Deniz Küstü - Yaşar Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Deniz Küstü kimin eseri? Deniz Küstü kitabının yazarı kimdir? Deniz Küstü konusu ve anafikri nedir? Deniz Küstü kitabı ne anlatıyor? Deniz Küstü kitabının yazarı Yaşar Kemal kimdir? İşte Deniz Küstü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Yaşar Kemal

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750807138

Sayfa Sayısı: 430

Deniz Küstü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Romanlarında, Karadeniz'den Toroslar'a, Ağrı Dağı'ndan Ege'ye uzanan çok geniş bir Anadolu coğrafyasını anlatan Yaşar Kemal, Deniz Küstü'de, ana tema olarak İstanbul'un çürüyen doğasını seçer. Bir kentin tüm coğrafyasıyla her anlamda yozlaşmasının ve çürümesinin anlatıldığı romanda, tüm karakterler İstanbul'a göç yoluyla gelmişler ve beraberlerinde hayallerini de sürüklemişlerdir. 

Deniz Küstü ütopyaların ve anti-ütopyaların çarpışma alanıdır. 

"Kemal, açgözlülük, nefret ve çürümenin, aynı zamanda aşkın ve kurtuluşun öyküsünü yazmış." 

- Times Literary Supplement, (İngiltere)- 

"Çağımızda örnekleri pek bol olmayan güçlü ve soluklu yazarlardan biri." 

- The Gazette, (Kanada)- 

''Yaşar Kemal'in sanatı küçük kulislerin, klikleşmelerin ve günlük moda akımların dılında çizgisini sürdüregeliyor. Panait Istrati, Maksim Gorki, Jean Giono çağında bir yazar olmanın sağladığı gücün verdiği güvenle..''

-Gerard Mordillat, Liberation, (Fransa)

(Arka Kapak)

