Define - Talip Apaydın Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Define kimin eseri? Define kitabının yazarı kimdir? Define konusu ve anafikri nedir? Define kitabı ne anlatıyor? Define PDF indirme linki var mı? Define kitabının yazarı Talip Apaydın kimdir? İşte Define kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Talip Apaydın
Yayın Evi: Literatür Yayınları
İSBN: 9789750404351
Sayfa Sayısı: 390
Define Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Köylerin kralı, taşı toprağı altın Görekli köyü... Tütünden artakalan zamanda bir merak gelir Görekli köyünde yaşayanlara. Gömü peşine düşer birçoğu. Ta eskilerden kalma mezarlar, mezarlarda değerli kap kacak, küp küp altınlar hepsinin hayalini süsler. Büyük bir define bulup kısa yoldan zengin olmaktan başka umudu yoktur cahil ve yoksul köylünün. Arada sırada tek tük bakır para, kırık testiler de çıkmaz değildir hani toprağın altından. Bulduklarının da değerini bilmez, üç beş kuruşa kaptırırlar alıcılara. Halkı fakir, toprağının altı zengin köyün kaderidir bu.
Seyit Ali gönülden inanmıştır defineyi bulacağına. Karısının, çoluk çocuğunun rızkını unutmuş, gece gündüz hazine hayaliyle yaşamaktadır. Lakin gömüyü aramak için paraya, hiç değilse kafa dengi bir ortağa ihtiyacı vardır. Kuran’a danışarak, dualar ederek, okunmuş gül dalından yardım umarak Seyit Ali ve iki ortağı geceleri gizlice başlarlar toprağın altını kazmaya, bu uğurda kaybedecekleri çok şeyler olsa da.
Talip Apaydın, küçük hesaplar güderek günübirlik bir yaşam sürdürmeye mahkûm edilmiş, batıl inançlarla beslenen, her zaman kandırılmaya mahkûm Anadolu köylüsünün çaresizliğini ve toplumun üst kesimlerindeki duyarsızlığı etkileyici bir gözlem gücüyle aktarıyor. Define toplumsal bir analiz olmanın yanı sıra, her okuru özeleştiri yapmaya sevk eden çarpıcı bir eser.
Define Alıntıları - Sözleri
- Yalnızlık kötü şey.
- "Aydınlık kuvvettir. Aydınlık umuttur. Aydınlıkta kötülük gelişemez. İnsanlara aydınlık gerek. Güzel aydınlık, kurtaran aydınlık...
- Bilememek gibi kötü bir şey var mı dünyada?
- Şimdi nerede çalışıyorsun a densiz? Kimin ekmeğini yiyorsun? Hatta şehirde yaşarken kimin ekmeğini yedin? Tüm gereksinmelerini sağlayan insanlar kimler? O beğenmediğin köylüler değil mi? Onları bu durumda bırakanlar da senin gibi kökünden kopmuş züppeler. Nankörler!...
- Biz yoksul köy öğretmenleri, biz çiçek bitmez kırlarda bal yapmaya çalışan arılar. Biz olmazı oldurmaya çalışan öğretmenler... Şair olacağım herhalde. Burada başka ne olunur? Ya şair olunur, ya dertli. Zaten şairler de dertlidir hep.
- Dışarıya uzun uzun baktı. Topraktan yamrı yumru evler, evlerin düz damları. Eğri büğrü sokaklar. Renksiz, boz bir görüntü. Ne varsa yoksul, eski... "Zavallı insancıklar. Köstebek gibi yaşıyorlar. Kim bunun sorumlusu? Yok mu bundan kurtulmanın bir yolu? Var, olmaz mı? Hem de çok kolay. Dümdüz. Ama kimilerinin işine gelmiyor. Köylünün bilgisizliği, yoksulluğu onların yararına oluyor. Aslında değil, ama onlara öyle geliyor. Köylüyü hızlı bir gelişim yoluna sokmaktan ödleri patlıyor. Çünkü işleri bozulacak o zaman. Ememeyecekler, somuramayacaklar. İç somurganlar, dış somurganlar. Bir ölünün gövdesine yapışır gibi yapışmışlar, bırakmıyorlar. Gece böcekleri!..."
