Bütün Yort Savul'lar! - Ece Ayhan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Bütün Yort Savul'lar! kimin eseri? Bütün Yort Savul'lar! kitabının yazarı kimdir? Bütün Yort Savul'lar! konusu ve anafikri nedir? Bütün Yort Savul'lar! kitabı ne anlatıyor? Bütün Yort Savul'lar! PDF indirme linki var mı? Bütün Yort Savul'lar! kitabının yazarı Ece Ayhan kimdir? İşte Bütün Yort Savul'lar! kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ece Ayhan

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753632789

Sayfa Sayısı: 254

Bütün Yort Savul'lar! Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kınar Hanımın Denizleri'nden Son Şiirler'e Dek Bütün Yort Savul'lar!

Cumhuriyet şiirinin 'etikçi' şairi Ece Ayhan'ın Bütün Yort Savul'lar!ının genişletilmiş ikinci baskısı Yapı Kredi Yayınları şiir dizisinden çıktı.

Bütün Yort Savullar!'ın bu baskısında, şairin 1993 yılında yine Yapı Kredi Yayınları arasından çıkmış olan Son Şiirler'i, Yeditepe arşivinde bulunan sekiz şiiri ve Öküz dergisinde yayımladığı iki şiiri de bulunuyor.

"Ne türden olursa olsun, gerçek şiirin, çağdaş toplumlarda, öyle "ayrılmış" bir yeri filan yoktur, söylenenlerin, yalanla başlayıp yalanla bittiği dillere destan olmuş bütün bayram demeçlerinin aksine.

Eh, toplumdan topluma göre değişebilir biraz bu, kötülüğün koyuluğundan iyiliğin açıklığına kadar, iyilik de olanaksızlığın iyiliğidir. Kimi cemiyetlerde hapisanelerdedir şiir. Kimi sosyetelerde tımarhanelerde teşhir olunur. Kimi kanunlarda sürgüne gönderilir. Kimi toplumlarda sivil ölüm takılır peşine. En açık renklisinde, bir gündem eline verilerek yazlığa yollanır, giderleri karşılanmıştır. (...)" Bizim onun şiiri hakkında bir şey söylememize gerek olmasın, o, şiir hakkında bunları düşünür...

"Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?" diye sormuştu bir zaman ... Bulur muyuz bunu bilmem!..

Bütün Yort Savul'lar! Alıntıları - Sözleri

  • Dağlar gibi yalnızlık ne güzel bir hiç
  • Ne denebilir seni sevmeye başladığımız zaman öldün
  • Bir şair tanırım Onunki içler acısı Kalbini asla vermemiş Çalmışlar Kalbi eski bir efsanede saklı
  • Bu kente bir güvercin çizmek Güvercinin gözlerini çizmek Bir güvercin Orta çağda bir güvercin tebeşirle
  • Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim
  • “Biliyorsun; ölüm Artık ayakta karşılanmıyor, karşılanmaz.”
  • Her çocuğun kalbinde kendinden daha büyük bir çocuk vardır
  • “İnsan gözünün soldan sağa okuma alışkanlığı!”
  • “Ustasından geçmiyen bir deniz Gittikçe uzaklaşıyor, okunmuyor.”
  • Ustasından geçmiyen bir deniz Gittikçe uzaklasıyor, okunmuyor.
  • Damarlarımdaki lağımlarda bir fare. İndiğim kenti ve içimdeki darağacını kemirir.
  • Bir şair tanırım Onunki içler acısı Kalbini asla vermemiş Çalmışlar Kalbi eski bir efsanede saklı.
  • "Eski harflerle kalb ağrısı var mı?"

