Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl - Amin Maalouf Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl kimin eseri? Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl kitabının yazarı kimdir? Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl konusu ve anafikri nedir? Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl kitabı ne anlatıyor? Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl kitabının yazarı Amin Maalouf kimdir? İşte Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Amin Maalouf
Çevirmen: Orçun Türkay
Orijinal Adı: Le Premier siècle après Béatrice
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750810749
Sayfa Sayısı: 167
Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Daha önceki yapıtlarında, geçmiş yüzyıllar üzerinde duran yazar, Béatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl'da geleceğe yöneliyor. Ama daha önceki kitaplarında olduğu gibi yine Doğu-Batı, Kuzey-Güney arasındaki ilişkileri dikkate alıyor.
Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl Alıntıları - Sözleri
- Ama beni asıl etkileyen, kalbin yüceliği olmuştur. Onun yanında güzelliğin olması mucizevi, olmaması acıklıdır.
- Sen bana aldırma Clarence, heyecan duy, savaş, olaylar kuşkularımı doğrulasa bile... Benim kuşkum senin ümitlerinden daha az soylu, daha az onurlu olacaktır!
- Ona demiştim ki, insanın birini sevdiğinde, en büyük isteği bu dünyayı ondan önce terk etmektir
- Ona demiştim ki, insanın birini sevdiğinde, en büyük isteği bu dünyayı ondan önce terk etmektir
- Tarih boyunca çok az öğreti kinin kökünü kazıyabilmiştir; çoğu, onun yönünü bir hedeften başka birine çevirmekle yetinmiştir.
- “Yirmi yılda kırk sağlam kitap okursan, ama adam gibi okusan, dünyaya korkmadan bakabilirsin.”
- Benzerlerini gözlediğimden, aşkın hayatta kalma kurnazlığı olduğunu biliyorum, ama gözlerini kapatmak tatlı oluyor.
- Şimdi biliyoruz ki, ışık nasıl gölgeyi büyütürse, iletişim araçları da bilinçsizliği öyle yaygınlaştırıyor; ışıldak ne kadar güçlüyse, gölge de o kadar koyu oluyor.
- Bendeniz yetmiş üç yaşında, yaşlı bir keçiyim ve bu yıllar boyunca insanların en çağdaş olanakları en bayağı nedenler uğrunda kullandıklarına tanık oldum. Ta 1000 yılına dayanan anlaşmazlıkları çözmek için 2000 yılının silahları kullanılıyor.
- sonunda ben de yaşamın öbür yüzüne erişmeden önce, esaslı bir düşüşün gerekliliğine inanır oldum
- Şimdi biliyoruz ki, ışık nasıl gölgeyi büyütürse, iletişim araçları da bilinçsizliği öyle yaygınlaştırıyor; ışıldak ne kadar güçlüyse, gölge de o kadar koyu oluyor.
- İnsanlardan uzakta olduğumda, belki onları sevmeyi yeni baştan öğrenebilirdim
- Bazı sözcükler, söylendiği anda, bir bardak sıcak süte bir damla limon sıkılmış gibi olur. Süt anında kesilir. Sen bir kere kürtaj demiş ol, insanlar şahlanıyor, bir takım yönlere sapıyor. Sen istediğin kadar ayrıntılardan söz et, seni dinlemiyorlar bile, cepheni acele seçmek zorundasın. Kimileri seni “yobaz”dan yana, kimileri de “karın deşen”den yana görüyor. Oysa bana göre al birini vur ötekine.
