Devrim Çağı 1789-1848 - Eric J. Hobsbawm Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Devrim Çağı 1789-1848 kimin eseri? Devrim Çağı 1789-1848 kitabının yazarı kimdir? Devrim Çağı 1789-1848 konusu ve anafikri nedir? Devrim Çağı 1789-1848 kitabı ne anlatıyor? Devrim Çağı 1789-1848 kitabının yazarı Eric J. Hobsbawm kimdir? İşte Devrim Çağı 1789-1848 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Eric J. Hobsbawm

Çevirmen: Bahadır Sina Şener

Orijinal Adı: The Age of Revolution

Yayın Evi: Dost Kitabevi

İSBN: 9789757501411

Sayfa Sayısı: 381

Devrim Çağı 1789-1848 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

19. yüzyılda Fransa ve İngiltere'den yayılan çifte devrim, başta Avrupa olmak üzere bütün dünyanın çehresini değiştirdi. Avrupa'nın sınırları yeniden çizildi. Bütün dünya, kapitalist endüstrinin ihtiyaçlarına yönelik, İngiltere merkezli yeni ve şiddetli bir Batı sömürgeciliği dalgasına maruz kaldı. Yeni üretim tarzları, eskilerinin yerini alırken, insanlık daha önce görülmemiş trajedilere sahne oldu. Avrupa 1848'e kadar, burjuva liberalizmine karşı dayanışmacılığı, kolektivizmi, 'sosyalizm'i öne çıkartan emek hareketlerine tanık oldu.

Devrim Çağı 1789-1848 Alıntıları - Sözleri

  • Kitabın ideal okuru, geçmişe merak duymakla kalmayıp dünyanın bugünkü duruma nasıl ve neden geldiğini ve nereye gittiğini anlamak isteyen, kuramsal bir yapıya sahip, zeki ve eğitimli yurttaştır.
  • Napoleon, Rusya'nın kışından çok, Büyük Ordu'ya yeterince ikmal yapamadığı için yenildi. Moskova'dan çekilmek, orduyu yıktı. Rusya'ya giren 610.000 kişiden ancak 100.000 kadarı Rusya'dan çıkabildi.
  • Yeni ABD'nin müttefiki olan Fransa ise sonuçta zafer kazanmıştı. Fakat maliyet çok ağırdı; Fransız devletinin içine düştüğü zorluklar, onu kaçınılmaz olarak ülke içinde bir siyasi bunalım dönemine sürükledi ve altı yıl sonra da bu bunalımdan devrim doğdu.
  • Üstelik gerçekten tutucu olan hükümetler, reaksiyoner bile olsalar hiçbir aydına ve ideologa güvenmeme eğilimindeydiler; çünkü bir kez itaat etmek yerine düşünmek ilke haline geldiğinde, son da başlamış demekti.
  • Sömürge ticareti, pamuk endüstrisini yarattı ve besledi. Onsekizinci yüzyılda Pamuk endüstrisi, Bristol, Glasgow ve özellikle köle ticaretinin de merkezi olan Liverpool gibi büyük sömürge limanlarının hinterlandından gelişti.
  • Dokumacılık, her yerde iplik bükme işinden bir kuşak sonra makineleşmekteydi ve el tezgâhlarında çalışan dokumacılar, endüstrinin artık onlara ihtiyacı kalmadığında, bazen bu kötü kaderlerine, isyan ederek tezgahlarının başında öldüler
  • Üstelik kapitalizm (yine ekonomi politikle gösterilebileceği gibi) kendi mezar kazıcılarını; ekonomik gücün giderek daha az sayıda insanın elinde toplanması, yıkılmasını daha da kolaylaştırırken, sayıları ve hoşnutsuzlukları giderek artan proletaryayı yaratmıştı.
  • Cahil ve dindar halklar, Tanrı'nın onlara uygun gördüğü yoksulluk içerisinde yakınmadan yaşayabilmekte, yine Tanrı'nın başlarına verdiği yöneticilerin idaresi altında, aklın bozucu etkilerinden uzak, basit, ahlaklı ve düzene uygun bir yaşam sürebilmekteydiler. 1815'ten sonra tutucu yönetimler -Kita Avrupası'ndaki hangi hükümet tutucu değildi ki?- için dinsel duyarlılıkları ve kiliseleri teşvik, polis karakolları kurmakla ve sansürle birlikte, uyguladıkları politikanın ayrılmaz bir parçasıydı; rahipler, polisler ve sansür, Devrime karşı tepkinin (Reaksiyon) üç ana dayanağını oluşurmaktaydı
  • Le havre'dan geçen Alman göçmenler bile, 1830'lar da yoksul Avrupalıların rüyalarını süsleyen bir ülke olmaya başlayan ABD'ye gitme nedenleri sorulduğunda, "orada kral yok" yanıtını vermekteydiler.
  • Bir bütün olarak alındığında, Avrupalılar bugünkünden belirgin biçimde daha kısa ve hafiftiler. Bu genellemenin dayandığı askere alınanların beden ölçüleriyle ilgili yığınla istatistikten bir örnek alırsak: ligurya sahilindeki bir kantonda, 1792-9 tarihlerinde askere alınanların %72'si 1.50 metreden daha kısaydı
  • İngiltere'nin ilerlemesi nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, bilimsel ve teknolojik olmadığı kesindir. Fransa, doğa bilimleri açısından hemen hemen kesin biçimde İngiltere'nin önündeydi; İngiltere'de reaksiyon bilime kuşkuyla bakarken, Fransa'da Fransız devrimi bilimi teşvik ettiğinden, her halükarda matematik ve fizikte Fransız devriminin çok keskin biçimde vurguladığı bir üstünlüktü bu.
  • Liberal söylem, sendikaların (birliklerin), vicdansız ajitatörlerin kışkırttığı beceriksiz işçilerden oluştuğunu ileri sürmekteydi; oysa gerçekte beceriksiz olanlar, genelde en az sendikalaşmış olanlardı; en akıllı ve ehil işçilerse, sendikaların en sıkı destekçileri arasında yer alıyordu.
  • Muhtemelen hiçbir yarım yüzyılda bunca ölümsüz romancı bir araya gelmiş değildir: Fransa'da Stendhal ve Balzac, İngiltere'de Jane Austen, Dickens, Thackeray ve Brontëler; Rusya'da Gogol, genç Dostoyevski ve Turgenyev (Tolstoy'un ilk yazıları 1850'lerde çıkmıştı).
  • Liberalizm sadece etkisiz bürokrasiye, özel girişime bırakılmış alanlara devletin müdahalesine ve aşırı vergilendirmeye düşmandır. Bir devletin gece bekçisinin işlevlerine indirgenmesini isteyen kaba liberal slogan, etkisiz ve müdahaleci işlevlerinden kurtarılmış bir devletin, öncekinden çok daha güçlü ve hırslı olacağı gerçeğini gizlemektedir.