Bütün Yort Savul'lar! İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Okuyucu değil okur için açılan bir kapı bu kitap.: Dikkat spoiler çıkabilir. Ece Ayhan okursanız, kalebent neymiş diye internete göz gezdirir önce anlamına sonra ekşi sözlüğe bakarsınız. Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın bir kalebent olduğunu da ekşiden öğrenirsiniz. Aa ne ilginçmiş der duygusal öğrenme yaşarsınız. Yani ki, Ece Ayhan genel kültürün ta kendisidir. Anlaşılmayı hedeflemeyen, okuru önemsemeyen bir şair ile karşı karşıyasınız. ''Kurduğum şiirde okuru tamamen siliyorum'' demiş adam. Daha ne desin? ''Okuru sarsmalıyız, şımartılmıştır.'' diyen bir şair ile karşı karşıyasınız. Sanat çevreleri tarafından bile benimsenmemiş, takdir görmemiş, eleştiri yağmuruna tutulmuş bir şairle karşı karşıyasınız. Benim okumam son derece keyifli oldu ve onu çok iyi anladım diyebilirim. Çünkü önce hayatını okudum. Günlüklerini okudum. Çıktığı tv programını izledim. Söyleşilerde hangi soruya ne cevap vermiş inceledim. Kitaba başlamadan önce sanat dünyasının onu neyle suçladığını, ne sebepten bu suçlamaya gittiğini, Ece Ayhan'ın da ''bu suçlamaları reddediyorum çünkü sebeplerini anlamaya çalışmıyorlar'' dediğini öğrendim. A bu adamın böyle bir eğilimi var ama bunu şu sebeple yapmış, anlaşılamadığı için de şununla suçlanmış; ama ben onu anlayabiliyorum dedim okurken. Böyle olunca şiirin kapıları aralanıyor. Şiirinde tarih, doğa, müzik, argo, din, mitoloji gibi alanlarla alakalı ayrıntı terim ve özel isimler var. Yani tarihten birinin adı geçmiş şiirde ama siz o adamı tanımıyorsunuz. Şairin sizi göndermek istediği alana varamazsınız. Orada size bir şey hatırlatmaya çalışmış, siz bilmediğiniz için hatırlayamıyorsunuz. Bu şu açıdan eğlenceli olabilir. İkizler burcu, kova burcu falansınızdır. Bilmediğiniz bir şeyi araştırmak sizin için eğlencedir. Kimmiş bu ya der dalar okur da okursunuz. Sonra hiç unutmazsınız çünkü lisedeki tarih öğretmeniniz değil Ece Ayhan öğretmiştir size bu tarihsel bilgiyi. Misal ben askerî terimleri pek bilmem. Ama öğrenmek keyif verir. Pençik kelimesini belki lisede anlattılar bir sistemin adı ama unuttum ya da bilmiyordum belki. Penç ve yek kelimelerinin birleşiminden oluşmuş. Farsça. mmm nefis bayılırım böyle şeylere. EE bu beş ve bir ne oluyor yani? kimin beşte birini ne yapıyorlar okudum ve lisede çook sıkıcı tarih öğretmenimin bana öğretemediği (çünkü adam sıkıcı bi kere) terimi Ece Ayhan bana öğretti (çünkü karizmatik ve hiç sıkıcı değil on numara adam be). Şiirinde halk söyleyişleri (örnek: ışkırlak. fes, külah,başlık, şapka anlamlarına geliyor) ve terimler olduğundan eğer kitap okurken şu kelimenin anlamı neymiş diye bakmaya üşeniyorsanız hiç okumayın. Bilakis böyle şeylerden keyif alıyorsanız benim gibi, o zaman bayılacaksınız. Ece Ayhan, çaba göstermeyen okuyucudan kendisi hoşlanmıyor zaten. Nasıl bir şairle karşı karşıyasınız biraz ipucu