Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri - Necmeddin Şahiner Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri kimin eseri? Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri kitabının yazarı kimdir? Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri konusu ve anafikri nedir? Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri kitabı ne anlatıyor? Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri PDF indirme linki var mı? Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri kitabının yazarı Necmeddin Şahiner kimdir? İşte Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Necmeddin Şahiner
Yayın Evi: Cağaloğlu Yayınevi
İSBN: 9786056649110
Sayfa Sayısı: 128
Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Necmettin Şahiner’in 1975-1987 yılları arasında her perşembe Türkiye’nin en önemli fikir adamlarından olan Cemil Meriç’le yaptığı Risale-i Nur sohbetlerini bir araya getirdiği bu kıymetli eser Cağaloğlu Yayınevi tarafından okuyucuyla buluşturulmuştur. Yapılan sohbetler tasnif edilerek sunulmuştur. Bunlardan bazıları: Kadın, Medeniyet, Edebiyat, İslâm İnsaf Demektir…
“Ben bir fikir adamıyım. Fikir adamı demek, fikir için yaşayan adam demektir. Bu nedenle doğru ya da yanlış her fikrin mutlak ve kâmil bir hürriyet içinde kendini ifade etmesi, ülkemizin haysiyeti, vakarı, şerefidir. Ne yazık ki hürriyeti yalnız Batı’dan gelen abesler için kabul ediyoruz. Fikre ambargo koymayı cinayetlerin en büyüğü telakki ederim.”
“Türk-İslâm medeniyeti ahlâka, feragate dayanan bir medeniyet. Gerçekleştirdiği değerler edebiyattan da felsefeden de ilimden de muazzam. Ben bu mazlum medeniyetin sesi olmak istiyorum. Korumak istediğim şaheser insanın kendisi. Tarihine vecdle eğildiğim bu büyük, bu gerçek, bu mert insanı Osmanlı meydana getirmiş ve yaşatmış. Düşünenin görevi insanından kopan, tarihini unutan aydınları irşada çalışmaktır. Kızmadan, usanmadan irşad. Gerçek sanat ayırmaz, birleştirir.”
“Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın. Daha doğrusu bir ülkenin. İdrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü. Sanat düşüncenin, düşünce mukaddeslerin mukaddesi. Hakikat ve sevgi.”
“Hafızasını kaybeden bu zavallı nesilleri biz mahvettik, bu cinayet hepimizin eseri…”
Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri Alıntıları - Sözleri
- - Lisanımızı bugünkü perişan hale kimler getirdiler? Newton'un bir köpeği varmış, çok sevimli bir köpek. Bir gün kütüphanesinde çalışırken kapıdan çağırmışlar. Köpeği bırakıp dışarı çıkmış. Dönüşte bir de ne görsün? Mürekkep hokkası, üzerinde yıllardan beri çalıştığı eserin üzerine devrilmemiş mi? Köpek marifetinden mağrur kuyruğunu sallaya sallaya efendisinden iltifat beklemektedir. Zavallı Newton perişan ve muzdarip. Bir harap olan kitaba bir de köpeğe. " Ne söyleyeyim" demiş; " Yaptığın haltın farkında değilsin ki!"
- "Ben bir fikir adamıyım. Fikir adamı demek fikir için yaşayan adam demektir. Bu itibarla doğru veya yanlış her fikrin mutlak ve kâmil bir hürriyet içinde kendini ifade etmesi ülkemizin haysiyeti, vakarı ve şerefidir. Ne yazık ki hürriyeti yalnız batıdan gelen abesler için kabul ediyoruz. Fikre ambargo koymayı, cinayetlerin en büyüğü telakki ederim..."
