Bay Muannit Sahtegi'nin Notları - Vüs'at O. Bener Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Bay Muannit Sahtegi'nin Notları kimin eseri? Bay Muannit Sahtegi'nin Notları kitabının yazarı kimdir? Bay Muannit Sahtegi'nin Notları konusu ve anafikri nedir? Bay Muannit Sahtegi'nin Notları kitabı ne anlatıyor? Bay Muannit Sahtegi'nin Notları kitabının yazarı Vüs'at O. Bener kimdir? İşte Bay Muannit Sahtegi'nin Notları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Vüs'at O. Bener

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750806166

Sayfa Sayısı: 81

Bay Muannit Sahtegi'nin Notları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Yine öldürgen bir intihar sabahı, yirmi miligram nobraksin almama karşın, ellerimin titremesini önleyemiyorum; kaydın bay Muannit Sahtegi, yapma, seni konuşmak değil, yazmak kurtarır derken, yani günlük adı altında ilk üç beş tümcenin yazıldığı günden tam üç yıl sonra, yeniden başlamayı deniyorum. Yoksa, galibe, dün gördüğüm, yanıbaşında sulandırılmış rakı şişesi, dilenen ihtiyardan beter yıkılmış olacağım. Neyi, nasıl, niçin kurtarmak? Neden bunca korkmak yıkılmaktan, yok olmaktan."

"Kendi yaşamını otobiyografi biçimine sahip bir kurmaca olarak mı sunuyordur Bener, yoksa otobiyografiyi andıran bir kurmaca mı yazıyordur? Muannit'te belli değildir bu."

- Orhan Koçak-

Muannit Sahtegi’nin Notları, Bener’in kurmacayla, yazıyla olan ilişkisini iyiden iyiye köpürten bir yapıt olarak çıkıyor karşımıza.

Bay Muannit Sahtegi'nin Notları Alıntıları - Sözleri

  • Bu da benden: Nazire! Yazık ki, bir kez ölmüyor ölüm, ölüp ölüp diriliyor!
  • Aklımda hep, 'öyle sarhoş olsam ki, bir daha ayılmasam!'
  • Şimdiye dek aklım neredeydi. Hiçbir yerde olamayan aklımın nerede olduğunu ben ne bileyim. ___
  • Ne atbaşı koşabiliyoruz, ne yarışı önde götürebiliyorum. Böylesine amansız, çılgın, yenik boğuşma.
  • Birdenbire çökmedim, çökerek bugünlere geldim
  • ..kimsenin yok, yağmurun bile, böyle küçük elleri.. (bilmiyorum nedir bu sende olan, bu kapayan ve açan; yalnız anlıyor içimde birşey gözlerinin sesini güllerden derin olan)
  • Ele güne mutaç bırakamam çocukcağızımı. Huyum kurusun. Bırakamadığım nice nafile alışkanlıklarımın içinde herhalde en horlanmaması gereken ibrişim bunca kaldığı için olacak. O da koptu mu, tepetaklak gidecek yaşam bağı.
  • “Doğa her şeye karşın yenilenecekse durmadan, Neden önemsemek bunca kendini, Taşlı tarlalarda kıpkırmızı bir tek gelincik Savaşmaz değmeyeceği ölümsüzlüklere.” ______
  • Özgürlüğün tutsaklık, tutsaklığın özgürlükle kesiştiğini kavrayabilmek, acıların ulaşılmaz sınırtaşı olmalı... ___
  • Aklımda hep, ‘öyle sarhoş olsam ki, bir daha ayılmasam!’.. ___
  • .. Sevdaya sığmaz doğrular ya da doğru sanılanlar.. ____
  • Umutsuzluk kol geziyor ortalıkta, işsizlik dağları yıkılıyor insancıklarımız üstüne ... Kötümsermişim. Elli yıl, beş aşağı, beş yukarı bunları yaşadım. Kaç türkümüz iyimser? Ağıt yakmaktan, diz dövmekten hiç kurtulduk mu?..
  • Ölüm nasıl beklenir? Param yeterse rakı içerek, gece-gündüz birbirine karışır... ARAGON’du yanılmıyorsam bu yöntemi benimseyen. Ben de ne Aragon’um ya. Alkışlarla alkışlarla geçivermedi hayat!
  • Saçmalık saydığımız davranışlarımızı bilgelikle eşdeğer tutup durmuyor muyuz ? Özgürlüğün tutsaklık, tutsaklığın özgürlükle kesiştiğini kavrayabilmek, acıların ulaşılmaz sınırtaşı olmalı ...
  • Kimileri 'ne çok kendinlesin, kendine acıyorsun'u çarptılar suratıma. Eğlendirici değilsem, kapkaralığıma dayanamıyorlar. Verdiğim zekat yetmiyor mu? Söz bıçkınlığım? Alsanıza acımı siz de dev dalgalar biraz koynunuza? Soğuksunuz, buzsunuz, benden beter!

