Cam Kırıkları - Erdal Öz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Cam Kırıkları kimin eseri? Cam Kırıkları kitabının yazarı kimdir? Cam Kırıkları konusu ve anafikri nedir? Cam Kırıkları kitabı ne anlatıyor? Cam Kırıkları kitabının yazarı Erdal Öz kimdir? İşte Cam Kırıkları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Erdal Öz

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750701047

Sayfa Sayısı: 112

Cam Kırıkları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Elbette kendi yaşantılarımdan yola çıkarak yazdım bu öyküleri. Ama hiçbiri bire bir 'yaşanmış olan' değildir; belki yaşanacak olandır; yaşatacak olandır. Yazarken değil ama, yazıp bitirdikten sonra, her öykünün, kendi gelişimini, oluşumunu gerçekleştirmeye çalıştığını gördüm. Öyküyle benim aramda sık sık sürtüşmeler, didişmeler oldu. Ama sonunda, öyküyü yazmaya beni iten 'yaşanmış olan'dan bambaşka, yepyeni bir gerçeklik çıktı ortaya. Öykünün büyüsüydü bu. Bu duyumu, bu keyfi, bu büyük acıyı dile getirmek çok zor.

ERDAL ÖZ

Cam Kırıkları Alıntıları - Sözleri

  • Her yeni şey öğrendiğimde, aslında daha önce hiçbir şey bilmediğimi ve öğrenmem gereken çok şey olduğunu görüyorum…
  • "Bir şey söyleyebilir miyim?" dedin. "Tabii", dedi. "Çok güzelsiniz," dedin. Bir kahkaha attı. "Biliyorum," dedi. Ne kötü. Hep böyle olur.
  • Belli ki hiçbir yanıt beklemiyor artık, belli ki hiçbir sorusu kalmamış. İçi rahat.
  • Hayır, okuduğum öyküyü izleyemiyordu. Sıkıldığını anlayınca, öyküye kıyamadım, hiç olmadık bir yerinde okumayı kestim, okuyor gibi yaparak kendimce bir şeyler uydurdum, kısaltıp bitiriverdim. Öykünün bittiğine sevindiğini gördüm.
  • bir gün, Atatürk'ün neden düz bir yerde değil de kayaların üstünde yürüdüğünü sormuştum.
  • Artık tahammülüm kalmadı
  • Dönüp denize bakıyor. "Deniz ne güzel." O söyleyince deniz daha da güzel.
  • "Ben yazarım. Eylemci değilim." "Sen yazarlığınla da eylem yapmasını çok iyi biliyorsun."
  • O hayvan ne anlardı o kadının güzelliğinden, inceliğinden, dişiliğinden. Belki de bana öyle geliyordu. Belki de o kadını en iyi anlayandı o.
  • "Güzel bir kadınsın. Yaşatmalıyız seni. Yaşamalısın. Seni kesinlikle hayata döndürmeliyiz. İnan bana, önünde çok güzel günlerin olacak"|99
  • Dedemin günlük tuttuğunu öldükten çok sonra öğrendik. O gün günlüğüne şunu yazmış: 'En küçük torunum bugün beni azarladı. Küstüm ona.'
  • Hiç sevmemiştim hukuku. Bu ülkede hukukun yürümediğini, yaşadığım sıkıntılı dönemlerde, hukukun üstünlüğünün değil, hukukun nasıl alçakça kullanıldığının yakın tanığı olmuştum.
  • "Seni çok sevebilirim," dedim. "Görürüz," dedi. Bütün gece onu düşünerek, kendimi Kafka'nın ardına gizleyip, Milena'ya bir mektup da ben yazmıştım.
  • Başından geçenleri anlattıkça, anlattıklarını hiç de yaşamadığını anlıyordum. Yaşadıklarını değil, yaşamak istediklerini anlatıyordu. İnanıyor gibi dinliyordum. Başımı salladıkça şarap bardağına sarılıyor, coşuyor, sigara üstüne sigara yakıyordu.
  • Sesinden sanki esmer olduğu anlaşılıyor.

