Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği - Muazzez İlmiye Çığ Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği kimin eseri? Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği kitabının yazarı kimdir? Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği konusu ve anafikri nedir? Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği kitabı ne anlatıyor? Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği kitabının yazarı Muazzez İlmiye Çığ kimdir? İşte Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Muazzez İlmiye Çığ
Yayın Evi: Kaynak Yayınları
İSBN: 9789753434348
Sayfa Sayısı: 88
Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Muazzez İlmiye Çığ, bu kitapta, Sümer'in Aşk ve Bereket Tanrıçası İnanna, bereket kültü ve mabet fahişeliğinin Tevratta'ki izlerini sürüyor.
İnanna'nın kutsal evlenme öyküsü, bereket kültü eğlenceleri ve Sümer şiirleriyle Tevratta'ki "Neşideler Neşidesi" adlı şiir arasındaki benzerlikler...
Sümer efsaneleriyle Musevi efsaneleri arasındaki ortak noktalar...
Yeryüzünün ilk fahişeleri...
Tanrıça İnanna'yı "Göğün Fahişesi" diye adlandıran belgeler...
Kendilerini, tanrı namına bu işe gönüllü olarak adayan kadınlar; kutsal fahişeler...
İnanna'nın mabetlerinde rahibelerin bir görevi de kutsal fahişelik...
Tevrat'taki iki türlü fahişelik...
Bir kurum ve meslek olarak görülen mabet fahişeliği...
Tevrat ayetlerinde ve Tanrıça İnanna'ya yazılan ilahilerde görülen "Kutsal Erkekler"...
(Arka Kapak)
Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği Alıntıları - Sözleri
- Mabet fahişeliği bir meslek. Onlar kendilerini tanrı namına bu işe gönüllü olarak adayan kadınlar. Bunlar aynı zamanda bereket kültünün de temsilcileri. Sumer dininin bir simgesi olan 100 kadar kurumu kapsayan "me" ler arasında fahişelik de bir kurum olarak görünüyor. Bu rahibelerin diğer rahibelerden ayrılmaları için başlarını örtmeleri gerekir. MÖ 1600 yıllarında bir Asur kralının yaptığı kanunun 40. maddesiyle o tarihten sonra bütün evli ve dul kadınların başlarını örtmeleri şart koşulmuş. Kızlar ve sokak fahişeleriyse örtemeyecek. Böylece evli ve dul kadınlar da mabet fahişeleri gibi yasal seks yaptıklarından kutsallaştırılmışlar.
- Medresede okuyup hafız, sonra da öğretmen olan babam bana "kızım Kur'an üç kısımdan oluşur, efsaneler, emirler ve tarih" derdi.
- Sözü edilen Harut, Marut meleklerine ait dört türlü öykü bulunur. Hepsinin birlik noktası şöyle: Melekler Allah'a insanları yaratmamasını, insanların yeryüzünde fenalık yapacaklarını, kan dökeceklerini söylüyor. Allah da onlara "siz de onların yerinde olsanız öyle yapardınız" diyor. Melekler sözlerinde inat edince "öyle ise aranızdan iki meleği seçip dünyaya gönderin, ne yapacaklarını görelim" diyor. Melekler Harut ve Marut adlı iki meleği seçip yeryüzüne gönderiyorlar. Allah onları sınamak için karşılarına Zühre adlı çok güzel bir kadın çıkarıyor. Melekler hemen onunla yatmak istiyorlar, kadın başka Tanrıların da var olduğunu kabul ederlerse yatabileceğini söylüyor. Melekler kabul etmiyor. Kadın tekrar bir çocukla geliyor ve çocuğu öldürürseniz yatarım diyor. Melekler yine kabul etmiyorlar. Kadın üçüncü kez şarapla geliyor. Melekler şarabı içip hem tek Allah'ı inkar ediyorlar hem çocuğu öldürüyorlar. Böylece Allah, meleklerin de yeryüzündeki insanlar gibi davranacaklarını kanıtlamış oluyor. Bu olay üzerine Allah meleklere cezalarını dünyada mı ahirette mi görmek istediklerini sorar. Onlar dünyayı yeğlerler. O zaman Babil'de bir çukura baş aşağı asılırlar. O durumda insanlara sihir ve büyüyü öğretirler. Zühre adlı kadın da göğe çıkarak yıldız olur. Zühre, Venüs yıldızının Arapça adı. Sümer Tanrıçası İnanna da Venüs yıldızını simgeliyor. İnanna'ya Çoban Tanrısı Dumuzi ve Çiftçi Tanrısı Enkimdu aşık oluyor. Burada görüldüğü gibi İnanna'nın karşılığı Zühre, Dumuzi ve Enkimdu'nun karşılığı da Harut, Marut olmuştur. Harut, Marut meleklerinin adı Acemceden geliyor. Harut, sihirbaz ve büyücü; Marut, kuyu anlamında. Divan edebiyatında bu ikisi sevgilinin büyülü bakışı olarak kullanılır. Aslında bu öykünün Kur'an'a İsrail efsanelerinden girdiği anlaşılıyor. İsrail kaynaklarında da bunlara ait hikayeler hemen hemen aynı. İsrail'de bu iki meleğin adı Azel ve Şemhazai.
