Ben Bir Gürgen Dalıyım - Hasan Ali Toptaş Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ben Bir Gürgen Dalıyım kimin eseri? Ben Bir Gürgen Dalıyım kitabının yazarı kimdir? Ben Bir Gürgen Dalıyım konusu ve anafikri nedir? Ben Bir Gürgen Dalıyım kitabı ne anlatıyor? Ben Bir Gürgen Dalıyım kitabının yazarı Hasan Ali Toptaş kimdir? İşte Ben Bir Gürgen Dalıyım kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Hasan Ali Toptaş
Editör: Mesut Varlık
Çizer: Oğuz Demir
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9786051850412
Sayfa Sayısı: 111
Ben Bir Gürgen Dalıyım Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Hasan Ali Toptaş “çocuk aklı”nın hikmet dolu bilincini bir gürgen dalına tercüme ediyor ve insanlığımıza onun gözüyle bakmamızı sağlıyor.
Ben Bir Gürgen Dalıyım; yemyeşil umutların, horgörülen ufukların, kaybedilen zamanların, bitmeyen zulüm çarklarının, ama asla sönmeyen bir inancın hikâyesi…
“Herhâlde beni tuhaf bir kuşa benzetmişlerdi. Belki de onların gözünde, masallardan çıkıp gelmiştim ben, ne yapacağımı kestiremeden, köyün üstünde öylece, kendi hızımın içinde kaybolmuşçasına uçup duruyordum. Ola ki başka bir masala gidecektim ama, henüz o masal yaratılmamıştı. Bu yüzden, oralarda oyalanıp vakit geçiriyordum. Hiç kuşkusuz, beni anlatacak olan masal söylenir söylenmez uçup gidecektim.”
Ben Bir Gürgen Dalıyım Alıntıları - Sözleri
- İnsan bir savaş alanıydı.
- Hiçbir şey hayal edildiği kadar güzel olamıyormuş.
- Hiç olur mu? Güzelliği yaratanlar nerede tükenebilir, kimlerce tüketilebilir ki? Ama, çirkinlik başka...
- Keşke insanlar dünyayı sevmeyi öğrense, yaşadıkları topraklarda birer misafir olduklarını anlayıncaya ve çocuklarına daha yeşil bir gelecek hazırlamanın bilincine erişinceye kadar, ne yazık ki bu katliam böylece sürüp gidecek!
- Kilit, insanın utancı demektir her şeyden önce... İnsanoğlunun nereye ulaştığının göstergesi demektir. İnsanların birbirlerine duydukları güvensizliğin elle tutulur hâlidir kilit. Birbirlerine duydukları saygının derecesidir. Bu yüzden bir çeşit utanç belgesidir her kapıda. Hatta her dolapta, her çekmecede, her çantada, her kasada, her kutuda... Gene de insanların yüzü kızarmaz onu görünce.
- Rüzgâr denen şey yalnızca rüzgâr değildi... Okumasını bilmek gerekirdi onu. Bunu bilenler, rüzgârın içinde hayata dair hemen hemen her şeyi bulabilirlerdi.
- Peki, bir barış bahçesi olmaz mıydı aynı insan ?
- İnsanın zalimliğine ağaçlarla kuşlar, böceklerle otlar, hayvanlarla taşlar değil, ancak insan karşı koyabilirdi.
- İnsanların büyük bölümü, birçok güzelliği göremezdi. .. Onlar, birer uyurgezer gibi geçip giderlerdi güzelliklerin yanından. Ya da, kafalarına taktıkları başka bir güzelliğin peşinden koşarken, onun uğruna, birçok güzelliği de ayaklarının altına alıp hiç farkına varmadan acımasızca ezerlerdi.
- "Keşke insanlar dünyayı sevmeyi öğrense; yaşadıkları topraklarda birer misafir olduklarını anlayıncaya ve çocuklarına daha yeşil bir gelecek hazırlamanın bilincine erişinceye kadar, ne yazık ki bu katliam böylece sürüp gidecek!"
- Kesilip biçilmiş, yontulup çatılmış, bir darağacı olmuştum. .. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm bu yüzden. İnanılmaz derecede utanıyor, utancımdan ne yapacağımı, nereye bakacağımı bilmiyordum.
- "Dönüp dolaşıp insanda başlıyordu her şey, dönüp dolaşıp insanda bitiyordu. Gerisi boştu... Yani, insanın karışmadığı her şey bir masaldı."
