Damağası - Kemal Tahir Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Damağası kimin eseri? Damağası kitabının yazarı kimdir? Damağası konusu ve anafikri nedir? Damağası kitabı ne anlatıyor? Damağası kitabının yazarı Kemal Tahir kimdir? İşte Damağası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Kemal Tahir
Yayın Evi: İthaki Yayınları
İSBN: 9789752732872
Sayfa Sayısı: 390
Damağası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
'Damağası' Kemal Tahir'in cezaevi yıllarında tutmaya başladığı ve ölümüne yakın zamanlara kadar üzerinde çalıştığı notlardan oluşur. Bu notlarında cezaevi yaşamını ve kırsal kesim insanının küçük ama entrikalarla ve kırılmalarla dolu yaşamını ele alırken, Orta Anadolu insanını, koşulları içinde bütün derinliğiyle işler. Köy insanının dramını ele alırken ona sadece bakmakla yetinmez, onu çözmeye ve anlamaya çalışır. Oluşturduğu, alabildiğine canlı karakterlerin üzerinden bir Anadolu insanı panoraması çizer.
'Damağası' bir bütün olarak birbirini tamamlayan, yeniden ele alan üç çalışmadan oluşuyor. Kemal Tahir'in daha yayınlanmadan tartışmalar yaratmış notları / müsveddeleri yıllar sonra yeniden okuruyla buluşuyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Damağası Alıntıları - Sözleri
- Herif Yozgatlı değil midir? Yozgatlı olmayınca gözlük neyin nesidir ve de kitap neyin nesidir? Yozgat toprağı verimsiz olduğundan adamı okumaya vurup memur olmaz mı, memur olduğundan rüşvet müşvet, başı derde girdiğinden mahpusluğa düşüp sonunda sürgünlüğe tekerlenip...
- Bir memleketin aptesthanesi kirli olup camileri temiz olmaz. Hasırları kaldırıp baksan altlarında necaset vardır.
- Dersimlilere yapılan harekete gelince, bunu söylemek bile dile kolaydı. Bir kere teslim olan erkeklerin zenginleri, ağaları, beyleri seçilip sürüldükten sonra, fukaranın cümlesi Kutu Deresi kenarında iplere bağlanarak süngülenmişti. Köy yakmak cıgara yakmaya döndü kardeşler diyordu, Sabiha Gökçen bile köyleri bombaladı diyeyim de gerisini artık sen tasavvur et.
- Sen siyasetle oyun mu oynamaktasın? Bugün bakmışsın çirkefe salmışlar, yarın bakmışsın baş tacı etmişler.
- ‘’Biliyormu gözü körolasıca’’ Bu memlekette bir cins vardı ki ömrü beklemekle başlıyor, beklemekle tükeniyordu. Yemene gidenleri beklemişler… Sürgüne gidenleri beklemişler…Avrupa’ya kaçanları beklemişler… Muharebeye gidenleri, esir düşenleri beklemişler… Şimdide mahpustakileri bekliyorlar..
- ‘’Bir eve fakirlik girdimi aşk bacadan kaçar!’’sözünü hatırladı. Peri, cin falanda aşk sayılabilir. ‘’Bir eve kitap girdimi onlarda bacadan yallah… Burası da ev sayılır, adı üzerinde: Cezaevi’’
- Cezaevlerinde sürgüne gitmekte korkuludur, sürgün gelmesi de…Sürgün kısmı, ardında on kardaşı olsa, yitti yiter. Ne denilmiştir? Gözden ırak, gönülden ırak… Başkaca,yaban yerde kim kime olduğundan padişahın şehzadesi olsa,mahpusun parası pul, karısı dul sayılır.
- Akıl yeterinden çok oldu mu, sırasız yerde dağılır, ha deyince toplayamazsın. Çünkü aklın çoğu serçe kuşu gibidir, hindi tavuğu gibi güdülmez.
- insanlar muharebe devirlerinde ölümü o kadar çok duyuyorlar, okuyorlar, görüyorlar ki, artık kanıksıyorlar, bir edepsiz cesaret peydahlıyorlar.
- Damağası «mahpusaneyi soyan azılı haydut» demektir.
