Bilim Felsefesi - Doğan Özlem Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Bilim Felsefesi kimin eseri? Bilim Felsefesi kitabının yazarı kimdir? Bilim Felsefesi konusu ve anafikri nedir? Bilim Felsefesi kitabı ne anlatıyor? Bilim Felsefesi PDF indirme linki var mı? Bilim Felsefesi kitabının yazarı Doğan Özlem kimdir? İşte Bilim Felsefesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Doğan Özlem

Yayın Evi: Natos Kitap Yayınevi

İSBN: 9786055904272

Sayfa Sayısı: 223

Bilim Felsefesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bilim Felsefesi, modern dönem insanına yeni bir bakışın kapısını aralayacaktır...

Bilim, dünyayı anlayabilmemizde rol üstlenen en önemli etkinliklerden biri. Bu bakımdan, özellikle yeniçağın başlangıcından bu yana, getirdikleriyle hem günlük hayatımızı hem de düşünme biçimimizi belirleyen bir yana sahip.

Peki ama böylesine merkezi bir yere sahip bilim hakkında ne biliyoruz? Yaptığımız atıfların ne kadarının bilimde bir karşılığı var? Bilimsel bilginin gücü ne? Bilim nasıl bir çalışma yöntemine sahip? Doğa yasası diye adlandırdığımız şey, acaba gerçekten doğada var mı, yoksa bu, insanın bir kurgusu mu? Tarihsel-toplumsal bir varlık olan insanın yürüttüğü etkinlik olarak bilim, tarihin dışına ne kadar çıkabiliyor?

Bilim Felsefesi, bütün bu ve benzeri soruları, bilim kavrayışını doğa bilimlerinden ibaret saymayan bir anlayış doğrultusunda açıklıkla tartışıyor.

Bilim Felsefesi Alıntıları - Sözleri

  • Bu özelliklerin yanı sıra, bilimin bazı inançlara dayandığı da ifade edilir: a - Bilim realisttir: Dış dünya özneden bağımsız ve gerçektir b - Bilim rasyonalisttir: Bu dünya anlaşılabilir, akla uygun bir dünyadır ve olguların akıl yoluyla kavranmaya elverişli belirli bir düzeni vardır c - Bilim nedenselcidir: Her şeyin bir nedeni vardır; doğadaki tüm olgular arasında neden-sonuç ilişkisi bulunur d - Bilim nicelcidir: Var olan her şey ölçülebilir.
  • Tarih durmadan değişen, "akıp giden" olaylar alanıdır ve buna bağlı olarak, tarihsel bir varlık olan insan da durmadan değişir.
  • Anlamak bilmek demektir; fakat bilmekten daha fazla bir şeydir.
  • Borges'in belirttiği gibu, İbni Rüşt, Aristoteles'in Poetika'sını Arapçaya çevirirken, "tragedya", "komedya", "aktör" gibi terimlerin anlamlarını kavrayamamıştı. Çünkü İslam kültüründe "tragedya" ya da "komedya" ya karşılık olabilecek bir kültürel olgu yoktu. Bu yüzden de alanlarda, agoralarda yüksek sesle oyun sergileyen aktörlerin işlevini, yüksek sesle ezan okuyan müezzinlerin işlevlerine benzetmişti.
  • Din de bilim gibi evreni açıklama amacı güder. Dinin de mantıksal bakımdan tutarlı bir yapısı vardır. Ama din, evreni, olguya değil de olgunun ardında görülemeyen bir güce dayanarak, bu gücün varlığına bir iç-sezgiyle inanması gerektiğini vurgulayarak açıklar. Bu nedenle, bilimin özelliği olgusal-mantıksal olmaksa, dinin özelliği mistik-mantıksal olmasıdır.
  • Bu özelliklerin yanı sıra, bilimin bazı inançlara dayandığı da ifade edilir: a) Bilim realisttir: Dış dünya özneden bağımsız ve gerçektir b) Bilim rasyonalisttir: Bu dünya anlaşılabilir, akla uygun bir dünyadır ve olguların akıl yoluyla kavranmaya el verişli belirli bir düzeni vardır c ) Bilim nedenselcidir: Her şeyin bir nedeni vardır; doğadaki tüm olgular arasında neden-sonuç ilişkisi bulunur d) Bilim nicelcidir: Var olan her şey ölçülebilir.
  • Bilim, ancak mantıktan yararlanarak iş görebilir ve bu yüzden bizzat mantığı inceleyemez.
  • Dilin mantığını doğru kavramak, önce mantık-evren ayrılığını kavramayı gerektirir. “Felsefe”nin yeniden konumlanması  da buna dayanır. Bir “bilgi kaynağı”, bir “öğreti” olamayacağına göre, “felsefe” nasıl bir “etkinlik” olacaktır? Bilgi elde etmek bilimlere (doğa bilimlerine) ait bir iştir; felsefe bilgi elde  etmeyi, evren üzerinde konuşmayı bilimlere bırakmalıdır. Evren bilimlerin konusudur, felsefenin değil. Felsefe ancak dilsel  yapıları, dili mantık bakımından aydınlatma işini yüklenebilir.  Öyle ki, felsefe mantıktır.
  • Schlick şöyle der: “Bir ifade, doğru ya da yanlış olduğunu herhangi bir biçimde denetleyebileceğimiz bir ayırımı içerdiği sürece ve ancak  bundan sonra verisel/olgusal bir anlama sahip olur. Bir önerme doğruysa, evreni olduğu gibi yansıtır; yanlışsa evren hakkında asla bir şey söylemez; böyle bir yanlış önerme hiçbir şey  bildirmez; ben ona bir anlam yükleyemem. Denetleyici bir ölçüt, sadece ve sadece, bu ölçütün veriler içerisinde bulunması  halinde vardır. Çünkü ‘denetlenebilir olma’, ‘veriler içerisinde  gösterilebilir olma’dan başka bir şey değildir.”⁶
  • Kant’ın belirttiği gibi, bizim bilgi etkinliğimiz daha çok, kurgucu bir etkinliktir. Günlük yaşamımızda bile, karşılaştığımız nesneler üzerine sonradan düşündüğümüzde, bu edime daima kurgucu bir öğe katılır.

