Beyoğlu'nun En Güzel Abisi - Ahmet Ümit Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi kimin eseri? Beyoğlu'nun En Güzel Abisi kitabının yazarı kimdir? Beyoğlu'nun En Güzel Abisi konusu ve anafikri nedir? Beyoğlu'nun En Güzel Abisi kitabı ne anlatıyor? Beyoğlu'nun En Güzel Abisi kitabının yazarı Ahmet Ümit kimdir? İşte Beyoğlu'nun En Güzel Abisi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Ümit

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051416830

Sayfa Sayısı: 418

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet...

Tarlabaşı’nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek. Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul’un en gözde yeri olan Beyoğlu’nun hazin hikâyesi. Karanlık...

Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın çığlıkları, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat, belki ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke...

Nereye gittiğini bilmeden yürüyor, nefret tarafından kuşatılmış olarak. Kıskançlık denen o canavar, çelikten pençesine almış yüreğini, habire sıkıyor. “Kadınlar,” diyor bir ses zihninin derinliklerinden...

“Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun.” Hayatına giren kadınların yüzleri beliriyor sokağın zemininde. Birer birer düşüyor görüntüleri ayaklarının dibine. Hepsinin boynu bükük, hepsinin gözlerinde keder. Hepsi üzgün... Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş gibi basıp geçiyor üzerlerinden ama yeniden düşüyor görüntüler zemine. “Kadınlar,” diyor o ses yine, “Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder.”

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi Alıntıları - Sözleri

  • "Bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuzdur."
  • Artık hiçbir duygu okunmuyordu sesinde, bir makinenin çıkardığı gürültü gibi tekdüze ve ruhsuzdu.
  • Zalimin en büyük başarısı karşısındakileri de zalime dönüştürmektir.
  • Bugün mutluluktan müebbet yesek, yarın af çıkar.
  • Galiba ben bu çağa ait biri değilim.
  • Kaybetmeye alıştıkça daha çok özgürleşiyor insan.
  • "Aşk, kadınları güzelleştirir." (...) "Yanlış... Aşk, kadınları aptallaştırır."
  • Bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuzdur.
  • "Galiba ben bu çağa ait biri değilim."
  • "Galiba ben bu çağa ait biri değilim."
  • "Hayat, yaşadıklarımızdan çok hayal ettiklerimiz değil mi zaten."
  • İyi eğitim nedir? Sizi başarılı yapan bir okul süreci mi? İyi de o başarı mutsuzluk getiriyorsa kime yararı var?
  • "Kadınlar... Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun."
  • "Bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuzdur."

