Bu Kitabı Çalın - Murat Gülsoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bu Kitabı Çalın kimin eseri? Bu Kitabı Çalın kitabının yazarı kimdir? Bu Kitabı Çalın konusu ve anafikri nedir? Bu Kitabı Çalın kitabı ne anlatıyor? Bu Kitabı Çalın PDF indirme linki var mı? Bu Kitabı Çalın kitabının yazarı Murat Gülsoy kimdir? İşte Bu Kitabı Çalın kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Murat Gülsoy
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750722141
Sayfa Sayısı: 189
Bu Kitabı Çalın Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Geçtiğimiz yıl yayınlanan ilk öykü kitabı 'Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul' ile dikkat çeken Murat Gülsoy, genç kuşak öykücüleri arasında yetkin üslubu, özgün konularıyla, kendisine yer açacağının işaretlerini vermişti...
Bu Kitabı Çalın Alıntıları - Sözleri
- Günler birbirinin kopyası gibi çoğalıyor.
- Hayal kurmaya başladı mı insan, nelere sahip olmadığını ve olamayacağını anlıyor sadece.
- Nedenini, niçinini bilmiyorum ... Günahımız ve ödediğimiz bedel neydi, gerçekten bilemiyorum... Belki bizim de birer karton hikaye kahramanına dönüşmemiz gerekiyordu bazı şeylerin değerini hatırlayabilmemiz için.
- Dünyada yeterince yalan var zaten! Yalanları çoğaltmak için uğraşma.
- "Tüm dünya, evren, sen, ben, herkes birkaç saniye önce şu haliyle yaratılmış olabilir; hatırlamamız gerekenler de bizimle birlikte birkaç saniye önce yaratılmış olabilir, bunun aksini kanıtlamak mümkün değildir."
- Önlerinde ömür boyu okuyacakları kadar kitap, konuşacakları mesele vardı.
- Dünyada yeterince yalan var zaten.. Yalanları çoğaltmak için uğraşma...
- Altı çizilmiş satırları okurken suçluluk duyarım. Malum nedenlerden ötürü. Bir başkasının dünyasına izinsiz girmek gibi bir şey. Oysa " Giriş yasaktır " ...
- Kalp bir para gibi renklerini kaybediyor, gerçekler aleminden palavralar alemine doğru hızla yuvarlanıyor.
- Gerçeğe giden en doğru yol, gitmekten en çok korktuğumuzdur.
- "Zamansız gelen misafire göre durum değişir, hele beyaz şarap getirmişse, markasına bağlı olarak tavır alınır."
- Bu tuhaf ortam sana göre değil, sonu iyi bitmeyecek, bunu hissediyorsun...
- Elbette kitap çalan insanlar var.Üstelik yaşamı boyunca hırsızlık yapmayı aklından bile geçirmeyecek kimi insanlar tanıyorum, kitap söz konusu olunca azılı birer soyguncu kesiliyorlar.
- Gerginliği oluşturan nedenlerin başında da sosyal başarısızlık ve dışlanma korkusu gelir.
- Gerçeğe giden en doğru yol, gitmekten en çok korktuğumuzdur.
Bu Kitabı Çalın İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Murat Gülsoy'un okuduğum ilk kitabı. Yazarın yaratıcı yazarlıkla ilgili kitaplarını okumak istiyordum. Bu kitabın Sait Faik Hikâye ödülü aldığı için okumaya karar verdim. Kitap 12 hikayeden oluşuyor. Hikayelerin çoğu yazmak üzerine. Kitap gayet akıcı yormadan ilerliyor. En sevdiğim öyküler ise Kayıp Eşyalar Bürosu, Hindistan Yolculuğu ve Sakla Beni'dir. Farklı bir tarz hikâyeler okumak istiyorsanız ödüllü olan bu kitabı okuyabilirsiniz. (Gülhan)
Merhabalar, uzun bir aradan sonra gerçekten incelemeyi hak eden bir kitapla karşınızdayım. Ben bu kitabı çalmadım da almadım da… 1000K’dan bir okurun yapmış olduğu çekilişle kazandım. Haricinde bu kitabı alır mıydım? Sanırım hayır. Çünkü öncelikli bir okuma listem ve raflarımda bekleyen kitaplarım varken tercih etmeyeceğimi söylemekle birlikte ufak bir itirafta bulunayım: rafımda olması gereken kitaplardan biriymiş. Bu düşüncemi kitabın sonunda kırmış olmasından dolayı mutluyum. Murat Gülsoy ismini ilk defa bu kitapla duymuş oldum. Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan yazar, mühendislik ve yaratıcı yazarlık dersleri veriyor; sadece yazmayı değil, yazmak üzerine düşünmeyi de seviyor. Öyle ki bunu kitabın içeriğinde bulunan öykülerde farklı kurgularıyla da göstermiş. Yazarın ikinci kitabı olan “Bu Kitabı Çalın”, 2000 yılında basılan ve 2001’de yazara Sait Faik Hikaye Armağanı kazandıran ve okurların da bence “Hak etmiş ödülü” diyeceği olağanüstü bir kitap. Belki biraz abarttım (çünkü sıkılacağınız yerlerde var) ama kendimce şunu diyorum ki; kullandığı dil her ne kadar akıcı, yalın bir dil olsa da kurgusu gerçekten sizi içine çekecek. Yer yer okuru şaşırtarak bir öyküsünde size oyun oynatıyor, bir başka öyküsünde güldürüyor, bir başkasında hayretler içerisinde bırakıyor (kullandığı zekâ ve yaratıcılıktan dolayı), bir başkasında gerçek sandığınız bir şeyin aslında yalan olup olmadığı hakkında kafa karıştırıp üstelik bunu da çözmesi için siz değerli okurlarına bıraktığı; yani kısacası gerçekliğin artık kurgusal bir şeye dönüştüğü, kurguların da hayatımızın her alanına yayıldığını varsayan yazar, kurgusal alanın sınırlarını zorluyor ve pek çok öyküsünde gerçekle kurmacanın iç içe geçtiğini görüyorsunuz. Bununla birlikte okurdan da öyküye aktif olarak katılmasını bekliyor. E tabi katılıp katılmamak size kalmış. :) Postmodern denebilecek anlatımının izlerini ise yaptığı göndermelerde, öykülerin içine oturttuğu başka metinlerde buluyorsunuz. Oldukça zeki ve akıl oyunu olduğunu, yaratıcılığın da ön planda olduğunu çok net anlıyorsunuz. Öyle ki çok basit bir hikâyeyi bile okuduğunuz da şunu içinizden geçiriyorsunuz “nasıl dil oyunları yaparak, dolambaçlı yollarla kurgulayarak metne dökmüş.” Kitabın arka kapağına baktığımızda kitabın içeriğinde yer alan on iki hikayenin birer ikişer cümleyle fragman tadıyla okuru bilgilendiren Murat Gülsoy, birçok teknikle gündelik hayatta karşılaşabileceğimiz insan tiplerini, yaşamları anlatırken bile bizi şaşırtan bir üslup ile bu sıradanlığı farklı bir boyuta taşıyor. Böylece okur da bu durumdan keyif alıyor. Ben sadece ufak bir şekilde ilk öykümüz olan ve kitabında adı olan “Bu Kitabı Çalın” ile ilgili olarak bir alıntı yaparak size ufak bir bilgi vermek istiyorum; “İkinci kitabımı yayına hazırlarken yıllardır kafamı kurcalayan bu sorunlar gündemimdeydi. Abbie Hoffman’ın Steal This Book adlı kitabından ilhamla “Bu Kitabı Çalın” başlıklı bir öykü yazdım. Önsöz havasında bir üslupla kaleme almış olduğum bu öyküyü kitabın başına koymam yetmedi, bir de kitabın adı olarak yayıncıma önerdim.” Ve gelin görün ki kitabın adı da oluyor. Daha sonrasında kitabın hikâyesi devam ediyor. Merak edenlere kitabı okumalarını öneririm. :) Öyle ki bu önsöz havasında yazmış olduğu öyküde ve hatta birçoğunda yazar kendisini de öyküye katıyor ve yazar hakkında da bilgi toplamış oluyoruz. Yer yer sohbet havasında okurla konuşması da yazara biraz daha yaklaşmamız da yol oluyor. Kitabın arka kapak yazısı zaten kitap içeriğiyle ilgili olarak oldukça özetlenmiş bir nitelikte. Dijitalleşen şu hayatımızda belki de düşünme yetilerimizin azaldığı bir dönemde böylesine özenle yazılmış, yaratıcılığın hâkim olduğu başarılı imgelerin yer aldığı bir kitap okuduğum için beni etkilemiş de olabilir. Ama yine de okunmaya değer olduğunu düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim. (Şehnaz)
Bu Kitabı Çalın PDF indirme linki var mı?
Murat Gülsoy - Bu Kitabı Çalın kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bu Kitabı Çalın PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Murat Gülsoy Kimdir?
