Çiçeklerin Düğünü - Halikarnas Balıkçısı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Çiçeklerin Düğünü kimin eseri? Çiçeklerin Düğünü kitabının yazarı kimdir? Çiçeklerin Düğünü konusu ve anafikri nedir? Çiçeklerin Düğünü kitabı ne anlatıyor? Çiçeklerin Düğünü PDF indirme linki var mı? Çiçeklerin Düğünü kitabının yazarı Halikarnas Balıkçısı kimdir? İşte Çiçeklerin Düğünü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Halikarnas Balıkçısı

Yayın Evi: Bilgi Yayınevi

İSBN: 9789754942187

Sayfa Sayısı: 160

Çiçeklerin Düğünü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Merhaba Akdeniz ve Yaşasın Deniz adlı bölümlerden oluşan ve Balıkçı'nın hiçbir kitabına girmemiş üç öyküsünün de yer aldığı Çiçeklerin Düğünü, yazarın öykülerinden alınan tadın sürekliliğini sağlıyor.

Çiçeklerin Düğünü Alıntıları - Sözleri

  • Bu dakika ölecek ve ölürken de bunca yıllık hayatımın, canımda iz bırakmış olaylarını gözden geçirecek olsam; şu kadar para kazanmış olduğum için mutlu ya da şu kadar para ve mevki kaybetmiş olduğum için de acı sanmış olduğum bütün olayların hepsi küçülür küçülür de kala kala o ada kıyısında avlanmış olduğum günün anısı, bütün hayatımın en tez bir yaşayışla dopdolu ışıldayan bir anısı olarak kalır. Gözlerim alacakaranlıklaşırken o anı,
  • Öyle bir tahsil ki hiçbir şeye bir şey katmıyordu. Hiçbir şeyi değiştirmiyordu, hiçbir şeyi teşvik etmiyordu, hiçbir amaca da götürmüyordu. Benim gönlüm usançtan can çekişirken dört işleme kulak mı verebilirdim yahu?
  • Yaratılış umursamadan, bütün rüzgârlarıyla ıslık çalıyor; dalgaları kumsala yayarken, o ıssız yerde, usulcacık, "Ben ne dilersem onu yaparım...” diye fısıldıyordu.
  • bütün insanları çarpan felaketlerde artık yabancılık mı kalır?
  • Çünkü çiçeklerde büyük merhamet vardır. Kokuları, sevgi ve merhametleridir galiba!
  • İnsanı umutlar, düşler mutlu ediyor, yoksa arzu ettiğinin kendisi değil.
  • okulun bir kütüphanesi vardı. mavi gök ne kadar hayat doluysa, kütüphanenin raflarındaki kitaplar da o kadar hayat doluydu. çölde kalan yolcunun suyun kıymetini anladığı gibi, ben de kitapların içindeki hayatın kıymetini okulda anladım. ne var ki, dersleri ihmal ediyor diye kütüphaneden kitap almamı yasak ettiler...
  • maviler bana özgürlükten, açıklıklardan, özgürce uçan kuşlardan, esen rüzgarlardan, ıssızlıkta fısıldayan ormanlardan, istikbaldeki güzel ve parlak ümitlerden bahsediyordu.
  • Gönlünde hastalıktan kurtulmakta olanların hafifliği vardı.
  • İşte ben canlı ve yaşayıcı değil fakat ölü, mıymıntı ve can sıkıcı şeylerin gölgesinde güya inkişaf edip parlayacaktım. Geçmiş zamanın ufak tefek formülleriyle ifade edilemeyecek devasa fikir hareketleri olurken ben neyi öğrenecektim bilir misiniz? Öyle bir tahsil ki hiçbir şeye bir şey katmıyordu. Hiçbir şeyi değiştirmiyordu, hiçbir şeyi teşvik etmiyordu, hiçbir amaca götürmüyordu.Benim gönlüm usançtan can çekişirken dört işleme kulak mı verebilirdim yahu ..
  • ölümden değil, ölümden de kuvvetli olan hayat ateşinden korkmaktadır.
  • ben tutuşmaya hazır bir meşaleydim.
  • bu yaşayan bir beden değil, yaşayan bir sevgiydi.
  • … insan nezleye tutulmuş gibi sevince tutuluyordu.
  • Hapishanelerde hapishane müdürünün veya hapishane gardiyanlarının her aklına eseni kitap diye yazıp, hükümlülere papağan gibi ezberledikleri yoktu. Okulda ise bana bu işkenceyi reva görüyorlardı.