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Beyoğlu'nu düşünüyorum, gözlerim kapalı..": Amerikalı yazar George Raymond Richard Martin'in bu aralar sıkça rastladığım, sosyal medya kullanan hemen hemen herkesin bir kere de olsa okuduğu çok güzelbir cümlesi var. Bu cümleyi okuduktan sonra, iyi ki kitaplar var hee, diyorsunuz kendinize. Kitap okuyor olmanın verdiği o eşsiz huzuru ve gururu yaşıyorsunuz. Aslında günde 1 saat de olsa ayırmış olduğunuz vaktin, boş geçen onlarca seneden daha evlâ olduğunu anlıyorsunuz. O ana kadar kitap okumanın; diksiyon, hayata olan bakış açısı, okudukça değişen görüşler ve bu saydıklarımın türevleri gibi olan faydalarının da ötesinde bir güzelliğini keşfetmiş oluyorsunuz. “Kitap okuyan kişi, ölmeden önce binlerce hayat yaşar; hiç okumayan kişi ise yalnızca bir tane." Evet, kitap okuyan bir kimse; Raskolnikov'un suçlu olmasına rağmen sevgi dolu kalbiyle hayatla olan savaşına tanıklık ediyor, Oblomov ile tembellik hususunda kendini baz alarak kıyasıya rekabete giriyor, Nikolai Andreiviç Bolkonski'nin kavgasına ve otoriter kişiliğine hayran kalıyor, Etienne'in iş için yola çıkışına ve mücadelelesine şahit olarak kendisinde de bu arzuyu görmek istiyor, İnce Memed'in direnişini gördüğünde kendisini onun yerindeymiş gibi hayal ediyor, sevda hususunda kaybedince de Râif Efendi'yi benimseyerek sessiz sedasız, sıkıntılarını başkalarına hissetmeden yaşamış oluyor... Peki bu K. bunları neden diyor, bunların bu kitapla ne alakası olabilir diye sorguladığınızı duyar gibiyim. Sebep şu ki Dünyalı kardeşlerim; aynı zamanı paylaştığımızdan olsa gerek, yaşadığımız dönemin genel resmini Ahmet Ümit'i okuyarak vakıf oluyorum. İlmek ilmek işlemiş bu kitaba Ahmet Ümit. Mafya tipli insanların masum insanların hayatıyla oynamasına, kadınların hayat mücadelesine ve kadın cinayetlerine, herkesin "Adalet" arayışına, paranın günümüz şartlarında her şeyden üstün görülmesine, namus kavramının sadece kadın üzerinde aranmasına ve racon kesilerek yerine getirilmesine, yetkin insanların boşta olmasına ve bu insanların yerlerini vasıfsız kimselerin almasına ve daha aklınıza gelebilecek ne türlü şey varsa hepsini tek tek işleyip görmesini bilene resmin bütününü göstermiş Ahmet Ümit. Bu açıdan zaten yaşadığım Türkiye'yi bir de okuma evreninde yaşamış oldum. Kitabın 279. sayfasında geçen cümle ise benim de ağzımdan dökülen cümle oldu. "Galiba ben bu çağa ait biri değilim." Romanın içeriğine spoiler vermeden gelecek olursak; roman, İstanbul'un Beyoğlu semtindeki Tarlabaşı'nda bir erkek cesedinin bulunmasıyla birlikte gelişen olaylar ve cinayet araştırması, romanın kurgusal karakteri Başkomiser Nevzat'ın ağzından anlatılan tipik bir polisiye romandır. Diğer polisiye romanlardan ayrılan özelliği yukarda bahsettiğim gibi topluma "mesaj verme" amacı gütmesidir. Bundan mütevellit bazı kısımlarda olay oldukça durağandır. Eleştiri yapacağım, topluma mesaj vereceğim derken ister istemez olay akışını durağanlaştırmıştır bence Ahmet Ümit. Kitabın içersinden birkaç alıntı ile bu olayı örnekleyebiliriz. "Bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuzdur." (Sayfa 270) "Şimdi de katili özgür kalıyordu. Böyle bir toplumda, iyilik umut edilebilir miydi? Adalete güven kalır mıydı?"( Sayfa 346) Ahmet Ümit'in okuduğum ikinci kitabı olan Kukla'ya nazaran her ne kadar olaylar bazen oldukça yavaş ilerlese de olayın çözülmesi zor olması,  hatta kimin katil olduğunu Başkomiser Nevzat bile çözememekte olması, kendi deyimiyle ailesinin cinayet dosyası dışında ilk defa fâili bulamadan dosyayı kapatacak konuma gelmesi kitaba olan ilgiyi hep canlı tutmuştur. Değinmeyeceğim demiştim kendime ama aşk... Aşk öyle bir çıkmaz sokak ki.. Bu sokağa girip tek parça ya da başka bir tabirle eskisi gibi çıkabilen yok denecek kadar azdır. Aşk; uğruna cinayetlerin bile işlendiği duyguların tanrısı, aksine bazen de en güzel duyguların efendisi... Alıntılarıma dikkat eden oldu mu bilmiyorum ama büyük bir kısmında konu aşktı. Başkomiser Nevzat, kitabın büyük çoğunluğunda ikilemlerde kalmıştır. Mesela; "Aşk, kadınları güzelleştirir." (...) "Yanlış... Aşk, kadınları aptallaştırır" "Aşk iyilikten pek anlamıyor. Aşkın iyilikle hiçbir ilgisi yok." Görüldüğü üzere Başkomiser Nevzat da çözememiştir aşkı ki spoiler vermek istemem ama fark edildiği ve ilk sayfada da görüldüğü üzere ölümün müsebbibi de aşktır. Ah aşk, sen ne lanet bir şeysin. Beyoğlu'a hiç gitmemiş olmama rağmen tıpkı Dan Brown gibi Ahmet Ümit de beni mekânında gayet iyi ağırladı. Sağ olsun 40 senedir Beyoğlu'nda yaşıyormuş gibi hissediyorum kendimi. Şimdi de aranızdan kitabım ismiyle alakalı ama konuyla alakasız bir video ile ayrılmak istiyorum. Beyoğlu demişken bu videoyu es geçmek çok büyük ayıp olurdu benim için.. Esen kalın Dünyalı kardeşlerim. Kitaplı akşamlar dilerim. https://youtu.be/0_m8k2kniYk (Kadir Tribbiani)

