Berlin'in Nar Çiçeği - Füruzan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Berlin'in Nar Çiçeği kimin eseri? Berlin'in Nar Çiçeği kitabının yazarı kimdir? Berlin'in Nar Çiçeği konusu ve anafikri nedir? Berlin'in Nar Çiçeği kitabı ne anlatıyor? Berlin'in Nar Çiçeği PDF indirme linki var mı? Berlin'in Nar Çiçeği kitabının yazarı Füruzan kimdir? İşte Berlin'in Nar Çiçeği kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Füruzan

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753634633

Sayfa Sayısı: 231

Berlin'in Nar Çiçeği Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Füruzan, 1988'de ilk kez yayımlandığında altı ay içinde iki kez basılan bu romanında, iki farklı kültürden gelen insanların Almanya'da kesişen, içiçe geçen dünyalarını serimlerken, sevginin, gittikçe daha da kararan çağımızda bile, birleştirici gücünü hala koruduğunu bir kez daha müjdeliyor.

(Arka Kapak)

Berlin'in Nar Çiçeği Alıntıları - Sözleri

  • İnsanoğlunu ölümsüz kılan tek şey sevgidir değil mi? Sevgiyi tanımamışsak onurlu olmayı da bilemeyiz. Sevginin olmadığı yerde onur diye tanıtılanlar cimrilik, bencillik, hatta kindir.
  • "Ölümle yaşamak arasında ayrım kalmadı. İşte bu bize yapılan en büyük kötülük oldu. Zamanı elimizden aldılar."
  • İnsanoğlunu ölümsüz kılan tek şey sevgidir değil mi? Sevgiyi tanımamışsak onurlu olmayı da bilemeyiz. Sevginin olmadığı yerde onur diye tanıtılanlar cimrilik, bencillik hatta kindir.
  • Anlamıştı, gelecek onun için salt yaşamaktı. Mutluluksa, inişi çıkışı olmayan bir müzik cümlesini andırıyordu.
  • Acaba masalcılarla çocuklar, dünyayı aynı akılla mı gezer ?..
  • “Çevrenize kapadığınız gözlerinize tanış olmak için az uğraşmadım.”
  • “İnsanoğlunu ölümsüz kılan tek şey sevgidir değil mi? Sevgiyi tanımamışsak onurlu olmayı da bilemeyiz. Sevginin olmadığı yerde onur diye tanıtılanlar cimrilik, bencillik, hatta kindir.”
  • Kişi için en güzel en canlı en sevebildiği zaman yaşanır olmalı. Bunlar bitince ölmeli... Öyle olmuyor. Sürünüyorsunuz.
  • “Kendiniz için yaşamayı öğrenmelisiniz, gerisi önemli değil ki...”
  • Olanlar oldu, yaşananlar yaşandı, engelleyemedik.
  • …onu ne çok sevmiştim. Her gün hep uyusam ancak o geldiğinde uyansam da onsuz çekilmez olan saatleri yaşamasam derdim.
  • Seni öylesine seviyorum ki, ölseydik inan ki daha çok yaşardık..
  • "Dünyada kötüler öyle çok ki..."
  • "Olanlar oldu, yaşananlar yaşandı, engelleyemedik."
  • Gidiyor musunuz? Güle güle. Kapıyı iyice kapayın. Sizden üşüdüm.