Devrim Çağı 1789-1848 İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İnsan okuyacak bu kitabi insan!!! Bi cumle yaziyosunuz 10 satir, içinde 50 tane de baglac! Zaten konu agir bu nasil kotu bi anlatimdir boyle yahu? Tamam arastirma-tarih turunde bi kitap oldugunu biliyoruz ama el insaf bu kadari fazla. Dayanamadim firlattim attim bi kenara vallahi rahatladim (Gamze)

Fransız Devrimi ile patlak veren özgürlük ve milliyetçilik akımlarının cumhuriyet fikri ile nasıl yayıldığını görürüz. Devrimi milyonlar yaptı, milyarları etkiledi; binler bu kutsal yolda öldü, fakat hepsi de tek "bir"ine bağlıydı. (Ömer Faruk Saygılı)

Fransız İhtilali sonrası Avrupa'nın durumunu inceleyen Marksist tarihçi Eric Hobsbawm bize o zamanla ilgili sosyal durumla ilgili güzel bilgiler veriyor. Keyfine okumak için biraz ağır bir kitap. Konuya ilgisi olmayanlara önermem. Avrupa tarihini anlamak isteyen herkes okumalı. (Kartal Akdeniz)

Kitabın Yazarı Eric J. Hobsbawm Kimdir?

Eric John Ernest Hobsbawm (9 Haziran 1917-1 Ekim 2012) İngiliz Marksist tarihçi ve yazar. Hobsbawm uzun süre İngiltere Komünist Partisi'nin üyeliğini yapmıştır. Komünist Tarih Grubuna da katıldı. Londra'daki Birkbeck, Londra Universitesi'nin başkanıdır.