vereyim: bu adam lisede Ezra Pound, Elliot, Beckett, Cummings gibi şairlerin şiirlerini ORİJİNALİNDEN okumaya çalışıyor. Lisede! Sonra, aklıma gelenler, farklı bir söz dizimi var şiirinde, kelime deformasyonu var, soyutlama var, uzak çağrışımlı kelimelerin bağdaştırılmasından doğan çözülmesi güç imgeler var. Bir Sosyal Bilimler Lisesi öğrencisi ya da bir Türk Dili ve Edebiyatı lisans öğrencisi su gibi içer, kana kana içer, keyif alır, coşar. Ama altyapısı ya da çaba göstermeye, araştırmaya, emek harcamaya gücü olmayan bir lise öğrencisi mesela okumasın derim. Çünkü muazzam eserleri okuyan bazı öğrencilerim kitabı hiç anlamadan geliyor. Başyapıt diyebileceğim bir film izletiyorum öğrencime ''hocam çok sıkıcıydı ne yani sonunda çocuk ölüyor'' diyor. Diyorum ki bu çocuk bunu okumasın ya, bu çocuk bu filmi izleyeceğine gitsin soldat oynasın onun olayı o çünkü. İzlese de olmuyor, okusa da o kapı ona aralanmıyor. Alice kapıdan geçebilmek için boyunu küçültecek bir hap içiyordu değil mi? Çünkü o hap olmadan denediğinde eğilip bükülse de o kapıdan sığmıyordu. Ece Ayhan şiirinin size kapı aralaması için de gerekli şartlar var. Zaten Ece Ayhan bir ''şiir okumaya giriş şairi'' değildir. Ne bileyim bazıları Erzurumlu Emrah okusa daha doğru belki o aşamada. Ece Ayhan, 2. yeni şiirine LOGARİTMALI ŞİİR diyor. Nasıl logaritma cetvel olmadan çözülemezse bu şiir de kolay anlaşılmaz diyor. Şahsen bütün 2. yeni şairleri için bunun geçerli olduğunu düşünmüyorum ama bu kitap için fazlasıyla geçerli. Cetvelini alan buyursun efendim. İnanılmaz keyifliydi, bayıldım. Hayal dünyamın ve beynimin geliştiğini hissettim. Çoğu şiirde kahkaha patlattım. Hatta kahkahaların biri belediye otobüsünde denk geldi. (Uyarı: kamuya açık alanlarda okumayınız.) Bir de epey yerde ''vayy canına adam nası bişey kurmuş yahu, bunu 250 sene yaşasam hayal edemezdim, vay be'' falan dedim. Belli kavramları evde sürekli tekrar edip durdum kendime, on numara yahu falan dedim duvarlara bakıp. Duvarda Ece Ayhan'ın alışılmamış bağdaştırması bana bakıyordu. Apartman değil aparthan demişti mesela bir şiirde. Çok iyiydi ya. Bir sapma bu kadar işlevsel olabilir. Kuş bakışı demiyor da anka bakışı diyor. 'Adamsın Ece Abi'' diyorum. Ece zaten onların memleketinde ağabey manasında kullanılıyormuş yerel söylemde. Bir de önyargılı bir insansanız, şiirde terbiye arıyorsanız bu kitabı da, Bukowski'yi falan da okumayın. Çünkü Ece Ayhan şiir hayatın her alanını kurcalamalıdır diyen bir şair ve her türlü konuyu işlemiş şiirlerinde. Kim ne der bakmamış. Misal ben bu kitabı okurken annem ne okuyorsun bakayım sen diye bir çıkıştı. Aa ne terbiyesiz adam ayol diyecek insanlara okutulacak bir şiir değil onunkisi. Fakat önyargısız, hayal dünyasını geliştirmeyi seven biri için de hayatının kitabı olabilir. Vaktim olsa da bir daha okusam dediğim kitaplardan. Kütüphaneye de henüz iade etmedim. En iyisi biraz okuyayım. (Su Kefiri)