Bay Muannit Sahtegi'nin Notları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Alkışlarla alkışlarla geçivermedi hayat!: Vüs'at O. Bener'in kitap/havva--1158 isimli öykü kitabını okuduktan sonra güncelerden oluşan bu romanını kendisini tanımak adına okumaya karar verdim.Bay Muannit Sahtegi’nin Notları romanın da yazar manevi kızı - evlatlık kızı- Fatoş' la inişli çıkışlı baba- kız ilişkini, iç dünyasını kaleme almış. Yazarlıkla, avukatlıkla yaşam mücadelesini sürdürürken geçim sıkıntısı, maddesel alışkanlıklarının esiri olması onu bir hayli hırpalanmış. Yazarın kelimeleri insanın içini acıtacak nitelikte.. Türk edebiyatının seçkin yazarlarından olan Vüs'at O. Bener' in Buzul Çağın Virüs ü de diğer romanıdır. Birçok öykü kitabı ve şiir denemeleri mevcuttur. Edindiğim bilgilere göre doğru ise Oğuz Atay' ın Tutunamayanlar kitabındaki Süleyman Kargı karakterinin ilham kaynağıdır. Diğer öykü kitapları da Okuma listemde şimdiden yerini aldı. Okuma sürecimde kitapla ilgili fikir verebilecek alıntılar paylaştım. Yazarın Havva isimli öykülerden oluşan kitabını okumuştum. Öyküleri de dratik.. Bilinç akışı tekniği dikkat çekiyor. Birçok öyküsü aklımda kaldı. "İlki" öyküsü özellikle aklımda kaldı. Öyküler bir çırpıda okunup biten öyküler değil.. Arada düşünmek, nefes almak istiyorsunuz. Biraz sarsıcı.. En azından bana öyle geldi. Okuma etkinliklerinde yazarı tanımak isteyenler için bu kitabını ve öykü severler için de diğer kitaplarını tavsiye ederim. Yusuf Atılgan ve Oğuz Atay severlerin Vüs'at O. Bener'i kesinlikle seveceklerini söyleyebilirim. Büyük ölçüde yazarın hayatından izler taşıyan romanını edebiyat severlere tavsiye ederim. ""FATOŞ’a; bağışlaması dileğiyle sunu yerine: (bilmiyorum nedir bu sende olan, bu kapayan ve açan; yalnız anlıyor içimde birşey gözlerinin sesini güllerden derin olan) kimsenin yok, yağmurun bile, böyle küçük elleri."" Keyifli okumalar dilerim. (Sevgican)

