Cehennem Değirmeni - Rauf Orbay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Cehennem Değirmeni kimin eseri? Cehennem Değirmeni kitabının yazarı kimdir? Cehennem Değirmeni konusu ve anafikri nedir? Cehennem Değirmeni kitabı ne anlatıyor? Cehennem Değirmeni PDF indirme linki var mı? Cehennem Değirmeni kitabının yazarı Rauf Orbay kimdir? İşte Cehennem Değirmeni kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Rauf Orbay

Yayın Evi: Emre Yayınları

İSBN: 9789757369110

Sayfa Sayısı: 303

Cehennem Değirmeni Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

auf Orbay bu kitapta, kendi hayatını anlatıyor; iddiasız, sakin, her şeyin sonuçlarına katlanmış bir adam uslübu ile! Bu kitabı okumadan ne dünümüzü, ne de bugünümüzü düşünebiliriz.

Ama çizdiği portre: Cehennem değirmeninde öğütülmüş bir namuslu insan hayatı! Eğer bu hayat hikayesi, bir büyük Romancının eline geçseydi, Çağın Portresi olurdu.

Hamidiye Kravazörü ile üç denizde mücadele yapan, Osmanlı Kabinesinde Bahriye Nazırlığı; Milli Mücadele Kabinesinin Başbakanı olarak ülkesine hizmete devam eden bir Devlet adamı!. Ama hangi işi yapmış olursa olsun, yaptığından kendisine pay beklemeyen bir faziletin sahibi...

Sonra kendisine üç kez suikast girişiminde bulunuldu. Hiç bir suçu olmadığı halde, İzmir Suikastı vesilesiyle 'İstiklal Mahkemesi'nde 10 yıl hapse mahkum olduğu zaman, 13 yıl yabancı ülkelerde sürgün hayatı yaşayıp, aklanmadıça kendisine önerilen görevlerin hiç birisini kabul etmeyen bir Türk İnsanı!.. Örnek bir müslüman!..

Bu kitap size, yüz yıl yaşasanız edinemeyeceğiniz bilgi ve tecrübeyi, Yakın Tarih'in örtülü kalmış pek çok gerçeğini, Tatlı bir üslup içinde sunacak, açıklayacaktır.

(Arka Kapak)

