Bir Aile Cinayeti - Michel Foucault Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bir Aile Cinayeti kimin eseri? Bir Aile Cinayeti kitabının yazarı kimdir? Bir Aile Cinayeti konusu ve anafikri nedir? Bir Aile Cinayeti kitabı ne anlatıyor? Bir Aile Cinayeti PDF indirme linki var mı? Bir Aile Cinayeti kitabının yazarı Michel Foucault kimdir? İşte Bir Aile Cinayeti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Michel Foucault
Çevirmen: Alev Özgüner
Çevirmen: Erdoğan Yıldırım
Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
İSBN: 9789755395203
Sayfa Sayısı: 336
Bir Aile Cinayeti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Annemi, kız kardeşimi, erkek kardeşimi katleden ben, Pierre Riviére
XIX. yüzyılda Normandiya'nın Calvados eyaletine bağlı küçük bir köyde yaşayan 20 yaşındaki Pierre Riviere, çocukluğundan beri garip davranışlarıyla tanınmaktadır. İnsanlardan, bilhassa kadınlardan kaçmakta, karamsar ve dengesiz kişilik özellikleri sergilemektedir. Oldum olası kafasını meşgul eden yücelik fikirleri, ailesinden yaşanan sorunlarla birleşince onu adım adım korkunç sona yaklaştırır. Babasını mutsuzluklarından kurtarmak gibi, ulvi olduğunu düşündüğü bir misyon üstlenerek, annesini ve iki kardeşini öldürür.
Hapishanede kaleme aldığı hatıratı, hem kendi öznel durumunu hem de o dönem Fransa'nın genel profilini yansıtması açısından çok ilginçtir. O dönemde Fransa, Cumhuriyetçiler ve kralcıların iktidar mücadelesiyle çalkalanmata, gizli dernekler mantar gibi bitmektedir. Kral Louis-Philippe'e suikast düzenleyen Fieschi'nin davası ile Riviere'in davası aşağı yukarı aynı zamana denk düşer. Kral tüm tebaanın babası olarak düşünüldüğünden, ebeveyn katliyle kral katli arasındaki geçişlilik, iki dava sürecinin birbirinden etkilenmesine yol açmıştır. Akıl hastası mı, yoksa bir canavar mı olduğu konusunda bir türlü ortak karara varamayan tıp uzmanları ve adalet mekanizması büyük bir bocalama içindedir. Tıp bilimi hem kendi arasında bölünmüş hem de adalet mekanizmasıyla uyuşmazlık yaşanmaktadır. Kısacası, ortada bir yetki sorunu vardır. Kim neye, ne kadar karar verebilecektir? Riviere ve hatıratı, Riviere vakası, yargıçlar ve doktorlar için tam bir bilmece olup çıkmıştır.
Michel Foucault ve arkadaşları, psikiyatri ve suça yönelik adalet arasındaki ilişkilerin tarihi üzerine bir çalışma yapma amacıyla yola çıktıklarında Riviere olayıyla karşılaşır, hatırat ve dava dosyası karşısında derinden etkilenirler. Foucault'nun zayıfların ve kaybedenlerin, akıl hastalarının ve sapkınların hayatlarını anlamaya doğru çıktığı düşünsel yolculuğunun en önemli uğraklarından biri olur Bir Aile Cinayeti.
Bir aile cinayetini konu alması bile tek başına eseri ilginç ve okunmaya değer kılmaktadır. Ama bu tek boyutu içinde değerlendirmek, eseri azımsamak olacaktır. Eğitimsiz, dini ve milli fikirlerle büyülenmiş, akıl sağlığı tartışmalı bir köylünün karşısında, tıp bilimiyle, psikiyatrisiyle, adalet mekanizmasıyla tüm bir toplum yer almaktadır. Sömürgeci, yayılmacı siyaset nezdinde "vatan uğruna" cinayetlerin normal, meşru sayıldığı toplumda, ailesinin fertlerini katleden bir köylü nereye oturtulmalıdır?
