Çocuk Yasası - Ian McEwan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Çocuk Yasası kimin eseri? Çocuk Yasası kitabının yazarı kimdir? Çocuk Yasası konusu ve anafikri nedir? Çocuk Yasası kitabı ne anlatıyor? Çocuk Yasası PDF indirme linki var mı? Çocuk Yasası kitabının yazarı Ian McEwan kimdir? İşte Çocuk Yasası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ian McEwan
Çevirmen: Roza Hakmen
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750836527
Sayfa Sayısı: 152
Çocuk Yasası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Londra’da yaşayan, Yüksek Divan Aile Hukuku Dairesi’nin en başarılı ve ünlü hâkimlerinden Fiona Maye, özel hayatındaki kriz karşısında çaresizdir: Kocası Jack onu genç bir kadın için terk etmektedir. Fiona tam bu sırada kendini Adam Henry davasının hâkimi olarak bulur. On yedi yaşında bir lösemi hastası olan Adam, tedavisi için elzem olan kan naklini günah olduğu gerekçesiyle reddetmektedir. Onun kişisel haklarına saygı göstermekle bu hakları çiğneyerek hayatını kurtarmak arasında kalan Fiona, bir sonuca varabilmek için Adam’la görüşmeye karar verir. Bu görüşme ikisinin de hayatını değiştirecektir.
“Çocuk Yasası”, inançlarla kanunların kırılganlığına ve insanlar arasındaki mesafelere dair, içe işleyen, unutulmayacak bir roman. Roza Hakmen’in Türkçesiyle.
“Hayatımın en sıradışı, güçlü ve dokunaklı okuma deneyimlerinden biri... Bütünüyle çarpıcı, hassas dengeler üstüne kurulmuş, kusursuz işlenmiş ve çok güzel yazılmış bir roman.” Alberto Manguel
“Yaşayan en iyi yazarlardan biri olan Ian McEwan’dan önemli bir roman daha.” Washington Post
Çocuk Yasası Alıntıları - Sözleri
- "Her hayat Tanrı'nın armağanıdır. Ve Tanrı onu istediği zaman geri alabilir." "Kendi hayatınız söz konusu olmadığında bunu söylemek kolay Mr. Henry."
- "Dünyaya düzgün biçimlenmiş uzuvlarınının hepsi yerli yerinde gelmek, acımasız değil sevgi dolu bir anne babanın evladı olmak, coğrafi ya da toplumsal tesadüfler sayesinde savaştan ya da yoksulluktan kurtulmuş olmak tamamen şansa bağlıydı. Dolayısıyla rahat rahat erdemli olabilmek de."
- "Genel bir acımanın nesnesi olmak da toplumsal ölümün bir şekliydi."
- "Dünyaya düzgün biçimlenmiş uzuvlarının hepsi yerli yerinde gelmek, acımasız değil sevgi dolu bir anne babanın evladı olmak, coğrafi ya da toplumsal tesadüfler sayesinde savaştan ya da yoksulluktan kurtulmuş olmak tamamen şansa bağlıydı. Dolayısıyla rahat rahat erdemli olabilmek de."
- Aynı anda düşünülmesi gereken o kadar çok şey var ki.
- İnsan, insana güvenecektir Çocuğa güvenen çocuk gibi.
- Dünyanın böyle ayrıntılarla, böylesine minik insani zaaflarla dolu olması onu boğuyordu..
- Sence iyi bir şair olmak için acı çekmen mi gerekiyor?
- Niçin değil nasıl diye sormak da bir kaçıştı."
- Oğlan olsun kız olsun, bir insan için en alçaltıcı şey, iyi bir eğitimden ve düzgün bir işte çalışma onurundan mahkum edilmekti...
- Dünyaya düzgün biçimlenmiş uzuvlarının hepsi yerli yerinde gelmek, acımasız değil sevgi dolu bir anne babanın evladı olmak, coğrafi ya da toplumsal tesadüfler sayesinde savaştan ya da yoksulluktan kurtulmuş olmak tamamen şansa bağlıydı.
- Mahkemenin görevi her şeyden önce çocukların yetişkinliğe ulaştıklarında nasıl bir hayat yaşamak istedikleri konusunda kendi kararlarını verebilmelerini sağlamaktı.