Damağası İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kemal Tahir Türk Edebiyatının en üretken roman yazarlarından birisidir. Türk toplumunun temel yapısını oluşturan Türk köylüsünün sorunlarını anlamaya çalışmış; edindiği bilgilere de biraz mizah katarak biz okuyuculara aktarmıştır. Kemal Tahir'in ‘’Dam Ağası’’ romanı yazarın, Çorum Cezaevi’ne sürgün edilişi ve Cezaevi günlerini anlattığı romanıdır. Roman üç bölümden oluşmaktadır. Her bölüm kitabın bir taslağı niteliğinde. yani ilk düzeltme, ikinci düzeltme ve yapılabilen son düzeltme. bir nevi bir romanın oluşturulma süreci olarak ele alındığını görürsünüz. Yazar romanda kendisini, Cezaevindeki mahkumların verdiği isimle ‘'Kitaplı Casus’' olarak anlatmaktadır. Yazar ayrıca kendisi de uzun süre cezaevlerinde yattığı için Cezaevlerinin çalışma koşullarını, mahkumların cezaevi yaşam koşullarını, derinlemesine inceleme imkanı bulur. Yazar Cezaevi yaşamını ve kırsal kesim insanının küçük ama entrikalarla ve kırılmalarla dolu yaşamını mizahi olarak ele alırken, ona sadece bakmakla yetinmez, onu çözmeye ve anlamaya çalışır. Oluşturduğu, alabildiğine canlı karakterlerin üzerinden bir Anadolu insanı panoraması çizer. Sıkılmadan okuyabileceğiniz bir roman tavsiye ederim.. (BARAN)
Dam Ağası: Kamuoyunda Bahriye Davası olarak bilinen malum davadan ötürü Nazım Hikmet ile birlikte tutuklanarak İstanbul Tophane Askeri Cezaevine konulan Kemal Tahir, dava sonunda 15 yıl ağır hapis cezası almasının ardından yine Nazım Hikmet ile birlikte Çankırı Cezaevi'ne nakledilir. Daha sonraki mahkumiyet durakları Çorum, Kırşehir ve Malatya olan Kemal Tahir'in Dam Ağası adlı bu eseri, yazarın yazımında alışık olduğumuz gibi roman türünde planlanmış bir eser değil aslında. Cezaevinde bulunduğu yıllar aralığında, meşhur sarı defterlerine tuttuğu notların bir kısmının , ölümünden sonra eşi Semiha Demir ve kardeşi Ratip Tahir tarafından derlenip, düzenlenerek roman formatında bastırılmış hali. Eser; "28.04.1948 tarihli notlar, 1949 tarihli notlar ve Tarihsiz notlar" olarak üç bölümden oluşmakta. Ancak müsveddeler ile aynı dosyada bulunan ve önceki bölümlerle çok da alakalı olmayan "Bir Mahpushane Hikayesi" adlı kısım da zaman içerisinde yayınevi tarafından dördüncü bölüm olarak kitaba eklenmiş. Kemal Tahir'in hayatından kesitler sunması yönüyle otobiyografik özellikler de içeren eser, 1940 lı yıllar Anadolusunun siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yapısını Çankırı ve Çorum pencerelerinden ele alıyor. Mahpusluk yıllarında, muhteşem gözlem yeteneğiyle Anadolu insanının hayatını seyrediyor, onların sorunlarını irdeliyor, çözümler üretmeye çalışıyor. Ülkenin farklı yerlerinden gelmiş olan karakterleri yöresel özellikleri ile tasvir eden Kemal Tahir, bu yörelerin dini inanç sistemleri, gelenek ve görenekleri, kültürleri ve aile düzenleri hakkında da geniş çaplı bilgiler veriyor. Kemal Tahir, Karılar Koğuşu kitabında rastladığımız İstanbullu Murat karakteri gibi, kendisini yine mahkumlarla konuşmaya, iletişim kurmaya, onların dertlerini dinlemeye çalışan, orta yolu bulup kavgaları ayıran, huzursuzlukları yatıştıran ve onlara gerektiği zaman istida yazan aydın bir mahkum olarak Kitaplı Casus Cemal adıyla kitaba yerleştirmiş. Dönemin bürokratik