Dinler Tarihine Giriş - Mircea Eliade Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Dinler Tarihine Giriş kimin eseri? Dinler Tarihine Giriş kitabının yazarı kimdir? Dinler Tarihine Giriş konusu ve anafikri nedir? Dinler Tarihine Giriş kitabı ne anlatıyor? Dinler Tarihine Giriş PDF indirme linki var mı? Dinler Tarihine Giriş kitabının yazarı Mircea Eliade kimdir? İşte Dinler Tarihine Giriş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Mircea Eliade

Çevirmen: Lale Arslan

Orijinal Adı: Traite D'histoire Des Religions

Yayın Evi: Kabalcı Yayınevi

İSBN: 9786055272784

Sayfa Sayısı: 455

Dinler Tarihine Giriş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Mircea Eliade'nin bu kitabının merkezinde iki temel soru var: Din nedir ve hangi aşamada bir din tarihinden söz edebiliriz? Eliade bu soruların aydınlatılabilmesi için kutsalın belli sayıda tezahürünün incelenmesi gerektiğini düşünüyor. Bu yüzden de incelemesine gök, su, yer, taşlar gibi kutsalın farklı kozmik düzlemlerde ortaya konulan yüzlerini irdelemekle başlıyor; ardından ayın halleri, güneş, bitkiler ve tarım, cinsellik gibi kutsalın biyolojik tezahürlerini; kutlu yerler, tapınaklar gibi kutsalın mekanla ilgili tezahürlerini, son olarak da mitleri ve simgeleri inceliyor. Yazarın her bölümde kendine özgü bir çerçeve oluşturduğu ve kimi zaman da didaktik olmanın tekdüzeliğini aşmak üzere her bölümde kendine özgü bir üslup geliştirdiği görülüyor. Kitabın farklı başlıkları arasında gezinen okuyucu kutsalın yapısı üzerinde düşünme olanağı buluyor. Eliade'nin Dinler Tarihine Giriş'i tek tek dinleri ele alıp inceleyen bir kitap değil, "ilkel" ve "gelişmiş" din biçimlerini eşzamanlı olarak inceleyerek tüm dinlerdeki ortak öğeleri ortaya koyan ve insanın kutsal ile ilişkisini çözümleyen bir çalışma. Bu kitap bize dinsel inançlar ve düşünceler tarihine nasıl yaklaşmamız gerektiğini öğretiyor.