İşte Foucault ve arkadaşları buradan yola çıkarak, suç ve ceza, akış sağlığı ve delilik kavramlarını sorgulamakta, ikiyüzlü toplumun "normallik" normlarını tartışmaya açmaktadırlar. Güç, hakimiyet ve çatışkı ilişkileri üzerine bir kez daha düşünmemizi sağlayan bu sarsıcı metin, şiddetin her türüne sık sık tanık olan "bebekleri katil yapan" yaşadığımız toprakları da anlamamıza yönelik çok önemli bir katkı.
(Arka Kapak)
Bir Aile Cinayeti Alıntıları - Sözleri
- gizli bile olsa, kıtlık kalıcı bir hastalık gibiydi.
- daha dün canlılar arasındaydı.
- yaşamak onun için bir yük haline gelmişti, bu yükten kurtulmaya karar verdi
- “önemli kişi”nin bir zıt anlamlısı yoktu, bu yüzden “öteki” kendine bir isim bile verememişti.
- İnsan doğasının sınırları hakkında soru sorma fikri, sadece toplumsal ilişkiler ağından dışlanmış olanların aklına gelir
- Ölmek için acele ediyorum
- Bütün istediğim söylediklerimin anlaşılması.
- İyi beslenmiş bir canavarlar takımı.
Bir Aile Cinayeti İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitap gerçek bir cinayetin kapı aralığından bakmamızı sağlıyor. Riviere 20 yaşında, sadece okuma yazma bilen, ailesiyle çiftçilik yapan bazı ilginç huyları, oyunları olan bir genç ve annesi, iki kardeşinin katilidir. Foucault ve ekibi bu cinayeti roman tadında vererek olayların içine girmemizi kolaylaştırmıştır bununla birlikte cinayetin işlendiği dönem Fransa’sını, köylülerin birey olarak haklarını yeni elde ettiği bir zamana işaret eder. Köylüler yasa önünde birey sayılsa bile halk tarafından vahşi ve hayvansı olarak görülmektedirler. Riviere’nin annesinin toprağa olan bağlılığı yine dönemsel sosyolojik bir arka plana işaret etmektedir. Riviere dini ve milli duygularla harmanlanmış ve sarsılmıştır. Bu değerler karşısında tek başınadır tüm toplum karşısındadır. Her hareketi onun aptal olarak anılmasına yol açmıştır. Kitap boyunca deli mi akıllı mı diye tartışılan Riviere için donemin doktorları farklı fikirler belirterek bazıları deli olduğunu düşünürken diğerleri delilik belirtileri saptamamıştır. Rasyonalitenin agir bastığı bir dönemde bilim insanlarının iki ayrı fikri benimsemesi ve atesli savunuculuğunu yapması oldukça ilginç asıl ilginç olan hiçbirinin Riviere ile yüz yüze bile gelmemesidir. Riviere’den hayatını anlattığı bir hatırat yazmasını isterler lakin ne doktorlar ne savcı , ne mahkeme hiçbiri bunu dikkate bile almaz. Babasına olan bağlılığı onu hem öldurmeye hem ölüme götürmüştür. Mutlaka okumalısınız... (Ebru Kahveci)
Bu bir roman değil, bir vaka analizi. İki bölümden oluşmakta. İlk kısım bir aile cinayetini konu almaktadır. Bu cinayet davasının mahkeme kayıtları, doktor raporları, cinayeti işleyenin hatıratı tek kelime dokunulmadan bir araya getirilip aktarılmıştır. Roman tadında sıkmadan ve duygu geçişi yaratarak okuyucu olaya çekilmiştir. İkinci kısım ise çeşitli akademisyenlerin söylem analizlerine yer vermiştir. Çeşitli olgular (iktidar,cinayet, dispositif) ilk kısım üzerinden analiz edilmiş ve sosyolojik yorumlama yapılmıştır. Kitap dili akıcı ve anlaşılması kolay bir anlatım sunuyor. İyi okumalar. (Mert Tayfun TEBER)
