kısmında Kur'ân okur, ikinci kısmında ibadet eder, üçüncüsünde uyur idim.
  • "Olacak olsa gerek çar ü naçar. "Gerek kalbin gen tut, gerek dar."
  • Er odur ki dünyada koya bir eser, Esersiz kişinin yerinde yeller eser.
  • "Sürahi kırılırsa kadeh ortada kalmaz; ey saki, baş gitse ayak payidar olmaz"
  • "Sakın sanma ki, hayın berhurdar olur, "Akıbet ya boynu vurulur, ya berdar olur."
  • "Kişinin yardımcısı Allah ola, var kıyas eyle ol ne şah ola."
  • "Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, "Yeter imiş ona kasabın birisi."
  • Sen ve karındaşın nasıl ortaya çıkıp cihad meydanına atıldınız? Bunun sebebi ne idi? Kimlerdensiniz? Bu zamana gelinceye kadar ufak büyük karada ve denizde ne gazalar oldu ise, yazıp buraya gönderesin ki, eskiden yazılmış tarihlerin yanında devlet hazinesinde bulunsun.
  • Er odur ki dünyada koya bir eser Esersiz kişinin yerinde yeller eser.
  • Oruç Reis'in forsa (kürek mahkumu) olduğu kalitede (19-24 oturaklı ağır donanma gemisi) bir papaz vardı. Bu papaz kafirlere: O, Oruç Reis dedikleri kafir ile çok konuşmaktan sakının. Zira, Müslümanlık bakımından çok okuyup bilmiştir. Anlarım ki, benden çok yukarı bir papaza benzer. Siz onu aklınızca dininden çıkarmaya çalışırsınız amma, korkarım ki, o sizin cümlenizi turkuvaz ider. Ondan alarga durun.
  • "Yâ İlâhel Âlemîn! Bütün kimsesiz kalmışlara derman senden olur. İbrahim Peygambere Nemrud'un ateşini gülistan eden sensin. Yusuf Peygambere zindandan necat veren sensin. Bütün zorlukları kullarına âsân eden sensin. Habibin Muhammed Mustafa hakkı için, ben bîçare kuluna dahi meded ve inâyet edip, beni şu belâ girdabından halâs eyle!.."
  • Dünyada iksir dedikleri padişah duasıdır. Her kim Âl-i Osman'dan dua alırsa, şüphesiz tuttuğu iş kolay gelir...

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Aslan Hızır Reis: Kitabı bir sahafta denk geldi/nasip oldu. Dedim heyt breh Hızır reis. Heh işte şimdi seni buldum. Baktım kalın ve esere sadık kaldığını iddia ediliyor . Aldım başladım. Küçükken radyo tiyatrolarında duyar cenge ben çıkmış gibi sahlanirdim. E o zamanlar çocuktuk. Neyse efem kitabı aldım başladım okumaya içimde hiç sönmeyen bir fetih sevdası olustu. Kose dedesinin sakalı ile ovunurmus. sonuç şu ; Bir kitap daha , bu kitap niye bitiyor diye üzüldüğum kitaplar icersine girdi. İlk fırsatta inslallah direk gazavati Hayrettin paşa kitabını bularak Osmanlıcasini direk okumaya azmettim. lise ve ortaokul çocukları yabancı kahramanları olmadan önce(Harry mesela -ki çok severim kendisini eyi kitaptır okutulmali-) bizim kendi kahramanlarimizi tanıması gerekiyor. Çünkü Avrupa'nın hayali kahramanlarinin yanında eti ile kemiği ile şehitliği ile gaziligi ile adam gibi adamlar var. Çok çok çok büyük bir saçmalık olarak tanimadan sadece ismini duyarak büyüyor çocuklar. Acı acı acı. Kitap kesinlikle okutulması gereken kitaplar arasında. Gazavati Hayrettin Paşa hatirlari kitabına (orjinaline 10 üzerinden 10 ) ancak bu kitaba biraz sadelestirildigi için 10 üzerinden 8.5 (Ferdenminannas)