düzenini ve bu düzenin kokuşmuşluğunu, gücü kendinde toplamış ve ahaliyi sömüren ağalar, sahtekar, vicdansız ve mahkumların saflıklarından istifade eden cezaevi müdürleri, kadını salt bir cinsel obje olarak gören ve her fırsatta aşağılayan, hor gören erkekler, eğitimi ve eğitilmeyi günah addeden yobazlar gibi karakterler üzerinden hapishane raconuna uygun bir şekilde vermiş. Racondan kastım, argo ve bel altı söylemlerin bolluğu. Lakin bu durum okuru, en azından beni asla rahatsız edici boyutta değil, zira eserin içeriğinin bunu gerektirdiğinin farkındayım, nihayetinde yaşanmışlıklar içeriyor. Anadolu panoramasına hakim bir kalem olarak her satırında insanımızı içselleştiren yazar, diyaloglarda kullandığı ironik ve mizahi dille de eseri akıcı hale getirmiş. Hasan Kırat Efendi, Mehmet Kayahan, Çökük Hamarat Rıza, Pire Başçavuş, Piravanın Mıstık, Zincirli Mahmut, Avratbaz, İt Koço gibi ilginç müdür, memur ve mahkum isimlerine sahip karakterlerin yer aldığı eserde Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Şeyh Said ve Enver Paşa gibi tarihi şahsiyetlere de denk geliyoruz. Dam Ağası eseriyle Kemal Tahir külliyatını noktalamış bulunuyorum. Belki birçok kişi bu serüven bir anlam ifade etmiyordur ancak benim için oldukça haklı ve müthiş bir gurur kaynağı! Oğuz Atay, "Türk edebiyatında milli kültür geleneği ile roman geleneğinin birbirlerinden farklı olduğunu farkeden tek romancı Kemal Tahir'dir." diyor. Bu tespitin altında çok şeyler yatıyor çok... Anlamak için ise Kemal Tahir okumak şart... (Seda Bera)
Gerçekçi tavrıyla, yöreye özgü anlatımıyla kendine bağlayan bir eser olmuş. Bel altı anlatımıyla da kimi zaman güldüren kimi zaman da şaşkınlıkla çevreleyen bir mizahi anlatıma sahiptir. Dönemin koşullarının ne derece ağır ve meşakkatli olduğunu ilk elden öğreniyoruz. Yazarın üslubu da öyle içten öyle hoş bir anlatıma sahip ki okurken kendinizi dönemin bir kahramanıymış gibi hissediyorsunuz ve orada bulunan biri edasıyla kulak kabartıyorsunuz. Dolayısıyla eserin gerçekçi anlatımı da bir açıdan Kemal tahir'in çorum `mahpusane`sinde geçirdiği günlerden kaynaklanmaktadır ve eserde kendini `kitaplı casus` olarak tanıtmaktadır ve kitap birçok müsveddenin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur ve yazar tamamlayamadan vefat etmiştir. Kitapta yazdığı kadarıyla; s. 87 "not: dam'a Anadolu'da hem Mahpusane, hem de ahır; bazan 'mahpus damı' da denir. Damağası 'mahpushaneyi soyan azılı haydut' demektir. Ek: "`panait istrati`, bir romanını -boydan boya bir veremliden dinlediği için-, 'iyi veya kötü bütün veremlilere' ithaf etmiş. Ben bu romanda yazılanları mahpuslarla beraber yaşadım. Fakat hamdolsun hiçbir zaman Panait İstrati kadar yufka yürekli değilim. İyi veya kötü diyemem! ben kitabımı, sadece, bütün dünyadaki namuslu mahpuslara, -bilhassa Bayat nahiyesinin Pınar köyünden Tablabaş oğlu Mustafa Yıldız'a- ithaf ediyorum." Kemal Tahir (Y.Y)
Kitabın Yazarı Kemal Tahir Kimdir?
13 Mart 1910'da İstanbul'da dünyaya geldi. Gerçek adı İsmail Kemalettin Demir'dir. Babası, II. Abdülhamit'in yaverlerinden Yüzbaşı Tahir Bey; annesi, Osmanlı sarayında Abdülhamit'in kızı Naile Sultan'ın hizmetinde bulunan Nuriye Hanım'dır (Saraydaki adı "Hubser" idi). Ailenin en büyük çocuğu idi.