- 'Her şeyin yokluğunu çekmeli insan; yokluk varlıktan daha görkemli ve daha anlamlıdır.' -
Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri: Değerli yazar Necmeddin Şahiner’ in kaleminden “Mukaddesi olmayan toplulukların dağılmaya, parçalanmaya, bir toz yığını haline gelmeye mahkûm olduğunu yeni yeni anlıyoruz. Cemiyet demek inanç demektir. Hayvanla insanın fârikası bu. Ortak bir iman, ortak bir şuur, ortak bir değerler levhası olmadıkça bir ülkenin payidar olmasına imkân yoktur. Mukaddesi olmayan bir kalabalık yaşayamaz ve yaşayamamıştır.” diyen merhum Hak ve hakikat adamı, mütefekkir Hüseyin Cemil Meriç’in Nurlar ile ilgili fikirlerinden bir demet… (AlattinYalcin)
kitabı okuyacağım ama daha acemiliğim den midir nedir henüz önüme kitap gelmedi daha göremedim içeriğinde neler var neler yok direkmen bir açıklama geldi (Enes)
Öncelikle bu esere ortak bir inceleme yapma kararı vererek kendisini tanıma imkanı bulduğum Rojhilat/ kardeşimle tanışmamıza vesile olduğu için bu eserin bendeki yeri büyüktür. Çok zarif başlayan dostluğumuzun ebede kadar aynı güzellikte sürmesi dileğiyle kardeşim , iyiki varsın. :) Birlikte yaptığımız bu küçük etkinliğe Recep kardeşimin incelemesindeki düşüncelere yer vererek başlamak istiyorum. *Sevgili Hakan abimle tanışmama vesile olan bu kitap benim için çok kıymetli. Beraber İnceleme yazmaya karar verdiğimiz bu kitabı bana hediye ettiği için abime çok çok teşekkür ediyorum. Hem Hakan abimle buluşup güzel bir hasbihal eyledik, hem de gözde mütefekkir Cemil Meriç'in dilinden üstadım Bediüzzaman'ı dinleme fırsatı buldum. Bediüzzaman'ı Cemil Meriç'in dilinden okumak çok keyifliydi gerçekten. Ben de dilim döndüğü kadar Cemil Meriç'in anlatımını size aktarmak isterim. Cemil Meriç kitabın genelinde yaptığı değerlendirmedelerle Tanzimat dönemi sonrası Osmanlı'da boy gösteren Batı hayranlığını eleştiriyor. Kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplar da yöneticilerin ecdadına ve dinine beslediği kini ve nefreti çok güzel dile getiriyor. Batılılaşma uğruna dinden ne tür feragatlar yapıldığını anlatıyor. Bu feragatlara karşı en sağlam duruşu, Bediüzzaman'ın sergilediğini belirtiyor. İslam'ın yaşanması olarak olsun, dilin korunması olarak olsun, her açıdan Risale-i Nur eserlerinin mükemmel olduğunu gösteriyor bizlere. Cemil Meriç, Bediüzzaman'ı bir müceddit olarak görüyor. Cemil Meriç'in Bediüzzaman hakkındaki görüşlerini belirten bir kaç alıntı paylaşmak istiyorum: "Said Nursi bir havaridir. Bir mücahiddir." "Türkiye'de aklın, müsamahanın, inancın, ilericiliğin, yeniliğin, çalışkanlık ve karşılıklı sevginin hükümran olmasını isteyen, bu uğurda kavga veren bir insandı." "Said Nursi manevi çöküntüye uğrayan cemiyetimizin yeniden dirilip ve silkinip kendine gelmesi için yılmak ve yorulmak bilmez bir manevî değer mücadelesine kendini vermiştir. Ona göre kurtuluşun tek yolu"Dinimize sarılmaktır". Risale-i Nurlar Kur'ân-ı Kerim'in gerçeklerini milletimizin gözü önüne seren bir eserdir." "Said Nursi ilim okyanusunda boğulmak üzere olanlara yetişmiş bir gemidir ki, bu gemiye binenler ilim okyanusunda boğulmadılar ve iman sahilini gördüler." "Bugünün aydını Said Nursi'yi tanımak