- Köyde sınıf ayrımı çok erken yaşta başlar. Dört yaşındaki çocuk bile bilir yoksul olduklarını. O yaştaki çocuğun duruşuna, bakışına işler fukaralık. Hey dinine yandığımın dünyası. Rezilsin rezil!
- Sırıttığına, güldüğüne bakma. Şimdi düşmanlar böyle yapıyorlar. Gülerek, sırıtarak, yardım ediyor görünerek giriyorlar içimize.
- Paran var mı, senden iyisi yok. Paran yok mu, dönüp yüzüne bakmazlar. Alçaklar!..
- Erken kalkanın kısmeti çok olur...
- "Aydınlık kuvvettir. Aydınlık umuttur. Aydınlıkta kötülük gelişemez. İnsanlara aydınlık gerek. Güzel aydınlık, kurtaran aydınlık..."
- Eğitime hız verilecek kardeşim. Tüm ulus belirli bir kültür düzeyine getirilecek. Başkasına aldanmayacak, kimseye ütülmeyecek, asıl çıkarının ayrımına varacak bir bilince getirilecek. O zaman kalkınma kendiliğinden başlayacak. Yurdun zenginlikleri şunun bunun cebine değil, dışarıya değil, tüm yurttaşların yararına çevrilecek. Namuslu bir yönetim, bunu kolaylıkla yapar. Ondan sonra seyret sen gelişmeyi.
Define İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Define PDF indirme linki var mı?
Talip Apaydın - Define kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Define PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Talip Apaydın Kimdir?
Polatlıya bağlı Ömerler Köyünde doğdu. İlk eğitimini Beypazarında yaptı. Daha sonra Çifteler Köy Enstitüsü (1943) ve Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümünü bitirdi. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı.
Günümüz yazarlarındandır. İlk şiir ve hikâyelerini Köy Enstitüleri Dergisinde yayınladı (1945-1946). 1948-1950 yılları arasında Yücel, Varlık, Edebiyat Dünyası, Fikirler, İmece, Yeni Ufuklar vs. gibi dergilerde çıkan hikâyelerinden sonra romancılığa başladı. Eserlerinin hemen hemen hepsinde vaktiyle Köy Enstitülerinde benimsetilmiş köy anlayışına uygun klişe anlayışı işier. Bu kitaplarda köy daima sefil ve sömürülmüştür. Köylü câhildir, hurafelere inanır. Müsbet hiçbir davranışları yoktur. Bu toplumda tak iyi insan köy öğretmenidir. Öğretmen, köylüyü eğiterek modern ve taık hâle getirmeye uğraşır. Eserlerinde Yaşar Kemâl, Kemâl Tahirve Orhan Kemâlin etkisi görülür.
Şiir kitabı: Susuzluk (1956).
Hikâye kitapları:
1. Ateş Düşünce (1967), 2. öte Yandaki Cennet (1972), 3. Koca Taş (1974), 4.0 Güzel İnsanlar (Çocuklar için hikâyeler, 1978), 5. Yolun Kıyısındaki Adam (1979), 6. Duvar Yazılan (1981), 7. Kökten Ankaralı (1981), 8. Yangın (Çocuklar için, 1981).
Romanları:
1. Sarı Traktör (1958), 2. Yarbükü (1959), 3. Emmtog-lu (1961), 4. Ortakçılar (1964, 1974), 5. Ferhat ile şirin (Halk için roman, 1965), 6. Toprağa Basınca (Çocuklar İçin, 1966), 7. Define (1972), 8. Yo* Duvar (1973), 9. Toz Duman İçinde (1974), 10. Tütün Yorgunu (1975), 11. Kente İndi Idris (1981), 12. Vatan Dediler (1981).
Hâtıraları:
1. Bozkırdaki Günler (1952), 2. Karanlığın Kuvveti (1967J.
Tiyatro eseri: Bir Yol (1966).