Cehennem Değirmeni Alıntıları - Sözleri

  • Biz evvela ve her şeyden önce Türküz. Sonra Türklere ve Türk vatanına dost olanların dostuyuz.
  • Demokrasi, elbette yalnız insan hakları demek değildir. Demokrasi, yaşanan bir realite, bir oluşumdur. Topluma dışarıdan getirilemez; toplumun vicdanından doğar.
  • Kendisini dikkatle dinlediğim kıymetli dostum Ali Fuat Paşa, son sözünü söylerken, anlattıklarının üzerimde yaptığı tesiri görmek isteyen bir merakla ve üzüntü içinde, yüzüme bakıyordu. Ben de, itiraf ederim ki derin bir ıztırap içinde idim. Bir ânda, mazi, o kapkara ümitsiz ve kasvetli hava içinde, tam bir fikir ve ideal birliğiyle elele vererek mücade­leye atıldığımız günler gözümün önüne geldi. Kâzım Kara- bekir, Ali Fuat, Refet... İçimizde, memleketi kurtarmağa ve milleti selâmet yoluna ulaştırmağa en kabiliyetli ve liyakatli olduğuna kat'i şekilde inanarak, kendisini baş bilip bütün kalbimiz ve varlığımızla bağlandığımız Mustafa Kemal’e olan bu en samimi duygularımızın kaynağı sadece vatan ve millet sevgisi idi ki, bizim hâlâ bu sevgi ile meşbu olan yü­reklerimizde herşeye rağmen ne olursa olsun, şahsî menfaat­ler, ihtiraslar, ikbâl düşkünlükleri gibi daima yabancısı oldu­ğumuz, memleket hesabına da zararlı bulduğumuz eğilimler, yer alamıyordu. Gerçek işte bu idi.
  • O zamanki Başvekil Şükrü SARAÇOĞLU’nun daveti üzerine toplanan Vekiller Heyetin de yaptığı konuşmanın bir bölümü çok etkiledi “ harici yenin epeydir Londra’dan şikayet ede ede bir türlü önüne geçemedim berbat halini temasta, bilmem ne müdürü veya reisi diye rastgelenin eline kurye pasaportu verilerek gönderildiğini ve bunların çoğunun döviz kaçakçılığından başka bir şey yapmayarak kendilerine emanet edilen mahrem evrakı lâyikiyle muhafaza edemeyerek, başkalarını eline geçmesine sebep oldukları gibi, bir takım devlet sırlarının da benden evvel şuna buna duyurduklarını anlattım.” Vekillerde biri “Altın oralarda serbesttir, harpten evvel Beyoğlu’nda bir tek Türk dükkanı yokken, şimdi birçok Türkler orada iş sahibi oldular, dükkan açtılar müesseseler kurdular” Rauf ORBAY; Beyoğlu’nu Kaçakçılıktan yetişmiş Türk işadamları ile doldurmak sevdasında olan bu vekil beye benim derdimin devlet sırlarını muhafaza olduğunu ve bütün medeni milletlerin namusları gibi üstüne titredikleri bu sırların bilhassa o buhranlı günlerde bizim için hayati bir ehemmiyeti haiz olduğunu ve bazen bir mahrem kağıdın veya sırrın başkasının eline geçişi ile telafisi imkansız zararlara hatta ve felaketlere vuranabileceğini anlatanmayacağımı görerek sadece hükümet heyeti içinde zihniyette kimselerin bulunuşu karşısında, memleket hesabına büyük bir Üzüntü duydum. Toplantını ardından Londra Büyükelçiliği görevinden ayrılarak siyasi hayatına son vermiştir.
  • İngiltere Başvekili Lloyd George da Avam Kamarası'nda Vilson 'un yukarıdaki beyannamesinden bir kaç gün evvel 5 Ocak 1918'de Avam Kamarası'nda İngiltere'nin; "Türkiye'yi payitahtından veya Türk milletinin bu yoldan çoğunluğu haiz bulunduğu zengin ve maruf Küçük Asya (Anadolu) ile Trakya'dan mahrum etmek için harp etmediğini" söylemiş ve bununla beraber, "Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan bahrî geçit milletlerarası ve tarafsız bir şekle konmak sureti ile, "Türk İmparatorluğu'nun idamesine muhalif olmamakla beraber Arabistan, Ermenistan, Suriye ve Filistin'in ayrı olarak millî durumlarının tasdikine hakları bulunduğu inancındayız," sözlerini ilâve etmişti.
  • Sonra, sanki bunların arkasında kendisi yokmuş, bütün bu olup biteni kendisi tezgahlamamış gibi, bana geliyor ve 1945 yılı kargaşası içinde kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Partisi'ni yeniden kurmamı istiyor. Beni oyuna getiremeyince, ’Dörtlü Takriri kullanarak Celal Bey'i parti kurmaya itti. Şimdi de Yassıada’da kendilerinden hesap soruyor!.. Ben teklifi kabul etseydim şimdi Yassıada'da hesap veren ben ve arkadaşlarım olacaktı!..
  • Enver Paşa, Amiral Şoşon'a şu cevabı verdiğini de ilâve etmişti: Biz evvelâ ve her şeyden önce Türk'üz. Sonra Türklere ve Türk vatanına dost olanın dostuyuz."
  • Mustafa Kemal Paşa olmasaydı, Milli Mücadele yapılabilir miydi? Bana kalsa, hayır! Kazım Karabekir Paşa olmasaydı, Milli Mücadele yapılabilir miydi? Bana kalsa, yine hayır! Rauf Orbay olmasaydı, Milli Mücadele başarılabilir miydi? Bana kalsa, yine hayır!
  • Rauf Bey! bir millet var, koyun sürüsü... Buna bir çoban lazım... O da benim.
  • ...Bencil düşünceleri, fikir ayrılıklarını bir tarafa bırakarak herşeyin üstünde olan vatanın elde kalan kısımlarını ve milletin siyasî istiklâlini kurtarmak yolunda, gerekirse nefsini de feda etmeyi bilecek çalışma arkadaşları bulursam ne âlâ; hükümeti kurmakta tereddüt etmiyeceğim. Aksi halde ben de sadareti kabulden çekineceğim." (Ahmet İzzet Paşa)