ve getirdiği aydınlıktan faydalanmak zorundadır" "Said Nursi'nin ismini altın harflerle yazmak lazımdır. Ancak o zaman insanlık, çağımızın nuru olan Bediüzzaman'a teşekkür etmiş olur." "Evet, Tanzimattan sonra büyük İslâm mütefekkiri yok. Olsaydı, zaten bu hale gelmezdik. Yani olsaydı, bir mücadele olurdu. Hiçbir mücadele olmadı. Giyin dediklerini giydik, atın dediklerini attık. Dili de mahvettik. Bütün bu cinayetler olurken, herkes pustu, sindi... Sesini tek çıkaran Said Nursi oldu, o kadar." "Bediüzzaman ve eserlerine olan alâkasızlığımız, tam bir yüz karasıdır." Sanırım bu kadar alıntı ile Bediüzzaman'ın kıymeti anlaşılmış oldu. Ek olarak belirtmek istediğim bir diğer husus Risale-i Nur'un dilidir. Bir çok kişi osmanlıcaya olan bu dili anlamadığı için Risale-i Nur'u ya okumuyor ya da tenkid ediyor. Cemil Meriç'e bu konuda kulak verelim. "Risale-i Nur'un dili Kur'ânî ve İslâmî bir lisandır." Sayın Meriç bunu belirttikten sonra, Risalenin sadeleştirilmesine ve tercüme edilmesine son derece karşı çıktığı da vurguluyor. Ülkemizin nadide düşünürlerinden Cemil Meriç'in gözüyle Bediüzzaman'ı tanımak isterseniz, bu kitap gerçek okunmalıdır. Bediüzzaman'a karşı antipatisi olanların da önyargısını çok güzel kuracağını düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim....* -Eserle ilgili benim düşüncelerim ise şöyle... Bediüzzaman Said Nursi’yi, davasını ve telif ettiği eserleri Risale-i Nur külliyatının mahiyetini anlamak isteyenlerin okuyacağı yegane eser Tarihçe-i Hayat’tır. Ancak ona daha objektif bakabilmek adına, (her ne kadar Tarihçe-i Hayat eserlerinde talebelerinin mektuplarından objektif bir bakışa ulaşabilsekte) entellektüel anlamda kendini her bakımdan ispatlamış ve sahip olduğumuz çok önemli bir değer Cemil Meriç’in düşüncelerini dinleyebilirsiniz bu eserle. Henüz bir eserini okuduğum ve kendisine hayran olduğum Meriç’in, Risale-i nur külliyatının büyük bir bölümünü okuduğunu ve Bediüzzaman’ın talebelerinden, bu eseride hazırlamış olan Necmettin Şahiner’le, Bediüzzaman ve Nur’lar hakkında röportajı olduğunu duyunca çok sevinerek aldım bu eseri. Kendisine sorulan cevaplara çok tatminkar cevaplar veren Cemil Meriç, Bediüzzaman ve Risale-i Nur külliyatının ülkemizin tarihi ve toplumumuz ve bireyler üzerindeki etkisini, tarihsel gelişim, dönüşüm süreçleri doğrultusunda harikulade izah etmiş. Ayrıca bu röportajlarda sadece Bediüzzaman ve Risale-i Nurlar hakkında soru ve cevaplar yok. Bunun dışında kalan konularla ilgili sorularıda cevaplamış Meriç. Örnek olarak dil,medeniyet,kominizm, edebiyat,şiir, nesir,roman, aydınlar ve kadınlarla ilgili bir çok soru cevap mevcut eserde. Eseri okurken beni şaşırtan bir kaç bilginin olduğu alıntıları da burada paylaşmak yerinde olucak. “1953’de kominizmden mahkeme edilerek yargılanan Cemil Meriç, 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra da Kadıköy Adliyesinde Said Nursi ve Risale-i Nur’u övmesinden dolayı yargılanmıştı.” / S. 105 “Cemil Meriç 1975-1987 yılları arasında her perşembe Risale-i Nur sohbeti yapıyormuş.” / S. 124 Keyifli okumalar dilerim. (Hakan Can)
Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri PDF indirme linki var mı?