- Tekvin, Bap 2: 1-3'te yaratmanın yedinci günde bittiği, Allah yaptığı işten yorulduğu için o gün dinlendiği yazılıyor. Fakat 4'ten sonra yeniden yerde bitki olmadığı, tanrının yağmur yağdırmadığı, yerden buğu çıkarak yeri suladığı ve Âdem'in o topraktan yaratıldığı, daha sonra da Âdem'in kaburgasından kadının var edildiği yazılı. Kadının kaburgadan yaratılma olayı da yine Sümer'e bağlanıyor. Efsane şöyle: Yer Tanrıçası Ninhursag tanrıların cennet bahçesine sekiz bitki ekmiş. Bunlar büyüyünce yenmeleri yasakmış. Tam büyümeye başladıkları zaman Bilgelik Tanrısı Enki yasağa aldırmayarak başında iki yüzü olan vezirine onlardan birer parça getirtip hepsinin tadına bakmış. Buna son derece kızan tanrıça onu lanetleyerek ortadan kaybolmuş. Tanrıçanın bu sözü üzerine tanrı son derece hastalanmış. Bütün tanrılar çok telaşlanmışlar. Uzun aramalardan sonra tanrıçayı bulup getirmişler. Tanrıça tanrının yanına oturup "neren ağrıyor" diye sormuş ve sekiz bitkiye karşı sekiz organı hasta olan tanrının her organını iyi etmesi için bir tanrı veya bir tanrıça yaratmış. Son olarak tanrı kaburgasının ağrıdığını söylemiş. Kaburganın iyi olması için bir tanrıça yaratılmış. Bunun adı kaburganın hanımı anlamına gelen nintidir. Burada nin = hanım, ti= kaburga ve hayat, yaşam anlamına geliyor. İsrailliler bu öyküyü alırken adın ikinci hecesinin hayat anlamını alarak kaburgadan, yaratılan kadına "hayatın hanımı" anlamına gelen Havva ismini koymuşlar.
- Şura suresi, ayet 30: Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. Fussilet suresi, ayet 46: Kim iyi bir iş yaparsa faydası kendinedir ve kim kötülükte bulunursa zararı kendisinedir.
- Herodot kitabında Babil'de her kadının evlenmeden önce mabette bir erkekle yatmasının zorunlu olduğunu,bu yüzden evlenmek isteyen kadınların mabedin etrafında oturarak erkek beklediklerini, güzel kadınların hemen bulduğunu.....
- Bir kahinin kızı fahişelik ederek kendini bozarsa, babasını da bozmuş olur, ateşle yakılacaktır. Tevrat, Levililer, Bab 21:9.
- 18. yüzyılda Tevrat'tan Tanrı'nın kızgınlıkları ve seks ile ilgili günahlar çıkarılmış. Bu şekilde Tanrı, karakteri kötü, zorlayıcı halinden uzaklaştırılıp daha sevimli hale getirilmiş.