Dinler Tarihine Giriş Alıntıları - Sözleri

  • Pek çok bölgede, kadınlar, kuraklık dönemlerinde, tarlalarda çırılçıplak koşarlar böylece göğün erkekliğini uyandırmak ve yağmur yağdırmak isterler.
  • Tarih, yeni dinsel deneyimler getirse veya var olan deneyimleri felce uğratsa da dinsel deneyim gereksinimini yok edememiştir.
  • Tabu olarak nitelendirilenler, dokunmaları durumunda tehlike yaratan bu tür “kirlenmiş” ve “yasaklı “nesneler, insanlar veya yapılmaması gereken eylemlerdir.
  • E.Seler’in ay ilk ölüdür diye yazmasının üzerinden uzun zaman geçmiştir. ÜÇ gece boyunca gece kapkaranlık; ama dördüncü gece yeniden doğan ay gibi, ölüler de yeni biri varlığa sahip olurlar.
  • Tufan inanışlarının hepsinde, insanlığın suyun altında kalması ve yeni bir insan ırkının ve yeni bir dönemin kuruluşu düşüncesi vardır. Evren ve tarih döngüsü kavramına gönderme yaparlar. Bir felaketle son bulan eski dönem ve yeni insanların hükmettiği yeni dönem.
  • Gök- Yaratıcı- Evrenin hükümdarı üçlüsü kozmik düzenin güvencesi, yeryüzündeki yaşamın teminatı özelliklerinin yanı sıra, gök tanrılarının kendine özgü bir özellikleri daha vardır: Edilgenlik.
  • Tuhaf, tek, yeni, eşsiz ya da korkunç olan her şey büyüsel-dinsel güçlerin toplanması için mükemmel bir zemindir ve koşullara göre kutsalın neden olduğu iki yönlü duygu nedeniyle ya tapınılan ya da kaçınılan bir nesneye dönüşür. A.C. Kruyt şöyle yazmaktadır: “Bir köpek avda her zaman şanslıysa, bu bir measadır( kötüye işaret, uğursuzluk). Avda çok başarılı olmak Toradjaları endişelendirir. Hayvanın avını yakalamasını sağlayan büyüsel güç, efendisine ölümcül sonuçlar getirecektir.
  • Bir hiyerofaninin her zaman tarihsel oluşu (yani her zaman belirli durumlarda ortaya çıkması), onun tüm dinleri birleştiren birleştirici yönüne hiçbir biçimde zarar vermez. Yerel bir kadere sahip bazı hiyerofaniler olduğu gibi, evrensel değerleri olan ya da sonradan evrensellik kazanan hiyerofanilerde vardır.
  • Mükemmel olan her şey mana'ya sahiptir; yani insanda etkin, devingen, yaratıcı ve mükemmel ne varsa mana'dan kaynaklanır.
  • Temsil ettiği dinsel görüş ne olursa olsun, suyun işlevi her zaman aynıdır: bütünü parçalar ve biçimleri yok eder, günahlardan arındırır, hem canlandırır hem de arındırır. Suyun kaderi yaratılışın öncülü olmaktır ve sonra bu yaratılışı yutmaktır; ama su hiçbir zaman kendini aşamaz, yani ''biçime'' giremez.
  • ... tuhaf ve olağanüstü olan, genelde kaygı ve uzaklaştırma duygularını getirmektedir. Bazı tabu örnekleri ve tabu olan davranışlar, canlılar ya da nesneler bize tuhaf, uğursuz, gizemli vs kratofanilerin normal deneyimler sisteminden ayrıldığı mekanizmayı açıklar. (…)Böylelikle çirkinlik ne biçimsizlik, bu nitelikleri taşıyanları ötekilerden ayırıp kutsal kılar.
  • Yapısal açıdan belirsiz bütün bir din deneyimi, törene dönüştürdüğü fiziksel eylemler aracılığıyla gerçekliğe, kutsallığa dahil olma çabasına dayanmaktadır.
  • Dinsel deneyimler aracılığıyla kavranan dünya bize bir bütün olarak gözükür.
  • Kader hem yaralayan hem teselli edendir.

