Devlet - Platon Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Devlet kimin eseri? Devlet kitabının yazarı kimdir? Devlet konusu ve anafikri nedir? Devlet kitabı ne anlatıyor? Devlet kitabının yazarı Platon kimdir? İşte Devlet kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Platon
Çevirmen: Sabahattin Eyüboğlu
Çevirmen: M. Ali Cimcoz
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9789754587173
Sayfa Sayısı: 372
Devlet Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Platon (Eflatun, İÖ yaklaşık 428/7-İÖ yaklaşık 348/7): Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia'nın kurucusu (İÖ 387) ve hocası Sokrates'i konuşturduğu "diyaloglar"la felsefeyi yazıya en iyi aktarmış olan ustalardan biridir.
Sokrates'in Savunması (Apologia) ile birlikte diyaloglarının en tanınmışı olan Devlet (Politeia)'te ise Platon, "iyilik", "eşitlik", "güçlülük" ve "haklılık" gibi "insanlık durumları"nı irdeleyerek düşlediği en iyi devletti anlatmış, ve bu temel yapıt, ister yanında ister karşısında olsunlar, 2000 yılı aşkın süredir ortaya konan bütün devlet kuramı ya da toplum düzenlerinin başvuru kaynakları arasında yer almıştır.
Sabahattin Eyüboğlu (1908-1973); Hasan Ali Yücel'in kurduğu Tercüme Bürosu'nun başkan yardımcısı ve Cumhuriyet döneminin en önemli kültür insanlarından biriydi. Tek başına ya da "imece" birlikteliğiyle yaptığı çeviriler, HayyamX'dan Montaigne'e, Platon'dan Shakespeare'e hep, dünya kültürünün doruk adlarındandı.
M. Ali Cimcoz: Çevirmen, seslendirme sanatçısı ve Türkiye'nin ilk özel galerisi Maya'nın kurucu yönetici olan Adalet Cimcoz'un iş ve hayat ortağıdır. Sabahattin Eyüboğlu ile yaptıkları Devlet çevirisi ise, 1959'da Türk Dil Kurumu'nun ilk çeviri ödülüne değer bulunmuştur.
Devlet Alıntıları - Sözleri
- ``Metin ol kalbim, bir zamanlar daha da kötüsüne dayanmıştın.``
- - İki şey var ki, iş gören insanı işe yaramaz hale getirir. Bunlar üzerinde duralım. - Nedir bu iki şey? - Zenginlik, yoksulluk.
- Bir devlette zenginlik ve zenginler baş tacı olunca, doğruluğun ve doğru insanların şerefi azalır.
- İnsanın ne zevk, ne acı, ne sevinç, ne üzüntü duyduğu bir hal de vardır diyemez miyiz?
- Kendini hep hasta bilenin, gerçekten de bedeninde ağrılar hiç eksik olmaz.
- Ruhtan çok bedene önem verecekler.
- İnsan kendi kendini yetiştirip de ekmeğini kimseye borçlu olmadı mı, hiç kimseye de hesap vermek zorunda değildir.
- ama her doğan şey çürümek zorundadır sonunda
- Beden ne kadar iyi durumda olursa olsun, kendi iyiliğiyle, insanın içini iyi edemez. Tersine, insan, içi iyiyse, bedenini az çok iyileștirebilir.
- -Peki, dedi, gerçek filozoflar kimdir öyleyse? -Doğruyu görmesini sevenler.
- [...] doğruluğu müdafaa edecek bir hâlde değilim.
- Kendine hâkim olma tuhaf bir deyim değil mi? Kendine hâkim olan, kendinin kölesi olmuş olmuyor mu? Kendinin kölesi olan, kendinin efendisi de demektir. Aynı adam hem köle oluyor, hem efendi.
- "Konuşmaya da değmez" dedi.
- Kimi istekleri insan içinden atamaz.
Devlet İncelemesi - Şahsi Yorumlar
düşünün istersiniz 3 bin yıl öce tartışılan sorgulanan şeylerin günümüz insanlarının sorgulamayı akıl edemiyorlar. O zamanda ki insanlar şimşek çarptığında denizin dalgalandığında zeusun kızdığını düşünüyorlardı. Böyle bir çağda Doğruluğun ve eğriliğin ideal devlet düzenin tartışmak yürek ister. (Filozof mazikeen.)