Bilim Felsefesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Doğan Özlm - Bilim Felsefesi: Doğan Özlem bilim felsefesini aslında ne başlıklara ayırarak inceliyor ne de tarihsel bir akışı içerisinde inceliyor. Ama Doğan Özlem bilim felsefesine giriş mahiyetinde okunabilecek bir kitap. Dili çok ağır olmamasıyla birlikte kitabı dikkatlice okuduğunuz zaman her yerinde önemli bilgiler sunmaktadır. Doğan Özlem kitabı daha çok bilimsel bilgi ve kuram ilişkisi, bilimsel yöntem ve tarih-toplum bilimlerine yönelik gibi konular işlemiştir. (İhsan Toran)

Bilim Felsefesi PDF indirme linki var mı?

Doğan Özlem - Bilim Felsefesi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bilim Felsefesi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Doğan Özlem Kimdir?

1944 yılında İzmir'de doğdu. İzmir Atatürk Lisesi'nde başladığı lise ögrenimini tamamlayamadan kunduracı kalfası ve tezgâhtar olarak çalışmak zorunda kaldı. 1965'te Sivas'a er olarak askere gitti. Liseyi askerliği sırasında dışarıdan sınavlara girerek bitirdi. Yine askerliği sırasında üniversite giriş sınavını kazandı. 1967'deki terhisinden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde yükseköğrenime başladı ve bu bölümden 1971'de mezun oldu. 1971-1974 arasinda Almanya'da bulundu ve çesitli islerde çalisti. Mezun oldugu bölümde 1974'te baslayip daha sonra Max Weber'de Bilim ve Sosyoloji (1990) adiyla yayimlanan doktora tezini 1979'da tamamladi. Yüksekögrenimi ve doktora çalismasi sirasinda (1967-1979) Almanya'da ve Türkiye'de isçi, büro memuru, sendikaci, muhasebeci ve yönetici olarak çalisti. 1980'de, 36 yasindayken, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde asistan olarak göreve basladi. 1988'de doçent, 1993'te profesör oldu. 2001'de kendi istegiyle emekliye ayrildiktan sonra, aynı yıl içerisinde Mugla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde akademik hayata yeniden döndü. Burada 2007 yılına kadar bölüm başkanlığını yürüttü. Şu anda Yeditepe Üniversitesi'nde öğretim üyesidir.

