Çağdaş Söylenler - Roland Barthes Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Çağdaş Söylenler kimin eseri? Çağdaş Söylenler kitabının yazarı kimdir? Çağdaş Söylenler konusu ve anafikri nedir? Çağdaş Söylenler kitabı ne anlatıyor? Çağdaş Söylenler PDF indirme linki var mı? Çağdaş Söylenler kitabının yazarı Roland Barthes kimdir? İşte Çağdaş Söylenler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Roland Barthes
Çevirmen: Tahsin Yücel
Orijinal Adı: Mythologies
Yayın Evi: Metis Yayıncılık
İSBN: 9789753421669
Sayfa Sayısı: 224
Çağdaş Söylenler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Çağdaş Söylenler, günümüz kültürüne karşı yazılmış bir kitap. Filmlerden deterjan reklamlarına, resimle dergilerin yemek tariflerinden fal köşelerine, bu kültürün nasıl yapaylığı doğallık, yüzeyselliği derinlik, geçiciliği sonrasızlık olarak gösterdiğini inceliyor. Malların etrafını saran efsanelerin nasıl oluşturulduğunu, birbiriyle ilgisiz görünen ayrıntıların yapısal bir bütünlük içinde nasıl aldatıcı bir halle yarattığını anlatıyor: *Bu kitabımın ardındaki düşüncenin çıkış noktası, çoğu zaman, basının, sanatın, genel yargının ,gerçeğin sırtına geçirip durdukları "doğallık" karşısında bir kızgınlık duygusuydu: kısacası, yaşadığımız güncel olayların öyküsünde Doğa ileTarih"in her dakika birbirine karıştırıldığını görmekten rahatsızlık duyuyor, apaçık ortada olanın süslenip sergilenişinde saklı olduğunu sandığım çarpıtmaları yakalamak istiyordum.* Roland Barthes
Çağdaş Söylenler Alıntıları - Sözleri
- “Faşizm, susma yasağı değil, söyleme mecburiyetidir.”
- Biftek de tıpkı şarap gibi kan söylenselinde yer alır. Etin yüreğidir biftek, arı durumda ettir, biftek yiyen boğa gücünü bedenine sindirmiş olur. Hiç kuşkusuz, bifteğin çekiciliği neredeyse çiğ olmasından gelir: biftekte kan görünür; doğal, yoğun, hem sıkı, hem bölünebilir durumdadır; diş altında hem kaynak gücünü, hem insanın kendi kanına boşalmadaki yumuşaklığını iyice duyuracak biçimde azalan bu ağır madde türü eskil "tanrılar yemeği"ni çok güzel anıştırır. Kanlılık bifteğin var olma nedenidir: pişme dereceleri ısı birimleriyle değil, kan görüntüleriyle dile getirilir: biftek kanlı (o zaman boğazlanmış hayvanın atardamar akışını anımsatır) ya da mavi'dir (burada da kırmızının aşırı durumu olan morumsunun aracılığıyla damarların dopdolu kanı esinlenir)
- Öyleyse Mars her türlü ülküleştirim düşünde olduğu gibi, kusursuz kanatları bulunan bir düşlenmiş dünyadan başka bir şey değil.
- Omo’nun derinlemesine temizlediğini söylemek, çamaşırın derin olduğunu varsaymaktır; bu da hiç düşünmemiş olduğumuz bir şeydir.
- Yürümek-söylensel olarak- belki de en bayağı, dolayısıyla en insanca devinidir. Her düş, her ülküsel imge, her türlü toplumsal yükseliş, portre ya da otomobil aracılığıyla önce bacakları siler ortadan.
- ... daha başlangıçta, önemle belirtilmesi gereken şey söylenin bir bilişim dizgesi, bir bildiri olduğudur. Böylece, söylenin bir nesne, bir kavram ya da bir düşün olamayacağını görüyoruz; bir anlamlama biçimidir söylen, bir biçimdir.