"Annemi, kız kardeşimi, erkek kardeşimi katleden ben, Pierre Riviére." Kitabın kapağında sizi ilk karşılayan dehşet verici cümle bu. Bu tuhaf olay 1835 yılında yaşanıyor. Foulcalt ve arkadaşları psikiyatri bilimi ve suçlara ilişkin incelemelerde bulunurken bu olayın kayıtlarına rastgeldiklerinde çok ilgilerini çeken bir durumla karşılaşıyorlar. Pierre Riviére adında 20 yaşında genç bir adamın işlediği aile cinayeti karşısında verilen hükmün doktorların oldukça çelişkili düşünceleri altında verildiği anlaşılıyor. Kitabın ilk bölümü; cinayete dair mahkeme kayıtları, tanık ifadeleri, tutanaklar, adli soruşturmalar, gazete yazıları ve Pierre Riviére'nin bizzat kaleme aldığı hatıratını kapsamaktadır. İkincisi bölümde ise Foulcault ve arkadaşlarının davaya ilişkin notları, tahlilleri yer almaktadır. Riviére'nin hatıratı başlı başına sizi etkisi alacak cinsten... Riviére'nin 2-3 yıl eğitim almış bir köylü olduğu düşünülürse yazdığı yazının buna göre ne kadar profesyonel olduğu anlaşılacaktır. Bu yazıyı yazarken aile yaşantısını anne-babasinin evliliğinden başlatarak annesinin babasına yaptığı eziyetleri bir bir anlatmış ve cinayet kararı alışını, bu kararını uygulayışını tüm ayrıntılarıyla dile getirmiş. Amacının babasını annesinin eziyetlerinden kurtarmak olduğunu çok açık bir şekilde dile getirmiş. Sonrasında nerelere sığındığıni, kaçmak ve teslim olmak arasında gidip gelen düşünce karmaşasını ve sonunda deli taklidi yapmaya karar verişini... Daha sonra kendi çocukluk dönemini, insanlardan ve özellikle kadınlardan uzak kalmak isteyisini, bir dönem çok dindar oluşu ve okudugu kitapların etkisiyle iyice dinden soğumasını anlatır Pierre. Bu hatıratı okurken onun talihsiz bir çocukluk , talihsiz bir aile yaşantısı mağduru olduğu ve zamanla aklını kaçırmış olabileceği düşünülebilir. Ama yazının sizi de içine sürükleyen tarafındaki zeka parıltısı her şeyi bilinçli yapan bir cani ile karşı karşıya olduğumuzu da düşündürebilir. İşte bu noktada doktorların ihtilafa düştüğü görülüyor. Hafifletici sebepler bu genç adam için uygulanabilir mi? Uygulanirsa emsal teşkil etmesi ve istismara açık bir konu haline gelmesi mümkün mü? Hem delilik nedir, bir insan kısmi delilik sergileyebilir mi mesela? Belli bir hezeyan sürecinin ardından sağlıklı düşünme sürecine girebilir mi? Kişinin suçu işlerken hezeyan halinde olduguna nasıl karar verilecek? Buna benzer bir çok soru işareti etrafında döner bu dava. Dönemin şartları düşünüldüğünde hafifletici sebepler mahkemelerde yeni yeni uygulamaya baslanmis. Psikoloji, sosyoloji, genetik gibi konular henüz yargıda pek söz hakkına sahip değil. Dolayısıyla hakimler karar verme güçlerinin ne kadarını doktorlara ya da diğer uzmanlara bagislayabilirler? Bunların kesin bir çözümü yok. Bir taraftan bu cinayetle aynı süreçte kralı öldürme niyetindeki bir kişi kralın akrabalarını öldürmekten yargılanıyor. Kral katilligiyle ebeveyn katilligi eşdeğer görülüyor , dolayısıyla bu iki davanın kararları birbirini etkileyecek tarzda. Bu yönüyle Riviére davası kamuoyunda daha büyük yankı buluyor. Bu dava Fransız ihtilali sonrası Toprak sahibi olan köylüleri, adalet mercinin hafifletici sebeplere yer açacak halkı anlama çabalarını da içermesi açısından bir geçiş döneminde meydana gelmiş ve bu yüzden bu kadar önem kazanmıştır belki de. (zeyrek)
Bir Aile Cinayeti PDF indirme linki var mı?
