Bütün Öyküleri - Samed Behrengi Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bütün Öyküleri kimin eseri? Bütün Öyküleri kitabının yazarı kimdir? Bütün Öyküleri konusu ve anafikri nedir? Bütün Öyküleri kitabı ne anlatıyor? Bütün Öyküleri PDF indirme linki var mı? Bütün Öyküleri kitabının yazarı Samed Behrengi kimdir? İşte Bütün Öyküleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Samed Behrengi
Yayın Evi: Panama Yayıncılık
İSBN: 9786059371445
Sayfa Sayısı: 320
Bütün Öyküleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İran çocuk edebiyatının dünyaca ünlü yazarı Behrengi, 1938'de Tebriz'de doğdu. İlkokul öğretmeni olarak hayata atıldı. Fars ve Azeri halk kültürü üzerine incelemeler yaptı. Halkın dilinde dolaşan masalları ve söylenceleri derledi, yorumladı, yeniden yazdı. Derlemelerinin yanı sıra, çocuk öyküleri de yazdı. Ne var ki, kimilerince çocuk öyküleri olarak görülen bu yapıtlar, kimilerince de İran ve diğer dünya halklarına, adalet, eşitlik, sorgulama, direnebilme gibi öğütlerde bulunan metinler olarak kabul edildi. Zamanının Şah yönetimine karşı masal ve hikâyeler yazarak karşı koymaya çalışmış, başkaldırmıştır. 1967 yılında 28 yaşındayken Aras Nehri'nde ölmüştür. Ölümü hep şüpheli bulunmuş, bir suikasta uğradığı düşünülmüştür.Sayısız dile çevrilmiş, dünyanın pek çok ülkesinde basılmış ve ödüller kazanmış Küçük Kara Balık başta olmak üzere, bütün öyküleri geniş kitleler tarafından sevilmiştir.
Bütün Öyküleri Alıntıları - Sözleri
- “ Ateşböceği, ‘Tavşan yoldaş,’ dedi. ‘ Ben hep başkalarının ışıksız toplantılarını aydınlatmak isterim. Varsın alaya alsın kimi dostlar beni, bir çiçekle bahar olmaz diye, boşuna uğraşıyorsun, cılız ışığın ormanı aydınlatmaz diye...’ Tavşan, ‘Bu eskilerin lafı’ dedi. ‘ Biz, ışık ne denli cılız olursa olsun yine de aydınlıktır, deriz.”
- "Ölürken yaşama nasıl yeniden başlayacağımı geçiriyordum aklımdan. Hem ölüyordum hem yeniden doğuyordum böylece."
- "Ölüm kolayca her an yanımda bitebilir; ama ben yaşayabildiğim kadar ölümle karşı karşıya gelmeliyim. Elbette eğer mecburen ölümle karşı karşıya kalırsam -ki kalabilmem önemli değil- önemli olan yaşamımın ya da ölümümün , diğerlerinin hayatında ne kadar etkisi olduğudur."
- Asıl günah, bir yerde yiyecekler çöpe giderken diğerlerinin açlıktan ölmesidir, senin anlayacağın!
- "Kendi içimde gelişmiş, kendimi yemiş bitirmiştim ama yok olmak demek değildi bu, baskalaşmak, biçim değiştirmek demekti."
- "Her şey ufak ufak değişime uğrar, sonra bu küçük değişiklikler üst üste toplandığında artık o eski durum yok olur ve yerini yeni bir oluşuma bırakır. "
- "Yıldız: 'Canım istediğinde geri dönebilir miyim?' dedi. 'Kesinlikle dönebilirsin. Biz kargalar evini, yaşamını, arkadaşlarını bırakıp kaçarak, herkesten habersiz rahat yaşayan birisinden hoşlanmayız.' "
- Senin karnın doyuyor diye dünyadaki tüm canlıların duyduğunu mu sanıyorsun?
- Ben gökyüzüne çıkacağım! Oradaki yıldızları alıp ceketime düğme yapacağım!