Devlet'i Anlamak İsteyenle Buyursun: Bu site için ilk incelemem olacak. Önüme düştüğü için yazıyorum. İnceleme yazmadan evvel başka arkadaşların incelemelerini de okuyayım dedim. Üzülerek söylüyorum ki çoğu kişi ne Platon'u tanıyor ne de dönem içinde Atina şehrinin yapısını/tarihini biliyor. Dolayısı ile Devlet kitabını da anlayamamış veya yanlış anlamış. Size bu şekilde yazılan kitapları okumadan evvel kısa bir dönem araştırması yapmanızı tavsiye ediyorum. Fikir vermesi açısından çok basitçe döneme bakalım isterseniz; 1) Bugün Yunanistan dediğimiz topraklarda ve Ege bölgesi ada şehirlerini de içine aldığımız M.Ö.750-150 yaklaşık dönem Antik Yunan dönemi olarak adlandırılır. Bunlardan iki şehir devleti dönem içinde mücadele eder; Sparta ve Atina. 2) Bu bölge ticaretin de gelişmesiyle oldukça gelişmiş ve zenginleşmiş bir bölgedir. Elbette bu şehir devletlerinin yönetim sistemleri bulunmaktadır. Sparta sert bir askeri diktatörlük üzerine kurulu, soylu bir askeri sınıf tarafından yönetilen, köleci ve Totaliter bir rejime sahiptir. Atina ise adaylıkların olduğu, partilerin ve destekçilerinin söz sahibi olduğu, şimdi bizim Demokrasi dediğimiz sistemi yine belli bir "Soylu" azınlığın içinde yaşatan, yani bir gurup seçilmişin ancak oy kullandığı veya seçilebildiği, köleci ve Aristokratik bir rejime sahiptir. 3) Millet ticaret ile zenginleşince aslında kökende soylu olmayan bir Burjuva (Tüccar diyelim) sınıfı ortaya çıkar. Bunlar "biz neden oy kullanamıyoruz veya seçilemiyoruz?" diye yaygara yapar. Para da olunca yavaş yavaş bazı hakları kazanırlar. Bu süreç sonrası artık Burjuva seçilmeye ve seçmeye başlamıştır. Toplumun çoğunu oluşturan Atina halkı seçilemez veya oy kullanamazdı. Köleler zaten insan bile değildi. 4) Atina devleti artık Burjuva ve Aristokrat soyluların iktidar mücadelesine girdi. Artık sırf parası olduğu için yönetime giren bazı kişilerin kararları, eğitimsizlikleri vs. Atina'yı yanlış seçimlere yöneltmiş, Tarih boyunca savaştığı Sparta ile mücadelesinde ağır darbeler almasına sebep olmuştu. Evet tarihi bilgi yeterli olmuştur. Platon genç bir delikanlıyken Atina Sparta ile olan savaşta ağır yenilgiler almış, çökme eşiğinde bir şehir devleti halindeydi. Haliyle oturup Devlet'i yazdığında ve konuşmalarında ve tavsiyelerinde sürekli ve genel itibari ile; "Demokrasi diye tanımladığımız her kesimin oy kullanması, seçim yapılması, serbest tartışma ortamı tam bir aptallıktır! Böyle yaparsanız oy verenleri sözler ile kandıran demagogları seçer ülkeyi çökertirsiniz" demiştir. Devlet kitabı işte bu eksikliklerin giderilmesi için tavsiyeleri anlatır ve basitçe şöyle der; *Demokrasi saçmalıktır. Ancak zeki, bilgili, eğitim almış belli bir gurubun yönetime katılmasına izin verilmeli ve onların seçtiği aday ülkeyi yönetmelidir. *Basit halk çalışmalı, askerler savaşmalı, köleler sömürülmelidir. Gerekirse zorla göç edilerek uzak ülkelerdeki sömürü artırılmalıdır. *Belli gurubun haricinde zenginleşilmesine izin verilmemelidir. *Kral elbette olmalı (çünkü seçilmiş kişi) onun danışmanlığını ve düşünsel kararları ancak bilgili, zeki ve eğitim almış kişiler yapmalıdır. *Sparta bakın ne güzel yönetilmektedir. Biz