Bozkırda Altmışaltı - Mustafa Çiftci Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bozkırda Altmışaltı kimin eseri? Bozkırda Altmışaltı kitabının yazarı kimdir? Bozkırda Altmışaltı konusu ve anafikri nedir? Bozkırda Altmışaltı kitabı ne anlatıyor? Bozkırda Altmışaltı PDF indirme linki var mı? Bozkırda Altmışaltı kitabının yazarı Mustafa Çiftci kimdir? İşte Bozkırda Altmışaltı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Mustafa Çiftci
Yayın Evi:
İSBN: 9789750515361
Sayfa Sayısı:
Bozkırda Altmışaltı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bozkırda Altmışaltı Alıntıları - Sözleri
- “Okumak dışında ne işe yararsın sen?”
- " İki büyük nimetim var, biri anam biri yârim."
- "Sevdalık çekerken nasıl oluyorsa artık, insanın aklı çalışmıyor.Vallaha çalışmıyor."
- Sevdaya düşmek yalan mıymış ? Haşa, o nasıl laf ? Aha, bana baksana...
- Evet onların dediğini yaptım. Okumaya devam ettim. Ama işte, öylesine. Elif’in yanında, Elif derdiyle bir okuma…
- “ Delikanlı sana bir şey söylememe izin ver, “ dedi. “ Sen Elif’e değil Elif’in olduğu zamanlara aşıksın. Elif’i bıraktığınızda o çocuktu. Sen o günleri bütün ayrıntısıyla anlatıyorsun ama hayatının geri kalan kısmında Elif’in yüzünü bile görmemişsin. Bence, sen geride kalmış Elif diye bir küçük kıza takılıp kalmışsın. “
- Törende, annem, ben ve Elif yan yana bir fotoğraf çektirdik. Elif’e daha çok vurulduğum günlerde bu fotoğrafa bakar “ iki büyük nimetim var, biri anam biri yarim, “ diyerek ağlardım. Ben Elif’e çok ağladım. Türkü dinleyerek ağladığımı annem ya da babam duysaydı, ağlamanın “ normal bir şey “ olduğunu söyler ve yadırgamazlardı. Ama onlara göre “ türkü dinleyerek ağlamak “ ne bilim biraz “ şey “ di. O “ şeyi “ ne annem ne babam tam izah edebildiler.
Bozkırda Altmışaltı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bir Yozgat Hikayesi: "Handan bakındı bakındı, 'Yumurta alayım,' dedi. 'Ama az olsun. Taze olsun,' dedi. 'Nasıl olsa burayı öğrendim. Gelir taze taze alırım,' dedi. Sen gel tabii. Senin gelmediğin dükkanın ben anasını satarım. Sen gel tabii. Senin almadığın yumurtayı ben yere çalarım. Sen gel tabii, ben tüm Yozgat'ı bırakır tüm malı sana saklarım sultanım, diyemedim. 'Her zaman,' dedim. 'Her zaman bekleriz.' " Mustafa Çiftci Yozgat Belediye'sinde çalışan bir memur. 'İnsan en iyi bildiği, tanık olduğu şeyleri yazarmış' fikrini kanıtlar nitelikte bir kitapla karşımıza çıkıyor. Bize Yozgat'tan 7 farklı hikaye anlatıyor. 