Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi - Necati Tosuner Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi kimin eseri? Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi kitabının yazarı kimdir? Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi konusu ve anafikri nedir? Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi kitabı ne anlatıyor? Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi kitabının yazarı Necati Tosuner kimdir? İşte Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Necati Tosuner
Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786053606475
Sayfa Sayısı: 96
Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Necati Tosuner Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi'nde sadece tutkunun değil, anıların, süren gerçeğin ve insanın kendisinin de dile getirilmesi biçimini anlatıyor. Anıları bugüne taşırken unutma süzgecinden geçiren insanın, gerçeği yaşanıldığı sırada da seçerek algıladığını hatırlatıyor. O zamanlar olan kendisi ile sonradan olmak istediği kendisi arasında bölünen kişinin çaresiz parçalanışı, bu öykülerde bilincin aynasına sızılı bir çatlak olarak yansıyor.
Yüreğimde derin bir sızı. İçimde bir çatlak var sanki. Sanki tam da yüreğimde. Bir şimşek resmi gibi. Bir anlık varlığı olan, bir anlık yokluğu olan sonra. Sonra yine kendini belli eden. Şöyle yukarıdan aşağı diklemesine inen, gittikçe dal budak salan.. kılcallaşan bir çatlak. İlacı umut olsun. Sen de yoksun, umut da...
Necati Tosuner, Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi'nde yer alan "Armağan" adlı öyküsüyle 1997 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü'nü kazandı.
(Tanıtım Bülteninden)
Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi Alıntıları - Sözleri
- Uyku nasıl gelsindi ki... Belirsizlikler.. umutsuzluklar.. kaygılar.. dertlenmeler.. sözde kendini yiğitlendirmeler ve ardından gelen gerçeğin renkleri.. kendine karşı bozum olmalar... Ve, pencerenin boşluğundaki gecenin karanlığı ve sıkıntı. Yenilgi.
- Ay çok güzeldi. Gökte "ay!" dedirtecek bir ay vardı. Şaşırmak bile bir şeydi. Elli yaşında şaşmak, çok daha başka bir şeydi.
- Şöyle düşünüyorum yani, bir gün kızım olursa, onu - eğer varsa hâlâ ve iyi bile olsa - sırf kızların okuduğu bir okula göndermek istemem. Çünkü, üniversiteye geldiğinizde bile, erkeklere başka türlü bakıyorsunuz. Oysa, "insan" diye bakmak gerekirken...
- Çisil çisil bir yağmur tabutumun darası. Benden ağır darası tabutumun. ( Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi )
- “Niçin?”,—değil. “Belki…”—yasak. “Çok geç…”—yıkım. Peki, nedir? Gömlek cebimde katlanılmış temiz bir mendil gibi güzel güzel duran üzünç,—sıkılmaya başladım hurda demir fiyatına gittiğim bu yaşamdan.
- Uyku nasıl gelsin ki… Belirsizlikler..umutsuzluklar..kaygılar..dertlenmeler..sözde kendini yiğitlendirmeler ve ardından gelen gerçeğin renkleri.. kendine karşı bozum olmalar.. Ve, pencerenin boşluğundaki gecenin karanlığı ve sıkıntı. Yenilgi.
- Büyükada’ya taşınmıştık tatilde. Ben on dört, on beş yaşımdayım. Daha girişkinim ben, kuzenim Karen, daha içine kapanık. Fazla konuşmayı sevmiyor. Onu da ben çekiyorum her yere, erkek arkadaş grupları falan… Ama, bizde şöyle olurdu, -Yahudilerle çıkacağız. Yani bizim ailede en azından, böyleydi. Ben de uzaktan beğeniyorum yakışıklı Müslüman çocuklarını.. ama, o kadar. Nerde yakışıklı Yahudi var, onu bir an önce bulmaya çalışıyorum.(...) ( Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi )
- (...)on dokuz yaşındaki bir kızla evlendi amcam. Çok güzel bir kız… Parası yok diye, ailesi drahoma veremiyor… Ama, bu yanlış bir şey oldu belki gelenekler açısından. Yani, parasız olan analar babalar, kızlarını, parası olan damatlara vermek istediler. Artık, gönül işi ne kadar yürür böyle durumlarda?.. ( Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi )
- ...şöyle düşünüyorum yani, bir gün kızım olursa, onu -eğer varsa hâlâ ve iyi bile olsa- sırf kızların okuduğu bir okula göndermek istemem. çünkü, üniversiteye geldiğinizde bile, erkeklere başka türlü bakıyorsunuz. oysa ''insan'' diye bakmanız gerekirken... ....
- “Gömlek cebimde katlanmış temiz bir mendil gibi güzel güzel duran üzünç, -sıkılmaya başladım hurda demir fiyatına gittiğim bu yaşamdan.”