eskiden ne güzel böyleydik. Şimdi ortalık karma karışık oldu iyi mi oldu kardeşim! *Devlet çocuk sahibi olmaktan cinsel birlikteliğe, ne giyeceğinden nerede yaşayacağına kadar insanları şekillendirmeli, beynini yıkamalı, yönlendirmelidir.... ..demiştir. Yani Platon şimdi bildiğimiz anlamda "Demokrasi düşmanıdır", "Özgür düşünceyi istememektedir", "Devletin halkı zorla, bilerek şekillendirmesini, basit insanlar olarak kalmasını ve seslerini çıkartamamalarını" tavsiye etmiştir, "Bir gurup azınlığın yönetim ve seçim hakkı olmalıdır" demiştir. Şansa bakın ki bu bir gurup insanın arasında Platon ve tayfası da vardır. Özetlersek uzun incelememizi; "Kitabı okudum çok etkilendim, adam Devlet'i nasıl da güzel analiz etmiş bizde böyle olmuyor efendim, okuyalım ve nasıl bir sistem kurulurmuş gözlerimizle görelim, büyük deha imiş helal olsun gib gibi" diyen arkadaşlarımız el insaf edin! Platon gibi olsun devletimiz diyorsanız aileden zengin bir aristokrat olup, kültür, eğitim anlamında yurt dışlarında eğitim almış olmanız gerekiyor. Yoksa siz kitap okuyup, oy verebileceğinizi mi zannediyorsunuz ya da seçilebileceğinizi falan? İyi okumalar dilerim. Not: Anlayarak! (İbrahim Yalçın Şeker)
sanmayın...: Devlet, bölümler halinde sunulmuş 10 kitaptan oluşuyor. Her bölüm kendi içinde farklı konuları işliyor. Birinci kitapta ‘Doğruluk’ ile başlayan diyaloglar onuncu ve son bölümde ‘ölümden sonrası’ ile bitiyor. “Bugün insanlık adı altında toplanan değerlerin kaynaklarından biri de Platon’un Devlet’idir.”, diyor önsözde. Haksız sayılmaz. M.Ö. 400’lerde yaşamış hocası Sokrates’i konuşturduğu kurgusal diyaloglar üzerinden ilerleyen kitapta akıcı bir dil kullanılmakla birlikte içerik de çağına göre oldukça ileri ve derin. Adına bakılarak siyasi doktrinlerle dolu sanılmasın. Tarih öncesi çağlarda yazılmasına rağmen hala geçerliliğini koruyan, gerçeklerle dolu. Eğitim, felsefe, siyaset, metafizik, bilim, sanat, edebiyat ne ararsanız var. Atina Şehir Devleti’nde yaşayan insanların toplumsal ilişkilerini gözlemle değerlendirerek; insanlar arasında olan, olması gereken, eksik kalan ve olamayacak olanları, kahvehane sohbeti tadında hocası Sokrates ile Adeimantus ve Glaukon adında iki erkek kardeşini konuşturarak kurgulamış eserini Platon. Atina’da bir demokrasi vardı evet ama bu demokrasinin akla uymayan tarafları da çoktu. Bunların farkında olması ve yanlışları dillendirmesi Sokrates’in sonunu hazırlamış, güçsüzleri ezen güçlüler tarafından ölüme mahkum edilmiştir. Platon, hocasını ölüme götüren düzene öylesine içerlemiş ki Atina’dan ayrılarak yaklaşık yirmi yıl Yunan şehirlerini ve Orta Doğu’yu gezmiş. Kırklı yaşlarında da geri dönerek, günümüz üniversitelerine kaynaklık eden bir okul -akademia- kurarak, kendini eğitime adamış olan Platon, hocasının sözleriyle kusursuz bir devlet çizerek, görünen dünya ile kavranan dünya arasındaki gözlemlerini öğrencileriyle paylaşmış ve bugün ‘Avrupa kültürü’ dediğimiz şeyi temellendirmiştir. Kitaba dönersek; Kişisel gelişim ve eğitimin önemi ana tema diyebiliriz ki; sağlıklı bir devlet olabilmek için ‘birey’ olabilmenin ne anlama geldiği ayrıntılarıyla örneklenerek açıklanmış. Belki de Platon devleti