- “ ... Herkes kendi yüzyılında yaşıyor!“
Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yıllar önce almıştım bu kitabı, Amin Maalouf’u tutkuyla takip ettiğim dönemlerde. Aradan geçen zamanda okuduklarım ve yaşadıklarım ile zevklerim de değişti; Amin Maalouf bana daha sıradan gelmeye başladı. Tarih okumayı sevdiğim, geçmiş dönemlerde yaşamış insanların günlük hayatlarını onlarla birlikteymiş gibi hissetmekten, iç dünyalarını anlamaya çalışmaktan büyük keyif aldığım için hala Maalouf okumayı seviyorum. Ama “Beatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl” öyle bir roman değil. Roman, Maalouf’un diğer romanları aksine geçmişe değil, hayali bir geleceğe oturuyor. Doğacak çocuğun erkek olmasını garantileyen bir ilacın üretilmeye başlanması ve özellikle güney yarımkürede hızla yayılmasının ardından geçen 30-40 yıllık dönemde dünyada oluşacağını öngördüğü dönüşümleri bizimle bu roman aracılığıyla paylaşıyor Maalouf. Kız çocuk doğumlarının ve dolayısıyla kadın nüfusunun azalması ile birlikte saldırganlığın arttığı, kadınların meta olarak görüldüğü ve güvenliğinin sağlanamadığı, artan şiddet ve toplumsal tatminsizliğin sonucunda bu olaylardan nispeten daha az etkilenen Kuzey’in bile ekonomik olarak bir darboğaza girdiği, insanların hayatlarına yoğun güvenlik önlemleri ile, izole ve nispeten yoksul devam ettikleri yeni bir düzen öngörüyor ve romanındaki eş-kız çocuk-akademik çevre-entellektüel arkadaşlar zincirini bunun üzerine kuruyor. Ne hayatın, böyle büyük değişiklikler karşısında Maalouf’un öngördüğü kadar düz bir yol izleyeceğine inanıyorum, ne de Maalouf’un kurguladığı senaryodan hoşlandım... Ben insanlığa güveniyorum; insanlığın, onbinlerce yıldır olduğu gibi, değişerek, gelişerek, adapte olarak karşısına çıkacak türlü felaketleri atlatabileceğine inancım tam. Kitabı olumsuz değerlendirmemde Maalouf'un bu kitabında bende uyandırdığı "fazla bilmiş" hava da etkili oldu sanırım. Böyle bir ilaç geliştirilse dünyada neler olacağını sanki gözü ile görmüş kadar iyi biliyor Maalouf, kendinden hiç şüphesi yok, "acaba"sı hiç yok.. Kitabı okurken "işte bu, klasik aydınlanmacı bakışı" diyerek küçümsediğimi itiraf edeyim; zira tek doğru olduğuna ve onu da sadece kendisinin bildiğine iman eden aydınlanmacı bakıştan hiçbir zaman hoşlanmadım. (AkilliBidik)
Amin Maalouf'dan okuduğum ilk kitap. Tavsiye üzerine okudum. Tavsiye eden arkadaş, tecrübeli bir kitap kurdu, bu kitabı pek tutulmadı ama Amin Maalouf'u tanımak adına iyi gelir sana dedi. Kendisi de ilkbu kitabını okumuş. Kitabın konusu güzel, bir distopya. Ama derinlikten yoksun. Kahramanımıza ısınamadım bir türlü. Eşi ve daha doğmadan kızının sevgisiyle dolu ama, odaklandığı ve severek yaptığı böcek bilimci işinden de dolayı, pek sosyal birisi değil. Ölmüş babasının eski arkadaşı ve aynı zamanda kendisinin de vaftiz babası dışında pek bir çevresi yok. Eşi gazeteci ve tesadüfen rastladığı bir konuya odaklanması için eşine destek oluyor. Kadınların sadece erkek doğurması için bir "madde" icat edilmiş ve madde kadınları sadece erkek doğurabilecek konuma getiriyor yani bir nevi kısırlaştırıyor. Bu ilaça rağbet, zaten erkeklerden yana dengesiz olan erkek-kız doğum oranlarını kızların aleyhine daha çok etkiliyor. Ve gitgide azalan kız doğumları dünyayı distopik bir dünyaya çeviriyor. Bu değişimin seyrini anlatıyor kitap, ama malesef derinlikten yoksun. Yoksa konusu gayet güzel, güncel ve önemli. Tercümeyi hiç beğenmediğimi de ifade edeyim. Amin Maalouf'un satır aralarındaki zihin dünyasına girme açısından bir kayıp değildi ama tavsiye edebileceğim bir kitap konumunda değil. Iyi okumalar... (Ercan Nalbant)
"Dünyada kadın olmazsa ya da kadın oranı gitgide düşerse neler olabilir?" sorusuna cevap alabileceğimiz, düşündürücü bir roman. Amin Maalouf sevenler için söylüyorum, fazla bir beklenti içine girmeyin. Çünkü, Amin Maalouf'un diğer eserleri gibi akıcı, tarihten gelen bir eser değil bilakis gelecekte olabilecek bir kurgudan bahsediliyor.Fazla beklentiye girmeden okunursa, konusu ilgi çekici olduğu için pişman olmazsınız. (Çiyaye Sor)
Kitabın Yazarı Amin Maalouf Kimdir?