- "bu merakın sonunda, ister istemez insanoğlunun ne denli vahşi olduğunu daha yakından görür, görünce de fena hâlde üzülürsün."
Ben Bir Gürgen Dalıyım İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ege topraklarını mesken tutmuş bir gürgenin hikâyesi bu. Doğa yeşili maviyi birbirine kenetlenmiş; köknarı, ladini, ardıcı, kestanesi, çamı, kuşu, börtüsü böceğiyle bu kenetlenmeye el verdirmiş, etrafa saçılan saf ve mis kokularla taşı toprağı dansa kaldırmış, üstüne bu resitale bakana sevdiğine baktığını anımsatmış, dinleyenin kulağını bayram ettirmiş, koşup geleni de “hoş geldin sefa geldin, doğanın çocuğu” diyerek bağrına basmıştır. İşte böyle bir ortamda yeşerip olgunlaşan bir gürgenin hüzünlü hikâyesi bu kitap. Türlü türlü ağaçların, renk renk çiçeklerin arasında; gülümsemesiyle dünyaya sıcaklık saçan güneşin, hüznüyle doğanın susuzluğunu gideren pofuduk pofuduk bulutların altında yeşerip olgunlaşan bir gürgenin hüzünlü hikâyesi. Kitap bize iki konuda tespitler sunuyor. İlki doğa sevgisinin gerekliliği hakkında. El atmadığı hiçbir şey kalmamış insanoğlu daldaki kuş uğruna ayağının altında ezilen çiçeğin feryadını duymaz, duysa nereden ses geliyor diye eğilip bakmaz. Gürgenimiz ne de güzel diyor insanoğlu sağırdır, kokuca da renkçe de konuşsam benim dilimi çözemez, diye. İnsan doğadan sadece istediğini almış, alırken de doğaya içindeki zalimliği yansıtmıştır. İşte bu yüzden insanın zalimliğinin en büyük şahididir doğa. Oysa doğadaki ağaçlar, hayvanlar, çiçekler, otlar olmasa bir gün bile yaşayamayacağın bilincinde değildir. Ama işte böyle insanoğlu, menfaati uğruna bir dalı mı kesmiş, komşunun bahçesine taş mı atmış ona ne. Kitapta doğaya saygı ve sevgiyi en iyi özetleyen söz şudur: “Keşke insanlar dünyayı sevmeyi öğrense; yaşadıkları topraklarda birer misafir olduklarını anlayıncaya ve çocuklarına daha yeşil bir gelecek hazırlamanın bilincine erişinceye kadar, ne yazık ki bu katliam böylece sürüp gidecek!” Kitapta ikinci olarak önemli konu: İnsan. Evet, döndük dolaştık yine insana geldik. Gürgenimiz burada da ne güzel söylüyor dönüp dolaşıp insanda başlıyordu her şey, yine dönüp dolaşıp insanda bitiyordu her şey, diye. Bu kitabın alternatif ismini ‘Gürgen Dalından Ayna’ olarak belirledim. Gürgen dalından ayna olur mu hiç demeyin. Hasan Ali Toptaş almış eline kalemi, imana gelmez kelimelerle yontmuş babam yontmuş gürgen dalını, sonra da olmuş bize Gürgen Dalından Ayna. Öyle bir ayna ki eline alan mutlaka bir zaman kendini görecek. Ayna ayna söyle bana, bugün benden ne haber getirdin, diyeceksiniz. Ayna da korkunç bir sesle(sesi insanın zalimliğinin sesi yanında muhabbet kuşunun sesi gibi geliyor, ben tecrübe ettim): Ey insanoğlu, sen bir savaş alanısın. Ceket, pantolon ya da etek giymiş bir savaş alanısın. Çiçekler alıp, çiçekler veren bir savaş alanısın(gonderi/17380041), diyecek. Bu aynaya sahip olana güzel dünya. Kitaba etkililik katan en önemli nokta bana göre bazı bölüm isimlerinin türkülerimizin içinden çekilip alınmasıydı. Başlıkları okuduktan hemen sonra adı geçen türküleri dinledim. Bir türküyle her şey bu kadar güzel özetlenebilirdi. Nasıl doğa yeşiliyle mavisiyle bir bütünse, başlıklar da türküler de bölümde anlatılanlar da bir bütündü. Okuyunca daha iyi anlayacağınıza eminim. 4. Bölümün başlığı memleketime, Çorum’a, ait bir türküden alınmış. Türkünün orijinali de şu: “Hem okudum, hemi de yazdım. Yalan dünya senden bezdim” https://www.youtube.com/watch?v=L7y4oVrOlhM. 