Belleğin Kış Uykusu - Mehmet Eroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Belleğin Kış Uykusu kimin eseri? Belleğin Kış Uykusu kitabının yazarı kimdir? Belleğin Kış Uykusu konusu ve anafikri nedir? Belleğin Kış Uykusu kitabı ne anlatıyor? Belleğin Kış Uykusu kitabının yazarı Mehmet Eroğlu kimdir? İşte Belleğin Kış Uykusu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Mehmet Eroğlu
Yayın Evi: Agora Kitaplığı
İSBN: 9789944916592
Sayfa Sayısı: 275
Belleğin Kış Uykusu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Sevgi ve hayalin peşinde, geçmişe ve geleceğe doğru, aynı anda yapılan fantastik bir yolculuk!
"M, o akşamüstü, göğsündeki garip sızıyla geçmişi olmayan, anısız bir güne uyandı. Belleği onu hafifmeşrep bir sevgili gibi terk etmişe benziyordu..."
Mehmet Eroğlu, onuncu romanı Belleğin Kış Uykusu'nda, insanı en çok kendisi kılan adını bile hatırlamayan bir adamın, Bay M'nin, yitirdiği belleğinin peşine düşerek, geçmişe ve geleceğe doğru aynı anda yaptığı fantastik bir yolculuğu anlatır. M'nin bindiği tren zamansız bir gecenin içinde yol alırken, M bir yandan gençleşir, bir yandan da karşısına çıkan yolculardan geri aldığı anılarla hayallerini, sevdiği kadınları ve geçmişini hatırlar. İnsanın düşüncelerini okuyabilen, bir belirip bir kaybolan bir Palyaço ile M'nin öfke ve hayranlık duyduğu, kadınların gözbebeği yakışıklı Bay G, bu garip yolculuğun yoldaşlarıdır. Yolculuk, M'nin seçim yapacağı istasyona kadar gizini korur. M, üç zor soruya cevap verecektir. Acısız hayat bizi mutlu eder mi? İçinde bir tutam sevgi olan hayatımızdan, ne kadar kötü olursa olsun vazgeçebilir miyiz? Gerçek sevginin bir nedeni var mıdır?
Mehmet Eroğlu'nun benzersiz bir kurgu ustalığıyla kaleme aldığı Belleğin Kış Uykusu, insanın, belleğin, vicdanın ve hiç şüphesiz saf sevginin kaynağını araştıran sıradışı bir roman...
(Tanıtım Yazısından)
Belleğin Kış Uykusu Alıntıları - Sözleri
- “Bir neden aramak, sevgiyi yok eder. Sevilen bir şeye anlam uydurmak, yalan söylemektir...” – Pascal Quingard”
- “Siz bana bakmayın! Beni ona bağlayan çekimin nedenini biliyorum. Aradığımız neden, onun niteliklerinde değil, benim zaaflarımda gizli...” ”
- “Unutkanlık, belleğimizin kış uykusu...”
- “Hayatın sandığı ve dilediği gibi saf olmadığını kabul etmeliydi: Tattırdığı tüm mutluluklara karşın önlenemez dramlar, kaçınılmaz trajediler sunan bir kokteyldi hayat; ”
- “Amaçsız bir insan eninde sonunda değersiz insana mı dönüşür? Bizleri insan yapan nedir?”
- “Yok etmek? Unutmak da bir tür yok ediş... Öyleyse belleksizlik de kötülüktü...”
- “Uzun lafın kısası, yanıldım. Hem de fena yanıldım... İşte, benim hikâyem bu.”
- “İstedikleri ve hayal ettikleriyle değil de elde edebildikleriyle yaşayan her insan, en az bir kez yazgısını değiştirmeyi düşler. İşte bu, o an. Size, içinde hiç acı barındırmayacak bir hayat verilecek...”
- “içindeki o derin yalnızlığa –tıpkı suya dalar gibi– sessizce geri döndü. Herkes geçmiş ve şimdiki zaman diye iki ayrı dünyada yaşarken hafızasını yitiren birinin tek dünyası vardı: unutkanlık...”
- “Farkında değil misiniz? Acı olmadan mutluluk olmaz,” diye direndi. “Acı, mutluluğu anlamak, kavrayıp değerlendirebilmek için gereklidir; tıpkı ışığın karanlık sayesinde kavranması gibi...”
- “Budalalık, içtenliğin katlanılabilir tek halidir.”
- “Malum, çok gezen çok bilir; çok bilen de eninde sonunda delirir.”