Hayat, kötü bir kitap okuyamayacak kadar kısa. Ece Ayhan, hiçbir şekilde beklentilerimi karşılamadı. Kitap 260 sayfa ve yaklaşık 90 sayfasını okumuş olmama rağmen estetik zevk alamadım. Bunun için kalanını okumaya da gerek duymuyorum. Bu dizeleri herhangi biri yazsaydı eminimki kimse okumaya yanaşmazdı. Ki böyle anlaşılma amacı gütmeden ve okurları düşünmeyen şairlerin kitaplarını okumak bana bir o kadar da saçma geliyor. Zaten kitap çok saçma yazılmış. Ece Ayhan yaşasa ve bu yazımı görse ne derdi merak ediyorum. Yazarken o beni iğrenç şiirlerin içine gömeceğini umursamayarak yazdıysa benim de onu önemseyecek gibi bir halim yok. Keşfedilecek o kadar şair varken Ece Ayhan okumaya devam mı edeceğim? Sanmam. Üzerinde kafa yoracak daha kaliteli şiirler olduğunu biliyorum. Tavsiyem bu kitabı okumamanız yönünde. Anlamadığınız bir kitabın sonunda 'Okudum' demek nasıl olacaktır acaba? (Numan (Hiç Yok))

Kitabın İncelemelerine bir bakayım dedim. En çok beğeni alan gönderi sahibi kitabı yerden yere vurmuş, 1 puan vermiş, yarısından fazlasını okumamasına ve hiçbir şey anlamadığını söylemesine rağmen :')) Ece ayhan'ın şiiri tam olarak açıklanamaz, tanımlanamaz ve belki de anlaşılamaz. Çünkü amaç biraz da budur. Şöyle ki şair bu sistemde, bu kahpe çarkta dayatılan her şeyin insanı kahpeliğe meylettiğini bildiğinden, olabilecek her şekilde her kalıbı, her normu, her alışılmışı kırmayı amaçlar. Bunu sadece içerikte değil, hem biçimde hem gramerde(bkz: nietzsche, deleuze, stirner derrida, anarşistlerin çoğu.. ) , hatta şiirin bütün olarak kendisine uygular. Ona göre, okuyucu şımartılmamalıdır. Tarihi mutlaka kullanır ve tarihî 'olgu-olayları' bozar. Mesela hayat kadını olan Melahatın hikayesini anlatırken hayat kadınlığını yüceltir, 'çanakkale geçilmez' şiarını da 'Melahat Geçilmez' olarak değiştirir. Öyle zart diye okunacak bir kişi değildir Ece Ayhan. Okumadan önce Erdoğan Kul'un onun şiiri üzerine yazdığı teze bakmak büyük fayda sağlar. Tam olarak anlaşılması bana göre imkansızdır çünkü çoğu zaman bir tarihi olayı anlatır ve bunu kendi değişiyle 'sıkı'- 'kara' bir şekilde yaptığından direkt gözükmez. Googledan girip aratılarak da olmaz. Tek başına tarihi çok bilmek de, tek başına şiiri çok iyi bilmek de yetmez. Denklemler karışık. Bol şans. (Boran İncesu)

Bütün Yort Savul'lar! PDF indirme linki var mı?

Ece Ayhan - Bütün Yort Savul'lar! kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bütün Yort Savul'lar! PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ece Ayhan Kimdir?

Ece Ayhan Çağlar (d. Datça, 10 Eylül 1931 - ö. İzmir, 13 Temmuz 2002) Türk şair, etikçi. İkinci Yeni şiir akımının öncülerindendir.

Ön yaşamı

Tam adı Ece Ayhan Çağlar'dır. Babasının mal müdürlüğü göreviyle bulunduğu Datça’da, ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Behzat Çağlar, Geliboluludur. Annesi Ayşe Hanım’ın baba tarafı Gelibolu’nun Kavak köyünden göçerek Eceabat’ın Yalova köyüne yerleşmiştir. Behzat Bey’in babası ağır ceza mahkemesi başkâtipliği, dedesi de Gelibolu müftülüğü görevlerinde bulunmuşlardır. Ayşe Hanım’ın babası Hafız İbrahim Deniz, yarı çiftçilik, yarı tüccarlıkla uğraşmış, Eceabat’a bağlı Sivli Köyü halkının imam istemesi üzerine, atandığı bu köyde imamlık yapmıştır.