- "o zamanlar "cemrenin suya düştüğü ilk geceydi..." diye başlardı "küçük kara balık" kitabı... sene 1978, çeviri o yıllara ait. sene bilmem kaç diye başlayan cümleler kurmaya başlamışsanız artık büyümeye başlamışsınız demektir. "küçük kara balık" ismi de nedense tuhaf bir şekilde çocukluk ve büyümek kelimelerinin hep yan konmuşu gibidir sanki. okumayı yeni söküyorum, kırmızı kurdeleyi ilk takanlardanım sınıfta... yanımda yöremde en çok kurulan cümleler "teyzesi zehir gibi okuyo artık, bak okusun da gör", "amcası, bak nasıl okuyo artık, hadi bakalım çağan göster amcanlara..." kitaplığa fırlıyorum hevesle, bir kasaba evi için dev sayılabilecek kitaplığımızdaki sıra sıra kitapların sırtlarını görmek çin kafamı yan döndürüp başlıyorum bağıra bağıra okumaya... doss-too-yevsss-ki, aaa-leek-sandır sol-jeenis-tııın, naa-zıım hik-meeet... okuduğum yazar isimleri ya bir gülümseme ya da bir tedirginlik yaratıyor eve gelen misafirlerin yüzünde. tedirgin olanların fısır fısır konuşmalarını duyuyorum annem çay koymaya gidince "çocuğu da kendilerine benzetecekler!" olsun, annemle babamı seviyorum, neden onlara benzemeyeyim ki. "ama bunnar çok kalın, daha okuyamıyom bunları" diyorum. "benim kitaplarım bunnar..." gösteriyorum onlara cin ali ve berber fil, ayşegül bilmemnerede, cin ali bilmemneyapıyor... rahatlıyo misafirler. derken bir akşam yemeğinde babam yeni bir kitap getiriyor eve. "bu senin..."bağırarak okuyorum en üst köşedeki yazıyı "bejrengi..." babam "oğlum doğru okusana... behrengi... küçük kara balık..." resimleri çok az, kitap kalın bir çocuğa göre, büyük adam kitabı. "bu çok kalın okuyamam daha" diyorum... "olsun, yavaş yavaş okursun..." yavaş yavaş okumaya başlıyorum... "cemrenin suya düştüğü ilk geceydi..." anneannem derdi bunu, "cemre düştü artık ısınır havalar." demek ki bunlar da biliyormuş cemreyi... ilk gözağrısı o gece eve bir cemre düşüyor. cemre yüreğime düşüyor. küçük kara balık aklıma düşüyor okudukça... çocuk aklımda yeni şeyler oluyor. hiçbirine benzemiyor bu kitap, kara balık, pembe romantik havalarda çiçek toplayıp hayat ne güzel diye şarkılar söylemiyor. cin ali gibi alık alık gülümseyip çocuk aklınızla bile aptal yerine konduğunuzu haykırmıyor suratınıza. kara balığın bir derdi var diğerlerine benzemez... o okyanusa ulaşmaya çabalıyor... allahım ulaşsın ne olur... annesi üzülmez mi o gidince... ama dönecek eve okyanusa ulaşınca... sonra küçük kara balık'tan bir daha haber alamıyor kimse. cemre boğazımı yakıyor. cemre midemde bir alev topu... ne hakları var üzmeye bizi... dönsün eve... ninesi bekler onu... küskünüm herkese. bu kitabın sonu yok diyorum babama. dönmesini yazmamış. öldü mü küçük kara balık... babam kitabın son cümlelerini gösteriyor... bak küçük kırmızı balık da uyumadı bu hikayeyi dinleyince gidip arkadaşını bulacak okyanusta üzülme. üzülmüyorum babalar doğru söyler. onlara inanmak lazım. kitaplığın küçük bir köşesi bana ayrılıyor. en alt raf. sağdan alt köşe. çağan'ın kitapları. etiket yazıyoruz o rafa. çağan'ın kitapları. kimse elleyemez. bi tane kitapla olmaz ki... kitapları yazdık etikete bak... iyi bakalım diyor babam yenilerini alırız. bir şeftali bin şeftali'yi koyuyoruz ikinci olarak... küçük prens'i, şeker portakalı'nı, doluyor yavaş yavaş... kara balık ilk göz ağrım ama onun yeri ayrı. bir kaç yıl sonra öğreniyorum ki yazarı derede boğulmuş, şüpheliymiş ölümü. cemre alev alıyor yeniden midemi yakıyor. ne zamandır oradaymış demek unutmuştum varlığını. bişeyler yapmak lazım bişeyler yapmak. yoksa sönmeyecek başka türlü... bişeyler yazmaya başlıyorum yıllar sonra, yaptığım kovalarca su dökmek içimdeki ateşin üstüne. "çemberimde gül oya"nın bir bölümünü ona armağan ediyorum "çocukluğumun masalcısı samed behrengi'ye" diye... yeter mi yetmez elbet. bizim intikamımız öldürmek derelerde boğmak olmayacak elbet. yapacak tek şey var... yeni çocuklara yeni kitaplar almak. defalarca yüzdürmek lazım küçük kara balık'ı okyanusta, inadına şeftali vermeyen o ağacı sulayıp büyütmek bir gün şeftali vereceğine inanarak..."