Necmeddin Şahiner - Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Necmeddin Şahiner Kimdir?
Risale-i Nurlarla 'şiddetli merak'ı vesilesiyle tanıştığını belirten Necmettin Şahiner, 'nurculuk' kelimesinin o zamanki medya tarafından kullanıldığını söyledi. Şahiner, "Üstad ne Barla Lahikası ne de Kastamonu Lahikasında nurcu kelimesini kullanmamıştır" dedi.
Risale-i Nur camiasındaki bölünmeleri soran Elif Çakır'a Şahiner, "Ordumuzun karacı, havacı, denizci gibi kısımları var. Bunun gibi Peygamber Efendimiz zamanında mezhepler var mıydı? Zamanla aynı kaynaktan beslenilse de kollar çoğalıyor" diye konuştu.
Necmeddin Şahiner Kitapları - Eserleri
- Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi
- Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri
- Son Şahitler 1
- Son Şahitler 2
- Son Şahitler 3
- Zübeyir Abi Nur'a Adanan Bir Ömür
- Bediüzzaman Said Nursi
- Son Şahitler 4 - Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor
- Son Şahitler 5
- Tarihi Değiştiren Kadınlar
- Cemil Meriç ile Başbaşa
- Mehmed Said Şehid Şahin Bey
- Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor
- Hatıralarda Bediüzzaman
- Hak ve Hakikatin Müdafii Avukat Bekir Berk
- Üç Feyizli Nur
- Bediüzzaman Said Nursi'den Hapishane Mektupları
- Resimlerle Bediüzzaman Said Nursi
- Edebi Sanatlar
- Mehter Ve Marşları
- Medresetü'z Zehra
- Bin Yıldır Yaşayanlar
- Hakkın Yılmaz ve Sarsılmaz Müdafii Bekir Berk
- Cilt: 1 Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor
- Nurs Yolu
- Şahidlerin Dilinden Bediüzzaman
- Nurlar'ın İlk Dershanesi Aziz Barla
- Bediüzzaman Said Nursi'nin Kayıp Mezarının Sırrı
- Yazarların Kaleminden Bediüzzaman
- Belgeler Işığında Gençlik Rehberi Nasıl Yazıldı Nasıl Karşılandı
- Said Nursi ve Nurculuk Hakkında
- Son Şahitler 5
- Bize Hayreddinli Derler
Necmeddin Şahiner Alıntıları - Sözleri
- Üstadımız Barla'da, sık sık Barla Gölünün kenarlarına gider, bazen denize girerdi. Denize gömleği ve iç donu ile girer, fakat fazla duramaz, çabuk üşüdüğü için hemen çıkardı. (Cilt: 1 Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor)
- Terbiyenin hedefi irfanı avamileştirmek değil, avamı aydınlatıp onu arifleştirmektir. (Cemil Meriç ile Başbaşa)
- Burada her suale cevap verilir,her müşkül halledilir, fakat sual sorulmaz. (Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi)
- ----- Çekilip nur-u hidayet yine zindan olacak, Yine firkat, yine hasret, yine hüsran olacak. Yine sen, yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm, Çünkü hicran dolu kalbim yine hicran olacak. Yine göç var diye mecnuna haber verme sak ın! Yine matem, yine zâri, yine efgan olacak. Açılan ol gül-ü tevhid, sarar ıp solsa gerek, Kapanıp kâbe-i irfan, yine viran olacak. Haber aldım ki yarın yâd olacakmış bize yâr, Ne büyük yâre ki, kimler buna derman olacak? Bu büyük derd-i elemden kime şekva edeyim? İşiten nâlemi, hep ben gibi nâlân olacak. O şifa-bahş olan envarını sen çeksen eğer, Bana kim nur verecek, kim bana Lokman olacak? O temiz pak nefesin, âb- ı hayatı bu çölün, Onu dûr etme ki her fert ona reyyan olacak. Hele ol nur-u şerifin kime değmişse eğer, Küçücük zerre de olsa, meh-i tâbân olacak. O lütufkâr, o keremkâr eli öptükçe benim Bu küçük kalb-i hazînim yine handân olacak. Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem, Dahi nezrim bu ki can ım sana kurban olacak. Nazarın erse garip başıma ey nur-u Hüdâ, Bugün artık bu hakir bendede umman olacak, Bu anâsır, yüzüne her ne kadar çekse hicap, Yine haksın, buna şahit yine Kur’ân olacak. Kab-ı Kavseyn’den alıp dersimi bildim ki ayân, O güzel nur-u bedî’, mânevî sultan olacak. Sakınıp, Feyzi-i bîçareye bahs açma bugün, Yeni baştan yine şeyda, yine giryan olacak. ................................ Hasan Feyzi (r.h.) (Üç Feyizli Nur)
- Rus esaretinden firar ederek İstanbul’a gelişi; Kürdistan ulemasından olup talebeleriyle beraber Kafkas cephesinde muharebeye iştirak eylemiş ve Ruslara esir düşmüş olan Bediüzzaman Said Kürdi Efendi âhiren şehrimize muvasalat eylemiştir. 25 Haziran 1918 tanin gazetesi (Bediüzzaman Said Nursi)
- .. Mübarek üstadımız gündüzleri, cenuba bakan odasının penceresine çıkar, kiremitler üzerinden âfâka bakar, tefekkürde bulunurdu.. (Son Şahitler 4 - Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor)
- Aslında malum olduğu üzere, Cenâb-ı Hakk'ın nazar-ı takdiri ve kabulü esastır. Ve bu daire hayattar, ruhani, nuranî bir dairedir. Herkes ihlâsına, sadakat, sebat ve fedakarlığına göre, hakikat âlemine ne aksederse, ona nail olur.. (Son Şahitler 4 - Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor)
- M. Kemal, Said Nursî’ye heykeller hakkındaki kanaatini sorar. Bediüzzaman ise şu cevabı verir: “Büyük Kur’ân’ımızın bütün hücumu heykelleredir. Müslümanların heykelleri ise hastahaneler, mektepler, mabetler, yollar gibi abideler olmalıdır." (Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi)
- 1499 Osmanlı Venedik savaşlarında Bosna Beylerbeyi İskender Paşa, Kuzey Venedik topraklarına girerek büyük ganimetlerle dönmüştü. Meşhur amirallerimizden Kemal ve Burak Reislerin kumandasında Osmanlı donanması da Venediklilere karşı büyük zaferler kazandı. Bu muharebelerin içinde en şanlısı, Burak Adası Muharebesi idi. Sultan İkinci Bayezid devrinde yapılan bu harpte; Kaptan-ı Derya Küçük Davud Paşa kumandasındaki Osmanlı donanmasında filo kumandanı olan Burak Reis, denizcilerimiz arasında hâtırası hürmetle yaşatılmış kahraman bir amiralimizdir. Cengin şiddetlendiği bir sırada, Burak Reis'in gemisine iki Venedik kadırgası rampa etmişti. Burak Reis bu iki düşman kadırgası ile kahramanca çarpıştı. Bu kadırgalara iki düşman gemisi de katılınca Burak Reis'in gemisine binden fazla düşman askeri hücum etmişti. Osmanlı gemisi üzerinde göğüs göğüse amansız bir çarpışma başladı. Osmanlı leventleri «Allah Allah! İllallah!» sedaları arasında kahramanca cenk ediyorlardı. Burak Reis'in kumandasındaki bu gemideki kırk kemankeşin içinde Tozkoparan İskender de vardı. Cengin en şiddetli anında, toz duman içinde