7 farklı hikaye ve birçok kahraman... Ama bu kahramanları incelerken görüyorsunuz ki hepsinin ortak özellikleri var; hepsinin bir hayatta kalma derdi, geçim sıkıntısı, küçük esnaf olmaları ve özellikle esnaf babaların 'Bari şu hayatta evlatlarım iyi bir yerlere gelsin' derdi. Ve bunların dışında Anadolu'nun saf, masum aşkı da var. Özellikle ilk hikaye olan "Handan Yeşili" bu konuda zirveye oynuyor. Ve hikayelerimizin ortak noktası ise hüzün ve samimiyet. Kapaktaki resimle içinize işleyen samimiyet, sıcaklık hissi kitabın son sayfasına kadar koluna hüznü de takıp sizin iliklerinize kadar işliyor. Tüm bu övgülerime rağmen yazarımız son hikayesiyle köy ortamlarında kadına şiddeti normalleştiren bir anlatım içine girmiş gibi hissettiğim için bu durum kitaptan iki puan kırmama ve o anları normalleştiren bir tavır hissettiğim için yazarı, kitabı eleştirmeme neden oldu. 'Bu tüm dünyanın gerçeği, yazar gerçekleri anlatır' gibi bir savunmayı kabul etmediğimi, gerçeği anlatırken şiddetin ne kadar iğrenç bir tavır olduğunun altının çizilmesi durumunda benim için kabul edilir bir öykü anlatımı olduğunu ve son hikayede bu tavrın eksik kalması nedeniyle benim için güzel başlayan ama kötü biten bir hikaye olduğunu söylemeliyim. Yine de bu kötü ana rağmen kolay okunan, geneli sıcacık hikayelerle dolu, daha çok kasabalarda, köylerde yaşayanların anlayacağı ama metropol insanını da içine çekeceğine inandığım bu Yozgat hikayelerini samimiyetle öneriyorum. Keyifli okumalar herkese... (Nisan)
Sıcacık, samimi Anadolu öyküleri. Çok, pek çok, çok çok beğendim. Herkese tavsiye ederim, muhakkak okuyun." Ensesi sararmış adamlar" hikâyesine bayıldım. (duygutulgar)
İç Anadolu'da aşk, bizim evde portakallı kurabiye: Bir kere kitabın bana geliş hikâyesi çok güzel ama ona burada değinmeyeceğim. Mustafa Çiftçi adını daha önce duymadığım, kalemini tanımadığım bir yazar. Küçük öykülerden oluşan bu kitap daha ilk öyküde ruhunuzu sarıyor ve bir tatlı rayiha oluyor burnunuzda. Öykülerin geçtiği coğtafyanın kültürünü, insanının hayata bakışını adına layık bir şekilde yansıtıyor. Aşkı ele alışındaki doğallık ağızda dağılan kurabiye tadında. Eh belki yufka ekmekle dürülmüş taze soğan ve haşlanmış yumurtayı hatırlatan yoksulluk teması da yok değil. Yazar samimî, üslûp canlı, konu doğal okuyucu aç olunca güzel bir birliktelik oluşturduk. Biraz elimde, biraz koynumda çırpındı kitapcağız. Yıprata yıprata okudum. Misafire yapılan portakallı kurabiyeleri gizlice yemek gibiydi. (Çok Yıllık Kelebek)
Bozkırda Altmışaltı PDF indirme linki var mı?
Mustafa Çiftci - Bozkırda Altmışaltı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bozkırda Altmışaltı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Mustafa Çiftci Kimdir?
1977 doğumlu, ilk ve orta öğrenimini Yozgat'ta tamamladı. 1999 yılında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun oldu. 2000-2001 yılları arasında Güney Afrika Cumhuriyeti'nde bulundu. Dönüşünde İngilizce okutmanlık, metin yazarlığı, radyo ve TV programcılığı yaptı. çeşitli dergilerde yayımlanmış hikâyelerini Haziran 2012'de Âdem'in Kekliği ve Chopin adlı kitabında topladı. Halen Yozgat Belediyesi AR-GE ofisi sorumlusu olarak çalışıyor. Evli ve iki çocuk babası.