Cam Kırıkları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Öykü yazmak roman yazmaktan daha zordur bana göre. Sözü azaltıp, yoğunluğunu artırmak, cümlelerin altına paragraflar gizlemek zahmetli bir iş... Cam Kırıkları, beni yazarla tanıştıran öykü kitabı oldu. Farklı bir tarzı var. Kalemini sevdim. Diğer kitaplarını da okumayı planlıyorum. Kitap, on öyküden oluşuyor. Hepsi ayrı ayrı güzel ama benim favorim; "Sevgili Acı" öyküsü oldu. Çehov'un 'Acı' isimli hikayesinden çok etkilenen genç hukuk öğrencisi (yazar), yeni tanıştığı kız arkadaşlarına bu hikayeyi okur ve tepkilerini gözlemler. İlgisiz kalmalarına öyle içerler ki kabalık etme pahasına da olsa her seferinde masadan kalkıp gider. Hikayeden kendisi kadar etkilenen, 'acı' paydasında buluşabileceği o 'sevgili'yi aramaktadır... (Lily Nohudy)

Dikkat! Kalbinize dokunur!: Can Yayınları 41 yaşında. Kurucusu Erdal Öz'ün yayınevinin ikonu için minik bir kalbi seçmiş olmasına hiç şaşırmıyorum. Cam Kırıkları'nda okuyucunun kalbine dokunmayan tek bir hikaye bile yok. Hele Sevgili Acı. Bu öyküyü seven herkesi tanışmadan tanımış ve kalbime yakın hissediyorum. (Tülay Özbay)

Erdal Öz ile ilk tanışmamız ve kesinlikle “çok güzeldi, mükemmeldi, harikaydı” tarzı şeyler söyleyemiyorum. Belki de ben yeni tanıştığım için anlatmak istediğini anlayamadım. Yine de beni rahatsız eden bir şeyler vardı anlatımında. En sevdiğim öyküsü kitaba ismini veren cam kırıkları oldu. Her ne kadar bu öykü kitabını etkileyici bulmasam da ‘yaralısın’ kitabına da şans vereceğim ilerleyen günlerde… (Melonimu)

Kitabın Yazarı Erdal Öz Kimdir?

Erdal Öz, 26 Mart 1935'te Sivas, Yıldızeli'nde doğdu. Devlet memuru olan babasıyla birlikte Türkiye'nin değişik yerlerini dolaştı. Tokat Lisesi'ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi'nde başladığı Hukuk eğitimini, Ankara Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Türk Dil Kurumu Yayın Kolu'nda, Türk Sinematek Derneği Ankara Şubesi'nde çalıştı. Sergi Kitabevi'ni kurdu. 12 Mart 1971 müdahalesiyle başlayan ara rejim döneminde siyasal görüşlerinden dolayı üç kez tutuklandı ama yargılanma sonucunda aklandı. İstanbul'da üniversite çevresindeki arkadaşlarıyla a dergisini çıkardı. İlk öykü kitabı Yorgunlar'a (1960) dergisi yayınları arasında çıktı. İlk romanı Odalarda, aynı yıl Varlık Yayınları'nca yayımlandı. 1975-1981 yılları arasında Cem Yayınevi'nin Arkadaş Kitaplar adlı çocuk edebiyatı dizisini yönetti. 1981'de Can Yayınları'nı kurdu. Çok sayıda yazarı Türk edebiyatına kazandırmanın yanı sıra dünya edebiyatını saygın yazarlarının kitaplarını yayımladı.

Edebiyat yaşamına şiirle başlayan Erdal Öz'ün Rasgele başlıklı şiiri, Kaynak dergisinde çıktı (1952). Yağmurlu Hikâye adlı öyküsü, Seçilmiş Hikâyeler dergisinde yayımlandı (1954). Varlık, Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, a, Değişim, Emek, Cumhuriyet gibi dergi ve gazetelerde çeşitli öykü ve eleştirileri çıktı.