Emin Maluf (Arapça: أمين معلوف Fransızca Amin Maalouf) 25 Şubat 1949 doğumlu, yapıtlarını Fransızca veren Lübnanlı yazar.
1949'da Beyrut, Lübnan'da doğdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazeteciliğe başladı. Lübnan'da iç savaşın çıktığı 1975'e kadar Lübnan'da gazetecilik yaptı. Bu tarihte Paris'e göç etti. Yazar halen Paris'te yaşamaktadır. Çeşitli yayın organlarında yöneticilik ve köşe yazarlığı yapmış olan Maalouf, bugün vaktinin çoğunu kitaplarını yazmaya ayırmaktadır.
Yapıtlarında çok iyi bildiği Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini başarıyla işleyen Maalouf, 1983 yılında yayımlanan ilk kitabı Arapların Gözüyle Haçlılar (Les Croisades vues par les Arabes) ile tanındı. Bu kitap, çevrildiği dillerde de büyük bir başarı kazandı. 1986'da yayımlanan ve aynı yıl Fransız - Arap Dostluk Ödülü'nü kazanan ikinci kitabı ve ilk romanı Afrikalı Leo (Léon l'Africain) bugün bir "klasik" olarak kabul edilmektedir.
Maalouf'un 1988'de yayımlanan ikinci romanı Semerkant (Samarcande) da coşkuyla karşılandı ve pek çok dile çevrildi. Maalouf'un sonraki kitapları da yine roman tarzındaydı: 1991'de yayımlanan Işık Bahçeleri (Les Jardins de Lumiére) ve 1992'de yayımlanan Beatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl (Le premier siècle après Béatrice).
Emin Maluf, 1993'te yayımlanan romanı Tanios Kayası (Le Rocher de Tanios) ile Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülü'nü kazandı. 1996'da Doğunun Limanları (Les Echelles du Levant) adlı romanı ve 1998'de ise Ölümcül Kimlikler (Les Identités Meurtrières) adlı deneme kitabı piyasaya çıktı. Maalouf 2000'de Yüzüncü Ad - "Baldassare'nin Yolculuğu" (Le Périple de Baldassare) adlı romanını yayımladı.
Ayrıca 2002'de opera için yazdığı ve Finlandiyalı müzisyen Kaija Saariaho'nun bestelediği Uzaktan Aşk (L'Amour de loin) Maalouf'un ilk librettosudur. 2004'de yayımlanan Yolların Başlangıcı (Origines) adlı romanından sonra, 2006 yılında Adriana Mater adlı ikinci librettosunu yayınladı.
Kitaplarında genellikle doğuya ait öğeleri çok iyi işlemektedir. Doğuya ait gelenek ve görenekleri kitaplarında mutlaka tanıtır. Bir çok kitabında Osmanlı-Türkiye üzerine yorumlara da rastlanmaktadır. Osmanlı ve Yavuz Sultan Selimin Kahire seferinde 8000 kişiyi katletme derecesinde öldürdüğünü Afrikalı Leo kitabında iddia etmiştir. Kitaplarında doğu halklarının neden geri kalmış olduğu konusunda sürekli analizler ve tespitler yapmaktadır. Doğu halkları ile ilgilenen kişilerin mutlaka okuması gereken kitaplardır bunlar. Kitapları roman tarzında yazılmış da olsa sosyolojik temalar kitaplarında sürekli olarak işlenir.
Kitaplarının Türkçe çevirileri YKY tarafından yayımlanmaktadır.