1932’de Küre’ye mal müdürü olarak atanan Behzat Bey, 1933’e kadar sürdürdüğü bu görevinden istifa edip Çanakkale’ye yerleşmiş ve bir avukatın yanında arzuhalcilik yaparak ailesini geçindirmeye çalışmıştır. Ece Ayhan, ilkokula 1938’de Eceabat’ta başlar, ikinci sınıfı Çanakkale’nin İstiklâl İlkokulu’nda okur. Ailesinin 1940 Kasım’ında Çanakkale’den ayrılarak İstanbul’a yerleşmesi üzerine, üçüncü sınıfa Karagümrük / Atikkale’de bulunan “19. İlkokul”da [daha sonraki adı Hırka-i Şerif İlkokulu] devam eder ve ilk öğrenimini bu okulda tamamlar. Orta okulu, Vefa Lisesi’nin karşısında bulunan Zeyrek Ortaokulu’nda; lise öğrenimini de Taksim Lisesi’nde [daha sonraki adlarıyla Beyoğlu Lisesi, İstanbul Atatürk Erkek Lisesi] tamamlar. Yüksek öğrenimine 1953’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde başlar ve 1959’da mezun olur. Aynı yıl, İstanbul maiyet memurluğunda başladığı stajını ve kaymakamlık kursunu tamamlar. 1962’de Deniz Hafize Hanım’la evlenir ve kaymakam olarak atandığı Gürün’de (Sivas) göreve başlar. 1963’te Alaca’da (Çorum) kaymakamlık ve belediye başkanlığı görevlerine atanır; aynı yıl tek çocuğu olan Ege dünyaya gelir. 1964’te Tuzla Piyade Okulu’nda yedek subay öğrenci olarak başladığı askerlik hizmetini tamamlar ve 1965’te Çardak (Denizli) kaymakamlığına atanır.

Kariyeri

Disiplinli bir yaşam tarzı ve memurluk hayatı, edebiyat çevrelerinde bugün de “hırçın şair”, “huysuz şair” olarak anılan Ece Ayhan’ın yaradılış özelliğiyle bağdaşmayacak olgulardır. Ece Ayhan, 1966’da devlet memurluğu görevinden ayrılarak “soluk alıp verdiğini gerçekten duyduğum tek kent” dediği İstanbul’a yerleşir. Kısa aralıklarla birçok işe giren sanatçının İstanbul’da yaptığı başlıca işler arasında; Meydan Larousse ansiklopedisinde yazarlık, Sinematek’te ve Yeni Sinema Dergisi’nde müdürlük, Genç Sinema Grubu’nda yöneticilik, Ağaoğlu Yayınevi’nde çok kısa bir süre redaktörlük sayılabilir. Kansere yakalanan eşi Deniz Hafize Hanım’ı 1968’de kaybeder. Ekonomik durumunun çok kötü olması ve yaşının küçüklüğü gibi nedenlerle oğlunun bakımını eşinin ebeveynine bırakır.

