Cariyenin Gelini Nurbanu - Demet Altınyeleklioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Cariyenin Gelini Nurbanu kimin eseri? Cariyenin Gelini Nurbanu kitabının yazarı kimdir? Cariyenin Gelini Nurbanu konusu ve anafikri nedir? Cariyenin Gelini Nurbanu kitabı ne anlatıyor? Cariyenin Gelini Nurbanu kitabının yazarı Demet Altınyeleklioğlu kimdir? İşte Cariyenin Gelini Nurbanu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Demet Altınyeleklioğlu

Yayın Evi: Artemis Yayıncılık

İSBN: 9786054377909

Sayfa Sayısı: 824

Cariyenin Gelini Nurbanu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

iktidar hırsıyla bilenmiş iki kadın,

Aşka tutsak iki erkek,

Ölümün kıyısında yaşanan hayatlar. harem cehennemnden cennete uzanan bir yol. kendi destanını yaratan ,Osmanoğlu'na kader katan, aykırı bir kadın. Aşk, etrika, tuzak, ,ihanet...

Güzeller güzeli CecılıaBaffo’ydu o...

Venedik Venedik olalı, ondan güzelini görmemişti. Altın Kız derlerdi ona. Serenatlar ona yapılır, aşk şiirleri onu anlatırdı. “Güneş doğudan değil, Cecilia’nin gözlerinden doğar, onun gözlerinden batar. Yıldızlar gözlerinde parıldar” derdi şarkılar. Ancak kaderin rüzgarı yaman esecek, Cecilia kaçırılacak ve Sultan Süleyman’ın haremine savrulacaktı. Rüyaların kraliçesi, artık bir köleydi. Haremi birbirine katan cariye Cecilia’nın yolu, Sultan Süleyman’ın, güzellikte kendisiyle yarışan biricik kızıMihrimah’la kesişti. “Senin adın artık Nurbanu olsun!” dedi Mihrimah. “Tanrının Işığını Saçan Kraliçe...” Nurbanu, güzelliği ve aklıyla büyülediği, Hürrem’in oğlu Şehzade Selim’in ruhunda iktidar fırtınası yaratacaktı. Oysa, Sultan Süleyman’ın karısı Hürrem, iktidar oyununu Selim’in değil, küçük oğlu Beyazıt’ın üzerine kurmuştu. Ve böylece kayınvalide Hürrem ve gelin Nurbanu arasında amansız bir mücadele başladı...

“Ben, Sultan Murad Han’ın annesi Cecilia Baffo’yum. Öyküm dillere destan olmalı!” dedi. Dediği oldu.

Tarih benim için ne der, umurumda değil. Tarih, kalem kimin elindeyse onun hikayesini anlatır. Bugün kahraman ilan ettiğini yarın lanetler. Hain diye damgaladığına, yarın bir bakarsın alkış tutar. Osmanlı’nın benim hakkımda vereceği hüküm de umurumda değil. Venedik’in dediği de, diyeceği de. Ben bahtımın çizdiği yolda yürüdüm. Başka çarem vardı da yapmadım mı, başka yolum vardı da yürümedim mi? Kader rüzgarsa, insan dediğin de önüne kattığı kuru yaprak. Esti mi bir o yana savurur adamı, bir bu yana. Savrula savrula buralara geldim, bunları yaptımsa suç benim mi? Varsın tarih istediğini yazsın. Osmanlı ne bilirse onu desin. Venedik, maskesiz dolaşamadığına bakmadan varsın beni ayıplasın. Hepsi celladın yağlı urganından, kılıcından, baltasından iyidir. Gerçeği yaşayan bilir. Ben yaşadım. Venedikli Cecilia Baffo’dan Nurbanu doğurdum. Bir cariyeden kraliçe yarattım. Bir sarhoştan kral...

Herkes böyle bilsin. Osmanlı’ya iki padişah veren Nurbanu Valide Sultan’ım ben.