Michel Foucault - Bir Aile Cinayeti kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bir Aile Cinayeti PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Michel Foucault Kimdir?
Michel Foucault Fransız düşünür, sosyal teorist, tarihçi, edebiyat eleştirmeni, antropolog ve sosyolog. 15 Ekim 1926’da Poitiers'de doğdu. Babası, oğlunun kendi kariyerini takip etmesini isteyen bir cerrahtı. Foucault, Saint-Stanislas Okulunu bitirdikten sonra, saygın bir okul olan Paris’teki 4. Henry Lisesi’ne girdi. 1946’da, daha önce sınavlarında başarısız olduğu École Normale Supérieure’e kabul edilen dördüncü öğrenciydi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Poitiers, Alman ordularının işgali altında kaldı.
Maurice Merleau-Ponty ile felsefe çalıştı. 1948’de felsefe diplomasını, 1950’de psikoloji diplomasını aldı ve 1952’de psikopatoloji diplomasıyla ödüllendirildi. 1950-1953 yılları arasında Fransa Komünist Partisi'nde yer almıştır. Partiye girişi Louis Althusser aracılığıyla olmuştur. Ancak Stalin'in Sovyetler Birliği'nde izlediği politikalar onu partiden soğutmuş ve bir süre sonra partiden ayrılmıştır.
1954’ten itibaren dört yıl İsveç’te Uppsala Üniversitesi’nde doktora tezini yazdı. Zamanın Uppsala Üniversitesinin pozitivist damarı Foucault'un tezini bilimsel bulmayıp kabul etmedi. Birer yıl da Varşova ve Hamburg Üniversitelerinde Fransızca öğretti. 1960’da Fransaya Clermont-Ferrand Üniversitesine felsefe bölüm başkanı olarak döndü. "Delilik ve Medeniyet" (Folie et déraison. Histoire de la folie à l'âge classique) kitabındaki teziyle doktorayla ödüllendirildi. Aynı yıl Foucault, kendinden on yaş küçük olan felsefe öğrencisi Daniel Defert’la tanıştı. Defert’ın politik aktivizmi çalışmalarında ona yol gösterdi. Foucault, Defert’la aralarındaki ilişki için çok sonraları bunun zaman zaman da aşka benzeyen uzun soluklu bir tutku ilişkisi olduğunu söyledi.
Foucault’nun ikinci önemli eseri "Kelimeler ve Şeyler" (Les mots et les choses) 1966’da yayımlanan karşılaştırmalı bir ekonomi, doğa ve dil bilimleri çalışmasıydı. Çok satan bu kitap Foucault’nun adının tanınmasında büyük rol oynadı.
1966-1968 arasında Defert’la birlikte Tunus’a gitti ve birlikte tekrar Paris’e döndüler. Foucault, Vicennes’deki Paris-VIII Üniversitesi’nde Felsefe bölüm başkanı oldu, Defert da sosyoloji bölümünde ders vermeye başladı. 1968 öğrenci hareketinden oldukça etkilendiler. Aynı yıl Foucault başka aydınlarla beraber Hapishane Bilgilendirme Grubu’nu (Groupe d'information sur les prisons) kurdu.
1969’da "Bilginin Arkeolojisi"’ni (Archéologie du savoir) yayımladı. 1970’de en önemli araştırma enstitülerinden biri olan Fransa Koleji’ne Düşünce Sistemleri Tarihi profesörü olarak seçildi. 1975’te belki de en etkili kitabı olan "Hapishanenin Doğuşu"’nu (La naissance de la prison) yayımladı.
Ömrünün kalan yıllarında kendini "Cinselliğin Tarihi" (Histoire de la sexualité) çalışmasına adadı. 1976’da ilk cildini yayımladı, çalışmasını tam bitirememiş olsa da ikinci ve üçüncü ciltler 1984’teki ölümünden hemen sonra yayımlandı.