Berlin'in Nar Çiçeği İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Savaşı Ötekileştiren Sevgi Armonisi : Berlin'in Nar Çiçeği: Almanya seyahatim öncesi okumak istediğim kitaplardan biri de Füruzan'dan Berlin'in Nar Çiçeği oldu. Belki bir nebze de olsa ortak paydada buluşma isteği kitabı okurken içerisindeki çoğu olayı içselleştirmemi sağladı. Aslında, okuduğum ilk Füruzan kitabı olan Benim Sinemalarım’dan pek hoşnut olmamıştım. Belki yazarın diline alışmak, belki ilk defa karşılaştığın bir yazarı okumaktı bunun sebebi. Aradan biraz zaman geçince, yazarın diğer kitaplarını inceleme fırsatım oldu, ve şu an kütüphanemde okunmayı bekleyen başka Füruzan kitapları da var. Bu kitaptan önce okumuş olduğum 2.Dünya Savaşı temalı romanların hemen hemen hepsi savaşın kurbanları üzerine kurgulanmıştı. Ancak Berlin'in Nar Çiçeğinde durum daha farklı. Savaş sırasında gencecik bir kadın olan Elfriede, iki çocuğu ile yaşamaktadır. Kendisi fiziki özellikleri bakımından, ari ırk tanımına uyan bir kadındır. Kocası güle oynaya savaşa gitmiş, kendisi de bir fırında çalışarak, yaşamını sürdürüyor. İçine kapanık, her söylenene boyun eğen, her şeyi kabullenmiş bir kadındır Elfriede. Bu yüzden patronlarının nazi yanlısı konuşmalarına da kafasını sallar, kabullenir. Bazı bazı, insani olarak acıma üzülme gibi duygular yaşar. Bazen kendince sorgulamalar yapsa da genel kişilik özellikleri sessizlik ve itaat etmektir. Bazen etrafımızda gördüğümüz insanlara hep bir yafta takma telaşı içerisinde oluruz.Onları hep yaşlıymış gibi hissederiz. Sanki hiç genç olmamışlar, hiç aşk yaşamamışlar gibi. Vücutları hep buruşuk derilerle kaplı, zihinleri hep dumanlı gibi gelir bize. Karakterimiz tam da öyle. Savaş sonrası Berlin'de yaşamaya çalışan, savaş artığı bir beden. Bu yeni Almanya'ya hiç alışamamış. Aslında o, gelin geldiği Berlin'e hiç alışamamış. Gündelik yaşamın koşuşturmalarından uzakta, yalnız yaşadığı evde kaygı krizleri ile baş başa. İki dostu var, biri evde beslediği kuşu Sarah,diğeri ise kapı komşusu Herr Christian Haabe. Onunla utana sıkıla yaptığı konuşmalar dışında bir de nazi artığı apartman görevlisiHerr Ranke var hayatında. Kızı ve damadından gelen telefonlar bir de... (Bekir Çabuk)

Çağdaş Türk edebiyatının önde gelen öykü yazarlarından biri kabul edilen Füruzan’ın Berlin’in Nar Çiçeği adlı romanını, kitap kulübümüzün çağdaş Türk kadın yazarlar serisi kapsamında Haziran ayı okuması olarak önermiştim. Şimdi iyi ki, diyorum çünkü Füruzan öyle bir roman yazmış ki okuyucuya sunduğu alışılmışın dışındaki bakış açısı ile kendine hayran bırakmayı başarıyor. Her şeyden önce romanı kimin yazdığını bilmeseniz, yabancı bir yazar tarafından yazılmış olduğunu düşünürdünüz çünkü ana karakter yaşlı bir Alman kadın; hatta karakterlerin çoğu Alman; romanın mekanı da tahmin edebileceğiniz gibi Almanya. Hatta dili bilmiyorsanız eğer, okurken zorluk yaratabilecek çokça Almanca kelime ve cümleye rastlıyorsunuz metinde ki yazarın bunu daha gerçek bir anlatım sağlamak için yaptığını düşünüyorum. Takıldığım nokta, neden bunların dip notlarla Türkçeleştirilmediği. Yapı Kredi Yayınları’nın herhalde bir boşluk anına denk geldi deyip geçmek istiyorum. Neyse ki “Google translate” her an parmaklarımızın ucunda. Romana dönelim: ana karakterimiz Elfriede Lemmer üzerinden yalnızlık, ötekileşmek (ki kendi vatanında bunu yaşamak berbat bir şey; iyi bilirim), duyarsızlaşmak, “yabancı”laşmak, sevgi ihtiyacı temaları yazarın metin boyunca kendine dert edindiği konular. Teknik açılardan bakacak olursak: Üçüncü tekil anlatıcı (nadir anlarda tanrısal anlatıcıya dönüşse de) hikayeyi bize İkinci Dünya Savaşı öncesi, esnası ve sonrası boyunca kahramanımızın bakış açısıyla sunuyor. Ancak kahramanımız, bir savaş mağduru değil bu sefer, aksine Ari ırkın bir mensubu. Yine de onun kendi kişisel dünyasındaki yenilgiler savaştan yenilgiyle çıkan Almanya’nın nezdinde öyle bir anlatılmış ki hem çok gerçekçi, hem de çok dokunaklı. Hikayenin odağında 1960’ların ortalarından itibaren Türkiye’den ve daha bir çok ülkeden Almanya’ya giden yabancı işçiler, özellikle de kahramanımızla komşu olan Türk bir aile var. Geriye kalan ve kalbinize dokunacak olan detayları anlatmayacağım tabii ki ama diyebilirim ki uzun zamandır böyle yürek titreten bir roman okumamıştım. Yanlış anlaşılmak istemem; hiç de ağlak bir anlatımı yok romanın, sadece gerçeklerin çarpıcılığı karşısında duyarsız kalamıyorsunuz. Romanda, zaman algısının sarmal bir şekilde verildiğini de söylemeliyim. Kahramanımızın çağrışımlar yoluyla işleyen zihninde dolaşırken bazen üç farklı düzlemde bir zaman algısı taşıyor roman. Füruzan’ı hiç okumadıysanız ya da sadece öykücülüğü ile tanıyorsanız, sayılı romanlarından biri olan bu eseri tavsiye ederim; yanında bir paket mendille. (Nur)