- ... olgun sulu seftaliydik. Benim de tatlı ve leziz suyum vardı. Yumuşak incecik kabuğum çatlayacak gibiyfim. Yanaklarımin kırmızıliğını görsen, mutlaka çıplak oldugum için utandığımı sanırdın. Hele hele, yıkanmış gibi üstümde başımda sonbahar çiyleri vardır.
- Ben gökyüzüne çıkacağım! Oradaki yıldızları alıp ceketime düğme yapacağım!
- -- bu kez kimin yarasını saracaksın?
- "Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?"
- Cahil olmasaydınız, dünyada birçoklarının kendilerine göre bir güzellikleri olduğunu bilirdiniz..
Bütün Öyküleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Samed Behrengi'yi herkes okuyamaz. Onu, okuyup anlamak için hassas bir kalp taşımanız, yoksulun halinden anlamanız ve vatanının (vatandaşının) derdiyle dertlenmeniz gerekir. Zengin veletler, kibirli büyükler ve kör - sağır- dilsiz yaşayanlar, okumaya cüret dahi etmesin, lâkin düzeltmek istiyorlarsa kendilerini doğru kitap ile başlıyorlar.. Masallar, öyküler ve çocuk kitapları önce büyükler için daha sonra çocuklar için yazılmıştır bunun idrakında olmak dileğiyle iyi okumalar! (uçuşan bir kağıt parçası)
Selam. Çok güzeldi. Yetişkin masalları sevenler için ilk adreslerden biri olabilir. Kitabın tek ve bana göre en büyük sorunu, yazarın dini ve dindar insanları garip bir şekilde kötü ve cahil göstermeye çalışması. Dine uygun, gayet bilinçli yaşayan milyonlarca insan varken din sanki insanı cahilce yaşamaya iletiyormuş gibi bir algı yapmak bence ve eminim birçok insanca çok saçma. Bunun dışında çok güzel, okuyup birçok noktasını örnek almalıyız, ömrümüz boyunca da başta çocukların daha sonra tüm insanların iyiliği için çalışmalıyız. Samed Behrengi de böyle yapmıştı ki bir gün cenazesi Aras Nehri'nde bulundu. Allah daima hak için yaşamayı nasip etsin. Tşk. (Elif Temiz)
Çocukluğumdan kalma hatıralara sahip bir yazar. "Küçük Kara Balık" ile başlayan o çocukluk serüvenimde nerden geçti elime bütün öyküleri bilmiyorum okuyuvermişim. :) (Büşra Çınar)
Bütün Öyküleri PDF indirme linki var mı?
Samed Behrengi - Bütün Öyküleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bütün Öyküleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Samed Behrengi Kimdir?
Samed Behrengi (Fars:صمد بهرنگی, Azerbaycan: Səməd Behrəngi; 24 Haziran, 1939; Tebriz, İran Şahlığı; ö. 31 Ağustos, 1967; Aras Nehri) Azeri asıllı İranlı öğretmen ve çocuk hikâyeleri ile halk masalları yazarı-derleyicisi.