1967'de İstanbul'da doğdu. Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde Elektrik-Elektronik Mühendisliğini bitirdikten sonra yüksek lisans çalışmasını aynı üniversitenin Psikoloji Bölümü'nde tamamladı. İnsan yüzlerine ilişkin uyarılmış beyin potansiyelleri üzerine yaptığı deneysel tez çalışmasından sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Biyomedikal Mühendisliği Programında doktora yaptı. Beyin cerrahisinde kullanılacak bir cerrahi lazer sistemi üzerinde temel bilimsel çalışmalar yaptı. 2000 Yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde öğretim üyesi olarak çalışmakta Biyofotonik konusunda dersler vermekte, araştırmalar yapmaktadır. Lazer-doku etkileşimi, lazerle doku kaynağı, cerrahi lazer sistemi tasarımı konularında çok sayıda makalesi bulunmaktadır.
Arkadaşlarıyla birlikte 1992-2002 yılları arasında çıkardığı Hayalet Gemi dergisi ile edebiyat alanında adını duyurmaya başladı. Bu dergide öykü ve deneme türünde yazılarını yayımlayan Gülsoy ilk kitabını 1999 yılında Can Yayınları'ndan çıkardı. 2001 yılı Sait Faik Hikâye Armağanı, "Bu Kitabı Çalın" adlı kitabına, 2004 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü, "Bu Filmin Kötü Adamı Benim" adlı romanına, 2013 yılı Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü "Baba, Oğul ve Kutsal Roman" adlı romanına verildi. Kitapları çeşitli dillere (İngilizce, Almanca, Çince, Makedonca, Rumence, Bulgarca, Arapça, Arnavutça) çevrilmektedir. Yapıtlarında akıcı bir üslup kullanan yazarın gerçekliğin ve zihinsel deneyimlerin aldatıcılığı, rüyalar, ölüm ve aklın sınırları gibi konuları ele aldığı söylenebilir. Öykü ve romanlarında türler arasında gidip gelmekten çekinmeyen Gülsoy edebiyat üzerine de inceleme ve denemeler yazmaktadır. Borges, Kafka, Orwell, John Fowles, Coetzee, Tanpınar, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk sıklıkla andığı yazarlar arasında sayılabilir. Boğaziçi Üniversitesi'nde vermekte olduğu yaratıcı yazarlık derslerini Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık adlı kitabında, Modernizm/Postmodernizm üzerine görüşlerini 602.Gece adlı inceleme kitabında yayımlamıştır.
Açık Radyo'da 1995-2002 yılları arasında Hayalet Gemi, Simgeler Sözlüğü, Ubor Metenga gibi programlarda yer almış olan Gülsoy 2010 yılından bu yana TRTTURK kanalında Açık Şehir programında Sinemada Edebiyat Uyarlamaları hakkında yorumlar yapıyor. Murat Gülsoy aynı zamanda 2004 Yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi'nin Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürüyor.
Murat Gülsoy Kitapları - Eserleri
- Bu Kitabı Çalın
- Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık
- Ve Ateş Bizi Tüketiyor
- Öyle Güzel Bir Yer ki
- Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet
- Gölgeler ve Hayaller Şehrinde
- Baba Oğul ve Kutsal Roman
- Nisyan
- Bu Filmin Kötü Adamı Benim
- Belirsiz Bir Ânın Kıyısında
- İstanbul'da Bir Merhamet Haftası
- Tanrı Beni Görüyor mu?
- Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul
- Sevgilinin Geciken Ölümü
- Binbir Gece Mektupları
- Karanlığın Aynasında
- 602. Gece
- Türkiye Hikayelerini Anlatıyor
- Alemlerin Sürekliliği ve Diğer Hikâyeler
- Bu An'ı Daha Önce Yaşamıştım
- Sindirella’nın Bilmecesi
- Belki de Gerçekten İstiyorsun
- Şiir Dünyadan İbaret
Murat Gülsoy Alıntıları - Sözleri
- Sıradan insanlar ancak hedeflerden söz edildiğinde rahatlarlar. Oysa çoğu zaman, gerçekte hedefin ne olduğunu asla bilmeden doğup ölürler. (Tanrı Beni Görüyor mu?)
- Öyle... Zihin dağılmaya başladı mı toparlaması çok zordur." (Ve Ateş Bizi Tüketiyor)
- sanki aklının içindeki bir düş dünyasında yaşıyordu (Tanrı Beni Görüyor mu?)