- Bedensiz olmayı, fiziksel kısıtlamalardan kurtulmuş olarak süzülmeyi isterdi en çok.
- İlk harekete geçen, koşulları belirler.
Çocuk Yasası İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ian McEwan deyip duruyorum nicedir. En sonunda beyefendiyle kavuştuk. Üstelik de kendisinin en çok sevilen ve sanırım en bilinen kitabı, Çocuk Yasası ile. Yani ilk buluşmaya gardırobundaki en sağlam takımı giyip gelmişti. Akıllı adam. *** Çocuk Yasası, kısa ve kolay okunan bir kitap. Anladığım kadarıyla bu değerlendirme hemen tüm McEwan kitapları için genelleştirilebilir. Benim elimde 3-5 gün sürünmesine ve grubun Ağustos kitabı olmasına rağmen benim Eylül’e sarkıtmama bakmayın. Sorun kitapta değil bende: tembellik ettim. *** Ana kahramanımız orta yaşlı bir hâkime hanım. Aile hukuku mahkemesinde çalışıyor ve habire boşanmalara, velayetlere, mal paylaşımlarına, nafakalara hükmediyor. Fakat kitaba konu olan dosya, bunlardan birazcık değişik. Yehova Şahidi bir ailenin 17 yaşındaki Yehova Şahidi oğlu, kanser tedavisi sırasında ihtiyaç duyulan kan naklini inancına aykırı olduğu için reddedince, hastane bu atipik durumu acil görüşülmek üzere mahkemeye taşıyor. Acil, çünkü hemen bir karar verilmezse, oğlanın hayatı tehlikeye girecek. *** Bu durumda karar verici merci olmak başlı başına bir karabasan iken, hâkime Fiona bir de orta yaş krizindeki kocasıyla uğraşmakta ve hayatının tüm cephelerinde aynı anda savaş vermektedir. Fiona tüm cephelerde doğru bildiğini yapar, vermesi gerektiğine inandığı kararları verir. Ama belirleyebileceği sadece kendi kararlarıdır, bu kararların sonuçları konusunda Fiona’nın takdir hakkı bulunmaz. *** Bir hukuk felsefecisi olarak bu kitapta tartışılmaya değer pek çok mesele tespit ettim: 18 yaşından küçüklerin kendi bedenleri üzerindeki tasarrufu, ebeveynin karar yetkisinin sınırları, inanç özgürlüğü ile yaşam hakkı çatışması, inanç özgürlüğü ile hekimin gerekli tedaviyi gerçekleştirme yükümlülüğü, yine inanç özgürlüğü ile çocuğun üstün menfaatinin yarışması; hakimin özel hayatının verdiği hükümlere yansıyıp yansımadığı, meslek etiği açısından bir hakimin hükmün taraflarından biri ile ilişkisinin ne ölçüye kadar yakınlaşması gerektiği gibi gibi gibi. Daha sayarım ama sizin de bir hayatınız var, sonsuza kadar hukuk felsefesi sorunları okumanızı istemem. *** Ben çok sevdim. Zaten seveceğimden de emindim. Kendimle tutarlı olmaktan memnunum. Ian bey ile tanışmaktan da. *** Sevgiler efendim! (Burcu Booker)
Bu sefer incelemeye birkaç zor soruyla başlamak istiyorum. Başkalarının düşünceleri veya fikirlerinin etkisinde kalmadan herkes elini vicdanına koyarak bu soruları içinden yanıtlamaya çalışsın lütfen. Eminim hepinizin bu sorulara vereceği bir takım ezberlenmiş cevapları hafızasında hazır bir şekilde duruyordur. Onları silin hemen. Benim istediğim ise, asıl sizin ne düşündüğünüz veya hissettiğinizdir. Hadi geçelim sorulara: - Lösemi hastası olsanız ve inancınız size yapılacak olan tedaviyi yasaklıyor olsa hastanenin uygulayacağı tedaviyi reddeder miydiniz? - İnancınız uğruna ölümü göze alır mıydınız? - Hayati bir tedaviyi reddetmek intihar olarak nitelenebilir mi? - Kürtaj yasaklanmalı mıdır? Kürtaj, yaşam hakkının bir ihlali midir? Peki ya, istemediğiniz