Hayatı
Babasının adı İzzet, annesinin adı Sara idi. İran genelinde seyahatler ile Fars ve Azeri halk kültürü üzerine incelemeler yaptı. Halkın dilinde dolaşan masalları, söylenceleri derledi, yorumladı, yeniden yazdı. Bunları derlemenin yanı sıra, çocuk öyküleri yazdı. Ne var ki kimilerince çocuk öyküleri olarak görülen bu yapıtlar kimilerince de İran ve diğer dünya halklarına, adalet, eşitlik, dogmayı sorgulama, direnebilme gibi öğütlerde bulunan metinlerdir. Zamanının Şah yönetimine karşı masal ve hikâyeler yazarak karşı koymaya çalışmış, başkaldırmıştır.Samed Behrengi öğretmen okulunda okumuştur. Öğrenimini tamamladıktan sonra köy okullarında öğretmenliğe başlamıştır. Kısa hayatı boyunca her zaman çocuklara hayatı anlatmaya çalışmış ve öğretmenlik görevinde kalmıştır.
Samed Behrengi (1967) 29 yaşındayken şüphe uyandıran bir biçimde Aras Nehri'nde ölmüştür. Yüzerken boğulduğu söylentisi yayılsa da buna kimse inanmadı, çünkü Behrengi, yazdığı masallarla, ülkesinin başına çöreklenmiş Şahlık düzenini açıkça eleştiyor, her türlü baskı yönetimine karşı çıkıyordu. Bu yüzden suikaste uğradığı düşünülmektedir.Yapıtları onlarca dile çevrilmiştir.
Samed Behrengi Kitapları - Eserleri
- Küçük Kara Balık
- Bir Şeftali Bin Şeftali
- Ulduz Kız'ın Konuşan Bebeği
- Sevgi Masalı
- Bir Vardı Bir Yoktu
- Ulduz ve Kargalar
- Püsküllü Deve
- Ah Masalı
- Pancarcı Çocuk
- Bir Günlük Düş ve Gerçek
- Bu Gelen Köroğlu'dur
- Kel Güvercinci
- Kar Tanesinin Serüveni
- Bütün Öyküleri
- İnatçı Kediler
- Uykuda ve Uyanık 24 Saat
- Toplu Masallar 2
- Toplu Masallar 1
- Edi ile Büdü
- Tarhun (Telhun)
- Seçme Eserleri
- Məhəbbət Nağılı
- Deli Dumrul
- Guldesteyek Ji Çiroken Samed Behrengi
- Nağıllar
- Adsız - Alışmak - Mandalina Kabuğu
- Azeri Masalları
- 24 Restless Hours
- Hekayələr
- Püsküllü Deve
- Sevgi Masalı
- Bir Şeftali Bin Şeftali
- Altın Civciv
Samed Behrengi Alıntıları - Sözleri
- İnsanın bilinen hayallerinden en büyüğü ölümsüzlüktür (Deli Dumrul)
- "Böyle yerlerden her geçişimde kendimi sinemada oturmuş film seyrediyor sanırdım. Şunu hiçbir zaman anlayamazdım: Bu güzel evlerde oturanlar neler yer, nasıl yatar, ne konuşur, giyimleri nasıldır?" (Püsküllü Deve)
- Tam yere ayak basacaktım ki...Orada eli sopalı bir çocuk duruyordu.Köpeğin birine saldırıyordu.Köpek ise acı acı inleyip duruyordu.O çocuktan korktum bir an.Onun bulunduğu yere inmek istemedim.Çok üzülmüştüm.Rüzgardan beni başka bir yere indirmesini diledim. Rüzgar dileğimi yerine getirdi.Beni bu pencereye doğru üfürdü.Senin elini görünce bana uzanmış bir dost eli olduğunu anladım. (Ah Masalı)
- Gözlerinin içi gülen bir çocuktu hep hatıralarımda Tanrıverdi. Sonunda onu mutlu gördüğüme çok sevinmiştim. (Kar Tanesinin Serüveni)
- Tahran'ın iki parçası vardır, ikisinin de özellikleri kendine göredir. Kuzey ve Güney. Kuzey temizdir. Ama Güney toz, duman, çamur ve pislik doludur, çünkü bütün eski püskü otobüsler bu bölümdedir. Bütün tuğla ocakları buradadır, bütün dizel kamyonlar buradan gelip giderler. Güneydeki yolların birçoğu toprak yollardır; Kuzey'in açık lağam kapaklarındaki pis, kokuşmuş su tepeden aşağıya, Güney'e akar. Sözün kısası Güney yoksul ve aç insanların yaşadığı yerdir, Kuzey'se zengin ve güçlülerin bölgesidir. (Püsküllü Deve)