1978'li yıllarda İran'da Şah karşıtı gösteriler ayyuka çıktığında Foucault, Corriere della Sera ve Le Nouvel Observateur dergilerine muhabirlik yapmış, İran'ı ziyaret etmiştir. Paris'te Ayetullah Humeyni ile görüşmüş, İran'daki muhalefet liderleri ve gösteriye katılan insanlarla mülakatlar gerçekleştirmiştir. İran'a ilişkin "Ruhsuz dünyanın ruhu" gibi yazdığı makaleler ve kullandığı "siyasi ruhanilik" kavramı ilginçtir. Bu makaleler İngilizceye çok sonradan tercüme edilmiş, özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından ilgi görmüş; siyasal İslam, İran-Batı ilişkileri bağlamında incelenen metinler olmuştur.
Michel Foucault, daha çok toplumdaki daimi doğruları inceleyen bir filozoftu. Nietzsche ve Heidegger’in düşüncelerinden oldukça etkilenen Foucault, çalışmalarında çoğunlukla Karl Marx ve Sigmund Freud’un fikirleriyle mücadele etti. Hapishaneler, polis, sigorta, delilik, eşcinsellik ve sosyal haklar konularında çalıştı. Bütün çalışmalarını modernitenin bireyler üstündeki etkisi ve getirdiği yeni iktidar ilişkileri üstüne kurdu. Öte yandan Gerard Raul'a verdiği röportajda post-modernist yahut post-yapısalcı olarak tasnif edilmeyi reddettiğini söylemiştir.
25 Haziran 1984'te Paris'te yakalandığı AIDS hastalığı nedeniyle vefat etmiştir.
Foucault' un felsefi yönünün anlaşılması, bir sosyal bilimler öğrencisi için aşılması ayrıcalık getirecek bir eşiktir. Foucault toplumdaki daimi doğruların oluşum sürecini modernist bir bakış açısı olarak görür ve kökten reddeder. Postmodernite kendini genel geçer doğruların aksine hareket eden bireylerde ve düşünüşlerde bulur. Bu nedenledir ki Foucault deliler üzerinde araştırmalar yapmıştır. Deliler ona göre toplumun daimi doğrularına uygun hareket edemeyen bireylerdir. Toplumun genelini bir oda içerisinde gören Faucault bütün düşüncelerin, hareketlerin bu daimi doğrular çerçevesinde yahut kıskacı altında ortaya çıktığını iddia eder. Gay, lezbiyen, transseksüel, biseksüel oryantasyonlar daimi doğrulardan ayrı doğrular çerçevesinde oluştukları için postmodernitenin varoluşunu ve moderniteden çıkıldığını gösterir (modernite bu kavramları asla kabul edemezdi). Foucault kendi çalışmalarının bile genel geçer daimi doğrulardan olmaması gerektiğine inanır ve çalışmalarının kullanıldıktan sonra atılmasını öğütler.
Michel Foucault Kitapları - Eserleri
- Bu Bir Pipo Değildir
- Hapishanenin Doğuşu
- Deliliğin Tarihi
- Cinselliğin Tarihi
- Doğruyu Söylemek
- Kelimeler ve Şeyler
- Akıl Hastalığı ve Psikoloji
- Bir Aile Cinayeti
- Güzel Tehlike
- Büyük Yabancı
- Bilginin Arkeolojisi
- Özne ve İktidar
- İktidarın Gözü
- Toplumu Savunmak Gerekir
- Entelektüelin Siyasi İşlevi
- Büyük Kapatılma
- Hermenötiğin Kökeni
- Kliniğin Doğuşu
- Yapısalcılık ve Post Yapısalcılık
- Rezil İnsanların Yaşamı
- Söylemin Düzeni
- Eleştiri Nedir? - Kendilik Kültürü
- Psikoloji ve Ruhsal Hastalık
- Deliliğin Tarihine Giriş
- Sonsuza Giden Dil
- Felsefe Sahnesi
- Raymond Roussel: Ölüm ve Labirent
- Biyopolitikanın Doğuşu
