Dede Korkut Kitabı - Muharrem Ergin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Dede Korkut Kitabı kimin eseri? Dede Korkut Kitabı kitabının yazarı kimdir? Dede Korkut Kitabı konusu ve anafikri nedir? Dede Korkut Kitabı kitabı ne anlatıyor? Dede Korkut Kitabı PDF indirme linki var mı? Dede Korkut Kitabı kitabının yazarı Muharrem Ergin kimdir? İşte Dede Korkut Kitabı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Muharrem Ergin

Yayın Evi: Boğaziçi Yayınevi

İSBN: 9789754510225

Sayfa Sayısı: 238

Dede Korkut Kitabı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türk edebiyatı tarihinin en büyük âlimi Prof. Fuat Köprülü'nün, derslerinde söylediği bir söz vardır: Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkutu öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar. Dede Korkut Kitabının değerini ifade etmek için bundan daha güzel bir söz bulmak mümkün değildir. Gerçekten Dede Korkut Kitabı Türk edebiyatının en büyük âbidelerinin Türk dilinin en güzel eserlerinin başında gelir

Dede Korkut Kitabı Alıntıları - Sözleri

  • Hani dediğim bey erenler, Dünya benim diyenler, Ecel aldı yer gizledi, Fâni dünya kime kaldı. Gelimli gidimli dünya, Ahir sonu ucu ölümlü dünya.
  • ... at işler, er övünür. ............ .. yayan erin ümidi olmaz.
  • Çok cahiller seni gökte arar yerde ister Sen bizzat müminlerin gönlündesin
  • Prof. Dr. Fuat Köprülü’nün derslerinde söylediği bir söz vardır: “Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar.
  • Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkutu öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar.
  • Karanlık gece içinde yolu kaybetsen ümidin nedir?
  • At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur.
  • Beri gel başımın bahtı evimin tahtı, Evden çıkıp yürüyünce servi boylum, Topuğunda sarmaşınca kara saçlım, Kurulu yaya benzer çatma kaşlım, Çift badem sığmayan dar ağızlım, Kavunum yemişim düvleğim, Görmüyor musun neler oldu.
  • ... Deve kadar büyümüşsün yavrusu kadar aklın yok Tepe kadar büyümüşsün darı kadar beynin yok
  • Allah Allah demeyince işler düzelmez, Kadir Tanrı vermeyince er zenginleşmez
  • Beri gel başımın bahtı evimin tahtı, Evden çıkıp yürüyünce servi boylum, Topuğunda şarmaşınca kara saçlım, Kurulu yaya benzer çatma kaşlım, Çift badem sığmayan dar ağızlım, Kavunum yemişim düvleğim Görüyor musun neler oldu.
  • Dâim geldiğinde dursa devlet güzel Bildiğini unutmasa akıl güzel Hasmından dönmese kaçmasa erlik güzel
  • Baba adını yürütmeyen hoyrat oğul baba belinden inince inmese daha iyi, ana rahmine düşünce doğmasa daha iyi.
  • Gelimli gidimli dünya. Son ucu ölümlü dünya.
  • Hani dediğim bey erenler Dünya benim diyenler Ecel aldı yer gizledi Fani dünya kime kaldı Gelimli gidimli dünya Ahir son ucu ölümlü dünya

Dede Korkut Kitabı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Dede Korkut bir milli destandır.: Dede Korkut kitabındaki giriş kısmında Oğuzların destan anlatıcısı ve bilge kişisi Dede Korkut figürü veya Korkut Ata tanıtılır ve daha sonra onun ağzından pek çok bilgece deyişler, atasözleri, düsturlar ve kadınlar hakkında çeşitli düşünceler söylenir. Dede Korkut bilge bir kişi ve danışman olarak tanıtılmasının yanında kitaptaki hikayelerin düzenleyicisi ve onları gelecek kuşaklara aktaran bir destan anlatıcısı ve bu destanları çalıp söyleyen önemli bir kişi olarak karşımıza çıkmakta ve bu görevleriyle hikayelerde önemli bir yere sahip olmaktadır. Türk dilinin en güzel eserlerinin başında gelen bu kitap herkes tarafından okunmalı.. (Murat YALÇIN)