Babasının görevleri nedeniyle ilk öğrenimini imparatorluğun değişik yerlerinde sürdürdü. Ailenin 1923'te İstanbul'a yerleşmesinden sonra eğitimine Galatasaray Lisesi'nde devam etti. Annesinin 1926 yılında veremden ölümü ve babasının ikinci bir evlilik yapması üzerine öğrenimini 10. sınıfta iken bıraktı; önce İstanbul'da avukat kâtipliği, sonra Zonguldak'taki kömür işletmelerinde ambar memurluğu yaptı.
Sol düşünceyi benimsemesi
1932'de İstanbul'a döndü, Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde röportaj yazarı, çevirmen, düzeltmen olarak çalıştı. 1933'de Kenan Şahabettin, İdris Ahmet, Ziya İlhan, Yakup Kadri, Nuri Tahir, Ertuğrul Şevket, Fakih Özden ve Arif Nihat Asya gibi yazar ve şairlerle "Geçit" adlı bir edebiyat dergisi çıkardı. Geçit Dergisi kadrosundan Ertuğrul Şevket (Avaroğlu), Babıali'de tanıştığı Kerim Sadi Türkiye Komünist Partisi üyesi olan komşusu "Sarı" Mustafa Börklüce ve onun aracılığı ile tanıştığı şair Nazım Hikmet gibi sosyalist aydınlarla arkadaşlığı sonucu sosyalist fikirleri benimsedi. 1934-1936 arasında Yedigün ve Karikatür dergilerinde sekreterlik yaptı. Varlık ve Ses dergilerinde takma adlarla şiirler yayımladı, Karagöz gazetesinde başyazarlık, Tan'da yazı işleri müdürlüğü yaptı.
İlk kitapları
İlk kitabı, 1936'da yayımladığı "Namık Kemal için Diyorlar ki" adlı kitapçık oldu. Kitapçık, Namık Kemal hakkında yaptığı yedi soruluk ankete çeşitli şair ve yazarlar tarafından verilen yanıtlardan oluşmaktaydı. Falih Rıfkı Atay, Vâlâ Nureddin, Hüseyin Cahit Yalçın, Peyami Safa, Ercüment Ekrem Talu, Sadettin Nüzhet Ergun, Kerim Sadi Cerrahoğlu, Dr. Fuad Sabit, Nâzım Hikmet, Hüseyin Avni Şanda ve Suat Derviş'in yanıtlarını ve Kemal Tahir'in onlar hakkındaki saptamalarını içeren kitapçık, edebiyat dünyasında geniş yankı buldu. 1937'de ikinci kitabı olan "Bir Çalgıcının Seyahati" adlı romanı yayınlandı.
İstanbul'un tanınmış gazeteciler arasına giren Kemal Tahir, 1937'de İzmir'de öğretmenlik yapan Fatma İrfan Akersin ile ilk evliliğini yaptı; bu evlilik Kemal Tahir'in 1938'de hapse girmesi nedeniyle devam etmedi ve 1940 yılında boşanma ile sonlandı.
Donanma Davası
Kemal Tahir, bahriyede görevli kardeşi Nuri Tahir, Nâzım Hikmet, Hamdi Alev, Emine Alev, Hikmet Kıvılcımlı, Fatma Nudiye Yalçı, Kerim Korcan, Mehmet Ali Kantan, Seyfi Tekbilek ve Hüseyin Durugün'le beraber "askeri isyana tahrik ve teşvik" suçlaması ile 13 Haziran 1938'de tutuklandı.
Suçlanmasının nedeni astsubay olan kardeşi Nuri Tahir'e Sabahattin Ali'nin bir kitabını vermek idi. "Donanma Davası" veya "Bahriye Olayı" diye adlandırılan bu dava nedeniyle Donanma Komutanlığı Mahkemesi'nde yargılandı, 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.
Cezaevi yılları
Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya cezaevlerinde 12 yıl hapis yattı. Hapishanedeki yıllarını okuyarak ve "sarı defterine" yazarak geçirdi. Takma isimle mizah öyküleri ve polisiye romanlar kaleme alan yazar, 1954 yılına kadar "Kemal Tahir" adını eserlerinde kullanamadı "Göl İnsanları"'na alacağı iki öyküsünü hapisteyken Cemalettin "Mahir" takma adıyla Tan'da yayımladı.