Almanya'ya işçi göçü konusu üzerine araştırma yaparken okuduğum kurgu romanlardan biriydi BERLİN'İN NAR ÇİÇEĞİ. Elimde YKY'den yayınlanan Füruzan'ın tüm eserlerinin bir arada bulunduğu bit gibi yazılarıyla tek kitaba dönüştürülmüş özel baskısından var. Araştırmamda böyle bir romandan haberdar olunca hemen açtım, okudum. Çok güzeldi. Zaten okuyan bilir Füruzan'ın etkileyici bir anlatı dili vardır. Aslında o çok iyi bir öykücüdür. Yaşamını anlattığı bir söyleşisine katılmıştım, bir dönem hak kazandığı bursla Almanya'da yaşadığından bahsetmişti. Bu roman o dönemin bir çıktısı. Çok iyi bir gözlemci olarak Almanya'yı, göçü, Türkleri ve Almanları anlatmış. Tavsiye ederim. (dilek yılmaz)

Berlin'in Nar Çiçeği PDF indirme linki var mı?

Füruzan - Berlin'in Nar Çiçeği kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Berlin'in Nar Çiçeği PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Füruzan Kimdir?

Feruze Çerçi veya tanınan adıyla Füruzan (d. 29 Ekim 1932, İstanbul), Türk yazar.

Çağdaş Türk edebiyatının önemli isimlerinden birisidir. Türk öykücülüğünde genellikle "küçük insanlar" diye adlandırılan toplumun ezilmiş, hakkı yenmiş, duyarlıklı iç dünyaları keşfedilmemiş insanlarını yazmıştır. Öykünün yanı sıra şiirden, romana, gezi yazısından, denemeye, şiire ve çocuk kitabına kadar edebiyatın farklı türlerinde eserler vermiş, öykülerinin bazıları tiyatro sahnesine ve sinema perdesine taşınmıştır. 1970'li yıllarda en çok dikkat çeken üç kadın yazardan biri olarak Sevgi Soysal ve Adalet Ağaoğlu’yla birlikte anılır.

Gülsün Karamustafa ile birlikte yönettiği Benim Sinemalarım filmi, Türk sinema tarihinin en başarılı eserleri arasında sayılır.

Hayatı

29 Ekim 1932'de İstanbul'da doğdu. Esnaf olan babasını küçük yaşta kaybetti. 1946 yılında Yalova Demir Köyü İlkokulu'ndan mezun oldu. Ailesinin kısıtlı ekonomik imkanları nedeniyle ortaöğrenimi tamamlayamadı.

1950'li yıllarda tiyatrocu olmaya karar verdi. Bir süre Küçük Sahne’de tiyatro oyunculuğu yaptı. Uzun bir süre resim ile ilgili çalışmalar yaptıktan sonra tamamen edebiyatla ilgilenmeye karar vererek çalışmalarını bu alana yöneltti. İlk öyküsü Olumsuz Hikâye, 1956’da Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nde yayınlandı. 1956’dan 1958'e dek öykülerini Türk Dili, Yenilik ve Pazar Postası’nda yayımladı. 4 Temmuz 1958'de karikatürist Turhan Selçuk ile evlendi. Boşanma ile sona eren bu evliliğinden kızı Aslı dünyaya geldi. Eserlerinde evlenmeden önce Füruzan Yerdelen, evlendikten sonra Füruzan Selçuk, eşinden ayrıldıktan sonra Füruzan imzalarını kullandı.

Yazarlığının ilk dönemini “gençlik hevesi” olarak tanımlayan Füruzan, asıl eserlerini 1960’lı yıllarda vermeye başladı. 1964-1972 arasında Dost, Yeni Dergi ve Papirüs’te yayınlanan öyküleriyle dikkat çekti.

İlk kitabı Parasız Yatılı ile 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazanınca ünlendi. Bu ödülü kazanan ilk kadın yazar ünvanını aldı. Parasız Yatılı'yı Kuşatma (1971) ve Benim Sinemalarım (1973) adlı öykü kitapları izledi. Öykülerinde kötü yola düşmüş kadın ve kızların, çöküş sürecindeki burjuva ailelerin, yeni yaşama koşullarından bunalan, yurt özlemi çeken göçmenlerin, yoksulluk içinde yaşama savaşı veren, tek silahları sevgi olan yalnız kalmış kadınların, çocukların dramlarına sevecen bir bakışla eğildi. Benim Sinemalarımkitabının ardından öyküye 9 yıl ara verdi.

