Bin Aşık Yılı Uzakta - Yılmaz Erdoğan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Bin Aşık Yılı Uzakta kimin eseri? Bin Aşık Yılı Uzakta kitabının yazarı kimdir? Bin Aşık Yılı Uzakta konusu ve anafikri nedir? Bin Aşık Yılı Uzakta kitabı ne anlatıyor? Bin Aşık Yılı Uzakta kitabının yazarı Yılmaz Erdoğan kimdir? İşte Bin Aşık Yılı Uzakta kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Yılmaz Erdoğan

Editör: Gülşen İşeri

Tasarımcı: Ethem Onur Bilgiç

Yayın Evi: İnkılap Kitabevi Yayınları

İSBN: 9789751039392

Sayfa Sayısı: 96

Bin Aşık Yılı Uzakta Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yeterince gerdim

Artık eriyorum.

Damla damla

Oluk oluk...

Bir yolculuk

Maddenin halleri arasında

Ahval sarmaşığının spiral gölgesinde

İki otuz beş bir kadrajda

Ve yakın plan

Kendimle vedalaşıyorum.

Küfretmeyi bıraktım.

Sabır çitliyorum.

Bin Aşık Yılı Uzakta Alıntıları - Sözleri

  • Her akşam yeniden bestelenen hayat Her gün iştahla aranan mutluluk Kovalanan aş-k...
  • Şimdi iki ıslak yara gibi gözlerinde, Bir zamanlar beni sevdiğinden, Eser kalmamış...
  • yol güzel varmak kimin umurunda?
  • Tavşan dağa küser, dağ buna gülümser
  • Böylesinin aşkı bile Kalbini kırar insanın Mükemmelde bile mutlu etmez Bir gün suyu çekilir korkusuyla Dudaklarının Tadını çıkaramazsın Bu bedenin Bu tedirgin sevdanın
  • Şiirim Hece lambam Büyük aşkım Kendimi fazla zannederken Gırtlağıma kadar borçlu kaldığım
  • Sonuna geldim ki bataklık Ve anladım Bizimki sevgiye yardım Aşka yataklık Safi duman Hiç alev yok Nasıl bir yanmaksa artık…
  • Hep başkasında hatırladığım sensin
  • Keşke gelsen De sustursan bu kafayı, Her neredeysen De orası dar gelse, Bir nefes Bir koşu Bir nazar Bir aşk hızında Keşke gelsen... Her neredeysen...
  • Gidenlerin yükü Kalanların üzerinde.
  • Ben yurduma küstüm De Diyemiyorum...
  • ... Hakiki yaralar şiirle onarılmaz. ...
  • Ben yurduma küstüm De Diyemiyorum...
  • Sade kahkahası bile şarkı Her melanetten mutlu ayrılan Su berraklığında aklı Belki kötü nazar, Belki hileli zarlar, Belki de her şey Düşündüğümüzden çok daha farklı
  • Kilidi kuvvetli kapılardan girilen bir evde, Kendine çekidüzen veren Yarım yüzyıllık bir serseri. Usta kılığında bir cambaz Ne dediğini bilir de bazen Ne yaptığını hatırlamaz. Patavat işinde bir mühendis Ağzından çıkandan Dimağı habersiz Ya kafiyelere kurban eder kendini, Ya da hep kafası karışık Kendisiyle ilgili. Keşke gelsen Her neredeysen.... Itimat sektöründe yaralı Ceylanlardan oluşan bir tabiat alanı Sanat ki tablatın artakalanı Yalnızlığıma perdedir futbol tivi Ve ekranlardaki çığlık sistemi İçeride kimse yok Bakma sen Habertürk, Açık oturum, Bir kulağımda memleket sesleri Senin gözlerindeki merak Ve biraz da hayranlık belki... Keşke gelsen Her neredeysen... Açık konuşalım ki meram Kendine gelsin akşamları Ne yaparsa yapsın dışarıda Yeter ki evinde uyusun Yıpratmasın şamdanları. Kalabalık içine gizlenen bakışların Hem aleni, Hem görmezden gelinen, Kimseyi düşman etmeden Birini sevmenin tadında beliren, Senin körpe olgunluğun Benim yaşlı çocukluğumla çelişen.... Keşke gelsen Her neredeysen... Alkışa alışan davranışların Bir beden meselesinde düğümlenen Adına tutku ilmi Ya da perişanlık denen, Dokunmanın infilak ettiği sevmelerde, Terli söyleşmeler arasında çok sık, Senin benim olmanı çok seviyorum Diye tercüme edilen... Sonra kuru yaprak kelimelerle tükenen Kimi Özlediğini bilmeyen bir şiirde Nedense bazen konuk edilen... Keşke gelsen... Her neredeysen... Ve sen kimsen Ki akşam makamını bu kadar seven, Binmeyecekmiş madem Neden bu durakta bekleyen..? Belki de şairin Çok da meşru olmayan Kendi kendine bir rep Hafif meşrep Gül kokulu ama kelime süsünden mürekkep. Belki de çok bilgili, Kitap yüklü bir merkep... Keşke gelsen De sustursan bu kafayı, Her neredeysen De orasi dar gelse, Bir nefes Bir koşu Bir nazar Bir aşk hızında... Keşke gelsen... Her neredeysen...

