Dışlanmış Kadın - Luigi Pirandello Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Dışlanmış Kadın kimin eseri? Dışlanmış Kadın kitabının yazarı kimdir? Dışlanmış Kadın konusu ve anafikri nedir? Dışlanmış Kadın kitabı ne anlatıyor? Dışlanmış Kadın PDF indirme linki var mı? Dışlanmış Kadın kitabının yazarı Luigi Pirandello kimdir? İşte Dışlanmış Kadın kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Luigi Pirandello

Çevirmen: Esin Gören

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752898424

Sayfa Sayısı: 210

Dışlanmış Kadın Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Everest Yayınları, özellikle oyunlarıyla tanınan Luigi Pirandello'nun en önemli romanlarından biri olan Dışlanmış Kadın'ı Türk okurlarla buluşturuyor. İtalyan edebiyatında bireysel ve psikolojik çözümlemenin ilk örneklerinden sayılan Dışlanmış Kadın, Pirandello'nun sonraki yıllardaki çalışmalarına da ışık tutan bir ilk roman.

Kocası, başka bir adam tarafından Marta'ya yazılmış olan aşk mektuplarını bulunca suçsuz Marta baba evine taşınmak zorunda kalır. Artık lekelenmiş, toplumdan dışlanmıştır. Annesi ve kız kardeşiyle yeni bir hayat kurmaya, öğretmenlik yaparak ayakta durmaya çabalar. Ancak ne kocası ne de kasabalılar aradığı huzura kavuşmasına izin vereceklerdir.

Toplumun biçtiği rollere, dayattığı modellere bağımlı olarak yaşamak zorunda kalan kadının; aslında ikiyüzlülük, yalan, yasak ve tabularla örülmüş toplumsal ağın içine hapsolmuş kadının çaresizliğini anlatan Dışlanmış Kadın, Pirandello'nun sonraki yapıtlarında sürekli işleyeceği ikilikleri daha başlangıçta mizah ekseninde ele alıyor.

Dışlanmış Kadın Alıntıları - Sözleri

  • İnsan insanı kendi düşündüğü gibi yargılar.
  • Bir saatlik keder bizi uzun süre etkiler, huzur dolu bir gün ise iz bırakmadan geçip gider...
  • Çok basit bir şeyde bile olsa, daha ileri bir seviyeye ulaşma hırsı nasıl oluyor da bazı ruhlarda gelişmiyordu?
  • İnsan insanı kendi düşündüğü gibi yargılar...''
  • Öyleleri var ki, birisi hakkında kötü konuştuğunda, sanırsın yağları eriyor.
  • Gülümseme derinlerdeki hangi acının tezahürüydü kim bilir.
  • “Kasvetli hüznün içinde aniden parlayan bir güneş ışığı gibiydi.”
  • “Çok basit bir şeyde bile olsa, daha ileri bir seviyeye ulaşma hırsı nasıl oluyor da bazı ruhlarda gelişmiyordu?”
  • Herkesin içinde tanıdığımızdan farklı bir ruha aitmiş gibi görünen tuhaf fikirler, ani çılgınlıklar, tutarsız, gizli düşünceler kıpırdamaz mıydı? Sonra bu kıpırtılar söner ve eski kasvetli gölge ya da bildik sakin ışık geri dönerdi.
  • “İnsanlar akordeon alır gibi kadın alıyorlar, sanki herkesin çalmayı bilmesi şartmış gibi.”
  • ''Ama bu saate uyuyordur o,'' diye düşündü birden ve yürürken dudaklarına alaycı bir gülümseme yayıldı. ''Hayatı boyunca güneşin doğuşunu hiç görmedi...''
  • Bireyin/kadının toplumun biçtiği rollere, dayattığı modellere bağımlı olarak yaşamasını, gerçeğin görünüş karşısındaki göreceliliğini, sonsuz sayıda yoruma açık oluşunu ve mutlak gerçeğin ulaşılmazlığını evrensel düzeyde yansıtan bir edebiyat metni olarak günümüzde halen geçerliliğini koruyan konuları çarpıcı bir biçimde dile getiriyor.
  • Tüm dünya entrikaydı, elini kolunu kaptırmadan dürüstçe üstesinden gelmek zordu! Hatta şerefinle...
  • “Alışılmış varlığımızın bildik biçarelikleri, bayağılıklardan, küçük insanların koruyucu ağından, bir ideale ulaşmak için başımızı her kaldırdığımızda karşılaştığımız engel ve köstek olan çamurun bir karış üzerindeki kuralların eşitleyici boyunduruğundan kaçıp sürekli bir hayal dünyasına dalmak en iyisiydi!”
  • ...Bu koyu keder, belirsiz acı, boşluk ve endişe hissine daha çok babası aklına geldiğinde kapılmıyor muydu?