Dede Korkut dilinden ozan der: "Karılar dört türlüdür. Birisi solduran soptur. Birisi dolduran toptur. Birisi evin dayağıdır. Birisi ne kadar dersen bayağıdır. Ozan, evin dayağı odur ki kırdan yabandan eve bir misafir gelse, kocası evde olmasa, o onu yedirir içirir, ağırlar, azizler, gönderir. O Âyişe, Fâtıma soyundandır hanım. Onun bebekleri yetişsin. Ocağına bunun gibi kadın gelsin. Geldik o ki solduran soptur. Sabahleyin yerinden kalkar, elini yüzünü yıkamadan dokuz bazlama ile bir külek yoğurt bekler, doyuncaya kadar tıka basa yer, elini böğrüne koyar, der: "Bu evi harap olası kocaya varalıdan beri daha karnım doymadı, yüzüm gülmedi, ayağım pabuç, yüzüm yaşmak görmedi der, ah nolaydı, bu öleydi, birine daha varaydım, umduğumdan daha uygun olaydı' der. Onun gibisinin, hanım, bebekleri yetişmesin. Ocağına bunun gibi kadın gelmesin. Geldik o ki dolduran toptur. Dürtüldükçe yerinden kalktı, elini yüzünü yıkamadan obanın o ucundan bu ucuna, bu ucundan o ucuna çırpıştırdı, dedikodu yaptı, kapı dinledi, öğleye kadar gezdi; öğleden sonra evine geldi, gördü ki hırsız köpek, büyük dana evini birbirine katmış, tavuk kümesine, sığır damına dönmüş; komşularına seslenir ki: “Kız Zeliha, Zübeyde, Ürüveyde, Çan Kız, Çan Paşa, Ayna Melek, Kutlu Melek, ölmeye yitmeye gitmemiştim, yatacak yerim gene bu harap olası idi, nolaydı benim evime birazcık bakaydınız, komşu hakkı Tanrı hakkı" diye söyler. Bunun gibisinin, hanım bebekleri yetişmesin. Ocağına bunun gibi kadın gelmesin. Geldik o ki ne kadar dersen.bayağıdır. Uzak kırdan yabandan bir edepli misafir gelse, kocası evde olsa, ona dese ki: Kalk ekmek getir yiyelim, bu da yesin dese, pişmiş ekmeğin bekası olmaz, yemek gerektir; kadın der: “Neyleyeyim, bu yıkılacak evde un yok, elek yok, deve değirmeninden gelmedi" der; "Ne gelirse benim kalçama gelsin" diye elini arkasına vurur, yönünü öteye, kalçasını kocasına, sözünü kulağına koymaz. O, Nuh peygamberin eşeği asıllıdır. Ondan da sizi, hanım, Allah saklasın. Ocağınıza bunun gibi kadın gelmesin. (Maria Puder)