Amin Maalouf Kitapları - Eserleri
- Tanios Kayası
- Semerkant
- Adriana Mater
- Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl
- Çivisi Çıkmış Dünya
- Doğu'nun Limanları
- Yolların Başlangıcı
- Işık Bahçeleri
- Ölümcül Kimlikler
- Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri
- Yüzüncü Ad
- Afrikalı Leo
- Doğu'dan Uzakta
- Uzaktan Aşk
- Fransız Akademisi'ne Kabul Konuşması ve Jean-Christophe Rufin'in Yanıtı
- 29 Numaralı Koltuğun Hikâyesi
- Uygarlıkların Batışı
- Empedokles'in Dostları
Amin Maalouf Alıntıları - Sözleri
- Yaşamda neşe ve karışıklık birbirini tamamlar. (Afrikalı Leo)
- biz aynı yalnızlığı yaşamıyoruz (Empedokles'in Dostları)
- "Doğulular, Batı'nın onları geçmiş olduğunu gördüler, ama bunun nedenini bir türlü anlamadılar. Bir gün, yakasına çiçek iliştirmiş bir Batılı gördüler. Demek buymuş, dediler kendi kendilerine, bunların ileri olmasının nedeni! Biz de yakalarımıza çiçekler takarsak, onları yakalarız!" (Fransız Akademisi'ne Kabul Konuşması ve Jean-Christophe Rufin'in Yanıtı)
- Her şeyin başka türlü olmasını nasıl da isterdim! (Adriana Mater)
- Çoğunluk zorunlu ihtiyaç maddelerinden yoksun yaşarken bir avuç insanın gereksiz şeyler bolluğu içinde yüzmesi doğa kanununa açıkça aykırıdır. (Fransız Akademisi'ne Kabul Konuşması ve Jean-Christophe Rufin'in Yanıtı)
- İnsanların kim oldukları sade adlarından mı anlaşılır sanıyorsun? Bakışlarından, yürüyüşlerinden, konuşma biçimlerinden de anlaşılır. (Semerkant)
- Cehalet öldürür , ilerleme kurtarır . (Empedokles'in Dostları)
- Tanrı güzelliği size vermiş kontes, Ama başkalarının gözleri için. (Uzaktan Aşk)
- Sonra da hiçbir şey avutmadı gönlümü. Kendi sürgünlüğümü anımsatıyor şimdi Ne zaman bir gemi yanaşsa rıhtıma Ve bir bırakılmışlık duygusu salıyor içime. Kıyıdan uzaklaşıp giden her yelkenli. (Uzaktan Aşk)
- İnsanın bilmek istemeyeceği o kadar çok şey var ki!.. (Adriana Mater)
- Bizi savaş birleştirmiş olsa da, onunla barış içinde yaşamak istiyordum. (Doğu'nun Limanları)
- Siyasette, dinin kendisi bir amaç değildir, düşüncelerden biridir yalnızca; meşruiyet en inançlı olana değil, mücadelesi halkınkiyle aynı olana verilir. (Çivisi Çıkmış Dünya)
- Nefrete son vermeli, ırkları, dinleri, kökenleri aşmalı. (Fransız Akademisi'ne Kabul Konuşması ve Jean-Christophe Rufin'in Yanıtı)
- Rüzgârın, yağmurun altında kalmak, bana neredeyse bir tür avuntu veriyordu. (Yolların Başlangıcı)
- …çok yaşayan, çok görür!.. (Tanios Kayası)
- “Yiyecekleri pis, temiz diye ayırmak hurafedir; insanları pis, temiz diye ayırmak aptallıktır, her şeyde, her birimizin içinde aydınlık ve karanlık yan yanadır.” (Işık Bahçeleri)
- Arzuladığım kadın öyle uzak, öyle uzakta ki Hiçbir zaman sarılmaya yetmez kollarım. (Uzaktan Aşk)
- Bu yüzyıl daha genç ama daha şimdiden insanların bu yüzyılda dinle yollarını yitirebilecekleri biliniyor, tıpkı onsuz da yollarını yitirebilecekleri gibi. (Çivisi Çıkmış Dünya)
- Tiksindiğim bir şey varsa , o da ırkçılık , ayrımcılıktı. (Doğu'nun Limanları)
- Ben asıl, sözlerim insanların kulağına yastıktaki tüyler kadar yumuşak geldiğinde telaşlanacağım. (Işık Bahçeleri)