Erdal Öz, yapıtlarında toplum yaşamının bireyin iç dünyasındaki etkilerini duygusal bir üslupla dile getirdi. 1970 sonrasında toplumsal gerçekçi çizgiye yöneldi. 1970'lerde ve 80'lerde yayımladığı yapıtlarında 12 Mart döneminin hukuk dışı uygulamaları ve baskılarıyla karşılaşan tutukluların yaşantılarından kesitler verdi. Bireyin baskı, korku ve acı karşısındaki yalnızlığını, ezikliğini, direncini, umudunu etkin bir duyarlılık çerçevesinde işledi. Bunun başarılı bir örneği olan Yaralısın (1974) adlı romanıyla Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı. Kanayan (1973) adlı öykü kitabında; Deniz Gezmiş Anlatıyor (1976) ve Gülünün Solduğu Akşam (1986) adlı anı-romanlarında Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının idam kararı öncesi ve sonrasını, kendi izlenimlerini de katarak anlattı. Gülünün Solduğu Akşam'a girmeyen notlar ve izlenimlerini 2003'te Defterimde Kuş Sesleri kitabında topladı. SSCB gezisini içeren Allı Turnam (1977), 1998'de Bir Gün Yine Allı Turnam adıyla yeniden yayımlandı. Dedem Korkut Öyküleri (1979), Beyaz Yele (1981), Alçacıktan Kar Yağar (1982) ve Babam Resim Yaptı (2003) adlı çocuk kitaplarını çıkardı. Havada Kar Sesi Var adlı öykü kitabı, 1987'de basıldı. Sular Ne Güzelse adlı kitabıyla 1998 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı, Cam Kırıkları adlı yapıtıyla 2001 Sedat Simavi Öykü Ödülü'nü aldı.

Erdal Öz'ü 6 Mayıs 2006'da yitirdik.

Erdal Öz Kitapları - Eserleri

  • Gülünün Solduğu Akşam
  • Yaralısın
  • Deniz Gezmiş Anlatıyor
  • Kanayan
  • Defterimde Kuş Sesleri
  • Cam Kırıkları

  • Odalarda
  • Havada Kar Sesi Var
  • Sular Ne Güzelse
  • Yaşamayı Nasıl Özledim Bilsen!
  • Yarın, Nasıl Bir Gün Olacaksın?
  • Yorgunlar
  • Kırmızı Balon

  • Bir Gün Yine Allı Turnam
  • Allı Turnam
  • Babam Resim Yaptı
  • Dedem Korkut Öyküleri
  • Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!
  • Alçacıktan Kar Yağar
  • İki Deniz Öyküsü

  • Gülünün Solduğu Akşam
  • Sığırcıklar

Erdal Öz Alıntıları - Sözleri

  • Bu dört duvar arasında en büyük düşmanının duygu olduğunu çok iyi biliyordu artık; ama onsuz, duygusuz kalmayı başaramamıştı hâlâ. (Kanayan)
  • Aydınlıkçılar birer birer getiriliyorlar. Oral Çalışlar geldi, Gün Zileli geldi. Daha sonra da Doğu Perinçek. (Defterimde Kuş Sesleri)
  • Küçük insanların umutlanışı büyük oluyor. (Yarın, Nasıl Bir Gün Olacaksın?)
  • "Bir insan olarak, karşındaki insanın insanlıktan bunca uzaklaşmasını şaşkınlıkla izliyorsun. Duygu muygu hiç yok." (Gülünün Solduğu Akşam)
  • Denizleri hep sevdim ben, suları hep sevdim; seni denizler, sular gibi sevdim; sular ne güzelse seni öyle sevdim. (Sular Ne Güzelse)
  • imam falan gelirse dua mua etmek için, siktir edeceğim. (Deniz Gezmiş Anlatıyor)