Dinler Tarihine Giriş İncelemesi - Şahsi Yorumlar

  Efenim merhabalar. Dinler tarihine hoşgeldiniz. İlk öncelikle yazardan bahsetmek istiyorum az biraz. Sevgili yazarımızın bu kitabını okurken oldukça keyif aldığımı belirtmek istiyorm. Bir yazar bu kadar bilgiyi bulup, toplayıp hazırlaması net olarak ifade etmek gerekirse taktire şayan. Eser olabildiği kadar didaktik bir şekilde ele alınmış. Okurken bu kadar bilgiyi ben nasıl hafızamda bulunduracam gibi bir düşünceye siz de kapılabilirsiniz. Nitekim bilgiler o kadar çok ki hangi birine yetiseceginizi, not alacağınızı şaşıracsksiniz diye düşünüyorum. Aynen bende olduğu gibi. Kitabın anlaşılması açısından ön hazırlık sanırım az biraz şart. Yüzlerce kavram karşısında odaklanmak zor kanaatimce. Evrenin oluşumu ve yasaları ilk çağlardan itibaren insan merakının konusu olmuştur. Kozmogoni alaninda çeşitli fikirler ele alınmıştır. Bunların bazıları bilimsel temelli olup bazıları ise sevgi, korku, inanç temelli olarak günümüze gelmiştir. Eserde kozmogoni hakkındaki düşünceler arasına baktığımızda daha çok sevgi, korku ve inançtan söz edebiliriz diye düşünüyorum. İnsanlar her zaman evreni bilimsel temelli anlayamamıştir kanısındayim. Pek tabi olarak bilim her yerde hüküm surmemistir ki günümüzde dahi bilim şeyleri fenomenleri açıklamakta baya zorlanmaktadir. Bundan ötürüdur ki antikite bireyi evreni anlamlandiriken daha çok korkuya sevgiye ve inanca başvurmuştur. Yıldırımlar karşısında korkan kişi yıldırimi ilah olarak görebilmis ya da yıldırimi tanrısal bir nitelik olarak algılama arayışına girmiştir. Dikkatimizi çekecek olan unsurlardan biri de sanırım bu. Yani sorulmasi gereken sorulardan biri de şu olmalı bence. Niye insan bir inanca gereksinim duysun ki... Saf yalnızlıktan mi, korkudan mi, anlam arayışından mi, yoksa başka başka şeyler mi etkili.. Ya da bambaşka bambaşka şeyler.. İnsanlar hep bağlanmak duygusunu barindirmis ve anlamlandirma çabası içinde bulunmuştur yazara göre. Bilinmeyeni anlamlandiramayani kendi bilgisi ve duyguları ölçüsünde değerlendirmistir. Bu yaparken bazen yaratmıştır da ayni zamanda. İhtiyaçlarını giderecek şeyi yaratma. Elbette ki tanrısallik bunlardan biri olmuştur. Mitolojik ögeler simgesel ifadeler semboller. Yazar tüm bunları hiyerofani kavramı ile ele almıştır. İster yaratim süreci olsun ister inanç bazlı olsun her devirde hiyerofaniler karşımıza çıkmaktadır. Çünkü ortada belirli bir Tanrı yok. Tanrıyı açıklama anlatama çabası hiyerofaniler aracılığıyla günümüze kadar gelmiş ve günümüzde de devam etmektedir. Bazıları Tanrı yi ev etkisini yıldırımlarla açıklamıştir. Bazıları doğayla. Bazıları ağaçla. Bazıları taşla suyla sembolle vs vs. İslam inancına baktığımız zaman Kabe ve Hacerul esvet taşı hiyerofani olarak ele alınabilir. Yahudilerde ağlama duvarı. Hıristiyanlarda beytlehim.. Pek tabi bunlar bilindik semavi dinler. Lakin buna benzer on binlerce örnek vardır. Keza hindistan topraklarındaki inanışların hiyerofanilerine baktığımızda söyle bir derin nefes alma ihtiyacı duyuyor insan. Ve bu hiyerofaniler bir çok yeri kültürü etkilemiş gibi görünuyor. Siz değerli kitabı okuyacak olan arkadaşlar bu hiyerofanilerin bizlerde de olduğunu göreceksiniz.. Way beee demek bu uygulama teee antikite döneminden kalma diyeceksiniz. A bu ziyaretler türbeler ağaçlara ip baglamalar vs vs. Uğur getirdiğine inandığımız taşlar kolyeler eşyalar vs vs.. Antikite döneminden bu yana insanlar hep güçlüye bağlanmak istemiştir ya da büyütmüştur. Yenilenen simgeseller de ayrı bi boyut. Tanrının ya da Tanrısalligi boğa motifi ile sembolize etmek. Bu erkekçe bisey. Boğa güçlüdür.. Ve döller. Kutsaldır ve zaptedilemezdir. Ama boğa da belli bir süre yetmeyince daha farklı imgeler ya da arayışlar olmuştur. Maddesel olmayan. Ya da efsane büyüklükte büyük maddesel boyutta olup da ulaşılamayan. Kavranması güç imgeler semboller vs vs. Güneş gibi ay gibi. Gilgames destanında boğa figürunun yerine güneş ay yer altı tanrısı gbi inançlar tezahür etmeye başlamıştır mesela. Güneş ve ay da zamanla battigindan dolayı olsa gerek insanlar bu sefer de daha soyut tanrılar dusunmuslerdir. Enlil gibi ya da tanrılar tanrısı marduk gibi. Bunlar Mezopotamya da oluşan şeyler. Elbette ki dünyanın farklı kültürlerinde çok farklı şeyler var. Veda metinlerinde başka tanrılar. Yunan kültüründe Zeus beyefendi gibi.. Sadece tazurleri farklı. Elbette ki insanlar kendi ilahlarini (yaratmis oldukları ve ya önceden hep var olduklarını kabul ettiklerini) başka insanlara da anlatmak ister.. Benimsetmek isterler. Benim inanışim/ilahim daha doğrudur daha güzeldir mevzusu gibi. Bunu yaparlarken bazen kanıtlama ihtiyacı duymuslardir. Gunes diğer yıldızlar karşısında daha büyük daha ihtişamlı gibi. Ay kendisini yeniliyor gibi. Toprağa baksana sabanla karnını desiyoruz mahvediyoruz buna rağmen yorulmak nedir bilmiyor ürün veriyor gibi.. Bu gibi ifadeleri sevgili yazarımız teofani kavramıyla ele almıştır. Teofani tanrının görünmesi ya da idraki anlamına gelir. Misal hz Musa olayında sına dağı. Tanrı bizzat kendini göstermemiştir ama etkisini dağı eritmekle göstermiştir. İşte! Yehova o kadar büyük ki dağı bile eritiyor görüntüsü vs vs gibi. Çok karışık ya bazı şeyleri açıklamak. O yüzden gibi gibi diyorum affınıza sığınaraktan :) Çok daha fazla uzatamayacam doğrusu. Bazı gelenek ve göreneklerimizin ardında ciddi anlamda eski inanışların olduğu bariz bir durum. Sadece biz farkında değiliz. Eser konuyla ilgilenenler için müthiş bir eser olmuş. Didaktik düzeyi hat safhada. Az biraz sıkıcı gelebilir. Okurken not almak sizleri yorabilir. Bellekte tutmak çok daha zor. O yüzden zor olsa bile not alarak okumanızi tavsiye ederim. Anlatımı açık ve anlaşılır düzeyde. İleri düzey bir literatür taraması olmuş aynı zamanda. Kaynakçadan siz de anlayacaksınız ve taktir edeceksiniz kanaatindeyim. İyi dinler, iyi okumalar Esenlikle... (Çekiçli feylesof)