1973'te ilk romanı Kırkyedililer 'i yayımladı. Türkiye tarihine '68'liler olarak geçmiş, devrim ve isyancı bir kuşak olan 1947 doğumluların hikayesini anlatan eser, geniş bir kitle tarafından sevildi, 1975'te Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü aldı.

1975 yılında Alman Akademik Değişim Servisi (A.A.D.D) adlı bir sanatçı programı kapsamında davet edildiği Berlin'e gitti ve bir yıl kaldı. Bu şehirde Türk işçilerle röportajlar yaptı. Röportajlarını Yeni Konuklar adlı kitabında topladı (1977). Dokuz Çağdaş Türk Öykücüsü (1982) adlı antolojisini ve Türkiye Çocukları (1979) adlı çocuk kitabını da Berlin'de hazırladı. Füruzan, daha sonraki yıllarda da göçmen ve gurbetçi işçi soranları üzerinde durmuştur. 1988'de yayımlanan ve belge niteliğinde bir kitap olan Ev Sahipleri 'nde Almanya'nın önde gelen aydınları ile göçmenleri konuşturdu. 1988'de yayımlanan ikinci romanı Berlin'in Nar Çiçeği 'nde de Almanya'daki göçmenlerin hayatını işledi.

Ah Güzel İstanbul öyküsünden uyarlanan aynı isimdeki filmi 1981’de Ömer Kavur ile birlikte yönetti. Film, hiçbir filmin birinciliğe değer görülmediği Antalya Film Festivalindeikincilik ödülü aldı.

1982'de yayımladığı Gecenin Öteki Yüzü kitabında yer alan ve kitapla aynı adı taşıyan öykü, 1986'da TRT tarafından dizi olarak çekildi. Dizi, TRT ve Modern Gazeteciler Kurumu tarafından en iyi dizi olarak seçildi.[5] Bütün çekimlerde sette bulunan Füruzan,[3] bu deneyimden sonra kendisi film yapmak üzere cesaret buldu. 1988-1989’da "Benim Sinemalarım" adlı öyküsünü senaryolaştırdı ve 1989’da Gülsün Karamustafa ile birlikte aynı adla sinema filmi olarak çekti. Film, uluslararası festivallerde büyük ilgi gördü.

Yazar, Redife'ye Güzelleme, Kış Gelmeden ve Sevda Dolu Bir Yaz adlı öykülerini ise oyunlaştırmıştır. "Kış Gelmeden" ve "Sevda Dolu Bir Yaz" Ankara Devlet Tiyatroları tarafından sahnelendi.

1991'de Lodoslar Kenti adlı şiir kitabını yayımladı.

Bosna Savaşı esnasında Balkanlar'ı kapsayan yolculuğunun izlenimleriniİşte Bizim Rumeli (1994) ve yeni baskısı Balkan Yolcusu (1996) kitaplarında paylaştı.

Yapıtları başta Almanca olmak üzere İtalyanca, İngilizce, Fransızca, Boşnakça, Bulgarca, Farsça gibi çeşitli dillere çevrilmiştir.

2006 yılında Ankara Öykü Günleri Onur Ödülü alan yazar[7], 2008 yılında 27. İstanbul Kitap Fuarı'nın Onur yazarı olarak seçilmiş[8] ve hakkında Füruzan Diye Bir Öykü adlı kitap hazırlanmıştır.

Füruzan Kitapları - Eserleri

  • Parasız Yatılı
  • Kırk Yedi'liler
  • Gül Mevsimidir
  • Sevda Dolu Bir Yaz
  • Benim Sinemalarım
  • Yaz Geldi
  • Kuşatma
  • Gecenin Öteki Yüzü
  • Berlin'in Nar Çiçeği
  • Balkan Yolcusu
  • Haraç
  • Lodoslar Kenti
  • Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz
  • Ev Sahipleri
  • Redife'ye Güzelleme
  • Toplu Öyküler - Toplu Romanlar
  • Yeni Konuklar
  • İşte Bizim Rumeli
  • Yedi Öykü