SERT BİR ELEŞTİRİ !: Öncelikle sayfa 115' e kadar okudum ve belirli bir kısmını inceledim. Ahmet Ümit'in betimlemeleri hoşuma gitti, olayın örgüsünü beğendim. Fakat yazarın vermeye çalıştığı mesajlar hoşuma gitmedi. Rum sempatizanlığı sezdim bu kitapta. Tarlabaşında işlenmiş bir cinayet çözümleniyor fakat devamlı rum mimarilerine, onların güzel yaşamlarına, ne kadar karakter sahibi olduklarından söz ediyor. Yazar yine bir bölümünde bu toprakların onlara ait olduğunu fatih'in onlardan aldığını dile getiriyor. Sırf farklı bir millet olduğu için kimseye düşmanlık besleyemeyiz ama bu onları beğendiğimiz anlamına da gelmez. Yine bir bölümünde daha kentsel dönüşüme karşı çıkan protesto edenlerin ne kadar masum olduklarından söz ediyor. Masum olarak bahsettiği kişinin içinde bir takım tuhaf insanlar, travestiler vs. var. Onların masumca hakkını aradığından ama sorunun onlarda değil devlette olduğunu ima ediyor. Bu kitap 21 ekim 2013 tarihinde yazılmış, yani gezi olaylarından hemen sonra... Bu kitapta yazılanlar dolaylı yoldan gezi parkı eylemlerini destekliyor. Yine bir zencinin kolunda "Festus Okey polis tarafından öldürüldü " yazıyor diyor. Her konuda polis de suç işlese yolsuzlukta yapsa, kumar oynanmasına göz de yumsa yine devleti suçluyor. Hiç mi insanın kendisi suçlu olmaz ? Tarlabaşındaki mafyaların, uyuşturucu kullanan, illegal işler yapan insanların gariban olduğunu asıl suçlunun devlet olduğunu imaa ediyor. Devlet dediğimiz şey mükemmel değil elbette bunu bende biliyorum ama sırf devleti suçlamak için gayri ahlaki ne varsa onu savunuyor. Herkes istediğini savunmakta özgürdür fakat iktidarın sevilmemesi, devlete hainlik yapmak için sebep değildir. İstediğiniz siyasi düşünceyi savunabilirsiniz fakat bu devlet iktidara değil, vatana aittir ve yaptığınız her kötülük iktidara değil yine bu vatanadır. Her ne olursa olsun, devlete ve vatana karşı yapılan hiç bir kötü düşünceyi desteklemiyorum. Bu eleştirimi okurmusunuz bilmem ama kendi suçunuzu aklamak için devleti bahane etmeyin !!!! KİTABIN TAMAMINI BİTİRDİM Daha önce kitabın bir kısmını okuduğumda gezi parkını gizliden destekliyor demiştim ama yanılmışım. Yazar apaçıktan gezi olaylarını destekliyor. Kitap sanki bir cinayet için değilde gezi olayları için yazılmış gibi. Devamlı devleti eleştiriyor, her konuda devleti suçluyor... kültür merkezinin sahibi nazlıyı müthiş bir kadın olarak gösteriyor. Nazlı da her konuda polisle çatışan devlete başkaldıran birisi... Civan öğretmen diye gösterdiği dağdaki bir terörist. Neymiş efendim dağdayken barış düşüncelerini öğrenmiş hep bunun için çabalamış... gelelim Azize'ye... Azize bir pavyon kızı yani konsomatris ama kızı o kadar masum melek gibi anlatmışki... Bu kitabın tek amacı terörist, travesti, pavyon kızı ve anarşistleri masum gibi göstermek. Kitap güzel evet okunuyor ama vermeye çalıştığı mesajlar çok kötü. Benim gözümde teröristi savunan herkes, siyasi görüşü ne olursa olsun HAİNDİR !!! (Nazende Mihman)

Kitabın Yazarı Ahmet Ümit Kimdir?

Ahmet Ümit, 1960’ta Gaziantep’te doğdu. 1983’te Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdi. 1985-1986 yıllarında, Moskova’da, Sosyal Bilimler Akademisi’nde siyaset eğitimi gördü. Şiirleri, 1989 yılında Sokağın Zulası adıyla yayımlandı. 1992’de ilk öykü kitabı Çıplak Ayaklıydı Gece yayımlandı. Bunu Bir Ses Böler Geceyi, Agatha’nın Anahtarı, Şeytan Ayrıntıda Gizlidir adlı polisiye öykü kitapları izledi. Hem çocuklara hem büyüklere yönelik Masal Masal İçinde ve Olmayan Ülke kitapları ile farklı bir tarz denedi. 1996’da yazdığı ilk romanı Sis ve Gece, polisiye edebiyatta bir başyapıt olarak değerlendirildi. Bu romanın ardından Kar Kokusu, Patasana ve Kukla yayımlandı. Bu kitapları Ninatta’nın Bileziği, İnsan Ruhunun Haritası, Aşk Köpekliktir, Beyoğlu Rapsodisi, Kavim, Bab-ı Esrar, İstanbul Hatırası, Sultanı Öldürmek,Beyoğlu’nun En Güzel Abisi ve Elveda Güzel Vatanım adlı kitapları izledi. Ahmet Ümit’in, İsmail Gülgeç’le birlikte hazırladığı Başkomser Nevzat-Çiçekçinin Ölümü ve Başkomser Nevzat-Tapınak Fahişeleri, Aptülika (Abdülkadir Elçioğlu) ile birlikte hazırladığı Başkomser Nevzat-Davulcu Davut’u Kim Öldürdü? ve Bartu Bölükbaşı ile birlikte hazırladığı Elveda Güzel Vatanım-İttihatçıların Yükselişi adlı çizgi romanları da bulunmaktadır. Eserleri yirminin üzerinde yabancı dile çevrilmiştir. Yazarın tüm yapıtları Everest Yayınları tarafından yayımlanmaktadır.