Dışlanmış Kadın İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kadın olmak çok zor gerçekten. Sadece ülkemiz tekelinde söylemiyorum. Dünyanın birçok bölgesinde sanırım durum aynı. Hele de son günlerde daha da artan kadına şiddet, kadın cinayetleri, kadının üstünde üstünlük kurma çabaları böyle düşündürmüş olabilir. Ataerkil toplumun dayatmaları da buna sebebiyet veriyor olabilir. Sosyolojik açıdan incelenmesi lazım. . Kadının toplumdaki yeri, kadına sunulan yaşam şartları edebi eserlerde de kendine yer bulmuş. Bu duruma 18. yüzyılda başlayan Feminist hareket etki etmiş olabilir. Ancak Batı'da bu durum bizdeki romanlardan daha önce olmuş. Hoş roman kavramı da bize sonradan gelmiş ya. Luigi Pirandelli'nin ilk romanı olan Dışlanmış Kadın'ı (1893) bizlere 19. yüzyılın ikinci yarısında İtalya'da kadına bakışı anlatan eserlerden biri. Dışlanmış Kadın'ı okurken aklıma Çalıkuşu'nun Feride'si (Öğretmenlik yaparken erkekler tarafından adı çıkarıldığı için), Aşk-ı Memnu'nun Bihteri (Sonunda intihar ettiği için), Sevgili Arsız Ölüm'ün Dirmit'i (Erkek egemen topluma karşı tutunduğu tavır için) aklımda dolandığını söylemeden geçmeyeyim. . Eserde birinci bölümde Marta adındaki bir kadına, bölgenin nüfuzlularından olan Gregoria Alvignani'nin mektup yazması sonucu Marta'nın kocasının bu mektupları görerek Marta'yı evden kovmasıyla başlıyor. Olayda Marta'nın hiçbir suçu olmamasına rağmen kocası tarafından dışlanıyor. Babaevine dönüyor ancak babası bu durumdan rahatsız. Aldatan konumuna gelen Marta ikinci dışlanmaya ailesi tarafından maruz kalıyor. Annesi ve kız kardeşine bakmak için öğretmenlik mesleğini yapacakken bu kez çalıştığı yerden dışlanıyor ve başka bir yere tayini çıkıyor. İkinci bölumdeyse tayininin çıktığı yerde yaşadıklarını . Eserde sadece Marta tekelinde değil Marta'nın kız kardeşi ve annesi, annesinin arkadaşı Anna Veronica ve Marta'nın kayınvalidesi aracılığıyla da kadının toplumdaki yeri, kadına bakış sorgulanmış. (Harun Eytemiş)

Dışlanmış kadın tek başına ayakta kalmaya çalışan bir kadının öyküsü. Başka bir adamın gönderdiği mektuplar kocası tarafından bulununca evden atılan Marta, kendisine ne baba evinde ne de toplum içinde bir yer bulabilir. Öğretmenlik yaparak hayatta kalmaya çalışırken elde ettiği bu statü de birilerinin kayırması olarak görülür. Çünkü yine topluma göre, elde edilmiş bir başarı varsa, o başarı olsa olsa kadınlığını kullanarak elde edilmiş olabilir. Birinci bölüm klasik Pirandello romanlarından farklı olarak trajedi ağırlıklı olsa da ikinci bölümde mizah duygusu ön planda. Kitap kısaca bir dram örneği. Benim için bol sorgulamalı, çok sürükleyici bir okuma oldu. Toplumun bir kadını, ona inanmayarak nasıl bir çukurun içine itebileceğini göstermesi açısından manifesto niteliğinde bir kitap. Herkes okumalı. (Mine Taşçı)