Deniz Küstü Alıntıları - Sözleri

  • "...Niçin bu kadar öldürmeyi, yok etmeyi, parçalamayı seviyor insanlar?.."
  • Niçin bu kadar öldürmeyi, yok etmeyi, parçalamayı seviyor insanlar? İnsan yumuşak başlı, iyilik dolu bir yaratıktır, ağız dolusu gülen, yürek dolusu ağlayan, iliklerine kadar duygulanan, seven bir yaratıktır insanoğlu… Bu öldürme, yok etme, öfke, öç, sevgisizlik neden? Niçin koparıyorlar çiçekleri, birisi tok da yüz bini niçin aç, o tok da bu kadar gözün altında, öfkenin içinde iflah oluyor mu? Tok olan niye bu kadar ahmak?
  • “Bir insan sevinirse önce onun elleri güler..”
  • İnsanlar bu kadar korkmasalar, bu kadar zalim olurlar mı, bu kadar biribirlerine düşmanlık eder, biribirlerinin böylesine kuyularını kazarlar mı, insan öldürürler mi, biribirlerine böylesine kıyar, köle eder sömürürler mi, biribirlerinin sırtına binerler mi, aşağılarlar mı, delirirler mi, sevmeyi, sevişmeyi böylesine unuturlar mı, uzattıkları el böylesini buz gibi olur mu, düşünebilme yeteneklerini böylesine yitirirler mi, öykünürler mi, durmadan ölümü düşünürler mi, ölümü düşünmenin boşluğunun farkına varmazlar mı, bastıkları yeri görmeyecek kadar üstümüzdeki gökten, altımızdaki topraktan, yıldızlardan, sulardan, çiçeklerden, dağ başlarından, ışıktan böylesine bihaber kalırlar mı, sevgisiz, sevisiz, dostluksuz yürekleri sıcacık, bir sevgili, bir dost yüzü için, bir kuş gibi çırpınarak çarpmadan olur mu?
  • İnsanoğlunun içi geniş, aydınlıktır, deniz gibi, gök gibi, kokulu taze bir çiçek gibidir. İnsanoğlunun içi sevinçten, umuttan pır pır eder de uçar, niye böyle içlerini kararttılar, niye niye içlerindeki ışıkları söndürüp sevinç, sevgi damarlarını kuruttular, niçin, niye böyle mahzun, üzüntülü, yalnız oldular?
  • Sevincin, kıvancın, umut etmenin soyu tükenmez .
  • Ağıt yakamıyorum Mustafaya ağıtsız giden Mustafam, Ağıt yakmaya utanıyorum..
  • Bu dünyada her şeyin, herkesin, denizdeki balığın, gökteki kuşun, yerdeki karıncanın hele hele insanın, hele hele insanın hakkını vereceksin.
  • Niçin bu kadar öldürmeyi, yok etmeyi, parçalamayı seviyor insanlar? İnsan yumuşak başlı, iyilik dolu bir yaratıktır, ağız dolusu gülen, yürek dolusu ağlayan, iliklerine kadar duygulanan, seven bir yaratıktır insanoğlu... Bu öldürme, yok etme, öfke, öç, sevgisizlik neden? Niçin koparıyorlar çiçekleri, birisi tok da yüz bini niçin aç, o tok da bu kadar gözün altında, öfkenin içinde iflah oluyor mu? Tok olan niye bu kadar ahmak?
  • Beni, bu kıyılarda şimdiye kadar hiç görmediğim ta derinden, yürekten, yüzü tüm kıvanca, sevince keserek, içi sevinç dolarak, tüm bedeninden sevinç fışkırarak, gözlerinin yöresi kısılarak, kırışarak; tatlı, içten bir gülüşle karşıladı. İşte dostluk, arkadaşlık, sevgi denilen şey, eğer varsa, budur.
  • Bu dünyada her şeyin, herkesin, denizdeki balığın, gökteki kuşun, yerdeki karıncanın, hele hele insanın, hele hele insanın hakkını vereceksin.
  • "Tazılarımız olacaktı, ince uzun bacaklı, sallı, ince karın­lı, dünya güzeli, ama biz bu tazılarla tavşan avına çıkmayacaktık. Ada­mızda insanlarla tazılar, tazılarla tavşanlar arkadaş olacaklardı. İşin en güzeli adamızda alabildiğine düş kuracak, düşümüzün gerçekleşeceği­ne; gerçeğimizin düşleşeceğine yüreğimizin olanca gücüyle inanacak­tık. Şimdi Menekşe'de bizim böyle bir adamız var mı, düşümüzle ger­çeğimiz birbirine karışmış mı, az ötemizde gürültülü, pis, üst üste, alt alta İstanbul şehri insanların birbirlerini yemeleri, kötülemeleri, sömürmeleri, öldürmeleri, düşman olmaları üstüne her gün yeni yeni tuzaklar kurmuyor mu?"

Deniz Küstü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bloğumdan alıntılama yapıyorum.Spoi içerir. . Zevkle okuduğum ve daha ilk cümlesinden beni içine alan bir kitap. Yazarımız, İstanbul’u çok detaylı betimleme yapması çok hoştu. Bir hiç uğruna yapılan cinayetler ve yozlaşma ele alınmış. Menekşe Kahvesinin sahibi Zeynel, kahraman olur ama tutuklanma korkusundan İstanbul’a giderek polislerden kaçar ve Selim, Zeynel’i öldürür. Selim, balıkçıdır ve hem Zeynel’i öldürmüş hemde kabul etmediği bir teklif nedeniyle Halim Bey tarafından öldürülür. İhsan karakteri namı duyulan bir kabadayıdır ve onun Menekşe kahvesinde ölümü ile roman başlar. Hüseyin Hüri, Zeynel’i saklayan kişidir ama Zeynel’i ihbar eder. Halim Bey ise zengin ve zorba bir kişi olarak anlatılmış. Halim Bey, balıkçılığa sarınca usta balıkçı ister ve Selim kabul etmeyince Selim’i öldürür. Zeynel’in kahvesinde Kabadıyı İhsan ölür ve buna tek müdahale eden Selimdir. Selim, Zeynel’in elindeki silahı alıp, bir tokat atıp kahveyi terk eder. Zeynel sikshı geri alarak kahvedekilerden hesap sorar. Selim, akşam geri döndüğünde Zeynel korkuyla İstanbul’a Hüseyin Hüri’nin yanına kaçar ve Hüseyin Huri, Zeynel’i ihbar eder. Zeynel kaçar ve intikam alacağı konuşulur. Zeynel, Yunan Adalarına kaçmak için Balıkçı Hasan’dan yardım ister ve Hasan’da onu Selim’e yollar ama Selim onu öldürür. Selime gelen balıkçılık teklifini reddedince de Halim onu vurur ve denize atar. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. (Yağmur Önal)