- Politikaya dar bir alan bırakılır. Bir yanda Fransa vardır, öbür yanda politika. Kuzey Afrika işleri, Fransa'yla ilgili oldukları zaman, politika alanına girmez. İşler ciddileştiği zaman, Politika'yı bırakıp Millet'e geliyormuş gibi yapalım. Sağdaki kişilere göre, Politika Sol'dur: kendileriyse, Fransa.
- Biftek de tıpkı şarap gibi kan söylenselinde yer alır. Etin yüreğidir biftek, arı durumda ettir, biftek yiyen boğa gücünü bedenine sindirmiş olur. Hiç kuşkusuz, bifteğin çekiciliği neredeyse çiğ olmasından gelir: biftekte kan görünür; doğal, yoğun, hem sıkı, hem bölünebilir durumdadır; diş altında hem kaynak gücünü, hem insanın kendi kanı¬na boşalmadaki yumuşaklığını iyice duyuracak biçimde azalan bu ağır madde türü eskil "tanrılar yemeği"ni çok güzel anıştırır. Kanlılık bifteğin var olma nedenidir: pişme dereceleri ısı birimleriyle değil, kan görüntüleriyle dile getirilir: biftek kanlı (o zaman boğazlanmış hayvanın atardamar akışını anımsatır) ya da mavi'dir (burada da kırmızının aşırı durumu olan morumsunun aracılığıyla damarların dopdolu kanı esinlenir)
- Politikaya dar bir alan bırakılır. Bir yanda Fransa var¬dır, öbür yanda politika. Kuzey Afrika işleri, Fransa'yla ilgili oldukla¬rı zaman, politika alanına girmez. İşler ciddileştiği zaman, Politika'yı bırakıp Millet'e geliyormuş gibi yapalım. Sağdaki kişilere göre, Poli¬tika Sol'dur: kendileriyse, Fransa.
- Öyleyse Mars her türlü ülküleştirim düşünde olduğu gibi, kusursuz kanatları bulunan bir düşlenmiş dünyadan başka bir şey değil.
- .. daha başlangıçta, önemle belirtilmesi gereken şey söylenin bir bilişim dizgesi, bir bildiri olduğudur. Böylece, söylenin bir nesne, bir kavram ya da bir düşün olamayacağını görüyoruz; bir anlamlama biçimidir söylen, bir biçimdir.
Çağdaş Söylenler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Fransız göstergebilimci ve postmodern düşüncenin öncülerinden olan R.Barthes Çağdaş söylenler adlı kitanbında gündelik hayatta sürekli karşılaşmış olduğumuz söylenler üzerinde duruyor ve bu doğal olmayan yapıların nasıl oluşturulduğunu ve ne anlama geldiklerini iletiyor. Söylen dilin "dilden kasıt sadece sözcük vb şeyler değil buradaki dil anlamlı olan herşey yanı resim de olabilir bir gazetede hatta bir nesnede anlamlı oldugunda dile dönüşür örnegin bır meydan okumayı belirten ok da bir sözcük, dil olabilir" bağlamından koparılarak yeniden kurgulanması olarak tanımlanabilir ama bu kurğulama hiç kuşkusuz tarihsel bir sürecin ürünü olan ideolojik bir dizgedir ve bu tarihsel arkaplanından dolayı bizler bu dil dizgelerini sorgulama gereksinimi duymadan olduğu gibi kabullenir kullanırız. Oysaki bu doğal olmayan yapılar "üstdil ya da yan anlamlar" bize bir bakış açısı sunar ve biz aslıl olanı değilde bize sunulanı alıp tüketiriz o söylenin bakış açısıyla nesneleri adlandırır onun gösterdiği şekilde görürüz. örnegin bir haberde suç oranlarının yüksek olmasının nedeni olarak surıyelı multeciler gösterilse ve bu belırlı zaman aralıklarında yınelense, haber tüketicisi olarak bizler artık bunu yani suçla surıyelılerı bağdaştırır ve bundan sonra suc yada surıyelı göstergelerınden bırıyle karşılaştığımızda çağrışımsal olarak bir diğeri hemen aklımıza getiririz ve sucun nedeni olarak suriyelileri görürüz. Gerçekten de sucun nedeni suriyeliler midir* yerli halktan suça karışan yokmudur* bu sorular hıc bır zaman aklımızın ucuna bile gelmez takii bu dil dizgelerini çözümleyip söylenin ardındaki ideolojik yapıyı açıga çıkartana kadar. (Selim)