filozofların yönetmesini isterken haksız değildi. Ama onlar da ‘bana dokunmayan yılan…’ hesabı yaptıklarından köşelerine çekilmeyi daha güvenli buluyorlar, haliyle. Zira baldıran zehiri acı, Silivri soğuk:) Her şeyi güçlülerin istediği gibi yaparak; Mağara allegorisindeki vatandaşlar gibi karanlığa alışkın gözlerimiz birer hayalden ibaret olan gölgeleri gerçek sanarken daha az acı çekmeyi mi umuyoruz, bilmiyorum. Işığa bakınca gözlerinin kamaşmaması adına karanlıkta yaşamayı tercih eden insanoğlu için aldanışlarını yaşamak da bir nevi mutlu ölüm… Yönetim biçimlerini sınıflandırırken; Sokrates de en iyi devletin bir ütopya olduğunu biliyordu ama kurulsun kurulmasın, herkesin böyle bir devlete yani en doğruya yönelerek kendi içindeki doğruyu da bulacağına inanıyordu. Devleti sağlam bir bedene benzeterek; en küçük bir parçanın rahatsızlığını bedeni oluşturan tüm parçaların hissedeceğini vurgulamış, kanunların toplumda bir duygu birliği yaratmasının önemini ısrarla tekrar etmiştir. Platon, Devlet’te kavranan dünyayı görünen dünyadan daha gerçek sayar. Görünen dünyadaki imgelerin, birer kavramsal ideası olduğunu savunan Platon’un din felsefelerini etkilediği ve öte dünya fikrine kapı araladığı belli. Tanrısal yaradılışa inanan Platon insanları şöyle kategorize etmiş 3. Kitapta: “Bu toplumun birer parçası olan sizler, bir birinizin kardeşisiniz. Ama, sizi yaratan Tanrı, aranızdan önder olarak yarattıklarının mayasına altın katmıştır. Onlar bunun için baş tacı olurlar. Yardımcı olarak yarattıklarının mayasına gümüş, çiftçiler ve öbür işçilerin mayasına da demir ve tunç katmıştır. Aramızda bir hamur birliği olduğuna göre sizden doğan çocuklar da herhalde size benzeyeceklerdir. Ama arada bir, altından gümüş, altından da gümüş doğduğu olabilir. Bunun için Tanrı, her şeyden önce önderlere, doğan çocuklara iyi bekçilik etmelerini, içlerine bu madenlerden hangilerinin katılmış olduğunu dikkatle araştırmalarını buyurmuştur. Kendi çocukları tunçla ya da demirle katışık doğmuşlarsa hiç acımayıp hamurlarına uygun işlere koyacak onları; çiftçi, ya da işçi yapacak. Çiftçi ve işçi çocuklarından mayaları altın ve gümüşle katışık doğan olursa, onları gözetecek, kimini önderliğe kimini bekçiliğe yükseltecek; çünkü mayasında demir ve tunç katışık olanların önderlik edeceği gün şehrin yok olacağını Tanrı buyurmuştur” der ve ardından ekler; —Şimdi, sen yurttaşları bu masala inandırmanın bir yolunu bulabilir misin onu söyle! Cevap gerçekten şiirsel; — Kendilerini nasıl inandırırız bilmem, ama oğullarını, torunlarını inandırmanın bir yolu bulunabilir. —Biz masalımızı söyleyip, yayılmasını kendi kaderine bırakalım… Oh ne âlâ! Masal yayılmaya devam ediyor. Altınla yoğrularak ağzında gümüş kaşıkla doğanlar bu masala fazlasıyla inanmış görünüyor. Sınıfsal farklar sosyal statüleri tarih çağlarında da aynı şekilde etkiliyor, malûm… Bir Sümer atasözü der ki; Kasapların tartışmasında koyunların taraf tutması, koyunların kaderini değiştirmez. Neyse… Bence üzerinde çok fazla konuşulamayacak kadar kapsamlı ve güzel. Defalarca okunabilecek bir başucu kitabı. Keyifli okumalar dilerim… kitap/devlet--325 (Özlem Özmen)
Kitabın Yazarı Platon Kimdir?