Mircea Eliade bir kere daha derin bilgisini ve sentez yapma konusundaki gücünü ortaya koyarak dünyadaki dinlerin anlamlarını ve tarihlerini aydınlatmayı amaçlıyor. Bunun için de dinsel tecrübeyi insanın, geçmişten günümüze kadar pek çok kültürde farklı şekillerde tezahür eden kutsal alan içerisinde yaşama gayreti üzerinden çerçevelendiriyor. “Kutsal, güneş ve ay tapımları, su simgeleri, kutsal taşlar, doğurganlık kültleri, yeryüzü ana, yenilenme ayinleri ve ebedi yenilenme miti gibi konuların incelenmesi, bilimin yanı sıra genel okurların da ilgisini çekiyor.” –New York Times “Oldukça önemli ve değerli bir kitap.” –Library Journal “Derin bilginin ve keskin bir kavrayışın ürünü olan bu kitaptan daha etkili bir eserle karşılaşmak oldukça zor... Dinler üzerine çalışan öğrencilerin okuyarak kendilerine çok şey katacakları kesin.” –Kirkus (Alfa Kitap)

Giriş Kitabından Ötesi: Kitap, ismi ile müsemma tam bir dinler tarihine “giriş” kitabı. Yazarın bundan sonra yayımlayacağı Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi isimli üç ciltlik, alanında önemli bir kaynak olarak görülen kitaplarının önsözü niteliğinde sayılabilir. Kitabı okuduğunuzda ilkel insandan günümüz toplumlarına kadar sayısız mit ve inanış hakkında fikir sahibi olacak ancak bunlar hakkında derin bilgi içerikleri göremeyeceksiniz. İlk cümlede belirttiğim üzere giriş kitabı olmasından kaynaklı bir durum. Mitler, inanışlar hakkında genel bilgi sahibi olmak isteyenlere hitap edecek bir kitap ancak kitabı bitirince sizi bu kadarının tatmin edeceğini sanmam. Ardından yukarıda bahsettiğim üç ciltlik eseri okumak isteyeceksiniz. Yazar bu eserinde de çok zengin bir kaynakçadan yararlanmış. Tüm o eserlerin okunup önümüze mükemmel bir sentez halinde sunulması, yazarın bu alana hayatını adamasının bir sonucudur. Bu alanda yaptığınız ilk okuma ise belirli kavram ve terimleri anlamakta sorun yaşayabilirsiniz. Zorlandığınız yerlerde internetten bilgi almaktan çekinmeyin. Kitap Gök tanrılar, güneş ve ay tapımları, su bitki, kutsal taşlar, toprak tapımları gibi bölümlerden oluşuyor. Her bölümde ana konudan ayrılmadan farklı toplumlardaki tapımlar ile onların benzerlik ve farklılıklarından bahsediliyor. Bu bölümlerde toplumumuzda da inanılan inanışları ve onların ilksel hallerini görebilirsiniz. İnsanlar bir nesneye ne zaman ve hangi koşullarda tapmaya başlar? Dünyanın ve canlıların yaratılışı nasıl gerçekleşti? Tapımlar niçin belirli zamanlarda yapılır? Bir mekânı kutsal klan nitelikler nelerdir? İnanmak bir ihtiyaç mıdır? Ölümden sonra yaşam inancı nasıl başladı? Aklınıza gelebilecek bunun gibi birçok sorunun cevabını bu kitapta bulacaksınız. (Modern Oblomov)