2004 yilinda adina Anlama ve Yorum: Dogan Özlem Armagan Kitabi hazirlanmis, 2005 yılında ise TÜBA-Türkiye Bilimler Akademisi Hizmet Ödülü'ne lâyik görülmüstür.

Doğan Özlem Kitapları - Eserleri

  • Mantık
  • Etik
  • Tarih Felsefesi
  • Bilim Felsefesi
  • Hermeneutik ve Şiir
  • Kültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi
  • Kant Üstüne Yazılar
  • Kavramlar ve Tarihleri
  • Max Weber'de Bilim Ve Sosyoloji
  • Felsefe ve Doğa Bilimleri
  • Metinlerle Hermeneutik Dersleri 1
  • Felsefe Yazıları
  • Evrensellik Mitosu
  • Metinlerle Hermeneutik Dersleri 2
  • Persona
  • Bilim Felsefesi (Ders Notları)
  • Türkçede Felsefe
  • Tarihselci Düşünce Işığında Bilim, Ahlak ve Siyaset
  • Felsefe Yazıları
  • Anlamdan Geleneğe, Kimlikten Özgürlüğe
  • Söyleşiler
  • Baykuş Felsefe Yazıları Dergisi Sayı: 3 (Eylül 2008)
  • Siyaset, Bilim ve Tarih Bilinci
  • Bedia Akarsu Armağanı
  • Tartışmalar
  • Kavram ve Düşünce Tarihi Çalışmaları 2
  • Felsefe Tartışmaları