bir çocuğu dünyaya getirmek zorunda mısınız? - Çocuğun yaşam hakkı ne zaman başlar? Anne karnına düştüğü anda mı, yoksa tam olarak doğduğu anda mı? Yoksa yasal kürtaj süresi olan 10 haftadan sonra mı? - Ötenaziye bakış açınız nedir, ülkemizde yasallaşmalı mıdır? - 2014 yılından beri beyin ölümü gerçekleşen; ancak hem dini hem de yasal anlamda "canlı" sayılan Kenan Işık'a bakış açınız nedir? Sizce öldürülmeli mi, yoksa bu şekilde yaşatılmaya devam mı edilmelidir? - 16 Ağustos 2018'de Antalya'nın Döşemealtı ilçesinde tali yoldan karşıya geçmeye çalıştığı sırada bir otomobilin çarpması sonrası beyin ölümü gerçekleşen ve ailesinin organlarının bağışlanmasını istediği Aleyna Budanır'a ve organ nakline bakış açınız nedir? Zira Aleyna'nın organlarından, kalbi 24 yaşındaki Burak Zeybek'e, karaciğeri ise 62 yaşındaki Kemal Çevik'e nakledilmişti. İnancınız kan naklini veya organ naklini yasaklıyor olsa Aleyna Budanır'ın kalbini veya karaciğerini reddeder miydiniz? Neden reddedeyim ki, diye sorgulamayın. Zira şahsen tanıdığım ve öldükten sonra organlarının bağışlanmasını kesinlikle istemeyen dindar tanıdıklarım var. Eminim sizin de vardır. Bu soruları genişletmek ve konuyu sayfalarca uzatmak hiç de zor değil. En azından benim ilgi alanıma girdiği için uzun uzadıya sorular sorarak konuyu derinlemesine inceleyebilirim. Yine de kitabın ana hatlarından uzaklaşmamak gerektiği için sorularımı burada kesmekte fayda görüyorum. Kitabın konusuna gelirsek, Londra’da yaşayan, Yüksek Divan Aile Hukuku Dairesi’nin en başarılı ve ünlü hakimlerinden Fiona Maye isimli bir hakim, Jack ismindeki eşiyle özel hayatında kriz yaşamaktadır. Eşi Jack onu genç bir kadın için terk etmektedir. Bu noktada hakimlerin özel hayatlarıyla ilgili bir takım bilgilere de yer veren yazar, hakimlik mesleğinin kolay ve zor yanlarını da gözler önüne sermiş. Açıkçası hayatının kısacık bir döneminde hakim/savcı olmayı düşünmüş biri olarak, yazarın hakim Fiona'nın hayatını ve hayatında yaşadığı zorlukları objektif bir şekilde önümüze sunduğunu düşünüyorum. Tam olarak Fiona'nın özel hayatında yaşadığı zorlukları ve sıkıntıları yaşamamak için hakim/savcı olmayı reddetmiştim. Biliyorsunuz ki, günümüzde hakim/savcı olmak için sınava girmek yeterli. Neyse, bu konu sizi sıkacağı için çok da gereksiz ayrıntıya girmeyeyim... Gelelim kitaptaki asıl meseleye. Fiona özel hayatında yaşadığı sorunlar esnasında kendini Adam Henry davasının hâkimi olarak bulur. On yedi yaşında bir lösemi hastası olan Adam, tedavisi için zorunlu olan kan naklini günah olduğu gerekçesiyle reddetmektedir. 17 yaşında olduğu için annesi ile babasına da bu durum sorulur ve annesi ile babasının da kan naklini reddetmesi ile Adam'ın hayatı inancı uğruna tehlikeye girmeye başlar. Bu noktada, Adam'ın kişisel haklarına saygı göstermekle bu hakları çiğneyerek hayatını kurtarmak arasında kalan Fiona, zor bir kararla karşı karşıya kalır. Bildiğiniz üzere, bir Aile Mahkemesi'nin çocuklarla ilgili alacağı kararda esas görevi, her şeyden önce çocukların yetişkinliğe ulaştıklarında nasıl bir hayat yaşamak istedikleri konusunda en doğru kararı verebilmelerini sağlamaktır. Yani kısaca amaç, çocukların refahının sağlanmasıdır. Ancak kitabımızda Adam Henry