İnsanın insanı öldürmesiyle başlayan “Deniz Küstü” romanı, insanın tüm doğayı öldürmesiyle devam ediyor. İnsanın kendi türüne yabancılaşması yetmezmiş gibi denizlerin, yunusların, ağaçların da insanlara küstüğünü görüyoruz kitapta. Doğaya acımasızca davranan aynı insan, metropollerde kendi sonunu da getiriyor aslında. Tüm bunlara rağmen Zeynel Çelik, Selim balıkçı, Dursun Kemal Alceylan gibi karakterlerle insanların şehir enkazlarında çektiği sıkıntılara ve sürdürmeye çalıştığı umutlarına da tanıklık ediyoruz. Okunması zor bir kitap diyebiliriz. Çok fazla betimleme var. Buna rağmen verdiği mesaj tartışılmaz. (İsmail Duran)

İstanbul sevdamı göklere çıkaran , bana hergün boğazda “Yunus” görme hayalini aşılayan bir rüya adeta. Balıkçı Selim, seni anlamak hiç de kolay olmayacak. (Argeş Temel)

Kitabın Yazarı Yaşar Kemal Kimdir?

Yaşar Kemal (d. Kemal Sadık Gökçeli,] 1923; Gökçedam, Osmaniye), Kürt asıllı Türk romancı, senaryo ve öykü yazarı. Türk edebiyatının en önde gelen kalemlerinden biridir. İlk öykü kitabı Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü ile ilk romanı İnce Memed, Cumhuriyet'te tefrika edildi. İnce Memed, yaklaşık kırk dile çevrilerek yayımlandı ve kitaplarının yurtdışındaki baskısı yüz kırktan fazladır.

Yaşar Kemal pek çok yapıtında Anadolu'nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. PEN Yazarlar Derneği üyesidir. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazardır.

Çocukluğu

Yaşar Kemal, Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü'ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan bir aileden dünyaya geldi. Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde sadece Kürtçe köyde ise Türkçe konuşurdu. Ailesi, Birinci Dünya Savaşı'ndan dolayı Adana'nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite (bugün Gökçedam) köyüne yerleşti. Beş yaşındayken, babasının camide öldürülüşüne tanık oldu. Orta okul döneminde çeşitli işlerde çalıştı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği'nde ırgat kâtipliği (1941), Adana Halkevi Ramazanoğlu kitaplığında memurluk (1942), Zirai Mücadele'de ırgatbaşlığı, daha sonra Kadirli'nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği (1941-42), pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı.

Sanat hayatı

1978 yılındaki yaptığı bir söyleşide sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle işe koyulduğunu ve okula başladığında "yaşlı halk şairleriyle çakıştığını" anımsadığını belirtti. İlkokulun son sınıfındayken arkadaşı Aşık Mecit, çok iyi saz çalarken kendisi annesinden ötürü sazı "berbat" çalmaktaydı. Bunun nedenini şu sözlerle dile getirdi:

"Benim saz çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza, aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni. Okulda, düğünlerde bayramlarda beni hep Aşık Mecitle çakıştırırlardı. Aşık Mecitle Kadirlide bir kahvede bir gece sabaha kadar çakıştığımı şimdi iyice anımsıyorum."

Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında Çukurovadan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, Adana Halkevi tarafından 1943 yılında yayınladı. 1944 yılında ilk hikâyesi Pis Hikâye'yi yayınladı. Bunu, Kayseri'de askerlik yaparken yazmıştı. Bebek, Dükkâncı, Memet ile Memet öyküleri 1950'lerde yayımlandı.

Kemal Sadık Göğceli adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine girince kullanmaya başladı. 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü burada tefrika edildi.