Dinler Tarihine Giriş PDF indirme linki var mı?

Mircea Eliade - Dinler Tarihine Giriş kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Dinler Tarihine Giriş PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mircea Eliade Kimdir?

Mircea Eliade, 13 Mart 1907'de Bükreş - Romanya'da doğdu. Çocukluğunda ve gençliğinde biyoloji, özellikle de botanik ve entomoloji ile ilgilenmiştir. Fakat yıllar geçtikçe ilgisi daha çok sosyal bilimlere kaymış, özellikle filoloji ve felsefe ile ilgilenmiştir. Bu yüzden felsefe eğitimi alır. 1928 yılında Bükreş Üniversitesi'nde felsefe dalında yüksek lisans yapar. Master tezinin konusu İtalyan Rönesans dönemi filozoflarıdır. Aynı yıl Sanskritçe ve Hint felsefesi okumak için Kalküta'ya gider. Eliade burada ders aldığı Surendranath Dasgupta'dan etkilenmiştir. Ayrıca altı ay Himalayalar'daki Rişikeş aşram'ında yaşadı. Eğitimini bitirip, dört yıl sonra, 1932'de Bükreş'e geri döndü. 1933 yılında daha sonra Fransızca "Yoga: Essai sur les origines de la mystique Indienne" adıyla yayımlanacak olan doktora tezini verdi. Adından da anlaşılacağı gibi doktora tezi Yoga'nın farklı açılardan analizi niteliğindeydi. 1933'den 1939'a kadar Bükreş Üniversitesi'nde felsefe ve din tarihi konuları başta olmak üzere birçok farklı konuda ders verdi.

Savaş yıllarında İngiltere'de bulundu ve savaş sonunda Romanya Sovyet kontrolüne geçince Romanya'ya dönüşü imkânsızlaştı. Gençliğinde birçok aşırı sağcı eğitim görevlisiyle yakın ilişkileri olmuştu. 1945'de Paris'e geçti, konuk profesör olarak École des Hautes Études`de çalıştı. 1951'de en ünlü eserlerinden biri olan "Şamanizm" yayımlandı. 1956 yılında ise aldığı tekliflerden ötürü Paris'ten Amerika'ya geçti ve Chicago Üniversitesi'nde ders verdi. Daha sonra 1958 yılında Chicago Üniversitesi'nde Dinler Tarihi kürsüsünün başına geçti. 1961'de History of Religions dergisini kurdu. 22 Nisan 1986'daki ölümüne kadar Chicago Üniversitesi'nde çalışmaya devam etti ve birçok önemli eser kaleme aldı.

Bugün eserleri birçok farklı dile tercüme edilen Mircea Eliade, dinler tarihi konusunda gelmiş geçmiş en önemli akademisyenlerden biri olmuştur.

Mircea Eliade Kitapları - Eserleri

  • Dinler Tarihine Giriş
  • Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt I)
  • Mitlerin Özellikleri
  • Şamanizm
  • Ebedi Dönüş Mitosu
  • Kutsal ve Kutsal-Dışı
  • Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt II)
  • İmgeler ve Simgeler
  • Okültizm, Büyücülük ve Kültürel Modalar
  • Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt III)
  • Matmazel Christina
  • Babil Simyası ve Kozmolojisi
  • Mitler, Rüyalar ve Gizemler
  • Demirciler Ve Simyacılar
  • Arayış
  • Yoga
  • Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu
  • Asya Simyası
  • Mistik Hint Erotizmi
  • Dinler Tarihi Sözlüğü
  • Dinler Tarihi
  • Zalmoksis'ten Cengiz Han'a
  • Bengal Geceleri
  • Doğuş ve Yeniden Doğuş
  • Yaşlı Adam ve Bürokratlar
  • Mefisto ile Erdişi
  • Avustralya Dinleri
  • Mistik Öyküler