- Benim en yakın arkadaşım, Burcu’ydu. Bir de Özge… Özge çok çalışırdı. Burcu, “ineklemez”di ama, iyi öğrenciydi. Sevinç vardı bir de. Sevinç edebiyat bölümünde kalmıştı. Yine de, bir dörtlüydük biz. Dördümüzün arasına bir de Mine diye bir kızı aldılar. Çirkin bir kızdı Mine. Küçücük ayaklar.. kötü bir yürüyüş.. patlak gözler.. kocaman dudaklar… Özge’yle Burcu, acıdılar ona, aramıza Mine’yi de aldılar. Çirkin olmak kötü bir şey değil ama, görünüşünden daha çok… Ben, Mine’yle yakın olamadım. Mine’nin bana karşı kötü bir tavrı yoktu. Ama niçin rahatsız oldum, bilemiyorum. Sevinç, Burcu ve Özge, çok iyi davranıyorlardı Mine’ye. Sevinç, çok rahat bir kızdı, -erkeklerle çıkıp gezerdi. Hatta, çıktığı çocuğu hemen aldatacak yapıdaydı. Aynı anda üç beş erkek, falan.. güzel kızdı zaten… Burcu da Sevinç’e özenir gibiydi. Özge ise, tam ev kızıydı. Ama sonradan elli küsur yaşında bir adamla evlendi. Çok şaşırdık, hiç beklemezdik ondan. Kaçarak.. Kendinden kırk yaş büyük biriyle -çalışmaya başladığı yerdeki patronuyla- evlendi. Hepimizin defterleri vardı.. anı defterleri… Birbirimizle ilgi duyguları.. düşünceleri yazardık. Her gün yazılacak! Niçin çaldılar Mine’nin defterini, bilemiyorum. Yani, öyle ortada bırakmıştı Mine, ve Sevinç’le Burcu, aldılar defteri… Bir cuma akşamıydı. Okudular ve.. bunların hepsi hüngür hüngür… Mine, acayip kötü şeyler yazmış onlarla ilgili. Tek iyi yazdığı kişi benim, benim de onunla hiç aram yok oysa... “Sevinç orospusu”.. “Burcu bilmem nesi”.. “Falanın kızı Özge”.. diye başlayıp, uzun uzun bir şeyler yazmıştı… “Benim kiraz gibi dudaklarımı kıskanıyorlar…” falan gibi, çok psikopatça şeylerdi… Onu kimsenin kıskanacağı zaten yoktu, belki tam tersine bir acıma duygusuyla… Çünkü, herkes onu dışlıyordu, hiç olmazsa arkadaşları olsun diye… Burcu, Özge, Sevinç. Bir şey oldu yani, ondan sonra hiç konuşmadılar Mine’yle. Mine de anlayamadı. Defterinin kaybolduğunu biliyordu da, onların aldığını tabii bilmediği için, bir türlü anlayamadı.(...) ( Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi )
- Uyku nasıl gelsindi ki... Belirsizlikler.. umutsuzluklar.. kaygılar.. dertlenmeler.. sözde kendini yiğitlendirmeler ve ardından gelen gerçeğin renkleri.. kendine karşı bozum olmalar... Ve, pencerenin boşluğundaki gecenin karanlığı ve sıkıntı. Yenilgi.
- "Deniz başka şimdi. Güneş gidiyor. Ve ben çok şeyler bekliyorum yarından."
- Ay çok güzeldi. Gökte "ay!" dedirtecek bir ay vardı. Şaşmak bile bir şeydi. Elli yaşında şaşmak, çok daha başka bir şeydi. Sanki başka bir şey yoktu. Evet, hiçbir şey yoktu. Koskocaman bir ay vardı. Yalnızlık vardı.
- Ve.. Alnımızda hafif bir kırışıklık olarak duruyordu üzgünlük.
Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
1997 Haldun Taner Öykü Ödülü 'ne sahip Armağan adlı hikayenin de olduğu kitapta 7 hikaye var. Kitaba adını veren hikaye dışındakiler birkaç sayfa , minimal hikaye tarzında neredeyse. Zaten yazarımız da bu tarz hikayenin öncüsü. İlk hikayeler çok kısa anlık durumlardan esinlenilerek yazılmış, mesela bir şeftali ağacı ile süren bir hikaye var. Armağan adlı hikaye en güzeli ve anlaşılır olanı. Kitabın adı olan hikaye ise geçmişteki bir öğretmenlerinden etkilenen üç ayrı karakterin ağzından aktarılıyor Ceylan Hoca hepsinin üzerinde farklı etki bırakan bir kadın olarak ortak kahraman olarak Karen, Umut ve Ayça'nın ağzından geriye dönüşlerle verilmiş. Okurken özen isteyen, dikkat gerektiren hikayeler açıkçası. Postmodernizmin bu yanı , yani kapalı anlatım okumayı güçleştirse de tarz olarak hoşuma gidiyor. Bu alanda bu kitapla ilgili tek bir inceleme var, o yüzden okuyacaklara fikir verebildiysem ne mutlu. Keyifli okumalar.... (Bozuk Gramofon)
Sadece bir saatinizi ayırdığınızda özlem duyduğunuz geçmişinize yolculuk yapabilir ve kaybetmiş olduğunuz o duyguların kokusunu uzaktan da olsa alabilirsiniz. (sinemce)
Kitabın Yazarı Necati Tosuner Kimdir?