kâfir erlerinden iri bir asker, Osmanlı gemisine atlayarak, dört beş Osmanlı askerini şehid etmişti. Osmanlı sancağını da sökmeye çalışıyordu. Az sonra direkten söktüğü sancağı alarak kaçıyordu. Sancağın gitmesi Osmanlı kadırgasının mağlûbiyeti demekti. Vahim vaziyeti gören Tozkoparanİskender bir anda yayından fırlayan bir ok gibi kâfirin peşine düştü. Ve onu denizin içinde yakalayarak başını kesti. Sancağı alan Tozkoparan İskender, kâfirin başını sancağın alemine geçirerek cenge devam ediyordu. Donanmamızın zaferi ile sona eren bu harpte Burak Reis'in kumanda ettiği gemi henüz yeni tezgâhtan çıkmıştı, Aynı zamanda bu gemi donanmamızın en güzel kadırgası idi. Bu durum karşısında kahraman Burak Reis, gemisinin tutuşturulmasını, kendileri yanarken de iki düşman gemisinin kaçmalarına mâni olmalarını emretti. Bu müthiş emir yiğit leventler tarafından tereddütsüzce yerine getirildi. Burak Reis'in kadırgası yanmağa başlayınca, düşman gemileri kaçmak istediler. Fakat akıncı leventler onlara rampa palamarlarını çözdürtmediler. Çözmelerine mani oldular. Kısa zamanda leventler Burak Reis'in gemisinin iki yanında rampa etmiş olan düşman gemilerine de geçti. Tutuşturularak atılan yağlı paçavralar düşman gemilerini bir çıra gibi yakıyordu. Alevler Burak Reis'in gemisini tamamen sarmıştı. Kahraman leventlerimiz, kumandanlarının etrafında hâlâ çarpışıyorlardı. Bu müthiş manzara Osmanlı donanmasından iftihar ve ızdırapla karışık bir hisle seyrediliyordu. Denize atlayarak kurtulması mümkün olan Burak Reis leventlerini yalnız bırakmıyor. «Siz kurtulun evlâtlarım, denize atlayın!» diye bağırıyordu. Ak sakallarını saran alevler içinde, kahramanca şehid olan Burak Reis, askerleri ve Tozkoparan İskender, Akdeniz'in sularına bir kül yığını halinde gömülmüşlerdi. Dalgaların arasından kurtarılabilen birkaç yaralı levent, Kahraman Burak Reis'in şanlı destanı ve denizcilik tarihimizin bu kahramanlık menkıbesini ve ateş emrini gözyaşlarıyla anlatmışlardı. Osmanlı deniz akıncıları bu zaferden sonra savaşın cereyan ettiği Sapienza adasına: «Burak Adası» adını verdiler. Bütün haritalara bu isimle geçirildi. O engin sularda ay yıldızlı sancağımız dalgalanırken, Donanma-yı Hümayun da Burak Adasını top ile selamlamayı bir hürmet ve hatıra olarak devam ettiriyordu. (Bin Yıldır Yaşayanlar)
- 'Her şeyin yokluğunu çekmeli insan; yokluk varlıktan daha görkemli ve daha anlamlıdır.' - (Cemil Meriç ile Nur Sohbetleri)
- "Şu zamanın dindar bir muallimine, eski zamanın velileri nazarı ile bakıyorum..." (Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor)
- Çarşıya çıkıp kahvaltı yapmak için peynir ve zeytin aldık. Bir dükkândan da tereyağı aldık. Dükkâncı tereyağını tartarken, yağı koyduğu kâğıt kadar da, terazinin öbür kefesine kağıt koydu. Ben doğrusu bu vaziyeti başka bir yerde görmemiştim. Bediüzzaman, işte Emirdağ'ı böyle yapmıştı. (Cilt: 1 Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor)