DAHİ DELİ ! Ve karşınızda deli olduğundan mı dahi yoksa dahi olduğundan mı deli bilemediğim Vüs’at Orhan Bener. Çağdaş Türk Edebiyatı 1950 kuşağının yenilikçi öykü, oyun, roman yazarı ve İkinci Yeni’nin ilk öykücüsü. Nam-ı diğer Oğuz Atay’ın en yakın arkadaşı, kendisini bu sebeple tanımıştım. Ve kendisiyle ilgili bilgim bu kadardı. Bener, Tutunamayanlar kitabının taslağını okuyan ilk kişi hatta Atay’dan kitaptaki bir bölümü çıkamasını ister Atay da çıkarır ve o bölümü Tehlikeli Oyunlar kitabında kullanır ama bazı kaynaklar da o el yazısının henüz gün yüzüne çıkmadığını söylüyor. Yani belirsiz. Neyse konumuz da bu değil zaten. Bener gibi amaçsız konulara girmeye başladım. Bener de bu romanında arkadaşını unutmamış isim vermeden Atay ve kızı Özge’den bahsetmiş, Atay’la ilgili şu alıntıyı yazmıştı. gonderi/33447080 Kitaba geçecek olursak 80 sayfalık bir kitabı kırka yakın alıntı ile kapattığıma göre beğendiğimi söylememe gerek yok herhalde. MUANNİT - SAHTEGİ Kitabı elime ilk aldığımda ismi dikkatimi çekti. Daha önce hiç duymamıştım. Araştırdığımda Muannit - inatçı, Sahtegi - sahtekar yani ‘Sahtekarlıkta inat eden’ ya da ‘İnatçı sahtekar’ demekti. Bir yazar düşünün kendine bunları diyor varsın eserini siz düşünün. HAYATI Evlatlığı Fatoş dışında kimsesi yok. Fatoş da evlenip gidince hepten yalnızlığa bürünüyor. 3 evlilik yapmış ve boşanmış. İlk eşi hamileyken Menenjit tüberkülozdan ölmüş. Bunu şu dizelerle anlatıyor: gonderi/33589865 Bu olaylar onu huysuz, inatçı, yalnız, alkolik bir adam haline getirmiş. Olabildiğince cimri lakin içkisinden gram taviz vermeyen, cahilliğe tahammülü olmayan, çok zeki bir adam. Hayatı her ne kadar sıradan olsa da kalemi asla öyle değil. Bu yüzdendir ki hâlâ pek kimse tanımaz onu. Böyle tanımlamış kendisini : “Eğlendirici değilsem, kapkaralığıma dayanamıyorlar.” gonderi/33588978 Fatoş’a gelecek olursak Bay Muannit Fatoş’u şöyle anlatıyor: gonderi/33590086 Fatoş onun evlatlığıdır. Bener sayfa 21 de şunu dese de: “ Pek şaştınız değil mi? Yirmi beş yaş fark var aramızda. Evlat edinenlerin karıştırdığı haltlarla ilgili hikayeleri yakıştırmaya kalkmayın bana da. Boğarım! Görenek baskısı deyip geçemem, o gözle bakamıyorum ona, bunca basit davranışımın nedeni, yoksa itikâfa çekilmiş papazın teki değilim. “ gerçek farklıdır. Zamanla Fatoş’a karşı başka duygular hisseder hatta günlüğü tutmaya başladığı tarih Fatoş’un İngiltere’ye gittiği tarihtir. Kitabın son cümleleri de onunla ilgili bitiyor zaten. Hatta Bener Fatoş’un da hisleri olduğunu düşünüyor ve belirtiyor şu son cümlelerinde: “ “ Ateşin var mı?” “ Var. “ Serçe parmağımla ağzından yoklayacaktım her zamanki gibi. Önledi. Boynunu gösterdi. Dudaklarımı dokundurdum usulca. Titredi hafifçe, ürperdi. Kızardım galiba. Olsa olsa 37,1. Korkma, bir şeyciğin yok. “ “ Fakat bunu anlatanın Bay Muannit olduğu ve olayları kendi algılamak isteği gibi yansıtabileceği de unutulmamalı. Vüsat O. Bener 2005 yılında 24. TÜYAP Kitap Fuarı onur yazarı oldu ama ödülünü alamadan 1 Haziran günü hayatını kaybetti. Ödülünü onun adına eşi Ayşe Bener aldı. ROMANI 1 Ekim 1979 - 13 Eylül 1989 yılları arasında tuttuğu günlüklerden oluşan kurmaca- gerçeklik arası otobiyografik bir roman. 