Necati Tosuner (d. 1944, Ankara), Türk roman ve öykü yazarı.
"İki Gün" adlı öyküsüyle 1970 TRT Sanat Ödülleri Başarı Ödülünü, Sancı... Sancı... adlı romanıyla 1978 Türk Dil Kurumu Roman Ödülünü, "Armağan" adlı öyküsüyle 1997 Haldun Taner Öykü Ödülünü, Güneş Giderken adlı öykü kitabıyla 1999 Sait Faik Hikâye Armağanını ve Kasırganın Gözü adlı öykü kitabıyla 2008 Attilâ İlhan Roman Ödülünü kazanmıştır.
Necati Tosuner Kitapları - Eserleri
- Kambur
- Özgürlük Masalı
- Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi
- Sancı.. Sancı...
- Çıkmazda
- Güneş Giderken
- Yakamoz Avına Çıkmak
- Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı!
- Sisli
- Kasırganın Gözü
- Yalnızlıktan Devren Kiralık
- Dayım Balon Olmuş
- Çılgınsı
- Sen ve Kendin
- Çırpınışlar
- Necati Tosuner Sokağı
- Keleş Osman
- Dur Bakalım Petek
- Kitabın Adı
- Korkağın Türküsü
- Arda'nın Derdi Ne?
- Bana Sen Söyle
- Elde Kitap
- Sisli ve Sonrası
- Yaz Sevenler Kış Sevenler
Necati Tosuner Alıntıları - Sözleri
- "Günler bizim değildi, biz günlere tutsaktık." (Özgürlük Masalı)
- “ Öyle ya çocukluktan sonra hiç şapka takmadın sen.Niçin?.. o kısacık boyunla görünüşünde bir matraklık olmasın diye şapkadan hep uzak durdun çünkü” (Sen ve Kendin)
- Dost gibi gelir. Birdenbire gelir, umuttur. Bir küçük umuttur, dağ devirir. Düşer içine, yakar tutuşturur. (Kambur)
- "Bir Werther'in olsun ister miydin?" (Sancı.. Sancı...)
- "Ama her acımanın içinde, kötü bir "kader"in kendine rastlamayışının sevinci vardır." (Özgürlük Masalı)
- Çiçek getirmiş bana. Papatya. Hani, yersem mideme bir şey olmasın. (Güneş Giderken)
- "Sen yokken de, ben sanki hep seni sevmiştim." (Necati Tosuner Sokağı)
- Bensi Bana beni sevmediğini söyleme. Daha ağırını bulursan söyle. (Yakamoz Avına Çıkmak)
- "Bir küçük umut ışığı tepelerin ardında batıyor, akşam oluyor. *Bugün de geçti... Gelmedi.*" (Özgürlük Masalı)
- “Zamanı yaşamadan, zamanı aşmayı daha kimse başarabilmiş değil.” (Güneş Giderken)
- Kulaklarımda gümbürdeyen sessizlik. Yalnızlık. (Kasırganın Gözü)
- Uğraşıyorsun, uğraşıyorsun olmuyor. Kendin hep kaderin oluyor. Boyun eğmişsin kendine. (Sen ve Kendin)
- Özüne dönmeye gidiyorsan umduğundan uzun süreceğini biliyor olmalısın.. (Çırpınışlar)
- “Seversen yürekten sev. Koparsa, yürekten kopsun!” (Yakamoz Avına Çıkmak)
- Bir şey kazanacak olmasak da, bir şey başaramayacak da olsak, direniş ne güzeldir. Ellerimizi uzatmayalım derim ben, yumruklarımız sıkılsın. (Kambur)
- O zamanlar, bir öküz olduğumu bilmiyordum daha. (Çılgınsı)
- "İyi insanlardan belki herkese iyilik gelmez, ama kötü insanın herkese olabilir kötülüğü." (Korkağın Türküsü)
- "Uzun ve cefalı yılların toplamı: Acılar ve ölümler.. bitmeyen ölümler.. genç öldürümler. Yıkımlar. Kim kendine hesap veriyor ki?.." (Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı!)
- ACI YAĞMUR Bir zamandır ablam. annemin kafayı üşüttüğünü söylüyordu. Ben pek üzerinde durmadım. Evet, ablam da haklı. Yaşlı bir kadınla her gün aynı evde olmak kolay değil. Dün pazardı, şöyle bir uğradım onlara. Biraz kaynattık işte, eskilerden filan... Artık kalktım gidiyorum, elini öptüm annemin. "Oğlum, bir daha gelişinde anneni de getir..." dedi. İçimdeki yangın gözlerimi yaşarttı. Ablamın yüzüne bakmadan kaçarcasına çıktım evden. Yağmura sığındım dışarıda. (2004) (Yakamoz Avına Çıkmak)
- "Kaçsan kaçacak yer yok, gitsen gidecek yer..." (Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı!)