Cehennem Değirmeni İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Milli mücadelenin kilit isimlerinden olan Rauf Bey, siyasi anılarını akıcı bir şekilde aktarmaktadır. Yer yer konuyu bağlamak adına olay ve yıllar arasında atlamalar yapsa da olaylar hakkında bilgisi olanlar için kavramak çok zor olmuyor. Ancak tarih konusunda temeli eksik olan ya da yeni okumaya başlayan arkadaşların bu atlamalara dikkat etmesi konuyu anlamaları için önemlidir. Milli mücadele konusunda baş aktör oynayan pek çok ismin tamamı neredeyse anı kitabı yazmış ve yayınlamıştır. Her ne kadar her biri olayları farklı anlatmış olsa da milli mücadele dönemini gören gözlerin kaleminden okumak her zaman daha faydalıdır. Öğrencilerime söylediğim gibi; Milli mücadeleyi MEB'in bastığı tarih kitaplarından değil anılardan öğrenin. (Serkan A. Karatan)

Rauf ORBAY paşanın yazmış oldukları gerçekten sadece siyasi hayatı ile ilgili olduğu kesindir. Milli mücadele döneminde, sonrasında, başvekillik, büyükelçilik görevlerinde anlattığına göre dürüst güvenilir namuslu bir insan olduğu anlatmaktadır. Büyük şahsiyetli bir kahraman olduğunu da anlattıklarına göre anladım. Ancak galiba o zamanki halife ve padişahlardan olsa gerek, halifelik ve padişahlıklara pek ketum konuşmaları var. Ayrıca Ulu önderimizin son zamanlarında çevresinde bulunan zat lardan oldukça şikayetçi olduğunu her defasında beyan esiyor. Ancak iyi ki o dönemde Rauf ORBAY gibi şahsiyet yaşamış ve M.Kemal ATATÜRK ile beraber vatanımızın selameti için çırpınmıştır. İyi ki (Abdullah gündogdu)

Milli Mücadeleyi daha önce Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir'in kaleminden okumuştuk. Şimdi de Rauf ORBAY'ın kaleminden okudum. Kazım Karabekir günlük tuttuğu için olaylara daha hakim, ayrıntıya daha iyi giriyor. Rauf Orbay ise bazen konudan konuya geçebiliyor, yani biraz dağınık gibi ve yüzeysel.Rauf Orbay'la Kazım Karabekir'in görüşleri birbirine paralel olmakla beraber ikisi de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasında yer almışlardır. Milli Mücadele dönemi ve sonrasını farklı kalemlerden okumakta fayda var diye düşünüyorum. Bu da okumanız gereken eserlerden birisi. (Halil İbrahim)

Cehennem Değirmeni PDF indirme linki var mı?

Rauf Orbay - Cehennem Değirmeni kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Cehennem Değirmeni PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Rauf Orbay Kimdir?

Hüseyin Rauf Orbay (27 Temmuz 1881, İstanbul - 16 Temmuz 1964, İstanbul), Türk asker, siyasetçi. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde, Kurtuluş Savaşı'nda ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde önemli görevlerde bulunmuştur. Trablusgarp ve Balkan Savaşları'nda gösterdiği başarıdan ötürü "Hamidiye Kahramanı" olarak tanındı. 1918 Ekim'inde Osmanlı Devleti'nin Bahriye Nazırı olarak görev yapan Orbay, devletin çöküş belgesi olan Mondros Mütarekesi'ni hükûmet adına imzalayan kişidir.

Kurtuluş Savaşı sırasında 12 Temmuz 1922-4 Ağustos 1923 tarihleri arasında Türkiye'nin başvekilliğini üstlendi; İsmet Paşa ve Fevzi Paşa'dan sonra Türkiye'nin üçüncü başbakanıdır.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurucularındadır. İzmir Suikastı davasında idamla yargılanmış, on yıla mahkûm edilmiştir. 1939'da politikaya dönen Orbay, Kastamonu mebusluğu ve Londra büyükelçiliği yapmıştır.