Mircea Eliade Alıntıları - Sözleri

  • şu inanış vardır: İnsan ilk yaratıldığında Tanrı ona ruh bahşetmiştir, bedenini veren ise yeryüzüdür. Ölüm anında bu iki unsur da doğal olarak kendi kaynaklarına döner: beden yeryüzüne ve ruh da semavi yaratıcısına. (Okültizm, Büyücülük ve Kültürel Modalar)
  • İnsan mitleri "yaşarken", kutsal olmayan, kronolojik özellikteki zamanın dışına çıkar, nitelik açısından farklı bir zamana, hem en eski hem de sonsuza dek yakalanabilecek olan "kutsal" bir zamana açılır. (Mitlerin Özellikleri)
  • İnsan ancak ölümü doğru anlayarak kendisini ele geçirir ve dolayısıyla kendisini Varlığa açar. Gerçekten de insan ölümün kaçınılmazlığını idrak edip ölüme doğru özgürlüğün farkına vardığında, varoluş sahici hale gelir; yani tamamen insanca olur. (Okültizm, Büyücülük ve Kültürel Modalar)
  • Dinsel insan: Her yerde bir "şifre" keşfeder. En alışılmış davranış bile tinsel bir mana taşıyabilir. Yol ve yürüyüş dinsel değerlere dönüştürülebilir, çünkü her yol "hayat yolu"nu, her yürüyüş de bir "haccı", yani Dünyanın merkezine yapılan bir yolculuğu simgeleyebilir. (Kutsal ve Kutsal-Dışı)
  • ... tuhaf ve olağanüstü olan, genelde kaygı ve uzaklaştırma duygularını getirmektedir. Bazı tabu örnekleri ve tabu olan davranışlar, canlılar ya da nesneler bize tuhaf, uğursuz, gizemli vs kratofanilerin normal deneyimler sisteminden ayrıldığı mekanizmayı açıklar. (…)Böylelikle çirkinlik ne biçimsizlik, bu nitelikleri taşıyanları ötekilerden ayırıp kutsal kılar. (Dinler Tarihine Giriş)
  • Örneğin inşaat ayinlerini ele alalım; bu yolla kurbanın ''yaşamı'' ya da ''ruhu'' binaya aktarılmış olur, bina da aynı nedenle sunulan kurbanın yeni bedenidir. (Demirciler Ve Simyacılar)
  • Antik kozmolojilerin (Mezopotamya, Hindistan, Çin) "dünya"sı çok büyük, kapalı bir yuvarlak olarak tahayyül ediliyordu. Tapmak bu dünyanın imge'siydi, somut modeli hava kabarcığı ya da su damlası, "kozmik yumurta"ydı. (Mistik Hint Erotizmi)
  • Türk-Moğolların yıldırım gibi istilaları - IV. yüzyılda Hunlardan Timur'a kadar (1360-1404)- Avrasya'nın ilkel avcılarının mitsel modelinden esinleniyordu: bozkırda avını kovalayan yırtıcı etobur. Hareket- lerinin apansızlığı ve hızı, toplulukları kitlesel olarak katletmeleri, yerleşik kültü- rün dışsal işaretlerini (kentler ve köyler) yok etmeleri; Hun, Avar, Türk, Moğol at- lılarını bozkırda geyikleri avlayan veya göçebe çobanların sürülerine saldıran kurt sürülerine benzetir. Askeri önderlerin, bu davranış tarzının stratejik önemini ve si- yasal sonuçlarını çok iyi bildiğine kuşku yoktur. Ama örnek avcının -yırtıcı eto- bur- mistik saygınlığı da hatırı sayılır bir rol oynuyordu. Birçok Altay boyu, atala- rının doğaüstü bir kurt olduğunu iddia ediyordu (Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt III))
  • "John Cotton şöyle yazıyordu: Ne kadar kültürlü ve zekiysen, Şeytanın emrine girmeye o kadar yakınsındır." şey mi dostum :)) (Arayış)