5.bölümde ise “mahpushanelere güneş doğmuyor” türküsü bizleri karşılıyor. Onu da Neşet Ertaş’ın bozlağından dinleyelim: https://www.youtube.com/watch?v=7UhH6gJ7Nps. Ben Bir Gürgen Dalıyım, Hasan Ali Toptaş’ın okuduğum 7. kitabı oldu. Kimi kitabında dümeni kırılmış gemi gibi farklı karalara savruldum durdum, kimi kitabında dünya gibi olduğum yerde sürekli döndüm, kimi kitabında da zaman kavramına meydan okuyup bir geçmişe bir geleceğe gidip geldim. Bu kitapla beraber Toptaş’a da ‘Edebiyatımızın Rüzgârı’ nitelemesinin yakışacağını düşünüyorum. Hemen tarifini vereyim. Hani bazı rüzgârlar sert eser önüne geleni alıp götürür ya işte Toptaş biraz o rüzgârdan. Biraz, estiğinde içinizi soğuktan ürperten rüzgârdan. Biraz da estiğinde sıcaklığıyla yüzünüzü yalayan rüzgârdan. Evet, Hasan Ali Toptaş içinde rüzgârın her türlüsünü barındıran bir yazar. Neden mi böyle düşünüyorum? Eserlerinde her zaman alıp götüren, sizi ürperten, içinizi ısıtan şeyler var. Bu kitabında da Hasan Ali Toptaş rüzgâr oldu esti, ben de rüzgâra karşı gelmeye çalışan bir yiğit gibi çabaladım, durdum. Ama ne kadar çabalarsam çabalayayım rüzgâra yiğitlik yine sökmedi. Beni benden alıp bilinmez diyarlara götürdü. Ben Bir Gürgen Dalıyım dili sade, anlaşılması kolay(!), her yaştan kişinin okuyabileceği, doğa ve daha çok insan hakkında güzel tespitler sunan kısacık bir Toptaş kitabı. Ben hiç ara vermeden 1 saatte okuyup bitirdim. Bazı yerlerde tekrara düşmüş olabilirim. Ama Toptaş “Yaşam tekrarların tekrarlarından oluşuyor” diyor. Varsın bu inceleme de tekrarların tekrarlarından oluşsun. Sırada Harfler ve Notalar var. Keyifli okumalar. (Murat Sezgin)
Gürgen ağacının gözünden aktarılan bir hikaye. Malesef eğlenceli değil, boğazınızda düğüm düğüm olacak bir konusu var. Hayatına dimdik devam edip güzel hayallerle bir masa, pencere olma düşünden, bir anda darağacına dönüşümünü, hayal kırıklığını ve gürgen ağacının acı haykırışını son sayfalarda okuyup genzinizde acı bir tat olarak kalacak masal tadında değil gerçek manada düşündürücü bir kitap. Sayfalar arasındaki görselleri çok beğendim. Keyifle okumalar. (Gazel)
Bu kitaptan sonra ağaç parçalarına çok farklı bakacaksınız . Efsane bir anlatım ve çok hafif bir dil ama alt metinleriyle kesinlikle okunması gerekenler listesine alındı. (Nazmiye Önel)
Ben Bir Gürgen Dalıyım PDF indirme linki var mı?
Hasan Ali Toptaş - Ben Bir Gürgen Dalıyım kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ben Bir Gürgen Dalıyım PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Hasan Ali Toptaş Kimdir?
Hasan Ali Toptaş, 1958 yılında Denizli’nin Çal ilçesinde doğdu. İlk öykü kitabı "Bir Gülüşün Kimliği" 1987’de, ikinci öykü kitabı "Yoklar Fısıltısı" 1990’da yayımlandı. "Ölü Zaman Gezginleri" adlı öykü dosyasıyla 1992 yılında Çankaya Belediyesi ile Damar edebiyat dergisinin düzenlediği yarışmada birincilik ödülü aldı. Aynı yıl "Sonsuzluğa Nokta" adlı yayımlanmamış romanıyla Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği yarışmada mansiyon aldı ve Sonsuzluğa Nokta Kültür Bakanlığı tarafından yayımlandı. 1994’te "Gölgesizler" adlı yayımlanmamış romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü’nü, 2013'te ''Heba'' romanıyla Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü 2016'da ''Kuşlar Yasına Gider'' Romanıyla Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülü'nü aldı. "Bin Hüzünlü Haz" adlı romanı ise 1999 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü. Yazarın ayrıca "Yalnızlıklar" adlı şiirsel metinlerden oluşan bir kitabı, "Kayıp Hayaller Kitabı" adlı bir romanı, "Ben Bir Gürgen Dalıyım" adlı bir çocuk romanı vardır.