İtalyan yazar Luigi Pirandello'nun Dışlanmış Kadın isimli kitabı bireysel ve toplumsal psikolojik çözümlemelere örnek olabilecek ilk eseri, yazar kitabını genç sayılabilecek 26 yaşında yazmış. Ama ileri döneminde yazdığı Biri Hiçbiri Binlercesi kitabında da zevkle okuyabilirsiniz çözümlemelerini. Kitapta insanların dayatılan toplumsal normlara ayak uydurabilme mücadesinin evreleri detaylı ve akıcı biçimde anlatılıyor. Bu aşamalarda bireyin geçirdiği ruhsal buhranlar ve kendi olmaya çalışma direnci eserinin genel olarak edindiği konu. Kendisi gibi davranamayan, mutsuz bireylerin sosyal yaşantıya ayak uyduramaması Marta ve Rocco ekseninde geçiyor. Marta küçük yaşta komşusu Rocco'yla evlendiriliyor ve sonrasında kocası tarafından iffetsizlikle suçlanarak babasının evine gönderiliyor. Babası başta olmak üzere, evin diğer fertlerinin de içten içe inandığı iftirayla yaşamak zorunda kalan Marta'nın kendisine biçilmiş olana razı gelmeme ve toplumda var olma çabasını bir çırpıda okuyoruz. Kitap nesnel ve akıcı bir tutumla yazılmış, diyaloglara da yer verilmiş, iç hesaplaşmalara da. Psikolojik betimlemeler fazla ama fiziki betimlemelerle dengelenmeye çalışılmış. Psikolojik Rölativizm bakışıyla yazılmış ama yazar aynı zamanda tiyatro yazılarıyla da tanınıyor. Bu da farklı bakış açılarını harmanlayabilmesine olanak sağlamış. Eserden sadece bir psikoloji kitabı olarak ya da didaktik ölçüde faydalanmıyorsunuz, aynı zamanda olacakların bir sonraki evresinin merakınızı diri tuttuğu bir olay örgüsüyle tam bir roman tarzında. Kadının dışlanmışlığını, kadın erkek eşitsizliğini, toplumun yargısının zayıf olduğu düşunülen kadını ezmekten yana olduğu yine maalesef aşikar olduğumuz olumsuzluklar. Marta karakteriyle 19. yüzyıldaki İtalya'da varolmuş olayların 21. yüzyıldaki Türkiye'de hala devam etmesi elbette okurken beni bayağı içine çekti. Marta'nın mücadelesi bence okuyan herkesi özellikle de kadınları muhakkak etkileyecektir.  (Ekin)

Dışlanmış Kadın PDF indirme linki var mı?

Luigi Pirandello - Dışlanmış Kadın kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Dışlanmış Kadın PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Luigi Pirandello Kimdir?

Luigi Pirandello (28 Haziran 1867 -10 Aralık 1936), İtalyan yazar. Özellikle oyun yazarı olarak tanınmıştır. Roman ve kısa hikâyeleri de vardır. 1934Nobel Edebiyat Ödülü sahibidir.

Yaşamı

Luigi Pirandello, 1867'de Sicilya'nın güneyindeki Agrigento şehrinde doğdu, 1936'da Roma'da yaşamını yitirdi. Arkasında büyük bir sanatçı olarak ün bıraktı. Ölümünden iki yıl önce Nobel Edebiyat Ödülü'nü almıştı. Bütün dünyada başarı ve ün kazanmıştı ama, oldukça geç ve sıkıntılarla dolu güç bir yaşamdan sonra.

Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Pirandello, Palermo'da okuduktan sonra Bonn Üniversitesi'ni de bitirip Roma'ya yerleşti. Yalnızca edebiyat ile uğraşmaktaydı. 1893'te ilk önemli yapıtı Marta Ajala'yı yazdı. Bu eser, 1901'de L'Esclusa adı ile yayımlandı. 1894'te ise ilk kısa hikâye kitabını yayımladı. Aynı yıl evlendi ve evlilik hayatı ile birlikte edebiyat çalışmaları arttı. Bu arada ardı ardına bir oğlan bir kız çocuğu sahibi oldu. 19. yüzyıl sonu ve 20.yüzyıl başı Piradello için büyük bir yazınsal verimlilik dönemi idi. Ne var ki 1903 yılında babasının işinin bozulması üzerine aile bütün varlığını yitirdi. Hem babasının tüm servetini yatırdığı hem de eşinin çeyizini yatırdıkları kükürt yatakları bir sel baskını ile yok olmuştu. Felaketi öğrendiği anda eşi Antonietta yarı-felç geçirdi ve yaşadığı psikolojik şok nedeniyle akli dengesi tedavi edilemez ölçüde sarsıldı. Pirandello, başlangıçta intiharı bile düşündüyse de zamanla durumu kabullendi ve öğretmenlik yapmaya başladı. İşte geçen günlerin ardından hasta eşinin başının beklediği geceler boyu Il Fu Mattia Pascal adlı yapıtı yazdı. Bu eser, o günleri anlatan otobiyografik öğeler taşır ve kısa sürede büyük başarı kazanarak Almanca'ya çevrilmiştir. Gün geçtikçe Pirandello'nun bir yazar olarak ünü ve başarısı artımış, öte yandan özel yaşamı gittikçe aşırı kıskanç ve şüpheci olan, hatta saldırganlaşan karısı yüzünden zorlaşmıştır.

İtalya'nın I. Dünya Savaşı'nı girmesi üzerine oğlu da savaşa katıldı ve Avusturyalılar'a esir düştü. 1917'den itibaren önemli tiyatro eserlerini yazmaya başlayan yazar, 1919'da eşini akıl hastanesine yatırmak zorunda kaldı ancak daha sonra onu hastaneye yatırdığı için büyük acı duyarak evde bakmak istedi ama Antoniette hem hapishanesi hem sığınağı olan hastaneyi terketmedi.

Pirandello 1925'te Mussolini'nin desteği ile Roma Sanat Tiyatrosu'nun sanat yönetmeni oldu. Bu destek ona dünya çapında ün ve dünya turu yapma olanağı getirdi.

1925-1926 yılları arasında son ve en önemli romanı olan "Uno, nessuno e centomila" 'yı (Bir, Hiçkimse ve Yüz Bin) yazdı.

1934 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldıktan 2 yıl sonra 10 Aralık 1936 günü Roma'daki evinde tek başına iken hayatını kaybetti.

Luigi Pirandello Kitapları - Eserleri

  • Biri, Hiçbiri, Binlercesi
  • Gölge Adam
  • Sırasını Bekleyenler
  • Üç Kısa Oyun
  • Ağzı Çiçekli Adam
  • Dışlanmış Kadın
  • Aydaki At
  • Toplu Oyunları 1
  • Yeni Elbise
  • Size Öyle Geliyorsa Öyledir
  • Çıplakları Giydirmek
  • Siyah Şal
  • Çıplak Hayat
  • Liola' Köyün Çapkını
  • IV. Henry
  • Altı Şahıs Yazarını Arıyor
  • Oyunun Kuralları
  • Karımın Kocası
  • Seçme Hikayeler
  • Loveless Love
  • Güneş ve Gölge