Çiçeklerin Düğünü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Güz Şenliği maddelerinden biri Halikarnas Balıkçısı'nın kitaplarından birini okumaktı. İlk kez bir yazar için "Niye kendisini keşfetmekte geç kalmışım?" dedim. Her hikayenin kendine has olan sıcaklığının ve samimiyetinin sizi içine çekmemesi mümkün değil. Teşbih kesinlikle başarılması oldukça zor bir sanat türüdür, yazarın yazdıklarına baktıktan sonra bunu bir kez daha anladım. Bolca teşbih olmasına rağmen sıkılmadan okuduğum nadir kitaplardan biri oldu, çünkü yazarın cümlelerini içinden gelerek ve doğaya,insanlara karşı büyük bir sevgi besleyerek yazdığı başından belliydi. Günümüzde teşbih sanatıyla kitap yazanlara bakıyorum, bir de Halikarnas'ın yazdıklarına. "Teşbih yapıyorum, o yüzden benim edebiyat seviyem oldukça iyi." diyen bu yazarların bir kısmı maalesef bu konuda oldukça başarısızlar. Bence bu yazarların yaptığı tek şey teşbih adı altında, seçtikleri konular gibi süslü püslü ama bir o kadar boş cümleler sarf ederek bir konum elde etmeye çalışmalarıdır. Gerçi onları da suçlayamıyorum. Maalesef son birkaç senedir dünyada bir tüketim çılgınlığı mevcut. Teknolojide gelen yeniliğe alışamadan hemen ertesinde yenisinin gelmesi, Oku-geç kitaplarının çoğalması, dinleyenlerde hoş duygular bırakmak yerine anlamsız sözler ve birbirinin aynısı melodilerden oluşan müziklerin çoğaldığı bir dünyada nasıl güzellik bekleyebiliriz ki? Böyle gidersem kitap yorumu yerine iyice dertlenmeye gideceğim :D En iyisi ben burada yorumumu bitireyim. Edebi yazılara hasret kalanlar için Halikarnas Balıkçsı'nın kitaplarının okunması gerektiğine inanıyorum. Şenlik kitaplarım bittikten sonra incelikle örülmüş olan başka bir kitabını okumak için sabırsızlanıyorum. (Maggie)

"Uzaktan bir kıvılcım gibi sönüp ya- nan fenerin ışığı ona "Durma çek! Korkma çabala! Eğer yeri de göğü de sana düşmansa, burada hiç olmazsa seni seven bir insan yüreği var" diyordu sanki." Kalemi ile denizi, Ege' yi sevdiren yazar. Kısa kısa hayat hikayelerinde konuk olursunuz bu kitapta. Samimi anlatımı ile hikayeden hikaye geçersiniz...iyi okumalar dilerim. (SANİYE AYGİRAY)

“Çiçeklerin Düğünü” Hakkında: Kendimle bütünleştirdiğim şahane bir eser, gözüme çarptığı her an içinde bulunan Deniz Kızı Adası isimli hikayeyi okurum. Denize olan sevgisini aktarmayı çok iyi bilen ama yeterince değer görmediğini düşündüğüm bir yazardır Cevat Şakir Kabaağaçlı. Sürgün edildiği Bodrum'a aşık olmuş, iyi ki de olmuş. Siz de denize benim kadar aşıksanız çok seveceğiniz bir kitap. Ayrıca okuduğum en güzel hikayeler de yine bu kitaptaydı. (Sima Derya Erdoğan)

Çiçeklerin Düğünü PDF indirme linki var mı?

Halikarnas Balıkçısı - Çiçeklerin Düğünü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Çiçeklerin Düğünü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Halikarnas Balıkçısı Kimdir?

Cevat Şakir Kabaağaçlı veya tanınan adıyla Halikarnas Balıkçısı (17 Nisan 1890, Girit – 13 Ekim 1973, İzmir), Bodrum'a olan aşkı ile tanınan ünlü roman ve hikâye yazarıdır.