isimli 17 yaşındaki çocuk kan naklini reddetmektedir. Buna gerekçe olarak ise, kendilerinin "Yehova'nın Şahitleri" olmalarını, dolayısıyla kan naklinin inançları gereği yasaklanmış olduğunu göstermektedir. Yehova'nın Şahitleri'ne göre, kan insanın özüdür. Ruhtur, canın, hayatın kendisidir. Nasıl ki, can kutsalsa kan da kutsaldır. Kan her canlının minnet duyması gereken bir hayat armağanıdır. Kendi kanını bir hayvanın ya da başka insanın kanıyla karıştırmak, kirlenmektir. Tanrının armağanının reddidir. Bu yüzden de kan nakli reddedilmelidir. İşte bu sebeplerden ötürü, Adam Henry kan naklini reddediyor ve hakim Fiona zor bir kararla karşı karşıya kalıyor. Fiona, ya Adam Henry'nin isteğini reddederek onun iradesine karşı gelerek kan naklinin yapılmasına onay verecek ya da göz göre göre bir çocuğun ölüme gitmesine göz yumacaktır. Gerçekten de düşünüldüğünde zor bir karardır. Devamıyla ilgili ne yazık ki bilgi veremiyorum. Sonucu merak edenlerin pek tabii kitabı okuması gerekiyor.. Kitabın konusu, mesleğimle ve ilgimi çeken konularla yakından ilgili olduğu için, ayrıca Seladam tarafından da tavsiye edildiği için okuma kararı almıştım. Bu noktada Seladam'ye teşekkürlerimi sunuyorum. Son olarak, kitabın içerisinde ara ara sıkıcı ayrıntılara ve gereksiz hukuki olaylara yer verilmişse de konusu itibarıyla özgün olduğundan kitabı beğendim. İlgi çekici bir konusu ve düşündürücü bir etkisi var. Kitap, bizi aslında üç ana başlıkta düşünmeye davet ediyor: din/inanışlar, hasta hakları ve çocukların özgürlükleri. Ben bu konularda düşünmeyi seven biri olarak, açıkçası okurken yine bir hayli düşündüm. Size de tavsiye ederim, düşünmek güzeldir. En çok hoşuma giden alıntıyla incelemeyi sonlandırıyorum: "Bir çocuk din uğruna kalkıp kendini öldürmemeli." (Semih Doğan)
Bir mahkeme bir çocuğun... yetiştirilmesiyle ilgili ... herhangi bir hususta karar verirken öncelikle çocuğun refahını dikkate alacaktır. Çocuk Yasası, madde 1. Peki bir çocuğun refahı nedir? Refah bolca para, gösterişli bir hayat mıdır? Refah inançlar uğruna vazgeçilmiş bir yaşam mıdır? Bir çocuğa refah vermenin en etkili yolu ona varoluş çabasını anlamlı kıldırmak ve hayatında en çok ihtiyaç duyacağı şeyi "Sevgi" yaşatmak ve yaşatmasını sağlamaktır. Kitap, yukarıda da yazmış olduğum Çocuk Yasası,madde 1 cümlesi ile başlıyor. Ana karakterimiz Yüksek Divan Hakimi Fiona May. Fiona , mesleğinde çok başarılı ve deyim yerindeyse zirve noktasında ancak özel hayatında yaşadığı problemler ile karşımıza çıkıyor ilk sayfalarda,kocasıyla yaşamış olduğu kriz,mesleğinden dolayı özel hayatını ihmal ettiğini düşünmesi onu çıkmaza sürüklüyor. Fiona mesleği gereği zorlu davalarla uğraşan bu davaları çözümlendirme ve karara bağlama konumundadır. Kitabın asıl meselesi ise buradan sonra başlıyor. Fiona ve karar vermek zorunda olduğu davalar. İlk dava, Boşanmış Yahudi bir karı kocanın çocuklarının eğitimiyle ilgili bir görüş ayrılıkları yaşadığı bir velayet davası. Tarikata mensup olan baba çocuklarının özgürlüklerini bir hiç olarak görüp dinden başka bir şey düşünmeyen biri.Anne ise daha özgürlükçü,çocuklarının karma bir okula gitmesini istiyor. "Oğlan olsun kız olsun, bir insan için en alçaltıcı şey, iyi bir eğitimden ve düzgün bir işte çalışma onurundan mahrum edilmekti"(s.16) Diğer dava, yapışık ikizler. Jamaikalı ve İskoç bir anne babanın birbirine yapışık erkek ikizleri. İkizlerden birinin kalbi çalışmıyor ve diğerine muhtaç, İkisinin birden ölmemesi için birbirlerinden ayrılmaları gerekmekte, aile ise inançları gereği bunu cinayet olarak görüyor ve karşı çıkıyor. "Canı Tanrı verirdi ve ancak Tanrı alabilirdi."(s.26) Son dava ise kitabın temel meselesi. 17 yaşında lösemi hastası Adam Henry. Adam, acilen kan nakli olmak zorundadır. Ailesi ise inançları gereği(Yelova Şahitleri)kan nakline karşı çıkmaktadır. Onlar için kan kutsal ve insan ruhunun özüdür.Yasalar ise henüz reşit olmayan çocuk için ailenin rızasının önemli olduğunu söylüyor. İnançları uğruna göz göre göre bir çocuğun ölümüne seyirci kalmak mı, yoksa en önemli şeyin bir çocuğun hayatı olduğuna karar vermek mi? "Bir çocuk din uğruna kalkıp kendini öldürmemeli."(s.63) Çocuk Yasası, 152 sayfa süren kısa bir kitap olmasına rağmen adalet ve hukuk ,dini inançlar ve özgürlükler,yaşama hakkı gibi gündelik hayatımızda yaşamış olduğumuz sorunlu meselelere yer veren oldukça doyurucu bir kitap, okurken kendime bir çok sorular sorduğum kitap düşüncelerimi sorgulamamı sağladı. Tek bir anlatıcının olduğu ve bilinç akışı yönteminin kullanıldığı kitapta, bazı yerlerde kitabın konusu gereği, hukuki terimlere yer verilip,bazı konuların da biraz fazla detaylandırıldığını söylemeliyim. Tüm okurlara tavsiye ederim, düşünmeniz ve sorgulamanız dileğiyle.. (Sinan)
Çocuk Yasası PDF indirme linki var mı?
Ian McEwan - Çocuk Yasası kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Çocuk Yasası PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ian McEwan Kimdir?
İngiltere’nin Aldershot kasabasında doğan McEwan çocukluğunun büyük bir kısmını subay olan İskoç babası David McEwan’ın atandığı Doğu Asya, Almanya ve Kuzey Afrika’da geçirdi. Woolverstone Hall School, University of Sussex ve University of East Anglia’da öğrenip gören yazar, Malcolm Bradbury’nin öncülük ettiği “Yaratıcı Yazarlık Kursu”nun ilk mezunlarından biri oldu.
İki kere evlenen McEwan’ın ikinci eşi olan Annalena McAfee The Guardian’ın eleştiri bölümünün eski editörlerindendir. 1999 yılında ilk eşi olan Penny Allen vesayeti tıpkı 15 yaşındaki abisi gibi babaları McEwan’a verilen 13 yaşındaki küçük oğulları ile birlikte kaçtı.[1]
2004’ün Mart ve Nisan aylarında - Britanya Devleti, yazarı Amerika’nın First Lady’si Laura Bush’la yemek yemeye davet ettikten hemen sonra - McEwan’ın Amerika Birleşik Devletleri’ne girişi uygun vizeye sahip olmadığı için reddedildi.[2] Britanya basınında yapılan yayınların arkasından McEwan Birleşik Devletler’e “Sizi hala kabul etmek istemiyoruz ama dışarıda olmanız pek çok uygunsuz yayına sebep oluyor” açıklaması ile kabul edildi.[3] Daha sonra Birleşik Devletler kendisine bir özür mektubu yolladı.[4]
Royal Society of Literature, Royal Society of Arts, American Academy of Arts and Science McEwan’ın üye olduğu bazı gruplardır. 1999 yılında Hamburg’da Alfred Toepher Vakfı tarafından Shakespeare Ödülü’ne layık görüldü. Ayrıca British Humanist Association’ın seçkin destekçilerinden olan McEwan 2000 senesinde İngiliz Şövalyelik Ödülü ile ödüllendirildi.
Ian McEwan, 2002 yılında II. Dünya Savaşı sırasında başka bir aileye evlat olarak verilen bir erkek kardeşe sahip olduğunu öğrendi ve bu hikâye 2007 yılında kamuoyu tarafından duyuldu.[5] McEwan’dan 6 yaş büyük olan ve aynı anne babaya sahip olan duvar ustası David Sharpe, McEwan’ın ebeveynlerinin evlenmeden önce yaşadıkları yasak aşkın meyvesi olarak dünyaya geldi. McEwan’ın annesi aşığıyla ilk kocası savaşta öldükten sonra evlenebildi. Ian ise bu nikahtan birkaç sene sonra dünyaya geldi.
McEwan’ın yayınlanan ilk eseri 1976 yılında Somerset Maugham Ödülü’nü kazandığı kısa hikâyelerinden oluşan İlk Aşk, Son Törenler (First Love, Last Rites, 1975) isimli kitabıdır. Bu kitabı iki ilk roman sayılabilecek The Cement Garden (1978) ve Yabancı Kucak (The Comfort of Strangers, 1981) isimli eserler takip etti. Bu iki roman McEwan’ın edebiyat dünyasında “Ian Macabre” olarak anılmasına sebep oldu.
1997’den yayınlanan ve erotomani hastalığına yakalanmış bir insanı konu alan Sonsuz Aşk (Enduring Love) isimli romanı Man Booker Ödülü aday listesinde yer alamamasına rağmen pekçokları tarafından bir başyapıt olarak nitelendirildi. McEwan Booker Ödülü’nü 1998 yılında Amsterdam’da Düello (Amsterdam) isimli romanı ile aldı. Bir sonraki romanı Kefaret (Atonoment, 2002) de çok büyük beğeni kazandı. Time Dergisi eseri 2002 yılının en iyi romanı ilan etti ve roman Booker Ödülü aday listesine girdi.
2005 yılında yayınlanan romanı Cumartesi’de (Saturday, 2005) başarılı bir beyin cerrahının bir cumartesi günü yaşadıklarını işledi. Romanın ana karakteri olan Cerrah Henry Perowne’un evi Londra’nın merkezinde ünlü bir meydandadır. McEwan da Oxford’dan Londra’ya geri taşındıktan sonra aynı meydanda bulunan evinde yaşamaktadır. “Cumartesi” James Tait Black Memorial Prize ile ödüllendirildi. An itibarı ile son kitabı olan On Chesil Beach, 2007 senesinde çıktı ve aynı sene Booker Ödülü adaylarından biri oldu.
McEwan ayrıca pek çok film senaryosuna, bir adet sahnelenmiş oyuna ve bir oratoryaya imzasını atmıştır. 2007 Ağustos’unda “For You” isimli operanın metinlerini yazmaya başlayan McEwan’ın bu eseri Michael Berkeley tarafından bestelenecek ve 2008 yılı içinde icra edilecektir.2006 yılı sonunda, McEwan’ın büyük beğeni kazanan romanı Kefaret’i Lucilla Andrews’ın otobiyografisi “No Time for Romance”’den yaptığı intihalle yazdığı iddia edildi. Yazar masumiyetini The Guardian’da savundu, Andrews’un çalışmasından Kefaret’i yazdıktan sonra haberi olduğunu söyledi. McEwan, Amerikalı büyük yazar Thomas Pynchon’ın da içinde bulunduğu pek çok önemli yazar tarafından da savunuldu.
İlk romanı The Cement Garden’ın orijinalliği hakkında da yorumlar yapılan McEwan’ı son olarak Claire Henderson-Davis “On Chesil Beach”’de annesinin ismini kullanıp ebeveynlerinin hayat öykülerini anlatmakla suçladı. McEwan bütün bu suçlamaları da reddetmektedir.
Ian McEwan Kitapları - Eserleri
- Çocuk Yasası
- Fındık Kabuğu
- Kefaret
- Sahilde
- Yabancı Kucak
- Sonsuz Aşk
- Amsterdam'da Düello
- Benim Gibi Makineler
- Hamamböceği
- Beton Bahçe
- Cumartesi
- Kayıp
- Masumiyet ya da Özel İlişki
- Beton Bahçe - İlk Aşk, Son Ayin
- Siyah Köpekler
- Bir Parmak Bal
- Düş Yolcusu
- Solar
- İlk Aşk, Son Törenler
- İlişkiler
Ian McEwan Alıntıları - Sözleri
- “Babamı ben öldürmedim, ama işini kolaylaştırdığımı hissettim zaman zaman.” (Beton Bahçe)
- Can sıkıntısıyla, mutluluk arasında fazla bir mesafe yoktur; insan, sevincin sahillerinden bakar can sıkıntısına.. (Fındık Kabuğu)
- Oğlan olsun kız olsun, bir insan için en alçaltıcı şey, iyi bir eğitimden ve düzgün bir işte çalışma onurundan mahkum edilmekti... (Çocuk Yasası)
- "Hayal görmek hakkında hayal kuruyordun." (Düş Yolcusu)
- Bazen bir haksızlık üzerine fazla kafa yoran insanlarda öç hırsı bir tür yükümlülük duygusuyla karışır. (Amsterdam'da Düello)
- Dünyanın böyle ayrıntılarla, böylesine minik insani zaaflarla dolu olması onu boğuyordu.. (Çocuk Yasası)
- Önemsenmeyen şimdiki zaman döne döne uzaklaşıyor bizden .. (Fındık Kabuğu)
- Beden yalan söyleyemez , ama zihin başka bir ülkedir . (Fındık Kabuğu)
- "Herşeyi derinden hissediyorum. Söyleyebileceklerimden daha fazla." (Benim Gibi Makineler)
- Sürekli olması gereken,hiçbir zaman üzerinden atamadığın bir sevgi nasıl her zaman merhametli olabilir ki?Bu bir ısı,bir sıcaklık,Joe ve seni yakabilir.Seni yakıp kül edebilir. (Sonsuz Aşk)
- ... Kendimizi şimdiki zamanı yaşamak için özgür kılamazken, başkalarını özgürleştirmek üzerine düşünmek istiyorduk. Onların mutsuzlukları hakkında düşünmek istiyorduk. Kendi sefilliğimizi örtbas etmek için, onlarınkini kullanıyorduk. Bizim sefilliğimiz de, hayatın bize sunduğu basit güzellikleri kabul edemeyişimiz ve onlardan mutlu olamayışımızdı... (Siyah Köpekler)
- “Kendini eylemle uyuşturuyordu.” (Kayıp)
- Biz ışıktan kaçan varlıklarız. Biz karanlığı anlar ve severiz. Hamamböceği (Hamamböceği)
- Latince ‘hamamböceği’. (Hamamböceği)
- “Kabul edilemeyen şey ırkçı olmaktır.” (Amsterdam'da Düello)
- Hayat, hayat kurtarmaktan öte bir şey olmalı. (Cumartesi)
- Ağlamaları arasında Julie’yle Sue anlaşılmaz şeyler söylüyordu, belki kendi kendilerine, belki birbirlerine. Ben de onlar gibi kendimi bırakabilmeyi istedim, ama biri beni seyrediyor gibi hissettim. Gidip aynada kendime bakmak istedim. (Beton Bahçe)
- Kendimizi içinde bulunduğumuz ana bırakamıyorduk. Onun yerine başka insanları özgür bırakmayı düşünmek istiyorduk. Onların mutsuzluğunu düşünmek istiyorduk. Kendimizinkini gizlemek için onların sefilliğini kullandık. Ve bizim sefilliğimiz,yaşamın bize sunuğu basit, güzel şeyleri kabul edip onlara sahip olmaktan mutluluk duymayı beceremediğimizdendi. (Siyah Köpekler)
- Karşılıklı anlayışlarının derinliğini ve birbirlerini bu kadar iyi tanımalarına karşın hâlâ böylesine olağanüstü bir tutku yaşayabilmelerini kutladılar. (Yabancı Kucak)
- Can sıkıntısıyla mutluluk arasında fazla bir mesafe yoktur; insan, sevincin sahillerinden bakar can sıkıntısına. (Fındık Kabuğu)