Cadı - Hüseyin Rahmi Gürpınar Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Cadı kimin eseri? Cadı kitabının yazarı kimdir? Cadı konusu ve anafikri nedir? Cadı kitabı ne anlatıyor? Cadı PDF indirme linki var mı? Cadı kitabının yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar kimdir? İşte Cadı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Hüseyin Rahmi Gürpınar
Yayın Evi: Özgür Yayınları
İSBN: 9789754473575
Sayfa Sayısı: 224
Cadı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Binnaz Hanım,öldükten sonra dirilerek, ölümünden sonra hemen evlenen kocası Naşit Nefi Efendi’ye yaşamı zehir eder.Hüseyin Rahmi’nin, metafizik bir polisiye biçiminde başlayan, sonunda olayı akılcı bir cözüme bağlayan Cadı romanında, evlilik kurumu kadar, metafizik dünya görüşü de eleştirilmektedir.
Cadı Alıntıları - Sözleri
- Söz uzadıkça safsata çoğalır.
- Bir zalimin zorbalıklarına yol açanlar, baskıya katlananlardır.
- Akıl ile deliliğin arası sanıldığı kadar uzun değildir.
- İyi ahlak, bizde dış etkilerle zorunlu değil; yaradılıştan olmuş gibi kökleşerek gelişmeli..
- Dünyada her şeyin sınırı olduğu gibi tuhaflığın da bi sınırı vardır.
- Gerçek zekâ böbürlenmeyi engelleyendir.
- Hakli olmayan hiç bir şeye boyun eğilmemelidir.Erdemlik ve insanlik için gereken bu..
- Efendiciğim, dünya geçici, ahiret kalıcı.
- Başına gelenleri roman gibi koca kitap yapmış.
- Gövdenin varlık zamanında gerçek manası anlaşılmıyor da yokluğa göçtükten sonra mı yaradılış sirleri bilinecek?
- Seni amansız bir sevgiyle, dehşetle, şiddetle kıskanıyorum..
- Çünkü insan ne zaman, neye uğrayacağını bilemediğinden bu belirsizlik içindeki rahatsızlık daha dayanılmazdır.
- Bu evren yalan dolanla ayakta duran bir ikiyüzlülük dünyasıdır. Hayat sahte parıtılardan sıyrılsa lezzetsiz kalır.
- Aaa üstüme eyilik... sağlik .Beni çoçu mu sandin? Koca kadin sevilir mi? ---Asıl koca kadinlar sevilir çoluk çoçuk sevgiden anlar?
- Bu bi gerçek midir? İşte bu soru çok su götürür.
Cadı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"Bu işittiğiniz şey ne masaldır, ne efsane!" Evet, kitabın sonunda da belirtildiği gibi gerçeğin efsane, efsanin ise gerçek olarak insanlar tarafından kabullenildiği bir kitap. kitap/gulyabani--153896'nin üzerine yazar/huseyin-rahmi-gurpinar'ın ikinci bir kitabını okumak çok hoş oldu. Bu kitabı Gulyabani'den daha güzel buldum. Bunun birçok nedeni var ve sonda kıyaslama gibi anlatacağım. Şimdiyse konuya değinelim. Olaylar, sonradan pek de karşılaşmayacağımız, hatta sadece adını bir ya da iki kez duyacağımız Fikriye'nin evlenme konusuyla başlıyor. Yengesi ona pek "münasip" bir koca bulmuştur fakat ortalarda dolaşan dedikodular Fikriye'yi olabildiğince korkutmuştur. Çünkü bu kocanın, yani Naşit Nefi Efendi'nin ölmüş karısıyla ilgili insanlar arasında bazı fısıldaşmalar yapılmakta. Ölünün arkasından konuşmazlar derler ama ölü de ölü ola bari.. Kitabın isminden de tahmin ettiğimiz gibi, hakkında bahsedilen öldükten sonra cadıya dönüşmüş eski eş Emine Binnaz Hanım. Peki bu cadı ne istiyor? Hakkındaki dedikodular boşuna değil ya? Tamam, burada bir duralım bakalım. Bunları bize kendisinin de gizemden haberi olmayan, sadece olayların başkahramanlarından bir tanesi Şükriye anlatacak. Fikriye'nin tereddütleri üzerine Naşit Nefi Efendi'nin Binnaz Hanım'dan sonra üçüncü eski karısı Şükriye'nin evine giderler.