Hapishane yıllarında Fatma İrfan Hanım'a yazdığı mektuplar "Kemal Tahir'den Fatma İrfan'a Mektuplar" adıyla; Nazım Hikmet'in kendisine yazdığı mektuplar "Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar" adıyla basıldı.
Cezaevinden çıktıktan sonraki yaşamı
Yazar, 1950'de çıkan aftan yararlanıp serbest kaldı. Cezaevinden çıkar çıkmaz ikinci eşi Semiha Sıdıka Hanım ile evlendi. Çiftin evliliği Kemal Tahir'in 1973'teki vefatına kadar sürdü; çocukları olmadı 1950'li yıllarda Körduman, Bedri Eser, Samim Aşkın, F. M. İkinci, Nurettin Demir, Ali Gıcırlı gibi takma isimle kitaplar yayımlamayı sürdüren Kemal Tahir'in Amerikalı yazar Mickey Spillane'den çevirdiği "Mayk Hammer" dizisi büyük ilgi gördü. Orijinal kitapların tamamını çevirdikten sonra "Mayk Hammer'in Yeni Maceraları"'nı yazmaya devam etti; böylece Kemal Tahir'in kaleminden dört yeni Mayk Hammer romanı ortaya çıktı.
6-7 Eylül olayları sırasında bir kez daha tutuklandı, Harbiye Cezaevi'nde 6 ay yattı. 14 ay kadar Aziz Nesin ile birlikte kurdukları Düşün Yayınevi'ni yönetti. Metin Erksan, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz ile senaryo çalışmaları yaptı.
Kemal Tahir'in ilk önemli eseri olan 4 bölümlük Göl İnsanları uzun öyküsü Tan gazetesinde tefrika olarak yayınlandı, eser 1955'te kitap olarak basıldı. Bu eserde yıllar sonra ilk defa kendi adını kullandı.
Romancılık dönemi
Göl İnsanları'nı yayımladığı 1955 yılında bir köy romanı olan Sağırdere romanı da yayımlandı. Sağırdere (1955) ve onun devamı olan Körduman'da (1957) Çankırı'nın Yamören köyünden Mustafa'nın serüvenini merkez alarak köylünün sorunlarını, etik değerlerini, köyün ekonomik yapısını, tarih içindeki bağlarından koparmadan sergiledi.
Mütareke dönemi İstanbul'unu konu alan Esir Şehrin İnsanları'ndan (1956) sonra yayımlanmış olan Körduman'ı; eşkıyalık olgusuna eğildiği Rahmet Yolları Kesti (1957), Çorum bölgesi insanlarını anlatan roman üçlemesinin ilk iki kitabı Yediçınar Yaylası (1958) ve Köyün Kamburu (1959) izledi (Üçlemenin son kitabı, 1970'de yayınlanan Büyük Mal adlı romandır ).
1960'tan sonra tüm dikkatini Osmanlı tarihi ve toplum yapısına yönelterek, devlet, Doğu-Batı çatışması, Batılılaşma ve mülkiyet gibi sorunları derinden kavramaya uğraştı; araştırmaları sonucu resmi tarih söyleminin karşısında, Osmanlı Devleti'nin kültürel ve siyasi mirasını sahiplenen bir romancı haline geldi.
Kemal Tahir'in kendisiyle, Osmanlı Devleti, Cumhuriyet ve Batılılaşma ile hesaplaşmasının sonucu olarak 1965 yılında Yorgun Savaşçı adlı romanı ortaya çıktı. Resmi tarih söylemine aykırı görüşler içeren bu eser, tarihi çarpıtmakla eleştirildi. 1980 yılında romanın TRT tarafından filme çekilmesi ile yeniden gündeme gelen eleştiriler, 1983'te filmin başbakan Bülent Ulusu'nun emri ile yakılmasına yol açtı.
1965 yılının Nisan ayında Cumhuriyet Gazetesi'nde tefrika edilen Bozkırdaki Çekirdek romanı, Kemal Tahir'in çok tartışılan eserlerinden birisi oldu. Bu eserde Köy Enstitülerinin tepeden inmeci bir yaklaşımla kuruluşunu eleştirerek iktidarla ters düştü.