17 Nisan 1890 tarihinde, Osmanlı'nın son köklü ailelerinden Şakir Paşa Ailesine mensup babası yüksek komiser olarak görev yaptığı Girit'te doğdu. Babası Girit ve Atina'da sefirlik ve valilik yapan Mehmed Şakir Paşa, annesi Giritli Sare İsmet Hanım; amcası II. Abdülhamid devri Sadrazamı Ahmed Cevad Paşa, dedesi Şurayı Askeri Dairesi Reisi Miralay Mustafa Asım Bey'dir. Kendisine, iki evliliğinden de çocuğu olmayan ve onu kendi çocuğu gibi seven amcasının ismi verildi.

Cevat Şakir, altı çocuklu ailenin en büyük evladıydı. Ailesinin tüm fertleri sanatta yetenekliydi. Sırasıyla dünyaya gelen Hakkiye, Ayşe, Suat, Fahrelnisa ve Aliye adlı kardeşlerinden Fahrelnisa resim alanında, Aliye gravür alanında üne kavuştu; Hakkiye’nin kızı Füreya Koral, ilk Türk kadın seramikçi oldu; Fahrelnisa’nın çocukları Nejad Melih Devrim ressam; Şirin Devrim ise tiyatrocu oldu.

Cevat Şakir, çocukluk hayatının ilk yıllarını babası Şakir Paşa’nın elçi olarak bulunduğu Atina’da geçirdi. İlköğrenimini Büyükada'da, orta ve liseyi 1907'de Robert Kolej'de tamamladı. İlk yazısı aynı yıl İkdam gazetesinde yayımlandı. Bu, İngilizce ’den tercüme bir yazıydı. Lise öğreniminden sonra İngiltere’de denizcilik öğrenimi yapmak istediyse de ailesinin ısrarı ile Oxford Üniversitesi’nde tarih öğrenimi gördü. 1913’te İtalyan bir hanımla evlenerek İtalya’da kaldı ve resim öğrenimi gördü.

İstanbul'a döndüğünde gazete ve dergilerde yazılar yayınlamaya başladı. Aile, 1914 yılında maddi sıkıntı içine girmiş ve babası Mehmed Şakir Paşa Afyon’daki Kabaağaçlı çiftliğine yerleşmişti. Babasının çiftlikte bir tartışma anında Cevat Şakir’in silahından çıkan kurşunla vurularak ölmesi üzerine cinayet iddiasıyla yargılandı ve 15 yıl kürek cezasına çarptırıldı. Cezasının yedi yılını çektikten sonra baş gösteren verem hastalığından ötürü tahliye edildi.

1925 yılına kadar geçimini haftalık dergilerde tercümeler, yazılar yayınlayarak, resim ve yeni tarz tezhipler yaparak, karikatür yaparak, karikatür çizerek ve renkli dergi kapakları hazırlayarak temin etti. Türk basınında kapakçılığın gelişmesinde katkısı vardır.

Dört asker kaçağının kadersizliğiyle ilgili olarak "Hüseyin Kenan" takma adıyla kaleme aldığı 13 Nisan 1925 tarihli "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler" başlıklı öyküsünden ötürü İstanbul İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. ‘Memlekette isyan bulunduğu sırada, askeri isyana teşvik edici yazı yazmak’ tan suçlu bulundu. Mahkeme Başkanı Ali Çetinkaya tarafından idama mahkûm edilmek istendiyse de, Kılıç Ali Bey'in önerisiyle kalebentlikle Bodrum'a sürüldü.

3 yıllık sürgünlüğünün yarısını Bodrum'da tamamladı. Cezasının son yarısını İstanbul'da tamamladıktan sonra, çok sevdiği insanları ve doğal güzellikleriyle kaynaştığı Bodrum'dan uzak kalamadı ve Bodrum'a yeniden dönüp yaklaşık 25 yıl kaldı.