(Biraz Yasak Elma'nın ilişkileri gibi oldu :D) Çünkü onlara en iyi yaşananları bu kadından başkası anlatamazdı. Üçüncü dedim çünkü, Binnaz'dan sonra, Şükriye'den ise önce Naşit Efendi'nin bir eşi daha vardı, onun hakkında bilgimiz, sadece cadı tarafından boğularak öldürüldüğü. Şükriye'nin anlattıkları kitabın esas metnini teşkil ediyor. Cahil diye düşünerek yanına geldikleri fakat kendilerinden de âkil olduğu anlaşılan Şükriye öyle şeyler anlatıyor, öyle gizemli olaylardan konu açıyor ki, Fikriye'nin bu kişiyle aile hayatı kurmasında ısrarlı yenge bile bir şey diyemiyor. Artık konunun gizem kısmını okuyarak öğrenmelisiniz. Ben hiç bir tahminim olmadan okudum ve şaşırsam da gâyet başarılı buldum. Bu yerde kitap/gulyabani--153896 ile bir kıyaslama yapmak istiyorum. Bu iki kitabın farklı yanları nelerdir? 1) Gulyabani gerçekten kendine has ilginç olmasına rağmen Cadı kadar derin ve düşündürücü değil. 2) Gulyabani benim hafızamda Muhsine'nin iç çekişmeleri ama aynı zamanda komik olaylarıyla kalsa da Cadı tam ciddiyetiyle seçilen bir kitap. Evet, yazar yer yer kendi mizacını da unutmuyor ama bu bakımdan iki kitap arasında dağlar kadar fark var. 3) Devrin düşünce tarzı ve bilginliğine göre, o devir için Cadı kitabını felsefi bir kitap diye şekillendirmek doğru bir tespit. Neden yazıldığı devir için peki? Çünkü bizim yüzyılımız teknoloji yüzyılı, bir şeyleri internet üzerinden araştırarak veyahut sadece internet denen bu ağ sayesinde öğrenmek, bilgi edinmek mümkün. Ve şimdinin birçok felsefi kitabı ağır dille yazılmış, hatta kendi dilimizde okuduğumuzdan şüphe ettirecek kadar zor lûgat taşıyor. Bunlara bakılırsa Cadı, bayağı anlaşılan ve derin içeriklere sahip felsefeyi kendinde barındırıyor. Kitapta özellikle dikkatimi çeken bir kaç kısım oldu. Bunlardan ilki, "sürnatürellik"le ilgiliydi. Medyum ( ispritizmacı ) bu kelimeyi şöyle açıklıyordu: "Örneğin yüksek bir dağdan bir vadiye, dereye, göle, denize şarıl şarıl su aktığı çok kez görülmüştür. Fakat bir vadi ya da dereden bir dağın tepesine doğru bir ters akışla dişli şimendifer gibi bayır yukarıya su aktığı görülmüş müdür? Bir ırmağın yokuş yukarı aktığını görsek, böyle bir garip olay karşısında bulunsak... ne diyeceğiz? Bunu nasıl açıklayacağız? Bunda iki olasılık var: ya o yokuş yukarı çıkmıyor da bize öyle gözüküyor, ya da gerçekten çıkıyor. Çıkmıyor da bize öyle gözüküyor ise yanlışlık suyun akışında değil, görme yanıltısı bizdedir." Buradaki ilk seçenek ise sürnatürellik, yani olasılığı yok derecesinde ya da tamamen yok bir şeyler. Bir de yukarıda da bahsettiğim ispritizmacılık konusuna dokunmadan yapamayacağım. Kitabın bir iki sahnesi ispritizmacıyla sohbette geçiyor, hatta birinde ruhları davet ediyorlar ve direkt ruhla diyalog başlıyor. Hüseyin Bey'in bu geniş açılı fantazisi ve de bunu hem gizemli, hem de merak uyandırıcı ve akıcı şekilde yazıya dökmesi çok hoşuma gitti, ki zaten Gulyabani kitabından bu yana o fikirdeyim. Hüseyin Rahmi Günpınar kitapları bana göre söz terkibiyle de farklanıyor. Yani ben yazarın kaleminden okuduğum Cadı kitabına başlar başlamaz "lakırdı", "olanca", "ortak" gibi ifâdeleri görünce "işte" dedim, "Günpınar'dan okuyoruz!" :) Gulyabani'yi birlikte okuduğum bir arkadaşımla bu kitabın etkisi dolayısıyla karara almıştık ki, Cadı'yı da birlikte okuyalım. Başladık, ama bazı nedenlerden hesabı kapatmalı oldu. Geri döner mi bilmiyorum, ama dönersen eğer, buradan sesleniyorum sana, iyi ki okumuşum ve iyi ki vesile olmuşsun. Her iki müthiş kitap için teşekkür ederim.. (Rûhe)