Cariyenin Gelini Nurbanu Alıntıları - Sözleri

  • "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Her mutluluğun bir bedeli, her gecenin bir sabahı vardır."
  • Bazen bir gün gibi geliyordu, bazen yüzlerce yıl geçtiğini düşünüyordu.
  • Olması gerekenler olmuyor, olmaması gerekenler oluyordu.
  • Mağlup olmak bazen ölümden beterdi gerçekten.
  • "Que sera sera, deriz biz. Her şey olacağına varır,"
  • "Yani hayatın üç anlamı var. Biri sizin Tanrı, bizim Allah dediğimiz yaradan. Öteki, hayatın gizli mucizelerini, acılarını, zevklerini içinde barındıran sevda. Öteki de onur. Öyle mi?"
  • Kader! Son günlerde bu kelimeyi amma çok duyar, amma çok söyler olmuştu. Kader kaçmanın bir yoluydu. Ne yapalım, kader böyleymiş deyip işin içinden çıkılıyordu.
  • "Hepimiz kaderin esiriyiz,"
  • "Helal olsun? Bu ne demek peki? Defolun gidin demek mi yoksa? Bence pek uygun bir cevap." "Hayır, Sinyorina. Seni bağışlamamı gerektiren bir suçun, kusurun yok. Varsa bile unuttum gitti. Var sağlıcakla git gideceğin yere. Yolun, bahtın açık olsun. Hakkım da, hukukum da senden hoşnut ayrılıyor, demektir."
  • Ne kadar çok gözyaşım varmış, diye şaşırdı. Yanaklarını elinin tersiyle sildi. Saatlerdir ağlıyor, dövünüyordu. Fakat hâlâ yaş geliyordu gözlerinden. Hem de nisan sağanakları gibi.
  • "Mutsuzum. Özlüyorum. Korkuyorum. Kararlıyım. "
  • Herkes işini yoluna koydu, diye geçirdi aklından. İşi yolunda gitmeyen bir biz kaldık.

Cariyenin Gelini Nurbanu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“ Bir cariyeden kraliçe yarattım, bir sarhoştan kral.. Osmanlı’ya iki padişah verdim.. Ben Venedikli Cecilia Baffo’dan Nurbanu valide sultan..” bu sözleri ile beni içine çekip bir solukta fırsat buldukça okuyup osmanlının bir kez daha kanlı, ihtiraslı, taht için verilen mücadelelerine şahit olduğum çok severek ve iyi ki de okudum dediğim serinin 3. Kitabında Nurbanu sultanın esirlikten sultanlığına gidilen yolculuğuna şahit oldum.. Hürrem sultanın mehmet şehzade için taht ve taç İLE ödüllendirme sözleri ile güçlendirdiği, hazırladığı ve yetiştirdiği Nurbanu’nun daha sonra hırsının ve o tacı takma uğruna verdiği mücadeleleri etken karakter oluşunu upuzun bir yolculuk ile kaleme almış yazar herşey çok güzeldi fakat tek eleştirdiğim nokta hayatı pahasına da olsa Selim’in tahta çıkışı için mücadele verilen bölüm uzun aktarılırken Selim’in padişahlığı ve süreci ise 780 sayfalık kitapta 70 sayfalık gibi oldukça az bir bölüme sığdırmış olması.. Bunun dışında sarı Selim’in sürekli kadın alkol düşkünlüğü ve sonra Kİ padişahın 3. Muradın da babasının yolundan gidişi fazlasıyla göz önüne serilmesi tekrara düşürmesi bazen sıksa da bunları görmezden gelip okumayı bırakamıyorsunuz oldukça akıcı bir dil ile sizi sona farkına varmadan gidiyorsunuz.. (Gökhan KAPLAN)

#yorum Osmanlı Hanedanı serisinin 3'üncü kitabı Nurbanu. Gerçek adıyla CECILIA BAFFO. Saraya gelişini ve sarayda yaşadıklarını okuyoruz. Bundan önceki kitaplarda bazı olayları okumuştum. O yüzden diğer kitaplarla kendini tekrar etmiş biraz. Ama tabii ki Nurbanu'nun da hayatını okumaya değerdi. Bunun da çok kalın olduğuna bakmayın su gibi akıyor. Entrikalar, olaylar tam hız devam ediyor. Hepsinin yapması gereken kendilerini ve evlatlarını korumaktı aslında. Tavsiyemdir. (Esra Kılıç)

Bir aşk uğruna neleri feda edebilir siniz?Hürrem Sultan ve Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu olan Selim ,bu İtalyan güzeli için yaşadığı hayattan vazgeçebilecek miydi? Nurbanu Sultan olduktan sonra sarayın köhne köşelerinde dönen sayısız entrika ve haremdeki kızlarla baş edebilmek adına kendi planlarının ne kadarını hayata geçirmeyi başarabilecekti? En önemlisi bir erkek çocuguna sahip olup Valide Sultanlığa yükselebilecek miydi? Bu kadarıda olmaz dedirten bir eser... Tarih sayfalarına yolculuğa çıkacak ve sıkılmayacaksınız... (Nurhan Işkın)

Cariyenin Gelini Nurbanu PDF indirme linki var mı?