Hakiki Barbaroslar'ı Tanımak İsteyen Okusun: Bu kitap uzun zamandan beri kütüphanemde idi. Barbaroslar dizisi başlayacağı zaman diziye hakim olabilmek için önce ansiklopediden araştırmamı yaptım akabinde birincil kaynak niteliğindeki bu hatıratı okudum. Diziye gelirsek kitabı okumayanlar için güzel gelebilir ama benim için pek iç açıcı değil açıkçası, kitapla da pek alakası yok, biz tarihi dizi - film işini pek beceremiyoruz maalesef. Arkadaşlar dizi süresi 2,5 saat bu süre zarfında harika bir kitap okumak daha makbul değil mi? Son olarak kitap, tarihe ilgi duyanlara şiddetle tavsiye edilir. (Samed Zengin)

- Gazavat-ı Hayreddin Paşa -: "Er odur ki dünyada koya bir eser Esersiz kişinin yerinde yeller eser." Deyişine uymuş, yazmış hatıralarını Hızır Reis. Nam-ı diğer Barbaros Hayreddin Paşa. Benim tabirimle Akdeniz'in Bekçisi. Öyle bir eser ki onun sıcak, samimi, nüktedan dili beş asır öteden gelip insanın kalbini sarıveriyor. Dili yoğun olmasına karşın anlaşılır ve zevkli. Tarihin ciddi sayfaları arasında, bu kadar ulu bir adamı okurken insan hiç beklemediği bir anda kendisini kahkaha atarken yada hüzne gark olmuş vaziyette bulabiliyor. Ve Amin Maoluf gibi tatlı dilli yılanların aksine bu kitap devrin bizatihi aktörünün ağzından bize gerçekleri aktarıyor. Ayrıca ona el verilen bu Teke yöresinde, bu Akdeniz sahilinde onu anmak, uzaklarda onu aramak, onu beklemek bambaşka bir duygu. Hızır Reis, Oruç Reis, Kemal Reis, Şehzade Korkut, Deli Mehmet ve daha niceleri... Hepsi de tarihten kopup gelen gerçek kahramanlar. Onlar Akdenizden de öte daha nice değerin gerçek bekçileri... Ama maalesef bizler daha onun türbesine bile adam gibi bekçilik yapamıyoruz. O da ayrı mesele... Gerçi darb-ı meseldir (özdeyiş): Olacak olsa gerek çâr-ü nâ-çâr, Gerek kalbin gen tut, gerek dâr. (Çâr-ü nâ-çâr: İster istemez. Gen: Geniş.) (Ne yaparsan yap, ister üzül, ister üzülme, olacak olan olur.) Ve Barbaros'un aktardığı birkaç darb-ı mesel daha: Temiz suya kurbağanın vakvakasından ne zarar! *** Eğer dilden gelen elden geleydi, Gedalar kalmayıp sultan olaydı. (Geda: dilenci, fakir) *** Sürahi kırılırsa kadeh ortada kalmaz; Ey saki, baş gitse ayak pâyidâr olmaz. *** Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Yeter imiş ona kasabın birisi. *** Ne denlü çoğ olursa ördek ü kaz, Yeter imiş ona bir şâhin-i bâz. (Şahin-i bâz: Doğan kuşu) Not: Ben kitabın eski basımını bulunca kaçırmadım. Dili orijinale yakın ve eski kelimeler için sözlük içeriyor. Yeni baskısı Ertuğrul Düzdağ derlemesi "Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa'nın Hatıraları" adı ile basılıyor. Ahmet Şimşirgil derlemesi de tercih edilebilir. "Kaptan Paşa'nın Seyir Defteri Gazavatı Hayreddin Paşa" adı ile basılıyor. (MsK)

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları PDF indirme linki var mı?

M. Ertuğrul Düzdağ - Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı M. Ertuğrul Düzdağ Kimdir?

20 Kasım 1941 tarihinde Bursa'da doğdu. Baba tarafı, 93 (1877) Rus Harbi sırasında Lofça'dan ve Lofça'nın Düzdağ yaylasından gelen, ana tarafı Yenişehir'in yerlisi olan bir ailenin çocuğudur. İlkokulu Yenişehir ve Bursa'da okudu. Haydarpaşa Lisesi'ne yatılı olarak devam etti (1953-59). İstanbul Edebiyat Fakültesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1965). Lisenin birinci sınıfından sonraki yıllarda, o sene edebiyat dersine gelen - Medine kadısı Halim Efendi'nin oğlu, Mehmed Âkif Ersoy'un talebesi, Birinci Millet Meclisi zabıt kâtibi ve MÜ İlâhiyat Fakültesi Tasavvuf ve İrşad dersleri hocası - Muallim Mâhir İz Bey'in (1895-1974) sohbetlerine devam etti; hizmetinde bulundu. Bu sayede müslümanca düşünmeye ve yaşamaya başladı. Fakülte yıllarında haftalık Yeni İstiklâl gazetesi ile basın hayatına girdi (1960). Şûle dergisinin neşrinde çalıştı ve yazdı (1962). İlim Yayma Cemiyeti'nin "İmam-Hatip Okulu'nu bitirme imtihanlarına dışarıdan girecek olan din adamları için" açtığı kurslarda Türkçe dersi verdi. Milliyetçiler Derneği ile Milli Türk Talebe Birliği'nin faaliyetlerine, Risâle-i Nur hizmetine, zamanın tanınmış ilim ve fikir adamlarının sohbetlerine devam etti; her çeşit İslâmî fikrî çalışmalara katıldı. İki yıllık yedek subaylık hizmetinden sonra Mâhir İz Bey'in kurucu müdürlüğünü yaptığı - Özel Fatih Erkek Koleji'nin ilk yıllarında idareci ve öğretmen olarak çalıştı (1967-72). Mehmed Âkif Bey'in kızı Feride Hanım'ın Mâhir İz Bey'en rica etmesi ve onun da kendisini vazifelendirmesi üzerine, o sırada İnkılâb Kitabevi tarafından - tekel olarak - yayınlanmakta olan "Safahat" baskılarının tashihlerini yaptı. Bu vesile ile eser üzerindeki - hâlen devam etmekte bulunan - ilmî çalışmalarına da başlamış oldu. On arkadaşıyla birlikte, üniversite çevrelerine hitap edebilmek gâyesiyle - isim babası olduğu - "Enderun" sahhaf-evinin kuruluşunda bulundu. Ancak hiç bir şekilde ticarete girmek istemediği için, maddî ilişkisini kesti. Fakülte mezuniyet tezi olarak - Eski Türk Edebiyatı dersi hocası ve Türkiyat Enstitüsü müdürü Prof. Fâhir İz Bey'in arzusu üzerine - Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi'nin fetvaları üzerinde, Kanunî devrindeki hayatı tesbit maksatlı, "sosyolojik" bir araştırma yapmıştı. Sonraki yıllarda da - Erzurum Edebiyat Fakültesi dekanı Prof. M. Kaya Bilgegil Bey'in yanına çağırması ve doktora yapmasını istemesi üzerine - yüksek lisans tezi olarak "Volkan" gazetesi üzerinde çalıştı. Fakülte yıllarında yaptığı ve hâlen sahalarında tek olan bu çalışmalarını, daha sonra genişleterek yayınladı. Ancak üniversitelerde başlayan sol anarşi yüzünden, fakülteye intisaptan vaz geçti.Yakın tarih sahadaki çalışmalarına özel olarak devam etti. Resmî vazife ihtimalinden sâlim kalınca, sakal bıraktı (1976). Haftalık Sebil gazetesinde yazarlık ve genel yayın müdürlüğü yaptı (1976-80). Kendi kitaplarını neşretmek için MED Yayınevi'ni kurduysa da, sekiz kitap çıkardıktan sonra kapadı (1978-82). Diyânet Vakfı İslâm Ansiklopedisi'nin (İSAM) kuruluşunda vazife alarak çalıştı (1983-84). Altınoluk dergisinin çıkarılmasına yardım etti (1986). MÜ İlâhiyat Fakültesi Vakfı içerisinde Mehmed Âkif Araştırmaları Merkezi'ni kurdu. Âkif Bey'in hayatını yazdı. Safahat'ın ilk defa olarak karşılaştırmalı ilmî neşrini ve halk baskılarını hazırladı. Bu çalışmaları, Mehmed Âkif Bey'in vefatının ellinci yılında Merkez ve Kültür Bakanlığı tarafından yayınlandı. MÜ İlâhiyat Fakültesi Vakfı camiinin altındaki Merkez'in salonunda l960'lı yıllarda Milliyetçiler Derneği'nde başladığı -Safahat Sohbetleri'ne devam etti (1986-89). Günlük Zaman gazetesinde iki yıl (1987-89) ve Millî Gazete'de iki ay kadar (1993) köşe yazarlığı yaptı. Bir ara Zaman'a "yakın tarih" dizileri verdi (1994). Hepsine taraftar ve yardımcı olmakla birlikte, herhangi bir cemaat veya harekete 'tam intisap' edemediği için, daima yalnız çalıştı. Fikrî istiklâlini elinde tutabilmek uğruna, önce büyüklerinden kalanları ve son olarak - elli yıldır seçip topladığı - kütüphanesini sattı. İSAM kütüphanesine yakın olabilmek için Ümraniye'ye taşındı (2006). Siyasete, ticarete ve memuriyete girmedi. Lübnan ile Ürdün'e (1971) ve Londra'ya (1978), İslamî hizmet maksatlı iki kısa seyahatte bulundu.1985'ten sonra Hacc'a ve Umre'ye gitti. 1967'deki evliliğinden - bugün hepsi kendi yuvasını kurmuş olan - altı çocuk sahibi oldu. Yazar, millî elifbenin ve güzel Türkçe'nin tahrip edilmesi yüzünden, geçmişinden kopmuş olan yeni nesilleri, ecdâdın yüksek ahlâk ve fikirleri ile buluşturmayı kendisi için bir vazife ve gâye olarak benimsemiş bulunmaktadır.1960'dan beri yazıları ve 1969'dan itibaren çeşitli yayınevlerinde kitapları yayınlanmakta olan yazar, yakın tarih ve dinî fikrî hayatımız üzerinde araştırmaya ve düşünmeye devam etmektedir.