"Bir cahilin cahilliğinin ortaya çıkması için kendisini söyletmekten uygun yol olamaz." diyor Gürpınar... Rahmi'nin taşa tutulan, eleştirilen eseridir. Aslında eleştirenlere bahane olmuş amaç H. Rahmi'yi topa tutmaktır. Rübab dergisinin yazarı yazar/sahabettin-suleyman Rahmi'nin bu eseri için; para için yazılmış bir eser, edebiyattan anlamayan avam bir dile sahip, Muallim Naci'nin küçük yavrusu Hüseyin Rahmi, taklitle meşhur... Üzerine yazar/ali-naci-karacan Osmanlı Edebiyatı içerisinde üreyen siyah mantar olduğunu, umacılar reisi olduğunu ve Şahabettin Hüseyin Rahmi öldü demesine; "yaşadı mı ölsün" diye yazar dergide... Rahmi çok sinirlenir, çok ağır şekilde bunlara cevap verir okurlarından özür dileyerek. Hatta ağladığını belirtir bu eleştirilere (kıyamam sana*) Rahmi'nin cevabı bu kişilerin edebiyat eşkiyası olduğu; ne eskilere ne yenilere benzemeyen kendine has bir üslubunun olduğunun, dilinin sade ve anlaşılır olduğunu söylemiştir. Estetik öğretmeni, torpilci Şahabettin anırarak kendisini eleştirirdiğini yazmıştır. Ve Ali Naci'nin zıpçıktı, cahil, iğrenç ve ülkemizin edebiyat vebası mikroplarından biri olarak değerlendirmiştir. Açmış ağzını yummuş gözünü anlayacağınız. Daha çok şeyler var ama inceleme sünmesin diye bu eserin devamı niteliğindeki Rahmi'nin "Edebiyat eşkıyalığı" yazısını okusun merak edenler. Ben esere gelirsem Rahmi'nin ölmüş olması rahatlığıyla :) Rahmi'nin son eseri olan Cadı, yazıldığı dönem için iyi saatte olsunlar tarzındayken, bizim zamanımız için (kapağına bakıp aldanmayın) korku içeren bir eser değildir. Bir adamın dördüncü karısı olarak (daha öncekiler ölmüş kafayı tırlatmış - burası gizemi- spoiler vermeyeceğim) evlenecek dul ve genç Fikriye Hanım'ın başına gelecekleri anlatan bir eser. Eserin başında gereksiz bir uzatma var, olay örgüsüne çok detay karıştırmış. Ancak eser dönemine bakılınca gayet başarılı; Çünkü döneminde konu olarak emsali yok bu eserin. Alman ve Fransız edebiyatçılardan da övgü almış.** Tavsiyeye gelirsem Kesikbaş eseri gibi bunu da sonlara atın. İlk bunu okursanız Rahmicim'den accuk soğuyabilirsiniz :) Rahmicim'li günleriniz olması dileğiyle... (Verda)
Hüseyin Rahmi Gürpınar - Cadı: Öncelikle yazar/huseyin-rahmi-gurpinar'dan okuduğum ikinci kitap olaraktan, yazarın tarzını bir hayli sevdim. Yazarın kitap/gulyabani--153896 isimli okuduğum ilk kitabının incelemesini de aşağı bırakıyorum, bakmak isteyenler için; gonderi/146775527 Kitabımız Fikriye adlı kahramanımızın evlilik konusu ile başlıyor. Yengesi ona ballandıra ballandıra anlattığı ve çok evlenmesini istediği için hemencecik Bir talip bulmuştur. Fakat ortada talibi için çok tuhaf ve Bir hayli korkunç dedikodular dönmektedir. Yengesinin bulduğu talibin (Neşit Nefi efendi) ölmüş karısı hakkında bulundukları yerde, sır gibi saklanan söylentiler vardır. Öldükten sonra cadıya dönen bir eş....