  • İşte açıkça söylüyorum: Ülkemin bugün içinde bulunduğu durumdan utanç duyuyorum. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
  • Ancak şunu belirtmekte yarar var: Sovyetler Birliği’nde bütün kitaplar kapışılıyor. Kitap yetişmiyor. Yayımlanacak kitaplar bir, birbuçuk yıl öncesinden duyuruluyor. Okurlar, kitabevlerine gidip adlarını yazdırıyorlar, kitabı almak için sıraya giriyorlar. Böyle önceden sıraya girmedikçe, yeni çıkan bir kitabı edinmek oldukça güç oluyor. Kitaplar öylesine ucuz ki. Herkes, okumaya öylesine düşkün ki. (Allı Turnam)
  • Burada ölen yalnızca benim bedenimdir, ki zaten ölümlüydü, ölecekti.. (Gülünün Solduğu Akşam)
  • Hiç sevmemiştim hukuku. Bu ülkede hukukun yürümediğini, yaşadığım sıkıntılı dönemlerde, hukukun üstünlüğünün değil, hukukun nasıl alçakça kullanıldığının yakın tanığı olmuştum. (Cam Kırıkları)
  • Bu kere gülüyordun. Ama niçin bu kadar güzel gülüyordun? Sen kocaman bir yasaksın.. (Yorgunlar)
  • Nedir sanatçı? Bir büyük sancıyı içinde duyan insandır. (Yaşamayı Nasıl Özledim Bilsen!)
  • Benim o yaralı, ulu ozanımı barındıran bu ülkede, şimdi de bu salonda, bir başka büyük Türk yazarı için düzenlenmiş bir yaşgünü törenine tanık oluyorum. Çok heyecanlıyım. Bağışlayın. Çünkü ilk kez Nâzım Hikmet’in bu kadar yakınında oldum. İlk kez Aziz Nesin için konuşuyorum. Ve bunları, devrim yapmış bir büyük ülkenin başkentinde yapıyorum. Nâzım Hikmet, Aziz Nesin ve devrim. Bu üç adın, bu üç büyük kavramın bir araya gelmiş olması, bir raslantı değildir.» (Allı Turnam)

  • "Suratında, kitapları kavrayan elinde, elini cebine sokuşunda, duruşunda, kendine güvenen ama hiç de rahat olmayan kıvançsız bir diklik, öyle bakıyor gözlük camlarındaki koyu yeşil akşama." (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
  • Yazmak korkutuyor beni. Çünkü herkesin olabiliyor sözcükler. (Yıl 1959. "Sözcük" diyor Adnan. Demek "kelime" karşılığı olarak gelip oturmuş yazı diline "sözcük") Yalnız benim olabilmeleri için ne yapmalıyım, bilemiyorum. Elbette herkes gibi ben de onları yığının içinden avuçlayacağım. Bu avuçlamaya kadar her şey yolunda gider her zaman. Bütün iş, avucunun içindekileri ortaya döküp sıraya koymaya, eğitmeye başladığında olup bitiyor. Bu öyle bir sıraya koyuş, öylesine bir eğitim olmalı ki, o bir avuç, bir daha eski, ortadaki yığına dönememeli. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
  • Yorgunsun...Yaralısın da... (Yaralısın)
  • Bütün bu insanların içlerinde, eksilen, yok olan, yiten bir şey vardı. Balonlarla birlikte uçup giden bir şey. (Kırmızı Balon)
  • Altı aşçı dükkânı Üstü horhor çeşmesi (Alçacıktan Kar Yağar)
  • Parasını aldı mı doğruca sinemanın üstündeki kitapçıya gider, borcunu öderdi. Tek düşkün olduğu şey kitaptı. Eve gelir gelmez odasına kapanır, okurdu. (Kanayan)
  • Demokrasiyi yakalamış ve gelişmiş ülkelerin karşısında, ezik, boynu bükük, ilkel bir topluluğun üyeleri olmaktan sıkıldık. Dünyanın karşısına, başı dik, ülkesiyle, devletiyle övünen insanlar olarak çıkmak istiyoruz artık. Bu ülkeyi, çocuklarımıza, bir bütün olarak, güzelliklerle, insan haklarıyla, özgürlüklerle donatılmış, demokrat, uygar, örnek bir ülke olarak bırakmak istiyoruz. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)