Rauf Orbay Kitapları - Eserleri

  • Cehennem Değirmeni
  • Cehennem Değirmeni
  • Siyasi Hatıralar

Rauf Orbay Alıntıları - Sözleri

  • ...Bencil düşünceleri, fikir ayrılıklarını bir tarafa bırakarak herşeyin üstünde olan vatanın elde kalan kısımlarını ve milletin siyasî istiklâlini kurtarmak yolunda, gerekirse nefsini de feda etmeyi bilecek çalışma arkadaşları bulursam ne âlâ; hükümeti kurmakta tereddüt etmiyeceğim. Aksi halde ben de sadareti kabulden çekineceğim." (Ahmet İzzet Paşa) (Cehennem Değirmeni)
  • Biz evvela ve her şeyden önce Türküz. Sonra Türklere ve Türk vatanına dost olanların dostuyuz. (Cehennem Değirmeni)
  • Sadrazamın “Ferit Paşa delidir” diyecek kadar ileri gitmesine rağmen padişahın ısrarda inat etmesi bende, hayretten fazla şüphe uyandırdı. (Siyasi Hatıralar)
  • Bir kere Mondros mütarekenamesini Rauf bey değil, İzzet paşa kabinesi aktetmiştir. Müzarekeler neticesinde Amiral Galtrop üitimatom vererek “ya bu şartları kabul edersiniz, ya İstanbul’a cebren girerim” dedi. Amiralin tehdidi üzerine Rauf bey müzarekenameyi bırakıp gelmek, yahut imzaya mezun olmak şıklarının birinin tercihini İstanbul’a yazdı. İzzet paşa kabinesi “Müttefikan” mütarekename şartları kabule karar verdiler. (Cehennem Değirmeni)
  • Mustafa Kemal Paşa olmasaydı, Milli Mücadele yapılabilir miydi? Bana kalsa, hayır! Kazım Karabekir Paşa olmasaydı, Milli Mücadele yapılabilir miydi? Bana kalsa, yine hayır! Rauf Orbay olmasaydı, Milli Mücadele başarılabilir miydi? Bana kalsa, yine hayır! (Cehennem Değirmeni)
  • Kendisini dikkatle dinlediğim kıymetli dostum Ali Fuat Paşa, son sözünü söylerken, anlattıklarının üzerimde yaptığı tesiri görmek isteyen bir merakla ve üzüntü içinde, yüzüme bakıyordu. Ben de, itiraf ederim ki derin bir ıztırap içinde idim. Bir ânda, mazi, o kapkara ümitsiz ve kasvetli hava içinde, tam bir fikir ve ideal birliğiyle elele vererek mücade­leye atıldığımız günler gözümün önüne geldi. Kâzım Kara- bekir, Ali Fuat, Refet... İçimizde, memleketi kurtarmağa ve milleti selâmet yoluna ulaştırmağa en kabiliyetli ve liyakatli olduğuna kat'i şekilde inanarak, kendisini baş bilip bütün kalbimiz ve varlığımızla bağlandığımız Mustafa Kemal’e olan bu en samimi duygularımızın kaynağı sadece vatan ve millet sevgisi idi ki, bizim hâlâ bu sevgi ile meşbu olan yü­reklerimizde herşeye rağmen ne olursa olsun, şahsî menfaat­ler, ihtiraslar, ikbâl düşkünlükleri gibi daima yabancısı oldu­ğumuz, memleket hesabına da zararlı bulduğumuz eğilimler, yer alamıyordu. Gerçek işte bu idi. (Cehennem Değirmeni)
  • Demokrasi, elbette yalnız insan hakları demek değildir. Demokrasi, yaşanan bir realite, bir oluşumdur. Topluma dışarıdan getirilemez; toplumun vicdanından doğar. (Cehennem Değirmeni)
  • "Ömrümün, hâfızamdan hiçbir vakit silinmeyecek en zor, en üzüntülü dakikalarını yaşıyordum.. Üç gündür çekişmelerimize rağmen istediğimiz şekle koyamadığımız maddeler, pürüzlü kalmış fıkralar gözümün önüne geliyor ve böyle bir mütarekenameyi nasıl imzalayabileceğimi düşündükçe, içim yanıyordu. Reddetmek?... Buna kim mâni olabilirdi? Elbette reddedebilirdik. Fakat o zaman ne olacaktı?" (Cehennem Değirmeni)