(Binnaz Hanım) Neşit nefi Efendi'nin boğulan öteki karısı.... Cadının(Cadı dedim bana kızacak kesin, Azizz Hayal) sonsuz bitmek bilmeyen ürkütücü istekleri... Hikayemizin kocaman bir kısmını(Neredeyse hepsini) Neşit Efendi'nin eski karısı olan (boğulmaktan yırtan) Şükriye hanım'dan dinleyeceğiz. Uzun uzun.... başından geçen, dehşet verici ve yılmışlık içeren, ağır bir hikayeyi, kitap okurcasına Fikriye hanım'a ve yengesine anlatılacaktır. Bu anlatımlar sonucu Fikriye'yi evlendirmek için bir hayli ısrarcı olan yenge bile ağzını açıp tek laf edemez olur. Böylelikle gizemler ve yaşanmışlıklar tek tek anlatılarak kitabımız ilerler... Çok düşündürücü kısımların olması ve Bir hayli felsefe kokan sayfalara rastlamam çok hoş oldu. Kitabın içinde "sorunlara" karşın hem mizah hemde mantık ve realistlik bir bakış açısı ile bakılmış olması da çok güzeldi. kitap/cadi--95562 Kitabında; Dönemin hurafelerine, evlilik ve kadınlara bakış açılarına, fizik ve fen kurallarının bastırılmış bilgi örgüsüne, felsefik düşünce tarzına, spiritizm seanslarına, cehaletin komikliğine ve "toplumsal sorunlara" şahit olacaksınız.. Kahkahası bol gizemi dopdolu bir yazar/huseyin-rahmi-gurpinar kitabı daha.!! GULYABANİ ile kısaca karşılaştıracak olursam, Cadı kitabı bende daha fazla yer edindi ve en önemlisi beni çokca düşündürdü... Şimdilik bu kadar. Herkese istifadeli okumalar.... (Râyihaa)
Cadı PDF indirme linki var mı?
Hüseyin Rahmi Gürpınar - Cadı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Cadı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar Kimdir?
17 Ağustos 1864 tarihinde İstanbul'da doğdu. Hünkâr yaveri Mehmet Sait Paşa'nın oğlu olan Hüseyin Rahmi, üç yaşında iken annesinin ölümü üzerine, Girit'te bulunan babasının yanına gönderildi. İlkokula başladı ancak babasının evlenmesi üzerine altı yaşında tekrar İstanbul'a anneannesinin yanına gönderildi ve eğitimine burada devam etti. Yakubağa Mektebi, Mahmudiye Rüşdiyesi ve idadide okuyan Hüseyin Rahmi, tarihçi Abdurrahman Şeref Bey'in himayesiyle Mekteb-i Mülkiye'ye girdi (1878). Okulun ikinci sınıfında iken ciddi bir hastalık geçiren Hüseyin Rahmi buradaki öğrenimini yarıda bıraktı (1880). Kısa bir süre, Adliye Nezareti Ceza Kalemi'nde memur, Ticaret Mahkemesi'nde Azâ Mülazımı olarak çalışan Hüseyin Rahmi hayatını kalemiyle kazanmaya çalıştı.
1887'de Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başlayan Hüseyin Rahmi, ardından İkdam ve Sabah gazetelerinde mütercim ve muharrir olarak çalıştı. II. Meşrutiyet döneminde 37 sayı süren Boşboğaz ve Güllâbi adlı bir gazete çıkardı. İbrahim Hilmi Bey ile birlikte çıkardığı Millet gazetesi de uzun ömürlü olmadı. 1925-1927 yılları arasında yayımlanan Türk Kadın Yolu adlı derginin yazarları arasındaydı. Sonraki çalışmalarını İkdam, Söz, Zaman, Vakit, Son Posta, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerine neşretti. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 5. ve 6. dönemlerde Kütahya milletvekili olan Hüseyin Rahmi, ömrünün son otuz bir yılını geçirdiği Heybeliada'daki köşkünde 8 Mart 1944 tarihinde öldü ve oradaki Abbas Paşa Mezarlığı'na defnedildi.