Radyo oyunu: 1. Yapılar Yapılırken, 2. Otobüs Yarışı (Basılmadı).
Talip Apaydın Kitapları - Eserleri
- Köy Enstitüsü Yılları
- Sarı Traktör
- Tütün Yorgunu
- Yarbükü
- Toz Duman İçinde
- Köylüler
- Ortakçılar
- Vatan Dediler - II
- Yoz Davar
- Define
- Dağdaki Kaynak
- Biz Varız
- Akan Sulara Karşı
- Kente İndi İdris
- Elif Kızın Elleri
- Öte Yakadaki Cennet
- Emmioğlu
- O Güzel İnsanlar
- Koca Taş
- Bir Yol
- Toprağa Basınca
- Merdiven
- Yolun Kıyısındaki Adam
- Bozkırda Günler
- Karabasan
- Duvar Yazarları
- Öykülerle Çizgiler
- Susuzluk
- Hem Uzak Hem Yakın
- Yangın
Talip Apaydın Alıntıları - Sözleri
- Ne suç işledik de ceza çekiyoruz bu kadar? Hırsızlık yapanlar serbes geziyor baksana... Ula nasıl dünya bu? (Yoz Davar)
- Tüm düşleri gerçekleşmişti sanki. Öyle heyecanlı konuşuyordu. (Dağdaki Kaynak)
- Çalışmayan, hazır yiyen insan, iyi insan değildir. Efendilik de değildir. Eskidenmiş o. Şimdimi efendilik başka. Çalışan, bir iş yapan, çevresine yararlı olan insan değerlidir artık. (Köy Enstitüsü Yılları)
- Ozanın dediği gibi,'Halka dahleylemek nemize, cümle vebal bizdedir.' (Tütün Yorgunu)
- Koridorda dolaştı. Sağa sola bakındı. Padişahların camlı çerçeveli resimlerini asmışlardı. Koç burunlu, kulağı küpeli başı kavuklu padişahlar. Tüylü kaftanlar, allı güllü entariler... Hepsine teker teker baktı. «Ya halk? diye mırıldandı. Siz böylesiniz ama, halkınız nasıl? Halkınızı unutmuşsunuz. Halksız, bilimsiz bir devletin hükümdarlarısınız siz. Onun için, sonunuz iyi gelmemiş.» (Koca Taş)
- «Böyle birisi olmak şimdi... Duymamak bilmemek. Düşünceyi bambaşka yönlere çevirip, asıl sorunların farkında olmamak... Olacak şey değil. İnsanlık dışı bir tutum. Başkalarının işine geliyor ama, kendimiz için kendi halkımız için gaflet, delâlet ve hatta hıyanet!...» (Koca Taş)
- Halkımız mutlu olmadan hiçbirimiz mutlu olamayız dostum. Her şey yarım kalır, eksik kalır. (Tütün Yorgunu)
- Ne vergi diye multezimler geliyor, ne hacılar hocalar tepemizde tuz dövüyor. Rahatladık doğrusu. (Köylüler)
- -Nasıl sizin köy? -Güzel. Ormanlık. Hem de geniş çayırı var. -Orada olsak ne güzel top oynanır, değil mi? -Oynanır emme biz top bilmeyiz. Topumuz yok. -Siz ne oynarsınız? -Saklambaç oynarız. Ağaçlara çıkarız. Kuzu güderiz... (Dağdaki Kaynak)
- Bana öyle gelirdi ki şu köyün evlerini, sokaklarını ip çekip yeniden kuralım, insanların kafası değişiverecek. Bu eğri büğrülük, bu plansızlık insanların kafasını bulandırmış, dolaştırmış. Göremez, anlayamaz etmiş. İyiyi kötüden ayırt edemez olmuşlar. Yılanın deri değiştirmesi gibi insanımızı bu ilkellikten birden alıp çıkarmak gerekiyor. (Akan Sulara Karşı)