  • Rauf Bey! bir millet var, koyun sürüsü... Buna bir çoban lazım... O da benim. (Cehennem Değirmeni)
  • "Türkiye için Demokrasiden gayri çıkar yol yok ama bunu İsmet Paşa ile yapmak büyük talihsizlik.!" (Cehennem Değirmeni)
  • Enver Paşa, Amiral Şoşon'a şu cevabı verdiğini de ilâve etmişti: Biz evvelâ ve her şeyden önce Türk'üz. Sonra Türklere ve Türk vatanına dost olanın dostuyuz." (Cehennem Değirmeni)
  • O zamanki Başvekil Şükrü SARAÇOĞLU’nun daveti üzerine toplanan Vekiller Heyetin de yaptığı konuşmanın bir bölümü çok etkiledi “ harici yenin epeydir Londra’dan şikayet ede ede bir türlü önüne geçemedim berbat halini temasta, bilmem ne müdürü veya reisi diye rastgelenin eline kurye pasaportu verilerek gönderildiğini ve bunların çoğunun döviz kaçakçılığından başka bir şey yapmayarak kendilerine emanet edilen mahrem evrakı lâyikiyle muhafaza edemeyerek, başkalarını eline geçmesine sebep oldukları gibi, bir takım devlet sırlarının da benden evvel şuna buna duyurduklarını anlattım.” Vekillerde biri “Altın oralarda serbesttir, harpten evvel Beyoğlu’nda bir tek Türk dükkanı yokken, şimdi birçok Türkler orada iş sahibi oldular, dükkan açtılar müesseseler kurdular” Rauf ORBAY; Beyoğlu’nu Kaçakçılıktan yetişmiş Türk işadamları ile doldurmak sevdasında olan bu vekil beye benim derdimin devlet sırlarını muhafaza olduğunu ve bütün medeni milletlerin namusları gibi üstüne titredikleri bu sırların bilhassa o buhranlı günlerde bizim için hayati bir ehemmiyeti haiz olduğunu ve bazen bir mahrem kağıdın veya sırrın başkasının eline geçişi ile telafisi imkansız zararlara hatta ve felaketlere vuranabileceğini anlatanmayacağımı görerek sadece hükümet heyeti içinde zihniyette kimselerin bulunuşu karşısında, memleket hesabına büyük bir Üzüntü duydum. Toplantını ardından Londra Büyükelçiliği görevinden ayrılarak siyasi hayatına son vermiştir. (Cehennem Değirmeni)
  • İngiltere Başvekili Lloyd George da Avam Kamarası'nda Vilson 'un yukarıdaki beyannamesinden bir kaç gün evvel 5 Ocak 1918'de Avam Kamarası'nda İngiltere'nin; "Türkiye'yi payitahtından veya Türk milletinin bu yoldan çoğunluğu haiz bulunduğu zengin ve maruf Küçük Asya (Anadolu) ile Trakya'dan mahrum etmek için harp etmediğini" söylemiş ve bununla beraber, "Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan bahrî geçit milletlerarası ve tarafsız bir şekle konmak sureti ile, "Türk İmparatorluğu'nun idamesine muhalif olmamakla beraber Arabistan, Ermenistan, Suriye ve Filistin'in ayrı olarak millî durumlarının tasdikine hakları bulunduğu inancındayız," sözlerini ilâve etmişti. (Cehennem Değirmeni)
  • Sonra, sanki bunların arkasında kendisi yokmuş, bütün bu olup biteni kendisi tezgahlamamış gibi, bana geliyor ve 1945 yılı kargaşası içinde kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Partisi'ni yeniden kurmamı istiyor. Beni oyuna getiremeyince, ’Dörtlü Takriri kullanarak Celal Bey'i parti kurmaya itti. Şimdi de Yassıada’da kendilerinden hesap soruyor!.. Ben teklifi kabul etseydim şimdi Yassıada'da hesap veren ben ve arkadaşlarım olacaktı!.. (Cehennem Değirmeni)