Bodrum'un antik çağdaki adı olan Halikarnas'ı mahlas olarak benimseyen Cevat Şakir, Bodrum'da balıkçılık dahil çeşitli işlerde çalıştı. Edebiyat sahasına giren eserlerinin büyük kısmını da Bodrum’da yazdı. İkinci evliliğini dayısının kızı Hamdiye, üçüncü evliliğini Hatice Hanım’la yapan Cevat Şakir'in üç evliliğinden beş çocuğu oldu. Çocuklarının orta öğrenim çağına gelince, o yıllarda bu kasabada ortaokul bulunmaması sebebiyle ailesini İzmir’e nakletti. Yaşamını yazarlık ve turist rehberliği ile sürdürdü, rehberlik kurslarında da ders verdi. 13 Ekim 1973'te İzmir'de kemik kanserinden vefat etti. Vasiyeti üzerine Bodrum'a gömüldü. Kabri Bodrum-Gümbet'teki Türbe Tepesinde manevi oğlu Şadan Gökovalı ile seçtiği yerde küçük bir müzesi ile birlikte "Halikarnas Balıkçısı Müzesi" adı altında bulunmaktadır.

1926'dan sonra deniz hikâyeleriyle tanındı. Konularını Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi kıyı ve açıklarında gelişen, denize bağlı olaylardan çıkardı. İçinde yaşadığı, en küçük ayrıntılarına kadar bildiği hür ve asi denizi, kaderleri denizin elinde olan balıkçıları, dalgıçları, sünger avcılarını ve gemileri zengin bir terim ve mitologya hazinesinden güçlenerek, denize karşı sonsuz bir hayranlıktan gelen şiirli, yer yer aksayan, ama sürükleyip götüren bir anlatımla hikâye ve romana geçirdi.

Yazı ve düşünceleriyle Azra Erhat gibi döneminin önemli aydınlarını etkilemiş bir kişi olarak, çeşitli dillerden yüz kadar da kitap çevirmiş olan ve kendi eserlerinin sonraki baskıları yapılagelen Halikarnas Balıkçısı'na Kültür Bakanlığınca 1971 Devlet Kültür Armağanı verilmiştir.

Bodrum'da yaşadığı dönemde arkadaşları ile ilk Mavi Yolculuk fikrini ve uygulamasını gerçekleştirmişlerdir. Bu Mavi Yolculuklarda yanlarına aldıkları şeyler: Peynir, su, İstanköy peksimeti, tütün ve rakı idi. Mavi Yolculukta gazete okumaz radyo dinlemezlerdi. Amaç dünyadan kaçmak ve medeniyetten uzak olarak kafayı dinlemektir. Haftalarca denizde kalınır sadece acil ihtiyaçları temin etmek için karaya çıkılırdı. Oysa ki bugün yapılan mavi yolculuklarda her türlü lüks mevcuttur. Bu yolculuklar yazarın edebî eserlerini de büyük oranda etkilemiştir.

Geniş bibliyografyası Yeni Yayınlar dergisinin Ekim 1974 sayısındadır.

Kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan, oğulları, Dr. Sina Kabaağaç ve Suat Kabaağaçlı'dır.

Halikarnas Balıkçısı Kitapları - Eserleri

  • Aganta Burina Burinata
  • Mavi Sürgün
  • Anadolu Efsaneleri
  • Anadolu Tanrıları
  • Uluç Reis
  • Turgut Reis
  • Parmak Damgası
  • Ege'den Denize Bırakılmış Bir Çiçek
  • Merhaba Akdeniz
  • Deniz Gurbetçileri
  • Ötelerin Çocukları
  • Merhaba Anadolu
  • Altıncı Kıta Akdeniz
  • Çiçeklerin Düğünü
  • Dalgıçlar
  • Anadolu'nun Sesi
  • Gülen Ada
  • Hey Koca Yurt
  • Gençlik Denizlerinde
  • Arşipel
  • Sonsuzluk Sessiz Büyür
  • İmbat Serinliği
  • Yol Ver Deniz
  • Düşün Yazıları
  • Bulamaç
  • Denizin Çağırışı
  • Ege'den
  • Yaşasın Deniz
  • Alabandada
  • Egenin Dibi

Halikarnas Balıkçısı Alıntıları - Sözleri

  • “Vakit onu yaşatmayı bilmeyenleri öldürür.” (Mavi Sürgün)
  • Kocadağ'ın tavrında ve sesinde, sahip olduğu otomobillerin, mal ve paraların büyük toplamı sırıtıyordu. İnsan onunla görüşürken, bir insanla değil, otomobillerle, mal ve toprakla ve para kasasıyla konuşmakta olduğu sanırdı. (Gülen Ada)
  • “Yaşam öyledir ki; birlikte yaratılan, yaşayan ve büyüyenler birbirlerini seveceklerdir. Çünkü birbirlerini sevmekten başka her ne yaparlarsa, birbirlerinin celladı olarak birbirlerini öldüreceklerdir.” (Ege'den Denize Bırakılmış Bir Çiçek)
  • Demincek dedim a; yalnızlıktan insanın yanına densizin biri gelince; ağaçlar, dağlar, taşlar örtünüp herkesin bildiği ağaç, dağ ve taş olurlar. (Ege'den)
  • ''Ne güzel dünya.! Fakat güzelliğinin derinliğini kim sondalayabilirdi.?'' (Denizin Çağırışı)
  • "Yaşayın arkadaşlar! Biz heheyt! Serdengeçti delikanlı korsanlarız! Ölürsek bile leş gibi ilaç kokan sinameki ve zencefil suları içerek ve kefen gibi ve mıymıntı yatak çarşafları arasında debelenerek değil, bir top aleviyle, bir kılıç şakırtısıyla, Allah diye gülerek çıkarız dünyamızdan!" (Uluç Reis)
  • Herkes kendi vüs’u ve sa’yı kadarınca nasip alır. Eğer senin kabın az su alıyorsa, deryanın ne günahı var? (Mavi Sürgün)
  • “… fenni akım asıl Anadolu’da İyonya’da başladı ve orada durdu.” (Anadolu'nun Sesi)
  • Bugüne dek üzüldüğüm şeyler, üzülmeye değmeyecek şeylermiş. İşimde bir hafiflik, bir kurtuluş duyuyorum... (Gençlik Denizlerinde)
  • Hiç bir şeye kadir değiliz: Hepimiz birbirimize benzeriz. (Altıncı Kıta Akdeniz)
  • “İyi insanlar kırıldıkları zaman sevmeyi bırakmazlar , göstermeyi bırakırlar ..” (Sonsuzluk Sessiz Büyür)
  • Hastalık dediğin, karadan değil, hep denizden seyahat ederdi. (Deniz Gurbetçileri)
  • Hellenistan şehirlerinde Roma işgaline değgin lağım yoktu. Lağım çukurları bile azdı. Herkes işini sokak köşelerinde yapiyordu. Sokrates bile entarimsi "kiton"unu kaldırıyor ve "Keyo" diyerek sokakta yapıyordu, küçüğünü de, büyüğünü de. Bu nedenden, şehirde arasıra veba gibi bulaşıcı hastalıklar nüfusu kırıp geçiriyordu. Hastalığın, kızan Tanrılar tarafından gönderildiği sanılarak Tanrıların gönlünü etmek için insan kurban ediliyordu. (Anadolu'nun Sesi)
  • Sen nereye gidersin? -Bilinmezliklere Gemine bineceklerden ne ücret istersin? -Tamamen kendileri olmalarını. Peki yolcuların kimlerdir? -Her şeylerini bir hiç uğruna feda edenler. (Gülen Ada)
  • "Yahu bu ne biçim dünyadır?" (Aganta Burina Burinata)
  • yemek yer hazmederiz,yedigimiz yemek biz oluruz. (Denizin Çağırışı)
  • “Hayatlarının bir safhasını kapayıp, bir başka safhasını açan insanların kederlenmemeleri imkansızdır. Ekseri denize açılan insanlar, yurtlarını ve sevgilerini karada bıraktıkları için, müteessir olurlar. Korsanların yurtları denizdi.” (Uluç Reis)
  • İnsan ihtiyarlayınca gençlik hatıralarıyla geviş getiriyor. (Uluç Reis)
  • Onda , herkeste arayıp arayıp da pek az bulduğum veya hiç bulamadığım ve yine özleyip durduğum bir şeyin pek çoğu vardı. (Aganta Burina Burinata)
  • Birinci Artemisia, İsa'dan 480 yıl önce, tarihin en önemli deniz savaşına sahne olan Salamis adasında kendi filosuna, hem kraliçe, hem de amiral olarak doğrudan doğruya komuta etti. (Hey Koca Yurt)