Her dilde edebiyatın kurucu eserleri vardır. Mesela İngilizcenin Shakespeare olmadan düşünülemeyeceğini söyleyecektir İngilizler muhtemelen. Türk edebiyatına baktığımızda ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile beraber Osmanlı’dan uzakta kökenler aramaya başladığımız bir süreç yaşandı. Bu sürecin edebiyatımızı kavrayışımıza dair bir bölünmüşlüğe sebep olması bir yana, bu süreç aynı zamanda arka planda kalmış bazı eserlerin de gün yüzüne çıkmasına vesile oldu. Yine de, bunca çabaya rağmen, edebî geçmişimize bütüncül bir gözle bakabilen gözlerin sayısının çok da fazla olmadığını söyleyebiliriz. Ayrıca edebiyatımızın kurucu eserlerinin günümüz okur ve yazarına hakikî anlamda ne söylediğine dair söylenen sözlerin de formalite icabı mı yoksa samimiyetle mi söylendiğinden de emin olamıyorum. Tüm bunları düşünmeme sebep olan şey, çoğunlukla 18. yüzyıl ve sonrasında yazılmış olan roman ve hikâyeleri okumuş bir okur olarak, Dede Korkut hikâyelerini okumaya kalkışmam oldu. Prof. Fuat Köprülü’nün “Bütün Türk edebiyatı terazinin bir gözüne, Dede Korkut diğer gözüne konsa, Dede Korkut ağır basar.” dediği hikâyelerden bahsediyoruz neticede. O hâlde Dede Korkut hikâyelerini ağır kılan nedir, bu ağırlıklar her zaman yerinde midir, buna bakalım. Dede Korkut hikâyelerini ağır kılan etmenlerden biri hikâyelerin ortaya çıkış zamanı. İslam ile yeni tanışmış Türklerin, Anadolu’ya yerleştiği ilk zamanlarda anlatılan ve yayılan bu hikâyeler, Anadolu’da yükselecek olan Türk-İslâm kültürünün de temelini teşkil edecektir. Orta Asya zamanından gayri-İslâmi bir mitolojisi bulunan Türklerin, İslam ile harmanlanmış bir mitolojiye sahip olmasında en temel adımlardan biridir Dede Korkut hikâyeleri. Bu da bir milletin muhayyilesinin yeniden inşası demektir. Elbette bu muhayyile inşası kadim temaları barındırır: Aşk, ölüm, savaş (daha özel olarak cihat), esaret, ihanet gibi temalar etrafında dönen hikâyelerdir Dede Korkut hikâyeleri. Ve elbette bir milletin muhayyilesini aydınlatacak olan temel unsur, kahramanlıktır. Dede Korkut hikâyeleri yiğit karakterler barındırır; bu karakterler ya canavarlara karşı ya da ehl-i küfre karşı zaferler peşinde koşarlar. Hikâyelerde beklediğimden çok daha fazla cihat vurgusu bulduğumu söyleyebilirim. Hatta cihat demişken, fethedilen kalelerdeki kiliselerin yıkılıp yerine mescit yapılması da Ayasofya Camii’nin yeniden ibadete açılmasıyla başlayan tartışmalar bağlamında ilginç bir ayrıntıydı, not etmek isterim. Ataerkil bir toplumdan bahsetmemize rağmen hikâyelerde kadınlara da fazlasıyla yer verildiğini ve aile bağlarına çok önem atfedildiğini de görüyoruz, bunları da Türk kültürüyle irtibatlandırmak yanlış olmayacaktır sanırım. Dede Korkut hikâyelerine ağırlık katan bir başka unsur ise sözlü gelenek eseri olmalarıdır. Bu hikâyelerin yüzyıllar sonra kâğıda döküldüğünü hesaba kattığımızda, yazılı eserlere kıyasla yazılması çok daha uzun sürmüş bir eserden bahsediyoruz. Hatta diyebiliriz ki, Dede Korkut hikâyelerinin editörü milletin ta kendisi olmuştur. Bu yüzden hikâyelerin millî değerler ile bütünlüğü diğer eserlerle kıyaslanamayacak