- Okunan kitapların sayısı değil onların okunma yoğunlukları önemlidir. (Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık)
- Onun sesini zihninde canlandırmak için çabalıyordu. O yüzden onun cümleleriyle düşünüyordu. (Sevgilinin Geciken Ölümü)
- Madem kendisi bir yazar olarak ciddiye alınmıyor, o da gizlice yetiştireceği yazarlarla var olacaktı. Adı kimse tarafından bilinmese de olurdu. Tek istediği geleceğe bir yolla katılmaktı. (Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul)
- “İnsanlar... Asla yapmam dedikleri ne varsa, inan bana, şartlar müsait olduğunda herkesten önce yapıyorlar. Üstelik bunun en doğru hareket şekli olduğunda ısrar edip seni aptal yerine koyuyorlar. O yüzden en iyisi, kimseden bir şey beklememek. Böylece sukutuhayale de uğramazsın.” (Gölgeler ve Hayaller Şehrinde)
- Kalp bir para gibi renklerini kaybediyor, gerçekler aleminden palavralar alemine doğru hızla yuvarlanıyor. (Bu Kitabı Çalın)
- Koşuyordum; düşüncelerin, düşlerin, şakaların, oyunların, madrabazlıkların içinden geçiyor, sonra başladığım yere geliyordum nefes nefese. (İstanbul'da Bir Merhamet Haftası)
- Modernizm ilerlemeyle barbarlıktan kurtulunacağını vaat ediyordu. Oysa tam tersi olmuştu, barbarlık steril ve organize bir hal almıştı. İşte modernliğin ürünleri olan Nazizm ve dünya savaşları ortadaydı. Insanlar şu sorunun yanıtını bulamıyorlardı: Böylesine gelişkin bir uygarlık, böylesine incelmiş bir kültür nasıl olur da böylesine büyük bir barbarlık üretebilmişti? Üstelik bilimcilerin bu süreçteki rolü hiç de azımsanmayacak kadar önemliydi. Bir çoğu gönüllü olarak bu süreçte rol almış, savaş endüstrisinin kilit noktalarında görev yapmış, insanlar üzerinde yapılan korkunç deneyleri tasarlayıp gerçekleştirmişti. (602. Gece)
- "... Ve sonuçta yeni sanat sinemadan yararlanma deneylerini oyuncu ve tiyatro yönetmeni Nikolai Vladimroviç Ekk ile birlikte kurduğu tiyatro Metla'da dener. (Ekk 1931-41 yılları arasında Hayat Yolu, Grunya Kornakova, Bülbül. Sorochinsk Fuarı, Mayıs Gecesi adlı filmler çekecektir.)" (Şiir Dünyadan İbaret)
- İki insanın aşkı gibi değildi bizim yakınlaşmamız, acı çeken bir insanın aynada kendini öpmesi gibi yalnızlık doluydu. (Karanlığın Aynasında)
- İlahî adaletin tecelli ederek kendisini cezalandırdığını düşünerek kendine dur demişti. (Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul)
- Orta sınıfın sınırsız sorumsuz mutluluğuna küfretti Önder. Mutluydular. Ahmakçasına. Kendilerinden memnundular. Kafalarında kendilerine ve geleceklerini ilişkin net planlar vardı. Kendilerine, bahçe içindeki evlerine, birbirlerine güveniyorlardı. Yastıklı plastik sandalyelerini yaslanarak başkalarını çekiştiriyorlardı. Her evde bu küçük mahkemelerden binlercesi kuruluyordu akşamları. (Bu Filmin Kötü Adamı Benim)
- Biliyor musun, annem gibi konuşuyorsun. O da böyledir. Ne zaman ona göre yanlış bir şey yapsam bu benim düşüncem olamaz. İlle de aklıma biri girmiştir. (Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet)
- İnsan her zaman aldatır, her zaman kötüdür. (Öyle Güzel Bir Yer ki)
- Toplanmak için dağılmak gerekir. (Türkiye Hikayelerini Anlatıyor)
- İnsanlara bakmıştım. Milyonlarca Hayat vardı dışarıda. Uzaktan birbirlerine benziyorlardı ama yeterince dikkat edince her birinin diğerinden farklı olduğu anlaşılıyordu. Her biri ayrı renkte bir kapıydı. Açması zordu belki ama hepsi de açılmayı bekliyorlardı. Benim gibi... (Bu Filmin Kötü Adamı Benim)
- Nazım’ı önce tiyatroya, sonra da sinema dünyasına çekecek daveti Muhsin Ertuğrul yapar. Nazım 1924 yılındaki ilk dönüşünde, Süreya Paşa sinemasının müdürlüğünü yapan babası Hikmet Bey’in Osmanlıca-Fransızca Sinema Postası (Le Courrier du Cinéma) dergisine yardım eder. Ancak edebiyat eylemcisi Nazım, Şeyh Said isyanını öne sürerek çıkarılan Takrir-i Sükûn Yasasını ’nın verdiği baskılar sonucu, sadece yedi ay kalabildiği ülkesinden Sovyetler Birliği’ne kaçmak zorunda kalır. Ankara’da İstiklal Mahkemesi’nde açılan davada gıyaben on beş yıl hapse mahkûm olmuştur. (Şiir Dünyadan İbaret)
- Gerginliği oluşturan nedenlerin başında da sosyal başarısızlık ve dışlanma korkusu gelir. (Bu Kitabı Çalın)