1991 yılında ilk basımı yapılmış. Günlüklerini romana zamansal sıçramalarla geçirmiş bu da anlam karmaşasına yol açabiliyor ilk okuduğunuz zaman. İlk 5 sayfa sabrederek, anlamaya-kavramaya çalışarak okuyun sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Onun dil oyunlarına, kinayeli, ironili anlatımına alışıyorsunuz. Farklı anlatım teknikleri kullanıyor, kolay okuyucu istemiyor kendisi burnu havadalığı burda bile var. Cümleyi düz bir şekilde vermiyor. Yeni anlamlar türeterek, çoğunlukla devrik cümle şekilde; çok fazla yardımcı birleşik fiil, bağlaç ve zamir kullanarak anlatıyor. Olayları parçalı ve çok katmalı anlatması okuyucuyu yorabiliyor. Ayrıksı bil dili var. O da bunu istiyor zaten. Günlük tarzında yazdığı için o dönemde meydana gelen siyasi-sosyal-psikolojik olaylar hakkında da bilgi sahibi oluyorsunuz. O dönem yaşanan siyasi olayları, siyasi cinayetleri, sıkı yönetimi, gelen zamları eleştiriyor bu durum kitaba biraz belgesel tadı da katıyor. Kitaba hakim olan kavram Albert Camus’nün Saçma kavramı ve İç Konuşma Tekniğidir. (Yazar anlatmak istediği şeyleri kahramanın kendi ağzından, kafasından geçenler şeklinde okuyucuya verir. Kahraman kendi kendine konuşur gibidir. ) Köklerinden kopmuş, temelini yitirmiş, geçmişe, tarihe güvenini kaybetmiş, topluma yabancılaşmış mutsuz, huzursuz, insan varlığını dile getiren bir felsefedir. Bu felsefe daha çok “toplum içinde yaşamış bireyin tehdit altında olduğu, günümüzle gelenek arasındaki bağlantının koptuğu, insanın manasız bir varlık haline geldiği, kendi kendini yitirmek tehlikesinin baş gösterdiği yerde” ortaya çıkar. Camus’ya göre, “Saçma, varolanın kendisinden değil, bilinçten kaynaklanır. Bilincin olmadığı ve bilinç ile bir varlık karşılaşmasının gerçekleşmediği yerde saçma ortaya çıkmaz. Demek ki saçma, bir ilişkidir, bilinç ile dünyanın ilişkisidir. Saçma, insanın dünyadan kopuşunun, onun anlamlı ve özlemlerine uygun düşen bir ilişkiyi kuramayışının ifadesidir.” Bener saçma sözcüğünü kitapta çokça kullanır. “Bugünden gidebildiğimce ileri gidebileyim, saçma'yı saçma kılmayı deneyeyim” syf 10 “Notlarımı okumayı içim kaldırmıyor, saçmayı saçma kılamamışım besbelli.” syf 80 diye devam ediyor. İnceleme mi oldu makale mi ? bilemesem de yazar bunu çokça hak ediyor bence. Onu bilmemiz gerektiğini düşünüp bu derece ayrıntılara boğdum. İstanbul gibi metropol bir şehirde kitabı sadece Taksim’de rahatça bulabiliyorsak -ki orda da Yapı Kredi’nin kendi yayınevi var diye- bu bizim ayıbımızdır. Okumayı erteleye erteleye kitapları raflardan kaldırtıyoruz. İlk baskısı 1991 yılında yapılan kitabın 2. baskısı 2001’de 7.baskısı da 2018 de çıkmış. 27 yıllık bir kitap ve 7 baskı. Zweig kahkaha atıyordur şimdi. Buraya kadar okuduysanız ne mutlu bana, vaktinizi aldıysam affola. Keyifli okumalar. NOT: Acele etmeden sindire sindire okuyunuz. (Gül)