Ahmet Ümit Kitapları - Eserleri

  • Sultanı Öldürmek
  • Bab-ı Esrar
  • Kukla
  • Sis ve Gece
  • Sokağın Zulası
  • Çıplak Ayaklıydı Gece

  • Bir Ses Böler Geceyi
  • Masal Masal İçinde
  • Başkomser Nevzat: Tapınak Fahişeleri
  • Agatha'nın Anahtarı
  • Kar Kokusu
  • Patasana
  • Şeytan Ayrıntıda Gizlidir

  • Beyoğlu Rapsodisi
  • Aşk Köpekliktir
  • Başkomser Nevzat: Çiçekçinin Ölümü
  • Kavim
  • Ninatta'nın Bileziği
  • İnsan Ruhunun Haritası
  • Olmayan Ülke

  • İstanbul Hatırası
  • Başkomser Nevzat: Davulcu Davut'u Kim Öldürdü?
  • Beyoğlu'nun En Güzel Abisi
  • Elveda Güzel Vatanım
  • Kırlangıç Çığlığı
  • Elveda Güzel Vatanım-İttihatçıların Yükselişi
  • Aşkımız Eski Bir Roman

  • Orhan Kemal
  • Bir Ses Böler Geceyi / Çıplak Ayaklıydı Gece
  • Kayıp Tanrılar Ülkesi

Ahmet Ümit Alıntıları - Sözleri

  • “Aman be ! İyi ki parayı kitaba ,musikiye harcamışım .” (Başkomser Nevzat: Davulcu Davut'u Kim Öldürdü?)
  • İnsanın bir üslubunun olması lazım. Ama bu kolay kazanılmaz. (Agatha'nın Anahtarı)
  • Mavi damlalar toplayın Solgun çiçeklerin rüzgârından Bir tutam gökyüzü, Bir parça deniz Görkemli düşlerimiz kirlenmesin Duvarların pençesindeyken bedenimiz. (Sokağın Zulası)
  • Büyüyünce bugünleri hatırla; öfke ve nefreti değil, sevgiyi miras bırak çocuklarına. (Olmayan Ülke)
  • "Lafa geldi mi herkes şikayetçi. Fakat bir şeyler yapalım dediğinizde, önce kendi çıkarlarına bakıyorlar." (İstanbul Hatırası)
  • "Yine bir sızı var içimde, akşam oldu diye." (İstanbul Hatırası)

  • Acıyı bilmeden sevincin anlamını kavrayamayız. (Masal Masal İçinde)
  • İnsanın en büyük trajedisi ölümlü olduğunu bilmesidir . (İnsan Ruhunun Haritası)
  • "Bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuzdur." (Beyoğlu'nun En Güzel Abisi)
  • "Kimse iyi dediği birine aşık olmaz..Aşkın iyilikle ilgisi yoktur... " (Aşk Köpekliktir)
  • Ey, aradıkça arayacakları çoğalan, buldukça bulacakları çoğalan… (Ninatta'nın Bileziği)
  • Yaşam insanoğlu için bir armağan mıdır, yoksa ceza mı? (Masal Masal İçinde)
  • ..çünkü şairler aşklarına asla ihanet etmezler. (Aşkımız Eski Bir Roman)

  • “Bütün aşklar er ya da geç aynı sonla yüzleşmek zorunda kalmazlar mı?” (Sis ve Gece)
  • Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını görüyorum... Kimseye kırgın değilim, dünyadan payıma düşen bu kadarmış, aldım gidiyorum. (Agatha'nın Anahtarı)
  • Gerçekler her zaman güzel olmayabilir. Bazen ne kadar az şey bilirsen, o kadar iyidir. (Kavim)
  • insan her şeye alışır diyorlar ya, öyle değil aslında. başka çaren olmadığı için katlanıyorsun, ama alışmıyorsun. (Bir Ses Böler Geceyi / Çıplak Ayaklıydı Gece)
  • " Şahane bir aşk, çoğu zaman harcanmış bir hayat demektir." (Sultanı Öldürmek)
  • " Her dağın kendine göre karı vardı." (Kar Kokusu)
  • "Bazı şeyler, hiçbir zaman unutulmaz." (Sultanı Öldürmek)