- İkide bir kesiyorlarmış elektrikleri. Okulunki de bir yıldır kesikmiş. Öğretmene demişler «nasıl olsa gece ders yapmıyorsun. Gündüz de ışığın gereği yok. Ama caminin ışıkları pırıl pırıl yanıyor. Hatta minareyi de ışıklandırmışlar bir güzel. (Karabasan)
- Çalışan insanlara neden hakları olduğu değer verilmez? Gayret neden alkışlanmaz? Ben çalışan insandan daha aziz bir şey bilmiyorum. (Bozkırda Günler)
- -Sıkma canını, geçici bunlar. Bir gün biz de oturacağız o güzel evlerde. Plânını da kendimiz yapacağız, birlikte... - Kendini avut sen. Hiçbir zaman oturamayız.Varsıllar için çalışacağız işte böyle. -Neden? Tanrı böyle mi yazmış? -Tanrı yazmamış ama başkaları yazmış. (Karabasan)
- Düşmanı asla küçümsemeyin. (Vatan Dediler - II)
- İçimde bir yalnızlık duygusu vardı. Silkinip atmaya çalışıyordum da atamıyordum. (Ortakçılar)
- - Tahmin etsek ne olacaktı? Hem sorun bu değil. Sorun gerici politikanın tırmanışı ve yönetime el koyması. Bu önlenebilir miydi? Toplumun ekonomik yapısı bu düzende başka bir sonuç veremez. Halk uyanmadan, kendi çıkarlarına sahip çıkmadan yürütülen demokrasi böyle olur işte. Köy okulu bu duruma düşer. Yüksek öğretim, orta öğretim arap saçına döner. Ama geçecek bu, sürüp gidecek değil. Kendimizi dağıtmayalım. Üzülsek bile, umudumuzu kesmiyelim. Yahu Seyit, öyle diyorsun ama bu bir cinayet be! Nasıl yapılır bu? - Yaptılar. Demin kendin söyledin. Memleketi değiş tirmek istemiyenler egemen oldu. Ama düzelir, üzülme. Belki ileri sıçramak için bir geri çekilmedir bu. Ömrümüz varsa görürüz. Kalktılar, ağır ağır yürüdüler köye. İkisinin de içi doluydu. (Yolun Kıyısındaki Adam)
- Kuşlarla, hayvanlarla dosttum. Sonsuz bir sessizlik içinde doğayla baş başa yaşardım. Kitaplarımı okurdum, ağaçlara tırmanırdım. Ormanda dolaşırdım. Kuşların sesini dinlerdim. Her çeşit kabalıklardan, küçüklüklerden uzak, mutlu bir dünyam olurdu. Yaşamak buydu bence. (Köy Enstitüsü Yılları)
- MUHTAR: Gomunistmiş bu öğretmen. Öğretmenlerin çoğu gömunistmiş (Bir Yol)
- Size bir şey soracağım abi, kendim çözemiyorum Geldiğimiz yerler belli, biz halk insanlarıyız. Çok açığımız var. Bazı okumuş bayan arkadaşlarla konuşurken bunu daha iyi anlıyorum. Kültürel boşluk... Herhangi bir konu üstünde fikir yürütebilmek. Yeterince yapamıyorum bunu. Cesaret edip, söz alıp konuşamıyorum. Siz ne önerirsiniz? «Anlıyorum, Çok haklısın. Hepimizde var bu. Aldığımız eğitim biçiminden geliyor. Önce iyi okumalıyız. Gazete dergi kitap... Eleştirici bir gözle, kendi düşüncemize uyuyor mu, uymuyor mu, irdeleyerek... Ben olsam bu konuda ne derdim diye kendimizi yoklayarak okumalıyız. Açık bir dünya görüşüne ulaştık mı, gerisi kolay. O bir ölçektir elimizde. Her konuyu o ölçekle tartarak kendi düşüncemizi üretebiliriz. Sonra her alanda konuşmak zorunluğu da yok. Bazı şeyler ilgilendirmeyebilir insanı. (Karabasan)
- Sizde hiç Allah korkusu yok mu? (Yarbükü)