Hobsbawm, Mısır'ın liman şehri İskenderiye'de doğdu ve ebeveynleri Leopold Percy Hobsbaum ve Nelly Grün birer Yahudiydiydi. Yazar; Viyana ve Berlin'de büyüdü. Eğitimini Almanca konuşulan ülkelerde yaptı. Hobsbawm, babasını 1929 ve annesini muhtemelen 1933 yıllarında kaybetti. Annesini kaybettikten sonra Londra'ya taşındılar.

Dr. Hobsbawm iki kez evlendi. İlk olarak 1943 yılında Muriel Seaman ile dünya evine giren yazar ve ikinci deneyimini Marlene Schwarz'la gerçekleştirdi. Marlene'den Julia ve Andy adlarında iki çocuğu oldu. Ayrıca daha önceki evliliğinden de Joshua adında bir oğlu vardır.

1998 yılında Companions of Honour oldu. 2003'de ise Balzan ödüllerini aldı. 1 Ekim 2012'de hayata gözlerini yumdu.

Hobsbawn Sosyalist Öğrenciler Grubuna 1931'de üye oldu ve 1936'daKomünist Parti'ye geçti. 1946-1956 yılları arasında da Komünist Tarihçiler Gurubu'nda bulundu.

Sovyetlerin Macaristanı ilhak ettiği 1956 yılında Komünist Parti dağıldı ve üyeleri İngiliz Komünist Partisi'ne geçtiler. Hobsbawm, her ne kadar Komünist partiye üye olsa da Sovyet İlhakı'nı asla savunmadı. Daily Worker gazetesinde 1956 yılında bunu tartışmaya açtı.

CPGB içerisindeki Avro-Komünistleri savundu. "The Forward March of Labour Halted" adlı makale "Marxism Today" gazetesinde 1978 yılında yayınlandı.

Eğitimini Prinz-Heinrich-Gymnasium (Berlin), St Marylebone Gramer Okulu (İngiltere) ve Kraliyet Koleji (İngiltere) ile Cambridge'de yaptı. "Cambridge Apostles" üyesiydi.

II. Dünya Savaşında İngiliz Ordusunda "Kraliyet Mühendisleri" ve "Kraliyet Ordu Eğitimi" bölümlerinde görev yaptı.

1947 yılında, Birkbeck Coleji'ne geçti. 1960 yılında Stanford Üniversitesinde Misafir Profesör oldu. 1970 yılında Profesör ve 1978 İngiliz Akademisi üyesi oldu.

İnglizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca konuşabilir, Avusturya, Portekizce ve Katalanca yazabilir.

Hobsbawm genel anlamda "Irklar" ve "Milliyetçilik" üzerinde çalışmalarda bulunmuştur. Bununla birlikte, modern çağı anlamada onun rolü yadsınamaz. "Devrim Çağı-Sermaye Çağı-İmparatorluklar Çağı-Aşırılıklar Çağı" dörtlemesi onun modern tarihe yaptığı en büyük katkılarındandır.

Eric J. Hobsbawm Kitapları - Eserleri

  • Devrim Çağı 1789-1848
  • Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı
  • Milletler ve Milliyetçilik
  • Sermaye Çağı 1848-1875
  • İmparatorluk Çağı 1875-1914
  • Fransız Devrimi'ne Bakış

  • Sanayi ve İmparatorluk
  • Geleneğin İcadı
  • Küreselleşme, Demokrasi ve Terörizm
  • Yeni Yüzyılın Eşiğinde
  • Tarih Üzerine
  • Eşkıyalar
  • Sıradışı İnsanlar

  • İlkel Asiler
  • Devrimciler
  • Dünya Nasıl Değişir
  • Sosyal İsyancılar
  • Parçalanmış Zamanlar
  • Tuhaf Zamanlar
  • Yaşasın Devrim