düzeydedir. Günümüzde edebiyat eserleri insanlara sirayet ederken, Dede Korkut hikâyelerinde tam tersi olmuş ve insanlar hikâyelere sirayet etmiştir. Bu da bir insanın bir nesneyi aynadan görmesi ile vasıtasız görmesi arasındaki fark gibidir. Şu anda bu yazdıklarımla Dede Korkut hikâyelerini formalite icabı övenler gibi oldum; ancak bu noktanın durup durup tekrar düşünülmesi, bize günümüz edebiyatındaki eksikliklerimize dair bir fikir de verecektir diye düşünüyorum. Bu hikâyeleri ağır kılan iki unsur daha var. Biri, bu eserlerin hakiki anlamda edebî nitelik taşıması. Ne kastediyorum, ahlâki açıdan olumlu katkılar sunan, dönemin yaşayışını yansıtan ve sanatlı bir söyleyişe sahip olan hikâyeler Dede Korkut hikâyeleri. Diğer husus ise, eserdeki nesir ve nazım birlikteliği. Tabii bu özellik hikâyelerin yazıya dökülmüş hâline mahsus olabilir; zira sözlü gelenekten gelmiş olması hasebiyle bu hikâyelerin nazım ağırlıklı bir tabiata sahip olması, dinleyiciye hoş gelmesi ve kolay yayılabilmesi açısından tercih edilmiştir muhtemelen. Ama bu hâliyle baktığımızda, bu hikâyeler hem Türk şiirini, hem de Türk hikâyeciliğini besleyebilecek mertebede hikâyelerdir. Bu ağırlıkları teraziye koyduk. Şimdi de bu ağırlığı 21. yüzyılda hissetmemize mâni olan sebeplere gelelim. Biri hikâyelerin basitliği. Olay akışı olabildiğince basit olan hikâyeler var. Bu elbette beklediğim bir şeydi okumadan önce; hatta beni şaşırtanın bazı hikâyelerde oldukça modern eserlere aitmiş gibi duran kurgu oyunları olduğunu da söylemeliyim. Ancak genele sinmiş olan basitliğin günümüz okurunu esere bağlamada sıkıntı oluşturacağı çok açık. Öte yandan hikâyelerdeki didaktizm ve hikâyelerin esasen sözlü bir geleneğin ürünü olmasının getirdiği okuma zorlukları da bu hikâyeleri günümüz okuru için zorlayan etmenlerden. Bu zorlama dediğim “zorlayan” bir zorlama değil, aksine, okuru hikâyelere tepeden baktırıp devam etmeye üşendiren bir zorluk. Bunu -maalesef- sıklıkla yaşadım hikâyeleri okurken. Bu hikâyeleri sözlü olarak dinleyebilmiş olmayı istedim bu yüzden. Çünkü Dede Korkut hikâyelerini okumak demek, modern bir romanı birinden saatlerce dinlemeye kalkışmak demek. Bu tecrübenin de pek güzel olmayacağını tahmin edersiniz. Bu yazı Dede Korkut hikâyelerinin ağırlığını tarttı mı? Sanmıyorum. Hafifliğini tarttı mı? Onu da sanmıyorum. Yazının esas amacı, bu tip eserler hakkında 21. yüzyıl gözlükleriyle yorum yapmamak gerektiğiydi. Hüsn ü Aşk okumamda da benzer bir tecrübe yaşadım; ama Dede Korkut hikâyelerinde çok daha fazla bir yabancılaşma yaşadığımı söyleyebilirim. Her ne kadar bazı hikâyeleri bu yabancı gözlüklerle okuduğumda dahi beğensem de, geri kalanlarının bende arzu ettiğim etkilenmeyi yaşatamadığını da itiraf etmem gerek. Yine de bu hikâyelerin neden kurucu nitelik taşıdığını, buğulu gözlük camımın (hayır, maskeden dolayı oluşan buğu değil) aralarından sızan ışık huzmelerinden az çok anladım. Olur da siz daha fazlasını görecek olursunuz, bu hikâyelere bir şans verin derim. Esere verdiğim not, yukarıda bahsettiğim formalite icabı övgülerle samimi bir şekilde anlayamamışlığımın bir sentezidir. (Hakan Osman Çaldağ)