Bin Aşık Yılı Uzakta İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Manolyalı sokak: Şiirlerin çoğu (bence) pek ilgi çekici değil, bir kaç tanesini çok beğendim. Bir örnek : ülkeme ilan-ı aşktır, her yaban, neylersin ki yavan, garp aleminin sabah kahvaltıları... Bizim burada nimet serpilir sabahları, nasırlı sabırla demlenmiş çay, Ezine beyazı Gemlik karası, öyle acele değil yavaş,ve sıcak lavaş.. Buğdayın havayla dansı... Yurdun sevmek maceradır, öyle güzeldir ki yaz.. onu sevmek marifet bile sayılmaz... Ankar Keskin bozkırında, ısırırken tenini, gecenin aç ve süt dişleri . De ki Eyvah, ya da havar! Erciş'te Çınarcıkta bir göçükte, sahte, bir beton muammasının içinde, herkesten "Orada kimse var mı" kadar uzakta. misafir nefeslerle dua ederken, yurdun sevmek maceradır.. büyük kalpli İsimsiz bir kurtarıcı, bir fedai'nin kuvvetli eli kavrayınca seni, bir bebek gibi gülümseyince, kurtaranın yeryüzü, yurdun sevmek maceradır.... yaralarına temas edince dostun gülümseyeni, göz pınarlarında taşınca, memleket.. ve merhamet kelimeleri, yurdun sevmek maceradır. maceradır, Çünkü sevmek Esasen dilsiz, gönderenin adresi yok bir aşk mektubu, bir darb-ı mesel cürm-ü masal.. Dağlar nehirler ve bin Kumsaldır.. Kader'in Coğrafya dersinde Üç tarafı Deniz Cennet köşeler, ve deli faylar üzerinde.. Yurdum Sevmek.. En Güzel maceradır..(( Kasım 2010 manolyalı Sokak)) (Cebirci Dayı)

Tüm ışıklar kapandığında insan kendiyle baş başa kalır ya, kimilerine göre yalnızlık dense de bunun adına ben şahsen böyle anlarda ruhumun dinlendiğini hissediyorum. Bu dizeleri okuduktan sonra üstadın da içine kapanmaya başladığını yani bir nevi ruhunu dinlendirmeye çalıştığını fark ettim. Şiirle başlayan hayatın şiirle biteceğinin bir göstergesi gibi etrafındaki yalancı kalabalıktan ruhen kopmaya başlamış üstat. Öte yandan geçmişiyle barışmaya, kendini affetmeye çalıştığı dizeleri de var bu kitabında. Evet diğer kitapları gibi etkileyici değil ama dikkatle okunursa bir yardım çağrısı, vicdanını rahatlama çabası içine girdiği. Aslında anlatılacak çok şey var bu konuyla ilgili... Kim bilir bir başka üstat daha derinlemesine anlatmıştır meseleyi. Okumaya devam.. (Tek Umut Barış)

Yazdığı, oynadığı filmlerle sürekli gözümüzün önünde olan Yılmaz Erdoğan'ın şairliğine kendi sesinden okuduğu şiirlerinden aşinalığım vardı. Yeniden bir şiir kitabı çıktığını duyunca hemen alıp okudum. Demet Akbağ'a, Küçük Iskender'e ithaf ettikleri çok güzel. Diğer şiirlerinde de mutlaka göndermeler, kelime oyunları vardır mutlaka. Çok derin düşünmedim. Özdemir Asaf'ın da dediği gibi "Bir şiiri anlamasan da olur. Ama kötü okuma ne olur!" (Bünyamin Rıza GÜZELAYDIN)

Kitabın Yazarı Yılmaz Erdoğan Kimdir?