Antik/klasik Yunan Filozofu, Matematikçi, Felsefi Diyaloglar Yazarı ve Batı Dünyasındaki İlk Yüksek Öğretim Kurumu Olan Atina Akademisinin Kurucusu
Eski Yunan filozofu (Atina İ.Ö. 428-ay.y.İ.Ö. 348/347). Soylu bir ailenin oğlu olan Eflatun (ya da Platon), parlak bir Öğrenim görerek, sanatın her dalında kendini gösterdi (çok genç yaşta şiirler, trajediler yazdı); Kratilos'tan bilim dersleri aldı. Sokrates'le tanışınca (İ.Ö. 407) felsefeye yönelip, gerek beden, gerek kafa yapısı bakımından siyasete yatkın olmadığından, o karışık yıllarda siyasetten uzak kaldı. Demokrasiyi küçümserken, Otuzlar Meclisi'yle iktidara gelen dostlarının yönetimini daha da beter buldu. Sokrates'in Ölümünden sonra Megara'da Eukleides'in yanına çekildi; sonra yolculuklar yaparak Kyrene'de matematikçi Theodoros'la tanıştı. Mısır'a bir yolculuk yapıp, İtalya'ya giderek Tarento ve Lokroi'deki pyhthagorasçı çevrelerle ilişki kurdu. İ.Ö. 388'e doğru Dionysos'un kaynı Dion tarafından, Syrasos'u oek etkileyemedi. Atina'ya dönerek, Akademi Gymnasionu'nda Yunanistan'ın dört bir yanından gelen Öğrencilere ders verdi. İ.Ö. 367 ve İ.Ö. 361'de iki kez daha Sicilya'ya gittiyse de, Genç Dionysos'u da etkilemeyi başaramadı ve felsefe ile tiranlığı bağdaştırmaktan vazgeçti. Atina'ya dönüp, Akademi'de ders vermeyi sürdürerek, söylentiye göre bir şölen sırasında öldürüldü.
Eflatun'un bütün yapıtları günümüze kalmıştır: Felsefe ve felsefeyle bağlantılı konularda yazılmış 26 diyalog. Karşılıklı konuşmalar biçiminde yazıldıkları için bunlara "diyalog" denirse de, tümünü diyalog diye adlandırmak belki doğru olmaz; çünkü, sözgelimi Sokrates'in mahkemede yaptığı konuşmayı içeren Savunma ve daha birkaç yapıtı, temelde monologdur. Gene de, tarihsel kişilere dayansın ya da dayanmasın, bütün yapıtlarını kişilerin ağzından yapılan konuşmalar biçiminde yazdığı için, tümü bu anlamda tiyatrovaridir. Birkaçı dışında, diyalogların tümünde, Sokrates odak kişidir.