- 18. yüzyılda Tevrat'tan Tanrı'nın kızgınlıkları ve seksle ilgili günahlar çıkarılmış. Bu şekilde Tanrı karakteri, kotil -zorlayıcı- halinden uzaklaştırılıp daha sevimli hale getirilmiş.
- MS 350 yılında toplanan İznik konsülünde bu yazılanlar ayıklanarak İsa'ın yaşamını,söylediklerini,mucizelerini bazı farklarla anlatan Aziz Matta,Markos,Luka ve Yuhanna'ın yazdıkları esas kabul edilmiş.
- "Sumerlilere göre her insanın kendine ait bir tanrısı bulunuyordu. Bu tanrı o kimsenin bütün isteklerini, dualarını büyük tanrılara iletiyordu. Bu Müslümanlıkta koruyucu melek olmuş."
- Musevilere tek tanrı düşüncesi Musa ile giriyor. Ondan önce Sümer etkisiyle İbrahim'in şahsi tanrısı vardı. Sümerlilere göre her insanın kendine ait bir tanrısı bulunuyordu. Bu tanrı, o kimsenin bütün isteklerini, dualarını büyük tanrılara iletiyordu. Bu, Müslümanlıkta koruyucu melek olmuş.
- Tevrat'ın yazdığına göre Musa İsrail dilini bilmiyor. Harun kendisine çevirmenlik yapıyor. Dil bilmeyen nasıl Torah'ı yazabilir?
- "Ve kadınlar gün doğumu Ve gün batımını doğurdu."
Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitap kısa notlar gibi yazılmış.Kitap gibi değil.Dikkatimi toplamakta biraz zorlandım. Sonuçta dinlerin kökenini sorgulamaya varıyorsunuz ama. Diğer kitapları da okuma isteğim oluştu (Özden Korkmaz Öztürk)
Kitapta kitap/kuran-incil-ve-tevratin-sumerdeki-kokeni--12023 'nin üstüne çok bir şey konulmamış kanımca. Ekstra olarak sadece azcık Süleyman'dan bahsediliyor, Tevrat'ın ve mabet fahişeliğinin üstünde de biraz daha yoğun duruluyor, ama kayda değer değildi bence. Diğer kitabı okuduysanız özellikle bunu okumanızı gerektirecek bir neden göremiyorum, Muazzez İlmiye Çığ'ı ve dilini çok sevmek dışında. (Ceren)
Muazzez İlmiye Çığ hanımefendi Sümer,Babil ve Akadların kültür ve yaşamlarının ilahi ve pagan dinlerine etkisini ve etkileşimini Kuran,incil ve özellikle tevrattan alıntılar yaparak ve karşılaştırarak açıklamaya çalışmış. (Murat PUTGÜL)
Kitabın Yazarı Muazzez İlmiye Çığ Kimdir?
Muazzez İlmiye Çığ, (20 Haziran 1914, Bursa), Türk sümerolog.
Biyografi
Ailesi köken olarak Kırımlı göçmenlerden olup babası Kırım'dan Amasya, Merzifon'a, annesi ise Kırım'dan Bursa'ya göçmüştür. Ailesi İzmir'de yaşamaktayken, 15 Mayıs 1919 tarihinde meydana gelen İzmir'in işgali ardından daha güvenli bir yer olan Çorum'a yerleşti.
Eğitim ve kariyer
İlkokula Çorum'da başladı. Daha sonra ailece Bursa'ya taşındılar. Bursa'da özel bir okul olan Bizim Mektep'te Fransızca ve keman dersleri aldı. 1926'da sınavla Bursa Kız Muallim Mektebi'ne (Bursa Kız Öğretmen Okulu) girdi. 1931 yılında mezun oldu ve babasının da öğretmenlik yapmakta olduğu Eskişehir'e tayin oldu. Eskişehir'de öğretmenlik mesleğini dört buçuk yıl yaptı.