Luigi Pirandello Alıntıları - Sözleri

  • Payına ızdırap düşmüş olması beni üzmüştü. (Aydaki At)
  • Hayata kapılarını kapatamaz ve acıya nöbet tutturamazdı . (Çıplak Hayat)
  • " Kadınlar hoşa gitmek isteği duymadan yaşayamazlar. " (Çıplak Hayat)
  • "Sizden de, sebebini anlayamadığım şüphelerinizden de iğrendim." (Gölge Adam)
  • "Bilseniz ne çok çalışır düşlemim, nasıl çalışır! nerelere kadar girerim!" (Ağzı Çiçekli Adam)
  • Vatan bizi o yaştayken çağırsaydı eğer, söyleyin hadi, onun için savaşa gitmek, babamızdan annemizden, daha üstün olmaz mıydı bizim için? Biz şimdi elli altmış yaşlarındayız muhterem efendi ve evet, vatanımız var tabi ama içimizde vatandan öte, kendi çocuklarımıza duyduğumuz sevgi elbette ki daha güçlüdür. İçimizden hangimiz, yapabilseydi eğer kendi öz oğlunun yerine savaşa katılmazdı ki? (Yeni Elbise)
  • " Hayat, yaşamaya devam edenin, ölüm, zamanı gelenindi." (Çıplak Hayat)
  • "Çünkü sevgili bayım,nelerden yapıldığını bilmiyorum ama, var, var, şurada boğazımızda duyuyoruz bir yumruk gibi, hiçbir zaman hoşnut edilmeyen, edilemeyen yaşamı, çünkü yaşadığımız biçimiyle, kendine karşı öyle susuzdur ki, tadılmaya bırakmaz." (Ağzı Çiçekli Adam)
  • Bu insanların tümü kıskanç. (Liola' Köyün Çapkını)
  • Arayan ya belasını ya Tanrısını bulur. (Liola' Köyün Çapkını)
  • Ama bilindiği gibi insanoğlu elindekilerle yetinmez. (Siyah Şal)
  • Ben neydim ki? Şimdi neysem o: Yoksulun biri... (Toplu Oyunları 1)
  • "Her şey bir anda oluyor. İnsan çıldırabilir." (Size Öyle Geliyorsa Öyledir)
  • Yaşıyorum, üstelik de bütünlüğümden bir şey kaybetmeden; fakat kendi içimde değil, dışarıdaki her şeyin içindeyim artık. (Biri, Hiçbiri, Binlercesi)
  • Ne dersiniz, altıncı kez evlensem acaba milleti üstüme güldürür müyüm? E, gülsünler, günümüzde hayat insanı o kadar az güldürüyor ki insanlar bu iyiliğimi unutmazlar. (Sırasını Bekleyenler)
  • Diğerleri, günlük yaşamın zorluklarından bir kaçış niyetiyle gezip tozmalarda veya kafelerde kendilerine oyalanacak bir şeyler ararken Fabio Feroni, o zamanlar yalnız takıldığı için eski bekâr evinin terasında, bir dolu çiçek vazosunun arasında ömür süren bir dolu örümcek, karınca ve diğer böceklerin yaşamlarını merakla ve sevgiyle gözlemleme eğlencesini edinmişti kendine. (Yeni Elbise)
  • Düşürüldüğün yerden ayağa kalk, utancı ve kederi ez! (Aydaki At)
  • "Hepiniz birbirinize bakıyorsunuz. Ee, ne oldu? Gerçeği öğrendiniz mi?" (Size Öyle Geliyorsa Öyledir)
  • Nasıl olduğunu bilmeyiz ama ağzımızın içinde hayatın tadını duyarız hep. Hayat hayat oldukça kendi kendinden ne bıkıyor ne usanıyor. Onun tadı bu bir sürü anılardan geliyor, ve bizi bağlıyor. Ama neye bağlıyor? İşte bu saçmalıklara, bu belalara bağlıyor. Dört, beş, on yıl sonra sonra bu saçmalıkların tadını düşünebiliyor musunuz? Belki bizi hayata tekrar bağlamak için bu saçmalar, bu  belalar bile birer tatlı anı olacaktır; işte o anda kapınıza dayanan ölüm kurtuluş değil de felaket gibi görünecektir gözünüze. Sonra düşünün ki bazıları için hayatın sonu gün meselesi oluyor. (Ağzı Çiçekli Adam)
  • ''Hayatınız eğer gerçekten farklı olabilseydi, şimdi yaşadığınız hayatta yaşadıklarınızdan kim bilir hangi duyguları, hangi umutları, hangi arzuları yaşayacaktınız! Sizin olmak istediğiniz gibi olanların, sahip olmak istediklerinize sahip olanların, olmayı arzu ettiğiniz yerde olanların sizi öfkelendirdikleri de doğru, çünkü sizin imrendiğiniz bu şartlar içinde olanlar, yaşadıklarının kıymetinin sizin olabileceğiniz derecede farkında olmuyorlar. Kusura bakmayın ama bu öfke çok aptalca. Siz, içinde bulundukları şartlara imreniyorsunuz çünkü siz o şartlara sahip değilsiniz. Sahip olsaydınız şimdi siz, siz olmazdınız; şimdiki kendinizden farklı olma isteği diyorum.'' (Siyah Şal)