  • Sıra Dışı İnsanlar - Direniş İsyan ve Caz

Eric J. Hobsbawm Alıntıları - Sözleri

  • Orijinal (devrimci-halkçı) yurtsever­lik fikri, milliyetçi kökenli olmaktan ziyade devlete dayanıyordu, çünkü bu, bizzat egemen halkla, yani onun adına iktidarı yürüten devletle ilintili bir fikirdi. Etnik kökenin ya da tarihsel sürekliliğin diğer unsurlarının bu anlamdaki “millet ’le ilintisi yoktu, dilin ilin­tisi ise ancak ya da esas olarak pragmatik nedenlere dayanıyordu. Sözcüğün asıl anlamıyla “yurtseverler”, “doğru ya da yanlış, benim ülkem” düsturuna inananların, yani (sözcüğün ironik kullanımını aktaran Dr. Johnson’un ifadesiyle) “hükümetin baş belası hizipçiler”in tam karşıtı kişilerdi.’ Daha ciddisi, terimi, öncülüğünü Ame­rikalıların ve özellikle 1783 Hollanda devriminin yaptığı tarzda kullanmış görünen Fransız Devrimi, yurtseverleri, ülkelerine duy­dukları sevgiyi, onu reformla ya da devrimle yenilemek isteyen kişiler olarak düşünüyordu. Ve onlann sadakat gösterdik­leri patrie; varoluşsal, önceden var olan bir birim değil, üyelerinin politik seçimiyle (bu seçimle eski bağlılıklarından kopuyor, en azından iyice zayıflatıyorlardı) yaratılan bir milletti. 19 Kasım 1789’da Valence yakınlarında toplanan Languedoc, Dauphine ve Provence’li 1.200 Milli Muhafız, Millet, Yasa ve Kral’a sadakat yemini etmişler ve o andan itibaren artık Dauphine’li, Provence’li ya da Languedoc’lu olmadıklarını ilan etmişlerdi; artık yalnızca Fransızdılar. Daha uygun bir örnek olarak, 1790’da benzer biçim­de bir araya gelen Alsace, Lorraine ve Franche Comte’li Milli Mu­hafızlar da aynısını yaparak Fransa’nın sadece yüzyıl önce ilhak et­tiği eyaletlerde yaşayanları gerçek Fransızlara dönüştürmüşlerdi.’Bu Fransa’nın tarihe katkısıydı. Potansiyel yurttaşlarının bi­linçli politik tercihiyle oluşturulan devrimci millet kavramı, kuşku­suz ABD’de saf biçimde hâlâ varlığını korumaktadır. Kim Ameri­kalı olmak istiyorsa Amerikalıdır. Fransızların “milet” kavramı da özsel politik karakterini kaybetmemişti. Fransız milliyeti Fransız yurttaşlığıydı: Etnik köken, tarihsel geçmiş, dil ya da evde konuşulan ağızın “millet” tanımıyla hiçbir ilintisi yoktu. (Milletler ve Milliyetçilik)
  • Eski hayat tarzlarının varlıklarını sürdürdükleri yerlerde, geleneklerin ne icat ne de ihya edilmesine ihtiyaç duyulur. (Geleneğin İcadı)
  • ... geleceğe tarihin dışında bakan herkes...hem kör hem de tehlikelidir. (Tarih Üzerine)
  • Yerkürenin çehresi ve insan hayatı, daha önce asla Hiroşima ve Nagazaki'de yükselen mantar biçimindeki bulutların altında başlayan bu çağdaki kadar dramatik bir biçimde dönüştürülmemiştir. Ancak tarih her zamanki gibi insanların hatta ulusal kararları oluşturanların niyetlerini pek dikkate almadı. (Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı)
  • Geçmiş meşrulaştırır. Geçmiş, övünülecek fazla bir şeye sahip olmayan şimdiki zamana daha şerefli bir arkaplan sunar. (Tarih Üzerine)
  • Kadınlara sataşmak halkın nefretini kazanmak için yeterli sebeptir. (Sosyal İsyancılar)