15 Şubat 1936 tarihinde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Hititoloji bölümüne kaydoldu. Nazi Almanyası'ndan Türkiye'ye iltica etmiş olan ve Ankara Üniversitesi'nde dersler veren Prof. Dr. Hans Gustav Guterbock'dan Hitit Dili ve Kültürü derslerini, Prof. Dr. Benno Landsberger'den Sümer ve Akad Dilleri ve Mezopotamya Kültürü derslerini aldı. 1940 yılında Ankara Üniversitesinden mezun olduktan sonra İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi Çiviyazılı Belgeler Arşivine uzman olarak atandı. Aynı yıl Kemal Çığ ile evlenmişti. Müzede çalıştığı 31 yıl boyunca meslektaşı Hatice Kızılay ve Dr. F. R. Kraus ile birlikte müzenin deposunda bulunan Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış on binlerce tableti temizleyip, sınıflandırıp numaralandırdı, 74.000 tabletten oluşan çivi yazılı belgeler arşivini oluşturdu, 3.000 tabletin kopyasını yapıp katalog halinde yayımladı.
1957'de Münih'teki Oryantalistler Kongresi'ne katıldı. 1960'da Heidelberg Üniversitesi'nde altı aylık bir çalışma yaptı. 1965'de Roma'da sergilenen Hitit sergisini bu şehirden alarak Londra'ya götürdü. 1972'de emekliye ayrıldı.
Emeklilikten sonra bir süre yurtdışında yaşayan Muazzez İlmiye Çığ, 1988'de Philadelphia'daki Asuroloji kongresine katıldı. Prof. Kramer'in History Begins at Sumer adlı kitabını Türkçeye çevirdi ve kitap 1990'da Tarih Sümerle Başlar adıyla Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı. Kitabın çok ilgi görmesi üzerine 1993'te çocuklara yönelik Zaman Tüneliyle Sümerlere Yolculuk da dahil Sümer ve Hitit kültürlerini tanıtan 13 kitap yazdı.
Muazzez İlmiye Çığ Kitapları - Eserleri
- Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni
- Gilgameş
- Sumerli Ludingirra
- İnanna'nın Aşkı
- İbrahim Peygamber
- Uygarlığın Kökeni Sumerliler - 1
- Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği
- Sumerlilerde Tufan Tufan'da Türkler
- Hititler ve Hattuşa
- Atatürk ve Sumerliler
- Uygarlığın Kökeni Sümerliler 2
- Zaman Tüneliyle Sümer'e Yolculuk
- Ortadoğu Uygarlık Mirası -1
- Sumerliler Türklerin Bir Koludur
- Ortadoğu Uygarlık Mirası -2
- Atatürk Düşünüyor
- Uyanın Artık!
- Vatandaşlık Tepkilerim
- Sümer Hayvan Masalları
- Atatürk Düşünüyor
- Çam Bayramı
- Sevgili Çocuklar
- Yandı İçim
Muazzez İlmiye Çığ Alıntıları - Sözleri
- "Babil kulesinin, Mezopotamya'nın ziguratları olduğuna kuşku yok. İbraniler onları yıkılmış halde gördüler. Bu yıkılmış ve harap olmuş kule kalıntılarının, insanların korumasızlığını, güce karşı duyulan isteğin insanlara verdiği üzüntüleri sembolize ettiğini söylüyor." (Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni)
- Ayrıca Türk gençliğini laikliğin dışında yetiştirmeye yeltenecek olanlar, bu devlete, bu ulusa en büyük kötülüğü yapmış olacaklardır. (Atatürk Düşünüyor)
- El ele uyumak iyidir. Kalp kalbe uyumak daha tatlıdır (İnanna'nın Aşkı)
- Alım satım, borçlanma, kira, miras bölüştürme gibi her türlü hukuksal işlerin birer yazılı antlaşma ile yapılması ilk Sümerlilerde başlamıştır. Evlenme boşanmalar da, yasal sayılması için yazılı bir antlaşma ile kanıtlanmalıydı. Taşınmaz mallar ilk olarak bir kadastro yoluyla Sümer'de güvenceye alınmıştır. Vergi dengesizliğini, kırtasiyeciliği, zorbalığı, rüşveti önlemek, kadın ve erkeğin eşit işe eşit ücret almasını sağlamak amacıyla ilk reform yapan yine Sümerliler olmuştur. (Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni)