Hastalık dönemi

Ece Ayhan, 1974’ten ölümüne kadar, beynindeki tümörün yol açtığı birtakım hastalıkların sıkıntılarıyla yaşamıştır. Sağ kulağının ileri derecede işitme engeline ve sağ gözünde de hasara sebebiyet veren tümör, dünyaca ünlü beyin cerrahı Prof. Dr. Gazi Yaşargil’in ameliyatlarıyla ölümcül olmaktan çıkarılmıştır. Ancak, tümörün diğer organlarda meydana getirdiği hasarlar, sanatçıya yaşamı boyunca sıkıntı vermiştir. Büyük bir ekonomik sıkıntı içinde yaşayan sanatçı, Çanakkale Belediye Başkanlığının yardımlarını görür. Belediyenin geçici işçi kadrosuna alınarak sosyal güvenliğe kavuşması sağlanır ve böylece SSK hastanesinden ücretsiz olarak yararlanır. Ancak, sağlığının günden güne bozulması ve bacaklarının felç olması üzerine, yakın dostu şair Metin Üstündağ’ın yardımıyla Ağustos 1999’da Çapa Tıp Fakültesi’ne yatırılır. Buradaki tedavi giderleri SSK tarafından karşılanır. Sigorta kapsamı dışında kalan kurumlarda gördüğü tedavilerin giderleri ise, arkadaşlarının ve eserlerinin yayın hakkını alan Yapı Kredi Yayıncılık’ın yardımlarıyla karşılanır. İstanbul’da önce Maltepe Huzurevi’ne, daha sonra da şair arkadaşı (dönemin başbakanı) Bülent Ecevit’in isteğiyle bakım şartları ve fizikî kapasitesi daha iyi olan Özel Acıbadem Huzurevi’ne yerleştirilir. Bu süre içinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Haseki Hastanesi, Haydarpaşa Hastanesi, Şişli Osmanoğlu Kliniği (2 defa), Central Hospital ve en son da Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yatılı tedavi görür. Bütün bu tedavilerin sonucunda felçten kurtulup ayağa kalkabilen sanatçı, Nisan 2001’de tekrar Çanakkale’ye yerleşir ve geçimini telif hakkını Yapı Kredi Yayınları’na verdiği eserlerinin geliriyle sağlar. Düzenli ve yerleşik bir yaşam tarzını bir türlü sevemeyen Ece Ayhan, âdeta tüm sevenlerini ve dostlarını terk ederek tedavi görmekte olduğu Çanakkale’den Temmuz 2002’de ayrılmış ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Gürçeşme Huzurevi'ne yerleşti ve 13 Temmuz 2002’de burada vefat etti. 16 Temmuz 2002’de, Çanakkale’nin Eceabat ilçesi Yalova köyünde toprağa verildi.

Şiir Kitapları

Kınar Hanım'ın Denizleri (1959)

Bakışsız Bir Kedi Kara (1965)

Ortodoksluklar (1968)

Devlet ve Tabiat (1973)

Yort Savul (Toplu Şiirler, 1977)

Zambaklı Padişah (1981)

Çok Eski Adıyladır (1982)

Çanakkaleli Melâhat’a İki El Mektup ya da Özel Bir Fuhuş Tarihi (1991)

Sivil Şiirler (1993)

Son Şiirler (1993)

Bütün Yort Savul’lar! (1994)

Bütün Yort Savul’lar! (1999, Gen. 2. Baskı)

Ece Ayhan Kitapları - Eserleri

  • Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler
  • Bütün Yort Savul'lar!
  • Zambaklı Padişah
  • Kınar Hanımın Denizleri
  • İyi Bir Güneş
  • Morötesi Requiem
  • Sivil Denemeler
  • Aynalı Denemeler
  • Son Şiirler
  • Ortodoksluklar 50 Yaşında
  • Bir Şiirin Bakır Çağı
  • Adım Ece Ayhan Çağlar
  • Çok Eski Adıyladır
  • Yort Savul
  • Başıbozuk Günceler
  • Hoşça Kal
  • Hay Hak! Söyleşiler
  • Bakışsız Bir Kedi Kara
  • Şiirin Bir Altın Çağı
  • Ece Ayhan Çağlar Anlatıyor
  • Kardeşim Akif
  • Defterler
  • Devlet ve Tabiat
  • Kolsuz Bir Hattat
  • Çanakkaleli Melahat'a İki El Mektup ya da Özel Bir Fuhuş Tarihi
  • Hoş Çakal Hoş Tilki
  • Sivil Şiirler
  • Anacığım Merhaba
  • Yalnız Kardeşçe
  • Yeni Defterler
  • Öküz’lemeler