Dede Korkut Kitabı PDF indirme linki var mı?

Muharrem Ergin - Dede Korkut Kitabı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Dede Korkut Kitabı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Muharrem Ergin Kimdir?

Prof. Dr. Muharrem Ergin (d. 1925 - ö. 6 Ocak 1995) Türk yazar ve türkolog.

Ahıska'da dünyaya geldi. Ailesi Türkiye'e göç ederek Bulanık'a yerleşti. Bulanık'ta başladığı tahsilini 1943 yılında Balıkesir Lisesi'nde yatılı okuyarak sürdürdü. 1947 yılında İstanbul ÜniversitesiEdebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Reşit Rahmeti Arat'ın asistanı olarak üniversiteye intisap etti. 1971'de profesör oldu. Bölüm başkanlığı yaptı. Orhun Yazıtları'nın günümüz Türkçesine birebir çevirisini yazdı. 1990'da emekli oldu.

Muharrem Ergin 6 Ocak 1995 Cuma günü öğleden sonra dört civarında evinde vefat etti. 9 Ocak 1995 Pazartesi günü saat 11.00'de İstanbul Üniversitesi Merkez Binası'nda akademik tören yapıldı ve Muharrem Ergin'in eller üzerinde Beyazıt Camii'ne taşınan cenazesi kılınan öğle namazından sonra Hasdal Mezarlığında toprağa verildi.

Kitapları

Azeri Türkçesi (1970, 1981)

Dede Korkut Hikâyeleri-Dede Korkut kitabı (1969, 1971, 1980, 1983, 1988, 1991, 1992, 1999)

Dede Korkut kitabı : (inceleme) (1958, 1963, 1966, 1981)

Dede Korkut kitabı : Metin-sözlük (1964?)

Ebülgazi Bahadır Han:Türklerin Soy Kütüğü (1974?)

Edebiyat ve Eğitim Fakültelerinin Türk Dili ve Edebiyatı (1988, 1989)

Kadı Burhaneddin Divanı (Hazırlayan) (1980)

Oğuz Kağan Destanı (Yayına hazırlayan) (1988)

Orhan Şaik'e cevap- : Biz şaşmadık (1964)

Orhun Abideleri (1973,1980,1983,1984,1998,1999,1988,1970, 1999)

Osmanlıca Dersleri (1958, 1962, 1980, 1981,1986,1987, 1989, 1982)

Sovyet emperyalizmi, Balkanlar ve Türkiye (1974?)

Türk Dil Bilgisi (1958, 1962, 1967, 1972, 1977, 1980, 1981, 1984, 1985, 2001, 2002)

Türk Dili (1986, 2002)

Türk Dili : Lise I (1976)

Ahmet ve dedesi (1999)

Türk Dili Kompozisyon : lise I,II,III,IV.dönemler (1994, 1995)

Türk Dili ve Edebiyatı : Edebiyat-kompozisyon-Türkdili, 1992

Türk Dili: lise 1 (1991)

Türk Dili, Lise II. Dönem (1992?)

Türkiye'nin Bu Günkü Meseleleri (1975)

Türkoloji Tezleri, 1922-1961 (1962)

Üniversiteler için Türk Dili (1987, 1988, 1992, 1994, 1995, 2001)

Muharrem Ergin Kitapları - Eserleri

  • Dede Korkut Kitabı
  • Orhun Abideleri
  • Türk Dil Bilgisi
  • Osmanlıca Dersleri
  • Dede Korkut Kitabı - 2
  • Üniversiteler İçin Türk Dili
  • Oğuz Kağan Destanı
  • Dede Korkut Kitabı 1-2
  • Sovyet Emperyalizmi Balkanlar ve Türkiye
  • Türkiye’nin Bugünkü Meseleleri