  • "Schmidt ilkel insanın Tanrı fikrini mantıksal bir neden arayışı kapsamında keşfettiği sonucuna ulaşıyordu. Dinin çok karmaşık bir fenomen olduğu gerçeğini göz ardı ediyordu-" (Arayış)
  • Tarihi kişiler arketipleri olan tanrıları ve mitsel kahramanları taklit etmeye çalışıyorlardı. (Mitler, Rüyalar ve Gizemler)
  • ...dinsel deneyim yaşayanlar açısından tüm Doğa kozmik bir kutsallık olarak belirmeye müsaittir. (Kutsal ve Kutsal-Dışı)
  • Upanişadlar'daki bilge, Neti! neti! diye haykırır: "Hayır! Hayır! Sen bu değilsin, sen şu da değilsin!" (Yoga)
  • Ancak Mezopotamyalılarda gelenek bir bütündür: Marduk’un yalnızca toprağı değil aynı zamadan kendi kanını da kullanması gerekmiştir: Kanımı pıhtılaştıracağım, kemik yapacağım ondan. İnsanı ayağa kaldıracağım, gerçekten bir insan olacak... İnsanı yapacağım, yeryüzünde yaşayacak... (Babil Simyası ve Kozmolojisi)
  • "İnsan, kendi ördüğü anlam ağlarında asılı kalmış bir hayvandır." (Kutsal ve Kutsal-Dışı)
  • Freud "Tanrı'nın, insanların fiziksel Babasının yüceltilmesinden başka bir şey olmadığını savunur; bu nedenle, toteme kurban verilirken, öldürülen ve kurban edilen bizatihi Tanrı' nın kendisidir.Baba-Tanrı'nın katledilmesi insanlığın ilk günahıdır.Bu öldürme suçunun kefareti İsa' nın kanlı ölümüyle ödenir." (Arayış)
  • Hitit büyüsü, makrokozmos (Evren)-mikrokozmos (insan bedeni) benzeşimince belirlenmiştir. İnsanın başı Göğe tekabül eder, elleri toprağa, gözleri suya benzemektedir. (Babil Simyası ve Kozmolojisi)
  • Tuhaf, tek, yeni, eşsiz ya da korkunç olan her şey büyüsel-dinsel güçlerin toplanması için mükemmel bir zemindir ve koşullara göre kutsalın neden olduğu iki yönlü duygu nedeniyle ya tapınılan ya da kaçınılan bir nesneye dönüşür. A.C. Kruyt şöyle yazmaktadır: “Bir köpek avda her zaman şanslıysa, bu bir measadır( kötüye işaret, uğursuzluk). Avda çok başarılı olmak Toradjaları endişelendirir. Hayvanın avını yakalamasını sağlayan büyüsel güç, efendisine ölümcül sonuçlar getirecektir. (Dinler Tarihine Giriş)
  • Dünyada yaşamak için, onu kurmak gerekir ve hiçbir dünya, kutsal-dışı uzamın göreliliğinin ve türdeşliğinin "kaos"u içinde doğamaz. (Kutsal ve Kutsal-Dışı)
  • Modern insanın bilincinin en soylu kısmı, çoğu zaman sanıldığından daha az manevidir. Hızlı bir çözümleme, bilincin bu soylu ve yüksek küresinde, bazı kitabi kalıntıların, çok miktarda ve çeşitli düzlemlerde önyargının; hayatın anlamı, en yüce gerçek vb. konularında tamamen basmakalıp birkaç düşüncenin canlılığını açığa çıkartacaktır. Uyanıkken görülen düşlerde, melankolilerde, imgelerin bilincin oyun saatleri esnasındaki serbest oyunlarında, her türden vakit geçirme ve eğlencede. Bu mitsel hazine burada laikleşmiş ve modernleşmiş bir şekilde devam etmektedir. Freud'un cinsel gerçeklere ilişkin oldukça ham imalarla gösterdiği üzere, bu tür imgelerin biçim değiştirdikleri olmuştur. İmgeler ayakta kalabilmek için, çok tanıdık hale gelmişlerdir. Ancak kullanımları hiç de azalmış değildir. Çünkü bu gerilemiş imgeler, modern insanın manevi yenilenmesinin mümkün olabilecek başlangıç noktasını gösterirler. (İmgeler ve Simgeler)