Roland Barthes 50li yıllarda meydana gelen bazı olaylar ve o dönemin kültürüne ait çeşitli öğelerin sosyolojik ve politik altyapısını ortaya koymaya çalışıyor. Kitap gündelik hayatımızda artık alışageldiğimiz çoğu şeyin esasında insanların algılarıyla oynayan ve algılarını manipüle eden göstergeler olduğu onlarca örnek olguyla gösteriyor. Tahsin yücel' in çeviride dile yerleşmiş olan bazı kelimeler yerine öz türkçe kelimeler kullanma çabası kitabın okunmasını biraz güçleştirse de okumaya değer bir kitap. (Rorschach)
Yapısalcı Eleştirinin öncülerinden R.Barthes, yüzeydeki bir takım imlerin altında , derinde bir takım kuralların/gerçekliğin oluşturduğu yapıyı önemser. Dil de böyledir. Yüzeysel yapının altındaki sistemi ele geçirmek gerekir. Oysa günümüz sanat yapıtlarının çoğunda bir yüzeysellik/ dilsizlik hakimdir. Hatta bir yazarımız bu yüzeyselliğin farkındadır ki kitabına " Kimse Okumazsa Ben Okurum" adını vermiş. " Demek ki bu sevimli ' Tatildeki Yazar'imgesi cici toplumun, yazarlarını denetim altına almak için başvurduğu kurnaz aldatmacaların birinden başka bir şey değil." Parçalı, yapıştırma, nesne bağımlısı çağımızı daha iyi anlamak için okuyunuz. (Sefa Akgül)
Çağdaş Söylenler PDF indirme linki var mı?
Roland Barthes - Çağdaş Söylenler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Çağdaş Söylenler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Roland Barthes Kimdir?
Sorbonne'da öğrenim gördü. Fransız Bilimsel Araştırma Ulusal Merkezi'de çalıştı. Collége de France'ta göstergebilim dersleri verdi.
Göstergebilimin kurucu isimlerinden birisidir. Aynı zamanda, postmodern düşüncenin de kurucu öncülerinden sayılır.
Barthes'ın düşünce evrimini sınıflandırmak kolay değildir. Çünkü onun yapısalcılık'tan postyapısalcılık'a uzanan düşünsel serüveni kolayca sınıflandırmaya elverişli değildir. Onu hem postmodern felsefe'nin oluşturucuları arasında saymak, hem de bizzat postmodern düşüncenin en özgün kuramsal uygulayıcılarından biri olarak anmak gerekir. Düşünsel serüvenini anlamak için çalışmalarının seyri izlenebilir.
1950'li yıllar Barthes'ın yazın çalışmalarının başlangıç yıllarıdır. Bu yıllardan itibaren, dilbilimle, edebiyatla, müzikle, göstergebilimin bir bilim olarak kuruluşuyla uğraşacak, giderek boyut değiştiren ve derinlik gösteren bir yönde yapıtları ortaya çıkacaktır.
Barthes, dilbilim'in (Saussure'cü Dilbilim) tezlerini göstergebilimine taşımaya çalışır. Çünkü belli bir noktadan sonra onun için her şey gösterge dizgeleri olarak okunabilecek bir görünüm alır. Günlük hayattaki rastgele öğelerden yüksek sanat yapıtlarına her şey bir gösterge olarak analiz edilebilir ve edilmelidir. Onun göstergebilim anlayışı bu noktada bu gösterge dizgelerini anlamak, işleyiş yapılarını çözmek ve dolayısıyla anlam dünyasının yapısını açıklamak çabasından ileri gelir. Roland Barthes geçirdiği trafik kazası sonucu 65 yaşında Paris 'te öldü.