Kürt kökenli Türk oyuncu, yazar, şair, seslendirme sanatçısı, komedyen ve yönetmen. Sadri Alışık Ödülleri en iyi erkek oyuncu, Altın Kelebek Ödülleri en iyi komedi dizisi, AACTA en iyi yardımcı erkek oyuncu, Afife Tiyatro Ödülleri Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü sahibidir.

Erdoğan 1967 yılında Nazım Erdoğan ve Süheyla Erdoğan'ın ortanca oğlu olarak dünyaya geldi. Ayrıca Anadolu Ateşi dans topluluğunun kurucusu Mustafa Erdoğan'ın küçük kardeşi, ses sanatçısı Deniz Erdoğan'ın ağabeyidir. İlk ve ortaokulu bitirdikten sonra Ankara Aydınlıkevler Lisesine devam eden oyuncu, lise eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesini kazandı. İstanbul'un Kocamustafapaşa semtinde 3 arkadaşının bekâr evine yerleşti. Eğitim hayatını yarıda bırakarak Ferhan Şensoy'un Nöbetçi Tiyatro kadrosuna katılmıştır.

İlk kez 1988 yılında Olacak O Kadar adlı televizyon komedi programının senaryo yazar kadrosunda yer aldı. 1993 yılında kendi yazdığı ve Demet Akbağ ile başrolünü paylaştığı Bir Demet Tiyatro isimli televizyon dizisi ile geniş kitleler tarafından tanındı. Erdoğan 1993-1998 yılları arasında Sanem Oktar ile evli kalmış, 1996 yılında Berfin Erdoğan isimli bir kız evladı dünya gelmiştir. 2006-2018 yılları arasında evli bulunduğu Türk sinema ve dizi oyuncusu Belçim Erdoğan ile evli olan sanatçının bu evlilikten 2010 yılında doğan Rodin Erdoğan isimli bir erkek çocuğu vardır.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Yılmaz_Erdoğan

Yılmaz Erdoğan Kitapları - Eserleri

  • Kayıp Kentin Yakışıklısı
  • Hüzünbaz Sevişmeler
  • Hijyenik Aşklar
  • Anladım
  • Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar
  • Bana Bir Şeyhler Oluyor

  • Sahiler Düş Düşler Sahi
  • Kelebeğin Rüyası
  • Bin Aşık Yılı Uzakta
  • Kadınlık Bizde Kalsın
  • Feriştah'ın Fentezileri
  • Laz Bakkal İle Tombalak
  • Tatlım Tatlım

  • Kadınlık Bizde Kalsın
  • Bayram Sevinci
  • Bir Yağmur Olmalı Bir de Çınar

Yılmaz Erdoğan Alıntıları - Sözleri

  • Bir şiir istersin "içinde benzetmeler" olan Kusura bakma sevgilim! Heybemde sana benzeyecek kadar Güzel bir şey yok... (Kayıp Kentin Yakışıklısı)
  • Bu sıradan, bu sürpriz i bulunmayan, bütün günleri birbirinin aynı olan hayatın aslında hayat değil, gerçek bir hayat için kaba bir prova olduğunu düşünüyorum! (Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar)
  • Sonuna geldim ki bataklık Ve anladım Bizimki sevgiye yardım Aşka yataklık Safi duman Hiç alev yok Nasıl bir yanmaksa artık… (Bin Aşık Yılı Uzakta)
  • Hoş insanın eli boş olmuş bir ehemmiyeti yok, iş ki yüreği dolu olsun. (Feriştah'ın Fentezileri)
  • ¶¶ Herkes gibi olana şiir yazılır mı? ¶¶ (Kelebeğin Rüyası)
  • Aşk bahanesidir şiirin (Kelebeğin Rüyası)