1967'de en önemli eserlerinden birisi olan Devlet Ana yayımlandı. Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu ele aldığı bu romanda "kerim devlet" kavramını ortaya attı. Batılılaşmayı eleştirdi. Yerli bir sosyalizm oluşturmaya çalışarak Marksistlerin tepkisini çekti.
1968'de Yorgun Savaşçı ile Yunus Nadi Armağanı'nı, Devlet Ana ile Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü kazandı.
Kemal Tahir, 1968'de aldığı davet üzerine SSCB'ye gitti. 1970'de akciğer ameliyatı geçiren Tahir, 21 Nisan 1973'te geçirdiği bir kalp krizi sonucu İstanbul'da yaşamını yitirdi. Cenazesi, Sahrayıcedit Mezarlığı'na defnedildi.
Ölümünden sonra
Yazarın "Namuscular", "Karılar Koğuşu", "Esir Şehrin İnsanları", "Dam Ağası", "Bir Mülkiyet Kalesi" romanları ölümünden sonra yayımlandı.
Kemal Tahir kitaplarının yayının devam etmesi için ölümünden sonra eşi tarafından "Kemal Tahir Vakfı" kurulmuş; Kadıköy'deki hayatının son yıllarını geçirdiği ev, ziyarete açılmıştır.
Yazarın kitapları Halit Refiğ, Metin Erksan, Atıf Yılmaz gibi yönetmenler tarafından sinemaya aktarılmıştır.
Düşünceleri
Düşüncelerindeki çıkış noktası Marksizm ile Türkiye gerçeği arasındaki bağlantı sorunuydu. Siyasi eylemlere de katılmış bir yazar olarak, Türkiye'de kendi algıladığı siyasal, sosyal, kültürel yapı ile Marksizmin sunduğu çözüm arasında bir çelişki görüyordu. Türk toplum yaşamına uymadığına inandığı batılılaşmaya ilişkin yargısı da Marksizmi yetersiz bulmasına bağlıydı. Çünkü Marksizm, "Türkiye'de 2. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin siyasal ve kültürel uygulamalarını bir ticaret burjuvazisi devriminin sonucu" olarak değerlendiriyordu. Kemal Tahir ise böyle bir sınıfın varlığından kuşkuluydu. Böylece hem Marksizmin, hem de batılılaşmanın ürünü olan cumhuriyet dönemi resmi tarih görüşünün aşılması düşüncelerinin temel noktası oldu.
Marx ve Engels'in doğu toplumlarıyla ilgili görüşlerini araştırdı. Cumhuriyet dönemi resmi ideolojilerinin dışında kalan Ömer Lütfi Barkan, Mustafa Akdağ, Halil İnalcık, Niyazi Berkes, Şerif Mardin gibi bilim adamlarının eserlerinden vardığı sonuca göre, Osmanlı-Türk toplumu, Marksizmin toplumların sosyo-ekonomik süreçte birbirini izleyen zorunlu aşamalar olarak gördüğü ilkel topluluk / kölecilik / feodalite / kapitalizm sürecinde yer almaz. Kendi kültürel ve sosyal yapısından kaynaklanan çok daha özel bir gelişme süreci, dinamikleri ile yapısal farklılıkları vardır. Bu nedenle batılılaşma, gerekli altyapısı olmayan bir topluma, soyut ve biçimsel bir üstyapı getirme çabasından başka bir şey değildir. Köklü bir ekonomik ve toplumsal devrim yapılmadan başlatılan tepeden inme uygulamalar taklitçiliktir.
Bu ana fikir çerçevesinde eserlerinde Osmanlı toplumunun kölecilik ve feodalizmden çok farklı ve insancıl bir temel üzerine kurulduğunu anlatmayı amaçladı. Romanlarında da "Türk insanı ve Türkiye özeli" olgusunu ortaya çıkarmaya çalışmadı.
Roman tamamen içinden çıktığı toplumun yapılanmasına bağımlıdır. Romanı diyalektik bir tür olarak anlamak ve insan muhayyilesine katkısını kavramak, romanın dünyayı belirlemek için sarfettiği çabaların biçimsel gerçekçilik tekniklerinin kullanımına bağlı olduğunu da anlamaktır. Don Kişot' un şövalye romanlarının kahramanlarına benzeme teşebbüsünün gülünçlüğü sadece model imkânsızlığı ışığı altında kavranabilir. Tam bu noktada Kemal Tahir'in önemi belirir. Zira Türk romanında bu meselenin taşını kaldıran ilk romancıdır. Romanları, Osmanlı Devleti'nin XIV. yüzyılda kuruluşundan XX. yüzyıla kadar Türk toplumunda bir Osmanlı sürekliliği arayışıdır.