Roland Barthes Kitapları - Eserleri
- Camera Lucida (Fotoğraf Üzerine Düşünceler)
- Bir Aşk Söyleminden Parçalar
- Yas Günlüğü
- Göstergeler İmparatorluğu
- Çağdaş Söylenler
- Yazının Sıfır Derecesi
- Göstergebilimsel Serüven
- Eleştiri ve Hakikat
- Yazı ve Yorum
- S/Z
- Bir Deneme Bir Ders: Eiffel Kulesi ve Açılış Dersi
- Yazı Üzerine Çeşitlemeler
- Ara Olaylar
- Roland Barthes
- Göstergebilim İlkeleri
- Görüntünün Retoriği, Sanat ve Müzik
- Eleştirel Denemeler
- Dilin Çalışma Sesi
- Romanın Hazırlanışı 1
- Sesin Rengi: Söyleşiler
- Mythologies
- Romanın Hazırlanışı 2
- Nasıl Birlikte Yaşanır?
- Anlatıların Yapısal Çözümlemesine Giriş
- Yazı Nedir?
- Çin Yolculuğu Defterleri
- Moda Sistemi
- Yazarlar ve Yazanlar
- Yazma Arzusu
- The Language of Fashion
Roland Barthes Alıntıları - Sözleri
- "Demek ki eğer yaşamak istiyorsam bedenimin tarihsel olduğunu unutmalıyım. Artık geçmişte kalmış kendi bedenimin değil de şu anki genç bedenlerin çağdaşı olduğum hayaline kapılmalıyım, kısacası dönem dönem, yeniden doğmalıyım, kendimi olduğumdan daha genç kılmalıyım." (Bir Deneme Bir Ders: Eiffel Kulesi ve Açılış Dersi)
- Ne yazık ki insan dilinin dışı yoktur: Dil, kapalı bir kutudur. (Yazı Üzerine Çeşitlemeler)
- Politikaya dar bir alan bırakılır. Bir yanda Fransa vardır, öbür yanda politika. Kuzey Afrika işleri, Fransa'yla ilgili oldukları zaman, politika alanına girmez. İşler ciddileştiği zaman, Politika'yı bırakıp Millet'e geliyormuş gibi yapalım. Sağdaki kişilere göre, Politika Sol'dur: kendileriyse, Fransa. (Çağdaş Söylenler)
- Kopya Eskiden öğrencileri cezalandırmak için bazı tümceleri, fiil çekimlerini defalarca yazmaları, kopyalamaları istenirdi; yazı yazmak ağır bir yüktü; ama öte yandan, kimileri yazı yazmaktan çok zevk alır ("alırdı" mı demeliyim?), tüyü kâğıt üzerinde kaydırmak, sözcüklerin desenlerini çizmek hoşlarına gider ve söylenmek istenene hiç önem vermezler (...) (Yazı Üzerine Çeşitlemeler)
- "Böyledir yaşam Düşersin, yedi kez Kalkarsın sekiz kez" (Bir Aşk Söyleminden Parçalar)
- Aklımda hep kadın başlı olağanüstü bir canavar olacak; bu canavar gelip benim tüm erkekçe duygularıma pençelerini geçirecek ve diğer tüm kadınlara bir kusurluluk damgası vuracak. Canavar! Sen, hiçbir şeye hayat veremeyen sen benim için dünyadaki tüm kadınlan sildin. (S/Z)
- Maymunlar arasında maymun gibi davranmak daha iyi değil midir? (Roland Barthes)
- korumam gereken politik hak, bir özne olma hakkıdır. (Camera Lucida (Fotoğraf Üzerine Düşünceler))
- Bu asık yüzlü çölde ansızın bir fotoğraf bana doğru uzanır; beni canlandırır; ben de onu canlandırırım. O zaman onun var olmasını sağlayan çekiciliği böyle adlandırmalıyım: bir canlandırma. Fotoğraf'ın kendisi hiçbir biçimde canlandırılmış değildir ("canlı gibi" fotoğraflara inanmam), ama beni canlandırır: her serüveni yaratan da budur zaten. (Camera Lucida (Fotoğraf Üzerine Düşünceler))