Füruzan Alıntıları - Sözleri

  • Çocukken yaşananlara önem verilmeli. Çünkü insan o yaşlarda sevinmeye öyle hazırdır ki, o sevinçlerin benzerliklerini bile yaşayamayabilir bir daha... Ne yazık, ne yazık... (Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz)
  • Çocukluk, bir ak kitaptır; her şey derin yazılır. (Yaz Geldi)
  • Mehmet Akif Ersoy diyor ki, Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, Canı cananı alsın da Hüdâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ Ne kadar güzel satırlar. Hakikaten buna bakarak kendi vatanımızı gözbebeğimiz gibi korumak lazımdır. (Balkan Yolcusu)
  • Duygularımızdan, sevgimizden utanır olduk. Sevgisizliği savunmayı aklı yüceltmek sandık. (Parasız Yatılı)
  • ..öylesine konuşmak, ne olduğunu açıkça bilmesem bile söylemek istediğim şeyler vardı ki o sabah. (Benim Sinemalarım)
  • Büyüdüğünde ancak saptayabileceği bir durum olacaktı bu, anlatılası şeylerin niçin hep yazlara rastladığı. (Yaz Geldi)
  • İnsanoğlunu ölümsüz kılan tek şey sevgidir değil mi? Sevgiyi tanımamışsak onurlu olmayı da bilemeyiz. Sevginin olmadığı yerde onur diye tanıtılanlar cimrilik, bencillik, hatta kindir. (Berlin'in Nar Çiçeği)
  • Hayat sabrın caymaz büyük simyacısıdır. Yetiştirme yurtları iyi yürekliliğin artıklarını kuşanırlar. (Lodoslar Kenti)
  • Türkiye'de Harf İnkılâbı olunca buraya kaçan Şeyhülislam Mustafa Sabri bir gazetede, “Ben Pomak olsam, Atatürk'ü ve ve Türklerin kabul ettiği bu alfabeyi kabul etmem, Bulgar alfabesini kabul ederim,” diye yazmış. (Balkan Yolcusu)
  • ‘Ne olursa gidene’ derler ya ben inanmam bu söze. Ne olursa kalana olur. (Kuşatma)
  • İnsanların anıları hep kişisel olmaz ya. Tarihin yarattığı değerlerde en etkili anılar değil midir? (Balkan Yolcusu)
  • Öylesine uzun yaşadım ki ,yaşamak bir oyunmuş gibi oldu şimdi... (Gül Mevsimidir)
  • Ne umutlardı, ne beyhude hevesli bekleyişlerdi, geçti gitti, geçti hepsi. Neyse.. (Toplu Öyküler - Toplu Romanlar)
  • “Bizde rüştüne ermek aile kurmakla olur. Ne on altı yaşıyla, ne üniversite okumakla... Hiçbir çabanız sizi erişkin göstermez çevrenize. Alman toplumu ise başkadır. Orada rüşte ermenin biçimi de başkadır. Yolu yurttaş olmaktan geçer. “Yurttaş olmak” ise bireyin kendi bireyliğini ayrımsaması, onun toplum içindeki konumunu kimlik vererek belirleyen devlet karşısındaki yerini almasıyla olur.” (Ev Sahipleri)
  • "Aklı savunuyoruz,ama güzellikten yanayız." (Parasız Yatılı)
  • Bekle, bahar hep karların altındadır.... (Lodoslar Kenti)
  • Nasıl olsa buralar bıraktığımız gibi duruyor. Sen de gördün ya, hiç değişmiyor. Değişse de aynı onmazlıklar daha başa çıkılmaz oluyor sonunda. Dönerim de, belki döndüğüm fark edilmez bile... (Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz)
  • Bizde her pazar tatilinden önce bir papaz fabrikaya gelip 1 saat konuşur. Bütün makineleri durdururuz. O vaazına başlar azizleri anlatır. Biz işçiler Allah’ın en sevgili kullarıymışız anlatır, Allah için yapabileceğimiz en iyi İbadetin çalışmamız olduğunu anlatır… Papazın dediğine bakılırsa büyük arabalarıyla, bütün lüksleriyle zenginler cennete gitmeyecek anlaşılan. Sonra papaz efendi bu tatil öncesi ziyaret için para toplar. Ve biliyor musunuz bir gün ne oldu? Vaazlardan birini bitirip papaz fabrikadan çıktı avluda kocaman bir Amerikan arabası bekliyordu onu. Zavallı yoksul papaz çıktı binip gitti arabayla. (Yeni Konuklar)
  • Bir fransız düşünür ne demiş: " Gençlik bilebilse, ihtiyarlık yapabilse." (Gül Mevsimidir)
  • ''Bana, güzel olmak gerek, demişlerdi. Çirkinin gençliği tuzsuz yemektir. Anca aç olanlar el atar.'' (Haraç)