Demet Altınyeleklioğlu - Cariyenin Gelini Nurbanu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Cariyenin Gelini Nurbanu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Demet Altınyeleklioğlu Kimdir?

13 Şubat 1955 doğumlu Türk yazar ve TRT prodüktörü. Daha çok tarihi kurgu türünde eser vermiştir; TRT televizyonlarında yüzlerce programın yapımcılığını üstlenmiştir. Altınyeleklioğlu, kendisi de bir yazar olan Ceyhan Altınyeleklioğlu ile evlidir.

Hayatı

13 Şubat 1955 yılında Ankara' da doğmuştur. TED Ankara Koleji'nin 1971 mezunlarındandır. 1975 yılında Ankara Üniversitesi / Siyasal Bilgiler Fakültesi, Basın Yayın Yüksek Okulu'nu bitirdi. 1978 yılında Hacettepe Üniversitesi'nde Eğitim İletişimleri konusunda yüksek lisans yaptı. 1980 yılından itibaren TRT Televizyonu'da çalışmaya başladı. Bu tarihten itibaren sayısız programın yapımcılığını üstlendi. Çeşitli kademelerde yöneticilik yaptı. Yazarlığı ve prodüktörlüğünün yanı sıra çevirmenlik de yapmakta olan Altınyeleklioğlu'nun çevirileri arasında Philippa Gregory gibi tanınmış yazarların eserleri bulunmaktadır.

İlk romanı Moskof Cariye Hürrem 2009 yılında yayınlandı. Bu romanıyla büyük bir okur kitlesi edindi. Popüler edebiyatta ve TV dizilerinde Osmanlı Sultanları akımının başlamasını tetikleyen Moskof Cariye Hürrem, aylarca çoksatanlar listesinde yer aldı. Ardından Alkışlarla Lamia (2010), Cariyenin Kızı Mihrimah (2010), Cariyenin Gelini Nurbanu (2011), Altın Cariye Safiye (2011), Pargalı ve Hatice (2011), Kara Kraliçe Kösem (2012) romanları geldi. Bu romanlar da büyük ilgi gördü ve uzun süre çoksatanlar listesinde kaldı. Moskof Cariye Hürrem Bulgaristan’da yayınlandı. Yunanca, Rusça ve Arapça çeviri çalışmaları devam ediyor.

Alkışlarla Lamia adlı eserinde ilk romanından farklı olarak 20. yy. kadın yaşantısını işlemiştir. Türk sinemasının ilk kadın yıldızı olan Cahide Sonku'nun hayatını kendi kurgusuymuş gibi gösterdiği yönünde eleştiriler almıştır. Ancak konu kısa sürede gündem dışı kalmıştır.

Evli ve bir çocuk annesi olan Demet Altınyeleklioğlu İstanbul ve Miami’de yaşamaktadır.

Demet Altınyeleklioğlu Kitapları - Eserleri

  • Moskof Cariye Hürrem
  • Cariyenin Kızı Mihrimah
  • Cariyenin Gelini Nurbanu
  • Altın Cariye Safiye
  • Kara Kraliçe Kösem
  • Pargalı ve Hatice
  • Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan
  • Cem Sultan
  • Gülüm
  • Alkışlarla Lamia
  • Sustum Anne
  • Nakşidil Güneşin Kızı
  • Kösem Sultan
  • Roma Kulübü
  • Kara Zeybek
  • Nihavent Hıçkırık

Demet Altınyeleklioğlu Alıntıları - Sözleri

  • "Sevda denilen şey, katlanmasını bilmektir." (Cariyenin Kızı Mihrimah)
  • ''Cem Kabe'ye gidip hacı olunca pusulası şaştı anlaşılan. Bambaşka bir insan olduğunu yazmış son mektubunda. Gözünde ne taht varmış ne taç? Ordu, savaş filan kalmamış fikrinde. Allah'a ibadete adayacakmış kendini. Birde kurt diye bir laf ediyor ikidebir. Kızılkurt. Kurdunu öldürmüş. Ne demekse ?'' (Cem Sultan)
  • Her ayrılık acıdır, öyle değil mi? (Gülüm)
  • Ben kapattım kendimi dünyaya. (Sustum Anne)
  • "Ya bir garip çalı bülbülünün günahı ne olabilir ki, cellat kılıcı reva görülsün?" (Pargalı ve Hatice)
  • Tanrının insanlara bahşettiği en büyük zenginlikmiş akıl. (Kara Kraliçe Kösem)

  • Bu memlekette kadın kısmının kendini hasrete alıştırmaktan başka çaresi yok. Ha bir de, kadınlar burada sevdiği adamı, aşkıyla vatan sevdası arasında tercih yapmaya zorlamaz. Kaybedeceklerini bilirler çünkü. (Roma Kulübü)
  • Nereden çıktı şimdi bu yürek çarpıntısı? Herkes sana bakıyor. Neden sen sadece onun gözlerini gördün? (Cariyenin Kızı Mihrimah)
  • Alexander gibi yürekli, korkusuz, pervasız ol. Fakat, Alexander gibi aklını hırsına köle etme. Koşmasını da, durmasını da bil.. (Pargalı ve Hatice)
  • Birinin ayağındaki pantolondan dizi fırlamıştı dışarı. Ötekinin pantolonunun bir bacağının dizden aşağısı tamamen yırtıktı. (Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan)
  • Keşke neyin doğru olduğunu da yanlışı fark ettiğim kadar kolay bulabilsem. (Roma Kulübü)
  • "Ölmüş bir ruhu taşımak zordu. Çünkü o yük her gün biraz daha ağırlaşıyordu." (Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan)
  • Ol güzelin sevdasıyla kor ateşteyim, Sanma ki koynunda vuslatına eriştim, Etrafında dönen bahtsız pervaneyim, Yarsız cennet dahi olur cehennemim. (Nakşidil Güneşin Kızı)

  • Nasıl bir dünyasa yaşıyor bu insanlar? Birbiriyle acımasızca, ölesiye, öldüresiye mücadele eden insanlarla doluydu dünyaları. (Kara Kraliçe Kösem)
  • "Yakanı anılara kaptırmaya başladın mı bil ki kocuyorsun." (Kara Zeybek)
  • Bedenin esir fakat ruhunu köleleştirmelerine izin verme. Ruhun, Sava nehri kadar özgür, başın karşı dağlar gibi dik olsun.. (Pargalı ve Hatice)
  • Olması gerekenler olmuyor, olmaması gerekenler oluyordu. (Cariyenin Gelini Nurbanu)
  • Belki de anlıyordu çocuklar yalanı. Gidenin bir daha dönmeyeceğini seziyorlardı. Kim bilir. Fakat ses etmiyor, yüze vurmuyor, ama gece sessiz gözyaşlarıyla ıslatıyorlardı yastıklarını. (Sustum Anne)
  • Büyük Millet Meclisi ordu kuruyordu kurmasına da, imkânlar yetmiyordu işte koca orduyu giydirmeye, kuşatmaya, silahlandırmaya, karnını doyurmaya. Millet neyi varsa yarısını orduya bağışlıyordu. 2 yumurtanın biri askerindi. Bir somunun yarısı. İki çift çorabı olan bir çiftini koşup şubeye getiriyordu. Kadınlar, gelin kızlar makineyle, elle askere bir şeyler dikiyordu yorulmadan. Akşehir'den bu tarafa at sürerken gözleriyle görmüşlerdi. Sultandağı'nın eteklerinde, çay yolunda, Şuhut Ovası'nda, İhsaniye'de. Kağnılar yürüyordu dağlarda gacır gucur. "Adamlar askere koşmuş, bu işleri yapacak kimse kalmamışsa, avrat kısmı ne güne durur?" demişti besbelli kadınlar. Genci, ihtiyarı kağnılarla ileri hatlara cephane, yiyecek, giyecek taşıyordu. Kiminin bebesi kucağındaydı, kiminin sırtında. Kimi cephane sandığını beşik yapmıştı bebesine. Kağnı yetmemişse, kalan top mermilerini omuzlamıştı gelin kızlar. (Kara Zeybek)
  • "Ah demek doğru. Tanrı onların cezasını versin. Majestelerine başkaldırmak ihanettir. Hem Tanrı'ya hem Fransa'ya... Kral, Tanrı'nın seçimidir. Tanrı'nın tercihine isyan etmek günahtır. Nankör ayak takımı. Bir yığın köylü, serseri, fahişe." (Nakşidil Güneşin Kızı)