- Biftek de tıpkı şarap gibi kan söylenselinde yer alır. Etin yüreğidir biftek, arı durumda ettir, biftek yiyen boğa gücünü bedenine sindirmiş olur. Hiç kuşkusuz, bifteğin çekiciliği neredeyse çiğ olmasından gelir: biftekte kan görünür; doğal, yoğun, hem sıkı, hem bölünebilir durumdadır; diş altında hem kaynak gücünü, hem insanın kendi kanı¬na boşalmadaki yumuşaklığını iyice duyuracak biçimde azalan bu ağır madde türü eskil "tanrılar yemeği"ni çok güzel anıştırır. Kanlılık bifteğin var olma nedenidir: pişme dereceleri ısı birimleriyle değil, kan görüntüleriyle dile getirilir: biftek kanlı (o zaman boğazlanmış hayvanın atardamar akışını anımsatır) ya da mavi'dir (burada da kırmızının aşırı durumu olan morumsunun aracılığıyla damarların dopdolu kanı esinlenir) (Çağdaş Söylenler)
- Yazmak zaten dünyaya belli bir düzen vermek, zaten düşünmek anlamına gelir (bir dil öğrenmek, bu dilde nasıl düşünüldüğünü öğrenmektir). (Eleştiri ve Hakikat)
- Yeniden okumayı savsaklayanlar her yerde aynı öyküyü okumak zorunda kalırlar. Yine yalnızca o, metni kendi çeşitliliği ve çoğulluğu içinde çoğaltır. (S/Z)
- Fotoğraf, kendimin, bir başkası olarak ortaya çıkması, bilincin özdeşlikten kurnazca ayrılışıdır. (Camera Lucida (Fotoğraf Üzerine Düşünceler))
- Eğer düzanlamlı bildiri "iyi" ise, reklam zenginleştirir; "kötü" ise reklam zarar verir. Peki ama, bir reklam bildirisi için "iyi" ya da "kötü" olmak ne demektir? Olayı, bir sloganın etkili olmasına bağlamak soruya yanıt vermek değildir, çünkü bu etkililiğin yolları belirsizdir: Bir slogan inandırıcı olmadan "ayartabilir" ve bir tek bu ayartmayla da insanı satın almaya yönlendirebilir. Bildirinin dilsel boyutuyla yetinerek şöyle diyebiliriz: "İyi" reklam bildirisi kendinde en zengin retoriği yoğun olarak taşır, insanlığın büyük düşsel temalarına kesin bir biçimde (çoğu kez de bir tek sözcükle) ulaşır ve böylece şiirin tanımını sağlayacak imgelerin büyük özgürlüğünü (ya da imgelerle ulaşılan büyük öz- gürlüğü) gerçekleştirmiş olur. Bir başka deyişle, reklam dilinin ölçütleri doğrudan doğruya şiir dilinin ölçütleridir: Söz sanatları, eğretilemeler, sözcük oyunları, işte atalardan kalma bütün bu ikili göstergeler, dili gizli gösterilenlere doğru genişletir ve bunları algılayan insana, bu yolla, doğrudan doğruya bir bütünsellik deneyiminin gücünü verir. Kısaca belirtecek olursak, bir reklam tümcesi ne kadar çok ikilik içerirse, ya da (terimlerde bir çelişkiye düşmemek için şöyle de diyebiliriz) ne kadar çok fazla kattan oluşuyorsa, yananlam bildirisi işlevini de o kadar daha iyi yerine getirir: Bir dondurmanın "zevkten erime" ye yol açması gibi tutumlu bir sözce altında, eriyen bir maddenin (mükemmelliği de erime ritminden kaynaklanır) gerçek tasarımı ile büyük insanlık temalarından biri olan zevkten bitip yok olmanın biraraya geldiğini; bir yemek pişirmenin de altın gibi olması deyişinde, değeri biçilemeyecek bir fiyat fikri ile kıtır kıtır bir madde fikrinin bir araya geldiği görülür. Reklam göstereninin mükemmelliği, okurunu en çok sayıda olası "dünya" ya ulaştırabilme gücüne (bu gücü de ona vermeyi bilmek gerekir) bağlıdır. Burada dünya sözcüğünü şu anlamda kullanıyorum: Çok eski imgelerin deneyimi (Göstergebilimsel Serüven)