- “Biliyor musunuz, buraya gelmeden önce tıpkı size benzeyen birini tanımıştım.” “Öyle mi?” dedi Nesrin. “Ne ilginç? Ne yapıyordu bu kadın?” Acı çekiyor, çektiği acıdan kurtulmak için sevdiği erkeğe eziyet ediyordu... Böyle demek yerine, “Âşıktı,” dedi ”
- “Gününü yaşamak? Peki, ya geçmiş! Karanlık ve kesintisiz bir unutkanlığın erittiği –kısa mı uzun mu olduğunu bilmediği, bilemediği– zaman parçası; kaybolan anılar albümü; hayatı kısaltan, yitirilmiş bir mevsim...”
- “İnsan neden sever? Olasılıkları aklından geçirdi: Yalnızlıktan, korunma ihtiyacından... Yoksa sevgi içgüdüsel bir dürtü, insanın vicdanı olmasının kaçınılmaz bir sonucu muydu? ”
Belleğin Kış Uykusu İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Mehmet Eroğlu 1948 İzmir doğumlu roman ve senaryo yazarıdır. İlk romanı olan ıssızlığın ortası romanı ile 1979 milliyet roman ödülü birinciliğini Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un Cevdet bey ve oğulları romanı ile paylaşmıştır. Ki bu da yazarın romanlarıyla tanışılması anlamını taşıyor. >>Hiç hafızamı kaybetsem ve geçmişimi, hayal kırıklıklarımı, bana üzüntü veren insanları ve endişelerimi unutsam nasıl olurdu ? Belki de farklı bir insan olurdum diye düşündüğünüz oldu mu ? >>Yazar bu kitabında kendisininde söylediği gibi yaşamadığımız, yaşayamadığımız yada farkına varamadığımız hayatlarla tanıştırıyor. Bizi neredeyse kafka'nın romanlarındaki gibi dört tarafı sizlerle çevrili nereye gittiği bilinmeyen bir tren yolculuğuna çıkartıyor, sorguluyor ve sorgulatıyor. >>Hep karşınıza çıkan popüler kitaplardan sıkıldıysanız ve farklı bir anlatıyla tanışmak istiyorsanız mutlaka okumanızı tavsiye eder keyifli okumalar dilerim (Oğuzhan KUNDUZ)
Kitap hakkında uzun uzadıya inceleme yazmaya gelmedim bu sefer. Yazacaklarımı yogi Çetin Çetintaş harika bir şekilde özetlemiş. Cesur ol, yapamayacağın bir şey olduğunu düşünüyorsan Henüz harekete geçmediğindendir Cesur olmak korkmamak demek değildir Korkudan daha büyük olmak demektir Yaşam yolunu yürü, koş, üzerinde sadece dur Nasıl geliyorsa yüreğinden O yol senin yolun Yoluna sahip çık Öylesine sahip çık ki Yolu bıraktığında bile o yolun kendisi ol Ama unutma sen o yoldan fazlasısın Hiçbir yol yok ki içine sığabilesin Sen yolun kendisisin Yol ol, yolcu ol, yoldaş ol, yolda ol Kendi sesini duyan yolun sesini duyar Kendine kulak ver Öyle bir kulak ver ki Her birimiz sesi yüreğinde yankılansın Yol giderek bitmez Yol bitsin diye yürünmez Yolda ol, yolcu ol Yol giderek bitmez Yol bitsin diye yürünmez Kasvetli, merak uyandırıcı ve sorgulayıcı bir kitap okumak istiyorsanız, tam da şu anda doğru yerdesiniz. (Yasemin A.)