Kitabın Yazarı Vüs'at O. Bener Kimdir?

Vüs`at O. Bener, (d. 1922 - ö. 2005) Türk yazar ve şair. Yazar Erhan Bener'in kardeşi, Yiğit Bener'in amcasıdır.

Hayatı

Tam adı, Vüs'at Orhan Bener. 1922'de Samsun’da doğdu. İlk, orta öğrenimini Anadolu’nun çeşitli kentlerinde tamamladı. 1941'de Harbiye Mektebi'ni, 1957'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.

Ticaret Bakanlığı'nda raportör, Karayolları Genel Müdürlüğü'nde hukuk müşaviri olarak çalıştı. Ayşe Bener`le evlendi. Bir sendikanın danışmanlığını yürüttü. Emekliye ayrılıp yazarlıkla geçindi.

1950'de New York Herald Tribune gazetesi ile Yeni İstanbul gazetesinin birlikte düzenlediği öykü yarışmasında "Dost" isimli öyküsüyle üçüncülük kazandı. Bu başarı tanınmasını sağladı. Seçilmiş Hikayeler, Varlık, Yeditepe dergilerinde yayınlanan şiir ve öyküleriyle dikkat çekti.

1 haziran 2005`te hayatın yitirdi.

Eserlerinin Özellikleri

Vüs'at O. Bener, eserleri içinde daha çok özyaşamöyküsel nitelik taşıyan öyküleriyle bilinir. Bener, ham gerçekliği edebi bir temele oturtarak ele aldı. Gündelik olaylarla, bilinçaltında birikmiş yaşam parçalarını birleştirdi. Sürekli yeni anlatım biçimleri arayan yazar, bu yönüyle zaman zaman şematizme düşmekle, dış gerçekleri yanlış yerlere koymakla, hatta bozmakla eleştirildi. Bener'in eserlerinde ölüm izleği önemli bir yer tutar. Bunda yazarın genç yaşta doğum sırasında kaybettiği ilk eşi ve doğumdan sonra yaşatılamayan çocuğunun da etkisi vardır. Bu evlilikten sonra tekrar başından evlilikler geçmesine rağmen Vüs'at O. Bener'in çocuğu olmadı. Okurdan çaba isteyen, ayrıksı bir dili olan Bener'in kişilerinin gündelik hayatın ikiyüzlülüklerini dışavuran bilinçakışlarını, Virgül dergisindeki yazısında, Orhan Koçak "iç konferans tekniği" olarak adlandırmıştır. Öykülerinin yanı sıra Vüs'at O. Bener'in şiirleri, kısa dizelerden oluşan, esprili, ironik ve şaşırtıcıdır.

Ödülleri

Ihlamur Ağacı ile 1963 Türk Dil Kurumu Tiyatro Armağanı

İpin Ucu oyunuyla 1980 Abdi İpekçi Armağanı (paylaştı)

2005 İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı (Vefatı nedeniyle eşi Ayşe Bener tarafından kabul edildi.)

Vüs'at O. Bener Kitapları - Eserleri

  • Kapan
  • Siyah-Beyaz
  • Bay Muannit Sahtegi'nin Notları
  • Havva
  • Dost Yaşamasız
  • Buzul Çağının Virüsü

  • Manzumeler
  • Mızıkalı Yürüyüş - Kara Tren
  • Dost
  • Ihlamur Ağacı - İpin Ucu
  • Kara Tren
  • Canım Tavşancığım
  • Mızıkalı Yürüyüş