- "Evrenin yaratılışı hakkındaki bilgiler, çeşitli şiirlerin giriş kısımlarından alınmıştır. Bu yazılara göre ilk önce büyük bir karışıklık gerçekleşiyor ve her tarafı şu kaplıyor. Bu suyun Namma adlı bir tanrıçası vardı. Bu tanrıça bu sudan bir dağ çıkarıyor. Bu dağın üstü gök, altı yerdir. Bu ikisinin birleşmesinden Hava Tanrısı Enlil oluyor. Enlil bu dağı ikiye ayırıyor ve üstünü Gök Tanrısı An, altını da Yer Tanrıçası Ninki ile Enlil alıyorlar. Yer dişi olarak algılanıyor. Böylece yer, gök ve hava yaratılmış oluyor. Enlil adındaki lil hava, soluk ve ruh anlamına gelmektedir. Genişleyen hareket eden bir varlık olan lil bizim atmosferimizle özdeş. İlginç olanı, tanrının yazdırdığına inanılan hiçbir din kitabında, havadan söz edilmemesidir. Güneş, ay, gezegenler ve yıldızların hemen hepsi aynı maddeden oluşmuşlar, fakat ayrıca çeşitli aydınlatma ile donatılmışlar. Gök ve yeri her taraftan kuşatan bir deniz vardı ki, hepsi bunun içinde sanki hareket etmeden duruyorlardı. Gök, kubbe şeklinde tek bir maddeyle örtülmüş olarak algılanmış. Bu maddenin ne olduğu bilinmiyor. Fakat Sumerliler kalaya gök madeni dediklerine göre belki göğü kalaydan oluşmuş gibi düşünmüşlerdir. Göğe büyük yüksek, deniyor. Burada gök ve yeryüzü tanrıları oturuyor. Yer de, yeryüzü ile onun altından oluşuyor ki, buna da büyük aşağı deniyor. Burada da yeraltı tanrıları bulunuyor." (Uygarlığın Kökeni Sumerliler - 1)
- Bütün bu görevlerin üstünde en önemli görev rahibelerin tapınak fahişeliği idi. Bu rahibeler tanrı namına seks yaptıkları için kutsal sayılıyordu. Bu yüzden onların diğer kadınlardan ayrılmaları için başlarını örtmeleri zorunlu idi. Bu baş örtmeyi İÖ 1600 yıllarında bir Asur kralı yaptığı kanunda evli ve dul kadınlara da uygulamaya başlamıştır ki, böylece onları da meşru seks yapan kutsal kadın sınıfına sokmuştur. Bu adet daha sonra Yahudi kadınlarına uygulanmış. Hıristiyanlıkta rahibelerin baş örtmesi şeklinde sürmüş. Müslümanlıkta ise erkekten kaçma haline dönüşmüştür. (Uygarlığın Kökeni Sümerliler 2)
- Bilmem biliyor musunuz, suyu ve sıcağı bol olan bizim ülkede hurma ağacı pek çoktur.En önemli meyvemizdir hurma .Üzüm bağlarımız da var ,fakat üzümü daha çok şarap yapmak için kullanıyorlar . (Zaman Tüneliyle Sümer'e Yolculuk)
- Dumuzi, bir elini İnanna'nın kalbine koyarak "El ele uyumak tatlıdır, kalp kalbe uyumak daha tatlıdır" diyor. (İnanna'nın Aşkı)
- Sumerliler gökyüzünü incelemişler; ayın hareketlerine göre seneyi otuzar günlük 12 aya bölmüşler. Güneş sistemine göre de her yıl artan 10 günleri toplayarak üç yılda bir seneyi 13 ay yapmışlar. (Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni)