Bir Tren Yolculuğu: Tolstoy şöyle diyor: “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.” Belleğin Kış Uykusu’nda uyandığında kendine dair hiçbir şey hatırlamayan Bay M. bir sabah neden yaptığını nereye varacağını bilmeden garip bir yolculuğa çıkıyor. Mehmet Eroğlu bu yolculuk için treni seçmiş. Elbette trenin de özel bir anlamı var. Freud psikanalitik teorisinin temellerini İtalya’da yaptığı bir tren yolculuğunda atmıştı. Yani belleğini kaybeden M. kendini bulmaya çalışırken hayata, var olmaya dair sorularını cevaplarken bu tuhaf trende birlikteyiz. Bay M. bu trende kompartmanlar arasında zaman, mekân ve kişi algılarının yerle bir edildiği kaotik bir atmosferde. Ona yol gösteren bir Palyaço var. Palyaço’nun kurguda yüklendiği misyon çok önemli. Çünkü o bir bilge ve aynı zamanda Bay M.’nin trendeki gerçeklikle tek bağlantısı. Palyaço ve M.’nin arasında geçen birçok diyaloğun altını çizdim. Palyaço bazen bana göre doğru bazen yanlış olsa da çok keskin ve ağır fikirlere sahipti. Eroğlu’nun dokunduğu birçok konu vardı. Bunlardan biri “Acısız bir hayat mümkün müdür? Acısız bir hayat deneyimi nasıl olurdu?” Bu romanda yapılan acı güzellemesi değildi bence. Aksine, zıtlıklarıyla var olan şeylerden biri de mutluluk. Zaten mutlu olduğumuzu mutluluk anları bitince anlayabiliyoruz. O zaman neden acısız bir hayat diliyoruz? Acılarımız değil mi ki bizi sanata, edebiyata yönlendiren? Frida Kahlo, Sylvia Plath, Tolstoy ve daha niceleri gibi. Gerçeküstü bir ortamda, felsefik tartışmaların edebî kurgunun yer yer üstüne çıktığı bir romandı. Eroğlu’nun sinematografik anlatımı sayesinde tüm bu tartışmaları, çatışmaları ve Bay M.’nin iç bulantısını okumak daha kolaydı. Bence okunması gereken bir roman. Kitapla kalın. (nihal)
Kitabın Yazarı Mehmet Eroğlu Kimdir?
Mehmet Eroğlu (d. 2 Ağustos 1948, İzmir) Türk yazar, senarist, romancı.
Yazar, 2 Ağustos 1948 günü İzmir'de dünyaya geldi. Edebiyat öğretmeni olan babası Farik Eroğlu'nun tayinleri sebebiyle ilkokul döneminde birkaç şehir ve okul değiştirdikten sonra İzmir Karşıyaka'daki Ankara İlkokulu'nu 1960 yılında bitirdi. Daha sonra İzmir Maarif Koleji'nde (bugünkü adıyla Bornova Anadolu Lisesi) 7 yıl boyunca kesintisiz olarak yatılı okudu. Liseyi bitirdiği 1967 yılında ODTÜ Müh. Fak. İnşaat Mühendisliği Bölümüne girdi; öğrenciliği sırasında Öğrenci Derneği Başkanlığı yaptı.
1971 yılında üniversiteden mezun olan Eroğlu, mezun olduğu sırada 12 Mart Darbesi sonucu kurulan sıkıyönetim mahkemesinde Dev-Genç Davası nedeniyle yargılanmaya başladı. 1972 yılında dava devam etmekteyken evlendi. İki yıl süren dava sonucunda TCK'nın 141-142 maddesine muhalefetten 8 yıl ağır hapis ve 2 yıl sürgün cezasına mahkûm edildi. Sonuç kesinleşmeden 1974 genel affıyla mahkumiyeti ortadan kalktı. Bu tarihten sonra mühendislik yapmaya ve roman kaleme almaya başladı, 1974 yılında bir kızı dünyaya geldi. 1989 yılında bir devlet bankası olan Turizm Bankası'ndaki 15 yıl sürdürdüğü görevinden siyasi baskılar sonucu ayrıldıktan sonra mühendislik kariyerine ve yazarlığa devam etti. Sadece yazmak ve bir sivil toplum örgütünde gönüllü çalışmak amacıyla mühendislik yaşamını 1999'da noktaladı. 1999'dan bu yana Uğur Mumcu Gazetecilik Araştırmaları Vakfı'nda yazarlık seminerleri vermeyi sürdüren yazar, romanlarının yanı sıra televizyon dizisi ve sinema filmi senaryoları yazmıştır.
İlk romanı Issızlığın Ortasında 1976 yılında tamamlandı ve 1979'da Milliyet Roman Ödülü'nü kazandı ancak 1980 Darbesi sonucunda kitap sakıncalı bulunarak yayınevi tarafından basımına son verildi. Birincisinin devamı niteliğindeki ikinci kitabı Geç Kalmış Ölü de aynı gerekçeyle uzn süre basılamadı. Her iki kitap da 1984 yılında yayımlandı ve ikisi birlikte hem Orhan Kemal Roman Armağanı'na hem de Madaralı Roman Ödülü'ne layık bulundular.