Edebiyat hayatı
Hüseyin Rahmi Gürpınar; İstanbul halkının toplumsal, töresel yaşantılarını, aile geçimsizliklerini, batıl inançlarını, yaşadığı çağdaki Türk toplumunun geçirmekte olduğu krizleri hümuristik bir mizah dehasıyla anlatır. Servet-i Fünûncuların yaşıtı olduğu halde, ayrı bir sanat görüşünü sürdürür. Romanlarındaki kahramanların çoğu 19. yy sonu İstanbul'un canlı, renkli insan, hayat manzaralarıdır. Eserlerinde Anadolu yoktur. Mizahı, güldürücü olduğu kadar, gülünç yönlerimizin yansıtılması, hicvedilmesi için gerekli bir araçtır. Hüseyin Rahmi, seçtiği tipleri seviyelerine uygun, ustaca konuşturur ve olayları gülünçlü, acıklı yönleriyle belirtir. Kuvvetli bir gözlem gücü vardır. Realist, natüralist bir görüşle "toplum için sanat" yapar. Ertem Eğilmez tarafından 1976 yılında çekilen Süt Kardeşler sinema filminin konusu Hüseyin Rahmi'nin Gulyabani (1913) isimli romanından uyarlanmıştır. Bağımsız sanatçılardan biri olarak da anılır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanları ve öyküleri yeni nesiller tarafından da kolayca anlaşılabilmesi için 1960 sonrasında içinde Mustafa Nihat Özön'ün de yer aldığı bir edebî kurulca sadeleştirilmişti. Bu sadeleştirme kimilerince yerinde bulunurken kimileri de özgün dilin dokunulmadan bırakılması gerektiğini savunmuşlardı.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Hüseyin_Rahmi_Gürpınar
Hüseyin Rahmi Gürpınar Kitapları - Eserleri
- Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç
- Gulyabani
- Efsuncu Baba
- Mürebbiye
- Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür
- Şık
- Şıpsevdi
- Hazan Bülbülü
- Melek Sanmıştım Şeytanı
- Hakka Sığındık
- Gulyabani - Gönül Ticareti
- İki Hödüğün Seyahati
- Evlere Şenlik Kaynanam Nasıl Kudurdu?
- Ben Deli miyim?
- Cadı
- Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç - Melek Sanmıştım Şeytanı
- Kadınlar Vaizi
- Gönül Ticareti
- İffet
- Sevda Peşinde
- Kesik Baş
- Mürebbiye - Şeytan İşi
- Şeytan İşi
- Deli Filozof
- Meyhanede Kadınlar
- Dirilen İskelet
- Kaderin Cilvesi
- Utanmaz Adam
- Nimetşinas
- Tesadüf
- Boşanmış Kadın
- Hayattan Sayfalar
- Öldüren Öpücük
- Kokotlar Mektebi
- Kaynanam Nasıl Kudurdu? - Muhabbet Tılsımı
- Mezarından Kalkan Şehit
- Cehennemlik
- Ölüm Bir Kurtuluş Mudur?
- İnsan Önce Maymun muydu?
- Acı Gülüş
- Ölüler Yaşıyorlar mı?
- Can Pazarı
- Toraman
- Metres
- Mezarından Kalkan Şehit - Mutallaka
- Billur Kalp
- Eşkıya İninde
- Bir Sevda Denklemi
- Gulyabani / Gönül Ticareti / Melek Sanmıştım Şeytanı
- Son Arzu - Evlere Şenlik Kaynanam Nasıl Kudurdu?
- Dünyanın Mihveri Kadın mı, Para mı?
- Tünelden İlk Çıkış
- Nimetşinas - Toraman
- İmrenilecek Bir Ölüm
- Namuslu Kokotlar
- Kesik Baş - Utanmaz Adam
- Kesik Baş - Ölüm Bir Kurtuluş mudur?