1947'de İnce Memed'i yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi. Romanı yazma nedeni eşkiya olan ve dağda vurulan amcasının oğlunun vurulması olduğunu 1987 yılındaki bir söyleşisinde belirtti. Ayrıca aynı söyleşide, çocukluğunun eşkiyalığın içinde geçtiğini, dayısının "en büyük" eşkiyalardan biri olduğunu, o çevrede 1936'lara kadar beş yüze yakın eşkiya bulunduğunu ve bunlardan birinin de Kurtuluş Savaşı'nda Kadirli'yi ilk örgütleyenlerden olan Karamüftüoğlu ailesinden ünlü Remzi Bey olduğunu söyledi. Remzi Bey'in kendisine, ilk İnce Memed hikayesinde "Çakırdikeni" diye yer alan diken hikâyesini anlattı ve Yaşar Kemal'le "eşkıyalığın felsefesini" yaptı.

Yaşar Kemal'in dünyada ilk kez yayımlanan seri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızcaya, sonra İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya, Romenceye ve diğer dillere çevrildi.

Siyaset

17 yaşından bu yana sosyalist politikanın içindedir. 1961 Anayasası'ndan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisi'ne 1962'de katıldı. Emekçi sınıfının tamamen yönetime gelmesini isteyen Kemal, TİP'te sekiz yıl çalıştı ve yöneticilerden biriydi. 1987'deki bir söyleşisinde Türkiye'de bir Marksist partiye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. Aynı söyleşideki "Nasıl bir sol modelden yanasınız?" sorusuna, şu cevabı vermiştir:

"Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için, bilinçli olarak kullanılmışlardır, emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım."

TİP'ten ayrılan yazar, nedenini partinin niteliğini yitirmesine, bürokratların eline geçmesine ve emekçilerden kopmasına bağladı. Sovyetler Birliği çökmesinin, sosyalizmin de çökmesi değil, tam tersine dünya sosyalizminin zaferi olduğunu 1993'teki bir söyleşisinde dile getirmiştir.

Temalar

« Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. [...] Ben etle kemik nasıl biribirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum. »

Yaşar Kemal'im edebi çalışmalarında halka dönük bir düşünce hakim oldu ve bunu, bir yerde politik düşünce ile birleştirerek yürüttü. Yapıtlarıda halk şiirinde, epopelerde olduğu gibi insan değerlerinden kopmamaya çalıştı. Yaşar Kemal, siyasi görüşü ile sanatının paralel olduğunu, "halk ve doğa"ya inandığını, sanatının proletaryanın çıkarlarının emrinde olduğunu dile getirmiştir.

Yaşar Kemal Kitapları - Eserleri

  • Teneke
  • Çakırcalı Efe
  • İnce Memed 1
  • İnce Memed 2
  • İnce Memed 3
  • İnce Memed 4

  • Ağacın Çürüğü
  • Ağıtlar
  • Ağrıdağı Efsanesi
  • Al Gözüm Seyreyle Salih
  • Yılanı Öldürseler
  • Çıplak Deniz Çıplak Ada
  • Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana

  • Karıncanın Su İçtiği
  • Tanyeri Horozları
  • Demirciler Çarşısı Cinayeti
  • Yusufçuk Yusuf
  • Allahın Askerleri
  • Hüyükteki Nar Ağacı
  • Zulmün Artsın

  • Üç Anadolu Efsanesi
  • Binboğalar Efsanesi
  • Ortadirek
  • Denizler Kurudu
  • Kuşlar da Gitti
  • Deniz Küstü
  • Tek Kanatlı Bir Kuş

  • Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca
  • Yağmurcuk Kuşu
  • Kale Kapısı
  • Kanın Sesi
  • Ölmez Otu
  • Yer Demir Gök Bakır
  • Gökyüzü Mavi Kaldı

  • Sarı Sıcak
  • Yanan Ormanlarda Elli Gün
  • Nuhun Gemisi
  • Peri Bacaları
  • Bir Bulut Kaynıyor
  • Neredesin Arkadaşım
  • Sevmek, Sevinmek, İyi Şeyler Üstüne