  • Her yerde ses var, özellikle kapalı yerlerde, telefonda, uçakta ya da berberde beklerken. Tüketici toplumu sanki sessizliği suç derekesine indirdi. (Parçalanmış Zamanlar)
  • 1890 civarında yaklaşık 6000 İngiliz memuru, yaklaşık 70.000 Avrupalı askerin yardımıyla, yaklaşık 300 milyon Hintliyi yönetti. (İmparatorluk Çağı 1875-1914)
  • "Tarihten ya da başka bir şeyden ders çıkarmak için iki şey gerekir: bir, bilgi aktarmak; iki, dinlemek." (Tarih Üzerine)
  • Eşkıyalık özgürlük demektir, ama köylü toplumunda pek az kişi özgür olabilir. (Eşkıyalar)
  • Modern devlet, yönettiği insanların hepsini kucaklayan ( tercihen sürekli ve bölünmemiş) bir toprak parçası olarak tanımlanıyor, kendisi gibi diğer toprak parçalarından belirgin sınır çizgileriyle ayrılıyordu. (Milletler ve Milliyetçilik)
  • Alman Nazist rejiminin uğradığı yenilginin bedeli, Polonya' da ve SSCB'nin işgal edilen bölgelerinde görüldüğü ve kuşkulu bir dünyanın sistematik biçimde yok edildiklerini aşamalar halinde öğrendiği Yahudilerin uğradığı akıbetin açıkça ortaya koyduğu gibi, kölelik ve ölümdü. İkinci dünya savaşı, kitle savaşını topyekûn savaşa tırmandırdı. (Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı)
  • Devlet otoritesinin buna benzer bütün geleneksel meşruiyetleri 1789’dan beri sürekli tehdit altındaydı.Monarşi örneğinde açıkça görülmektedir bu. Monarşi kurumuna yeni ya da en azından tamamlayıcı bir “milli” temel sağlama ih­tiyacı, III. George’un Britanyası ve I. Nikola’nın Rusyası kadar devrim tehlikesinden uzak devletlerde de hissediliyordu. Kaldı ki monarşiler de kesinlikle kendilerini adapte etmeye çalışmışlardı. (Milletler ve Milliyetçilik)

  • Daha çok korkan inisiyatifi diğerine kaptırır. (Sosyal İsyancılar)
  • Geçmiş, övünülecek fazla bir şeye sahip olmayan şimdiki zamana daha şerefli bir arkaplan sunar. (Tarih Üzerine)
  • Salt devlete dayalı bir yurtseverlik etkili olamaz diye bir kural yok; çünkü modern teritoryal yurttaş-devletinin varlığı ve işlevleri, sürekli olarak bireylerin devlet işlerine katılmasını gerektirir ve ka­çınılmaz olarak, benzeri düzenlemelerden farklı olan, ağırlıkla dev­letin belirlediği yaşam kuralları getiren bir kurumsal ya da işleyişsel “düzenleme” sunar. Birkaç on yıllığına (tek bir insanın ömrün­den kısa bir süre) var olması bile, bu tarzdaki yeni bir ulus devlet­le en azından pasif bir özdeşleşmeyi sağlamaya yetebilir. (Milletler ve Milliyetçilik)
  • Tarihçilerin on dokuzuncu yüzyıl sonlarından çıkartabileceği en açık sonuç, ne yazık ki sadece para dökmenin, bir altın sanat çağı yaratmaya yetmeyeceğidir. (Sermaye Çağı 1848-1875)
  • Pratikte adalet kaba çizgileriyle dişe diş, göze göz ilkesi biçiminde ortaya çıkar. (Eşkıyalar)
  • Tarihçiler, kısa vadede, tarihsel mitlere inanmayı seçen insanların karşısında güçsüz durumdadırlar. (Tarih Üzerine)
  • 1980'lere kadar çoğu insan ana babalarından daha iyi yaşadılar ve ileri ekonomilerde insanlar daha da iyi yaşamayı umuyorlar ya da bunun mümkün olduğunu hayal ediyorlardı. Yüzyılın ortalarında birkaç on yıl bu muazzam servetin hiç olmazsa bir kısmını bir adalet ölçüsüyle zengin ülkelerin çalışan halklarına dağıtmanın yolları bulunmuş gibiydi ama yüzyılın sonunda eşitsizlik bir kez daha üstünlük kazandı. Daha çok, yoksullukta eşitliğin bir ölçüde hüküm sürdüğü eski "sosyalist" ülkelerde de muazzam bir eşitsizlik görüldü. İnsanlık 1914'ten çok daha iyi eğitim görmüştü. Aslında, tarihte belki de ilk kez insanların çoğu, en azından resmi istatistiklerde okuryazar olarak betimlenebiliyordu. Bununla birlikte, resmi olarak okuryazar kabul edilenlerin çoğu kez "işlevsel cehalet"e kadar derece derece değişen asgari yeterliliği ile hala elit düzeylerden beklenen okuma ve yazmaya tam hakimiyet arasındaki muazzam ve muhtemelen genişleyen uçurum nedeniyle, bu kazanımın anlamı, yüzyılın sonunda, 1914'teki kadar açık değildir. (Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı)