Çölde Biten Rahmet Ağacı - Safiye Erol Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Çölde Biten Rahmet Ağacı kimin eseri? Çölde Biten Rahmet Ağacı kitabının yazarı kimdir? Çölde Biten Rahmet Ağacı konusu ve anafikri nedir? Çölde Biten Rahmet Ağacı kitabı ne anlatıyor? Çölde Biten Rahmet Ağacı PDF indirme linki var mı? Çölde Biten Rahmet Ağacı kitabının yazarı Safiye Erol kimdir? İşte Çölde Biten Rahmet Ağacı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Safiye Erol

Yayın Evi: Kubbealtı neşriyat

İSBN: 9789757663737

Sayfa Sayısı: 112

Çölde Biten Rahmet Ağacı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Çölde Biten Rahmet Ağacı, Safiye Erol Hanımefendi'nin 1962 yılı Ramazan ayı boyunca Yeni İstanbul Gazetesi'nde tefrika edilmiş eseridir. Başlangıçta iki kısım olarak düşünülmüş ise de Ramazan bittikten sonra devamını yazmamış değil, yazamamıştır.

Bir mütefekkir hanım romancının Hazret-i Peygamber gibi bir şahsiyetin hayatından bazı safhaları kendi dünyasında muhakeme edişinin bir sonucu olarak böyle bir eseri, güzel üslubu ile okumak ayrı bir zevk olacaktır. (Önsöz, Halil Açıkgöz)

Çölde Biten Rahmet Ağacı Alıntıları - Sözleri

  • Gâh giderim medreseye Ders okurum Hak için , Gâh giderim meyhaneye Dem çekerim Aşk içün...
  • Mekkeliler tarla kuşu değil, yüce dağ tepelerinde, kaya oyuklarında barınan kartal cinsi idiler.
  • Namzet oldukları çileleri çekenler, layık oldukları mutluluk tacını nasıl olsa giyerler.
  • Bende varken bu kalbi selim, arşı alaya körkütük gelirim. Neyzen Tevfik
  • Her yerde ileri sürülür ki İslam dini aşikar ve kolaydır. Aşikar ve kolay olan İslam'in suretiyle disiplinidir.
  • Bana sorulsa eğer, insan müslümanlığı hangi kabahatle kaybeder? İnsan müslümanlığı galiz olduğu zaman kaybeder."
  • Filozof Nietzsche der ki "Büyük eser, sahibinden büyük öç alır."
  • Mahcup ve itaatli tavır takınmayı bir “edep” sayıyorlar. Beni sarmıyor. Edep tâcını başımdan düşürmeden cüretkâr ve serkeş olabilirim, yeter ki temizlik ve güzellik kültüründe köklenmiş bulunayım.
  • Belki de aşık olan insan, bir an için kainatın nabız darbelerini duyuyor, kainatın tasarlama faaliyetini bir an için seziyordu.
  • Müslüman kadınlar bilerek veya bilmeyerek erkekte Peygamberimizin vasıflarının izlerini ararlar, bulabildikleri nispette mesut olur, bulamadıkları nispette bedbaht olurlar.
  • İslamiyet'e yol çok. Akıl yolu, vicdan yolu, hak duygusu yolu. Ama aslında İslamiyet, candan cana sirayettir.
  • "Ya Ebu Bekir, imana gelişin nice olmuştur, sana ne dedi ne mucize gösterdi hazret?" Ebu Bekir cevap verdi: " Uzun boylu konuşmadık. Yüzüne baktım, bana yetti. Hiç o çehre yalan söyler mi?"
  • Muhalif rüzgar tekneyi alabora etmek ister görünür. Gemici o rüzgarın pundu neyse öğrenir, tecrübelerini tamamlar ve artık hiçbir rüzgar onun seferine engel olamaz, hepsinin manevrasını belleyen denizci hepsinden faydalanmak hünerine ermiştir.
  • "Fetebarekallahu ahsenülhalikin." Mü'minun 14.Ayet.. "Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne yücedir!"
  • Bence İslamiyet'in en muhteşem cephesi manevi estetiktir, edeptir, denebilir.

Çölde Biten Rahmet Ağacı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İdeal Erkek: Enteresan bir yazar Safiye Erol. Elimde “Çölde Biten Rahmet Ağacı” kitabı var. Safiye Erol bir romancı. Romanlarını okumadığım gibi, ben onun ilk defa bir kitabını okumaya niyet ettim. Sayfaları çevirdikçe gördüm ki unutulmaya yüz tutmuş yeni kelimeler, yeni bağdaştırmalar heybeme doluyor: “Kıvıl kıvıl, çıkın, dolanıcı nesneyi sevmem, ay da batar gün de batar,” Konu eski. Belki söylem de eski. Ama bana yeni. Çünkü ilk karşılaşıyorum. Üslup güzel. Kadın yazarların kaleminden Hazreti İbrahim’i, Hazreti İsmail’i, Annelerimiz; Sâre’yi, Hacer’i, Âmine’yi, Hatice’yi ve Tabii ki Hazreti Peygamberi okumak bir farklılık. Çünkü anlatımlarında kadınsı ince duygular öne çıkıyor. Kitap sûret bakımından ince, sîret bakımından derin. Bir günde okuyup bitirdim. Safiye Erol bir felsefe doktoru. Batıyı iyi biliyor. Bu eseri bir nevi siyer tadında yazılmış. 1962 yılının Ramazan ayında 30 gün boyunca Yeni İstanbul gazetesinde bölüm bölüm yayınlanmış. Kitap otuz bölümden oluşuyor. Kitabın bütün bölümleri akıcı. Yer yer roman tadında, yer yer deneme tadında yazılmış. Ara ara yazar yorumlarıyla farklı bir tad katıyor kitaba. Eser Hazreti İbrahim’den başlıyor, Hacer’i, Sare’yi ve ismail’i anlatarak devam ediyor. Mekke’yi anlatıyor, Aristokrat takılan şımarık Mekkelileri. Ebrehe’yi, tevekkül ve teslimiyetiyle Abdulmuttalip’i anlatıyor. Abdullah’ın alnındaki nurdan bahsediyor. Bu nuru gören kızların Abdullah’ın peşinden koştuklarını ve ona evlenme teklifinde bulunduklarını yazıyor. Ama nur Amine’ye geçmiş bile. İlk mü’min kadın Hazreti Hatice sayılsa da asıl olarak ilk mü’min kadının Amine olduğunu, doğum anında yaşanılanlardan hareketle söylüyor. Amine ya da Hatice fark etmez sonunda ilk mü’minin bir kadın olduğunu vurguluyor. Yazarımız kadınlar üzerinde fazlaca duruyor. İslam’da kadının yerini sorguluyor. Ve uygulamalarda kadına karşı günümüz insanının tavır ve davranışlarından örnekler veriyor, haklı olarak ayetler eşliğinde eleştiriler getiriyor. Yazar bir yerde şöyle diyor: “Müslüman kadınlar bilerek ya da bilmeyerek erkekte peygamberimizin vasıflarının izlerini ararlar, bulabildikleri nispette, mesut olur, bulamadıkları nispette bedbaht olurlar.” Dünyanın her neresinde olursa olsun, hangi kadına sorarsanız sorun, ideal erkek tipi olarak peygamberimizin vasıflarını sayarlar, diyor. Hazreti Hatice’ye üç bölüm ayırıyor ve diğer bölümlerde de ondan çokça bahsediyor. Bahsedilmeyecek bir aşk değil ama. Şimdi bunu yazarken, Sibel Eraslan’ın Çöl ve Deniz kitabını anmamak olmazdı. Yeryüzünde gerçek aşkı öğrenmek isteyenler bu kitabı da okusunlar. Okusunlar da Leyla ve Mecnun öykülerinin ne kadar yavan ve masal olduğunu görsünler. Safiye Erol, Hazreti Hatice’den bahsederken şu bölüm müthişti: Hüzün yılı. Peşi peşine geliyor ayrılıklar. Hazreti Hatice vefat etmek üzeredir. Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Hatice'nin başındadır. Ağlayarak ona şöyle der: "Ey cümle âlem kadınlarının bezeneği, övüncü, cennet seni özler. Var, orada, Mirac gecesinden beri nikâhlım olan Asiye ve Meryem Hatunlarla, hem bundan sonra nikâhlayacağım Ayşe ve diğer kutlu kadınlarla, ortaklarınla buluş." Hatice annemiz hiçbir kıskançlık belirtisi göstermediği gibi şöyle cevap verir: "Ey benim sevgilim! Göklerde sürdüğün, benden sonra yeryüzünde süreceğin sefalar, hem sana, hem o hanımlara mübarek olsun. Onlar benim ortağım değil, kız kardeşlerimdir." Aynı olayın bir başka rivayeti daha vardır. Orada ise olay daha farklı anlatılır. Hazreti peygamberin bu sözleri üzerine, Hazreti Hatice annemizin rengi uçmuş. Gözleri sonsuz elemle kaymış, süzülmüş, süzülmüş. Ruhundan kanaya kanaya can vermiş. Bu vak'a Hz. Fatıma annemize ukde olmuş, nihayet dayanamamış, sormuş: "Babacığım, sen annemi hiçbir zaman kıskançlıkla yaralamadın. Onun üstüne ne nikâhlı getirdin, ne cariye aldın. Nasıl oldu da onu ecel üstü böyle üzdün?" diye sormuş? Peygamberimizin çok güzel bir cevabı var. Ama onu da kitabın kendisine bırakayım. İşte kitaptan altını çizdiğim satırlar: “İnsanlar kendi akıllarına göre kendilerine kisveler biçerler ‘ben şöyle olmalıyım, ben böyle yaşamalıyım’ diye. Bir de takdirin onlara biçtiği kisve vardır… Fakat hayatta aklın ölçüleri değil, kaderin ölçülerinin hâkim olduğunu bilememişti. Bunu geç anladı. Ama anladı.” “Dikkat edilirse cemiyetlerde olduğu gibi ferdi hayatlarda da daima bir yoldan şaşma, yolu bulma macerası vardır. Anne baba terbiyesi, hoca telkini, bir ermişin nazarı… Yangınımızı söndürür, ayarımızı düzeltir. Bizi omuzlarımızdan kavrar, adımımızı selamet yönüne çevirir. Dünya serapları bizi efsunla kendine çektiği zamanlar, pınar başına dönüş yolunu kaybedecek kadar uzak gitmeyelim. Âmin ve Muîn” “Aşk Kâbe’nin harîmi imiş. Cebrail bile içine giremez, etrafını tavâf edermiş. Bu kutsal bölgede daha fazla dolanacak mecalim kalmadı…” “Namzet oldukları çileleri çekenler, lâyık oldukları mutluluk tacını nasıl olsa giyerler.” “Hayrete ne mahal, madem ki Allah her şeye kâdirdir. Dehşete ne lüzum, madem ki Hakk’ın her fiilinde bir hikmet yatar.” “Mekke der demez Kâbe’yi hayâl ettim. Kâbe der demez Hacc’ı canlandırdım. Hacc der demez gönül kapısı ardına dayandı, gönül der demez kalemi tutan elim gevşedi, ben benden gittim.” “İslâmiyette yol çok. Akıl yolu, vicdan yolu, hak duygusu yolu. Amma İslamiyet, candan cana bir sirâyettir.” “Kader kısmete razı olanlar, her tecelliye şükredenler ‘Yakîn’ mertebesini bulurlar, insan zaaflarını aşarlar. Olgunluk ve güzellik tahtına geçer, saadet çengelini takınırlar.” Kitap 110 sahifeden ibaret. Bildiğiniz olayları bilmediğiniz yönleriyle okumak güzel olur. (Sait Köşk)

Safiye Erol'un incelikli dili, meşakkatli bir konuyu daha keyifli hale getirip okuyucuya sunmuş. Siyer ihtiva eden bu eserinde yer yer müslüman nasıl olmalı sorusuna da mukayeseli cevaplar vermiş. Dini açıdan beni tatmin etmeyen noktalar olmasının yanı sıra, dini hassasiyeti ve bilgisiyle bana kazandırdıkları da oldu. Dini içeriği okumak için iyi bir seçenek olabilir ama diğer kitapları kadar keyif aldığımı söyleyemeyeceğim. Kısa öz, günlük bir kitap (Nurşah A.)

Siyer okuma niyetinde iseniz doyurucu ve bilgilendirici olmayabilir ama Safiye Hanım'ın İslâmiyete bakış açısı hakkında fikir sahibi olmak isterseniz buyrun okuyun... (Semanur Çelik)

Çölde Biten Rahmet Ağacı PDF indirme linki var mı?

Safiye Erol - Çölde Biten Rahmet Ağacı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Çölde Biten Rahmet Ağacı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Safiye Erol Kimdir?

Cumhruiyet dönemi Türk edebiyatının önemli kadın yazarlarındandır.Psikolojik ve otobiyografik özellikler taşıyan romanlar yazmıştır.

Yaşamı

1902 yılında Edirne'nin Uzunköprü ilçesinde doğdu. Makedonya’dan göç etmiş bir ailenin kızıdır. Annesi Bektaşi dervişi Emine İkbal Hanım, babası Uzunköprü Belediyesi'nde kâtip olan Sami Bey'dir.

Ailesi 1906’da İstanbul'a taşındı. İlköğrenimden sonra önce bir Fransız Mektebi’ne ardından önce Haydarpaşa'daki Alman Lisesi'’ne sonra Beyoğlu’ndaki Alman Lisesi’ne devam etti. 1917 yılında Türk- Alman Derneği’nin aracılığı ile eğitimine devam etmek için Almanya'ya gönderildi. 1919’da Lübek’deki özel Falkenplatz Lisesi’ni bitirdi. Münih Üniversitesi’nde Felsefe ve Edebiyat eğitimi yaptı. 1926’da ”Arapça’da Çiçek Adları” isimli tezi ile Şarkiyat doktorasını tamamladı ve felsefe doktoru olarak İstanbul'a döndü.

Yurda dönüşünden sonra Millî Mecmua ve Her Ay gibi dergilerde kadın sorunlarına ağırlık veren makaleler yayımladı. “Safiye Sami” ismi ile tercümeler yaptı. “Dilara” adını kullanarak öyküler yazdı. Politika ile ilgilendi ve CHP’nin faaliyetleri içinde yer aldı. İstanbul Belediyesi’nde meclis üyesi oldu. 1931 yılında Deniz Kuvvetleri’nde çarkçıbaşı olarak görev yapan Nurettin Erol ile evlendi. Çocuğu olmayan Safiye Erol, bu yıllarda kKızkardeşi Refiye Hanım’ı kaybedince yeğeni Aydın’ı nüfus kaydına geçirdi.

1938'de ilk romanı Kadıköyü'nün Romanı yayımlandı. Aynı yıl Cumhuriyet’te tefrika edilmeye başlayan Ülker Fırtınası 1944'te roman olarak basıldı. 1941'de Selma Lagerlöf'den Portugaliye İmparatoriçesi ve 1945'de Friedrich de la Motte Fouqué'den Su Kızı isimli tercümeleri yayınlandı. Ciğerdelen adlı romanının ilk baskısı 1946'da yapıldı

1947'de Samiha Ayverdi ile tanıştıktan sonra onun müridi olduğu Rıfailik tarikatına bağlandı. Tarikatin şeyhi olan Kenan Rıfaî'nin ölümü üzerine 1951'de onun hakkında üç bölümlük bir felsefî inceleme hazırladı. Bu çalışma, Kenan Rifâî ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık kitabında yer aldı.

1955'te Tercüman gazetesinde son romanı olan Dineyri Papazı tefrika edildi. Asr-ı Saadet'i anlatan yazıları 1962 yılında Yeni İstanbul gazetesinde yayınlandı; Çölde Biten Rahmet Ağacı adıyla kitap haline getirildi.

1 Ekim 1964 tarihinde İstanbul'da hayatını kaybetti.

Safiye Erol Kitapları - Eserleri

  • Ciğerdelen
  • Ülker Fırtınası
  • Kadıköyü'nün Romanı
  • Leylak Mevsimi
  • Çölde Biten Rahmet Ağacı
  • Dineyri Papazı
  • Makaleler

Safiye Erol Alıntıları - Sözleri

  • Düşünüyordu ki insan, nerede bir ümit görürse hemen ömrünün bütün ağırlığını bu cılız saman çöpüne bağlamaya hazırlanıyor. (Kadıköyü'nün Romanı)
  • Ezelden ebede kadar beni kıskanmak senin alnına yazılmış (Leylak Mevsimi)
  • Dikaktlice bakılırsa aşkın dönüş yolu da aşkın gidiş yolu gibi aynı mihanikî usulde geçiyor: Seven insan birçok şeyleri unutuyor bir tek çehre uğruna. Sevmekten azat olan insan bir tek çehreyi unutuyor birçok şeyler uğruna. (Dineyri Papazı)
  • Saadet dünyada en mukaddes şeydir. Saadet fevkalbeşerdir. (Kadıköyü'nün Romanı)
  • Bâzı şeyler vardır ki, insan onları hayatta yalnız bir defa kaybedebilir. (Ülker Fırtınası)
  • Müslüman kadınlar bilerek veya bilmeyerek erkekte Peygamberimizin vasıflarının izlerini ararlar, bulabildikleri nispette mesut olur, bulamadıkları nispette bedbaht olurlar. (Çölde Biten Rahmet Ağacı)
  • Mabutların bazen ikramı öne geçer celali sona kalır, bazen de celali öne geçer ikramı sona kalır. Aslında aşkın işi neydi diye sorarsak: bir mabut imal etmekti. Tam o çılgın sanatkâr eserini bitirir, taptığının üzerine son rötuşlar için el gezdirirken mabut dirilip gözlerini açar, görür ki bir fani ona el değdirmiş, hakkıyla mabut olduğunu ispat edecek, derhal kendini kurcalayan hürmetsizi alaşağı eder. Hatta bu azap ve tedip ne kadar müthiş olursa sanatkâr aşık hünerinde o kadar muvaffak sayılır. Bir tanrı mı kalıplandırdın, oldu işte, encâmına dayan. (Dineyri Papazı)
  • “Terk-i dünya” işi gücü serip dağ başına çekilmek değil, dünyaya tam hakkını vermek, bütün ödevleri yerine getirmek, fakat bu sırada hırssız, telaşsız kalmak ve iç huzurun ritmik ahengini asla bozmamaktır. (Makaleler)
  • "En büyük sürprizler en umulmadık zamanda olur." (Kadıköyü'nün Romanı)
  • Durup durup pişmek, matlup bir kıvamı bulasıya kadar ateşten ateşe sürülmek lazım geliyor. (Makaleler)
  • Sonra siz geldiniz. Siz benim inzivâmı sarstınız, bende ebediyyen defnedilmiş zannettiğim duyguları uyandırdınız. Beni dört duvarım arasından çekip çıkardınız. (Leylak Mevsimi)
  • “Din terbiyesinin niçin aleyhinde bulunuyorlar anlamam. Bazı kimseler fazîlet öğrenmek için dîne ihtiyaç yok, Allah ve peygamber mefhumlarını öğrenmesek de olur, diyorlar. Soruyorum: Hak, vicdan, ahlâk mefhumlarını da öğrenmeden olur mu? Yoo... Onlar lâzım, diyorlar. Âdeta meyvasını yitip ağacını inkâr etmeğe benziyor.” (Makaleler)
  • “Düştüğü yerde kalamazdı.” (Ülker Fırtınası)
  • Çok uzun zaman yükseklerde uçtum, şimdi, düştüğüm yerde kalamam. (Ülker Fırtınası)
  • Derler ki aşk ilk bakışta olurmuş (Leylak Mevsimi)
  • " Bir kasır çöktü. Çatısı, der ü divarı yıkıldı. Ama hazineler virânelerde saklıdır. " (Kadıköyü'nün Romanı)
  • Muhalif rüzgar tekneyi alabora etmek ister görünür. Gemici o rüzgarın pundu neyse öğrenir, tecrübelerini tamamlar ve artık hiçbir rüzgar onun seferine engel olamaz, hepsinin manevrasını belleyen denizci hepsinden faydalanmak hünerine ermiştir. (Çölde Biten Rahmet Ağacı)
  • Eşya bana seslendi , eşya bana acıdı... (Leylak Mevsimi)
  • Yıldızlı gök, engin deniz ve gönlüm. Ben âciz bir insanım, bir çöp, bir yaprak. Fakat bu aşk büyük ve sırlı bir kuvvet, onu aynı göğe ve denize benzettim. (Leylak Mevsimi)
  • “Hayatlar ayrılınca er geç gönüller de ayrılır.” (Ülker Fırtınası)