- Yazar rahibe benzer, yazman notere: birinin sözü geçişsiz bir edim (yani bir bakıma bir devini), ötekinin sözü bir etkinliktir. Aykırılık toplumun geçişli bir sözü geçişsiz bir sözden çok daha büyük bir çekinceyle tüketmesindedir: yazmanların pek çok olduğu günümüzde bile, yazmanın durumu yazarınkinden çok daha zordur. Bu da önce somut bir veriden ileri gelir: yazarın sözü yüz yıllık yollara göre pazara sürülen bir maldır, yalnız kendisi için oluşturulmuş bir kurumun: "yazın"ın tek nesnesidir; yazmanın sözüyse, tersine, başlangıçta dili değerlendirmekten tümüyle başka bir işlevi bulunan kurumların gölgesinde üretilip tüketilmektedir. (Yazı ve Yorum)
- Zafer söylemlerini hiç sevmez O. Hiç kimsenin küçük düşürülmesine katlanamaz, bir yerde bir zafer ortaya çıktı mı hemen başka yere gitmek gelir içinden (kendisi tanrı olmuş olaydı, zaferleri sürekli tersine çevirirdi - Tanrı da zaten bunu yapar!). En yerinde olan zafer bile, söylem düzlemine geçtiğinde, kötü bir dilsel değer, bir küçümseme haline gelir. (Roland Barthes)
- (...) belki biraz fazla yedi; ne var ki yemek düşkünlüğünün kadınlarda bir zarafet olduğu söylenir. (S/Z)
- Dilbilimde nedenlilik yalnız bileştirme ve türetmeyle sınırlıdır. Oysa göstergebilim düzleminde daha genel sorunlar yaratacak bu olgu. Bir yandan, dil dışında büyük ölçüde nedenli dizgeler bulunması olasılığı var: Bu durumda, şimdiye değin anlamlama için zorunlu görülen kesintililikle benzerliğin nasıl olup da bağdaştığını, sonra, gösterenler benzer öğelerden oluş tuğunda dizisel bütünlerin (az ve sonlu sayıda öğe kapsayan bütünler demektir bu) nasıl ortaya çıktığını belirlemek gerekir. Kuşkusuz «görüntüler» bu türlü bir özellik sunar, ama belirtilen nedenlerden ötürü, bunların göstergebilimsel nitelikleri ortaya konulmuş olmaktan uzaktır. Öte yandan, göstergebilimsel dökümün katışık dizgelerin varlığını gözler önüne sermesi de çok olasıdır: Ya çok gevşek nedenlilikler içeren ya da -çoğu kez gösterge, nedeliyle nedensizin çatışma alanıymış gibi bir görünüm alır- sanki ikincil nedensizliklerle yüklü nedenlilikler kapsayan dizgeler olacaktır bunlar. Dilin en «nedenli» bölgesinde, yansımalar bölümünde de biraz bu duruma rastlanır. (Göstergebilim İlkeleri)
- Estetik bir ürün değil, anlam aktarıcı bir kılgıdır; bir yapı değil, bir yapılanmadır; bir nesne değil, bir çalışma ve bir oyundur (Göstergebilimsel Serüven)
- Yine de annemin bu fotoğraflarında her zaman kenara ayrılmış,saklanmış ve korunmuş bir yer vardı:gözlerinin parlaklığı. (Camera Lucida (Fotoğraf Üzerine Düşünceler))