(Yayınevi sayfası)
Mustafa Çiftci Kitapları - Eserleri
- Bozkırda Altmışaltı
- Adem'in Kekliği ve Chopin
- Ah Mercimeğim
- Yengeler Cumhuriyeti
- Kalfa Uykusu
- Aşkta Haram Olmaz
- Ağlaya Ağlaya Öldük Anam Bacım
Mustafa Çiftci Alıntıları - Sözleri
- Nokta sözün nihayetine alâmet olur. (Yengeler Cumhuriyeti)
- "Burada boğulacağız. Yaşamak için gidiyoruz." (Adem'in Kekliği ve Chopin)
- Modern dünya gececidir. (Kalfa Uykusu)
- "O kadar çok süslenirler de bilmezler ki mahçup bir gülümseme kadar güzel süs daha verilmemiştir kadın kısmına." (Ağlaya Ağlaya Öldük Anam Bacım)
- “Okumak dışında ne işe yararsın sen?” (Bozkırda Altmışaltı)
- Damınıza ot muydum Üstünüze yükmüydüm Bir kız idim çok muydum? (Yengeler Cumhuriyeti)
- Halamın ağlamaktan öldüğü kasetler Emrah'ın yani "Küçük Emrah"ın filmleriydi. Emrah sesi gerçekten güzel bir genç miydi o ayrı konu. Fakat güzel ağlıyordu. Ağlayabilmek büyük güçtür. (Ağlaya Ağlaya Öldük Anam Bacım)
- Her iyi şoförden iyi bir ehliyet hocası olmaz. Yapmak ayrı, anlatmak ayrı bir meziyettir. (Kalfa Uykusu)
- Yenge, anne yarısıdır bence. Anam kadar değil elbette, lakin iyilik ve adı konulmamış bir hüzündür yenge. (Yengeler Cumhuriyeti)
- Yenge olmak kolay ama yenge olduğun yeri sevmek ve orada sevilmek pek zordur. (Yengeler Cumhuriyeti)
- Önemli olan çok koşmak değil, düzenli koşmaktır ya. Yazmak da öyle bir şey. Çok yazmaya değil, sürekli yazmaya heves edilmelidir. (Kalfa Uykusu)
- "Kabul etmek lazım edebiyatın da magazini var. Fakat Türkiye'de bu magazin biraz kan tadı veriyor." (Kalfa Uykusu)
- Biliyor musunuz başınızdaki derdin sebebinin "çok hassas olmak" şekilde açıklanması insanı deli ediyor. (Kalfa Uykusu)
- *El yarası onar, elti yarası yanar. *Eltinin kestiğini kılıç kesmez. (Yengeler Cumhuriyeti)
- Baldıza yan göz serbesttir. Hatta baldız baldan tatlıdır. Ama yenge ile bal kıyas edilemez. Yengeye kötü gözle bakılamaz. (..) Keza birisine, bir başka erkeğe ilişki, yahut niyet açıklanırken eşzamanlı olarak hiza vermek üzere "yengen olur / sayılır" denir. Bir de kadının bir eşi yahut sevgilisi varsa arkasından konuşurken "kendi başına değersizliğini", "erkeğinden bağımsız olarak dikkatini çekmeyeceğini" tarif eden zihniyet de yenge mekanizmasına başvurur. (Yengeler Cumhuriyeti)
- Onca yoklugun yoksulluğun içinde o neşeyi nereden bulup çıkardığına hep şaşardim (Yengeler Cumhuriyeti)
- "Gülümseme dediğimiz şey yârin gül yüzünün çiçeklenmesi değil midir?" (Ah Mercimeğim)
- İnsan kendini insanda tanıyormuş. (Yengeler Cumhuriyeti)
- Ben onu bunu bilmem arkadaş, okul çok iyi geliyor sevdalı adama. Devlet senin için kalorifer yakıp ısıtıyor; "Gel buraya, sıcacık otur," diyor. Öğretmen soru sorarsa, "Bilemedim hocam," de, boynunu bük. Boynu bükük adama kim, ne diyebilir? Ben de zaten sevda uğruna boynu bükülmüş adamdım. (Ah Mercimeğim)
- Sevmek öğretilmez fakat nasıl sevda derdi çekilir bir söyleyen olsa hiç fena olmazdı. El yordamıyla sevda çekmek, biraz maliyetli oluyor. (Kalfa Uykusu)