Doğan Özlem Alıntıları - Sözleri

  • İnsanda "toplum olma eğilimi" kadar, bu eğilime karşı "sürekli bir direnç" de vardır. İnsana akıl yoluyla yeteneklerini geliştirme olanağı ancak toplum içinde açıktır; ama o, birey olarak bencil ve toplum dışı isteklere de sahiptir. (Kant Üstüne Yazılar)
  • Özgürlük, olan değil, oluşturulan bir şeydir. (Tarih Felsefesi)
  • Değerler, uyulması "zorunlu" yasalar değil, uyulması "gerekli" ilke veya buyruklar olarak birey tarafından hissedilirler. (Kavramlar ve Tarihleri)
  • İlk iki tanımda mantığın düşünme, son iki tanımda ise dil (söz) ile bağıntısına ağırlık verildiği saptanabilir. Düşünme ile dil arasında kopmaz bir bağ olduğu açık bir olgudur. Ancak, düşünülmüş olan şey, yani düşünce ile, dile getirilmiş olan şey, yani dilsel ifade arasında tam bir örtüşme ve çakışma olmadığını da biliriz. Yine de, düşünülmüş olan şeyin, düşüncenin dışavurulma, açığa çıkma ortamının dil olduğu, düşüncelerimizi dil ortamında ve dil aracılığıyla tanıyabildiğimiz ve aktarabildiğimiz açıktır. (Mantık)
  • (...)felsefe-din ve felsefe-devlet ilişkileri üstüne Kant’ın bildirdikleri, hâlis bir felsefecinin katılmazlık edemeyeceği görüşleri içermektedir.(...) ( Kant’ta Felsefe-Din ve Felsefe-Devlet İlişkisi Üstüne ) (Felsefe Yazıları)
  • Değerler öznel ve değişkendirler. bu nedenle de bilimsel faaliyete bulaştırımamaları gerekir. (Kavramlar ve Tarihleri)
  • "Mantık, bir akıl yürütmede kanıtlayan durumundaki öncül veya öncüllerle, kanıtlanan durumundaki sonuç önermesi arasındaki kanıtlama bağıntısını inceler." (Mantık)
  • "..sanat, yaşantılarımızı ve dolayısıyla içlerinde kuşatılmış halde olduğumuz bu yaşantıların dar çerçevesini genişletir. O, karanlık ve sert iç gözlemde içerilmiş yaşama bağlamını, yeniden üretimin aydınlık, yumuşak sferine yükseltir. O, yaşamın bizim duyusal/doğabilimsel kavrayışımızdan daha güçlü bir kavrama potansiyeli içerisinde nasıl göründügünü gösterir ve yaşamımızı özgül, gündelik faaliyetlerimizin dar çerçevesinden daha öte lere çeker, varoluş ufkumuzu genişletir. Sanat sayesinde kendimizi yaşam karşısında serbest bir konumda buluruz (Schiller sanatı oyunla karşılaştırır). Böylece varoluş ufkumuz, birbirlerini bütünleyen birçok dahinin yarattıklarıyla hatta sınırsızca genişler. Birçok yönüyle sanatçıyla ayn hamurdan olmak zorunda olan tarihçinin yaratıcılığının hakkı yukarıda zaten teslim edilmişti. İnsan yaşamının en içsel, en kişiye özel sayılan yönleri bile tarihsel bir konum ve durum içerisinde yaşanabilir. İnsanın kendi psişik potansiyellerini edimselleştirme şansı da aynı tarihsel konum ve durum içerisinde bulunabilir. Ve insan sahip olduğu psişik potansiyeli, en üst düzeyde ancak tarihsel konum ve durum içerisinde gerçekleşebilen sanatsal yaratmada edimselleştirebilir. Sanat, insanı ve yaşamı anlamanın bu yüzden organonudur." (Hermeneutik ve Şiir)
  • Gerçeklik bilince bağlıdır; bir şeyin benim için orada olduğu bilincine. (Metinlerle Hermeneutik Dersleri 1)
  • Modern dönemle birlikte büyük bir sıçrayışa geçen doğa bilimleri uzunca bir süre kesin bilginin ölçütü ve referans noktası oldu. Buna göre, bilimsel geçerlilik iddiasındaki bir bilginin doga bilimlerini model alması neredeyse bir zorunluluktu. Hiç kuşkusuz, doga bilimlerinin sonuçlarının endüstriyel ve teknolojik uygulamalarla toplum yaşamına getirdiği katkıların bunda büyük rolü vardı. Buna karşılık felsefe, doğa bilimlerinin bütün serüvenlne baştan berl eleştirel blr mesafeden tanıklık ettl, Zaman zaman bilim karşısında gerekslz ve metafizik sayılan feksefenln vazgeçilmez rolü, bilimlerin özellikle 20. yüzyılda düştükleri kriz esnasında yeniden ortaya çıktı. Felsefe ile doğa bilimleri arasındaki bu ilişkiler ağını ortaya koyan Felsefe ve Doğa Bilimleri modern bilim kavramının yeni blr bakış açısıyla ele alınmasında farklı bir kapı aralıyor. . (Felsefe ve Doğa Bilimleri)