Ece Ayhan Alıntıları - Sözleri

  • Kesinlikle bizim toplumumuza kırgın filan değilim, ancak bir insan toplumuna kırılınabilir diyorum. (Hoşça Kal)
  • “İnsan gözünün soldan sağa okuma alışkanlığı!” (Bütün Yort Savul'lar!)
  • Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler. (Devlet ve Tabiat)
  • ღ. "Göğsünde ağır bir kelebek, İçinde kırık çekmeceler..." (Ece Ayhan Çağlar Anlatıyor)
  • Sonra korkunç gülümsemeler bitti Sonra hiç kimseyi göremedim (Kınar Hanımın Denizleri)
  • Gerçekle söylentiler arasında her konuda ve her zaman, değil öyle küçük uçurum, derin uçurumlar vardır, olabilir. (Sivil Denemeler)
  • Yeryüzünde şarkıdan başka birşey yoktur yok. (Başıbozuk Günceler)
  • "Şehrin dışına çıktı. Ağlıyordu. Biri onu tanıdı. 'Ne mesutsun, insan değilsin' dedi." (İyi Bir Güneş)
  • Bir puhu kuşu kılığında baştanbaşa dolaşmaya çıkıyor kenti. Dönmemek üzere bir daha. (Ortodoksluklar 50 Yaşında)
  • -Kim benimle arkadaşlık edebilir? Kim? En yalın yanıtları almıştır: -İplere dizili çiçekler ve çocuklar! (Hoşça Kal)
  • 0664 Ortodoksluklar'ın bu özel baskısı, 1968'de de Yayınevi tarafından yayımlanışının 50. yılı dolayısıyla bir kereliğine yapılmış ve basılan 3000 nüsha numaralandırılmıştır. (Ortodoksluklar 50 Yaşında)
  • vücudunun yüzde yetmişi su olan bir canlının nasıl olur da içi yanar.. (Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler)
  • İncirin dudak yalabıklatan sütü. Keçiler, keçiler.. Artık Akdeniz koyları kaldı mı? Var mı? Bizler için? Bilmiyorum. (Defterler)
  • İnsan, zor olanı başardığı, olması gerektiği gibi olduğu, sözünü kendinden bile esirgemediği, nabza göre şerbet vermediği, sözün kısası 'tam sivil' olmayı başardığı zaman, yadırganıyor galiba. Oysa sahte samimiyet, özünde bir tür hakaret değil mi? (Aynalı Denemeler)
  • Oysa ve bence ve temelde 'marjinallik', herhalde, her türlü toplum­sal cendere'nin ya da çember'in olabildiğince ve gerçekten de en 'uc'unda, (bir 'uçbeyi ' gibi kalarak) insanın kendi işlediği iş'e karınca kararınca bir katkı'da bulunması anlamına da alınmalı. Asıl böyle alınmalıdır. (Şiirin Bir Altın Çağı)
  • "Bir dahaki gelişte dünyaya, nehir yollarından döneceğiz" (Yort Savul)
  • yalnızlık ne güzel bir hiç (Kınar Hanımın Denizleri)
  • Şair: "Zırlamadan anlat!" dedi. (Anlat!) Anlat kimlerin yüreğinde kız kulesi gibi grev çivileri var? (İyi Bir Güneş)
  • Evet, belirli bir 'kültürün içinde oturmak' için, gerçekten de bütün sıfatların silinmesi gerektiğine inanıyorum ben. İnanırım. Karşımızdakiler neye yorarlarsa yorsunlar, 'düşüncede bir şeyler yapılacaksa, biz 'çıfıt çarşısı' ya da 'küçük' kültürleri bile biriktirelim derim. (Şiirin Bir Altın Çağı)
  • kadavranın içi açılmamıştır, insan insanın hiç. (Çok Eski Adıyladır)