  • Kurmacasız Bir Yaşam
  • Bir Tuhaf Yalvaç

Vüs'at O. Bener Alıntıları - Sözleri

  • Çay, sıcak, ağız yakan! Hepsi bu. Bir bardak. Kimsesizler mezarlığına gömdüm imgelerimi. İpileyen sarımsı ışık pırpırlandı, sönmek üzere, sönünce kurtulacağım kendimden –acınası avuntu!–, ödeşeceğiz, kristal yüreklerine sırt çevirdiklerimle. (Havva)
  • Ölmek istiyorum Leyla’cığım. Fakat ümit işte. Ümit olmasa. Çoktaaan.. (Dost Yaşamasız)
  • Eskiden böyle değildim. Mezarlık korkuturdu. İnsan ölmekten değil ölümden korkarmış. Daha doğrusu unutulmaktan. (Dost)
  • Yaşam, bir deha işi değil. Bir sürgün, köle düzeni... (Kapan)
  • Önemsemiyorum.Sanki düşünen ben değilim. Düşünmüşsün, düşünmemişsin ne olacak? (Dost Yaşamasız)
  • Kattı önüne beni Bir muhalif rüzigâr" (Manzumeler)

  • ‘Kurtar beni bu bataktan, boğuluyorum!’ (Buzul Çağının Virüsü)
  • Anlamış olmalıydılar yaşamasızlığımı. (Havva)
  • -Baba! -Efendim oğlum? -Yaşamak istiyorum ben.(şiddetle aksırır.) -Çok yaşa oğlum. (Bir Tuhaf Yalvaç)
  • "Feryad ki feryâdıma imdâd edecek yok Efsus ki gamdan beni âzâd edecek yok." (Manzumeler)
  • Oysa, nasıl hala BUDALACA, “BÜTÜNLÜK” peşindeyim! Tam bir ŞEY’E yaklaştığımı sanırken —nasıl çarçabuk!— kendi düşüme, oyunuma geldiğimi, yenilgiye, duymaya ÖYKÜNDÜĞÜMÜ GÖRÜYORUM! (Canım Tavşancığım)
  • Saçma korkum, ama korkularım dur durak bilmez hale geldi, en basit olumsuzluk belirtisi, olasılığı, oluşumu yüreğimi da­raltmaya yetiyor. Otobüs devrilse de bitse işkence. Oysa ölüm gelmeyebilir, kolum bacağım kopabilir, tekerlekli iskemleye mıhlanabilirim. Örneğin kıçımı kim temizleyecek? (Mızıkalı Yürüyüş - Kara Tren)
  • Tümünü tükettin de, kala kala bir ben mi, “yaşama çağını” yora yora tamamlamış bir ben mi, dahası “o çağda” bile “yaşamı duyma” yeteneğinin —yoksunluğu demiyeyim insafsızlaşıp— yetersizliğinden kıvranıp durmuş bir ben mi kaldım ortada, ARADIĞINI verebilecek?! Hem dur bakalım, aramağa ne zaman başladın sen? Tanrım! Yaşama’ya yeni yeni başlayan bu çocuk çıldırmış! “Mutluluk” çağrılarını, şarkılarını hatırlamak neye yarar? O çağrılara kendiliğinden koşma dileği, o şarkıları zorlanmadan söyleme isteği olmalı değil mi insanın içinde, kanında? Sende var bunlar işte! HEM NASIL VAR! (Canım Tavşancığım)

  • Efendim, benim de hayatım roman, daha doğrusu gülmece. Neden öyle küçümser bakışlar yerleşti gözlerinize? (Bir Tuhaf Yalvaç)
  • "Bu­gü­ne de­ğin ya­pa­gel­dik­le­ri­mi, ya­pa­ma­dık­la­rı­mı, yap­maktan ka­çın­dık­la­rı­mı süz­geç­ten ge­çir­dik­çe ge­ri­ye acı­na­sı toz yı­ğını ka­lı­yor." (Kapan)
  • İnsan, insanın kurdudur. (Dost)
  • bir şey dokunamayacağım kadar bana yakın... (Mızıkalı Yürüyüş - Kara Tren)
  • Yanıltacağım onu. Ben yokum bu oyunda, çirkin gururum var! (Bir Tuhaf Yalvaç)
  • Kemirgenliğin içimi tüketiyor artık. (Kara Tren)
  • Ne yapalım? Bu dünyada yüreksizlerin de yaşadığını kabul et. (Dost Yaşamasız)