  • "Artık şu söylenebilir ki, Homeros'un şiirinde şairin .... içinde hareket ettigi sınırlar bizzat zamanının ve çağınin sınırlarıdır. Onun tüm ufku aristokratik toplum tarafından kuşatılmıştır. .....Kişiler arasındaki farklar bu aristokratik toplumda doğaldır, soya, yaşa, mizaca; atılganlığa, daha yüksek menşeye ve şecereye, gücün ve iktidarın ve kahramanlara özgü kuvvetin derecesine göre belirlenir. Tüm bu aristokrat karakterler, kendilerini doğrudan etkileyen sert motiflerle harekete geçerler. Öyle ki, III Richard, IV Henry ve Macbeth başta olmak üzere, Shakespeare'in kahramanlarıyla karşılaştırıldığında Homeros'un kahramanlarının hepsi, normal koşullarda bir sükûnete ve huzura sahiptirler; bunlardan hiçbiri, onlara kendisine ulaşma tutkusu aşılayan ve hep göz önünde bulundurdukları bir amaç bağlamından hareketle enerji, güç iradesiyle dopdolu, planlı bir şekilde ileriye doğru süreklenmezler. Buradan bakıldığında, buna en iyi omek bizzat Akhilleus'tur.0, Phitia'da sükün içinde yaşamayı tahayyül eder ve sadece koşullar dolayısıyla öne itildiğini, lider konumuna sürüklendigini düşünür. Ve Homerosun kahramanlarının hepsi, ortalama insanın mütevazı planlanyla ve beklentileriyle donatılmışlardır. Bu kahramanlardan hiçbiri birey olarak kendilerini diğerlerinden ayıracak özelliklerle donatılmış değildirler ve onları birey kılacak yönleri, kendilerine ait bir dilleri, üslupları, düşünceleri, bu düşüncelerin yontup biçimlendirdiği birer kişilikleri yoktur. Homeros'ta birey yoktur" (Hermeneutik ve Şiir)
  • Mimesis mi, Poiesis mi? (Hermeneutik ve Şiir)
  • Bilim, ancak mantıktan yararlanarak iş görebilir ve bu yüzden bizzat mantığı inceleyemez. (Bilim Felsefesi)
  • Pozitivist bilim modelinin kabul edilmesi insanın bu anlama edimini dışta bırakıyor. İnsan anlamaz, insan ne yapar pozitivist bilim modelinde? Açıklar sadece açıklar. Saptar, bir anlamda saptayıcı bir konumdadır. bu durumda anlama edimi tümden ortadan kalkmış oluyor. (Metinlerle Hermeneutik Dersleri 1)
  • ...Uğrunda pek çok mücadelenin verildiği ve verilmekte olduğu düşünce özgürlüğü insanın her istediğini, her aklına geleni söylemesi özgürlüğü değildir. (*) Türkiye Felsefe Kurumu Bülteni Sayı: 1, Aralık 1994, ss-4-5 (Bedia Akarsu Armağanı)
  • "Günümüzde felsefe, benim 'düşünce piyasası' dediğim bir piyasa çeşidinde dolaşıma sokuldu ve felsefî ürünler kişinin düşünsel olgunlaşmasındaki önemlerinden çok, benim 'düşünce tüketimi' dediğim özel bir tüketim tarzının nesnesi olmaya başladılar. Neokapitalizmin ahtapot kolları, her yeri olduğu gibi, felsefe alanını da sardı. Oysa düşüncenin, hele felsefî düşüncenin metalaşması, insanlığın bugünü ve geleceği açısından çok tehlikeli." (Kavramlar ve Tarihleri)
  • H. G Gadamer "Tarih, olmuş ve olmakta olduğumuz her şeydir; o kaderimizin bağlayıcısıdır." (Kültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi)
  • Platon, Greklerin Homeros'tan sonraki en büyük sanatçısıdır. (Hermeneutik ve Şiir)
  • Dilin mantığını doğru kavramak, önce mantık-evren ayrılığını kavramayı gerektirir. “Felsefe”nin yeniden konumlanması  da buna dayanır. Bir “bilgi kaynağı”, bir “öğreti” olamayacağına göre, “felsefe” nasıl bir “etkinlik” olacaktır? Bilgi elde etmek bilimlere (doğa bilimlerine) ait bir iştir; felsefe bilgi elde  etmeyi, evren üzerinde konuşmayı bilimlere bırakmalıdır. Evren bilimlerin konusudur, felsefenin değil. Felsefe ancak dilsel  yapıları, dili mantık bakımından aydınlatma işini yüklenebilir.  Öyle ki, felsefe mantıktır. (Bilim Felsefesi)
  • ...Asıl aydınlanma insanın, "bağımsız bilen" insan olduğu bir durum, çeşitli bilme etkinliklerinin "bağımsızlık" içinde yani biri ötekine indirgenmeksizin, kendi "değeri" neyse o olarak varolduğu, Nietzsche'nin deyişiyle bilginin ve bilmenin "yaşam" açısından işlev gördüğü bir ortamdır. Bunun olabilmesi için felsefenin işlevine, Heidegger'in deyişiyle "düşünme"nin yeniden "düşünme" olmasına büyük gereksinim vardır. Bu noktada, modern çağın, aydınlanma "ideali" içinde "kültürsüz insanı" ortaya çıkarmasının yani kültür ve uygarlık yaratmadaki başarıszlığının nedenlerine ilişkin olarak Nietzsche'nin şu sözleri üzerinde bir daha düşünmekte yarar vardır: "Felsefe, kendisine nerede tam hakkı verilmezse, orada tehlikeli olur.*" (*) Nietzsche, Yunanlıların Trajik Çağında Felsefe, s. 23. (Bedia Akarsu Armağanı)