M. Ertuğrul Düzdağ Kitapları - Eserleri

  • Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 1
  • Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2
  • Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 3
  • Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 4
  • Mehmed Akif Ersoy
  • Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları
  • Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 5
  • Mehmed Akif : Mısır Hayatı ve Kur'an Meali
  • Yakın Tarihimizde Dönmelik ve Dönmeler
  • Yakın Tarihimizde Gizli Çehreler
  • Mehmed Akif Hakkında Araştırmalar - I
  • Yakın Tarihin İçinden
  • Barbaros Hayreddin Paşanın Hatıraları - 2.Cilt
  • Mehmed Akif Hakkında Araştırmalar - II
  • Müslüman Aile
  • Kuleden Çalınan Hazine
  • Yakın Tarih Yazıları
  • Mehmed Akif Hakkında Araştırmalar - III
  • Akdeniz Bizimdi
  • Yakın Tarihimizde Irkçılık
  • Üstadım Mehmed Akif
  • Kayıp Arkadaşlar
  • İslam ve Irkçılık Meselesi / Yakın Tarihimizde
  • Eski Değirmenin Sırlar
  • Tarafsız Değilim
  • Uçurumdaki Ev
  • Mehmet Akif Ersoy Tefsir Yazıları ve Vaazlar
  • Kanuni Devrinde Osmanlı Hayatı
  • Türkiye'de İslam ve Irkçılık Meselesi
  • Dünden Yarına
  • Mehmed Âkif Ersoy
  • Başörtülü Melekler
  • Aman İrtica Olmasın!