- Güvenlik, Toprak, Nüfus
- Yedinci Meleğe Dair Yedi Bahis
- Manet
- Kliniğin Doğuşu
- Marx'tan Sonra
- Ders Özetleri
- Öznenin Yorumbilgisi
- Bilme İstenci Üzerine Dersler
- Öznellik ve Hakikat
- Dostluğa Dair
- Nietzsche, Freud, Marx
- Of Other Spaces, Heterotopias
- Özgürlük ve Bilgi
- Hakikat Cesareti Kendinin ve Başkalarının Yönetimi 2
- Kliniğin Doğuşu
- Söylem ve Hakikat
- Religion and Culture
- Language, Madness, and Desire
- Kelimeler ve Şeyler İnsan Bilimlerinin Bir Arkeolojisi
- İqtidar. Nəzarət. Cəmiyyət
- Dream and Existence
- The Order of Things
Michel Foucault Alıntıları - Sözleri
- ''[...] Psikanalizin size öğretebileceği tek şey, sizin bir efendi aradığınızdır.'' (Felsefe Sahnesi)
- Geleneksel biçimi içinde tarih,geçmişin anıtlarını "belleğine yerleştirmek",onları doküman haline dönüştürmek ve çoğunlukla kendiliğinden sözlü olmayan ya da sessizce söylediği,söylediklerinden başka olan bu izleri konuşturmak girişiminde bulunuyordu;tarih,günümüzde dokümanları anıtlar haline dönüştürürken,insanlar tarafından bırakılmış izlerin çözüldüğü ve bulundukları oyukta tanınmaya çalışıldıkları yerde,ayırımın,gruplandırmanın,anlamlı kılmanın,ilişkiye sokmanın,birlikler oluşturmanın söz konusu olduğu bir öğeler yığınını gösterir. Tarih,dilsiz anıtların,cansız izlerin,bağlantısız nesnelerin ve geçmişe terk edilmiş şeylerin disiplinli olarak,arkeolojinin tarihe yöneldiği ve ancak tarihsel bir söylemin yeniden kurulmasıyla anlam kazandığı bir zamandı;kelimeler üzerinde biraz oynamak suretiyle denilebilir ki günümüzde,tarih arkeolojiye,anıtın esas tanımına yönelir. (Bilginin Arkeolojisi)
- Hastalık, doğanın karşısında değildir, tersine çevrilmiş bir süreçte, doğanın ta kendisidir. (Akıl Hastalığı ve Psikoloji)
- Sıradan olanı oluşturan her şey, önemsiz detaylar, siliklikler, görkemsiz günler, o bildik yaşam anlatılabilirdir ve anlatılmalıdır, hatta daha iyisi, yazıya geçirilmelidir. (Rezil İnsanların Yaşamı)
- bilgi faydaya karşıttır,zira onaylamaya ve itiraza yer verilmesi gereken bir oyundur. (Bilme İstenci Üzerine Dersler)
- "Birbirimizi yorumlamaktan başka bir şey yapmıyoruz" (Kelimeler ve Şeyler)
- Yaşamın ta kendisinin siyasi stratejilerde ortaya sürülmesi Foucault’ya göre bir toplumun “modernliğe girme eşiği”dir. “İnsan, binlerce yıl boyunca Aristoteles için neyse o olmuştur, yani yaşayan ve buna ek olarak siyasal bir varlık olma yeteneğine sahip olan bir hayvan; modem insan, bir canlı varlık olarak yaşamını kendi siyaseti dahilinde söz konusu eden bir hayvandır." (Özne ve İktidar)
- ''Tırtıklanmış bir söylemin göbeğinde yaşıyoruz.'' (Felsefe Sahnesi)