  • Şiir diye bir şey tutturmuşlar, kimseye acımıyorlar. (Hijyenik Aşklar)
  • Bir ayrılık yaşadım hepinizinkine bin basar! (Hijyenik Aşklar)
  • Anlatıcı: Fakat fetih işi zora saplanmış. İstanbul'un fethinde sorunlar yaşanıyor. Fatih Sultan Mehmet havlu mu atıyor ne? Allah'tan valide sultan dişli bir dişi. Her güçlü erkeğin arkasında dişli bir dişi vardır. İnanmayan tarihe baksın. Tarihte devam mecburiyeti ve seçmeli dersler vardır. Temize çekerken olayları ak sakallı tarihçiler, unutmuşlar kadınları yazmayı. Oysa her vaka-i hayriyede hayriye gibi bir kadın vardır. Anlatıcı çıkar... Sahnede bir taht vardır. Fatih bağıra çağıra girer, valide sultan da peşindedir. Fatih: Fethetmiyorum ulan fethetmiyorum. İstanbul'u artık hiç fethetmiyorum. Israr etme valide, fethetmiyorum. Valide: Aman devletli evladım, streslere gark olmayasuz. İstanbul'u fethetmeye mecbursun. Bu hususta muvaffak olamazsan koca Osmanlı'da herkes karalar bağlayacak. O kadar siyah elbiseyi nereden bulacağız. Sevgili yavrum, bizi Neslihan Yargıcı'ya mahkum etmeyiniz. Çok kazıkçı diyorlar. Fatih: Mahfoldum valide, ne gecem kaldı, ne gündüzüm. Pazar günleri bile açığım. Yirmi bir yaşındayım ben valide, millet boğazda rakı içecek diye kendimi çar çur edemem. Bu ne yaman çelişki valide. Valide : Aman padişahım. Mehmedim, ikinci Mehmedim. Kapris yapmayasuz. Siz şol İstanbul'a artist olmak için gelmediniz. Siz bu fethi eylemezseniz ikinci köprüye kimin adı verilecek. Fatih: Yok ya? Koskoca İstanbul'u şeyimizden ter atarak fethedeceğiz, ondan sonra içine edecekler. Yok öyle yağma. Valide: Nereden bilirsin evladım içine edileceğini. Fatih: Ben mallarımı tanırım valide. Aha, şuraya yazıyorum. Şu haliç var ya haliç, önce orayı maffedecekler. Biri diyecek haliç "benim gözüm gibi olacak" diğeri diyecek, "yok, asıl benim gözüm gibi olacak." göreceksin sonunda haliç, benim ... ... gözüm gibi olacak. Valide: Sükut evladım sükut. Böyle laflar yakışıyor mu size? Zinhar böyle şer beyanlarda bulunmayasuz. Fethedesiniz Konstantiniye'yi, orta çağ kapana, yeni çağ açıla. tebamız çağ atlaya. Fatih: Fethetmiyorum valide, fethetmiyorum. Valide: Tarihi değiştirmeye muktedir değiliz haşmetli evladım. İstanbul'u almak senin alnına yazılmış. Bak (Fatih'in alnından okur.) Al Mehmet al, Mehmet İstanbul'u al. Fatih: (Çok şaşırır.) Yapma ya? Öyle mi yazıyor hakkatten? Dikkatli bak valide, daktilo hatası falan olmasın. Valide: Hayır evladım. İlahi yazılarda hata olmaz inanmazsan al kendin oku. (Bir ayna tutar fatih aynadan okur.) Fatih: la temhem la, ulubnatsi temhem la. Ne demek oluyor bu valide. Valide: Evladım ayna olduğu için tersten okuyorsun. Doğrusu, "Al Mehmet al, Mehmet İstanbul'u al..." Fatih: Öyle ya... O halde alacağız Konstantiniye'yi başka yolu yok. Fakat valide, bir terslik olur da, İstanbul'u başka bir padişah alacak olursa, çok mühim bir vasiyetim olacak. Valide: Nedir evladım söyle? Fatih: Topkapı sarayı'nı Topkapı'ya kurmasınlar, sapa kalıyor. Oraya otogar yapılsın, Tatlıses Turizme yer ayrılsın. Valide: Başüstüne evladım. Vasiyetine ekleyecek başka birşey var mı? Fatih: Var valide var. Vasiyetim daha bitmedi. Derhal İstanbul'a felç halinde bir trafik eylensin, tebam yollarda fıtık olsun. Denizlerin içine edilmek suretiyle balıklar telef eylensin, balıklardan boşalan yere koyunlar konuşlansın. Boğaz sırtları arap kardeşlerimize verilsin. Rus, bulgar, romen ve bilcumle şark blokuna mensup orospular laleli'ye yerleştirilsin. Sokak ve caddeler devamlı kazılsın ve kat'a doldurulmasın. İski'nin çukuru PTT'ninkinden alçak olsun. Suların akmasına mahal verilmesin. Buna rağmen sular inatla akmaya devam ederse derhal bütün oylar Refah'a verilsin. Gecekondulara önce tapu verilsin, seçimden sonra hepsi yıkılsın. Bütün mafyalar illere göre adilce dağıtılsın. Pazar mafyası Malatyalılara, hamal mafyası Maraşlılara, arazi mafyası Çorumlulara, otopark mafyası Tokatlılara verilsin. Bütün tiyatrolar yıkılsın. Yerlerine birahaneler yapılsın. Tebam temsil seyredeceğine, devamlı bira içip, devamlı çişe gitsin. İstanbul'a tramvay yapılsın. Sonra tramvay kaldırılsın. sonra tekrar tramvay yapılsın. Sonra tramvay kaldırılıp yerine yine tramvay yapılsın. sonra tramvay yine kaldırılıp yerine bir türlü metro yapılamasın. İstanbul'un bilimum pazarcı esnafı, tedris ve terbiye edilsin. Sabahın erken saatlerinde, bilhassa tebam en derin uyukudayken "patates soğaaaaaan!" diye bağırtılsın. "patates soğaaaaan! kurabiye bunlaaaaar! patates soğaaaaan.... aygaaaaaz... " çok istiyorsan fethedeyim konstantiniye'yi valide ama olacağı bu haldir. Ben mallarımı tanırım... (Kadınlık Bizde Kalsın)
  • Yeri geldi diye ağlıyorum Yoksa hiç aklımda yoktu (Anladım)
  • Kimi cüret etsem sevmeye Kendime küçük geldim Zayıf kaldım he murathan esir düştüm Sefil oldum (Sahiler Düş Düşler Sahi)
  • Her akşam yeniden bestelenen hayat Her gün iştahla aranan mutluluk Kovalanan aş-k... (Bin Aşık Yılı Uzakta)
  • Belki sen ve belki ben... Belki yıllar sonra... Tuhaf şey... (Hüzünbaz Sevişmeler)