Toplumsal gerçekçi çizgide sürdürdüğü yazarlık yaşamında eserlerinde yalın bir dil kullandı. Bilhassa Orta Anadolu Türkçesini dilinin odak noktasına koydu. Diyaloglarla zenginleştirdi, karizmatik karakterler yarattı.
Roman
Esir Şehrin İnsanları (1956) -1
Esir Şehrin Mahpusu (1962) -2
Yol Ayrımı (1971)-3
Yediçınar Yaylası (1958) -1
Köyün kamburu (1959) -2
Büyük Mal (1970) -3
Hür Şehrin İnsanları (1974)
Sağırdere (1955) - 1
Körduman (1957) -2
Rahmet Yolları Kesti (1957)
Kelleci Memet (1962)
Yorgun Savaşçı (1965)
Bozkırdaki Çekirdek (1967)
Devlet Ana (1967)
Kurt Kanunu (1969)
Namusçular (1974)
Karılar Koğuşu (1974)
Damağası (1977)
Hikaye
Göl İnsanları (1955)
Senaryo
Haremde Dört Kadın (1965, Halit Refiğ ile birlikte)
Mektup
Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar (Nazım Hikmet'le yazışmaları)
Kemal Tahir Kitapları - Eserleri
- Yorgun Savaşçı
- Devlet Ana
- Kurt Kanunu
- Esir Şehrin İnsanları
- Yol Ayrımı
- Biz Böyle Delikanlılar Değildik!
- Bir Mülkiyet Kalesi
- Hür Şehrin İnsanları
- Büyük Mal
- Damağası
- Bozkırdaki Çekirdek
- Karılar Koğuşu
- Esir Şehrin Mahpusu
- Biz Böyle Delikanlılar Değildik : Tefrika Romanlar Cilt 2
- Gangsterler Kraliçesi
- Ecel Saati
- Derini Yüzeceğim
- Dutlar Yetişmedi
- Rahmet Yolları Kesti
- Kelleci Memet
- Köyün Kamburu
- Sağırdere
- Körduman
- Yediçınar Yaylası
- Göl İnsanları
- Kara Nara
- Notlar - Sosyalizm, Toplum Ve Gerçek
- Zehra'nın Defteri
- Namuscular
- Yedek Sevgili
- Merhaba Sam Krasmer
- Notlar 5
- Notlar - Sanat - Edebiyat 3
- Notlar - Sanat - Edebiyat 1
- Notlar - Sanat - Edebiyat 4
- Notlar - Sanat - Edebiyat 2
- Kıran Kırana
- Halk Plajı
- Arabacı
- Aşk Çetesi
- Kemal'den Piraye'ye Mektuplar
- Üstadın Ölümü
- Notlar - Mektuplar
- Notlar - Batılaşma
- Notlar - Kitap Notları
- Notlar - Çöküntü
- Notlar - Osmanlılık, Bizans
- Kemal Tahir'den Fatma İrfan'a Mektuplar
- Notlar/ Roman Notları 2
- Notlar 7 - Roman Notları 1
- Notlar 6
- Notlar 8
- Notlar 9
- Beş Romancı Tartışıyor
- Notlar/ 1950 Öncesi Cezaevi Notları
- Notlar/ 1950 Öncesi Şiirler -Ziya İlhan'a Mektuplar
- Bir Mülkiyet Kalesi 2
- Bir Mülkiyet Kalesi
Kemal Tahir Alıntıları - Sözleri
- Şu erkek milletinde neden akıl yoktur hey Allah?.. (Köyün Kamburu)
- Reşit Hoca geyirip "Hak destur!" dedikten sonra kaşlarını çattı: (Körduman)
- Bir masal gibi eski günleri sakın açma. (Notlar/ 1950 Öncesi Şiirler -Ziya İlhan'a Mektuplar)
- İnsanın başına bu memlekette her şey gelir, bunların en önünde akıl almaz alçaklık, en sefil kişisel çıkar, en korkunç aptallık vardır. (Yol Ayrımı)
- Âhir zaman, gösteriş devri olmuş. (Karılar Koğuşu)
- Orman ne demiş ?Şuncacık balta,benim hakkımdan gelemez ama,neyleyim ki sapı benden!demiş... (Yorgun Savaşçı)