M. Ertuğrul Düzdağ Alıntıları - Sözleri

  • Kaçanı çok koğucu olma, ihtimal ki zarar edersin. (Barbaros Hayreddin Paşanın Hatıraları - 2.Cilt)
  • Gençliğinde her haltı yemiş herife, anası kız ararken namazında niyazında, namuslu kız olsun istiyor. Senin oğlun namaz kılar mı, içkisi filan var mı, diye sorulduğunda, "Çok iyidir çok." deyip geçiştiriyor. (Müslüman Aile)
  • Rıza Nur, Hatırat' ının başka yerlerinde de Sabatayistlerden bahsetmektedir... Talât Paşa, Rahmi ve arkadaşları Selânik' te İtalyan Mason locasına girmişlerdi... Meşrutiyet ilân olununca, Rahmi, Talât ve arkadaşlarından çoğu İstanbul' a gelince, derhal İstanbul' da Mason locaları açtılar. Birçok Türkleri localara kaydettiler. Bunların mühim bir kısmı da Dönmeler idi.(c.1, s.260) Enver, Harb-i Umûmî ' de Harbiye Nazırlığı' nda müthiş bir irtikâp yapmıştır. Şuna buna binlerce altın vermiştir. Bunları sırf kendi emriyle Harbiye bütçesinden vermiştir. Bu paralar bu adamların yed-i irtikâbında kalmıştır. Bilhassa Dönmeler, çok paralar alıp yemişlerdir... İttihatçılar niçin düştüler, niçin mahv ü perişan oldular, niçin memleketi inkıraz mezarına koydular? İşte reculleri böyle ahmaktı. Hem ahmak, hem de cahildiler. Hem de Dönmelerin, Yahudiler'in avucunda idiler.(c.3, s. 928) (Yakın Tarihimizde Dönmelik ve Dönmeler)
  • O zamanlarda [1946-1952] 100 Türk Lirası 125 riyal ederdi. (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2)
  • “ Olacak olsa gerek çar ü naçar, Gerek kalbin gen tut, gerek dar. “ (Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları)
  • "Çektiklerimiz, amellerimizin cezasıdır..." ~√~ (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 1)
  • Güneş batar, batan güneş tekrar doğar. (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2)
  • "Sürahi kırılırsa kadeh ortada kalmaz; ey saki, baş gitse ayak payidar olmaz." (Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları)
  • ... Dönmeler aslen ve ırken Yahudi olmakla beraber rûhen ve vicdânen dahi din-i İslâm' la bir alâkaları yoktur. Diğer Yahudiler gibi iki üç asırdan beri Türk ve İslamlarla kat'iyyen ihtilât etmeyerek ( kaynaşmayarak) kendi cemaatleriyle, âyin ve vicdan-ı husûsîleriyle ancemaatin ( toplu halde) yaşaya gelmişlerdir. ... Bin türlü riyâ ve sahte tavır ve kıyafetlerle büyük Türk kitlesi arasına sokularak pek çok servet kazanmışlar, memleketin büyük ticaret ve iktisat noktalarını elde ederek mühim ve mühlik (tehlikeli) bir âmil olagelmişlerdir. (Yakın Tarihimizde Dönmelik ve Dönmeler)
  • "Bu gibi bahislere "mezâlik-i akdâm” denir. Mezalik, mezlaka'nın cemi' hâli. Mezlaka, “kaygan yer” demektir. "Mezlaka-i akdam," ayakların kaydığı yer, mecazen, ilmî bahislerde hata yapılma ihtimali çok büyük olan, nazik, tehlikeli meseleler demektir. Kader meselesi de öyledir. Dinî, ilmî meselelerde yüzbinlerce bahis vardır. Âlimler bunların hepsinde ittifak ederler, beraberdirler. Fakat birkaçı önemli, çoğu teferruata dair birkaç yüz mesele de vardır ki, onlarda anlaşamazlar. Bunlara dair hepsinin kendisine göre haklı delilleri vardır." (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2)
  • "İhtilaf-ı metali" sebebiyle küre üzerine ezansız zaman yoktur" ~√~ (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 1)
  • Ya Resulallah! Senin gelip geçtiğin yolların tozunu, gözlerime sürme diye çektim. O mübarek yolların tozuyla sürmelenen gözlerimi Batı dünyasının yaldızlı dalaleti, gafleti boyayamadı, kamaştıramadı. Batının ilmini aldım, tekniğini aldım, fakat ruhunu almadım. Çünkü ruhu yoktu... Ruh, mana, aşk, vecd, senin yolunda senin dinindedir. Ne bahtiyardır o gönül ki, sana bir aşkla baglıdır. O aşkla yanar ve o aşkla yaşar. (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 3)
  • "Esasen ben heyecanla yazı yazamam. Her söz, her yerde ve her zamanda söylenmez. Düşüne düşüne yazmak lâzımdır. Müsvedde yaparım, üzerinde çalışırım... Yani her gün yazmam mümkün değildir. (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 4)
  • Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzî serâb olsun; O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun! (Mehmed Akif Ersoy)
  • "Sürahi kırılırsa kadeh ortada kalmaz; ey saki, baş gitse ayak payidar olmaz" (Barbaros Hayreddin Paşanın Hatıraları - 2.Cilt)
  • "Tarihte bu kadar zulme, bu kadar hıyanete uğramış bir hanedan daha var mıdır? (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2)
  • "Sürahi kırılırsa kadeh ortada kalmaz; ey saki, baş gitse ayak payidar olmaz" (Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları)
  • Selam veren kimse şunu demiş olur: Kardeşim emin ol, benden sana zarar gelmez... ~√~ (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 1)
  • Fakir bazı şeylerden mahrumdur, cimri her şeyden. (Müslüman Aile)
  • İşte bu sefil dünyada o bahtiyarlardan olmak emeliyle sürünmedeyiz. (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 5)