- Efsuncu Baba - Gönül Bir Yeldeğirmenidir Sevda Öğütür
- Tesadüf - Muhabbet Tılsımı
- Eşkiya İninde / İki Damla Yaş
- Kadın Erkekleşince
- Aşk Batağı
- Namusla Açlık Meselesi
- Cadı Çarpıyor - Şakavet-i Edebiyye
- Gulyabani
- Eti Senin Kemiği Benim
- Son Arzu - Tokuşan Kafalar
- Gazetecilikte İlk Yazılarım
- Tesadüf / Şeytan İşi
- Gazetecilikte Son Yazılarım 3
- Gazetecilikte Son Yazılarım 2
- Şehirde Bir Şekavet
- Tutuşmuş Gönüller
- Son Arzu
- Gazetecilikte Son Yazılarım 1
- Muhabbet Tılsımı
- Gazetecilikte Son Yazılarım 4
- Mezarından Kalkan Şehit
- Nimetşinas - Hakk'a Sığındık - Meyhanede Kadınlar
- Salgından Allah'a Sığındık
- Çocuk Yüreklerde Seçme Öyküler
- Çocuk Yüreklerde Gulyabani
- Sanat ve Edebiyat
Hüseyin Rahmi Gürpınar Alıntıları - Sözleri
- - Kocasını şiddetle seven bir kadın için mutlu olmasın? - Bir taraflı muhabbetlerden çoğunlukla felaketler doğar. Oğlan onu sevmedikten sonra geçim olur mu? (Kadın Erkekleşince)
- Saçı uzun aklı kısa hükmüyle alnımıza birer ahmaklık damgası vurmuşlar, bu uğursuz etiketin altında insanlığımız unutulup gidiyor. (Kadınlar Vaizi)
- "Zaten aileler içinde ne kadar fasit ve münasebetsiz olursa olsun hep kadının dediği olur. Erkeğin amirliği laftan ibarettir." (Son Arzu - Evlere Şenlik Kaynanam Nasıl Kudurdu?)
- İnsan insanın aynasıdır derler. (Hazan Bülbülü)
- Acı bir tecrübenin verdiği uğursuz bir netice ile söylüyorum ki güzellikle zekânın birleşmiş olduğu bir kadınla evlenmeye kimse özenmesin. (Öldüren Öpücük)
- Zaman her şeyin foyasını meydana çıkarmak kuvvetini haizdir. Haiz: sahip, malik (Şıpsevdi)
- Bir kadının gönlüne cidden sahip ve hakim olamadıktan sonra onu zorla,baskıyla kendinize boyun eğdirmiş görünmekte ne lezzet bulunur? (Sevda Peşinde)
- - "Bana bir kelime yalan söylemenin ne büyük bir cinayet olduğunu anlayabilsen." (Tesadüf)
- insan yasak edildiği şeye şiddetle düşkün oluyor .. (Melek Sanmıştım Şeytanı)
- Hayriye hanım:"Zaman pek tuhaf oldu.Doğru söyledin mi adama sinirli diyorlar.Biraz daha ileri vardın mı deli diyorlar.Bu vakitte sinir herkeste var.Akıllısında da delisinde de.Ne işitirsen,ne görürsen ha evet efendim pekâlâ diyeceksin.Âlâ âlâ,hep aliyülâlâ.Fakat insaf ediniz.Âlâ denecek ortada ne var? Bu kıtlık mı âlâ.Evlatlar analarını babalarını öldürüyorlar o mu âlâ ?" (Mürebbiye - Şeytan İşi)
- Kadın ölümle susturuluyor. Ne olduğu anlaşılmaya kalkışılmayan yara toprakla örtülüyor. Bu irinin binlerce benzeri toplum hayatında cerahatlerini saçıp duruyor. Kadın niçin gönlünü kocasından alıp da başkasına veriyor? Bu «fantazya» hercailiği midir? Yoksa bünyenin, ruhun yenilmez bir sempati, antipati zorlaması mıdır? (Gulyabani / Gönül Ticareti / Melek Sanmıştım Şeytanı)
- "Köpek yestehlemekle deniz mundar olmaz." (Son Arzu - Evlere Şenlik Kaynanam Nasıl Kudurdu?)
- — Tayfur, yolumdan çekil... — Hangi yolundan ulan? Yollar belediyenindir. (İnsan Önce Maymun muydu?)
- Kanın temizleyemeyeceği hiçbir leke yoktur (Kaynanam Nasıl Kudurdu? - Muhabbet Tılsımı)
- Vücudu yıprandıran şeylerin başlıcası gam, keder, üzüntü... (Cehennemlik)
- Her zaman bela bize gelmez, bazı bazı gidip onu buluruz. (Can Pazarı)
- Ziyade kabzedemem rızkımı mukadderden "Rızkımı kaderimin bana verdiğinden fazla alamam." (Gazetecilikte Son Yazılarım 2)
- her ferdin ölümü kendi için bir kıyamet demektir (Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç)
- "Ömür denilen şey sürekli değişimden ibaret. İhtiyarlık bir kere insanın yakasına çökerse artık geçmiş ola..." (Hazan Bülbülü)
- Hiçbir hususta gerçekleri gizlemekle mutluluğu temin etmek mümkün olamaz. (Sevda Peşinde)