  • Baldaki Tuz
  • Bugünlerde Bahar İndi
  • Yolda
  • Yağmurla Gelen
  • Binbir Çiçekli Bahçe
  • Pis Hikaye
  • Kalemler

  • Ustadır Arı
  • Bu Bir Çağrıdır
  • Yüzler
  • Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor
  • Dağın Öte Yüzü
  • Beyaz Pantolon
  • Sarı Defterdekiler

  • Don Quijote ve Roman Sanatı
  • Bu Diyar Baştan Başa
  • Röportaj Yazarlığında 60 Yıl
  • Yeşil Kertenkele
  • İnce Memed
  • Taş Çatlasa
  • Çukurova Yana Yana

  • Teneke, Sarı Sıcak, Pis Hikaye ve Ötekiler
  • Bütün Hikayeler
  • Memed, mein Falke
  • Van

Yaşar Kemal Alıntıları - Sözleri

  • " Keşke zelzelede ölseydik de bu hallere düşmeseydik." (Nuhun Gemisi)
  • İçinden her şeyi bırakıp kaçmak geldi. Yapamadı. (Beyaz Pantolon)
  • Kaçamıyordu kimseden, kendini yitirip gitmişti. (Yılanı Öldürseler)
  • Cehennem yerinde hiç ateş yoktur, herkes ateşini buradan götürür... (Kuşlar da Gitti)
  • Ve sonra Sait Faik… Yeşil, çocuksu gözleri vardı. Onulmaz öfkesi vardı. Hikayeleri kadar da, kendi kişiliğinin tadı vardı. Küfürleri vardı. Ve İstanbul Sait Faiksiz edemezdi. (Peri Bacaları)
  • "Oğlum, diyordu.Sen sen ol görünüşe aldanma. İnsanlar iki yüzlüdür..." (Teneke)

  • Şu insanoğluna akıl ermez. (Ağrıdağı Efsanesi)
  • Yeni yüzler, yeni dünyalar görmek onu kendine çekiyordu. Yeni yeni insanlara, yeni yeni şeyler söylemek. (Üç Anadolu Efsanesi)
  • İnsana ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin, insan umudunu kesmemeli. Yalnız kalmış, umudunu yitirmiş insan yarı ölü bir insandır. Bana kalırsa insan yaratım gücünü hiçbir yerde yitirmemelidir. (Çıplak Deniz Çıplak Ada)
  • Korku, insanın yerleşmiş, büyük duygularından bir tanesi… Bana göre, insanlar korkuyu inkar ettikçe korkuyorlar. (Ağacın Çürüğü)
  • İnsan doğar, büyür ve ölür. Sınıf da doğar, büyür ve ölür. Ama büyük insanlık ölmez. Doğada da böyle bir oluşum var. Doğanın parçaları da doğar, büyür, ölürler. (Binbir Çiçekli Bahçe)
  • Çöplükler, şehirlerin tıpa tıp aynasıdır. (Yolda)
  • insanın katlandığına dağlar katlanmaz. (Bu Bir Çağrıdır)

  • "Benim Ustam," dedi, "benim ustamda böyle yapardı.Emek varsa yemek vardır" (Yağmurla Gelen)
  • “Bir insan ne ka­dar yürekliyse, o kadar korkaktır. Ya da bir insan ne kadar kor­kaksa o kadar yüreklidir. Bunun böyle olduğunu bir insan an­cak seksenine gelince anlar.” (İnce Memed 2)
  • "Bugünlerde öğretmenlik, doğru dürüst vicdanlı öğretmenlik bir kahramanlık değil mi, bu kadar kıyımdan, sürgünden, zulümden sonra… Ve aldıkları para ayın on beşine kadar yetmezken… Baskı, baskı, baskı… Bugünlerde öğretmenlik yapılır mı?" (Baldaki Tuz)
  • Tanışmadan görüşmeden bir insan bir ıssız ada gibidir.. (Tek Kanatlı Bir Kuş)
  • "Susmak sövmektir." (İnce Memed 4)
  • Çok özlem çeken insanlardır çocuklar (Neredesin Arkadaşım)
  • Umutsuzluk,kötülüğe karşı savasma gücünü yokeden, kıran en büyük silahtır. (Taş Çatlasa)