  • Bir şiir istersin "içinde benzetmeler" olan Kusura bakma sevgilim! Heybemde sana benzeyecek kadar Güzel bir şey yok... (Kayıp Kentin Yakışıklısı)
  • ... Hakiki yaralar şiirle onarılmaz. ... (Bin Aşık Yılı Uzakta)
  • Senin sevdiğin senin tarafından sevilmeyi sevmiyor ki... Senin sevdiğin, senin sevdiğinden daha az seviyorsa seni, sen de sevme gitsin o zaman seni sevmeyeni. (Feriştah'ın Fentezileri)
  • Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam... Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama Yeme ihtimalini sevdim. İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman özlemeye başladım herkesi... Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, Adam gibi hasretleri özlemeye başladım Sonra.. Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı... Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı... (Kayıp Kentin Yakışıklısı)
  • Numan'la kavga ettik, ayrılma arifesindeyiz. Burada arife kelimesini bilhassa kullanıyorum. Çünkü Numan'dan ayrıldıktan sonra benim için bayram başlayacak. (Feriştah'ın Fentezileri)
  • kör olmak pahasına görmektir hayat bilirim (Anladım)
  • ... ADEM: Haklısın, saçmaladım... Ama ne olursa olsun, tanrı önce beni yarattı! HAVVA: Aslında düşünüyorum da, öyle olması normal. ADEM : Neden? HAVVA: Sanat şaheserleri yaratılmadan önce, müsveddeleri yapılır da ondan... Neyse, bırakalım bunları da, eşit iki insan olup bir sürü kardeş, bir sürü kardeşlik üretelim! Ne dersin? ... (Kadınlık Bizde Kalsın)