- Düpedüz çirkindi. Ama sevgi dolu bir yüreği vardı... (Ulduz ve Kargalar)
- Cahilekî got, nazaneki bawer kir. Bir cahil söyledi,bilmeyen biri de inandı. (Guldesteyek Ji Çiroken Samed Behrengi)
- "...ışık ne denli cılız olursa olsun yine de aydınlıktır." (Ulduz Kız'ın Konuşan Bebeği)
- Dostça yaşamak varken, insanlar niçin kötülük yapıyordu? (Ulduz ve Kargalar)
- Şimdi Ali'ye bir turunç kabuğunun ölümü engelleyemeyeceğini anlatmam gerekiyordu ama inanın bu hiç de kolay olmayacaktı.. (Kar Tanesinin Serüveni)
- Kötülük yapanların, kendi mutluluklarını başkalarının çaresiz kılmakta bulanların, ekmeklerini başkalarını aç koyarak kazananların canını al... Git haydi! (Deli Dumrul)
- Ben biliyorum beni buraya getirmenizin nedenini. Bana bütün insanların ben ve babam gibi sokak köşelerinde aç ve sefil yatmadığını göstermek istediniz. (Bir Günlük Düş ve Gerçek)
- "Bu nasıl bir ülkedir ki 'sevgi masalı'nı bilen yok!" (Sevgi Masalı)
- "Neden hırsızlık yapıyorsun, Anne Karga ayıp değil mi? " Ayıp da ne demek? Ben ve yavrularım açlıktan ölsek o zaman ayıp, yazık, günah olmaz mı? Asıl ayıp, bir yerlerde yiyecek israfı varken yemek bulamamaktan ölmek yazıktır, ayıptır. (Ulduz ve Kargalar)
- Kayan yıldızları izlemek için pencereden gökyüzünü seyre daldı. (Ulduz Kız'ın Konuşan Bebeği)
- "İnsanoğlu çiğ süt emmiştir, vefa nedir bilmez." (Sevgi Masalı)
- ...içimdeki büyük ve sert çekirdeğim yepyeni bir yaşam yaratmayı düşünüp duruyordu. Yeni bir yaşam yaratmayı düşünen bu çekirdek bendim aslında. Çekirdeğim benden ayrı değildi ki... (Bir Şeftali Bin Şeftali)
- Elbette her kitabı okuyamazsınız. Her kitap bir kez okunmaya değer, diyenler vardır. Saçma bir sözdür bu. Dünyada o kadar çok güzel kitap var ki onların dörtte birini bile okumaya ömrümüz yetmez. Biz, çeşitli sorularımıza doğru yanıtları veren kitapları seçmeliyiz; nesneleri, olayları ve görüntüleri betimleyen; hem içinde yaşadığımız toplumu hem de başka ulusları bize tanıtan ve bize toplumdaki sorunları gösteren kitapları. Bize sadece hoşça zaman geçirten da yanıltan kitaplar okunmaya değmez. (Kel Güvercinci)
- Bir gün ölümle karşılaşacağım zaten; bu önemli değil. Önemli olan benim yaşamın veya ölümümün başkalarının yaşamını nasıl etkileyeceği... (Küçük Kara Balık)
- Çocuklar beni ne zaman yiyeceklerine karar vermeye çalışırlarken, hayatta her şeyin ne kadar çok değiştiğini ve bundan sonra da ne kadar çok değişeceğini düşünüyordum. Önceden ben toprak, su ve güneş ışığıydım,' diye düşündüm. Annem topraktan aldığı besinleri dallarının ucuna kadar getirdi. Sonra tomurcuklandı, çiçek sardı bütün dallarını. Ben de şekillenmeye başladım. Çekirdeğimi, etimi ve kabuğumu oluşturmak için annemden aldıklarıma güneş ışığını da kattım. Sulu, olgun bir şeftali olup çıktım. Nihayet Ali ile Polat beni yiyecekler. Böylece ben onların etlerinin, saçlarının ve kemiklerinin bir parçası olacağım. Bir gün onlar da ölecekler tabii ki. İşte o zaman bana ne olacak acaba?" (Seçme Eserleri)