Muharrem Ergin Alıntıları - Sözleri

  • "Öd teñgri yaşar. Kişi oglı kop ölgeli törümiş" Zamanı Tanrı yaşar. İnsanoğlu hep ölmek için türemiş (Orhun Abideleri)
  • İnsan aslında ve mutlak manada gerçekten yalnız yaratılmıştır. Yalnız doğar, yalnız yaşar ve yalnız ölür. Bedeni ve rûhi varlığının bütün hudutları tam manasiyle yalnız kendine açıktır. Neşesi, kederi, duygusu, düşüncesi, zevki, acısı hep kendisinindir. (Türkiye’nin Bugünkü Meseleleri)
  • Zamanı Tanrı yaşar. İnsanoğlu hep ölmek için türemiş. (Orhun Abideleri)
  • Yufka olanın delinmesi kolay imiş, ince olanı kırmak kolay. (Orhun Abideleri)
  • Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün! (Orhun Abideleri)
  • Bir dilin geçmişinden bahsetmek, tarih içindeki gelişmesine bakmak demek, yazı dilinin tarihî gelişmesine bakmak demektir. (Türk Dil Bilgisi)
  • Beri gel başımın bahtı evimin tahtı, Evden çıkıp yürüyünce servi boylum, Topuğunda şarmaşınca kara saçlım, Kurulu yaya benzer çatma kaşlım, Çift badem sığmayan dar ağızlım, Kavunum yemişim düvleğim Görüyor musun neler oldu. (Dede Korkut Kitabı)
  • Dilde gümrük yoktur. (Üniversiteler İçin Türk Dili)
  • Lehçe bir dilin bilinen ve takip edilebilen tarihinden önce, karanlık bir devrinde kendisinden ayrılmış olup çok büyük ayrılıklar gösteren kollarına denir. Şive bir dilin, bilinen tarihî seyri içinde ayrılmış olup bazı ses ve şekil ayrılıkları gösteren kolları, bir kavmin ayrı kabilelerinin birbirinden farklı konuşmalarıdır. Ağız ise bir şive içinde mevcut olan ve söyleyiş farklarına dayanan küçük kollara, bir memleketin çeşitli bölge ve şehirlerinin kelimeleri söyleyiş bakımından birbirinden ayrı olan konuşmalarına verdiğimiz addır. (Türk Dil Bilgisi)
  • "İnsan oğlu hep ölmek için türemiş." (Orhun Abideleri)
  • Yufka olanın delinmesi kolay imiş, ince olanı kırmak kolay. (Orhun Abideleri)
  • Allah Allah demeyince işler düzelmez, Kadir Tanrı vermeyince er zenginleşmez (Dede Korkut Kitabı)
  • Kim ki bir ırza musallat olursa, canından olacak. (Orhun Abideleri)
  • Kağan odur ki adaleti üstün tutsun, töreyi yaşatsın. Töre yok olursa İl yok olur. İl olmazsa budun kul olur. (Orhun Abideleri)
  • Çok cahiller seni gökte arar yerde ister Sen bizzat müminlerin gönlündesin (Dede Korkut Kitabı)
  • […] Türklerin, İslam kültürü çerçevesine girmeleri dolayısiyle Türkçeye sokulan Arapça ve Farsça unsurlar, Türkçeyi Eski Türkçeden sonra, yeni yazı dilleri devresinde istilaya başlamış, bu istila bilhassa Batı Türkçesinde korkunç bir gelişme göstererek birkaç asır içinde Türkçeyi adeta tanınmaz bir hâle getirmiştir. (Türk Dil Bilgisi)
  • ... Deve kadar büyümüşsün yavrusu kadar aklın yok Tepe kadar büyümüşsün darı kadar beynin yok (Dede Korkut Kitabı)
  • “Cemiyetlerin en büyük dayanağı dildir. Bir cemiyeti ayakta tutan, bir cemiyetin varlığını sağlayan, devam ettiren, bir cemiyette sarsılmaz bir birlik yaratan müessese olarak dilin oynadığı rol çok büyüktür.” (Türk Dil Bilgisi)
  • Bu öyle alelade bir taarruz değil, herkesin muvaffak olmak veya ölmek azmi ile harekete teşne olduğu taarruzdur.Hatta ben, kumandanlara şifahen verdiğim emirlerde şunu ilave etmişimdir: Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek olan zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir. (Üniversiteler İçin Türk Dili)
  • Kalınlık-incelik uyumu Türkçenin eskiden beri en büyük ve en yaygın ses kanunudur. (Üniversiteler İçin Türk Dili)