- Kral Hammurabi ( biz hâlâ "kanun, kanun" diye uğraşaduralım) meşhur kanununda, kira ile ilgili maddeleri sıralayıvermiş bile. Kiradan sonra bina ile ilgili diğer hususları da ihmal etmemiş. Çamurdan yapıp pişirdiği ve çivi ile yazdırdığı kanun kitabında inşaatçıların hileye sapmalarını önlemek için için de demiş ki: "Eğer bir mimar, bir şahsa bir ev yapar da sağlam olmadığı için yıkılırsa ve bu suretle evin sahibinin ölümüne sebep olursa kendisi de öldürülecek, sahibinin oğlu ölürse mimarın da oğlu öldürülecek, kölesi ölürse yerine başka bir köle verilecek, eğer eşyalara zarar vermişse bütün eşyaları tazmin edecek ve evi sağlam yapmadığı için yıkıldığından tekrar onu yapacak ve ev sahibinden para istemeyecektir. " (Ortadoğu Uygarlık Mirası -2)
- "El ele uyumak tatlıdır,kalp kalbe uyumak daha tatlıdır." (İnanna'nın Aşkı)
- Bizim devletimizin ve halkımızın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Onları bir bir anlatmaya kalksam kitaplar almaz. (Sumerli Ludingirra)
- Zaman zaman Dada'ya "Ben öğrendiklerimi sana anlatıyorum. Acaba seni sıkıyor muyum?" diye sorardı. Arkasından "Atalarımız 'Biliyorsan neden öğretmiyorsun?' demiş, ben de bildiğimi birine anlatmazsam rahat edemiyorum." diye eklerdi. (Zaman Tüneliyle Sümer'e Yolculuk)
- Türkiye'de Atatürk Devrimi'yle birlikte tam üç devrim birden yaptık. 1- Rönesans, 2- Sanayi Devrimi, 3- Fransız Devrimi. (Atatürk ve Sumerliler)
- Benim için sevgi her şeyden üstün. Saygı sevgiyle olursa değeri var. Korkudan gelen saygının hiç önemi yok. (Atatürk Düşünüyor)
- Cinsel gücü sağlamak için, ister kadın, ister erkek olsun, ona siyahlar giydiriyor büyü yapan. Orasına burasına siyah yünler bağlıyor. Sonra onların hepsini çıkartıp nehre atıyor ve "Bunları bu kimsenin üzerinden aldığım gibi, o her ne günahtan bu hale geldiyse, onun günahı da böylece üzerinden alınsın!" diyor. (Hititler ve Hattuşa)
- Tanrı adına insanlari sömürmek. Tarih boyunca ya Tanrılar adına ya da yö- neticiler adına insanlar sömürülmüş, durmuş" dedi. (Hititler ve Hattuşa)
- Sümerlilerin 6000 yıl önce Asya topraklarından gelip yerleştikleri yer, bugünkü Bağdat şehrinin biraz kuzeyinden başlayarak Basra Körfezi'ne kadar uzanan Mezopotamya'nın alt yarısını kaplamaktadır. Burada iklim çok sıcak ve kurak. Toprağı kuru ve verimsiz. Nehirlerin geçtiği dümdüz bir arazi. Ne maden, ne de taş görünüyor etrafta. Bol kamışlık ve sazlıkla kaplı. İşte böyle bir yere gelip yerleşen Sümerliler, bir zaman sonra üstün yetenekleri ve çalışkanlıkları ile kanallar açarak kuru toprağı sulamışlar, bataklıkları kurutmuşlar, orasını her türlü ürünü elde edebilecekleri tarlalar ve bahçelerle donatmışlar. (Uygarlığın Kökeni Sümerliler 2)
- Cumhuriyet sonrası verilen Ekim, Kasım, Aralık, Ocak ay adları dışında diğer ay adları çeşitli kültürlerden gelmedir. Şubat-Akadca, Mart-Latince, Nisan/Nisag - Sumerce, Mayıs-Latince ( Hermes'in annesi Maya'dan geliyor), Haziran-Aramice, Temmuz/ Dumuzi- Sumerce, Ağustos- Latince, Eylül- Akadca. (Ortadoğu Uygarlık Mirası -2)
- Bizim annelerimiz ve babalarımız hep öğretmene saygılı olmamızı, okulu sevmemizi söylerler. Öğretmenler kutsal kimselerdir bizim için. Sizce de öyle değil mi? Bize okumayı yazmayı bütün bilgileri, büyük bir özveri ile öğreten onlar. Ama bazen onların bu değerini unutup arkalarından söylendiğimiz de olmuyor değil. (Zaman Tüneliyle Sümer'e Yolculuk)