- Düşüncelerin tarihi,... başlangıçların ve bitimlerin disiplini, belirsiz sürekliliklerin ve geri dönüşlerin betimlenmesi, tarihin çizgisel biçiminin içindeki gelişmelerin yeniden kuruluşudur. Fakat düşüncelerin tarihi aynı zamanda her alandaki bütün karşılıklı ilişkiler ve aracılar oyununu betimleyebilir: o bilimsel bilginin nasıl yayıldığını, felsefî kavramlara nasıl yer verdiğini, ve muhtemelen edebî eserlerde nasıl biçim kazandığını gösterir; problemlerin, kavramların, temaların dile getirildikleri felsefî alandan bilimsel ya da siyasal söyleme doğru nasıl yer değiştirebildiklerini gösterir; eserleri kuramlarla, alışkanlıklarla ya da sosyal davranışlarla, tekniklerle, ihtiyaçlarla ve sessiz pratiklerle ilişkiye sokar; söylemin en çok özümsenmiş biçimlerini, somut görünüm içinde, onların doğuşunu görmüş olan büyüme ve gelişme ortamında, yeniden canlandırmaya çalışır. Bu durumda düşüncelerin tarihi birbirinin içine girmelerin disiplini, eserleri çevreleyen, onları belirginleştiren, yeniden birbirlerine bağlayan ve kendileri olmayan her şeyin içine onları yerleştiren aynı merkezli dairelerin betimlenmesi olmaktadır. (Bilginin Arkeolojisi)
- “Dünya özü itibarıyla her noktada farklıdır; tüm noktalar üzerinde ağırlığa sahiptir, tüm noktalar direnç gösterir ve sonuç olarak ortaya çıkanlar her durumda birbirleriyle mükemmel bir uyumsuzluk halindedir.” (Bilme İstenci Üzerine Dersler)
- Nihayetinde eleştiri ,kendinden başka bir şeyle ilişki içinde var olur ancak .Bilmeyeceği ve olmayacağı bir gelecek ya da hakikat için bir araç bir vasıtadır polislik yapmak istediği ama yasa yapma kudretinin olmadığı bir alanda gözetmenliktir. (Eleştiri Nedir? - Kendilik Kültürü)
- Sağlık, ahiret mutluluğunun yerini alıyor, diyordu Guardia. (Kliniğin Doğuşu)
- ... hakikate erişmek üzere işleme konan bilgi biçimleri gibi, ortaya çıkan bilgi içerikleri ve özneleşme etkileri de her çağda farklıdır. Demek ki genel ve evrensel bir özne tarihi yapılamaz: Kişinin kendisiyle ve hakikatle kurduğu ilişkinin biçimine bağlı olarak, ortaya çıkacak özne de değişecektir. (Öznellik ve Hakikat)
- Mutluluk, hayatta insanın kendisini ne kadar güzel oyalabildiği ile doğru orantılıdır. Mutlu hissediyorsanız siz bu işi güzel yapıyorsunuz demektir. (Deliliğin Tarihi)
- Ölmek için acele ediyorum (Bir Aile Cinayeti)
- Günümüzün dünyası şizofreniyi mümkün kılmaktadır, bu dünyanın, olayları yoluyla insani olmayan ve soyut olmasından dolayı değil, aksine kültürümüzün bu dünyayı, onun içinde insanın artık bizzat kendisini tanıyamaması şeklinde okumasından dolayıdır. (Psikoloji ve Ruhsal Hastalık)
- “Ben iktidar mekanizmasını düşündüğümde, iktidarın bireylerin tohumuna kadar ulaştığı, bedenlerine eriştiği, hâl ve tavırlarına, söylemlerine, öğrenimlerine, gündelik yaşamlarına sindiği kılcal var olma biçimini düşünüyorum.” (İktidarın Gözü)
- Akıl bilgiyi defalarca ve defalarca ikiye ayırdı. (Yapısalcılık ve Post Yapısalcılık)
- Kopuk olayların ortaya çıktığı alanı saflığı içinde göstermek, onu hiçbir şeyin üstesinden gelemeyeceği bir yalnızlığın içine yeniden yerleştirmeye girişmek değildir. Bu onu yeniden kendi üzerine kapatmak değildir; bu kendisinde ve kendisindeki ilişki oyunlarını betimlemek için kendini serbest bırakmaktır. (Bilginin Arkeolojisi)
- Bir fikrin kendi kendine bir iktidara sahip olmadığının doğal olduğunu düşünmüyor musunuz? (Hermenötiğin Kökeni)