- Sabah gün doğmadan kalkar, akşamın yatsı vaktine kadar damda, mutfakta, tarlada, bahçede uğraşır kadın kısmı...Yılda bir çocuk doğurur. Heriften hafta başı sopa yer. Kocar gider hitamında ... (Göl İnsanları)
- Hemen aklınıza cebri götürmek gelir, yani tüfek-tabanca işi... Hep eski fikir. Halbuysa bu zaman, silah zamanı değil. Bugünün silahı iki satır yazı... (Rahmet Yolları Kesti)
- “Önümüz kış, ne halt edeceksin be adam? Sen hiç canını düşünmez misin?” “İsa Peygamber ne demiş Efe, koskoca İsa Peygamber? ‘Hayatınız için ne yiyeceğinizi ve ne içeceğinizi ve hem dahi cesediniz için ne giyeceğinizi düşünmeyin,’ buyurmuş. İlerisini düşünen serserilik payesine erişemez. Serserilik, maskaralık değil.” (Halk Plajı)
- Cezaevlerinde sürgüne gitmekte korkuludur, sürgün gelmesi de…Sürgün kısmı, ardında on kardaşı olsa, yitti yiter. Ne denilmiştir? Gözden ırak, gönülden ırak… Başkaca,yaban yerde kim kime olduğundan padişahın şehzadesi olsa,mahpusun parası pul, karısı dul sayılır. (Damağası)
- Aklı fikri başka yerde bunun... Korkarım okumakta... (Devlet Ana)
- Dergi tarafından, kendi şartları ve günün imkanları içinde, şu kimselerin bir araya gelebileceği düşünüldü: Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kemal Tahir, Mahmut Makal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal, Talip Apaydın... Yukarıda ismi geçen kişilere yapılan daveti, Yaşar Kemal hariç, hepsi memnunlukla kabul etmişlerdir. Yaşar Kemal, oturumlara katılmamağı prensip edindiği gerekçesi ile, tartışmaya katılmamıştır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu'da daveti kabul ettiği halde toplantıya gelmemiştir. Toplantı, bu iki yazar dışında kalan beş yazarımızla başlamıştır. (Beş Romancı Tartışıyor)
- Ben kitaplara gömülmüş bir adamla teşrik-i hayat edemem. Zira beni ihmal eder.... (Üstadın Ölümü)
- Öğretmene sormak... Sıvanır. Gelişigüzel sorar, hiç üstünde düşünmeden... Yeri mi, konuyla ilgili mi, umurunda değildir ama öğretmenin verdiği karşılık ciddi mi, baştan savma mı bunu hemen sezer. Çok üzülür. İlk zamanlar çok yanlıştır öğrenciye sert davranmak... Hele haksız yere... Direnmezler, susarlar ama kinlenirler. En tehlikeli yönleri reaksiyon vermemeleridir bence. Çünkü hemen kaçmakla sonuçlanır bu durum. Bu sebeple onurlarına saygı göstereceğiz, davranışlarını anlayışla karşılayacağız. (Bozkırdaki Çekirdek)
- ..,okumuşluk iki yüzlü kılıçtır. Çeviremedin mi, senin elindeyken gelir boynunu alır. (Esir Şehrin Mahpusu)
- Ulan New York şehri... Ulan temeline tükürdüğüm. (Derini Yüzeceğim)
- Köylü milletinin düğünü bayramı: bolluk... Seferberliği, ölümü: kıtlık… (Köyün Kamburu)
- "Meğer ne kolay yanılıyormuş insan, en yakınlarında bile..." (Yol Ayrımı)
- Gerçekçi olmak, gerçeklerin kabuklarıyla yetinmekten utanmakla başlar. (Notlar - Osmanlılık, Bizans)
- "Bence, iyilik edilenden çok iyilik eden taşımalı yaptığı iyiliğin minnetini..." (Kurt Kanunu)