Hasan Ali Toptaş Kitapları - Eserleri
- Harfler ve Notalar
- Kayıp Hayaller Kitabı
- Gölgesizler
- Ben Bir Gürgen Dalıyım
- Sonsuzluğa Nokta
- Uykuların Doğusu
- Yalnızlıklar
- Bin Hüzünlü Haz
- Ölü Zaman Gezginleri
- Heba
- Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da Yalnız
- Geçmiş Şimdi Gelecek
- Kuşlar Yasına Gider
- Bir Gülüşün Kimliği
- Yoklar Fısıltısı
- Gecenin Gecesi
- Absürd Öyküler
- Beni Kör Kuyularda
Hasan Ali Toptaş Alıntıları - Sözleri
- "Hem konuşmaktan fenâ hâlde korkuyor, hem de hararetli bir şekilde hiç durmadan konuşuyormuş gibi susmuşlar." (Uykuların Doğusu)
- ...bu akraba meselesi içinden çıkılmaz bir şeydir. Bazen için kopar dışın bağlı kalır mesela, bazen de için bağlı kalır ama dışın kopar. (Heba)
- Ortalığı, kaybolan şeylerin varlığını hatırlatan derin bir sessizlik kapladı. (Kuşlar Yasına Gider)
- "Sen diyorsun ki, kötüler gelip bize kötülük edinceye kadar iyidirler, başımızın üstünde yerleri vardır." (Beni Kör Kuyularda)
- ''...içindeki öykünün içindesin,” (Ölü Zaman Gezginleri)
- ...ağrısı sızısı gamı kasaveti olmayanlar uyudu.. içimden geçen şeyi izah etseydim şimdi.. (Beni Kör Kuyularda)
- "Şu yeryüzünde kötüler bazen iyilerden daha iyi görünebiliyorlar Ziya Bey." (Heba)
- Kendim giderim ben, herkes gibi! (Bir Gülüşün Kimliği)
- "Şunu da unutma ki, yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur." (Gölgesizler)
- İşte böyle her şeye benzeye benzeye tıpkı bir mıknatıs gibi her şeyin ruhunu ruhunda toplarmış da, zaman zaman hiçbir şeye benzemezmiş tabii. (Uykuların Doğusu)
- Keşke insan istediği zaman başka bir yaratığa dönüşebilse... (Kayıp Hayaller Kitabı)
- Kendimi herhangi bir yere ait hissetmiyorum. Ne bir şehre, ne bir ülkeye, ne de dünyaya. Yeryüzüne susmaya gelenler sınıfındanım. (Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da Yalnız)
- ''Kendimi herhangi bir yere ait hissetmiyorum. Ne bir şehre, ne bir ülkeye, ne de bir dünyaya. Yeryüzüne susmaya gelenler sınıfındayım.'' Hasan Ali Toptaş (Gölgesizler)
- Kuralsızlığı örtmek için kurallardan daha kalın bir örtü bulamazsın. (Heba)
- içim hüzünler evi. (Bir Gülüşün Kimliği)
- "İçinde bulunduğum dünyanın çeşitli köşelerine, işarete benzemeyen çeşitli işaretler gönderen uzak ve esrarengiz bir dünyanın fotoğrafına bakar gibi bakıyordum." (Uykuların Doğusu)
- Sesler azalıyordu artık içimde. (Bir Gülüşün Kimliği)
- Yalnızlık alıp karşına kendini, öteki kendinlerle konuşmaktır. (Yalnızlıklar)
- Bazı canlıları yara öldürmüyor, muhatapsız kalmak öldürüyor. (Kuşlar Yasına Gider)
- "Bir insanı tanıyabilmenin hiç mi hiç mümkün olmadığını düşünüyorum." (Sonsuzluğa Nokta)