Platon Kitapları - Eserleri
- Devlet
- Sokrates'in Savunması
- Phaidon
- Diyaloglar 2
- Şölen - Dostluk
- Gorgias
- Lysis
- Hipparkhos Kleitophon Rakipler
- Protagoras
- Diyaloglar
- Devlet Adamı
- Mektuplar
- Philebos
- Meneksenos
- Euthyphron
- Kriton
- Yasalar
- Timaios
- Ion
- Menon
- Sofist
- Minos
- Lakhes
- Kritias
- Alkibiades I-II
- Parmenides
- Theaitetos
- Küçük Hippias
- VII. Mektup, Dion
- Seçmeler
- Kratylos
- Büyük Hippias - Theages
- Euthydemos - Parmenides
- İkinci Alkibiades
- Kharmides
- Epinomis
- Phaidros
- Devlet III-IV
- Siyaset ve Retorik
- Kleitophon veya Felsefeye Davet
- Parmenides
- Devlet
Platon Alıntıları - Sözleri
- Tanrı sıradan bir kişiyi bile şair yapacak kadar bilge bir şairdir. O ana dek şiirden yana nasipsiz bile olsa aşk'ın dokunduğu herkes şair oluverir bir anda. (Şölen - Dostluk)
- Kurtlar kuzuları nasıl severse Aşıklar da sevgililerini öyle sever. (Phaidros)
- sözü özüne uymayan biri beni sıkar; söyledikleri ne kadar güzel olursa, o kadar sıkar. o zaman da beni söze düşman görürler. (Lakhes)
- "Antropos* ismi sadece yakınındaki canlıları görebilen, gördüğünden farklı bir şey düşünemeyen hayvanların ifade ettiğinden farklı bir anlam ifade eder." *İnsan (Kratylos)
- “Benim gibi bir kimseyi kolay kolay bulamayacaksınız. Onun için, size, kendinizi benden yoksun bırakmamanızı öneririm.” (Sokrates'in Savunması)
- Evet birleştiren şey sevinç ve acı ortoklığı değil midir? (Seçmeler)
- Ruha ait şeylere bakalım; bunlar ölçülülük, doğruluk, cesaret, kolay öğrenme, zihinde tutma, iyi yüreklilik ve daha başka benzer şeyler... (Menon)
- Ya sen adaletin ne olduğunu bilmiyorsun ya da onu benimle paylaşmak istemiyorsun (Kleitophon veya Felsefeye Davet)
- O halde, sence, söz, söylenen; görüş, görülen; işitiş, işitilen şey midir? Yoksa, söz başka, söylenen şeyler başka; görüş başka, görülen şeyler başka; işitiş başka, işitilen şeyler başka mıdır? (Minos)
- Eğer bir resme gereğinden fazla yaklaşırsan resimden hiçbir şey anlayamazsın. (Theaitetos)
- Devletler yeniden düzenlenmedikçe, kanunların daha iyi bir hale getirilmelerine imkân yoktur. (Mektuplar)
- “İnsanlara tanrılardan söz ederken onları tatmin etmek, gerçekten biz ölümlülere, ölümlülerden söz etmekten daha kolay gibi görünüyor. Çünkü dinleyenlerin, kendilerine bu kadar yabancı olan meseleler üzerinde görgüsüz ve kara cahil olmaları, bu konuda söz söylemek isteyenlerin işini pek kolaylaştırır; zaten tanrılar hakkındaki bütün bilgimizin de ne olduğu belli.” (Kritias)
- YABANCI: Sanırım henüz aşk avına dikkat etmedin. THEAİTETOS: Dikkat etseydim ne olurdu? YABANCI: Bu avın hediye olmadan yürümediğini görürdün. (Sofist)
- "İyi şeyler istiyorum ancak farkına varmadan tanrılardan kötü bir şey istememek çok zorlu bir iş." (Alkibiades I-II)
- Dilde yapılacak yanlışlık, sadece dile değil aynı zamanda ruha da kötü etki eder. (Phaidon)
- Oysa, çoğunlukla, doğa ve yasalar birbirine karşıttır. Bu nedenle, insan utanıp düşündüğünü söylemekten çekinirse, sözleri birbirini tutmaz olur. (Diyaloglar 2)
- gevezelik ciddi araştırmaların eğlencesi olur. (Philebos)
- “Önemli olan yaşamak değil, iyi yaşamaktır.'' (Kriton)
- _O halde aldanmıyorsam, kötülük kalmadığı zaman bile dostluk vardır. _Vardır. _Dostluğun sebebi gerçekten kötülük olsaydı dostluğun da ortadan kalkması gerekirdi: çünkü sebep yok olunca sonucu da yok olur. (Lysis)
- Seyircilere dikkat etmeliyim çünkü onları ağlatırsam alacağım para beni güldürür, onları güldürürsem alacağım para beni ağlatır. (Ion)