Yazar, 1968 kuşağını anlatmaya "Yarım Kalan Yürüyüş" (1968); "Adını Unutan Adam"(1989) kitaplarıyla devam etti. 1994'te yayımlanan "Yürek Sürgünü" adlı romanından sonra roman yazmaya 5 yıl ara verdi, senaryo yazmaya eğildi ancak senaryo çalışmalarının sonuçlarından memnun kalmadığını ifade etmiştir. 2000 yılından itibaren art arda romanlar yayımlamayı sürdürdü.
Yazar, kendisini "İnsan yaratılışının gölgeli alanlarında boy atan temaları yazan bir yazar olarak tanımlamaktadır."
Mehmet Eroğlu Kitapları - Eserleri
- Adını Unutan Adam
- Issızlığın Ortası
- Kusma Kulübü
- Belleğin Kış Uykusu
- Düş Kırgınları
- Yüz: 1981
- Fay Kırığı - 1: Mehmet
- Zamanın Manzarası
- Yarım Kalan Yürüyüş
- İyi Adamın On Günü
- Geç Kalmış Ölü
- Kıyıdan Uzakta
- Fay Kırığı - 2: Emine
- Fay Kırığı - 3: Rojin
- Yürek Sürgünü
- 9,75 Santimetrekare
- Kötü Adamın On Günü
- Meraklı Adamın On Günü
- Mermer Köşk
- Edebi Aforizmalar
- Kendi Hayatında Ölme Vakti
- Devlet Adamı ve Güvenilirlik
Mehmet Eroğlu Alıntıları - Sözleri
- Sürekli bir eksiklik duygusu, zaman zaman akla gelen, uysal bir diş ağrısına benzeyen acı: Unutmak buydu. (Yarım Kalan Yürüyüş)
- "Budalalarla bozuk saatler birbirlerine benzerler," dedim. "Doğruyu bulmaları sadece bir rastlantıdır." (Kusma Kulübü)
- "Sözcüklerin önce seslerini, ardından anlamlarını yitirdim; tıpkı ateşin üstüne dökülen su damlaları gibi beynimde buharlaşıp yok oldular.." (Yürek Sürgünü)
- Her insan ,sanki yazgisina hukmedecekmis gibi ,kendi hayatinin en önemli varlığı olmayı dener !!!! (Yüz: 1981)
- Işığı perdeleri kapattıktan sonra açtım. (Geç Kalmış Ölü)
- "Bazı psikologlar cesaretin, ki cesaret bir anlamda insanın hayatını sürekli tehlikeye atmasıdır, özünde intihar dürtüsü olduğuna inanırlar." (Yarım Kalan Yürüyüş)
- "Yalnızlığa katlanamayan birisinin Tanrı’yı kıskanmaya yeltenmesi affedilmez bir budalalık değil mi sence?" (Kusma Kulübü)
- Çoğu aşkın büyüsü, cinsel merakın giderilmesiyle sona erer (Fay Kırığı - 3: Rojin)
- “Amaçsız bir insan eninde sonunda değersiz insana mı dönüşür? Bizleri insan yapan nedir?” (Belleğin Kış Uykusu)
- Yalnızlıkla yoğrulmuş bir ıssızlığın ortasındaydım.. (Kusma Kulübü)
- "Anlamını çözdüğümüzde bir işe yaramadığını keşfettiğimiz yararsız bir bilmece. " (9,75 Santimetrekare)
- İnsan kendine acımaktan vazgeçince gerçek acımayı öğreniyor olmalıydı. (Kusma Kulübü)
- Geçmişin sessizliği, servi ağaçlarının arasında -belki de her şeye rağmen yaşayabileceğimizi hatırlatırcasına- öylece duruyor. (Kıyıdan Uzakta)
- “Ya leyn, ya ayn” “Karışmış birbirine gecem ve düşüncem, demek. Hatırladın mı?” (Adını Unutan Adam)
- Saklamayacaktım: Eninde sonunda her insan kalbi kırık bir palyaço değil midir? (İyi Adamın On Günü)
- İnsanın en değerli şeyi özgürlüğüdür. Bu yüzden herkes ona saldırır. (Kıyıdan Uzakta)
- Bazen birini o kadar çok severiz ki, kendimizi sevmeyi unuturuz. (Edebi Aforizmalar)
- Dilsiz sanılır ama ruh kendini hep beden yoluyla ifade eder (Fay Kırığı - 3: Rojin)
- Kendimi zamanın her şeyi unutturan kollarına bıraksam beynimdeki sorulardan kurtulabilir miydim? (Geç Kalmış Ölü)
- İnsan mezarının yerini seçince yurdunu da seçmiş olur.. (Zamanın Manzarası)