- Üstad Dünyanın Kanuni Esasisi Risale i Nur olacak diyordu. İnşaallah Biiznillah nasip eyle o günleri Allahım. (Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor)
- Hakikat en güzel sanat eserinden daha üstün ve daha ulvidir. (Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi)
- Üstad Hazretleri, mesleğimizin her zaman müsbet hareket olduğunu ifade etmişti. Bir ara sözü Abdülhamid Han Hazretleri’ne getirdiler. Onun, Yıldız Sarayı’nı bir üniversite gibi ilim meclisi yapmasını arzu ettiğinden bahsetti. Sonra, “Bu şefkatli sultana karşı, her ne kadar şiddetli elfazla hitap etmişsem de o mübarek ve veli bir padişahtır.” ifadeleri ile Abdülhamid Han Hazretleri’ni methetti. “Yâ Üstad, niye durup dururken Abdülhamid Han Hazretleri’nden bahsetti.” diye içimden bir vesvese geçti. Dersin sonunda izinlerini alarak ayrıldım. (Hakkın Yılmaz ve Sarsılmaz Müdafii Bekir Berk)
- Bediüzzaman Hazretlerinin öğretmenlerle yakından alâkadar olduğuna, uzun zaman hizmetinde bulunan talebelerinden Bayram Yüksel ağabeyde hatıralarında değinir: “Üstadımız, muallimler ziyarete geldiklerinde onlarla çok fazla alâkadar olurdu. ‘Şu zamanın dindar bir muallimine, eski zamanın velîleri nazarı ile bakıyorum. Çünkü eski zamanda dinî terbiye ebeveyne verilmişti, bu zamanda o vazife muallimlere verilmiş. Muallimin iyisi çok iyi, fenası da çok fena. Çünkü masum çocuklar muallimlerine çok dikkat ederler, âdeta mıknatıs gibi hocalarından ne görürse, iyiyi de, fenayı da çekerler. Muallimin iyisi minare başında, kötüsü kuyu dibindedir. Muallimler için ortası yoktur, ya âlay-ı illiyyînde veya esfel-i sâfilîndedirler’ derdi. (Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor)
- Gladston elindeki Kur'an'ı Mübin-i göstererek: "Bu kitab yeryüzünden kalkmadıkça bize rahat yoktur! Bu Kur'an, Islâmların elinde bulundukça biz onlara hakim olamayız. Ne yapıp, yapmalıyız, bu Kur'anı onların elinden kaldırmalıyız. Yahut müslümanları Kur'an'dan soğutmalıyız!" (Medresetü'z Zehra)
- "Aziz vatanımızın, Müslüman Türkiye'mizin gül ve gülistan içinde olması için yeni yetişen gençlere, yüksek seciyeler aşılamamız lâzımdır. Dinimizi, millî hasletlerimizi iyi öğretmemiz gerekmektedir. Zira imanlı, irfanlı gençlik geleceğimizin teminatı olacaktır. Bütün bunların, talim-terbiye (eğitim-öğretim) ile olacağı izahtan varestedir.Gençlik Rehberi’nde bu talim ve terbiyenin, yani hakikîeğitimin temel düsturları bulunmaktadır...." (Belgeler Işığında Gençlik Rehberi Nasıl Yazıldı Nasıl Karşılandı)
- Varsın, bütün bu hizmetlerinin kıymetini elinde duadan başka hiçbir şey bulunmayan biçare insanlar bilmesin. Her şeyin anahtarı Onun elinde olan Hâlık-ı Zülcelâlin bilmesi senin ve bütün beşeriyet için kâfi ve vâfidir. (Ceylan Çalışkan’ın üvey annesine mektubundan...) (Son Şahitler 2)
- 1956 senesini 1957’ye bağlayan yılbaşında Isparta’ya inmiştik. Üstad Bediüzzaman, “Siz merak etmeyin kardeşlerim, bu insanlar başlarını her tarafa vuracaklar, başka bir çare kalmayınca İslâmiyet’e teslim olacaklar!” diyordu. (Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor)